- 15 Eylül 2019 Pazar 12:18

Türkiye’nin ilk ’Hobbit Kafe’si açılıyor

A
A
A
Türkiye’nin ilk ’Hobbit Kafe’si açılıyor

Türkiye’de ilk kez halk arasında "cücelik" olarak bilinen akondroplazi hastalığına sahip kişilerin çalışacağı Hobbit Kafe, İzmir’de açılıyor.

Türkiye’de ilk kez halk arasında "cücelik" olarak bilinen akondroplazi hastalığına sahip kişilerin çalışacağı Hobbit Kafe, İzmir’de açılıyor.


Toplumda pek çok sorunla karşılaşan, en çok da istihdam konusunda sıkıntı yaşayan akondroplazi hastalığına sahip kişiler için Türkiye’de ilk kez bir proje gerçekleştiriliyor. Ege Fark Yaratanlar Derneği önderliğinde İzmir Karşıyaka’da bulunan Taypark’ta akondroplazili vatandaşların istihdam edileceği ve onlar için özel olarak tasarlanacak Hobbit Kafe kurulacak. Kafede ilk etapta 6 akondroplazili çalışacak. Kafe projesi kapsamında çok sayıda akondroplazi hastası, aileleri, dernek yöneticileri ve Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, Taypark’ta bir araya geldi.


Projenin mimarlarından Ege Fark Yaratanlar Derneği Başkan Yardımcısı Özlem Özkulak, "Ege Fark Yaratanlar Derneği olarak kafe projesi ilk aklımıza geldiğinde onlara da iş imkanı sağlamak istedik. Hobbit Kafe projesi akondroplazili kişiler için istihdam sağlayan bir proje. Akondroplazili kişilerin çalışacağı yerlerin onlara göre modifiye edilmesi gerekiyor. Biz Hobbit filminden yola çıkarak onlara uygun bir kafe ortamı hazırlamak istedik. Kafenin dizaynı onların rahatça çalışabileceği şekilde olacak. Onların servis yapabileceği boyutta olacak. Mutfak onların boyuna göre yapılacak. Şu an çalışmak için sabırsızlanıyorlar. İnşallah proje kısa süre içinde Türkiye’ye yayılır. Karşıyaka Belediyesi bize bu konuda destek oldu. İŞKUR da istihdam desteği sağlayacak" dedi.



"Çalışanların hepsi akondroplazili olacak"


Karşıyaka Belediye Başkanı Tugay, "Taypark’ın içerisinde dernek ile birlikte bir kafe açmayı düşünüyoruz. Burada çalışanların hepsi akondroplazili olacak. Kafenin sempatik bir görünüm olacak. Özellikle çocukların hoşlanacağı bir kafe olacağını düşünüyorum" diye konuştu.



"Hayat kolay değil"


38 yaşındaki akondroplazili Atakan Teke, projenin Türkiye’de bir ilk olduğunu belirterek şöyle konuştu:


"Akondroplazi üzerinde ne bir çalışma ne de bir dernek var. Bizler de bu toplumun birey bireyiyiz. Toplum bizi cüzzamlı gibi görüyor. Bizleri bu şekilde görmemelerini istiyoruz. Bu tür farkındalık çalışmaları ile bu sorunları aşacağımızı umuyorum."


30 yaşındaki Metin Bayatlı da, "Sağlık Bakanlığı bünyesinde tekniker kadrosunda çalışıyorum. Bugüne kadar birçok mücadele verdim. Hayat kolay değil. İnsanlar bize farklı gözle bakıyor. Alışıyorsunuz zamanla ama elbetteki bu zorlu süreçlerden sağlam insanlar olmak için çıkıyoruz. Mutluyum, hedeflerim var. Engelli bireyleri topluma kazandırsınlar. Bize karşı farklı türde bakışlar olmasın" dedi.


Akondroplazili Mahmut Güneş, "Bu projeyle ilgili beni aradılar. Kafe açılacağını duyunca çok mutlu oldum. Açanlardan Allah razı olsun. Şu an işim yok ve kafede çalışmak istiyorum. İş bulmada sıkıntı yaşıyoruz. İş imkanı verildiği için çok mutlu oldum" diyerek mutlululuğunu ifade etti.



