EKONOMİ - 08 Kasım 2019 Cuma 10:40

"Türkiye’nin Lokomotif Şirketleri" listesinde o şirkette yer aldı

A
A
A
"Türkiye’nin Lokomotif Şirketleri" listesinde o şirkette yer aldı

Erkunt Traktör, ihracat markası ArmaTrac ile 24 ülkeye yaptığı ihracat sonrasında Forbes Türkiye’nin, “Türkiye’nin Lokomotif Şirketleri” listesinde oransal olarak en çok büyüyen ilk 10 şirket arasında yerini aldı.

Erkunt Traktör, ihracat markası ArmaTrac ile 24 ülkeye yaptığı ihracat sonrasında Forbes Türkiye’nin, “Türkiye’nin Lokomotif Şirketleri” listesinde oransal olarak en çok büyüyen ilk 10 şirket arasında yerini aldı.


Erkunt Traktör CEO’su Tolga Saylan, Türk çiftçisinden aldıkları feyz ile dünya çiftçisi için de çalıştıklarını ve Türkiye’nin ilk yerli tasarım traktör markasının yurt dışında üretilmeye başlanması noktasına geldiklerini söyledi.


“Dünya markaları oluşturmak için çabalayan bir ülkenin, dünyaya ihraç ettiği markalardan birisi olmak yalnız Erkunt’un değil, Türkiye’nin de başarısıdır” diyen Tolga Saylan, "Forbes Dergisi’nin düzenlediği Türkiye’nin Lokomotif Şirketleri araştırmasında, Türkiye’nin 2019’un ilk dokuz ayında ihracatı yüzde 2,56 artış ile 132,5 milyar, son 12 aylık ihracatı ise 180,2 milyar dolara ulaşmasında önemli rol oynayan şirketler arasında Erkunt Traktör de yerini aldı. Bugün firmalar dünyada marka olabilmek için globalleşmek ve sınır dışına çıkabilmek zorundalar. Ama bir dünya markası olmanın ilk adımı önce var olduğunuz ülkede kalıcı, güven kazanmış ve rekabete açık bir marka olabilmektir. Kendi sektörünüzde öne çıkmış, tüketiciyi anlamış-güvenini kazanmış ve dünya markaları arasına girebilecek yetkinliği edinmiş olmak çok önemli. Biz kurulduğumuzdan beri çiftçinin sesini dinleyerek tasarımlarımıza yön verdik. Bir yandan da sektörün sorunlarına, çiftçinin sektörle ilgili sıkıntılarına, bu sıkıntıları giderecek çözümleri bulmak için oluşturulan platformlarda aktif görev almaya, dünyadaki sektörel gelişmeleri takip etmeye ve Türkiye’deki sektörün dünyaya entegrasyonunda görev almaya çok önem verdik" dedi.


Ekonomik büyümenin merkezinde sanayi olduğuna dikkat çeken Saylan, şöyle devam etti:


"Biz büyüteceğiz, yatırım yapacağız, ürünlerimizi yurt dışına satacağız ki; ülkeye para gelsin, milli gelirimiz artsın. Erkunt Traktör, çiftçi dostlarımıza yıllar önce bir söz verdi; biz Türkiye’nin traktörü olacağız ve dünya markalarıyla rekabet edecek kadar kaliteli ve ekonomik ürünler tasarlayacağız. Türkiye’de istihdam yaratmaya, ar-ge çalışmalarımızla yeni teknolojiler geliştirmeye, çiftçilerimizi dinleyerek onların işini ve hayatını kolaylaştıracak ürünler tasarlamaya ve Türkiye’nin kalkınması için üretmeye devam edeceğiz."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Kanserle savaşta DNA rehberliği: "Tümörün DNA’sı belirleniyor, kişiye özel tedavi uygulanabiliyor" Sigara kullanımı, alkol, obezite ve hareketsiz yaşam tarzının kanserin en önemli nedenlerini oluşturduğunu belirten Medicana Sağlık Grubu Medikal Onkoloji Uzmanlarından Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, yeni gelişmelerle birlikte tümör DNA’larının belirlenebildiğini ve kişiye özel kanser tedavileri kapsamında hastaya uygun olan en doğru ilacın verilebildiğini söyledi. Tarihi milattan önce 2500’lü kadar dayanan kanser hastalığı, günümüzde dünyada ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl dünya genelinde yaklaşık 10 milyon kişi kansere yakalanırken, yaklaşık 6 milyon kişi de kanser nedeniyle hayatını kaybediyor. En sık görülen kanser türleri arasında ise meme kanseri, akciğer kanseri, prostat kanseri ve kolorektal kanser yer alıyor. Dünya genelinde ölümlerin önde gelen nedenlerinden birinin kanser olduğunu açıklayan Medicana International Ankara Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, kanser nedenlerini ve geliştirilen yeni tedavi yöntemlerini anlattı. "Tek başına genetik nedenler tüm kanser hastalarının sadece yüzde 10’luk bir kısmını oluşturur" Kanserli hücrelerin oluşmasının birçok sebebi olduğunun altını çizen Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, genetik nedenlerin sanılanın aksine en sık sebeplerden birisi olmadığını söyledi. Doç. Dr. Şeker, “Tüm kanser hastalarının yaklaşık yüzde 90’ında sebepler sigara, alkol, fazla kilo (obezite), hareketsiz yaşam ve bazı enfeksiyonlardır. Tek başına genetik nedenler tüm kanser hastalarının sadece yüzde 10’luk bir kısmını oluşturur. Bu sebepleri düşününce kanserin yeni bir hastalık olmadığını, insanlık tarihi ile benzer bir tarihe sahip olacağını tahmin edebiliriz. Elbette ki saydığımız nedenlere bağlı olarak kanser sıklığı da zamanla artmaktadır” dedi. "Kanser hastalığının geçmişi milattan önce 2500’lere dayanıyor" Kanser hastalığının ve tedavisinin eldeki yazılı kanıtlara göre milattan önce 2500 yılına kadar uzandığını ifade eden Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, “19’uncu yüzyılın sonlarında anestezideki ve cerrahi yöntemlerdeki gelişmeler sayesinde daha başarılı kanser ameliyatları yapılmaya başlandı. Bu süreçte hastaların yaşam süreleri uzadı ancak birçok hastada ameliyat sonrası kanser yeniden oluştu. 20’nci yüzyılın başlarında ise radyoaktivitenin keşfi ile kanser tedavisinde yeni bir döneme geçildi ve radyoterapi kanser tedavisinde kullanılmaya başlandı. Bu sayede hastaların tedavi başarılarında artış sağlandı. O tarihten günümüze kadar radyoterapide de çok önemli gelişmeler yaşandı ve radyoterapinin kanserli bölgede çok daha etkin kullanımı sağlandı. Ayrıca gelişen teknolojik cihazlar ile radyoterapinin yan etkileri de çok ciddi düzeyde azaltıldı” diye konuştu. "Hedefe yönelik ilaçlar yaşam süresinin uzamasını sağladı" Kanser tedavisindeki esas gelişmenin ise kemoterapi ilaçların bulunması ile birlikte olduğunu ve artık günümüzde birçok kanser türlerinde ameliyat olmaksızın tam iyileşme sağlandığının görüldüğünü aktaran Doç. Dr. Şeker, konuşmasına şöyle devam etti: "Bu durum, ilaç araştırmalarının önünü açtı ve bu sayede birçok kanser türünde ve kanserin tüm evrelerinde etkili olan ilaçlar keşfedildi. 1990’lara kadar bulunan ilaçlar sadece kanserli hücrelere değil sağlıklı hücrelere de zarar veriyordu ve bulantı, kusma, saç dökülmesi, kan değerlerinde düşme gibi birçok yan etkiye sebep oluyordu. 