GENEL - 06 Aralık 2018 Perşembe 16:12

Emekli SAT komandosu yeni rekorları hedefliyor

A
A
A
Emekli SAT komandosu yeni rekorları hedefliyor

Karabük Üniversitesinde düzenlenen “İnanmak, azmetmek, başarmak” adlı söyleşide konuşan emekli Su Altı Taaruz (SAT) komandosu Namık Ekin 7 gün 7 gece toprak altında mezarda kalma rekorunu deneyeceğini belirtti.

Karabük Üniversitesinde düzenlenen “İnanmak, azmetmek, başarmak” adlı söyleşide konuşan emekli Su Altı Taaruz (SAT) komandosu Namık Ekin 7 gün 7 gece toprak altında mezarda kalma rekorunu deneyeceğini belirtti.


Karabük Üniversitesi Hasan Doğan Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu tarafından “İnanmak, azmetmek, başarmak” adlı söyleşi düzenlendi. Hamit Çepni Konferans Salonu’nda gerçekleşen söyleşide SAT komandosu, judo, su altı, paraşüt, jimnastik, halter ve yüzme şampiyonu, Namık Ekin konuşmacı olarak yer aldı. 18 Guinness Dünya Rekoru’na imza atan Ekin ‘7 gün 7 gece toprak altında mezarda kalma rekoru ile dünyanın en büyük bayrağını Asya kıtasından Avrupa kıtasına yüzerek çekeceğini açıkladı.



“9 - 12 yaş aralığı birçok sporda temel eğitimdir”


Spora ilgisinin babası ve annesinin teşviki ile küçük yaşlarda başladığını belirten Namık Ekin, “10 yaşında jimnastiğe başladım. 12 yaşında askeri okula girince okulun jimnastik takımının kaptanı oldum. 1959 ile 1964 yılları arasında halter, yüzme, judo, ve akrobatik jimnastik branşında Türkiye Şampiyonu oldum. Tabi olaylar böyle geçerken SAT Komando Birliğine geldiğinizde yüzüyorsunuz, dalıyorsunuz, paraşüt atlıyorsunuz, yakın dövüş yapıyorsunuz, atışlar, kürek çekme derken bir sürü sporun içine girince karmaşık bilgiler öğreniyorsunuz” dedi.


Farklı spor alanlarındaki başarısını iyi bir spor eğitimine borçlu olduğunu ifade eden Ekin, küçük yaşta jimnastikten geldiği için jimnastikte vücudu kullanmayı çok iyi öğrendiklerini ve 9 - 12 yaş aralığının birçok sporda temel eğitim olduğunu belirtti.



“Zorlandığım rekorlardan biri Mersin’den Kıbrıs’a yüzmek oldu”


Konuşmasında kırdığı rekorlardan söz eden Ekin şunları söyledi: “En çok zorlandığım rekorlardan biri Mersin’den Kıbrıs’a yüzmek oldu. Dünyada öyle bir şey yapalım ki hiçbir SAT komandosu yapamasın dedim. Anamur’dan suya girdim. 17 tane tüp değiştirerek su altından 38 saatte Girne limanına kadar gittim. Gece yüzüyordum. Ben su altında yemek yiyebiliyordum ama tuzlu su ağza girdiğinde sıkıntı çıkarıyordu. Sadece şeftali yiyebildim. Baya zor oldu.”



“Mezarda toprak altında 7 gün 7 gece kalmak istiyorum”


“80 yaşına da gelsem ülkem için bir şeyler daha yapmak istiyorum” diyen 76 yaşındaki Ekin, “Amerikalı illüzyonist David Blaine, su altında bir akvaryumda 7 gün 7 gece kaldı. Ben onu 10 gün 10 gece yapmak istiyorum. Bir de mezarda 6 gün kalmıştı. Bir mezarda toprak altında 7 gün 7 gece kalmak istiyorum. Ayrıca bu son zamanlarda dünyanın en büyük bayrağını Asya kıtasından Avrupa kıtasına yüzerek çekeceğim. Bayrak 37 metreye 42 metre, bir salın üzerinde duracak ve bunu belime bağladığım halatla en kısa sürede çekmeye çalışacağım. Asya kıtasından Avrupa kıtasına yüzerek çekilen dünyanın en büyük bayrağı rekorunu yapmak istiyorum. Üçüncü köprüden de atlarsam iki kıtayı bağlayan üç köprüden de atlayabilen tek insan olacağım” ifadelerini kullandı.