"Alay etmemeliler"


11 yaşındaki akondroplazili Ömer Çetinkaya’nın annesi Figen Çetinkaya, "Bu tür çocukların yaşadığı anatomik yapısal sıkıntılar kaynaklı, çevrenin ve koşulların uymamasından dolayı çocuklarımız zorlanıyor. Otobüslerdeki tutunma alanları, iniş ve çıkışlar bile sorun olabiliyor. Her alanda çocuklarımız için hiç ön bir tedbir yok. Bizim çocuklarımıza yardım etmemiz gerekiyor. Bu şartlarda terk edilen çocuklarımız da var. Çevrenin bakış açısının biraz daha gelişmesini, bu çocukların da toplumun bir parçası olduğunu kabul etmelerini istiyoruz. Projeye çok olumlu bakıyorum. Olması gereken bir proje, geç kalınmış bir proje ama umarım daha da gelişecek" dedi.


Ömer Çetinkaya da, "Okula gidiyorum. Kısa boyluyum ya benimle alay edenler de var. Ama ben onları hiç umursamıyorum. Kısa boylu olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum. İnsanların bizimle alay etmesi hiç hoş değil. Kısa boylularla alay etmemeliler. Kısa boylular aslında o kadar da kötü değil" ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Manisalılar Filistin’e destek için yürüdü Manisa Filistin’e Destek Platformu tarafından geniş katılımlı bir yürüyüş gerçekleştirildi. Hatuniye Camiinde toplanan yüzlerce Manisalı ellerinde Türkiye ve Filistin bayraklarıyla sloganlar eşliğinde 15 Temmuz Demokrasi Meydanına kadar yürüdü. Manisa’nın Şehzadeler ilçesinde Filistin’e Destek Platformu tarafından ’Soykırıma isyan Filistin’e destek’ yürüyüşü büyük bir katılımla yapıldı. Hatuniye Camiinde toplanan yüzlerce Manisalı ellerinde Türkiye ve Filistin bayraklarıyla sloganlar eşliğinde 15 Temmuz Demokrasi Meydanına kadar yürüdü. Grup adına açıklamayı ise Eğitim Bir-Sen Manisa 1 Nolu Şube Başkanı Ahmet Yasav yaptı. Konuşmasına Siyonist İsrail’in, Gazze’de tam 365 gündür soykırım yaptığına dikkat çeken Yasav, "Dünya kör, dünya sağır, dünya suskun. Dünyanın bu suskunluğu çoğu çocuk ve kadın kırk iki binden fazla insanı katleden, hastaneleri, okulları, ibadethaneleri dahi bombalayan soykırımcıyı, kandan beslenen katil sürüsünü cesaretlendiriyor. Çocukları öldürmeyi itikatlarının gereği sayan devlet görünümlü sapkın terör örgütü emperyalist sistemin koruması altında bölgeyi kan gölüne çeviriyor ve soykırım siyasetini bütün bölgeye yayıyor. Tarihin hiçbir döneminde ve dünyanın başka hiçbir yerinde katilin, soykırımcının bu kadar desteklendiği başka örnek yoktur." dedi. "Batılı emperyalist güçler İslam’a ve Müslümanlara olan düşmanlıklarını İsrail denen Siyonist katil çete eliyle gerçekleştiriyor." diyen Yasav, "Söz konusu Müslümanlar olunca bugüne kadar iddia ettikleri demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi bütün değerlerini çiğnemeleri bundan. Bir düşünün, kendilerinin dışındakilere insanımsı diyebilecek kadar insanlıktan çıkmış ırkçı bir rejim ve inançla karşı karşıyayız. Aklın, idrakin ve vicdanın rafa kalktığı bu kör inanç ,emperyalizmin desteği ile dünyayı, bir cehennem çukuruna sürüklüyor. Dilimiz varmıyor ama hapishanelere doldurdukları masum kardeşlerimize tecavüze varacak kadar ileri giden bir cinnet halini hangi akıl açıklayabilir. Uluslararası sistem ahlaken, fikren, fiilen çöktü. Uluslararası kurumlar çöktü. Daha da kötüsü, insanlık bütün değerleriyle birlikte bu katil rejim ve onu şartsız destekleyen emperyal güçler karşısında savunmasız. Gazze’de