ASAYİŞ - 30 Nisan 2025 Çarşamba 15:22

Yenidoğan Çetesi davasında ara karar açıklandı: 10 sanığa tahliye

A
A
A
Yenidoğan Çetesi davasında ara karar açıklandı: 10 sanığa tahliye

İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davada mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Mahkeme, dava dosyasında tutuklu bulunan 10 sanığın tahliyesine ve 5 sanığın adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına hükmederek duruşmayı erteledi.

İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’ne yönelik düzenlenen 2. dalga operasyona ilişkin geçtiğimiz günlerde iddianame hazırlanmıştı. Çete lideri Fırat Sarı’yla birlikte hareket ettikleri belirlenen şahıslara yönelik hazırlanan ve ana dava dosyası ile birleştirilen iddianame ile sanık sayısı 58’e yükselmişti. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 4. duruşmanın 7’inci gününde, suç örgütü lideri doktor Fırat Sarı’nın da aralarında bulunduğu 29 tutuklu 58 sanığın yargılandığı davada mahkeme ara kararını açıkladı. Duruşmaya tutuklu ve tutuksuz bir kısım sanıklar ile taraf avukatları katıldı.

Duruşmada ‘tanık’ sıfatıyla ifade veren Şenay Çalıkoğlu hakkında suç duyurusu

Beylikdüzü İlçe Sağlık Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, Serdarova bebek için şikayet yapıldığının sorgulanmasına, soruşturmada adı geçen hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde çalışanlara ilişkin SGK’ya yazı yazılmasına, ayrıca SGK’ya yazı yazılarak zarar giderme amacıyla hangi sanık tarafından ödeme yapıldığına dair bilgi alınmasına karar verdi. Mahkeme, duruşmada ‘tanık’ sıfatıyla ifade veren Şenay Çalıkoğlu hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti.

Yenidoğan Çetesi davasında ara karar açıklandı: 10 sanığa tahliye

10 tutuklu sanığa tahliye kararı

Heyet, tutuksuz sanıklar Gözde Kul Yadigar, Hilal Vatansever, İbrahim Oktay, Meryem Küçükoğlu ve Tuğba Özkaynak’ın adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına karar verdi. Heyet, tutuklu sanıklar Aslı Alemdağ, Müberra Palabıyık, Senanur Ünlü, Gözde Polat, Hemşire Deniz Korkmaz, hasta sevklerini yapan Fehmi Alperen, Silivri Kolan Hastanesi’nin mesul müdürü ve başhekimi Bener Mansuroğlu, sağlık memuru Remzi Karaca, Esenyurt Belediyesi’nde Sağlık İşleri Müdürü olarak çalıştığını söyleyen tutuklu sanık Renas Kılıç ile TRG Hospitalist Hastanesi idari müdürü Murat Mantuş’un ‘yurt dışı çıkış yasağı’ ve ‘imza’ şeklinde adli kontrol tedbiriyle tahliyesine karar verdi.

