GENEL - 19 Ekim 2016 Çarşamba 15:15

Ağır tonajlı araçların geçişi mahalleliyi çileden çıkardı

A
A
A
Ağır tonajlı araçların geçişi mahalleliyi çileden çıkardı

Kahramanmaraş’ta bir taş ocağına kum taşıyan ağır tonajlı araç sahipleriyle mahalle sakinleri arasında gerginlik yaşandı.
Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesi Kılılı Mahallesi’nde, taş ocağından kum çeken ağır tonajlı kamyonların geçişi sırasında oluşan toz ve çocukların okul çıkışı yaşadıkları gerginlik nedeniyle vatandaşlar ile kamyon sürücüleri arasındaki kavga çıktı.
Kahramanmaraş il merkezine 20 kilometre uzaklıkta bulunan Kılılı Mahallesi’nde 3 yıldır faaliyette olan ruhsatlı kum ocağına ait kamyonların taşıma sırasında stabilize olan yoldan geçişlerinde yaşanan toz sorununun çocuklar için tehlike oluşturduğunu iddia eden mahalleli yol kapatıp eylem yaptı.
Yetkililere gerekli müracaatları yapmalarına rağmen çözüm bulamadıklarını iddia eden mahalle halkı, kamyonların geçişini önlemek için yolu trafiğe kapattı. Yol üzerinde toplanan mahalle halkı, zaman zaman kamyon sürücüleriyle karşı karşıya geldi.
Toz sorunu ve can emniyetsizliği yüzünden sağlık sorunlarının arttığını söyleyen vatandaşlar, yetkililerden yaşanan sorunun çözümü için destek istedi.
Yaşanan sorunla ilgili açıklama yapan Kılılı Mahallesi Muhtarı Ali Bozdağ, “2 buçuk yıl oldu ben burada muhtar olalı ama buranın hiçbir zaman çözümü olmadı. Araçların tonajlı gitmesinden dolayı çocuklarımızın can güvenliği hiçbir zaman olmadı. Sabah 07.30’dan akşam 6’ya kadar çalışıyorlar. Tonajlar o keza. Kimse buna müdahil olmadı. Bunu bütün kurumlara gittim herkese de söyledim. Yani yukarıdaki büyüklerden kurumlardan bir an önce bu çözümün yapılmasını istiyorum ben” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Bu camide 433 yıldır ezan sesi hiç susmadı Aydın’ın Kuyucak ilçesinde bulunan ve kitabelerden yola çıkarak 1591 yılında yapıldığının tahmin edilen Şatır Ali Ağa Camii’nde 433 yıldır ezan sesi hiç dinmedi. Aydın’ın tarihine ışık tutan önemli yapılar arasında yer alan, sadece bir ibadethane olmanın ötesinde bölgenin tarihi ve kültürel kimliğinin bir parçası haline gelen Şatır Ali Ağa Camii, hem mimari zarafetiyle hem de kültürel önemiyle dikkat çeken bir ibadethaneler arasında yer alıyor. Yıllar içinde birçok olaya tanıklık etmiş ve bölge halkının sosyal hayatında önemli bir rol oynayan Şatır Ali Ağa Cami, aynı zamanda bölge halkının bir araya gelip ibadet ettiği, birbirleriyle kaynaştığı ve kültürel etkinlikler düzenlediği bir merkez olma özelliğini taşıyor. Geçmişten günümüze uzanan zengin bir geçmişe sahip olan Şatır Ali Ağa Camii bölgenin tarihi ve kültürel dokusunu yansıtıyor. Mimari açıdan incelendiğinde, Şatır Ali Ağa Camii geleneksel