SAĞLIK - 13 Kasım 2019 Çarşamba 09:43

Türkiye’de 8,5 milyon diyabetli var

A
A
A
Türkiye’de 8,5 milyon diyabetli var

14 Kasım Dünya Diyabet Günü öncesi önemli açıklamalarda bulunan Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof.

14 Kasım Dünya Diyabet Günü öncesi önemli açıklamalarda bulunan Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Füsun Saygılı, Türkiye’deki tahmini diyabet nüfusunun 8 milyon 681 bin 903 olarak raporlandığını, sinsi bir hastalık olan tip 2 diyabete karşı taramanın önemli olduğunu söyledi.


Yaşam tarzındaki değişimin getirdiği sağlıksız beslenme, obezite ve hareketsizlik, gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan toplumlarda tip 2 diyabetin hızla artışına sebep oluyor. 2010 yılında yapılan TURDEP-II çalışmasında elde edilen veriler baz alınarak 2018 yılında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre belirlenen nüfusta diyabet prevalansı hesaplandı. Türkiye’de 20 yaş üzeri toplumda tahmini diyabet prevalansı kadında yüzde 17, erkekte yüzde 13,4 olmak üzere yüzde 15,4 bulundu. Bu hesaba göre ülkemizdeki tahmini diyabet nüfusu kadında 4 milyon 815 bin 521, erkekte 3 milyon 899 bin 228 olmak üzere toplam 8 milyon 681 bin 903 olarak raporlandı. Ortalama aile nüfusunun 4,3 olduğu dikkate alındığında toplamda 37 milyon 332 bin 183 kişinin, yani toplumun yüzde 46’sının diyabetten etkilendiği belirlendi. Türkiye’nin dünyada diyabetin en hızlı arttığı ülkelerden biri olduğu vurgulanıyor. IDF 2017 raporuna göre diyabetli hasta nüfusunun en yüksek olduğu ilk 10 ülke arasında Türkiye olmasa da 2045 yılına projeksiyon yapıldığında Türkiye’nin diyabetli hasta nüfusu açısından en yüksek 10. ülke olacağı tahmin ediliyor. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) Başkanı, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Füsun Saygılı, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü öncesi özellikle tip 2 diyabet hakkında önemli bilgiler verdi.



"Hızlı bir ivme ile artış gösteriyor"


Prof. Dr. Saygılı, “Dünyanın ve Türkiye’nin sorunu olan tip 2 diyabet, çok hızlı bir ivme ile artış göstermekte. Yaşam biçimindeki değişiklikler, durağan yaşam, yanlış beslenme, artan kilolar; tip 2 diyabetin artışına sebep olmakta. Türkiye’deki diyabetik bireylerin sayısının 8,5 milyonu bulduğunu söylersek bu konunun ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır. Tip 2 diyabet, daha çok kadınları etkilemekte. Diyabetik bireyler toplumda yüzde 15’lere erişmiş durumda. Dünyadaki diyabetli nüfus sayısına bakıldığında henüz ilk 10’da değiliz ama ilk 10’un içinde olmaya aday bir ülkeyiz” dedi.



"Diyabet sinsi bir hastalıktır"


Tip 2’nin önlenebilir bir hastalık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Saygılı, “Yaşam biçimindeki değişiklikler, doğru beslenme, egzersizin artırılması, kilonun azaltılması; tip 2 gelişimine sekte vurur. Doğru yaşam biçimi konusunda halkın bilinçlenmesi gerekiyor. Daha aktif yaşam, sebze-meyveden zengin; şekerden fakir bir beslenme seçimi ile riskli olan bireylerde tip 2 diyabet gelişimi riski azaltılabilir. Diyabet sinsi bir hastalıktır. Tanı konduğu zaman, diyabet yaşı eski olabilir. Diyabetin sebep olduğu bazı doku zararları vardır. Yeni tanı konan bireylerde bu komplikasyonların varlığı, diyabetin eski olduğunu gösterir. Ailesinde diyabet olan, 45 yaş üzeri, kilolu, kan basıncı yüksek olan bireyleri diyabet açısından taramalıyız. Kişilerin aile hekimlerine başvurmaları ve kan şekeri ölçümü yapmaları yeterli olacaktır" diye konuştu.



