KÜLTÜR SANAT - 12 Ekim 2025 Pazar 10:33

Unutulan sanatı emekliler hayata döndürüyor

A
A
A
Unutulan sanatı emekliler hayata döndürüyor

Anadolu’nun köklü el işleme sanatlarından oymacılık, son yıllarda ilgi görmeye başladı. Vakit geçirmek için ahşap sanatına yönelen emekliler, geleneği yeniden canlandırıyor.


Ahşaba şekil verme sanatı olarak bilinen oymacılık, sabır ve el becerisi gerektirmesiyle öne çıkıyor. Anadolu’nun köklü el işleme geleneklerinden biri olan bu sanat, geçmişte cami, konak ve saray süslemelerinde önemli bir yer tutuyordu. Mobilya üretiminin yaygınlaşmasıyla oymacılık, son yıllarda küçük atölye ve hobi kurslarında yeniden hayat buluyor. Vakit geçirmek için ahşap işlemeciliği sanatına yönelen emekliler, unutulmaya yüz tutan geleneksel oymacılığın yeniden canlanmasına katkı sağlıyor. Babasının yönlendirmesiyle 7 yaşında ahşap oymacılığı mesleğine başladığını belirten Aşir Güler (50), "Oymacılık sanatı günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş meslekler arasında yer alıyor, çünkü artık bu işi yapan çok az insan kaldı. Bu nedenle, bu mesleğin biraz tarihte kalmış olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bizim asıl amaçlarımızdan biri, bu sanatı tekrar canlandırmak, güncellemek ve yaygınlaştırmak. Özellikle açtığımız kurslarla bu konuda büyük emek verdik ve yavaş yavaş yeni insanlar yetiştirmeye başladık" dedi.


Kendisine ait kurs yerinde yeni kursiyerler yetiştirdiğini vurgulayan ahşap oymacılığı ustası Güler, bu sanatı yaygınlaştırmaya çalıştığını kaydederek, "Bir insan bu sanata başladığında, şehir hayatının karmaşasından uzaklaşıp bir huzur buluyor. Bu iş insanın ruhuna hitap eden bir uğraş. Çünkü doğal bir malzemeyle çalışıyorsunuz ve insanoğlu binlerce yıldır ahşapla iç içe yaşıyor. Aslında hepimizin genetik kodlarında ahşaba dair bir bilgi var. Zamanla bu bilgiler unutulmuş olsa da, bundan 100-150 yıl önce atalarımızın büyük bir kısmı ahşapla uğraşıyordu. Bugünkü modern hayatın getirdiği zorluklar, özellikle şehir yaşamı insanları mutsuzluğa itiyor. Son 10-15 yılda sanal dünyanın yaygınlaşmasıyla birlikte insanlar gerçeklikten, sanattan ve estetikten uzaklaştı. Bu bağlamda ahşap oyma işi, insanlara iyi geliyor; ruhlarını dinlendiriyor, onlara kendilerini iyi hissettiriyor" diye ekledi.


"Kaybolan bu mesleği yaşatmaya çalışıyorum"


Ahşap işlemeciliğinin insan ruhuna dokunduğunu aktaran Güler, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Gerçek bir işle uğraşıyorsunuz; dokunuyorsunuz, oyarken hissediyorsunuz, sesini duyuyorsunuz, el aletleriyle çalışıyorsunuz. Ceviz, meşe, ıhlamur, kestane, kiraz gibi birçok ağaç türüyle tanışıyorsunuz. Her biri farklı karakterde ve her birinden çok şey öğreniyorsunuz. Bu nedenle, özellikle büyük şehirlerde yaşayan insanlar için bu tür bir işle uğraşmak ruhu dinlendiriyor, insanı rahatlatıyor ve aynı zamanda bir sanat, bir meslek kazandırıyor. Bu işe başladığınızda kendinizi adeta kaybediyorsunuz, dalıp gidiyorsunuz. O süreci yaşarken bile huzur buluyorsunuz. Sonuçta da ortaya güzel bir iş çıkıyor ve bu da ayrı bir mutluluk kaynağı oluyor. Ancak bu sadece sonuç odaklı bir uğraş değil; asıl değerli olan, o süreci yaşamak. Ben bu işi yaklaşık 40 yıldır yapıyorum. Küçük yaşta aile mesleği olarak başladım. Gerçekten bu bilgiyi başkalarına aktarmam gerektiğini düşündüm. Çünkü aksi halde bu bilgiyle ne yapacağım? Mezara mı götüreceğim? Bu nedenle yaklaşık 5 yıldır kurs veriyorum. Bugüne kadar 300’e yakın kursiyerim oldu ve ustalaştırma programları da yapıyorum. Şu anda kendi atölyemde bu kursları sürdürerek hem bilgimi paylaşıyor hem de kaybolan bu mesleği yaşatmaya çalışıyorum."


