GÜNDEM - 14 Aralık 2023 Perşembe 11:37

“İsrail’in ayrımcı politikaları tereddütsüz insanlığa karşı suçtur”

A
A
A
“İsrail’in ayrımcı politikaları tereddütsüz insanlığa karşı suçtur”

Yakın dönemde sıcak çatışmaların yaşandığı özellikle İsrail’in Filistin’e saldırısı ile Rusya-Ukrayna Savaşına dikkat çekilerek nefret söylemleri Yaşar Üniversitesinde düzenlenen “Düşünceyi İfade Özgürlüğü ve Nefret Söylemi” isimli sempozyumda tartışıldı. Doç. Dr. Murat Önok, “İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında uyguladığı ırk ayrımcılığı politikaları da silahlı çatışma sırasında işlediği diğer fiiller de başta insanlığa karşı suç ve savaş suçu olmak üzere birçok uluslararası suçu oluşturur” dedi.


Yaşar Üniversitesi Uluslararası Hukuk Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi iş birliği ile “Düşünceyi İfade Özgürlüğü ve Nefret Söylemi” isimli sempozyum düzenlendi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunun İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin, insan haklarının uluslararası düzeyde korunmasına yönelik önemli bir ilk adım olması ve bildirgenin kabul edilişinin 75. yılı olması nedeniyle gerçekleştirilen sempozyuma çok sayıda hukukçu ve öğrenci katıldı.


Selçuk Yaşar Kampüsünde düzenlenen sempozyumda; “Ayrımcılık Yasağına İlişkin Uluslararası Sözleşmeler”, “Düşünceyi İfade Özgürlüğü”, “Nefret Söylemi ve Nefret Suçları” konuları ele alındı. Sempozyuma; Yaşar Üniversitesi Uluslararası Hukuk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Işıl Özkan, Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Burcu Dönmez, Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Ali Nazım Sözer, Prof. Dr. Deniz Kızılsümer Özer, Prof. Dr. Timur Demirbaş, Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem, Dr. Aslı Topukcu İduğ, Dr. Bahar Sommer, Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Çetinkaya, Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Önok, İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durmuş Tezcan, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tolga Şirin ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Emekli Hukuk Müşaviri Ahmet Münci Özmen konuşmacı olarak katıldı.



"İnsanlığa karşı suçta yaygın veya sistematik bir saldırı vardır"


Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Önok, ırk ayrımcılığını, bu suçların Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasını ve Gazze’de işlenen suçları değerlendirdi.


İsrail’in uyguladığı politikayı ‘insanlığa karşı suç’ bakımından değerlendiren Doç. Dr. Önok, “İnsanlığa karşı suçta yaygın veya sistematik bir saldırı vardır. Gazze’yi düşündüğümüzde, hem çok sayıda sivil nüfusu hedef alan hem de organize bir saldırı vardır. Ayrıca Roma Statüsü açısından aranan ilave bir koşul da bu saldırının örgütsel bir politikaya istinaden olmasıdır. Bu, devlet dışında da herhangi bir örgüt olabilir. İsrail’in saldırıları hükümet politikasına dayanıyor ama Hamas’ın saldırıları da bir örgütün politikasına dayanıyor. İnsanlığa karşı suçta; sanıklar, kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, malları yok etme, özgürlüğünden mahkum bırakma gibi suçlar işliyor. Soykırımda mutlaka; ulusal, etnik, dini ve ırki bir grubu hedef alması gerekiyor. Oysa insanlığa karşı suçta böyle bir sınırlama yok. Herhangi bir nüfus olabilir; ayrıca insanlığa karşı suçta belirli bir grubu yok etme amacı aranmadığı için bu işi çok kolaylaştırıyor. İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında uygulamaya koyduğu ayrımcı politikalar tereddütsüz olarak zulmetmeye girer” diye konuştu.