"Gebelik diyabeti"


Gebelik sürecinde de diyabet gelişebildiğini kaydeden Saygılı, şu bilgileri verdi:


"Buna ’gestasyonel diyabet’ diyoruz. Gestasyonel diyabet, gebelikten önce yoktur, gebelik sonlanınca da biter. Ama bu kadınların daha sonra tip 2 diyabet geliştirme riskleri yüksektir. Gebelik sırasında kan şekerinin yüksek olması, hem anne hem de bebeğe olumsuzluklar getirir. Kan şekeri yüksek olan annenin bebekleri ve daha sonra çocukları ileride diyabet olmaya, metabolik sendromlu olmaya, karaciğer yağlanmaları olan bireyler olmaya adaydır. Gebelikte kan şekerinin diyabetik sınıra erişip erişmediği bilinmeli ve önlem alınmalı. 24-28. haftalarda tüm gebelerde şeker taraması yapılmaktadır. Bu konuda medyada farklı bildirimler görmekteyiz. Bunların bilimsel dayanağı yok. Dünyada gelişmiş ülkeler gebelik şekerini taramaktadırlar. Dünyada gebelik şekerinin görülme oranı yüzde 10, bizdeki az sayıda çalışmalar yüzde 16’dır. Daha önceki gebeliklerde kan şekeri yüksek olan, kilosu yüksek olan, 25 yaş üzeri, aile öyküsünde diyabetik birey olanlar, daha önce 4 kilo üzerinde bebek doğuran ve ölü doğum yapanlar daha riskli bireylerdir."



"Milyonlar verip ’bir baklava ye’ deseler yemem"


20 yıl önce diyabet tanısı konulan Ayhan Şenbayraklar (68), görme kaybı nedeniyle gittiği hastanede diyabet olduğunu öğrendiğini belirtti. Ameliyat olduğunu ancak bir gözünde büyük oranda görme kaybı bulunduğunu belirten Şenbayraklar, şöyle konuştu:


"11 sene önce bypass ameliyatı ile dört damarım değişti. En sonunda da 26 Eylül’de diyabetik ayak sebebiyle sağ ayağımın baş parmağı kesildi. Tedavi ve diyet ile şekerim düştü. Bana milyonlar verip ’bir baklava ye’ deseler yemem. Kararlıyım. Ya bu hastalık beni yenecek, ya ben onu yeneceğim. Canım çekiyor ama diyetime dikkat ediyorum. Ben ablamı bu hastalıktan 39 yaşında kaybettim. Oğlan kardeşim 4 yıl önce öldü. Annem 52 yaşında öldü. Dayım ve teyzem de bu hastalıktan öldü. Eşim hamur işi, makarna, pilav yapmıyor. Sebze yiyorum."


Şenbayraklar’ın eşi Pakize Şenbayraklar (67) da "Evde tatlı ve hamur işi yapmıyorum. Eşimin bakımına dikkat ediyorum. Kardeşi, bakımı iyi olmadığı için hayatını kaybetti" dedi.


