GÜNDEM - 21 Ağustos 2025 Perşembe 12:01

Yıldız Holding "Mutlu Et Mutlu Ol" anlayışıyla sürdürülebilir değer üretmeye devam ediyor

A
A
A
Yıldız Holding "Mutlu Et Mutlu Ol" anlayışıyla sürdürülebilir değer üretmeye devam ediyor

"İsrafsız Şirket" iş modeliyle tüm ekosisteminde sürdürülebilirlik temelli bir dönüşüm hedefiyle çalışmalarını sürdüren Yıldız Holding’in, 2024 yılı performansını paylaştığı 8. Sürdürülebilirlik Raporu yayınlandı. Bağımsız Güvence beyanıyla yayınlanan raporda Holding ve şirketlerinin iklim değişikliğiyle mücadeleden döngüsel ekonomiye, inovasyondan fırsat eşitliğine kadar birçok alanda yürüttüğü çalışmalara kapsamlı bir şekilde yer veriliyor.


Yıldız Holding ve şirketlerinin 2024 yılındaki sürdürülebilirlik faaliyetlerinin, hedeflerinin ve iyi uygulamalarının kamuoyuyla paylaşıldığı 8. Sürdürülebilirlik raporu yayınlandı. Raporda, "Bu Dünya Bizim" yaklaşımıyla "Doğanın Geleceği İçin Çalışmak", "Paydaşlarımızla Güçlenmek" ve "Geleceğe İlham Vermek" odak alanlarındaki taahhütlere yönelik ilerlemeler ve somut aksiyonlar yer aldı.



Entegre yönetim anlayışıyla çevresel sürdürülebilirliğe katkı devam ediyor


Karbonsuzlaşma, atık yönetimi, su ve enerji verimliliğine yönelik yeşil dönüşüm projelerine 2024 yılında devam eden Yıldız Holding, 2050 yılına kadar tüm değer zincirinde "net sıfır" hedefi doğrultusunda çalışmalarını sürdürdü. Yenilenebilir enerjiye geçişin önemli rol oynadığı bu süreçte, 2024 yılında Aytaç Gıda, Çankırı Çerkeş’teki Güneş Enerjisi Santrali’ni (GES) devreye alarak fabrikanın elektrik ihtiyacının tamamını yenilenebilir kaynaklardan sağlamaya başladı. Polinas, bu yıl hayata geçirilmesi planlanan 5 bin 745 kWp kapasiteli GES yatırımıyla önümüzdeki on yıl içinde Kapsam 1 ve Kapsam 2 emisyonlarını toplamda yüzde 45 oranında azaltmayı hedefliyor. Bizim Toptan da Gebze mağazasındaki GES ile yıllık ihtiyacından fazla yenilenebilir enerji üretmeye devam ediyor.


Diğer yandan iklim krizinin etkilerinin değerlendirilmesi adına yıl içerisinde Bizim Toptan, Besler, Penta Teknoloji, ŞOK Marketler kendi operasyonları ve değer zincirleri özelinde iklim riskleri çalışmaları gerçekleştirdi. Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS)’na uyum kapsamında gerçekleştirirken bu çalışmalar neticesinde, iklim risklerine karşı stratejik aksiyonlar belirlendi.



Sosyal etki projeleri ile değer zincirinin dönüşümü sürüyor


Yıldız Holding, fırsat eşitliği odağıyla kadın çiftçilerin desteklenmesi ve kadınların ekonomik olarak güçlendirilmesi için tüm ekosisteminin dönüşümü odağında sosyal etki projelerine devam etti. ŞOK’ta Ben de Varım projesi kapsamında Türkiye’nin farklı bölgelerinden kadın kooperatiflerinin ürettiği el emeği ürünler seçili mağazalarda kar amacı güdülmeden satışa sunularak 10 milyon TL’nin üzerinde ekonomik değer sağlandı. SuperFresh’in Tarımın Kadın Yıldızları projesiyle 2024 yılında kadın çiftçilere girişimcilik, ekolojik okuryazarlık, finansal okuryazarlık ve yapay zeka gibi alanlarda eğitimlere devam edildi. Proje başlangıcında yüzde 5 olan kadın çiftçi oranı yüzde 30’a yükseldi.



