EKONOMİ - 18 Nisan 2025 Cuma 15:20

Türkiye’nin ilk 2. El Oto Zirvesi İstanbul’da gerçekleşti

A
A
A
Türkiye’nin ilk 2. El Oto Zirvesi İstanbul’da gerçekleşti

İstanbul’da ilk kez düzenlenen 2. El Oto Zirvesi, 2. el oto sektörünün tüm paydaşlarını bir araya getirdi.


Quick Finans’ın ev sahipliğinde dün Kozyatağı Quick Tower’da düzenlenen zirveye Motorlu Araç Satıcıları Federasyonu (MASFED) ve İstanbul Motorlu Araçlar Derneği (İMAS) de katılımlarıyla destek verdi. Quick 2. El Oto Zirvesi’ne sektörün liderleri, üst düzey yöneticileri, sektör paydaşları, sektöre yön veren ülke sathındaki satıcıları, dijital kuruluş ve platformları ile sektörün dernek, federasyon ve finansal kurum temsilcileri katıldı. Sunumunu ekonomi gazetecisi ve TV programcısı Noyan Doğan’ın yaptığı zirvenin açılış bölümünde Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı ve Türkiye Sigorta Birliği Başkan Yardımcısı Ahmet Yaşar, Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü Motorlu Kara Taşıtı Ticareti Dairesi Başkanı Özgür Karacaoğlu, Finansal Kurumlar Birliği (FKB) Başkanı Ali Emre Ballı ve Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Uğur Gülen sırasıyla açılış konuşmalarını yaptı.


Zirvenin ilk bölümünde Quick Finans Genel Müdürü Nihat Karadağ, "2. El Oto Piyasa Potansiyeli, Gelişimi ve Finansmanı" konulu sunumu ile sıfır kilometre araç piyasasının 7 kat büyüklüğünde hacme sahip olan 2. el oto ekosistemine dair önemli verileri paylaşırken, Türkiye’nin lokomotif sektörü olan otomotivin içerisinde yer alan 2. el oto ekosisteminin az bilinen ve 100 milyar doların üzerinde hesaplanan devasa büyüklüğüne dikkat çekmek ve istikrarlı, şeffaf, güvenilir ve sürdürülebilir gelişimine yönelik çalışma ve düşünce ortamı oluşturarak katkı sağlamak için bu zirveyi gerçekleştirdiklerini ifade etti. Karadağ, "Dikkat çeken anlamlı zirve mottomuz ise 2. el oto ekosistemindeki döngüde yer alan tüm paydaşların oluşturdukları katma değer ve dinamizm ile otomotivin değerini ve talebini belirleyerek tüm sektörün yön ve seviyesini oluşturduğunu ifade etmektedir. 2. el sektöründe gerçekleşen bir adet satışın, sıfır kilometre araç sektöründeki satışlara göre üç kat ticaret, finansman, noter işlemi, sigorta poliçesi ve 4 adet ilave paydaş oluşturduğunu somut olarak görmek gerekmektedir. 2. el oto sektörünün bu devasa büyüklüğüne ve potansiyeline inancımız nedeniyle 2 yıldan beri Smart IQ iş birliği ile her ay yayınlamakta olduğumuz 2. el oto raporu ile başladığımız yola Türkiye’de ilk defa düzenlenen zirve ile devam ediyoruz. Her yıl düzenli şekilde yapmayı planladığımız 2. El Oto Zirvesi’nin sektörün tüm paydaşlarının buluşma noktası olmasını ve sektöre çok değerli katkılar yapmasını diliyoruz" dedi.


Zirvenin "Türkiye Ekonomisinde Olası Gelişmeler ve Taşıt Kredileri Pazarına Etkileri" konulu ilk panelinde Noyan Doğan’ın moderatörlüğünde finansal danışman ve gazeteci Ali Ağaoğlu ile Quick Finans Genel Müdürü Nihat Karadağ global ve ulusal ekonomideki gelişmeleri ve tespitlerini paylaşırken, geleceğe dair beklentilerini ilettiler. Quick 2. El Oto Zirvesi’nin "İkinci El Satış Kanalları ve Ekosistemi" isimli ikinci panelinde ise Gülan Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Alp Gülan moderatörlüğünde İstanbul Motorlu Araçlar Derneği Başkanı Hasan Görkem Konu, Autorola Türkiye Genel Müdürü Oğuzhan Saygı, sektörün genç nesil girişimcilerinden İsmail Çalmaz ve Cem Bilgiç, dünyada ve Türkiye’de araç sahipliğinin gelişimi ve 2. el oto piyasasına dair tespitleri, elektrikli araçlara olan talep ve büyüyüp gelişmek için sektörün finansman ihtiyacına dair görüşlerini paylaştı. Özellikle halen yürürlükte bulunan ve enflasyon karşısında eriyen bireysel taşıt kredilerindeki regülatif kısıtlamaların artık artan araç fiyatlarına göre güncellenmesi gerektiğini ifade ederek, bu konuda yetkili kamu otoritelerinden destek beklediklerini ilettiler.


Zirvenin sonunda trafik sigortalarında sektörün lideri olan Quick Sigorta Trafik Branşı Koordinatörü Seyda Köksal, 2. el oto satış kanallarına yönelik sigorta paketleri hakkında bilgi verdi.


Katılımcıların sorularının da yanıtlandığı zirve sonrasında Quick Art Space Kürotörü Nergis Abıyeva eşliğinde "Benzer Bir İpe Düğümlü Olmak" başlıklı sergi gezildi.



Türkiye’nin ilk 2. El Oto Zirvesi İstanbul’da gerçekleşti

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."