Savaş suçunu açıklayan Doç. Dr. Önok, “Gazze’deki uluslararası bir çatışmadır. Silahlı çatışmada İnsancıl Hukuk Kuralları uygulanır. Bu kurallar çatışan tüm tarafları bağlar. Demek ki Gazze’de Filistin Devleti de Hamas da İsrail Devleti de uluslararası suçlar işleyebilir. Bunun böyle olup olmadığı kuvvet kullanma hakkından bağımsız olarak değerlendirilir. Hedefler hiçbir zaman kasıtlı olarak hedef alınamaz. Aksi halde savaş suçudur” dedi.



"Bu soruşturma çok uzun sürecektir"


Önok, “Bir devlet Uluslararası Ceza Mahkemesine başvururken belirli bir kişiyi ihbar edemez. Ya da sırf belirli bir suçun veya tek bir ülkenin suçunun incelenmesini isteyemez. Bir bölgedeki durum bir bütün olarak savcılığa ihbar edilir. Bu ihbar sonucunda çatışan taraflardan hangilerinin, hangi eylemlerle suçlanacağını savcılık kendisi belirler. İşlenen tüm suçlar üzerinde değil, ana mağduriyet türlerini ve en ağır olayları yansıtan bir örneklem üzerinde durulur. Çatışan tarafların işlediği karşılıklı suçlar varsa her birinin işlediği en ağır suçlardan bazı örnekler dava konusu edilir. Başvuran Filistin de olsa İsrail’i de şikayet etse, neticede soruşturulan Filistin, Hamas ve İsrail olacaktır. Bu noktada, niceliksel ve niteliksel olarak en ağır ithamlar İsrail’e yönelecektir; ma Hamas’a da suçlamalar olacaktır. Savcıların şüpheli olarak belirlediği kişilerden kimler yakalanıp mahkemeye teslim edilebilir? UCM devletlerin iş birliğine bağlı olarak görev yapabiliyor, kendi kolluk kuvvetleri yok. Destekte bulunması gereken taraf devletlerin en geniş kitlesi ise Batılı devletler. Bu bakımdan acaba İsrailli şüpheliler yakalanabilecek mi? İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında uyguladığı ırk ayrımcılığı politikaları da silahlı çatışma sırasında işlediği diğer fiiller de başta insanlığa karşı suç ve savaş suçu olmak üzere birçok uluslararası suçu oluşturur. Hamas’ın sivilleri hedef alan eylemleri de suç teşkil edebilir. Bu soruşturma çok uzun sürecektir. Batılı devletlerin ve ABD’nin İsrail’e olan açık destekleri sürdükçe sorunlara karşı hukukun işletilebilmesi maalesef gerçekçi gözükmemektedir” şeklinde konuştu.


Nefret söylemi ve nefret suçlarını kriminolojik açıdan anlatan Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Timur Demirbaş, “Nefret suçunda; Türk Ceza Kanununda düzenlenmiş olan bir suçun mevcut olması ile failin bu suçu, mağdurun belirli bir gruba aidiyetinden kaynaklanan nefret nedeniyle ya da ön yargı ile işlemiş olması. Nefret suçları ayırt edilirken mağdur, diğer suçlara maruz kalmış mağdurlara göre fiziki ve psikolojik olarak daha fazla zarar görür. Nefret suçlarındaki asıl hedef, suça maruz kalan kişinin ötesinde onun mensup olduğu sosyal grup olup bu durum gruplar arasındaki gerginliği artırır. Bu da barışı ihlal tehlikesi taşır” dedi.


“Nefretin Psikolojisi” başlıklı bir sunum gerçekleştiren Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Çetinkaya ise şunları söyledi:


“Hayatımızda sadece eşyaları değil, insanları da kategorize etme eğilimindeyiz. Çoğu zaman bu durum soruna neden oluyor. Kendimizi, genellikle içinde bulunduğumuz grubun etiketi üzerinden tanımlıyoruz. Ayrımcılık beynimizde başlıyor. Nefret ve ayrımcılık sonradan kazandığımız bir özellik. Ayrımcılığın da nefretin ardında da dürtüler var. Burada tutkulu nefret alanları ortaya çıkıyor.”



