ASAYİŞ - 23 Temmuz 2025 Çarşamba 17:36

Sedef Güler cinayeti davasının görülmesine devam edildi

A
A
A
Sedef Güler cinayeti davasının görülmesine devam edildi

Büyükçekmece’de denizde elleri ve ayakları bağlı, halıya sarılı halde cansız bedeni bulunan Sedef Güler’in öldürülmesine ilişkin 3 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi. Duruşmada savunma yapan müşteki anne Gülizar Sezer, "Sedef’in uyuşturucu alıp öldüğünü söylüyorlar, kanıt nerede? Ben çocuklarımı namusumla, yetim büyüttüm. Çocuğumun canını aldılar. Nasıl katlettiyseniz evladımı, bunun hesabını vereceksiniz. Ben çocuğumun çürümüş bedenine sarılıyorum, bu insanlarda vicdan yok. Ben çocuğumun katledildiğini basından öğrendim" diye konuştu.


Büyükçekmece Mimar Sinan Sahili’nde 7 Haziran günü denizde elleri ve ayakları bağlı, halıya sarılmış ve ağırlık bağlanmış şekilde bir kadın cesedi bulunmuştu. Hayatını kaybeden kadının 24 yaşındaki Sedef Güler olduğu tespit edilerek 3 sanık hakkında iddianame düzenlenmişti. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanıkların yargılanmasına devam edildi.


Duruşmada, tutuklu sanıklar Fırat Baykara ve Yavuz Güngör ile Sedef Güler’in müşteki annesi Gülizar Sezer hazır bulundu. Öte yandan duruşmada, CHP Kadın Kolları Başkanı Hatice Selli Dursun ve Sivil Toplum Kuruluşları derneklerinden katılımcılar yer aldı.



"Sanıklar olay günü yedi metre zincir ve iki adet kilit aldılar"


Duruşmada tanık sıfatıyla beyanda bulunan nalbur dükkanı sahibi Recep Türk, "Fırat Baykara ve Yavuz Güngör, benden olay günü yedi metre zincir ve iki adet kilit aldılar. İki kişiydiler, Fırat Baykara’nın geldiğini net olarak hatırlıyorum ama yanındaki şahsın o olduğundan emin değilim" dedi.



"Ben çocuğumun çürümüş bedenine sarılıyorum, bu insanlarda vicdan yok"


Duruşmada beyanda bulunan müşteki anne Gülizar Sezer, "Aleyhte hususları kabul etmiyorum. Tanık, ilk ifadesinde anlattığı durumları şu an hatırlamıyorum diyor. İlk ifadesinin esas alınmasını talep ediyorum. Bu canilerin çocuğuma attığı iftiraları kabul etmiyorum. Bu insanlar canidir. Tehdit olarak bana halı gönderdiler. Diğer kızım üzerinden tehdit ediliyorum. Bu davanın derinleştirilmesini ve sanıkların cezalandırılmasını talep ediyorum. Benim geçmişim de araştırılsın, bu insanlar araştırılsın. Dinlenmesi gereken tanıklar dinlenmedi ve o tanıklar kaçtı. O tanıkların bulunup, dinlenmesini istiyorum. Sedef’in uyuşturucu alıp öldüğünü söylüyorlar, kanıt nerede? Ben çocuklarımı namusumla, yetim büyüttüm. Çocuğumun canını aldılar, nasıl katlettiyseniz evladımı, bunun hesabını vereceksiniz. Ben çocuğumun çürümüş bedenine sarılıyorum, bu insanlarda vicdan yok. Ben çocuğumun katledildiğini basından öğrendim. Kızım bana ’anne güzel iş imkanı sundular, evden çalışırım’ diyerek gitti evden. Benim çevremde herkes uyuşturucu testi yaptırmaya hazır. Benim çocuğum hayat kadını değildi, uyuşturucu baronu değildi. Benim kızımı böyleymiş diyerek, dışladı toplum beni. Bu adaletin bana sahip çıkacağını biliyorum. Artık bu acıya dayanamıyorum" diye konuştu.



"Eve gittiğimde Sedef çoktan ölmüştü"


Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Fırat Baykara, "Suçlamaları kabul etmiyorum. Evden çıktığım saat belli. Metrobüse gidiyorum, karşıya geçiyorum. Olay sonrası ben teslim oldum. Yavuz beni arayınca eve gittim. Kendimi aklamaya değil, ne olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Ne kendim için ne Sedef için bir şey yapmadım. Vatan emniyetin kapısına kadar gittim korktuğum için. Eve gittiğimde Sedef çoktan ölmüştü. Tahliyemi talep ediyorum. Olanlar için pişmanım. Cesedin taşındığı aracın yerini ben gösterdim, Sedef’in telefonunun bırakıldığı yeri ben gösterdim" ifadelerini kullandı.