Çalışan ekosistemi eşit işe eşit ücret anlayışı ile güçlenirken, dijital dönüşüm süreci devam etti


Holding’in "İnsana Yatırım" vizyonu doğrultusunda dijitalleşme, çeşitlilik ve sürekli gelişim ekseninde birçok iyi uygulama hayata geçirildi. Çeşitlilik, kapsayıcılık ve fırsat eşitliği ilkeleriyle çalışmalarını sürdüren Yıldız Holding, bu alandaki öncü uygulamalarıyla EŞİT ÜCRET Derneği tarafından (EQUAL-SALARY Foundation) eşit işe eşit ücreti belgeleyen kurumlara verilen "EŞİT ÜCRET Sertifikası"nı gıda ve perakende sektöründe alan ilk holding oldu.


Liderlik gelişim programlarının yanı sıra yetkinlikleri geleceğe hazırlamak amacıyla kurulan Yapay Zeka Akademisi ile çalışanların yapay zeka ve teknolojiyi kullanarak iş yapış şekillerini dönüştürmesine katkı sağlandı.



Uzun vadeli kalıcı etkinin anahtarı, teknoloji ve inovasyon


Yıldız Holding, "Geleceğe İlham Vermek" odağıyla, yenilikçi ve sürdürülebilir odaklı çözümler geliştirirken teknolojiyi ve inovasyonu güçlü bir değer hazırlama aracı olarak kullanmayı sürdürüyor. Bu kapsamda 2024 yılında da tüketicilerin yaşam kalitesini artıracak, sağlıklı ve iyi yaşamı destekleyen yenilikçi ürün ve hizmetler geliştirmeye devam edildi.



"Toplumsal fayda odaklı projelerimiz değer zincirimizde çarpan etkisi sağlıyor"


Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Mehmet Tütüncü, Yıldız Holding’in "İsrafsız Şirket" iş modelini 81 yıldır tüm süreçlerine entegre ederek büyüdüğünü belirtti. Tütüncü, "‘Mutlu Et Mutlu Ol’ anlayışımızla istihdamdan ihracata, sosyal faydadan çevresel sürdürülebilirliğe kadar her alanda pozitif dönüşüm odaklı çalışmalarımız devam ediyor. Faaliyet gösterdiğimiz tüm sektörlerde kaynak verimliliği, gıda güvenliği ve israfının önlenmesine yönelik çalışmalarımızla 2024’te de sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlamaya devam ettik. Döngüsel ekonomi prensipleri rehberliğindeki uygulamalarla çevresel etkimizi taahhütlerimizin ötesinde azaltırken, yenilenebilir enerji yatırımlarımız ‘2050 Net Sıfır’ hedefine ulaşmadaki kararlılığımızı ortaya koydu. Toplumsal fayda odaklı projelerimiz ise sosyal katkılarıyla değer zincirimizde çarpan etkisi sağlıyor. Kapsayıcılık ve fırsat eşitliğine bağlılığımızla, gıda ve perakende sektöründe Uluslararası EŞİT ÜCRET Sertifikası’nı almaya hak kazanan ilk holding olmak bizlere büyük gurur yaşattı. Yıldız Holding olarak sürdürülebilirliği tüm iş stratejimizin ayrılmaz parçası olarak görüyor, geleceği dönüştürmeye ve yarının dünyasına bugünden değer katmaya devam ediyoruz" dedi.