Yenidoğan Çetesi davasında ara karar açıklandı: 10 sanığa tahliye

Duruşma 30 Haziran’a ertelendi

Mahkeme, Cumhuriyet Savcısı Yavuz Engin’i makamında tehdit eden tutuklu sanık Mustafa Kemal Zengin’in dava dosyasının ayrılmasına ve örgüt lideri Fırat Sarı’nın da aralarında bulunduğu 19 tutuklu sanığın tutukluluk halinin devamına hükmederek, duruşmayı 30 Haziran’a erteledi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon Kahverengi kokarcaya karşı zehirli mantarlarla biyolojik mücadele yürütülecek Kahverengi kokarcaya yönelik biyolojik mücadele kapsamında bilim insanları zehirli mantarların öldürücü etkisini kullanmak için çalışmalar yürütüyor. Türkiye’de özellikle Karadeniz Bölgesi’nde her yıl milyar dolarlık ihracat geliri sağlanan fındık başta olmak üzere tarım ürünlerine son yıllarda büyük zarar veren kahverengi kokarcaya karşı etkili mücadeleye yönelik arayışlar sürüyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr İsmail Demir, Doğu Karadeniz Bölgesi’nden elde ettikleri öldürücü etkisi yüksek mantarların bu böceğin mücadelesinde kullanımına yönelik çalışmalar sürdürdüklerini söyledi. Prof. Dr İsmail Demir, "Laboratuvarda yaptığımız çalışmalarda oldukça yüksek öldürücü etki elde ettik. Hem yavru hem de ergin bireyler üzerinde yaptığımız deneylerin ardından, ilerleyen aylarda, özellikle böceğin baharda yeniden doğaya çıkmasıyla birlikte bu denemeleri sahada da gerçekleştireceğiz" dedi. Ülkemizde 2017 yılında ilk kez tespit edilen kahverengi kokarca, son yıllarda Karadeniz Bölgesi’nde hızla artan popülasyonuyla ciddi bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. Hopa’dan İstanbul’a kadar tüm sahil şeridinde yoğun şekilde görülen istilacı türün etkisinin bir süre daha devam etmesi bekleniyor. Kahverengi kokarcanın özellikle Karadeniz’in iklim koşullarını sevdiği ve geniş bir beslenme yelpazesine sahip olduğu belirtilerek en çok fındığa zarar vermesinin yanı sıra meyve ve sebzelerde de ciddi kayıplara neden oluyor. Kahverengi kokarcanın tamamen ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığını ancak etkili yöntemlerle baskı altına alınabileceğini vurgulayan Prof. Dr İsmail Demir, "Kokarca, maalesef ülkemize en son giriş yapan ancak oldukça etkili olan istilacı zararlılardan biridir. 2017 yılında ülkemizde ilk kez tespit edildikten sonra hızlı bir popülasyon artışı göstermiştir. Son yıllarda da bu artış hız kesmeden devam etmektedir. Karadeniz sahil şeridinde doğudan batıya, yani Hopa’dan İstanbul’a kadar tüm bölgede çok yoğun bir popülasyon seviyesine ulaşmıştır. Görünüşe göre bu yoğunluk bir süre daha devam edecek" diye konuştu. "Böceğin baharda yeniden doğaya çıkmasıyla birlikte bu denemeleri sahada da gerçekleştireceğiz" Kokarcaya karşı yaptıkları laboratuvar çalışmalarında olumlu sonuçlar aldıklarını kaydeden Demir, "Böceğin bölgede yoğunlaşması ve popülasyon artışının hız kazanmasıyla birlikte biz de konuyu çalışma alanımıza dahil ettik. Özellikle bazı girişimlerin ardından, şu anda yürütmekte olduğum ve KTÜ Bilimsel Araştırma Koordinatörlüğü tarafından desteklenen projede, bölgemizden izole ettiğimiz öldürücü etkisi yüksek mantarların bu böceğin mücadelesinde kullanımına yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Laboratuvarda yaptığımız çalışmalarda oldukça yüksek öldürücü etki elde ettik. Hem yavru hem de ergin bireyler üzerinde yaptığımız deneylerin ardından, ilerleyen aylarda özellikle böceğin baharda yeniden doğaya çıkmasıyla birlikte bu denemeleri sahada da gerçekleştireceğiz. Umuyoruz ki bu çalışma sonucunda böceğin mücadelesinde kullanabileceğimiz yerel bir fungal biyopreparat geliştireceğiz. Amacımız doğadaki bir canlıyı tamamen yok etmek değil; eğer o