ÇEVRE - 11 Ekim 2025 Cumartesi 13:25

Aç kalan ayılar yollara düştü

A
A
A
Aç kalan ayılar yollara düştü

Karabük’ün Yenice ilçesinde aç kalan ve yola inerek koşan 2 ayı cep telefonlarıyla görüntülendi.


Karabük-Zonguldak karayolunda ilerleyen aracın sürücüsü Yenice’ye yaklaştığında önüne ayı çıktı. Sürücü hızını azaltırken, ayı yolda bir süre koştuktan sonra gecenin karanlığında gözden kayboldu. Akşam saatlerinde Esen köyüne giden bir başka aracın sürücüsü ve yanındaki yolcu, ormanlık alandan yola çıkan ayıyı fark etti. Bir süre araç önünde koşan ayı ormanlık alana girerek uzaklaştı. O anlar ise cep telefonlarıyla görüntülenirken, araç içindeki yolcunun şiveli konuşması ise dikkat çekti.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Dünyadaki çatışma modellerini kıyasladığımızda Türkiye çok hızlı bir şekilde bu noktaya geldi" Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, medya kuruluşlarının genel yayın Yyönetmenleriyle bir araya geldi. Kurtulmuş, "Dünyadaki çatışma modellerini kıyasladığımızda bizim geldiğimiz noktaya Türkiye kısa bir süre içerisinde gelmiştir. Bu konuda geçmişte ortaya konulan denemelerin de çok önemli birikim olduğunu biliyoruz. Sonuç itibarıyla bu sürecin hızla ve kararlılıkla sürdürülmesi lazım" dedi. Meclis’te ve Diyarbakır’da atılan sloganlar ile de Kurtulmuş, "Provokasyonlara karşı uyanık olacağız. Bir taraftan da devlet olarak üzerimize düşen sorumlulukları yapacağız" ifadelerini kullandı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, medya kuruluşlarının genel yayın Yyönetmenleriyle bir araya geldi. İstanbul’da düzenlenen programa TGRT Haber Genel Yayın Yönetmeni Ercan Seki, Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan ile çeşitli yayın kuruluşlarının üst düzey yöneticileri katıldı. Programda konuşan Kurtulmuş, medya kuruluşlarının temsilcilerinin gündeme dair sorularını da yanıtladı. TGRT Haber Genel Yayın Yönetimi Ercan Seki ise Kurtulmuş’a "Sürecin taraflarından biri baldıran zehri içmiş şekilde sessiz sakin seyrediyor, diğer tarafta aynı sessiz ve sakinlik yok. Sizin başkanı olduğunuz Meclis’te ve koridorlarda çeşitli sloganlar atıldı. Kısa bir süre sonra da Diyarbakır’da terörist başının fotoğraflarıyla yine benzer sloganlar atıldı. Bunlar süreci sabote gelişimi değil midir? Bunlar için nasıl tedbirler alınacak" şeklinde soru yöneltti. "Provokasyonlara karşı uyanık olacağız" Kurtulmuş soru üzerine, "Meclis’te, Diyarbakır’da o sloganların atılması gerçekten milletin kahir ekseriyetin rahatsızlık duyduğu eylemlerin ortaya konulması açık söylüyorum provokasyondur. Başından beri biz bir şey söyledik. Bu işin altın oranı varsa. Kürtün hukukunu Türk’ün gururunu koruyarak bu süreci tamamlamaktır. Bizim devlet olarak Kürt halkıyla Kürtün kimliğiyle vesaire hiç bir problemimiz, sıkıntımız yok. Hepimiz eşit, özgür yurttaşlarız. Tam bunu söylüyoruz. Bunu söylüyoruz bir gün sonra Diyarbakır’da o rezalet ortaya çıkıyor. 