Yıldız Holding "Mutlu Et Mutlu Ol" anlayışıyla sürdürülebilir değer üretmeye devam ediyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara AK Parti Sözcüsü Çelik: "Bir ülkede iki ordu olmaz, iki silahlı güç olmaz" AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "SDG tarafından zaman zaman şu yönde talepler gelmektedir; ‘biz blok hâlinde, özel bir güç olarak sistemin parçası olalım.’ Ancak bunu daha önce de söyledik; bunun ne anlama geldiğini başka ülkelerde görüyoruz. Bir ülkede iki ordu olmaz, iki silahlı güç olmaz" dedi. AK Parti Sözcüsü Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında partinin kongre merkezinde gerçekleştirilen Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Çelik, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun ‘Terörsüz Türkiye’ çerçevesinde yürüttüğü çalışmalarda çok önemli bir aşamanın tamamlandığını ve gelinen noktada siyasi partilerin raporlarını teslim ettiğine dikkati çekerek, "Cumhur İttifakı üyeleri olarak hem bizim hem de Milliyetçi Hareket Partisi’nin verdiği raporlarda ortaya koyulan ilkeler ortaktır ve benzerdir. Yaklaşımlar ve değerlendirmeler konusunda büyük bir oranda uyum vardır. Bu da Cumhur İttifakı açısından, böylesine büyük bir meselenin çözümü için Türkiye’yi terörsüz günlere ve bağlantılı olarak bölgemizi terörsüz bir ortama kavuşturmak amacıyla takip edilen bir iradeyi ifade etmektedir. Şimdiye kadar yol haritası işlemiştir" dedi. AK Parti olarak sunulan raporda görüşlerinin çok açık bir şekilde ifade edildiğini belirten Çelik, "Arkadaşlarımız da aynı şekilde, bu bütçe vesilesiyle yapılan konuşmalarda bunu net bir biçimde ortaya koymuşlardır. Önümüzdeki dönemde şimdiye kadar boşaltılan mağaralar vardır, sembolik düzeyde bırakılan silahlar vardır. Önümüzdeki dönemde silahların bırakılması, silahların yakılması konusunda atılacak adımlar; terör örgütünün fesih sürecinin fiilî olarak görülebildiği, tespit ve teyit edilebildiği birtakım raporların ve gözlemlerin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bu durum, birçok konuyu son derece kolaylaştıracaktır" diye konuştu. "Cumhurbaşkanımızın koyduğu şaşmaz irade 17-25 Aralık’ta ve 15 Temmuz gecesinde girişimlerin bertaraf edilmesini sağlamıştır" FETÖ terör örgütü tarafından Türkiye’nin milli egemenliğine yönelik gerçekleştirilen 17-25 Aralık yargısal darbe teşebbüsünün yıl dönümüne de değinen Çelik, "Cumhurbaşkanımızın o gün ortaya koyduğu şaşmaz irade, hiçbir tereddüt göstermeden sergilediği güçlü duruş; hem 17-25 Aralık’ta hem de 15 Temmuz gecesi bu girişimlerin bertaraf edilmesini sağlamıştır. Dolayısıyla burada, belki de Türk devlet hayatının, siyasi hayatımızın ve toplumsal hayatımızın en büyük tehlikelerinden biri bu şekilde savuşturulmuş oldu" ifadelerini kullandı. "İsrail Genelkurmay Başkanı’nın ‘Sarı Hat yeni sınırdır’ demesi, aslında ateşkesin tam zıttına bir açıklamadır" Varılan ateşkes anlaşmasını ihlal etmeye dönük olarak İsrail tarafından her gün yeni bir eylem ve saldırganlık üretildiğini vurgulayan Çelik, "Şu ana kadar Gazze’nin yüzde 58’i fiilen işgal altındadır. Burada tabii birtakım hatlar oluşturulmuştur. Bunlardan biri ‘Sarı Hat’tır. Aslında ‘Sarı Hat’, ateşkese ulaşmak için gerekli askerî önlemlerden biri olarak ortaya konulmuştur. Ancak İsrail Genelkurmay Başkanı’nın ‘Sarı Hat yeni sınırdır’ demesi, aslında ateşkesin tam zıttına bir açıklamadır. Bu, ateşkese hizmet eden değil; tam tersine Sarı Hat’ı bir ilhak olarak konumlandıran bir açıklamadır. Bu durum, ateşkesin bütün mekanizmalarına ve ateşkese ulaşmak için işletilmesi gereken yol haritasının tüm dinamiklerine aykırıdır. Dolayısıyla burada, ‘Sarı Hat’ başta olmak üzere bütün bu hatların aslında geçici bir askerî önlem olduğunu ve