“İsrail’in ayrımcı politikaları tereddütsüz insanlığa karşı suçtur”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Niğde Niğde’de Trafik Haftası düzenlenen etkinlikle kutlandı Trafik bilinci oluşturmak, maddi ve manevi kayıpların önüne geçmek ve trafik güvenliği ile farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl Mayıs ayının ilk haftası kutlanan Karayolu Güvenliği ve Trafik haftası Niğde’de Çocuk Trafik Eğitim Pisti’nde düzenlenen programla kutlandı. Programa Vali Yardımcısı Resul Özdemir, Belediye Başkan yardımcısı Muharrem Çiftçibaşı, İl Emniyet Müdürü Adnan Özdemir, İl Jandarma Alay Komutanı Jandarma Albay Gürol Okyar, motosiklet kullanıcıları ile öğrenciler katıldı. Öğrencilerle birlikte ‘Öncelik yayanın’ sloganı ile yaya geçidi kırmızıya boyandı, trafik eğitim pistinde trafik kuralları anlatıldı. Motosiklet kullanıcılarına reflektörlü yelek dağıtılırken kurallara uymaları konusunda hatırlatmalar yapıldı, çocuklara trafikle ilgili farkındalık oluşturacak hediyeler verildi. Vali Yardımcısı Resul Özdemir; "Tüm dünyada olduğu gibi her yıl mayıs ayının ilk haftası, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de trafik bilincini oluşturmak, maddi ve manevi kayıplarımızın önüne geçmek ve trafik konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla, Karayolu Güvenliği ve Trafik Haftası etkinlikleri düzenlenmektedir. İçişleri Bakanlığımızın "HAYATLA YARIŞILMAZ" mottosundan hareket ederek, trafik kurallarına uymak ve diğer sürücülerle paylaştığımız yolları daha güvenli hale getirmek hepimizin ortak görev ve sorumluluğundadır. Bize düşen görev ilimizde trafik güvenliğini daha da ileriye taşımak, trafikte saygı, hoşgörü ve sabırla hareket eden, kurallarına uyan, emniyet kemeri ve kask gibi güvenlik önlemlerine dikkat eden, alkollü araç kullanmayan ve yaya geçitlerinde yayalarımıza saygı gösterildiği trafik bilincinin tesis edilmesinde sorumluluklarımızı yerine getirmektir" ifadelerini kullandı.
Bursa Türkiye’nin yerli ve milli teknolojileri Malezya DSA-2024 Fuarı’nda BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, Türkiye’nin yerli ve milli teknolojilerle geliştirip DSA 2024 Fuarı’nda sergilendiği ürünlerin bulunduğu stantları ziyaret etti. Yurt içi ve yurt dışı fuar etkinliklerine dünyanın en büyük savunma sanayi buluşmalarından birisi olan IDEF’in organizasyonunu üstlenerek yeni bir boyut kazandıran KFA Fuarcılık, tanıtım çalışmaları kapsamında Malezya’da bu yıl 18. kez düzenlenen DSA 2024 Fuarı’na katıldı. KFA Fuarcılık, sadece sektör profesyonellerinin ziyaretine açık olan DSA 2024’te uluslararası nitelikteki işbirliklerini güçlendirmeyi amaçlıyor. DSA 2024 Fuarı, 60 ülkeden bin 200 şirket ve 45 ülkeden 400’ün üzerinde delegasyonun katılımıyla gerçekleştirildi. BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, Türkiye’nin yerli ve milli teknolojilerle geliştirip fuarda sergilediği ürünlerin bulunduğu stantları ziyaret etti. IDEF 2025’te de yer alacak firmalarla bir araya gelen Başkan Burkay fuarda Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ömer Cihad Vardan, TUSAŞ Genel Müdürü Prof. Dr. Temel Kotil ile uzay savunma ve havacılık sektöründe faaliyet gösteren kuruluşların üst düzey yöneticileriyle bir araya geldi. BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, Malezya