olanları, Siyonist İsrail’in propagandasına kanarak bizden uzakta diyen utanmazlar uyanır mı bilemeyiz ama biz gerçekleri bir kere daha hatırlatalım. Bizzat batılılar tarafından sırtı sıvazlanan terörist İsrail, bugüne kadar, kadın, bebek, çocuk, yaşlı ve hastanelerde tedavi gören 42 bin canı katletti. Tekrar ediyorum! Batılı başkentlerde alkışlanan katil Netenyahu yönetimindeki Siyonist İsrail, 7 Ekim’den bu yana 17 bini çocuk, 11 bin beş yüzü kadın olmak üzere 42 bin Filistinli masum insanı katletti. Bunlar resmi rakam. 97 binden fazla yaralı, on binlerce kayıp var. Bunlar istatistiki bir rakam değil, bunların her biri insan, her biri kardeşimiz. Bunlar bizim evlatlarımız, annelerimiz, bacılarımız. Bunlar insanın vicdanını kanatan gerçekler. Okulları, hastaneleri, camileri, kiliseleri bombalarken, insanlığın ortak değerlerini hiçe sayan siyonist rejim, Lübnan’a başlattığı saldırılarla sapkın inancıyla şekillendirdiği arz-ı mev’ud hedefine ulaşmak için bütün bölgeyi ateşe vermeyi planladığını gösterdi. Orada da durmayacaklar, biliyoruz. Ateş yaklaşıyor. Gazze’de Rablerine şikayette bulunan çocukların ahı, insanlığı bulmayacak mı zannediliyordu. Ne demişti o küçük kız. Sizlere hakkımı helal etmiyorum. Ya 8 yaşındayken büyümek zorunda kalan o çocuk. Ben çocukluğumu yaşayamadım ki demişti! Ama onlar yine de zulme ve katile karşı şerefle, inançla direndiler. Boyun eğmediler. Zillete razı olmaktansa direnmeyi ve şehadeti seçtiler. Bir tarafta sözde uluslararası hukuk, diğer tarafta 365 gündür ölümü her gün yüzlerce kez yaşayan o çocukların bilge sözleri. Sözde ateşkes çağrılarıyla barış maskesi takan Batı, arka planda kendi değerlerine savaş açmış soykırımcıya silah, para ve siyasi destek verirken, insanlığın onuru Filistinli çocukların, kadınların ve erkeklerin omuzlarında." şeklinde konuştu. "İsrail bütün bölgeyi ateşe vermeye başladı" Filistin’de, Gazze’de bunlar olurken hala dengeleri gözetleyen, küçük çıkarlarının kaybolmasından korkan bir İslam dünyası manzarası ile karşı karşıya bulunduklarını söyleyen Yasav açıklamasını şöyle tamamladı: "İbrahim anlaşmasının peşinde İsrail’e ve ABD’ye yardım ve yataklık yapan bölge ülkeleri, maalesef onurumuzu zedeliyorlar. Ama gerçek ortada. Batı’yı arkasına alan İsrail, bütün bölgeyi ateşe vermeye başladı. Geçen yıl Gazze’de başlayan vahşet ve soykırım bugün Lübnan ve Yemen’e de sıçramış durumda. Bugün 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda, Filistin halkının haklı mücadelesine ve direnişine destek olmak, Gazze’den sonra Lübnan’a sıçrayan, Yemen’i de hedef alan bu alçakça işgale, katliam ve soykırıma dur demek için buradayız. Türkiye, uzun zamandır bu uyarıyı yapıyor. Sayın Cumhurbaşkanı’nın geçen haftaki uyarısı bu noktada çok önemli. Bir kere şunun altını net bir şekilde çizelim. Emperyalist stratejilerle Siyonist İsrail’in arz-ı mevud hedefi birbiriyle örtüşüyor. Doğu Akdeniz’deki savaş gemilerini, katil rejime yapılan silah yardımlarını başka nasıl açıklayabiliriz?Kirli bir oyunla karşı karşıyayız. Onun için tekrar altını çizmekte fayda var: Türkiye’nin savunması Gazze’den başlar! Lübnan saldırısı, savaşın yeni bir evreye geçtiğini gösteriyor. Batılı başkentlerde ise aynı kalıpta açıklamalar devam ediyor. Dün komplo denilerek küçümsenen stratejilerin bugün gerçekleştiğine hep birlikte şahit