canlı zararlı seviyesine ulaşmışsa popülasyonunu zarar eşiğinin altına çekmektir. Böyle istilacı türleri tamamen yok etmek zaten kolay değildir. Özellikle kahverengi kokarca, Karadeniz iklimini seven bir zararlıdır. Beslendiği bitki sayısı da oldukça fazladır. En çok fındığı tercih eder; bunun yanında şeftali, bölgede yoğun bulunan incir ve birçok sebzede ciddi zarara neden olmaktadır. Bu kadar geniş besin çeşitliliğine sahip bir zararlıyı yok etmek ya da tamamen baskı altına almak oldukça zordur. Biz de elbette canlıyı yok etmeyi değil, popülasyonunu zarar eşiğinin altına indirmeyi hedefliyoruz. Bunun için zamana ve farklı yöntemlerin birlikte uygulanmasına ihtiyaç vardır. Böceğin yaşam döngüsünde farklı evreler bulunduğundan hangi aşamada nasıl müdahale edileceği, hangi aşamada daha yüksek verim alınacağı doğru belirlenmelidir. Kışlak mücadelesi, doğaya çıkış dönemindeki mücadele, kimyasal mücadele ve biyolojik mücadele gibi çeşitli yöntemler vardır" şeklinde konuştu. "Samuray arısı olarak bilinen türün mevcut popülasyonu baskılaması şu an için mümkün görünmemektedir" Samuray arısı ile yürütülen biyolojik mücadele çalışmalarını da değerlendiren Demir, "Halk arasında ’Samuray arısı’ olarak bilinen türün mevcut popülasyonu baskılaması şu an için mümkün görünmemektedir; etkisi yeterli değildir. Kimyasallar da kullanılmaktadır ancak onların da yetersiz kaldığı görülmektedir. Zararlının bulunduğu her alanı ilaçlamak mümkün değildir, bunun için tüm Karadeniz sahilinin ilaçlanması gerekir. Bu nedenle daha toplu ve bölgesel baskılama yapılması gerekmektedir. Ayrıca kışlığa gelen bir böceği ilaçlamanın çok anlamı yoktur; çünkü kışlığa gelenlerin zaten yüzde 80-90’ı ölür. Kışlaklara mekanik müdahale, yani süpürmek ya da kışlak alanlarını ortadan kaldırmak faydalıdır. Kışlık dönemindeki ilaçlamalar daha çok toplumun endişesini azaltmaya yöneliktir. Esas müdahale böceğin doğaya çıktığı dönemlerde olmalıdır. Yapılan uygulamalardaki eksiklikler nedeniyle baskılamada hâlâ istenen başarı sağlanamamıştır. Popülasyon şu an çok yüksek olduğu için mevcut yöntemler tek başına yeterli olmamaktadır. Bu nedenle mikrobiyal mücadeleyi öne çıkarıyoruz. Yani böcekleri hastalandıran ve öldüren mikroorganizmaları kullanmak istiyoruz. Bu böceğin biyolojisi ve ağız yapısı, mantarların kullanılmasına oldukça uygundur. Ayrıca izole ettiğimiz mantarlar bölgemize ait olduğu için doğada kendi varlıklarını sürdürebilir ve kendilerini koruyabilirler" ifadelerini kullandı. "İlaçlama yapıldıktan sonra ise bölgeye belli bir süre geçmeden girilmemelidir" Yapılacak tarım ilaçlamalarının insan sağlığı açısından risk oluşabileceğine de dikkat çeken Prof. Dr. İsmail Demir, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Kullanılacak ilaçların halk sağlığı açısından risk oluşturmaması gerektiğini kaydeden Demir, "Bu böceğe karşı kimyasal mücadele ve biyolojik mücadele birlikte değerlendirilmeli. Aslında biz kimyasal kullanmak istemiyoruz; bu nedenle biyolojik mücadeleye ağırlık veriyoruz. Biyolojik mücadeleyi öne çıkarmamızın sebebi, böcekleri öldüren kimyasalların hedef dışı canlıları ve bizleri de etkilemesidir. Dolayısıyla bu ciddi bir sorun oluşturuyor. Ancak bazen başka bir yöntem kalmadığında kimyasala başvurmak zorunda kalıyoruz. Etkili başka bir çözüm olmadığında mecburen kimyasal kullanımına yöneliyoruz. Kimyasal kullanırken, ne zaman ve nasıl uygulanacağını mutlaka bilmek gerekir. Hangi dozda kullanılacağı çok önemlidir ve tüm bunlara dikkat ederek uygulama yapılmalıdır. Aksi hâlde doğaya zehir vermiş oluruz ve kısa vadeli bir kazanç sağlamak isterken çok daha büyük zararlara yol açabiliriz. Ne yazık ki toplumda zaman zaman, özellikle tarım ilaçlarının kullanımıyla bağlantılı zehirlenmeler yaşanabiliyor. Bu nedenle dozun, kullanım zamanının, uygulanacak yöntemlerin ve hasat öncesi bekleme süresinin devletin yetkili kurumlarınca önerildiği şekilde uygulanması gerekmektedir. Ayrıca bu ilaçların halk sağlığı açısından risk oluşturmaması gerekir. Dozun doğru ayarlanması bu riski azaltabilir. İlaçlama yapıldıktan sonra ise bölgeye belli bir süre geçmeden girilmemelidir. Vatandaşların ve hedef dışı organizmaların, ilaçlama sonrasında hemen o bölgede bulunmaması büyük önem taşır."