"17 yıl hapis yatmış, çıkıp eğlenmeye çalışan bir insanım"


Savunma yapan bir diğer tutuklu sanık Yavuz Güngör, "Her şey yalandır. Ailesi yalanlar üzerine yaşayan biri ve bizi yalanlar üzerine tutukladılar. Ben sadece 17 yıl hapis yatmış, çıkıp eğlenmeye çalışan bir insanım, neden bir cinayet işlemiş olayım" dedi.



Tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamı talep edildi


Duruşmada görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı, haklarında yakalama emri verilen şahısların yakalamaların beklenmesine, tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına ve diğer eksik hususların giderilmesini talep etti.



Sanık avukatlarından müşteki hakkında suç duyurusu talebi


Savunma yapan sanık avukatları, müştekilerin sanıklara hakaret ettiklerini belirterek, müştekiler hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ettiklerini ve müvekkillerinin üzerlerine atılı suçlamalardan tahliyesini talep ettiler. Beyanda bulunan müşteki avukatı ise sanıkların üzerlerine atılı suçlamalardan cezalandırılmasını ve dinlenmeyen tanıkların dinlenmesini istedi.



Sanıkların tutukluluk halinin devamına hükmedildi


Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, dinlenmeyen tanıklar hakkında zorla getirme kararı çıkarılmasına hükmederek duruşmayı erteledi.



"Sanık, kızım çoktandır yurt dışında diyerek, bizim bu konudaki şüphemizi giderdi"


Duruşma sonrası müşteki ailenin avukatı Türkan Kara ile Sedef Güler’in annesi Gülizar Sezer Bakırköy Adliyesi önünde açıklamalarda bulundu. Türkan Kara açıklamasında, "Sanığın ilk önce kızını yurt dışına kaçırdığını biliyorduk nitekim sanık, kızım çoktandır yurt dışında diyerek, bizim bu konudaki şüphemizi giderdi. Diğer tanık sıfatındaki kızlar, zorla getirme çıkartılarak duruşmaya çağrıldı. Bizim açımızdan başarılı geçen bir duruşmaydı" diye konuştu.



Acılı anne adliye önünde açıklama yaptığı sırada fenalaştı


Anne Gülizar Sezer ise, "İlk defa bugün o kadar iğrenç sözler duymama rağmen, o caninin yüzüne bakmama rağmen, sayın hakime o kadar teşekkür ediyorum ki, dimdik çıkmama sebep oldu. Önünde saygıyla eğiliyorum. Beni dinledi, sözümü kesmedi, bana söz hakkı verdi. Ben bir buçuk yıldır ilk defa bugün kendimi ifade ettim. İlk defa bugün sözüm kesilmeden hesabını sordum, sormaya da devam edeceğim. Kızını kaçırmış yurt dışına, diğerlerine de ulaşamıyoruz" dedi. Acılı anne Gülizar Sezer, açıklama yaptığı sırada fenalaştı. Sezer’e çevredeki vatandaşlar müdahalede bulundu.