"Ahşap oymanın terapisttik bir tarafı var"


Yaklaşık 2 yıldır ahşap oymacılığı ile uğraştığını ifade eden emekli Seda Güldoğan (51), haftada 2 gün ahşap oymacılığı atölyesine geldiğimi söyledi. Üretme fikrinden yola çıkarak ahşap oymacılığına başlayan Güldoğan, "Özellikle ileri yaşlarda, çocuklar evden gittikten ve bir anne olarak artık onlarla ilgilenmeye ihtiyaç kalmadığında, bir hobi arayışındaydım. Ahşap fikri bana çok sıcak geldi. Hocamın Foça’daki sergisini görmüştüm ve çok hoşuma gitmişti. Yapabilir miyim, yapamaz mıyım emin olamamıştım ama hocam yapılabileceğini gösterdi. Ben de hoşuma gittiği için devam ettim. Ahşap oymacılığının, insanı anda tutan bir hobi olduğunu düşünüyorum. Çünkü o an başka hiçbir şeyle uğraşacak ya da düşünecek vaktiniz olmuyor. Sadece ahşabın içinden çıkarmak istediğiniz şeye odaklanıyorsunuz. Bu yüzden ahşap oymanın terapisttik bir tarafı olduğunu düşünüyorum. Biraz dış dünyadan soyutlandığınız, geçmişi ya da geleceği değil sadece tokmağın vurduğu alanı gördüğünüz ve yaşadığınız bir hobi gibi geliyor" sözlerini kullandı.


"Bu, bir hobiden daha fazlası"


