SAĞLIK - 04 Kasım 2025 Salı 14:54

Enerji içecekleri ölüm saçıyor

A
A
A

Uzmanlar, özellikle gençler arasında yaygınlaşan enerji içeceklerinin ciddi kalp ve damar sorunlarına yol açabileceği konusunda uyarıyor.

İzmir’de enerji içeceğiyle birlikte alkol aldıktan sonra fenalaşarak hayatını kaybeden 16 yaşındaki lise öğrencisinin ölümü, enerji içeceklerinin sağlığa olumsuz etkilerini yeniden gündeme getirdi.

"Neyle içildiği önemli değil, hiç içilmemesi gerekiyor"

İzmir Acıbadem Kent Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Önder Doksöz, enerji içeceklerinin yüksek kafein, yoğun şeker ve uyarıcı maddeler içerdiğine dikkat çekerek, bu ürünlerin kalp ve damar sistemi üzerinde belirgin olumsuz etkiler oluşturduğunu söyledi. Doksöz, "Enerji içecekleri özellikle yüksek kafein ve şeker oranı nedeniyle kalp ritmi ve tansiyon üzerinde ciddi yan etkilere yol açabiliyor. Neyle içildiğinden ziyade, aslında hiç tüketilmemesi gerektiği konusunda uyarı yapmak gerekiyor" dedi.

Alkolle birlikte alınması tehlikeyi katlıyor

Enerji içeceklerinin özellikle alkolle karıştırıldığında riskin daha da arttığını vurgulayan Doksöz, şu ifadeleri kullandı:

"Enerji içecekleri alkolle birlikte tüketildiğinde alkolün yatıştırıcı etkisi kafein tarafından maskeleniyor. Bu da kişinin ne kadar alkol aldığını fark etmemesine, aşırı alım ve ritim bozukluklarıyla birlikte ani kalp durmasına kadar giden ciddi sonuçlara yol açabiliyor." Doksöz, kişinin bilmediği bir kalp hastalığı varsa bu durumun ölümcül hale gelebileceğini de belirtti.

Kısa vadede çarpıntı, uzun vadede diyabet ve obezite

Doç. Dr. Önder Doksöz, enerji içeceklerinin etkilerini kısa ve uzun vadeli olarak ikiye ayırdı. Kısa vadede: Kalp çarpıntısı, ritim bozukluğu, tansiyon yükselmesi ve kalp atışlarında düzensizlik. Uzun vadede: Yüksek şeker ve kafein nedeniyle obezite, insülin direnci, tip 2 diyabet ve kalp-damar bozuklukları. Doksöz, "Enerji içecekleri kalbin oksijen ihtiyacını artırarak damar yapısında bozulmaya neden olabilir, bu da ani kalp durmasına kadar ilerleyebilir" uyarısında bulundu.

"12-18 yaş arasına kesinlikle tüketilmemeli"

Amerikan Pediatri Akademisi ve Türk Pediatri Kurumu’nun da enerji içeceklerinin 12-18 yaş arası çocuklar ve ergenler tarafından kesinlikle tüketilmemesi gerektiği yönünde görüş birliği bulunduğunu hatırlatan Doksöz, "Özellikle spor yapan, vücut geliştirmeye başlayan gençlerde ritim bozukluğu, tansiyon yüksekliği ve ani ölümler görülebiliyor. Bu nedenle çocuk ve gençlerin bu içeceklerden tamamen uzak durması gerekiyor" dedi.

"Masum bir içecek değil, ölümcül sonuçlar doğurabilir"

Enerji içeceklerinin yalnızca alkolle değil, su veya meyve suyu gibi içeceklerle karıştırıldığında bile zararlı olduğuna dikkat çeken Doksöz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Enerji içecekleri hiçbir şekilde masum değildir. İçeriğindeki kafein miktarı değişmez; vücuda alınan uyarıcı yük aynı kalır. Kimde, hangi dozda ve ne zaman yan etki yapacağını bilemediğimiz için genel olarak hiç içilmemesini tavsiye ediyoruz."

Örneğiyle açıkladı

Öte yandan Doç. Dr. Önder Doksöz, geçtiğimiz aylarda enerji içeceği tükettikten sonra basketbol antrenmanına katılan ve daha sonrasında da çarpıntı şikayetiyle acil serviste tedaviye alınan hastasından örnek verdi. Hastanın kalp çarpıntı seviyesinin normalin 5 katına çıktığını ve bunun enerji içeceği sebebiyle gerçekleştiğini söyleyen Doç. Dr. Doksöz, ilaç tedavisiyle hastanın kalp atışını normale çevirebildiklerini vurguladı.

Ali İhsan Çiftçi 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.