“En iyi yapacağınız şey pes etmeme duygusu”


Öğrencilere tavsiyelerde de bulunan emekli SAT komandosu Ekin, SAT komando öğretmeni ve astsubayı olarak kendilerine pes etmemeleri gerektiğinin öğretildiğini hatırlatan Ekin, “Bütün yapılan eğitimler pes etmeme duygusu, soğuklarda titreyerek yıllarca eğitimlerde bize aşılanınca o yüzden bırakmıyoruz. Yaşamınızda karşınıza sorunlar gelecek bunları aşmak için en iyi yapacağınız şey asla pes etmeme duygusu. Ne olursa olsun yaşam devam ediyor. Sizler de bu hayatı sonuna kadar iyi muhafaza etme ve korumak durumundasınız. Kendinize asla pes etmeme duygusu geliştirirseniz ve çalışıp planlı bir şekilde ilerlerseniz muhakkak ki başarılı olacaksınız. Spor en iyi arkadaştır, asla bu arkadaştan vazgeçmeyin. Bilimselliğe çok önem verin ve çok sabırlı olun” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Savaş arenasında modern saldırılar ile ilkel savunma stratejileri bir arada kullanılıyor Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaşta modern saldırılar ile ilkel savunma stratejileri bir arada kullanılıyor. Savaş arenasında 300 dolarlık ev yapımı droneların saldırısına karşı çatı sacı gibi basit çözümler ile tankların sıra dışı kalkanı dikkat çekiyor. Rusya ile Ukrayna arasında iki yıldır devam eden savaş, sahada da çeşitli modernizasyonları beraberinde getiriyor. Her iki ülke de savaş meydanın en etkili silahlarından tankları ve konvansiyonel silahları ev yapımı FPV droneların (yarış droneları) saldırılarından korumak için çatı sacı gibi ilkel yöntemlerle ile önlem alıyor. Modern saldırılara ilkel çözümler Gelişen teknolojinin etkisiyle kamikaze saldırılarına karşı konvansiyonel silah sistemlerinin korunması için basit ancak etkili modernizasyonlar dikkat çekiyor. Özellikle tankları ve zırhlı araçları giderek artan kamikaze saldırı tehditlerine karşı korumak amacıyla çeşitli önlemler görülüyor. Bu önlemler arasında, araçların üzerine yerleştirilen çatı sacı gibi basit ancak etkili kalkanlar öne çıkıyor. Rusya’nın sahada kullandığı kalkanlar ilk bakışta gecekonduya benzetilse de basit ama etkili modernizasyon olarak şu an için mevcut tehditlere karşı önemli bir savunma sağlıyor. Ukrayna’da 300 dolara üretilen ev yapımı FPV dronelar ile elektronik savaşlar Son zamanlarda Ukrayna’nın mühimmat sıkıntısı yaşaması, yeni çözüm arayışlarını da beraberinde getirdi. Önceleri keşif için kullanılan bin dolarlık DJİ marka dronelar artık cephenin en ön saflarında saldırı için kullanılıyor. Yukarıdan bomba bırakmak için kullanılan DJİ dronelarının yerini düşük maliyetli ev yapımı FPV kamikaze dronelar aldı. Özellikle 2024 yılının başı itibariyle Ukrayna ordusu ev yapımı kamikaze drone saldırılarına ağırlık verdi. Her iki ülke askeri de düşük maliyetle üretilen FPV yarış dronelarını kamikazeye dönüştürerek 20 km uzaklıktaki tanklar ve diğer hedefleri yüksek hassasiyetle etkisiz hale getirebiliyorlar. Hız konusunda diğer dronelara oranla avantajlı olan FPV’ler ani manevralar yaparak düşman birliklerini hazırlıksız yakalayabilecek kadar küçük olması nedeniyle de tercih ediliyor. FPV dronelarının savaş meydanındaki