İddianameden


Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Fırat Baykara, Yavuz Güngör ve Yiğit Hüseyin Ayvalık şüpheli sıfatıyla yer aldı. İddianamede denizde cansız bedeni bulunan Sedef Güler’in halıya sarıldığı, ellerinin koli bandı, ayaklarının ise zincir ve dambıl ile bağlandığının tespit edildiği belirtildi. Sedef Güler’in cansız bedeninin sarılı olduğu halı üzerinde halı yıkama fabrikası etiketi bulunduğu da iddianamede aktarıldı. Polis ekiplerince etiketteki firmaya gidildiğinde halının Zafer E. isimli kişi tarafından verildiği ifade edildi. Emniyet güçleri tarafından ifadesi alınan Zafer E. emlak işi yaptığını söyleyerek halının bulunduğu evi Fırat Baykara’ya kiraladığını anlattı. Halının bulunduğu evin Baykara tarafından kiralandığı ve Yavuz Güngör isimli sanık ile beraber kullanıldığı da soruşturma aşamasında tespit edildi. Yapılan incelemelerde 4 Haziran günü bir şahsın araç ile Sedef Güler’i Yavuz Güngör’ün kızı ile birlikte yaşadığı ikamete bıraktığı iddianamede belirtildi. Burada Sedef Güler ile Yavuz Güngör’ün kızı Y.H.G. arasında tartışma çıktığı ve Yavuz Güngör’ün Sedef Güler ile beraber Fırat Baykara adına kiralanan eve gittiği kaydedildi. Fırat Baykara’nın sonradan eve geldiği iddianamede açıklandı. Yavuz Güngör ve Fırat Baykara’nın Sedef Güler’i tespit edilemeyen bir nedenden dolayı burada öldürdükleri, cesedi yok etmek için plan yaptıkları ve bir gün sonra buluşmak üzere evden ayrıldıkları iddianamede aktarıldı. Sanıkların 6 Haziran’da tekrar buluştukları ve maktulün cesedini koyacakları valizi, zinciri ve ağırlığı aldıkları da iddianamede ifade edildi. Yavuz Güngör ve Fırat Baykara’nın Sedef Güler’in ellerini koli bandı ile bağladığı, halıya sardığı, ayaklarını zincir ve dambıl ile bağlayıp Mimar Sinan Köprüsü’nden aşağıya attıkları da iddianamede kaydedildi. Baykara’nın daha sonra polise giderek "Yavuz beni Gürpınar’da bulunan ikametine çağırdı. Eve gittiğimde hareketsiz yatan bir kadın gördüm, kontrol ettim, yaşam belirtisi yoktu. Polise haber vermek istediğimde Yavuz Güngör bana silah çekti. Nalburdan zincir ve ağırlık aldıktan sonra kadını halıya sardık. 7 Temmuz günü ise Büyükçekmece sahil tarafına gittik. Cesedi köprü üzerinden suya attık" dediği ifade edildi. Yavuz Güngör ise ifadesinde, maktul Sedef Güler’i 4-5 ay öncesinde tanıdığını söyleyerek, "4 Haziran’da kızımla yaşadığım eve geldim. Sedef yanımdaydı. Kızım bizi evden kovdu. Evden kovulunca Sedef Güler ile beraber diğer adrese geçtik. Sedef bana burada ellerinin ve ayaklarının kasıldığını söyledi. Sabah olduğunda kötü durumda olduğunu söyledi. Fırat Baykara’yı aradım, geldi. Daha sonra Fırat ile tekrar buluşmak üzere ayrıldık. Tekrar buluştuğumuzda nalburdan iki adet zincir, iki adet asma kilit, bant aldık. Aynı gün Sedef’i bıraktığımız adrese gittik. Cesedi halıya sardık. 7 Haziran’da ise cesedi denizle gölün birleştiği mevkiden attık" ifadelerini kullandı.


Yavuz Güngör’ün Yiğit Hüseyin Ayvalık aracılığıyla Yunanistan’a gönderildiği ancak daha sonra bir şekilde ülkeye iadesi sağlandığı ve Güngör’ün Edirne’de yakalandığı belirtildi. Sedef Güler’in Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan otopsi işleminin sonucunda ölüm nedeninin belirlenemediği belirtildi. Öte yandan Adli Tıp Kurumu 1 İhtisas Dairesi’nin incelemesinde maktulün kanında uyuşturucu madde bulunduğu, ölümünün uyuşturucu, uyarıcı madde sonucu meydana gelmiş olabileceği ancak baş, boyun bölgesinde ileri derecede çürüme nedeniyle yumuşak dokularında ayrıntılı analiz yapılamadığı yönünde değerlendirme yapıldı. İddianamede Fırat Baykara ve Yavuz Güngör’ün ‘nitelikli kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edildi. Yiğit Hüseyin Ayvalık’ın ise Yavuz Güngör’ün yurt dışına kaçmasına yardım etmesi gerekçesiyle ‘suçluyu kayırma’ suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapsi istendi.



