SAĞLIK - 06 Ekim 2025 Pazartesi 11:19

Uzmanlar uyarıyor! Kulaklık kullanırken dikkat

A
A
A

Doğuştan ya da sonradan oluşan işitme kayıplarında erken tanı ve tedavi süreçlerinin önemine dikkat çeken Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Ahmet Adnan Cırık, "İşitme kaybı oluşumunda duyulan sesin şiddeti, maruz kalma süresi çok önemli, kulaklıkların hepsinde bu risk söz konusu. Yüksek sesli müzik ve uzun süre maruziyetten uzak durmalarını öneririm, etkisi hemen ortaya çıkmıyor, geri dönüşümü olmayan bir şekilde ortaya çıkıyor. O yüzden ’şu anda etkilemiyor’ şeklinde düşünmeleri ilerleyen dönemlerde büyük pişmanlık oluşturabilir. İşitme sağlığını bozulmadan koruma önemli, ikincisi bozulduktan sonra erken teşhis ve tedavi yoluna gidilmesi. İşitme azlığından şikayetçi ve problem çeken insan sayısı 1,5 milyar civarında, ilerleyen yıllarda artması öngörülüyor" dedi.

İşitme kaybının yalnızca doğuştan ya da ileri yaşlarda görülen bir durum olmadığını, kişilerin yaşamının çeşitli dönemlerinde karşılaşabileceğini ifade eden uzmanlar, kontrol ve tarama testlerinin önemine dikkat çekti. Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölümü’nden Op. Dr. Ahmet Adnan Cırık işitme kayıplarına ilişkin bilgi verdi, Türkiye’nin Ulusal Yenidoğan İşitme Taraması’nda önemli başarılar elde ettiğini belirtti. Op. Dr. Cırık, biyonik kulak olarak da adlandırılan ileri ya da çok ileri derecede işitme kaybı yaşayan bireyler için uygun olan elektronik bir medikal cihaz olan koklear implant ile işitme kaybının aşılabildiğini söyledi. 66 yaşındaki hastası Sabri Şakar’ın ise sonradan oluşan bir işitme kaybı yaşadığını ve tedavilerle sorunun büyük oranda giderildiğini söyledi. Erken tanı ve tedavinin önemine dikkat çeken Op. Dr. Cırık, gürültü, uzun süre kulaklık kullanımıyla yüksek sese maruziyet durumlarının işitmeye negatif etkide bulunduğunu aktarırken 1,5 milyar insanın az ya çok işitme problemlerinden yakındığını söyledi.

Uzmanlar uyarıyor! Kulaklık kullanırken dikkat

"İşitme azlığından şikayetçi insan sayısı 1,5 milyar civarında"

Hastası Yusuf Tetik’in doğuştan işitme kaybı olduğunu aktararak tedavi sürecine yönelik konuşan Op. Dr. Ahmet Adnan Cırık, "Yusuf doğum sonrası hastaneden taburcu olmadan yapılan işitme değerlendirmesinde testten kalmıştı. Kontrol taramasından da kaldığı için takibe aldık, işitmesinde total ve totale yakın kayıp gözledik. İşitme cihazı tatbik ettik fakat yeterli faydayı görmediği için Sağlık Bakanlığı’nın alt sınırı olan 1 yaş sonrasında da koklear implant ameliyatı gerçekleştirdik. Şu anda durumu gayet iyi, normalde bu çocuklar da erken davranıldığı takdirde yaşıtlarına uygun bir dil, konuşma gelişimi yakalayabiliyor. Geç kalınmadığı sürece çok başarılı bir sonuç verebiliyor. Yusuf’un konuşması gayet iyi, söylenenleri anlıyor, okul başarısı da gayet iyi, ailesiyle iletişiminde hiçbir sorun yaşamıyor, çok iyi bir sonuç elde ettik. İşitme kaybının değişik sınıflamaları var. İkinci vaka; kulak zarı ile iç kulak arasındaki iletimi sağlayan kulak kemikçiklerinde kireçlenme olması neticesinde oluşan bir kayıp, geldiğinde işitme kaybı şikayeti vardı. Kulak zarından iç kulağa iletim sağlayan protez takılarak işitmesi sağlandı. Sonradan olan bir şey, bazen çok nadiren doğuştan da olabiliyor. Kayıpları engel teşkil eden ve işitme azlığı şeklinde sınıflandırırsak engel teşkil eden işitme problemleri 430-500 milyon civarında kişide mevcut. İşitme azlığından şikayetçi ve problem çeken insan sayısı 1,5 milyar civarında. Dünya nüfusuyla birlikte ilerleyen yıllarda artması öngörülüyor. Türkiye’de yenidoğanları göz önüne alırsak her yıl 2 bin 500 yenidoğan bundan etkilenmekte. Türkiye’de Ulusal Yenidoğan İşitme Tarama Programı uygulanmakta ve çok başarılı bir şekilde uygulanıyor. Her çocuk doğumu hastanede yapılmışsa işitme değerlendirmesi açısından tarama testine tabi tutuluyor, geçip geçmeme durumlarına göre takiplerine karar veriliyor" dedi.