etkisi ve üstünlüğü, her iki ülkenin bu yeni silahın ne kadar önemli olduğunu fark etmesine yol açtı. YouTube üzerinden savunma sanatı; halk teknolojiyi silahlaştırıyor Ukrayna’da halk, internet üzerinden parça sipariş vererek FPV droneler üretiyor ve bunları orduya bağışlıyor. Kamikaze droneları ortalama 300 dolara mal eden siviller, Youtube’da, dronelerın nasıl üretileceği ve nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda eğitim videoları paylaşarak geniş kitlelere ulaşıyor. Sahada yaşanan bu gelişmeler ise teknolojinin savaşta ve savunmada nasıl kullanılabileceği konusunu gözler önüne seriyor.
İstanbul Kadıköy’de kanoya çarpan deniz taksi kaptanı adli kontrolle serbest Kadıköy Kalamış açıklarında deniz taksi ve kanonun çarpışması sonucu kanoda bulunan iki kadın da yaralanmıştı. Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan deniz taksi kaptanı, “Kano, radar reflektörü olmadığı için cihazımda temas olarak gözükmedi” dedi. Kadıköy Kalamış açıklarında 27 Nisan tarihinde iddiaya göre denizde seyir halinde olan deniz taksi ile, üzerinde iki kadının bulunduğu kano çarpıştı. Çarpmanın etkisiyle iki kadın yaralanarak denize düştü. Yaralanan kadınlar hastaneye kaldırıldı. Olayın ardından gözaltına alınan deniz taksi kaptanı Ahmet Özkan ise adliyeye sevk edildi. “Kano muhtemelen radar reflektörü olmadığı için cihazımda temas olarak gözükmedi” Şüpheli kaptan Ahmet Özkan savcılık ifadesinde, “ ‘SH-FLORYA’ isimli deniz takside kaptan olarak görev yapmaktayım. Çatışma anında mevcut radar ve harita sistemimiz çalışmaktadır. Fakat çatıştığımız kano suya yakın ve çok küçük olduğu için radarın çalışma prensibi nedeni ile kano muhtemelen radar reflektörü olmadığı için cihazımda temas olarak gözükmedi. Seyir esnasındaki hızımız ise 15 KTS olup çatışma anında 14 KTS’ dir. Çatışmayı yaşadığımız esnada bir gürültü duydum. Duyduğum gürültü üzerine arıza yaptığımı düşünerek makineyi boşa aldım ve kanoyu arka tarafımda tespit ettim. Denizde bulunan bir kano yolcusunu kurtarmak için 180 derece dönerek kurtarma manevramı yaptım. Onu kurtarırken 20-25 metre açıklarında bilinci kapalı ve can yeleği olmadığı için kafası su içinde ikinci bir kano yolcusu olduğunu fark ettim” dedi. “İlk yolcunun bir aciliyeti bulunmadığından tekneyi gemicime bırakarak denize atladım” Şüpheli Özkan ifadesinin devamında, “İlk yolcunun bir aciliyeti bulunmadığından tekneyi gemicime bırakarak denize atladım. Bilinci kapalı kano yolcusuna ulaşıp başını suyun üzerine çıkardım ve civardaki bir yattan yardım istedim. Bahsedilen mevkiinde genellikle yelkenliler mevcut olduğu için hali hazırda dikkatli ve emniyetli seyir yapıyorduk. Hava poyraz akıntı ve rüzgar sağ tarafımızdan geliyordu. Kuvvetle muhtemel kano akıntı, rüzgar ve kürek gücünün etkisiyle bordamızdan gelip arka tarafımızdan çıktı. Üstüme düşen her şeyi yaptım. Kanonun etrafında herhangi bir güvenlik botu bulunmamaktadır” dedi. Hakimlik, suçun niteliği, her ne kadar kuvvetli suç şüphesi mevcut ise de şüphelinin uzun süredir aynı adreste oturuyor olması ve delillerin büyük oranda toplanmış olması nedeniyle şüpheli Ahmet Özkan’ın ’Taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma’ suçundan adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına karar verdi.