temasları kapsamında ayrıca Kuala Lumpur’da araştırma ve geliştirme merkezi olarak R&D Center’da TUSAŞ’ın teknoloji merkezini de ziyaret etti. TUSAŞ’ın ilk mühendislik ofisi olmasının yanı sıra 120 uzman ve mühendisin istihdam edildiği merkezi inceleyen Başkan Burkay, dünya genelinde farklı coğrafyalarda teknoloji ofisi bulunan TUSAŞ’ın Malezya’daki ofisinin iki ülke arasında uzun yıllara dayanan yakın ilişkileri savunma ve havacılık alanında pekiştirdiğini ifade etti. Başkan Burkay, “Gerçekleştirdiği projelerle sadece ülkemizin değil, dünya havacılık sektörünün de öncü kuruluşları arasında yer almayı başaran TUSAŞ’ın Malezya’daki ofisi ülkedeki ulusal savunma sanayinin yanı sıra havacılık ve uzay sanayinin de güçlenmesine katkı sağlıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ve TUSAŞ gibi öncü kuruluşlarla ülkemizin uzay, savunma ve havacılık sanayinde ulaştığı yetkinlik seviyesi ve yakaladığı başarılarla bir kez daha gururlandık. TUSAŞ Yönetim Kurulu Başkan Vekili Sayın Ömer Cihad Vardan ve TUSAŞ Genel Müdürü Sayın Prof. Dr. Temel Kotil başta olmak üzere, ülkemizin bayrağını yüksek teknoloji alanında da dalgalandıran tüm TUSAŞ yetkililerine şükranlarımı sunuyorum” dedi. BTSO Başkanı İbrahim Burkay, bugüne kadar yurt içi ve yurt dışındaki fuar organizasyonlarına imza atan KFA Fuarcılık’ın başarı çıtasını her geçen gün artırdığını ifade etti. Başkan Burkay, yurt içi fuar organizasyonlarıyla faaliyet alanını genişleten KFA Fuarcılık’ın Bursa Food Point Fuarı’ndan Junioshow’a, Bursa Textile Show’dan ev tekstili sektörüne yönelik dünyanın en büyük iki fuarından biri olan HOMETEX fuarlarını gerçekleştirme becerisine sahip olduğunu vurguladı. İbrahim Burkay, “Bilgi ve birikimini firmalar için yüksek değer üreten bir yapıya kavuşturan KFA Fuarcılık, Ticaret Bakanlığı’ndan ‘Yurt Dışı Fuar Düzenleme Yetki Belgesi’ alırken, Türkiye adına yurt dışı fuarlara milli katılım organizasyonları ve alım heyetleri düzenleyerek firmalarımızı uluslararası alıcılarla buluşturuyor” diye konuştu. KFA Fuarcılık’ın dünyanın en büyük savunma sanayi fuarlarından birisi olan IDEF 2025’in tanıtımını DSA-2024’te gerçekleştirdiklerini ifade eden Başkan Burkay, “IDEF, hem Türk savunma sanayisi şirketlerinin hem de küresel şirketlerin son teknoloji barındıran platform ve sistemlerinin görücüye çıktığı önemli bir organizasyon olma özelliği taşıyor. KFA Fuarcılık olarak paydaşlarımızın katkısıyla, yerli ve milli savunma sanayimizin gücüne ve büyüklüğüne yakışan bir fuar organize etmeyi hedefliyoruz. İnşallah IDEF 2025 yeni işbirliklerinin temellerinin atıldığı bir fuar olacak” dedi. IDEF’25 17’nci Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı T.C. Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, T.C. Millî Savunma Bakanlığı ev sahipliğinde, T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı destekleriyle, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı yönetim ve sorumluluğunda, KFA Fuarcılık A.Ş. organizatörlüğünde 22-27 Temmuz 2025 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenecek. Dünyanın farklı coğrafyalarından katılımcı ve ziyaretçileri İstanbul’da buluşturacak olan IDEF 2025, KFA Fuarcılık organizatörlüğünde yeni konseptiyle birçok organizasyona da ev sahipliği yapacak ve yeni işbirliklerinin sağlanmasına imkan sunacak.