Ahşap oymacılığı sanatına oyma kapı yapma merakıyla başladığını belirten emekli Özgür Özaksu (53), "Ancak bu işe doğrudan kapı oyarak başlanmıyor. Oyma yaparken aynı zamanda motif ve desen öğreniyoruz. Kullanılan teçhizatı da tanımak ve doğru şekilde kullanmayı öğrenmek gerekiyor. Yaptığınız eser gün geçtikçe şekil buluyor, güzelleşiyor ve beğeni topluyor. Elektriğin olmadığı dönemlerde gaz lambası ışığında çalışan ustaların kullandığı geleneksel yöntemlerle aynı yollardan geçerek benzer ürünler üretmenin ne kadar keyifli olduğunu fark ettim. Ahşabın içine çok güzel sanat eserlerini sığdırabilen arkadaşlarım oldu. Önce hayret ettim, sonra ben de yapabildiğimi gördüm. Bu işin çok zor olmadığını, sadece istemenin yeterli olduğunu anladım. İnanın, çok yetenekli olmanız gerekmiyor. Sadece doğru ustanın yanında, doğruları öğrenerek ilerlerseniz yapamayacağınız hiçbir ahşap oyma eseri yok. Zamanla şunu fark ediyorsunuz. Televizyon, sosyal medya, cep telefonu, bilgisayar ve telefon oyunları bu dünyada zamanımızı çalıyor ve çoğu zaman ne kaybettiğimizin farkına varmıyoruz. Ancak ahşapla uğraşırken insanın ruhunda bir dinlenme hissi oluşuyor. Bu, gerçekten bir hobiden daha fazlası. Bence ruhunu dinlendirmek, kendini bulmak ve kendi sesini duymak isteyen herkesin yapabileceği güzel bir uğraş. Herkese tavsiye ederim" ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakanlar Göktaş ve Yumaklı’dan "Her Aile 1 Fidan Sevdamız Yeşil Vatan" kampanyası kapsamında yeni doğan bebeklere ziyaret Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ve Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "Her Aile 1 Fidan Sevdamız Yeşil Vatan" kampanyası kapsamında Ankara’da yeni doğan bebekleri ziyaret ederek ailelere fidan dikim sertifikalarını takdim etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ilan edilen 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü çerçevesinde bu yıl 11 Kasım’da başlatılacak Yeşil Vatan Seferberliği kapsamında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı iş birliğiyle "Her Aile 1 Fidan Sevdamız Yeşil Vatan" kampanyası hayata geçirildi. Proje kapsamında her yeni doğan bebek ve yeni evli çift adına bir fidan dikiliyor. Bu çerçevede Bakan Göktaş, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile birlikte Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’nde yeni doğan bebekleri ziyaret etti. Bakan Göktaş ve Bakan Yumaklı ilk olarak üçüncü bebekleri dünyaya gelen Meryem-Yasin çiftinin bebekleri Asel’i ziyaret ederek, sağlıkla büyümesi temennisinde bulundu. Daha sonra ilk bebeklerini kucaklarına alan Asiye-Abdulkadir çiftinin bebekleri Meryem ile üçüncü bebekleri dünyaya gelen Şeyma-Emre çiftinin bebekleri Alpay Aslan’ı ziyaret eden bakanlar Göktaş ve Yumaklı bebekleri kucaklarına alarak yakından ilgilendi. Ailelere hayata geçirilen yeni projeyle ilgili bilgi veren Bakan Göktaş ve Bakan Yumaklı, Koşar ailesine Çorum Sungurlu’da, Dinçer ailesine Ankara Yenimahalle’de, Uludağ ailesine Ankara Etimesgut’ta bebekleri adına dikilen fidanların sertifikalarını takdim etti. "81 ilimizde aile ormanlarını hayata geçireceğiz" Ziyaretin ardından yaptığı açıklamada Bakan Göktaş, Aile Yılı kapsamında sundukları desteklerle beraber Tarım ve Orman Bakanlığı ile yeni bir projeyi başlattıklarını belirterek, "‘Her Aile 1 Fidan’, Cumhurbaşkanımızın ilan ettiği Yeşil Vatan Seferberliği’ne katkı sunmak amacıyla çok kıymetli bir proje. Doğan her bir bebeğimiz, evlenecek her çiftimizin artık bir fidanı olacak. Bizler de hem nikah akitlerinde hem de yeni doğan bebeklerimize sertifikalarını isme özel takdim etmiş olacağız" ifadelerini kullandı. Ağacın aileyi temsil ettiğine dikkati çeken Göktaş, "Fidan çok kıymetli çünkü ağaç oluyor. Ağaç aile demek. Geçmişten geleceğe, topraktan dallarına uzanan, aileyi simgeliyor" dedi. Göktaş, Aile Yılı, Aile ve Nüfus 10 Yılı kapsamında özellikle demografik değişim ve dönüşümle beraber yaşlanan nüfusa cevap vermek adına önemli adımlar attıklarını hatırlatarak, şunları kaydetti: "Doğum yardımlarımız, evlenecek çiftlere sunduğumuz desteklerle beraber aileyi korumanın yanında çevre seferberliği ve Yeşil Vatan Seferberliğine destek sunmuş olduk. Bu kapsamda bu yıl içinde 81 ilimizde aile ormanlarını hayata geçireceğiz. Bu kıymetli projeyi bakanımızla beraber yürütmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Kendisine Aile Yılı’na sunduğu desteklerden dolayı teşekkür ediyoruz." "Bir yılda yaklaşık 1,5 milyon gibi bir fidanı toprakla buluşturmuş olacağız" Bakan Yumaklı ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2019 yılında 11 Kasım’ı Milli Ağaçlandırma Günü olarak ilan ettiğini anımsattı. Böyle bir bayramın dünyada sadece Türkiye’de olduğuna dikkati çeken