Sedef Güler cinayeti davasının görülmesine devam edildi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Lisede teknolojik dönüşüm Oltu MTAL’de teknolojik dönüşüm başladı, atölyeler yeni nesil makinelerle donatıldı. Erzurum’un Oltu ilçesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Metal Teknolojisi ile Mobilya ve İç Mekân Tasarımı alanlarında yaptığı büyük teknolojik yatırımla dikkat çekti. Okul bünyesindeki atölyeler, yeni nesil makinelerle yenilenerek öğrencilerin sektör standartlarında eğitim almasına imkân sağladı. "Çelik gibi irade, teknolojiyle buluştu" anlayışıyla hareket eden okul yönetimi, öğrencilerin hem teorik hem de uygulamalı eğitimlerini güçlendirdi. Toplam 13 yeni nesil makinenin kazandırıldığı atölyelerde artık ahşap ve metal alanlarında her türlü üretim yapılabiliyor. Okulda gerçekleştirilen yenileme çalışmalarını yerinde incelemek amacıyla Oltu Kaymakamı Mustafa Çelik, İlçe Milli Eğitim Müdürü İlhami Şahin ve Okul Müdürü Anıl Demircan atölyeleri ziyaret etti. Ziyaret sırasında meslek öğretmenlerinden makinelerin teknik özellikleri ve eğitimdeki kullanım alanları hakkında bilgi alındı. Yetkililer, yapılan yatırımlar sayesinde öğrencilerin iş hayatına daha donanımlı şekilde hazırlandığını belirterek, okulun üretken, geliştiren ve geleceği inşa eden bireyler yetiştirmeye devam edeceğini vurguladı. Öte yandan Bilişim Teknolojileri Alanı atölyesi de yenilenerek 10 adet yeni nesil bilgisayar okul bünyesine kazandırıldı. Oltu MTAL geleceğin yükselen değeri Atölyelerin modern makinelerle donatılmasında emeği geçenlere teşekkür edilirken, Metal Teknolojisi Alanı için alınan makineler şu şekilde sıralandı: Lazer Kaynak Makinesi, Argon (TIG) Kaynak Makinesi, Plazma Kesme Makinesi, Punta Kaynak Makinesi, Mobilya ve İç Mekân Tasarımı Alanı için alınan makineler ise şöyle: Kenar Yapıştırma Makinesi, Planya Makinesi, Şerit Testere Makinesi, Yatay Delik Makinesi, Kalınlık Makinesi, Freze Makinesi, Sütunlu Dikey Matkap, Çoklu Delik Makinesi, Ahşap Lazer Kesim Makinesi, Okul Müdürü Anıl Demircan yapılan 4,5 milyona alınan ve Yapılan yatırımlarla Oltu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, bölgenin mesleki eğitimdeki önemli merkezlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
İzmir Gazeteci Yazar Gökhan Çelik’ten yeni roman: ’Hilal Birliği’ Gazeteci ve yazar Gökhan Çelik, aynı zamanda Türkiye Atıcılık Federasyonu As Başkanı olarak görev yaparken, edebiyat alanındaki üretkenliğini de yeni romanıyla sürdürüyor. Çelik’in dokuzuncu romanı olan "Hilal Birliği" okurla buluşarak raflardaki yerini aldı. 42. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı ile birlikte satışa çıkan Hilal Birliği, tarihin gölgelerinde kurulmuş, varlığı hiçbir zaman kayıtlara geçmemiş gizli bir teşkilatın izini sürüyor. Roman, bir milletin hafızasında saklı kalmış, susarak hükmeden ve her dönemde varlığını koruyan bir aklın hikâyesini merkezine alıyor. 1990’lı yılların karanlık sokaklarında bir müzisyenin cebine bırakılan gizemli bir mektupla başlayan hikâye; geçmiş ile geleceği, birey ile devleti, hakikat ile sırrı iç içe geçirerek ilerliyor. Alparslan Türkeş’ten Turgut Özal’a, Muhsin Batur’dan Adil Erdem Bayazıt’a, Barış Manço’dan Necip Hoca’ya uzanan gerçek isimler, romanda tarih sahnesinin perde arkasındaki taşıyıcılar olarak yer alıyor. Yeni eserini okuyucularının beğenisine sunmanın heyecenını yaşadığını ifade eden Çelik, şöyle devam etti: "Hilal Birliği, hayal ile gerçeğin arasındaki en ince çizgide yürürken, okuru yalnızca bir hikâyeye değil bir sorgulamanın içine davet ediyor. İlk satırdan itibaren okur, sanki kendi cebine bırakılmış bir mektubun çağrısıyla baş başa kalıyor ve şu soruyla yüzleşiyor: ’Ben gitmeli miyim?’ " Yeni romanıyla tarihsel derinliği, politik arka planı ve güçlü kurgusuyla, okuru hem düşünmeye hem de hatırlamaya çağıran Çelik, bunu "Çünkü bazı sırlar anlatılmaz; ancak hak edenin kulağına fısıldanır." şeklinde ifade ediyor. Önceki romanları Gökhan Çelik, daha önce "Türk Mülkünün Nizamı: Nizamülmülk", "Ahi Evran", "Denizlerin Tufanı: Piri Reis", "Çaka Bey - Beni Denizlere Gömün", "Fatih Zamanı: Veladet", "Şahzade - Hükümdarlık Satracı", "Kurt Gecesi: İmparatoryum" ve "Kıbrıs Baskını" adlı romanlara imza atmıştı.