Uzmanlar uyarıyor! Kulaklık kullanırken dikkat

"Hiçbir çocuğun yenidoğan işitme tarama programı dışında kalmaması çok önemli"

Erken teşhise vurgu yapan Op. Dr. Cırık, "Ne kadar erken tespit edilir ve erken cihazlandırılırsa çocuğun fayda görme ve sosyal hayata adapte olma ihtimali o kadar yüksek oluyor. İleri yaş grubunda sanki hayatın olağan akışında gelişen bir süreç gibi görülüyor, normal karşılanıyor. İşitme kaybı oluşumunda duyulan sesin şiddeti ve ona maruz kalma süresi çok önemli. Mümkün olduğunca yüksek ses, gürültülü bir ortamda bulunmamak ya da çok kısa süreli bulunmak, gürültülü müzik dinlememek eğer böyle bir şey zaruri ise bu süreyi mümkün olduğu kadar kısa tutmak çok önemli. Kulaklık, kulak içi, arkası veya kulak üstü kulaklıkların hepsinde bu risk söz konusu. Yeni nesil cihazlar zaten belli bir desibelin üzerinde kullanıldığı zaman ’sağlığınız açısından risk teşkil etmektedir’ diye uyarı veriyor ama vermese de kişinin bunu kontrol etmesi en önemli nokta. Bu tür eylemlerin etkisi hemen ortaya çıkmıyor, ilerleyen yıllarda ortaya çıkıyor ve geri dönüşümü olmayan bir şekilde ortaya çıkıyor. O yüzden ’şu anda nasıl olsa beni etkilemiyor’ şeklinde düşünüp aynı alışkanlığa devam etmeleri, ilerleyen dönemlerde büyük hayal kırıklığı ve pişmanlık oluşturabilir. Yüksek sesli müzik ve uzun süre maruziyetten uzak durmalarını öneririm. İşitme sağlığını bozulmadan koruma önemli, ikincisi bozulduktan sonra erken teşhis ve tedavi yoluna gidilmesi. Hiçbir çocuğun yenidoğan işitme tarama programı dışında kalmaması çok önemli" diye konuştu.

Uzmanlar uyarıyor! Kulaklık kullanırken dikkat

"Duymamazlık kötü bir olay, şimdi sol kulağımdan daha iyi diyebilirim"

Sağ kulağında işitme kaybı yaşadığını fark etmesinin ardından doktora başvurduğunu söyleyen 66 yaşındaki Sabri Şakar, "2 sene önce sağ tarafımda duyma kaybı fark ettim, 2-3 yere gittim cihaz önerdiler. Adnan beyin ismini duymuştuk, buraya geldim, ameliyat olacaksın dediler. İşitme kaybım düzeldi gerçekten çok teşekkür ederim. İnanın ki böyle bir şey olmaz, duymamazlık kötü bir olay, şimdi sol kulağımdan daha iyi diyebilirim. İnsanın en büyük serveti oluyor, para pul yanında hiç yani çünkü duyuyorsun" dedi.