Afyon Çocuklarına kemerle işkence yapıp kayıt altına alan baba olayı ile ilgili bir skandal daha Çocuklarına kemerle işkence yapıp kayıt altına alan baba olayı ile ilgili bir skandal daha AFYONKARAHİSAR (İHA) - Afyonkarahisar’da bir baba 4 küçük çocuğunu kemerle döverek işkence yaptığı anların ortaya çıkan görüntülerinin ardından savcılık harekete geçerken olayda bir skandal daha gün yüzüne çıktı. Olay, İhsaniye ilçesinde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, Murat M., isimli şahıs kavgalı olduğu kayınbiraderi ve kayınvalidesinin yaşadığı eve isimleri henüz öğrenilemeyen 4 çocuğunun gittiğini öğrendi. Bunun üzerine Murat M., akıllara durgunluk veren ve yürekleri sızlatan bir yöntemle çocuklarına işkence yaptı. Şahıs eline aldığı kemerle biri erkek üçü kız 4 küçük çocuğu dakikalarca kemerle döverek darp etti. Şahsın çocuklara vururken ’bir daha gidecek misiniz ninenize’ diye bağırması ise dikkatlerden kaçmadı. Şahıs Bir başka akıl almaz şey daha yaparak çocuklarını dövdüğü anları kendisi cep telefonuyla kaydedip kavgalı olduğu kayınbiraderine gönderdi. Avukat jandarma hakkında da suç duyurusunda bulundu Yaşanan olayın perde arkasında ise bir başka skandal daha ortaya çıktı. Olayla ilgili suç duyurusunda bulunan Avukat Rahmi Emirhan Oğuz yaptığı başvuru dilekçesinde duyanların içini sızlatan bir konuya da el attı. Oğuz şikayet dilekçesinde "Olayın jandarmaya bildirilmesine rağmen hiçbir adli ve idari işlem yapmayan İhsaniye Jandarma görevlileri hakkında da ’görevi kötüye kullanma’ suçu yönünden inceleme ve soruşturma başlatılmasını talep etti. Olayla ilgili savcılık tarafından başlatılan soruşturma devam ediyor.
Sivas Prematüre bebeklere pastalı kutlama Sivas Numune Hastanesinde Dünya Prematüre Günü kapsamında Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’nde etkinlik düzenlendi. Etkinliğe hastane yöneticileri, servis çalışanları, prematüre bebekler ve aileleri katılarak bu özel günün anlamını paylaştı. Pasta kesilen programda konuşan Yenidoğan Yoğun Bakım Uzmanı Dr. Coşkun Armağan, prematüre bebeklerin yaşam mücadelesine tanıklık eden sağlık profesyonellerinin bu süreçteki önemine dikkat çekti. Dr. Armağan "Bizler gibi hayatının büyük bir kısmı Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi kapılarında geçen, her gün bir mucizeye tanıklık edenler olarak bir aradayız. Bizler, o küçücük kuvözlerin içinde hayata tutunma azmi gösteren, beklenenden çok daha erken aramıza katılan minik savaşçılarımızın ilk nefeslerinden ilk gülümsemelerine kadar her anına şahitlik eden bir ekibiz. Erken doğum, sadece tıbbi bir durum değil; aileler için bir maraton, bizler için ise özel bir ihtimam ve dikkat gerektiren kutsal bir görevdir. Bu süreçte gösterdikleri sonsuz sabır ve güven için ailelerimize; mesai mefhumu gözetmeksizin en hassas dokunuşları sergileyen tüm Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi hemşirelerimize ve tüm destek ekibimize yürekten teşekkür ediyorum. Biz bir aileyiz ve bu başarı bir ekip işidir. Mor rengin temsil ettiği hassasiyeti ve direnci bir an olsun unutmayalım. Onların her bir gramı bizim için kazanılmış bir zaferdir" dedi.