2000’lerin başında yan etkileri çok daha az olan hedefe yönelik ilaçlar (akıllı ilaç) önce lenfoma, meme kanseri ve lösemilerde sonrasında ise tüm kanserlerde kullanılmaya başlandı. Hastaların yaşam sürelerinde çok ciddi uzamalar elde edildi ve o güne kadar ölümcül kabul edilen bu hastalıklar artık birer kronik hastalığa dönüşmeye başladı. O günden günümüze kadar kansere özgü yüzlerce hedef tespit edildi ve bu hedeflere yönelik ilaçlar geliştirildi." "İmmünoterapi kişinin bağışıklık sistemini çalıştırıyor" Kanser tedavisinde devrim niteliğinde olan immünoterapi tedavisinin son 14 yıldır kullanılmaya başlandığının altını çizen Doç. Dr. Mehmet Metin Şeker, "İmmünoterapi, kendisi doğrudan kansere saldırmayan, ancak kişinin bağışıklık sistemini çalıştıran ve bağışıklık hücrelerinin kanserli hücrelere saldırmasını sağlayan ilaçlardır. Bu keşif ile zaten hedefe yönelik ilaçlarla çok iyi noktalara gelen kanser tedavisi çok daha başarılı noktalara ulaştı" açıklamasını yaptı. "Tümör DNA’sı sayesinde hasta için en doğru ilaç belirlenebiliyor" Kanser tedavisinde gelinen son noktada ise insan DNA’sının daha iyi tanınması ve genetik testlerin daha ulaşılabilir hale gelmesiyle birlikte “Kişiye yönelik kanser tedavileri”nin mümkün hale gelmeye başladığına dikkati çeken Şeker, bu yöntemle hastaların tümör DNA’larının elde edilebildiğini vurguladı. Doç. Dr. Şeker, “Tümör DNA’ları elde edildikten sonra o kişiye faydalı olabilecek veya o kişiye fayda sağlamayacak ilaçlar tedavi öncesinde saptanabiliyor. Kişiye özgü kanser tedavileri, hastaların tedavilerinin daha etkili ve kişiselleştirilmiş olmasını sağlayabiliyor. Tümör DNA’sının kullanılmasıyla, hastaların tedaviye nasıl yanıt verebilecekleri daha önceden belirlenebilir, böylece gereksiz ilaç denemeleri ve yan etkilerin önlenmesi mümkün olabilirken, zaman ve maddi kayıpların da önüne geçilebilir. Bu yaklaşım, kanser tedavisinde önemli bir ilerleme olurken, hastalar için de umut verici bir gelecek sağlayabilir” dedi.
Denizli Pikniğe değil zehirlemeye gelmişler Denizli’nin Honaz ilçesinde piknik alanında uyuşturucu satan biri kadın iki şüpheli, JASAT dedektiflerini görünce kaçmaya başladı. Kovalamaca sonucu 103 gram kristal uyuşturucuyla yakalanan şüphelilerden birisinin cezaevinden daha yeni çıktığı belirlendi. Denizli İl Jandarma Komutanlığınca uyuşturucu ile mücadele kapsamında yapılan çalışmalarda, jandarmanın dedektifleri olan Jandarma Suç Araştırma Timi (JASAT) ve Honaz İlçe Jandarma Komutanlığı ekiplerinin Göz Mesire Alanı’nda birlikte icra ettiği devriye faaliyeti sırasında, jandarma ekiplerini gören biri kadın iki şüpheli kaçmaya başladı. Yaşanan kovalamaca sonucu kıskıvrak yakalanan şüphelilerin yapılan üst aramalarında, halk içinde kristal olarak tabir edilen uyuşturucu madde ele geçirildi. Gözaltına alınan şüphelilerin yaşadıkları apart dairesinde jandarmanın narkotik detektör köpekleri ‘Tütsü’ ve ‘Tümsek’ ile birlikte yapılan detaylı aramada, evin farklı bölümlerine gizlenmiş 103 gram metamfetamin ele geçirildi. Şüphelilerin yapılan GBT sorguların 54 yaşındaki Mehmet A.’nın 74 ayrı suç kaydının, 26 yaşındaki Emine H.’nin ise 7 adet suç dosyasının bulunduğu ortaya çıktı. İfade işlemlerinin ardından Denizli Adliyesi’ne sevk edilen 2 şüpheli, çıkartıldıkları mahkemece ‘uyuşturucu imal ve ticareti’ suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Tutuklanan Mehmet A.’nın daha kısa bir süre önce cezaevinden çıktığı, serbest kalır kalmaz yine suç işlemeye devam etmesi dikkat çekti. Olayla ilgili soruşturmanın devam ettiği bildirildi.
İstanbul 3 çocuk annesinin şüpheli ölümü: Eşinin ağırlaştırılmış müebbet hapsi istendi Ümraniye’de balkondan düşerek yaşamını yitiren 3 çocuk annesi Ece Kılıçaslan Acar’ın ölümüne ilişkin tutuksuz yargılanan eşi Erol Acar hakkında "eşi kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Ümraniye’de Mart 2022 tarihinde evinin balkonundan düşerek hayatını kaybeden 3 çocuk annesi Ece Kılıçaslan Acar’ın (29) ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma tamamlandı. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede, Ece Kılıçaslan Acar’ın anne ve babasının ifadesinde, 10 yıllık eşi tarafından şiddet, aşağılama ve tehdide maruz kalarak daha önce şikayetçi olduğunu söylemeleri üzerine soruşturma genişletildi. “Aşağıya düştü” Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan eş Erol Acar ifadesinde, mutfaktan tencere sesi geldiğini, eşine seslendiğinde cevap alamadığını, daha sonra mutfağa gittiğini, eşinin orada olmaması üzerine balkondan baktığında eşinin aşağıya düştüğünü gördüğünü söyledi. Önce reddetti sonra itiraf etti Çiftin 9 yaşındaki kızı ilk ifadesinde tartışma sesi duymadığını söylerken, daha sonra tekrar alınan ifadesinde ailesinin tartıştığını, önceleri babasının annesini dövdüğünü anlattı. İddianamede, Ece Kılıçaslan Acar’ın eşi hakkında 2 ayrı şikayetinin olduğu, Acar’ın intihar düşüncesine sahip olduğu yönünde bir iddianın bulunmadığı ve şüphelinin kanında uyuşturucu madde tespit edildiği kaydedildi. Hazırlanan iddianamede, şüphelinin eşini 3’üncü kattaki evlerinin balkonundan attığı yönünde yeterli şüphe oluştuğu belirtilerek şüpheli Erol Acar hakkında "eşi kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması istendi.