Uzmanlar uyarıyor! Kulaklık kullanırken dikkat

"Erken teşhis çok önemli, konuşabiliyor, arkadaşlarıyla vakit geçirebiliyor"

Oğlunun tedavi sonrası Yusuf’un annesi Bahar Tetik ise, "Kulak arkası cihaz takıldı ondan bir verim alamadığı için ameliyat kararı alındı. 15 aylıkken ameliyat oldu, cihaz takıldıktan 1 ay sonra bizi duymaya başladı ama ağlayarak tepki verdi. Sonra yavaş yavaş alışmaya başladı, rehabilitasyona götürdük, destekledik. Şimdi konuşabiliyor, arkadaşlarıyla vakit geçirebiliyor, parklara götürüyoruz. Hiç duymuyordu. İnsanların, hekimlerin önerilerine uymaları gerektiğini düşünüyorum çünkü erken teşhis çok önemli. Bizimki öyle olduğu için çocuğumuz daha çabuk duydu, normal yaşıtlarına göre yetişti" ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa "Bursa modeli, Türkiye’ye örnek olacak" Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, şehir planlamalarının bütüncül bir anlayışla ele alınması halinde kentlerin kazanacağını ve insanların mutlu olacağını söyledi. Uzlaşı kültürüyle herkesin sözünün yer aldığı bir ’Kent Anayasası’ oluşturduklarını belirten Başkan Bozbey, "Biz tarımı, doğayı, havamızı, suyumuzu koruyarak, kentimizi insanların keyifle yaşayacağı bir ortama getirerek süreci yönetmek istiyoruz" dedi. Bursa Büyükşehir Belediyesi, TMMOB Şehir Plancıları Odası, Bursa Teknik Üniversitesi ve Bursa Planlama Ajansı iş birliğiyle ‘Değişimin Eşiğinde’ temasıyla hazırlanan Dünya Şehircilik Günü 49. Kolokyumu, alanında uzman isimlerin katıldığı paneller, oturumlar, bildiriler, forumlar, çalıştaylar ve sergilerle devam ediyor. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de moderatörlüğünü Yaman Kaya’nın yaptığı ‘Bursa Yerel Oturumu’ paneline konuşmacı olarak katıldı. En başta ülkedeki planlama anlayışının konuşulması gerektiğini söyleyen Başkan Bozbey, Cumhuriyet’in ilk yıllarından 1950’ye kadar olan kısımda devletin örnek alınacak şehir planlaması çalışmaları yaptığını, 1950’den sonra ise ciddi sorunlar yaşandığını dile getirdi. 1960’tan sonra Bursa’nın geleceğinin de şehir plancılığı açısından değiştiğini belirten Bozbey, yoğun göçler ve kaçak yapılaşmayla birlikte Bursa’nın çehresinin tamamen değiştiğini ifade etti. Dağdan bakıldığında artık ‘Yeşil Bursa’ değil ‘Gri Bursa’ görüldüğünü anlatan Başkan Bozbey, "Plan, aslında birçok şey ifade ediyor. Planlama anlayışımızı geliştirmediğimizde, kentleri insanların yaşamaktan zevk alacağı mekanlara dönüştürmedikçe halkı mutlu edemeyiz. Bursa’nın nüfusu şu anda 3.3 milyona ulaştı. Bizler günlük verileri ele alarak Bursa’nın geleceğini planlamak gerektiğinin şart olduğunu söylüyoruz. Bursa bu zamana kadar hep yatay büyümüş. Alternatif ulaşım alanları oluşturulamamış. Ovayı koruyalım derken başka yerler kaçak inşaatlara teslim edilmiş" diye konuştu. "Planlamalar, bütüncül bakış açısıyla yapılmalı" Bursa’nın nüfusu artarken su konusu da planlanmadığı için bugün su sıkıntısı yaşandığına dikkat çeken Başkan Bozbey, verilerin 1998 yılından itibaren kentteki yağış miktarının azaldığını gösterdiğini dile getirdi. Başkan Bozbey, "Marmara Bölgesi’ne 30 milyon insan yığıldı. Şimdi müsilaj gibi konulardan bahsediyoruz. Şehir ve ülke planlamasının