8 yıl önce diyabet tanısı konulan 68 yaşındaki Selami Kasap da "Diyabet olduğumu tesadüf eseri 8 yıl önce öğrendim. Tahlilimde şeker yüksek çıktı. Panik oldum, hemen diyete geçtik. Gözlerimde yanmalar oldu, görüş açım düştü. Parmak uçlarımda yanma ve uyuşmalar yaşadım. Şu an sol ayağımda diyabetik ayak gelişti ve tedavi görüyorum. Diyetime dikkat ediyorum" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Düzce Bilim Kafe’de her yönüyle Mehmet Akif konuşuldu Düzce Üniversitesi, Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’ın öncülüğünde başlatılan ve üniversitelerde üretilen akademik bilginin toplumun her kesimiyle buluşturmayı amaçlayan ‘Bilim Kafe’ buluşmalarına bir yenisini daha ekledi. Bilim İletişimi Ofisi ile Toplumsal Katkı Koordinatörlüğü tarafından 27 Aralık Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü’ne ithafen düzenlenen "Her Yönüyle Mehmet Akif" başlıklı bilim kafe Düzce Belediyesi Konuralp Antik Tiyatrosu Seyir Terası Çadırı’nda gerçekleştirildi. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç’in konuşmacı olarak yer aldığı bilim kafe etkinliğine; Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Duygu Ekinci, Toplumsal Katkı Koordinatörü Doç. Dr. Hande Bulut, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recai Özcan ve öğrenciler ile vatandaşlar katılım sağladı. Programın açılış konuşmasını yapan Toplumsal Katkı Koordinatörü Doç. Dr. Hande Bulut, Mehmet Akif Ersoy’un yalnızca bir şair değil; yaşadığı dönemi, toplumsal sorunları derin bir sorumluluk bilinciyle ele alan çok yönlü bir düşünce insanı olarak ele alınması gerektiğini vurgulayarak bu kapsamda düzenlenen bilim kafe etkinliğine katılımı için Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç’e teşekkürlerini sundu. "Her zaman zihnimde Mehmet Akif idealizmi vardı" Programa konuşmacı olarak katılım sağlayan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç, Mehmet Akif Ersoy’a duyduğu hayranlığın ilkokul yıllarında başladığını belirterek, zihninde her zaman bir "Mehmet Akif idealizmi"nin yer aldığını dile getirdi. Mehmet Akif’in 1873 yılında Osmanlı Devleti’nin siyasi, sosyal ve fikrî açıdan sarsıntılı bir döneminde dünyaya geldiğini belirten eden Prof. Dr. İlhan Genç, Balkanlar ve Türkistan kökenli bir aile yapısı içinde yetişmesinin, onun düşünce dünyasına çok yönlü bir bakış kazandırdığını ifade etti. Doğu ile batıyı birleştiren güçlü sentez Mehmet Akif’in eğitim hayatına da değinen Prof. Dr. Genç, Akif’in modern mektep eğitimi ile dinî ilimleri birlikte sürdürdüğünü, Baytar Mektebi’nde kazandığı sebep–sonuç temelli bilimsel bakış açısını hayatının her alanına yansıttığını aktardı. Akif’in yalnızca Doğu kaynaklarını değil; Batı edebiyatını da yakından takip ettiğini vurgulayan Prof. Dr. İlhan Genç, Victor Hugo, Tolstoy ve Emile Zola gibi isimleri okumasının, onun fikri derinliğini ve sentez gücünü artırdığını belirtti. "Mehmet Akif, neden–sonuç ilişkisini en güçlü kuran şairlerdendir" Konuşmasında Mehmet Akif’in şiir ve yazılarında sürekli olarak "neden geri kaldık?" sorusunun peşinden gittiğini ifade eden Prof. Dr. Genç, Akif’in olaylara duygusal olduğu kadar rasyonel ve analitik bir perspektiften yaklaştığını söyledi. Akif’in yalnızca bir şair değil aynı zamanda toplumsal sorunlara çözüm arayan bir fikir ve aksiyon insanı olduğunun altını çizen Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç, Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad dergilerindeki faaliyetlerine de değindi. Bu yayınlar aracılığıyla memleketin meselelerini ele aldığını, maddi imkânları sınırlı olmasına rağmen idealizminden ve sorumluluk bilincinden asla ödün vermediğini ifade etti. Akademik bilgiyi toplumla buluşturarak toplumsal farkındalığın artırılmasına önemli katkılar sunan Bilim Kafe etkinliği, katılımcıların sorularının yanıtlanmasının ardından sona erdi.
Kırşehir Esnaf Odaları çağrı yaptı, küçük esnaf destekledi Kırşehir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği; yeni yıl öncesi şehir halkına çağrıda bulunarak hediye ve günlük alışverişlerde küçük esnafın tercih edilmesini istedi. Öztürk’ün çağrısı, kentteki esnaf tarafından da destek buldu. Birlik Başkanı Bahamettin Öztürk; yaptığı açıklamada Kırşehir’in küçük bir şehir olduğunu belirterek, internet satışları ve büyük mağazalara karşı yerel esnafın korunmasının önemine dikkat çekti. Öztürk; "Hediyeleşmelerin yoğun olduğu bu dönemlerde vatandaşlarımıza sesleniyorum. Alışverişlerinizi küçük esnaftan yapın. Bu hem esnafımıza hem de şehir ekonomimize katkı sağlayacaktır" dedi. Yapılan çağrının ardından küçük esnaf arasında da olumlu bir hava oluştu. Esnaflardan Bektaş Yıldırım, vatandaşlarda yerel esnafa yönelik bir duyarlılığın oluşmaya başladığını ifade ederek; "İnsanlar artık küçük esnafın ayakta kalması için destek olunması gerektiğinin farkına varıyor" şeklinde konuştu. Bir diğer esnaf İsa Yılmaz ise, halkın yerel esnafa karşı daha duyarlı olması gerektiğini vurgulayarak; "Büyük zincirler yerine mahalle esnafının tercih edilmesi hepimizin yararına" dedi. Kırşehir’de süs eşyaları satışı yapan esnaf Müberra Can da özel günlerde yerel esnafın tercih edilmesinin önemine dikkat çekti. Can; "Anneler Günü, yeni yıl, Sevgililer Günü gibi özel günlerde yerli esnafın tercih edilmesini çok önemsiyoruz" ifadelerini kullandı. Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Bahamettin Öztürk; küçük esnafın desteklenmesinin şehir ekonomisinin canlı kalması açısından büyük önem taşıdığını belirterek, vatandaşları alışverişlerinde yerel esnafı tercih etmeye davet etti.