Ağrı ’Çilek Abla’ köy okulu öğrencilerini baharla süslenmiş çileklerle buluşturdu Daha önce hiç çilek tatmamış çocukları çilekle buluşturduğu için “Çilek Abla” lakabıyla tanınan Zeynep Taşdemir, Kocaeli’den Ağrı’ya iyilik köprüsü kurarak onlarca çocuğa unutamayacakları bir gün yaşattı. Köy okulu öğrencilerine yardım etmek amacıyla geçen yıl Ağrı’ya gelen ve burada gittikleri bir köy okulunda okuyan öğrencilerin daha önce hiç çilek yemediklerine şahit olan Zeynep Taşdemir, hem öğrencilere çilek tattırmak hem de onlara unutamayacakları bir gün yaşatmak için arkadaşlarıyla beraber Kocaeli’den Ağrı’ya doğru yola çıktı. Ağrı merkeze bağlı Doğutepe köyüne doğru yola çıkan gönüllüler, kasalar dolusu çileklerle çocuklara ulaştı. Çocukların kahkahalarının havada uçuştuğu etkinlikte pastalar kesildi, oyunlar oynanıp müzisyenler eşliğinde şarkılar söylendi. Etkinliğin sonunda çeşitli hediyeler alan öğrencilerin mutlulukları ise yüzlerinden okundu. Bütün çabasının çocuklara çileği tattırmak ve onlara unutamayacakları bir gün yaşatmak olduğunu söyleyen Zeynep Taşdemir, "Kocaeli’de yaşıyorum. Bugün buraya tekrar gelmemin nedeni çocukluktan hayalim olan ve geçen sene de katılım sağladığım köy okulunda çocukların hiç çilek yemediğini ya da pastaların içerisindeki çilekler için kavga ettiklerine şahit oldum. Bugün de bu hikaye ile tekrar buraya adım attım. Böyle büyük bir şenlik düzenlemek istedim. Bugün gelen misafirlerimin çoğu benim gibi Kocaeli’den, farklı şehirlerden gelen iyilik dostlarımızdı. Ve onlar da çocukların bire bir gözündeki ışıltıya şahitlik ettiler. Onların çocuklarıyla kendi çocukları kaynaştı. Böyle bir projede olduğum için ve yanımda destekçim oldukları için çok mutluyum. Bundan önce sosyal sorumluluk projelerinde de bulundular. Kitap çıkarttım bu alanda ve bu kitabı çıkarttığım zaman nasıl bir destek aldıysam şu anda da aynı destek devam ediyor. Bunlar her zaman benim içimi kıpır kıpır eder ve çocuklarınla mutluluğuna, o çilek abla demelerine şahit oluşum beni çok mutlu ediyor. Bunların da devamlılığı olması adına istiyorum, devam etsin her zaman farklı şehirlerde farklı yerlerde bu tarz etkinlikler olsun ve çocukların mutluluğuna orada şahitlik edelim. Bugün burada farklı keyifler yaptık, gelenekler köy şenliği gibi oldu aslında. Köydeki o güzel geçmişe dayalı oyunlar, şarkılar, türküler; müzisyen arkadaşlarımızla çocuklarla beraber söyledik ve bu çok güzel bir şeye şahitlik etti. Çocuklar gelip ’Abla ilk defa işte bu tarz şeylerle karşılaştık, ilk defa dron gördük’ diyen çocuklar oldu, bu beni çok mutlu etti. Bugün buraya gelen iyilik dostlarımızdan kimisi kadın girişimcilerdi ve bunlar kurabiyeler yapıp gelenler oldu, çilek sepetiyle gelenler oldu, oyuncaklarla gelen gelenler oldu ve bu beni çok mutlu etti. Hayalimdeki projeyi kendim yaptım ama beni yalnız bırakmayarak buraya gelip kendi çocuklarıyla okuldaki çocuklarla oynamalarına şahitlik etmek ekstra beni mutlu etti" diye konuştu.