3-5 adam ağza alınmayacak sözler söylüyor. İçişleri Bakanlığı da gereğini yerine getirdi. Tutuklandılar. Dolayısıyla bu tür provokasyonlara karşı uyanık olacağız. Bir taraftan da devlet olarak üzerimize düşen sorumlulukları yapacağız" dedi. Kurtulmuş, başka bir medya kuruluşu temsilcisinin "Geçici bir af öngörülüyor mu?" sorusu üzerine ise "Komisyon böyle bir konuda böyle bir yönelim içinde olursa, o da bizim baş göz üstünedir. Buradaki durum şu, zaten şu andaki mevcut yasal düzenlemeler içerisinde herhangi bir örgüt elemanın pişmanlık duyması çerçevesinde bundan nasıl yararlanacağı belli. Ama yeni bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Örgüt diyor ki ben kendimi feshediyorum. Hakikaten feshetti mi etmedi mi? Onun tespitinin devletin güvenlik birimleri tarafından yapılması ve bu kararın alınması lazım. O çerçevede yeni bir durum ortaya çıkabilir. Yani fesih bir örgütle ilgili bir çerçeve olabilir. Farklı konuları içeren yasal düzenlemeler olabilir" diye konuştu. "Terörsüz Türkiye" süreci kapsamında TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu hakkında açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, "Komisyonun kurulmasından itibaren bazı ilkeleri hep beraber kararlaştırarak yola koyulduk. Bunlardan bir tanesi açıklık, şeffaflık ve katılımcılık ilkeleriydi. Türkiye’de toplumun farklı kesimlerinden insanların gelip sivil toplum kuruluşlarının, devlet görevlilerinin bu konu ile ilgili birebir bu konudan mağdur olan ailelerin geldiği ve dinlendiği 134 Sivil Toplum Kuruluşu temsilcisinin katıldığı çok geniş bir süreç ortaya çıktı. Çok farklı fikirleri olmakla birlikte buraya gelip katılıp komisyonda fikir beyan edenlerden hiç birisi biz bu süreci istemiyoruz, bu süreç olmadı diye bir beyanda bulunmadı. Herkes coşku ile bu meselenin bir an önce bitirilmesi için önemli fikirler ortaya koydular. Bazılarının somut teklifleri oldu. Bunların hepsini kayıtlara aldık. Bu sürecin dikkatli yürütülmesinde ve önemli bir noktaya gelmesindeki temel etkenlerden birisi komisyonun yapısıdır. Komisyon TBMM’de faaliyet gösteren gruplardan 5’inin katıldığı, 6 temsilcisinin bulunduğu siyasi parti ve toplamda 11 partinin katıldığı 51 milletvekilli bir çalışma grubu oldu. Burada partilerin asla kendi gündemleri, kendi siyasi tercihleri ve öncelikleri üzerinde bir gündem oluşturmadan insanlar çok farklı fikirlere sahip olmakla birlikte medeni bir şekilde büyük bir demokratik olgunlukla herkes fikirlerini ifade etti" dedi. TBMM’de temsil edilen siyasi iradenin yüzde 95’inin temsil edildiği bir gruptan bahsedildiğini kaydeden Kurtulmuş, "Bu grupta karar alınırken de en baştan itibaren aldığımız karar bunun sadece 50+1 ile karar alınamayacağı kadar önemli hassas bir konu olduğu. Bunun için mutlaka nitelikli çoğunlukla kararların alınması gerektiği 5’te 3 çoğunluk üzerinde ittifak kurularak yola devam edildi. Burada ana konulardan bir tanesi kardeşlik meselesidir. Bu süreç aslında Türkler ile Kürtler arasında bir barış süreci değil, aslında devlete karşı mücadele eden terör örgütünün silahlarını bırakmasını ilan etmesi ile birlikte başlayan bir sürecin parlamento tarafından dikkatle izlenmesi sürecidir. Burada herkesin kardeşlik vurgusu yaptığı Türk - Kürt kardeşliği. Bu ülkede yaşayan insanların arasındaki birlik ve beraberlik vurgusunu yaptığının altını çizmek isterim. Bir diğer husus ise bu süreç bir pazarlık süreci değildir. Terör örgütünün İmralı’dan yapmış olduğu açıklamalara terör örgütünün bütün bileşenleriyle uyacağını ifade etmesi ile birlikte başlayan bir süreçtir. Herhangi bir şekilde örgüt ile devlet arasında bir pazarlık söz konusu değildir. Bugüne kadar da olmamıştır. Örgütün de maksimalist taleplerle gündeme gelmediğini de biliyoruz. Bunun bir pazarlık süreci olmadığı, devletin Terörsüz Türkiye’yi kurma iradesi ile birlikte terör örgütünün de kendisini fesih etme süreci ile ilgili kendisinden beklenene adımları atmaya başlaması. Henüz