oluyoruz. Onun için, kimse olayları bizden uzak zannetmesin. Aymazlık ve gaflet sonumuz olur. Vakit teyakkuz vakti. Vakit Gazze hattına destek olma vakti. Vakit insanlık haysiyetini sahiplenme, vicdanın sesi olma vakti. Vakit kardeşlerimize sahip çıkma vakti. Bizler, Filistin dostları olarak. İnsanlık şerefinin bu katil sürüsüne karşı mutlak galip geleceğine inanıyoruz. Ama önce direniş hatlarını güçlü bir şekilde tahkim etmek zorundayız. Soykırım destekçisi markaları boykotu derinleştirerek ve yaygınlaştırarak siyonizme kan pompalayan damarları kesmeliyiz. Buradan milletimizin 7’den 70’e her bir ferdine çağrıyı yineliyoruz: İsrail malı almazsan ölmezsin, alırsan çocukları öldürürler. Buradan açıkça deklare ediyoruz. İsrail, yüz yıldır Filistin topraklarında katliam yapan bir terör örgütüdür. Yerleşimci adlı terör ve gasp şebekesi eliyle tedrici olarak sürdürdüğü işgal yeni bir aşamaya geldi. 7 Ekim 2023’ten bu yana yaşananlar Siyonist işgalin yeni bir evresini göstermektedir. Emperyalizmiz sınırsız desteği, Siyonist şirketlerin sponsorluğu ile Gazze’de Müslüman kıyımı yapan ırkçı rejimin hedefinde bütün bölgemiz var. Onun için Terör rejiminin propaganda aygıtlarının yaydığı bilgilere rağmen çekinmeden diyoruz ki. Gazze’deki direniş, insanlığın ve bizim onurumuzdur. Gazze’de evleri, toprakları, özgürlükleri, inançları için direnenlere selam olsun! İnsanlığın sancağı yere düşmesin, haysiyeti çiğnenmesin, umutlar sönmesin diye zulme karşı göğsünü siper edenlere, korkunç soykırıma rağmen siyonizme ve onlarca emperyalist devlete kahramanca direnenlere selam olsun! Birinci yılına giren soykırımı lanetliyor, Gazze’de direnen yiğitleri ve şehitlerimizi selamlıyoruz."
Diyarbakır HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu: “2 milyonluk Gazze, 2 milyarlık İslam alemine ruh verdi, onu diriltti, ayağa kalktı” Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “Zulmü durdurmazsanız bunlar orada durmayacak. İşte bugün, sırada Lübnan’da, yarın Suriye’de, daha sonra belki Ürdün’de, Irak’ta, İran’da, burada olacak. 2 milyonluk Gazze, 2 milyarlık İslam alemine ruh verdi, onu diriltti, ayağa kalktı” dedi. Diyarbakır’da STK’lar tarafından İsrail’in Gazze’ye saldırılarının başlamasının 1’nci yıldönümü nedeniyle Filistin’e destek yürüyüşü düzenlendi. Merkez Kayapınar ilçesi Fırat Bulvarı’nda başlayan yürüyüş, Ceylan Karavil AVM önünde son buldu. Yürüyüş sonrası gazetecilere açıklamada bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, bir yıldır devam eden bir zulüm olduğunu belirterek, “Gazze’ye ölüm, Gazze’ye zulüm, Gazze’ye bombalar yağdı. Gazze’nin kadınları, çocukları, yaşlıları bile direnmekten vazgeçmediler, geri adım atmadılar. Siyonizm kaybedecek. Vahşeti, zalimliği, zayıflığı ortaya çıktı” dedi. “Oradaki kardeşlerimize destek vermekten geri durmayacağız” diyen Yapıcıoğlu, şöyle konuştu: “Bugün, bu desteği burada sunan bütün kardeşlerimizin hepsini tebrik ediyorum. Bir gün mutlaka bu zulüm bitecek. Ama bizim nerede durduğumuz hep hatırlanacak. Bir yıldır Gazze bombalanıyor; biz o zaman söyledik. Zulmü durdurmazsanız bunlar orada durmayacak. İşte bugün, sırada Lübnan’da, yarın Suriye’de, daha sonra belki Ürdün’de, Irak’ta, İran’da, burada olacak. 