aslında bütüncül bir bakış açısıyla yapılması gerektiğini gösteriyor. Bursa’yı planlarken, Bursa’nın çevresindeki etkileri de göz önüne almalıyız. Marmara’yı da bütüncül bir şekilde ele almalıyız. Böyle yapılırsa Bursa da, diğer kentler de kazanır ve insanlar mutlu olur" dedi. "Bizler bir ‘Kent Anayasası’ oluşturuyoruz" Göreve geldikten sonra Bursa Planlama Ajansı’nı kurduklarını hatırlatan Başkan Bozbey, ilerleyen süreçte Türkiye’de örneği olmayan Akademik Danışma Kurulu’nu oluşturduklarını söyledi. Böylelikle planlama süreçlerinin sadece başkana veya siyasi iradeye bağlı kalmadığının altını çizen Başkan Bozbey, toplumun büyük kesiminin de kentin geleceğine katkı sağlamış olduğunu dile getirdi. Bursa’yı uzun vadeli planlamak zorunda olduklarını belirten Başkan Bozbey, "2050 vizyonlu 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nı hazırlarken vatandaşlarla, sanayicilerle, akademik odalarla, sivil toplum kuruluşlarıyla konuşuyoruz. Uzlaşı kültürüyle herkesin sözünün yer aldığı bir ’Kent Anayasası’ hedefliyoruz. 17 sektörel çalışma gurubu kuruldu. Her bir sektörle ilgili arkadaşlarımız yoğun bir çalışma yaptılar. Her bir sektörle bir araya gelip son aşamada yine değerlendirme aldılar. İnternette bir portal oluşturarak herkesin şikayet ve önerilerini dile getirmesini sağlayacağız. Bizler bir ‘Kent Anayasası’ oluşturuyoruz. Bu çalışmaya öncelikle Bursalıların sahip çıkması lazım. Ovadaki her kaçak yapı, ovanın katledilmesi demektir. Suyumuzun azalması demektir. Sorunların büyümesi demektir. Biz, güncel veriler üzerinden planı hazırlıyoruz. Bu plana herkesin sahip çıkmasını bekliyoruz" diye konuştu. "Topraklarımızın her bir metrekaresini korumak zorundayız" Yaşanan tüm sorunlarının çözümünün şehir planlamasından geçtiğini aktaran Başkan Bozbey, kentsel dönüşüm uygulamalarında da mahallenin dokusunu bozmamaya, komşuluk ilişkilerinin devam etmesine, kentsel ihtiyaçların giderilebilmesine önem verdiklerini anlattı. JICA ile yürütülen projenin önemli olduğuna vurgu yapan Başkan Bozbey, çalışmalarla birlikte ‘Bursa Modeli’ oluşturmaya çalıştıklarını, sanayi bölgelerinin de projeye dahil edildiğini belirtti. Dağ yöresinde toprakların neredeyse üçte birinin üçüncü ele geçtiğine, Yenişehir gibi bölgelerde ise oranın üçte birden fazla olduğuna dikkat çeken Başkan Bozbey, "Tüm bunlara rağmen tarımı desteklemek için çok ciddi gayret sarf ediyoruz. Birçok konuda destek veriyoruz. Aile işletmelerini çoğaltmaya çalışıyoruz. Tarlaların boş bırakılmamasını istiyoruz. Gerekirse ürünü satın alıyoruz. Çiftçi iyi bir gelir elde ederse toprağını da satmayacaktır. Gençlerin de tarıma yönelmesini sağlamalıyız. 2050 vizyonlu Çevre Düzeni Planı’nda kesinlikle tarımın özel bir yeri var. Topraklarımızın her bir metrekaresini korumak zorundayız. Bizler bu anlayışa sahibiz. Biz tarımı, doğayı, havamızı, suyumuzu koruyarak, kentimizi insanların keyifle yaşayacağı bir ortama getirerek süreci yönetmek istiyoruz" dedi. Oturumun ardından Türkiye’nin farklı şehirlerinden kolokyuma katılan belediyelerin şehir planlama temalı stantlarını ziyaret eden Başkan Mustafa Bozbey, çeşitli okulların öğrencileri tarafından hazırlanan sergiyi de gezerek, yetkililerden bilgi aldı.