Malatya Avukat Karaoğlan’dan sigortadan alınan tazminatlarla ilgili açıklama Trafik kazalarında sigorta şirketlerinden alınan tazminatların ilerleyen süreçte kazaya karışan kusurlu araç sürücülerinden veya araç sahiplerinden geri alındığına (rücu edildiğine) dair bir takım yanlış bilgiler dolaştığını dile getiren Malatya Barosu Avukatlarından Çağdaş Karaoğlan, konu hakkında açıklamalarda bulundu. Malatya Barosu Avukatlarından Çağdaş Karaoğlan, “Ülkemizde meydana gelen trafik kazalarında her yıl binlerce vatandaşımız aramızdan ayrılmakta, on binlercesi ise yaralanarak sakat kalmaktadır. Meydana gelen can kayıpları ve sakatlıklar da ilerleyen aşamada sigorta uyuşmazlıkları ile hukuk dünyasına yansıyarak, oldukça fazla sayıda dava mahkemeleri meşgul etmektedir. Ancak sigorta bilincinin yüksek olmadığı ülkemizde, sigorta şirketlerinden alınan tazminatların ilerleyen süreçte kazaya karışan kusurlu araç sürücülerinden veya araç sahiplerinden geri alındığına (rücu edildiğine) dair bir takım yanlış bilgiler dolaşıyor" dedi. “Trafik kazaları mağdurlarının bir takım tazminat hakkı var” Avukat Karaoğlan, “Meydana gelen bir trafik kazası sonrası yaralananların, yahut vefat eden kişinin destekten yoksun kalan yakınlarının bir takım tazminat hakları bulunduğunu belirten Karaoğlan, bu tazminatların ancak mevzuatta yer alan rücu sebeplerinden birinin varlığı halinde ilgililere rücu edilebileceğinden bahisle; “Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları B.4 maddesinde rücu sebepleri sayılmıştır. Kısaca değinecek olursak; olay sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise, aracın yeterli ehliyete sahip olmayan ya da ehliyetine el konulmuş kimseler tarafından kullanılması halinde, aracın uyuşturucu madde veya yasal sınırın (0.50 promil) üzerinde alkol almış kişilerce kullanmış olması halinde, istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması halinde, kazanın aracın çalınması/gasp edilmesi sonucunda olması halinde çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse, bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş şartlarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması hallerinde sigorta şirketince ödenen tazminat ilgililere rücu edilebilmektedir. Bahsi geçen unsurların bulunmadığı hallerde ise tazminat sigorta şirketi tarafından ödenmekte, ödenen miktar daha sonra kimseden geri alınmamaktadır” diye konuştu. “Akraba fertlerinin yer aldığı kazalarda hak sahipleri daha hassas oluyor” Trafik kazasında yaralanan hak sahiplerinin, özellikle araç sürücüsünün akrabası yahut arkadaşı olduğu durumlarda daha hassas olunduğuna değinen Karaoğlan, rücu sebeplerinin mevzuatta açıkça sayıldığı, bu sebeplerden birinin bulunmadığı hallerde sürücüye bir zarar gelmeyeceği konusunda müsterih olunması gerektiğini belirterek, kimi zaman bilgi eksikliği sebebiyle, kimi zaman da rücu sebebinin bulunduğu bir olayda tazminat alan kişilerin daha sonra rücu ile karşılaşması sonrası yanlış bilgilerin toplumda yayıldığını vurguladı. Sırf bu sebeple hakları zamanaşımına uğrayan birçok mağdur bulunduğunun altını çizen Avukat Çağdaş Karaoğlan, hak kayıplarının önüne geçilmesi adına uzman bir hukukçudan destek almadan hareket edilmemesi konusunda uyarıda bulundu.