2 milyonluk Gazze, 2 milyarlık İslam alemine ruh verdi, onu diriltti, ayağa kalktı.” STK’lar adına basın açıklamasını okuyan Diyarbakır Memur-Sen İl Başkanı ve Diyarbakır Eğitim-Bir-Sen Şube Başkanı Ramazan Tekdemir ise, 1948’den bu yana 200 binden fazla Filistinli’nin siyonist işgal rejimi tarafından katledildiğine dikkat çekti. Sadece 7 Ekim’den bu yana Gazze’den en az 20 bini çocuk, 15 bini kadın olmak üzere 45 bine yakın şehit olduğunu ifade eden Tekdemir, “1967’den bu yana 1 milyondan fazla kardeşimiz siyonist zindanlarında esir edilmiş, işkencenin en barbar, vahşi yöntemlerine maruz kalmıştır. Siyonistlerin işgal ve talanından dolayı 10 milyondan fazla Filistinli başka ülkelerde mülteci durumuna düşmüş, zorla yerinden edilmiştir” şeklinde konuştu.
Van Van’da Filistin’e destek yürüyüşü Van Filistin’e Destek Platformu tarafından “Soykırıma İsyan, Filistin’e Destek Yürüyüşü” düzenlendi. Beşyol Meydanı’nda bir araya gelen binlerce kişi, ellerindeki Filistin bayraklarıyla sloganlar atarak Kent Meydanı’na kadar yürüdü. Burada Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından kalabalık adına bir konuşma yapan Van Filistin’e Destek Platformu Dönem Sözcüsü Mehmet Garip Cesur, bugün dünyada eşine az rastlanır bir ittifakla toprakları gasp, halkı yok edilen Filistinlilere destek olmak üzere bir araya geldiklerini söyledi. Cesur, “Bu soylu eylem ve yapılan insanlık yoklamasında ‘ben de varım’ diyerek kardeşlerine, insanlığa ve tarihe karşı sorumluluğunu yerine getiren her birinize duyarlılığınızdan dolayı teşekkür ediyoruz. Bugün, soykırımcı İsrail rejiminin yaptıklarını anlamak için sapkın bir anlayışın ürünü olan siyonist ideolojinin tarihini bilmek gerekir. 1897 yılında temeli atılan siyonist işgal devletinin uzun vadeli hedefi Arz-ı Mevud olarak ifade edilen tüm coğrafyayı işgal etmektir. 1917 Balfur Deklarasyonu ile resmen başlayan işgal ve katliam, 1948 yılında kurulan siyonist terör rejimi ile sistematik bir hale dönüşmüştür. Yahudiler, İsrail’in kuruluş sürecinde Filistin topraklarının yüzde 5,6’sına sahipken, BM tarafından 1948 yılında Filistin topraklarının yüzde 56’sı gasp edilerek siyonist çeteye verilmiştir. Bugün İsrail, İslam dünyasının kalbine saplanmış gayrimeşru bir işgal yönetimidir” dedi. “Siyonist apartheid ırkçı rejim adeta mutlak kötülüğün merkezi olarak insanlığın başına gelmiş en büyük felaketlerden birisidir” diyen Cesur, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yüz yıldır belirli aralıklarla devam eden vahşi katliam ve işgal eylemleri nedeniyle sabıkası soykırımlarla dolu olan İsrail, özellikle bir yıldan beri Filistin’de soykırım suçunu en vahşi şekilde işlemektedir. 365 gündür kesintisiz devam eden saldırılar sonucu on binlerce çocuk, kadın, yaşlı, hasta, engelli ve yüzlerce gazeteci, sağlık çalışanı, insani yardım çalışanı katledildi. İsrail’in terörü karşısında BM ve AB gibi uluslararası örgütler engelleyici bir rol üstlenmedikleri gibi İsrail’i koruyup kollamaktadırlar. AB’ye üye ülkeler İsrail’e silah ve para desteğinde bulunurken; BM Güvenlik Konseyi İsrail terör örgütünün dokunulmazlığını tescilleyen bir rol üstlenmiştir. Uluslararası ilişkilerde ‘İsrail istisnacılığı’ olarak tanımlanan bu tavır, uluslararası mekanizmaları, hukuku, insan hakları sözleşmelerini işlevsizleştirmiş, uluslararası sistemin ana aktörü olan emperyalist Batı ülkeleri bu siyonist soykırımın ortağı olmuşlardır. Öte yandan