Yumaklı, "Şu anda Avrupa’da biz ağaçlandırmada birinciyiz. Onun daha da ileri götürülmesi adına her geçen yıl bazı kampanyalar yapıyoruz, bazı etkinlikler yapıyoruz. Bu sene de 2025 yılında Milli Ağaçlandırma Bayramı başta olmak üzere bir yıl sürecek bir kampanyalar silsilesi, etkinlikler silsilesi başlattık" dedi. Yumaklı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile "her yolcu için yeşil vatana bir fidan" protokolü imzaladıklarını belirterek, 1 yıl boyunca 13 milyon fidanın toprakla buluşturulacağını söyledi. Bakan Göktaş’ın "Hem yeni doğan bebeklerimiz için hem de yeni evli çiftlerimiz için bir fidan dikelim" dediğini aktaran Bakan Yumaklı, şunları kaydetti: "Bu hem ülkemizin geleceğe dair umutlarını taze tutmak adına, diri tutmak adına son derece önemli olacak. Hem yeni doğan bebekler için hem de yeni evli çiftlerimiz için bir yılda yaklaşık 1,5 milyon gibi bir fidanı toprakla buluşturmuş olacağız. Her yıl 550 milyona yakın 500 ile 550 milyonun arasında tohum ve fidanı bizim arkadaşlarımız toprakta buluşturuyorlar. Ülkemizin yüzde 30’u yeşil vatan yani ormanlarla kaplı." Yumaklı, her yıl 11 Kasım’dan başlayarak bir sonraki yılın 11 Kasım’ına kadar gerek orman yangını veya herhangi bir nedenle etkilenmiş olan alanları tekrar fidanla ve tohumla buluşturduklarının ve buluşturmaya da devam edeceklerinin altını çizerek, "Bu vesileyle bugün burada yeni doğan üç bebeğimizi ziyaret ettik. Gözümüz gönlümüz açıldı. Ülkemiz adına umutlandık. İnşallah bundan sonraki yaşamlarında o bebeklere ve onlar için diktiğimiz fidanlara sağlıklı uzun ömürler dileyelim. Tabii bütün vatandaşlarımıza da buradan bir çağrıda bulunmuş olalım: 11 Kasım 2025 saat 11’de hatta 11’i 11 geçe belirlenen alanlara ki ‘geleceğenefes.gov.tr’ adresinden bütün alanlar 81 ilde belirlendi, buraları görebilirler vatandaşlarımız. Hepsini alanlara bekliyoruz. 7’den 77’ye bir şölen havasında ülkemizin yeşil vatanına hep birlikte katkıda bulunmuş olalım" diye konuştu. Bakan Yumaklı’dan Bakan Göktaş’a Yeşil Vatan Seferberliği sertifikası Açıklamaların ardından Bakan Yumaklı, Bakan Göktaş’a memleketi Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde dikilen fidanın sertifikasını hediye etti. Öte yandan iki bakanlık arasında yapılan protokol kapsamında, 5 yıl boyunca doğan her bebek ve yeni evlenen çiftlerin adına dikilen fidanlar için düzenlenen e-sertifikalar tüm ailelere ulaştırılacak.
Manisa Milli mücadele ruhu tarihi evde yaşatılacak Cumhuriyet dönemi mimarisinin önemli örneklerinden biri olan Manisa’nın Alaşehir ilçesindeki Turhan Alakent Evi, Alaşehir Belediyesi tarafından restore edilerek müzeye dönüştürüldü. Alaşehir Kongresi’nin ruhunu yaşatacak müze, milli mücadelenin öncü ismi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 87’nci yıldönümü olan 10 Kasım’da törenle açılacak. Manisa’nın Alaşehir ilçesinde, Cumhuriyet dönemi mimari eserlerinden biri olan tarihi Turhan Alakent Evi, Alaşehir Belediyesi tarafından restore edilerek Alaşehir Kongresi Müzesine dönüştürüldü. Restorasyon çalışmaları 2024 yılında tamamlanan yapı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı özel müze statüsünde, Alaşehir Belediyesi bünyesinde hizmet verecek. Müzenin açılışı 10 Kasım günü saat 14.00’te düzenlenecek törenle gerçekleştirilecek. Soğuksu Mahallesi İstiklal Caddesi üzerinde yer alan, 1963–1973 yılları arasında Alaşehir Belediye Başkanlığı yapan Turhan Alakent’e ait tarihi ev, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından "Cumhuriyet Dönemi Mimari Eseri" olarak koruma altına alınmıştı. 8 Nisan 2022’de Alaşehir Belediyesi’ne devredilen yapı, özgün mimarisi korunarak aslına uygun şekilde restore edildi. Alaşehir’in tarihi belleğinde önemli bir yer tutan ev, artık kent tarihini ve Alaşehir Kongresi’nin ruhunu yaşatacak. Bina, 1926 yılında Rusya’dan getirilen özel bir çimento ile inşa edilmiş ve yapıldığı yıl Alaşehir Kaymakamlık binası olarak kullanılmıştı. 99 yılı geride bırakan tarihi bina 100’üncü yaşına müze olarak girmiş olacak. "Alaşehir’in tarihini yaşatacağız" Alaşehir Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu, restorasyonu tamamlanan yapının ilçenin tarihine ışık tutacağını belirterek şunları söyledi: "Turhan Alakent Evi, Alaşehir’imiz için bir tarih olacak. Bu yapıda Alaşehir Kongresi’nin ruhunu ve Milli Mücadele’nin izlerini gelecek nesillere aktaracağız. Desteklerinden dolayı Alakent ailesine ve belediye meclisimize teşekkür ediyorum. 10 Kasım günü saat 14.00’te yapılacak açılış törenine tüm vatandaşlarımızı davet ediyoruz. Aynı gün Gazi Mustafa Kemal Atatürk anısına lokma hayrımız da olacak." Tarihi binanın, Alaşehir’in kültürel mirasına katkı sunması ve kentin tarih turizmine yeni bir ivme kazandırması bekleniyor.