Osmanlı mimarisinin izlerini taşırken, kare planlı bir yapıya sahip olan cami dış cephesindeki sadelik ve zarafet dikkat çekiyor. Minaresi ise bölgenin karakteristik mimari özelliklerini yansıtıyor. İç mekanı geniş bir ibadet alanına sahip olan camii basit ancak etkileyici süslemelerle bezenirken, caminin mihrap ve minberi, o dönemin ustalarının işçiliğini yansıtan örnekler arasında yer alıyor. Bugün hala ayakta olan Şatır Ali Ağa Camii, geçmişin izlerini taşıyan ve gelecek nesillere aktarılan önemli bir miras olma özelliğini taşıyor. 2018 yılında başlatılan ve 2 yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından restore edilen tarihi ibadethane, ziyaretçilere hem estetik bir deneyim sunarken hem de Aydın’ın tarihine ve kültürüne dair önemli ipuçları veriyor. Çalışmaların ardından cami yepyeni bir görünüme kavuşan caminin son hali görenleri kendine hayran bırakıyor. "Tarihi camilerde ibadet etmek insana huzur veriyor" Aydın İl Müftüsü Hasan Güneş Şatır Ali Ağa Camii hakkında yaptığı değerlendirmede tarihi camilerde ibadet etmenin insana huzur verdiğini ifade ederek, "Camiler bir ülkenin İslam beldesi, yaşayan insanların da Müslüman olduğunun nişaneleridir. Camiler aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın yer yüzündeki nişaneleri olarak da zikredilmektedir. Dolayısıyla ecdadımız Peygamber Efendimiz’in uygulamış olduğu Medine-i Münevvere’ye gittiğinde ilk olarak cami inşa etmesi sebebiyle yerleştikleri yerlere ilk olarak cami inşa ediyorlar. Kuyucak’ta da bunun önemli örneği olan Şatır Ali Ağa Camii’nde görmekteyiz. Bu caminin 433 yıldır ibadete açık olduğu biliniyor. Hem ecdadımızın hem de bugüne kadar orada yaşayan kardeşlerimizin namazlarını kesintiye uğratmaksızın namazlarını burada deruhte ettiklerini gösteriyor, hem de ecdadımızın cami mimarisinin o dönemlerde nasıl olduğunu bize gösteriyor. Aynı zamanda İslam sanatının güzel bir örneğini caminin içerisinde görüyoruz. Bu tür tarihi camilerde ibadet etmek insana huzur veriyor. Ecdadımız da bu camilerde ibadet ederek bunu bize göstermişler. Biz de onlardan almış olduğumuz bu güzel mirası bu güne kadar getirdik, bundan sonra da nesillerimiz boyunca kıyamete kadar bu camilerimiz varlığını devam ettireceklerdir. Vakıflar Genel Müdürlüğü de bu bilinçle tarihi camilerin tekrar hayata kazandırılması, eski özelliklerini gün yüzüne çıkarmak için elinden gelen gayreti göstermektedir. Bununla birlikte Aydınımızın her ilçesinde buna benzer camimizin varlığını görüyoruz. Bize düşen iki husus var. Bunlardan birincisi bu camilerde bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da ibadetlerimizi yerine getirmek ikincisi de ecdadımızın bizlere bırakmış olduğu bu güzel eserlere sahip çıkmaktır" ifadelerini kullandı.