katil İsrail’i en çok cesaretlendiren durum ise İslam ülkelerinin bu vahşete karşı birlik içinde caydırıcı bir tepki göstermemeleridir. İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülke yöneticileri, halklarının beklentilerine uygun önemli bir adım atmamış, sessiz ve seyirci kalarak bu vahşetin büyümesinde pay sahibi olmuşlardır.” İsrail sorununun dünyanın kayıtsız kalamayacağı insani ve vicdani bir sorun olduğunu söyleyen Cesur, “Siyonizme karşı tüm insanlık bir ve beraber olmalıdır. Yüz yıldır yaşananlar göstermiştir ki İsrail uluslararası hukuk mekanizmalarında yargılanıp ceza almadığı ve yalnızlaştırılmadığı sürece sorun gerçek anlamda çözülmeyecektir. 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu toprakları işgal edilmiş, soykırıma maruz kalırken yalnız bırakılmış Filistin halkının insani çırpınışını temsil etmektedir. Şehit Ahmet Yasin’in şahsında ‘Dirensek de öldürüyorlar, direnmesek de biz direnmeyi seçtik’ diyen Filistin halkının meşru temsilcisi Hamas; işgal, soykırım ve katliamlara karşı direnişe öncülük etmektedir. Arz-ı Mevud safsatasıyla saldırgan tutumunu Gazze, Batı Şeria ve tüm Filistin’den sonra Lübnan’a da taşımıştır. Son iki haftada Lübnan’da 2 binden fazla insanı katletti. Siyonist rejimin bu azgın tutumu bölge halkları için açık bir tehdittir. Kıbrıs’a ve Türkiye’ye doğru sıçrayacağı açık olan bu cüretkâr tehdidin tüm dünyayı kaosa sürükleyebileceği görülmelidir. ABD ve Avrupa merkezli emperyalist güçler, zalim İsrail’in yanında yer alarak her türlü teknolojik imkanlarını sunarken, 57 İslam ülkesi bu konuda maalesef tam bir hayal kırıklığı yaşatmıştır. Filistin yalnızlığa terk edilmiş, yetmezmiş gibi bir de Lübnan işgal edilmiştir” ifadelerini kullandı. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın adının hakkını verecek bir uyanışla somut ve caydırıcı tedbirleri hayata geçirmek zorunda olduğunu söyleyen Cesur, “Sadece petrol konusunda alacakları bir karar ile bu zulüm sonlandırılabilir. İslam İşbirliği Teşkilatı adının hakkını vermelidir. Filistin’e abluka uygulayan Ürdün ve Mısır gibi ülkeler ablukayı daha fazla geciktirmeden derhal kaldırmalı, bütün İslam ülkeleri İsrail ile ticari ilişkilerini kesmelidir" dedi. Cesur, “Sanatçısından akademisyenine, gazetecisinden iş adamına, gencinden yaşlısına kadar her vicdan sahibi vatansever kardeşimiz, topyekûn bir mücadele şuuruyla kenetlenerek ortak cephe oluşturmalı; İsrail ve yardakçılarına karşı katı bir boykot ve direniş sürdürmek üzere teşkilatlanmalıdır. Katillere göz kırpan, mesaj ve moral veren kaypak yaklaşımlar sergileyenlere karşı ortak tepki gösterilmelidir. İsrail bir talan ve ifsad rejimidir. Bu rejim üzerinden elde edilen her türlü gelir çocuk kanları ile bezenmiştir. Müslüman halklar kanla bezenmiş bir ticaretin karnı ateş dolduracağını bilir” şeklinde konuştu. “Nuh tufanından Aksa tufanına insanlık tarihi iyilerle kötülerin mücadelesinden ibarettir” diyen Mehmet Garip Cesur, konuşmasını şöyle tamamladı: “Bizler tüm insanlığın can, mal, akıl, nesil ve inanç emniyetlerinin sağlandığı adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyor ve bu uğurda mücadele ediyoruz. Nuh tufanından Aksa tufanına tüm inanan ve direnen erlere selam olsun. Bu uğurda bedel ödeyen tün yiğitlerin şehadeti kutlu olsun.” Okunan duaların ardından kalabalık dağıldı.