Ankara Ankara’da kuyumculara sahte altın satan 3 şahıs gözaltına alındı Ankara’nın Sincan ilçesinde 3 farklı kuyumcuya sahte altın satan 3 kişi yakalandı. Ankara Batı Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma sonucu Dolandırıcılık Büro ekipleri tarafından çalışma yapıldı. 04 Kasım Salı günü Ankara’nın Sincan ilçesinde 3 farklı kuyumcuya sahte altın satan İ.İ., N.S. ve S.Ş. dördüncü ncü kuyumcuda yakalandı.. Kuyumcuya sahte altın satılmak isterken, S. Ş isimli kadın suçüstü yakalandı. Yakalanan S. Ş isimli kadını sorgulayan ekipler, kadından aldığı bilgiyi değerlendirerek bir başka kuyumcuyu aynı yöntemle dolandırmaya çalışan N. S. isimli kadını da yakaladı. Geriye dönük kamera çalışmaları sonunda kadınları yönlendiren İ.İ. isimli şahsı kullandığı araçta yakalayan ekipler, araçta yaptıkları aramada 2 adet daha sahte ziynet eşyası ve elde ettikleri 40 bin lira ele geçirildi. Ele geçirilen malzemelerin incelemesi yapıldı. Kuyumcular odasından alınan cevapta malzemelerin altın suyuna batırıldıkları ancak işçiliğin ustaca yapıldığı, orijinal altından ayırt edilmesinin zor olduğu anlaşıldı. Şahısların alınan ifadelerinde sahte altınları İstanbul’dan getirdikleri anlaşıldı. İ.İ. isimli şahıs, N.S. ve S.Ş. isimli kadınları örgütlediğini, sattıkları malzemelerden kadınlara pay verdiğini itiraf etti. Kameralara yansıyan görüntülerde kadın şahısların farklı kuyumculara aynı zamanda girdikleri, kuyumcuların şüphelenmemeleri için rahat tavırlar sergiledikleri dikkatlerden kaçmadı. Şüphelilerin üzerlerinden çıkan sahte altınlara incelenmek üzere el koyulurken müşteki kuyumcular tespit edilerek paraları ise geri iade edildi. Şüphelilerin işlemlerinin devamı için adliyeye sevk edildiği öğrenildi.
Erzurum Karaloğlu: "Sanayi mamalarının yerine bakımevleri yemek artıklarından kendi mamaları üretmeli" İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu, hayvan bakımevlerinin yemek artıklarından kendi mamalarını üretmeleri gerektiğini ifade etti. İçişleri Bakan Yardımcısı Münir Karaloğlu, Erzurum’da 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında alınması gereken tedbirlerin değerlendirildiği toplantıya başkanlık etti. İl Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi’nde düzenlenen toplantıda konuşan Karaloğlu, sahipsiz hayvanların kaynağının kayıt altına alınmamış sahipli hayvanlar olduğunu belirterek, bu konuda da gerekli önlemlerin alınması gerektiğine vurgu yaptı. Karaloğlu, sahipli hayvanların kimliklendirilmesi, kısırlaştırılması ve doğum süreçlerinin takibinin önemine dikkat çekti. Sahipsiz hayvanların toplanması konusunda Erzurum’un yüzde 100 başarı sağladığını ifade eden Karaloğlu, şehrin yöneticilerini tebrik ederek, bu başarının diğer illere de örnek olacağını söyledi. Mama üretimi, kısırlaştırma süreçleri ve hayvan bakımevi yapımlarında sağlanan devlet destekleri hakkında bilgi veren Karaloğlu, sahipsiz hayvanların beslenmesinde sanayi mamalarının kesinlikle kullanılmaması gerektiğini, bunun yerine bakımevlerinin yemek artıklarından kendi mamalarını üretmeleri gerektiğini söyledi. Toplantı, kurum yöneticilerinin sunumlarının ardından soru-cevap bölümüyle sona erdi.