Ankara Doç. Dr. Solay: “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin kan ve vücut sıvıları yoluyla bulaştığını biliyoruz” Etlik Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği’nde görev yapan Doç. Dr. Aslı Haykır Solay, kene ısırması sonucu bulaş olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin kan ve vücut sıvıları yoluyla bir başka insana bulaşabileceğini dile getirdi. Uzmanlar, genellikle Mayıs ve Eylül ayları arasında ortaya çıkan ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı’nı (KKKA) insanları bulaştırabilen kenelerin, iklim değişikliği sonucu kene ısırması nedeniyle acil servise başvuran hasta sayısında artış olduğuna dikkati çekiyor. Özellikle Çorum, Yozgat, Tokat, Sivas, Giresun, Gümüşhane, Erzincan ve Erzurum hattında kene vakalarının yoğun şekilde görüldüğünü aktaran uzmanlar, dış ortamda çalışan vatandaşları ve piknikçileri keneye karşı önlem alma konusunda uyarıyor. Etlik Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği’nde görev yapan Doç. Dr. Aslı Haykır Solay, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, kenenin insan vücudundaki her yere tutunabileceğine vurgu yaparak, “Kene salyasında anestezik bir madde vardır ve bunu hissetmeyiz. Bu nedenle piknik, hayvan bakımı gibi riskli bölgelere giderken mutlaka uzun kıyafetlerin giyilmesi gerekir. Açık renkte ve vücudu örten kıyafetler giyilmeli. Mümkünse çizme değilse çorabın içerisine girecek şekilde ayakkabı giyilmeli. Riskli bölgelerde kesinlikle çıplak ayakla dolaşılmamalı. Orada bulunulan süre içerisinde koruyucu kıyafetler bulunacak ve zaman zaman da vücut kene var mı yok mu diye kontrol edilecek” diye konuştu. Riskli bölgelerden uzaklaştıktan sonra vücudun kontrol edilmesi gerektiğini belirten Solay, “Kene tespit ettiysek eğer ve vücudumuza tutunmamışsa kapalı bir kutuya koyup bertarafı sağlanmalı. Vücudumuzda kene görürsek kesinlikle elle çıkarmıyoruz. Başından tutularak çıkarılması lazım çünkü elle tutulduğu zaman kenenin parçalanma ihtimali var ve virüsü dışarı çıkarma ihtimali var” açıklamasında bulundu. Kene ısırması sonucu KKKA virüsünün ateş, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal, yaygın kas ağrıları ve kanama gibi belirtiler gösterdiğini söyleyen Solay, “Belirtilerin hepsinin birden olmasına gerek yok. Riskli teması olan ya da hasta bir kişiyle temas öyküsü olan bireyde bu belirtilerden herhangi birinin olması halinde mutlaka doktora başvurmalıdır. Kene tutması sonrası bu belirtileri ortalama 1 ila 3 günde bekleriz. Hastadan hastaya bulaştığında ise 5 ila 6 gündür ama bu süre 14 güne kadar uzayabilir. O yüzden bu hastaları 14 gün boyunca takip etmemiz lazım” dedi. Kene ısırması sonrası virüsün kan ve vücut sıvılarına temas yoluyla bulaştığına dikkati çeken Solay, şu uyarılarda bulundu: “Solunum yoluyla bulaş net olarak kanıtlanmamıştır ama kan ve vücut sıvıları yoluyla bulaştığını biliyoruz. Bu nedenle hasta kişilerin çıktılarına temas etmemek lazım. Bu şekilde bulaşan vakalar var. Hastalık geçildikten sonra virüs idrar yoluyla atılım 6 hafta devam etmekte bu nedenle hastaların kıyafetleri dezenfekte edilmeli, düzgün temizlenmeli. Girdiği tuvalet ayrı olmalı ve çamaşır suyuyla yıkanmalı.”
