ASAYİŞ - 01 Aralık 2025 Pazartesi 16:49

Sarıyer’de 19 yıl önce işlenen domuz bağı cinayeti aydınlatıldı, 3 şüpheli tutuklandı

A
A
A

İstanbul Sarıyer’de 2006 yılında bir ofiste çıkan yangının ardından biri kadın iki kişinin cesetlerinin bulunduğu kan donduran domuz bağı cinayeti 19 yıl sonra aydınlatıldı. Domuz bağıyla bağlanmış halde bulunan Yunis Doğan’ın ayağındaki banttan çıkan parmak izinin gelişen teknolojiyle incelemenin ardından şüphelinin kimliği tespit edildi. 4 şüpheli gözaltına alınırken, şüphelilerden birinin polis ifadesinde "Abi ben unuttum, siz unutmadınız" dediği öğrenildi. Gözaltına alınan şüphelilerden 3’ü tutuklanarak cezaevine gönderilirken, 1 kişi savcılıkça serbest bırakıldı.

Edinilen bilgiye göre Şişli Maslak Oto Sanayi’de 17 Aralık 2006’da tanıtım tabelaları yapan bir iş yerinde yangın çıktı. Yangın itfaiye ekipleri tarafından söndürüldü. Bu sırada iş yerinin ofis katında iş yeri sahibi Yunis Doğan’ın (40) cesedi domuz bağı ile bağlanmış ve yarısı yanmış şekilde bulundu. Ofisin alt katındaki alanda ise sekreter Hacer Eginay’ın (23) cesedi bulundu. Eginay’ın 57 yerinden bıçaklanarak öldürüldüğü ve tiner dökülerek ateşe verildiği ortaya çıktı. İstanbul İl Emniyet Müdürü Selami Yıldız faili meçhul kalmış dosyaların raftan indirilmesi konusunda talimat verdi. Bu talimat üzerine Gayrettepe Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekiplerince 19 yıl önce meydana gelen kan döndüren dosyayı yeniden açtı. Olay yerinde bulunan detaylar bugünün teknolojisiyle yeniden incelendi. İncelemelerde Yunis Doğan’ın ayağındaki banttan bir parmak izi çıktı. Parmak izinin Rüstem Ş.’ye ait olduğu belirlendi. O dönemki HTS kayıtları da incelendi ve cinayet adım adım aydınlatıldı. Rüstem Ş.’nin olay yerinde olduğu belirlendi. Rüştem Ş. adım adım takip edildi. Rüştem Ş. ile birlikte 2 şüpheli daha tespit edildi. Rüstem Ş., Cavit G. ve Mohsen F.’nin de aralarından bulunduğu 4 şüpheli gözaltına alındı. Çalışmalarda Yunis Doğan ile Mohsen F.’nin olaydan 1 yıl önce aynı yerde çalıştıkları öğrenildi. Yunis D.’nin kısmı felç geçiren Mohsen F. için toplanan yardım paralarının hepsini Mohsen’e vermediği bu nedenle aralarında husumet olduğu iddia edildi. Mohsen F. ile sekreter Hacer arasında gönül ilişkisi olduğu bu nedenle çıkan tartışmada öldürüldüğü öne sürüldü.

Sarıyer’de 19 yıl önce işlenen domuz bağı cinayeti aydınlatıldı, 3 şüpheli tutuklandı

"Alt kata indiğimde Mohsen’in kadını bıçakladığını gördüm"

Gözaltına alınan Rüstem Ş. Gayrettepe Asayiş Şube Müdürlüğüne getirildi. Emniyette verdiği ifadede koltuk döşeme işi yaptığını söyleyen Rüstem Ş., "Gayrettepe polisini karşısında görünce olayı ben unuttum, siz nasıl unutmadınız. Hacer’i de Yunis’i de tanımam. Arkadaşım olan Cavit’le ortak iş yaptık. Onunla telefonda görüştüm. Askerliğimi İzmir’de yaptıktan sonra İstanbul’a geldim. Askerden gelince Mohsen ile tanıştım. Cavit de onu tanır. Birlikte iş yaptılar. Mohsen’e iş aradığımı söyledim. Bana bir adres verdi. Adrese gidip ofise çıktım. Patron olduğu söylenen şahıs vardı. Beni Mohsen’in gönderdiğini söyledim. Tepki gösterdi. Birlikte çalıştıkları sırada alacak verecek meseleleri olmuş. Bir süre sonra işyerine Mohsen ve Cavit geldi. Alt kattan gelen kadın Mohsen’i tanıyordu. Mohsen ile kadın tartışma başladılar. Cavit silah çekti. Taraflar arasında tartışma çıktı. Mohsen kadın şahsı alt kata götürdü. Ofiste ben, Cavit ve Yunis kaldık. Ne olduğunu sordum. Bağırdım. Alt kata indim Mohsen kadını bıçaklamıştı. Kadına bunların iyi günleri olduğunu söyledi. Kaçtım. Mahalleye gidip internet kafede beklememi söylediler. Sonra geldiler. Haberleri gördüm. Yangının ardından iki ceset çıktığını öğrendim. Bu olayla ilgili kimseye bir şey söylememi yoksa öldürüleceğimi söylediler, korktum" dediği öğrenildi.

Polis banttaki parmak izini hatırlattı, zorla yardım ettiğini söyledi

İki kişinin kendisini kullandığını iddia eden Rüstem Ş., polisin parmak izini söylemesi üzerine, "Yunis’i bantlamaya zorla yardım ettim. Yoksa beni de öldürecekti. Mohsin bana kadın ile geçmişte gönül ilişkisi yaşadığından bahsetti. Ama olay anında panik olduğu için defalarca bıçakladığını söyledi" şeklinde ifade verdiğini söyledi.

Sarıyer’de 19 yıl önce işlenen domuz bağı cinayeti aydınlatıldı, 3 şüpheli tutuklandı

3 şüpheli tutuklandı

Cavit G. ve Mohsen F.’nin ise ifadelerinde olayı hatırlamadıkları şeklinde beyanda bulundukları öğrenildi. Gayrettepe Asayiş Şube Müdürlüğü’ndeki ifadelerinin ardından adliyeye sevk edilen 3 şüpheli çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Gözaltına alınan 1 şüpheli ise serbest kaldı.

Murat Horoz - Lokman Sarıkurt

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.