ateşkese ulaşmak amacıyla oluşturulduğunu unutmamak gerekir" dedi. AK Parti Sözcüsü Çelik, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. "Galip bey bugün bir açıklama yapmış, açıklamasında herhangi bir bakanımızı kastetmediğini ifade ediyor" Bir gazeteci tarafından AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu’nun Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı hedef aldığı iddia edilen sözlerinin sorulması üzerine Çelik, "Cumhurbaşkanımızın, devletimizin başı olarak çizdiği dış politika çizgisi; hem kabinedeki bütün arkadaşlarımız tarafından hem de genel başkanımız olarak partimiz tarafından aynen takip edilmektedir. SDG konusunda da bakanlarımız arasında ya da parti yetkililerimiz arasında herhangi bir görüş ayrılığı ya da görüş farklılığı yoktur. Aynı şekilde, kabinedeki hiçbir arkadaşımızın Cumhurbaşkanımızın iradesi dışında bir faaliyeti ya da söylemi söz konusu değildir. Bu konuda görüşümüzü baştan beri söylüyoruz. Bu çerçevede Dışişleri Bakanımızın söyledikleri de Cumhurbaşkanımızın iradesinin bir neticesidir. Millî Savunma Bakanımızın ve Millî İstihbarat Teşkilatımızın yürüttüğü faaliyetler de bu iradenin ve bu çerçevenin içerisindedir. Bizim burada yaptığımız açıklamalar da aynı şekilde bu iradenin kapsamındadır. Bütün bunlar, siyaset yapıcı kurumlar tarafından olgunlaştırılarak Cumhurbaşkanımıza; çeşitli güvenlik ve değerlendirme toplantıları vesilesiyle arz edilmektedir. Konular en stratejik ayrıntılarına kadar ele alınmakta, bir çerçeve oluşturulmakta ve en sonunda devletimizin başı olarak Cumhurbaşkanımızın verdiği talimatlar yerine getirilmeye çalışılıyor. Dolayısıyla burada bakanlarımız arasında ya da parti ile kabine arasında bir çelişki aramak doğru değildir. Zaman zaman bazı yorumlar görüyoruz; ’şu kişi sert konuşuyor, bu kişi yumuşak konuşuyor’ deniliyor. Böyle bir durum söz konusu değildir. Tutumumuz nettir. Bu nedenle; Dışişleri Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ve Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı arasında, bu konuda herhangi bir ayrım ya da farklı bir yöne bakma söz konusu değildir. Biraz önce bahsettiğim mekanizma çerçevesinde, devletimizin başı olan Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu irade ve verdiği talimatlar yerine getirilmektedir. Galip bey bugün bir açıklama yapmış, kendisinin başka bir şeyi kastederek bu sözleri söylediğini, burada herhangi bir bakanımızı kastetmediğini ifade ediyor" cevabını verdi. "Bir ülkede iki ordu olmaz, iki silahlı güç olmaz" Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in SDG’nin entegrasyonuna yönelik ifadelerinin sorulması üzerine Çelik, "SDG tarafından zaman zaman şu yönde talepler gelmektedir; ‘biz blok hâlinde, özel bir güç olarak sistemin parçası olalım.’ Ancak bunu daha önce de söyledik; bunun ne anlama geldiğini başka ülkelerde görüyoruz. Bir ülkede iki ordu olmaz, iki silahlı güç olmaz. Ordu düzeyinde iki silahlı güç olacağı düşünülüyorsa bunun sonu iç savaş senaryosudur. Böyle bir senaryoda Araplar kaybeder, Türkmenler kaybeder, Kürtler kaybeder; Aleviler, Sünniler, Nusayriler, Ezidiler, Şiiler herkes kaybeder. Bizim arzu ettiğimiz ise Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın birlikte kazandığı; kardeşçe, onurlu, refah ve barış dolu bir geleceğin bölgemizde inşa edilmesidir. Dolayısıyla ‘10 Mart mutabakatını kabul ediyorum ama bunu bloklar hâlinde uygularım’ demek, aslında ordu içinde yeni bir ordu olarak faaliyet göstereceğim demektir ki bunun ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz. Bu sözlerin söylenmesinin sebebi maalesef bir yanlışlıktır" dedi. "Türkiye’nin milli güvenliğini sağlamak için askeri ve diğer alanlardaki hazırlığı her zaman var" Çelik, 10 Mart Mutabakatı’na uyulmadığı takdirde bir operasyonun söz konusu olup olunmayacağı sorulması üzerine şu cevabı verdi: "Türkiye’nin milli güvenliğini sağlamak için askeri ve diğer alanlardaki hazırlığı her zaman var, bunda bir problem yok. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iki-üç gün, iki-üç hafta ya da iki-üç ay beklemesine bile gerek yok. Şu anda Cumhurbaşkanımız ‘başkomutan’ olarak emir verdiği anda silahlı kuvvetler, bunu yerine getirecek hazırlıklara sahiptir. Biz, bunlara ihtiyaç kalmamasını istiyoruz. Bunlara ihtiyaç duyulduğu zaman bu tereddütsüz yerine getirilir" ifadelerini kullandı. "DEM Parti tarafından Cumhurbaşkanımızdan randevu isteyeceği ifade edildi, henüz onunla ilgili bir takvim yok" DEM Parti tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşme talebinin gelip gelmediğinin sorulması, DEM Parti’nin AK Parti grubuyla hafta sonu gerçekleştirdiği görüşmenin hatırlatılması üzerine Çelik, "Cumhurbaşkanımızdan randevu isteyeceklerini ifade ettiler, henüz onunla ilgili bir takvim yok. Biz, bu tip görüşmelerde bir araya geldiğimizde gerçekten nezaket içerisinde herkes görüşlerini en kapsamlı bir şekilde söylüyor. Bu seferde aynı şekilde onlar da biz de görüşleri nezaketli bir şekilde söyledik. Ortak düşündüğümüz noktalar, ortak düşünmediğimiz noktalar var. Komisyona verdiğimiz raporda ortaya koyduğumuz ilkeler doğrultusunda, eğer orta yollar bulunabilirse, bunun önümüzdeki dönemde ilerlemeyi kolaylaştırabileceğini düşünüyoruz" diye konuştu. "İshak arkadaşımıza yönelik gerçekleştirilen bu eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz" TBMM’de 2026 yılı bütçe görüşmelerinin tamamlanıp oylama sürecine geçileceği sıra milletvekilleri arasında yaşanan arbedenin sorulmasının ardından Çelik, "Siyasette zaman zaman tansiyon yükselebiliyor. Keşke bu tansiyon hiçbir zaman fiziki şiddete dönüşmese ama dün maalesef İshak arkadaşımıza yönelik çok açık bir şiddet eylemi gerçekleştirildi. Sözün cevabı sözle verilir. Bir kişi beğenmediği bir durumu sözle ifade edebilir. Ancak İshak arkadaşımıza yönelik gerçekleştirilen bu eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz. Akşam kendisiyle beraberdik. İshak bey, ortamı yatıştırmak ve tarafları ayırmak amacıyla oradayken, ismini anmak istemediğim bir kişi tarafından saldırıya uğramıştır. Sonrasında CHP Grup Başkanvekilleri gelerek üzüntülerini ifade ettiler. Bunu önemli buluyoruz. Ancak esas olan, İshak beye yapılan bu saldırının hiçbir şekilde kabul edilemez bir barbarlık ve vandallık. Bunun için açık bir özür dilenmesi son derece önemlidir. Ayrıca bu barbarlığı ve vandallığı gerçekleştiren kişiyle ilgili olarak CHP tarafından bir ceza sürecinin işletilmesi de Meclis’in itibarı ve mehabeti açısından son derece kıymetli olacaktır" ifadelerini kullandı. "Her tartışmada AK Parti sıralarına dönerek ‘Atatürk düşmanısınız’ şeklinde istismar siyaseti yapmak meseleyi çözmemektedir" Siyasi alanda birçok tartışmanın yaşanabileceğini ve siyasi akılla cevap verilemeyecek bir konu olmadığını kaydeden Çelik, sözlerine şöyle devam etti: "Sık sık tartışma şu noktaya getirilmektedir: Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşanlar, ’Biz Atatürk’ün partisiyiz, Cumhuriyet’i kuran partiyiz’ demektedir. Atatürk’ün genel başkanlığını yaptığı bir partinin devamı olmak ki bunun da ayrıca tartışılması gereken boyutları vardır bugünkü yöneticilerin ya da siyasi faaliyette bulunanların bütün yanlışlarını örtmek için bir gerekçe olamaz. Biz bugün yapılan bir yanlıştan, yanlış bir politikadan, yanlış bir davranıştan söz ediyoruz. Ancak hemen konu buraya çekiliyor. Dün grup başkanımız da sordu; ‘eğer Atatürk’ün partisiyiz diyorsanız ve bizi suçluyorsanız, ikinci genel başkanınız Cumhurbaşkanı olduğunda neden Atatürk’ün ismini ve resmini paradan kaldırdı?’ Bu açık bir sorudur. Demek ki her alanda, pür bir şekilde ‘Atatürk’ün partisiyiz’ demek, CHP’nin bütün eylemlerini temize çekmiyor. Ben de buradan bir soru sorayım; Atatürk, vasiyetinde kendisine ait olan İş Bankası hisselerinden elde edilen temettülerin Türk Dil Kurumu’na ve Türk Tarih Kurumu’na verilmesini istedi. Ancak CHP bunu defalarca yerine getirmemiş, Atatürk’ün vasiyetine uymamıştır. Bu kurumlar, Atatürk’ün vasiyeti gereği kendilerine verilmesi gereken temettüleri, CHP Atatürk’ün vasiyetine uymadığı için mahkeme kararıyla almak zorunda kaldı. Cep telefonundan ’CHP İş Bankası hisseleri temettü Atatürk’ şeklinde arama yapabilir; bu konuda çok uzun bir yargı süreci çıkıyor. Bu nedenle her tartışmada ’Atatürk’ün partisiyiz’ demek ya da AK Parti sıralarına dönerek ’Siz Atatürk düşmanısınız’ şeklinde bir istismar siyaseti yapmak meseleyi çözmemektedir. Bu sağduyulu bir yaklaşım da değildir."
Kırıkkale Kadın cinayeti davasında mütalaa açıklandı: Sanıklar için ağırlaştırılmış müebbet talebi Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Sevgi Gülden Yalçıner davasında, duruşma savcısı tutuklu sanıklar hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ederken, mahkeme heyeti tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı başka bir tarihe erteledi. Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuksuz sanıklar maktulün kardeşi Y.G. ile D.U., G.F.G. ve H.U. ile taraf avukatları salonda hazır bulundu. Tutuklu sanıklardan kadının kardeşi Ş.G. ile K.U. ise duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Cumhuriyet savcısı, esasa ilişkin mütalaasında tutuklu sanıklardan Ş.G. hakkında "iştirak hâlinde tasarlayarak akrabayı kasten öldürme", K.U. ile D.U. hakkında ise "iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etti. Savcı ayrıca bu sanıkların "konut dokunulmazlığının ihlali" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlarından da cezalandırılmasını istedi. Tutuksuz sanıklardan Y.G. hakkında "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" suçundan ceza talep edilirken, G.F.G. ile H.U. hakkında beraat istendi. Sanıklar savunmalarında önceki beyanlarını yineleyerek beraat ve tahliye talebinde bulundu. Sanık avukatlarının savunma hazırlamak üzere süre istemesi üzerine mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin devamına karar verdi. Duruşma, 19 Ocak 2026 tarihine ertelendi. Olayın geçmişi Çelebi ilçesine bağlı Karaağıl köyünde yaşayan Sevgi Gülden Yalçıner’den 25 Eylül 2024 tarihinde haber alınamaması üzerine ailesi tarafından güvenlik birimlerine kayıp ihbarında bulunuldu. İhbarın ardından jandarma ekipleri koordinesinde AFAD ve dalgıçların da katılımıyla köy çevresi ile Kızılırmak hattında geniş çaplı arama çalışması başlatıldı. Yürütülen çalışmalar kapsamında Jandarma Arama Kurtarma (JAK) Timi tarafından 13 Ekim 2024 tarihinde Yalçıner’in cansız bedenine, Karakeçili ilçesi Çeşnigir Köprüsü yakınlarında Kızılırmak içerisinde ulaşıldı. İlk incelemelerde cesedin vücuduna tel örgü ve taş bağlanarak suya bırakıldığı belirlendi. Soruşturma kapsamında Yalçıner’in kardeşleri Ş.G. ve Y.G. ile yeğeni G.F.G. ve K.U., H.U. ile D.U. gözaltına alındı. Şüphelilerden Ş.G., Y.G., K.U., H.U. ve D.U. tutuklanırken, G.F.G., D.U., Y.G. ve H.U. daha sonra adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanıklar Ş.G. ve Y.G. hakkında "tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek", G.F.G., K.U. ve D.U. hakkında ise "tasarlayarak öldürmek" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi. Hazırlanan iddianame, Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilerek yargılama süreci başlatıldı.