Antalya Yaralının yardımına koştular kaçan otomobilin altında kalmaktan saniyelerle kurtuldular Antalya’nın Manavgat ilçesinde kırmızı ışık ihlali yapan ve motosiklete çarpan otomobil sürücüsü, olay yerinden kaçarken, yaralı motosiklet sürücüsünün yardımına koşan vatandaşlar kaçan otomobilin altında kalmaktan son anda kurtuldu. Olay yerine gelen trafik ekipleri kaçan otomobil ve sürücüsünü bulabilmek için adeta dedektif gibi çalıştı. Polisler otomobili 2 sokak ileride terk edilmiş olarak buldu. Çevredeki güvenlik kameralarından belirlenen araç sürücüsü de karakola teslim oldu. Kaza, Aşağı Pazarcı Mahallesi Zübeyde Hanım Caddesinde meydana geldi. Alınan bilgiye göre, Doğu Garajı istikametinden İbrahim Sözen Caddesi istikametine seyir halindeki Mehmet Kemal Kılıç’ın kullandığı tescilsiz ve plakasız motosiklet, kırmızı ışık ihlali yaparak Zübeyde Hanım Caddesine çıkan Hüseyin Sarıkaya’nın kullandığı 07 LME 45 plakalı Tofaş marka otomobille çarpıştı. Çarpmanın şiddetiyle 25-30 metre sürüklenen motosiklet sürücüsü yaralanırken otomobil sürücüsü aracını yaralıya yardıma koşanların üzerine sürerek olay yerinden kaçtı. Yaralı motosiklet sürücüsü 112 sağlık ekiplerinin olay yerindeki müdahalesinin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. Tescili ve plakası olmayan motosiklet bağlanarak yediemin otoparkına çekilirken, motosiklet sürücüsüne yetersiz ehliyetten 6 bin 439 TL para cezası uygulandı. Trafik polisleri dedektiflere taş çıkarttı Olay yerine gelen Manavgat Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Büro Amirliği ekibi kaçan otomobili olay yerinde düşen plakasından ve patlayan lastiğinin izinden yola çıkarak 2 sokak ileride ara sokakta park halinde buldu. Çevrede güvenlik kamerası inceleyen trafik polisleri, araç sürücüsünü belirledikten sonra telefonla arayarak Cumhuriyet Polis Merkezine gelmesini sağladılar.
Erzurum Doğa severler için saklı bir güzellik; İspir Yedigöller Ovit Dağı’nın güney yamaçlarında bulunan İspir Yedigöller, küçüklü büyüklü tepelerin arasına dizilmiş 11 turkuaz renkli volkanik gölü ile Türkiye’de mutlaka görülmesi gereken eşsiz yerlerden birisi olarak ifade ediliyor. Erzurum Valiliği tarafından yapılan paylaşımda; yükseklikleri yaklaşık 4 bin metreyi bulan Kaçkar Dağları’nın güneyinde yer alan İspir Yedi Göller’in, iklim şartları ve doğal güzellikleriyle doğa turizmi için oldukça elverişli olduğu dile getirildi. İspir Yedigöller ile ilgili yapılan paylaşımda şu ifadelere yer verildi, “İspir’e 39, Erzurum’a ise 115 km uzaklıktadır. Genellikle göl bölgesine Moryayla üzerinden kuzeybatıya giden yol takip edilerek ulaşılmaktadır. Yedigöller’de kamp yapmak için en uygun zaman haziran ile ağustos ayları arasıdır. Volkanik yapıdaki Yedigöller’de; keklik, vaşak, çengel boynuzlu dağ keçisi, yaban ördeği, kırmızı benekli alabalık, porsuk, boz ayı, kara kartal, atmaca, dağ kargası, dağ engereği gibi ender bulunan hayvan türleri yaşamaktadır. Doğal bir kamp alanı olan göl bölgesinde tesis bulunmadığından kampçıların ihtiyaçlarını merkezi yerlerden karşılaması gerekmektedir. Lütfen alandan ayrılırken çevrenizdeki çöpleri toplayarak doğayı temiz bırakmaya özen gösterelim. Keyifli kamplar.” Erzurumlu doğasever Bülent Erkan yedi göllerin yaz sezonu açmaya hazırlandığını belirterek, “30 göller parkurunun sadece bir kısmı çifte göller ve yedi göller. 30 göller parkurunun diğerleri Yedigöl Köyü’nün Livasor vadisinde yer almaktadır. Aksu Vadisini oluşturan ana koldur. 30 göller parkurunun tamamını yapmak isteyenler Yedigöl Köyünün eski Salkin Yaylasında kamp atmak zorundadır. Diğer türlü sâdece yedi göller ve çifte gölleri yapabilir. Birlikte İspir’in doğasını Kaçkar Dağları’nın güneyini keşfedelim.” dedi.