tamamlandığını ifade edecek noktada değiliz. Özellikle 26 Ekim açıklamasıyla yani artık Türkiye sınırları içerisinde hiçbir şekilde terör faaliyeti yapılmayacağına ilişkin açıklama ile birlikte konu yeni bir safhaya gelmiştir. Bu meselenin çok önemli olduğunu ve toplumumuzun büyük bir kesiminin de buna bu şekilde baktığının altını çizmek isterim. Burada ele alınan konular çerçevesinde müzakere süreci içerisinde çokça dile getirilen hususlardan birisi artık Türkiye’nin teröre karşı ödediği bu maliyetleri bir daha ödememesi gerektiği. Başta insani kayıplar olmak üzere on binlerce insanın öldüğü, binlerce şehidimizin olduğu ve çok ağır bedeller ödediğimiz bu süreçte Türkiye’nin 2013 yılında bazı akademisyen arkadaşlar ile yaptığımız çalışmada o zaman ki terörün maliyeti 1.3 trilyon dolardı. Alternatif maliyetleri ile birlikte. Bugün bunu güncellemek lazım. Şahsi kanaatim bunun en az iki katına çıktığıdır. Türkiye’nin bu kadar ağır bir maliyeti ödememesi konusunda hemen hemen toplantıya katılan herkesin ortak bir anlayışı olduğunu ifade etmek isterim. Bu çerçevede Terörsüz Türkiye’nin kurulması ile birlikte bunun sadece Türkiye ile kısıtlı kalmayacağıdır. Bütün bölgede de terörsüz bir iklimin oluşmasına fevkalade büyük katkı sağlayacağı konusunda anlayış birliğinin oldu" ifadelerini kullandı. Dünyadaki çatışma modelleri kıyaslandığında Türkiye’nin kısa bir süre içerisinde bu noktaya geldiğini kaydeden TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Müzakereler devam ettikçe parlamentodaki görüşmeler, dinlemeler devam ettikçe şunu gördük ki, gerçekten bu Türkiye modelidir. Dünyadaki çatışma modellerini kıyasladığımız da bizim geldiğimiz noktaya Türkiye kısa bir süre içerisinde gelmiştir. Bu konuda geçmişte ortaya konulan denemelerin de çok önemli birikim olduğunu biliyoruz. Sonuç itibariyle bu sürecin hızla ve kararlılıkla sürdürülmesi lazım. Sadece belli çevrelerin görüşünü değil, geniş toplumun görüşlerinin alınması. Bir üçüncü göze ihtiyaç yok. Bir arabulucuya ihtiyaç yok. Türkiye bunu kendi imkânlarıyla, kendi siyasi olgunluğuyla ortaya koyabilir. Türkiye modelinin en önemli bileşenlerinden, ayaklarından birisi oldu. Bir daha bir dış güce ihtiyaç duyulmaksızın süreci millet adına takip edecek bir komisyon olarak bugüne kadar geldik. Bundan sonraki süreçte çok daha dikkatli olmamız gerekir. Bizim istediğimiz kadar olmasın diye de çabalayan iç ve dış bazı unsurların bu süreci zehirlemek için sürece zarar vermek için provokasyonlar dahil her türlü çabayı ortaya koyabilmesi muhtemeldir. Buna karşı uyanık olmak gerekiyor. Toplumun bütün kesimleri dinlemiştir. Başta Şehir Ailelerimiz, Gazilerimiz olmak üzere Cumartesi Anneleri, Diyarbakır Anneleri ve Barış Anneleri gibi bu süreçte mağdur olmuş kitlelerin temsilcileri geldiler ve görüşlerini büyük bir açıklıkla ortaya koydular. Bu konuda siyasi tecrübe sahibi olan insanları da dinledik" açıklamasında bulundu. TBMM Başkanı Kurtulmuş, "Bu komisyon çalışmalarının toparlanma sürecine giriyoruz. Bundan sonraki adım da bizim en baştan söylediğimiz ‘Örgütün ben silahları bırakıyorum ve kendimi tasfiye ediyorum’ ilanıdır. Örgütün gerçekten silahlarını bıraktığının ve kendisini tasfiye ettiğinin tespit ve tescili bundan sonraki aşamanın en kritik noktasıdır. Bizim komisyon olarak üzerinde durduğumuz konu ise bundan sonraki temel görevimiz raporlamadır. Bütün arkadaşlar hazırlıklarını yapacak ve bir raporu ortaya koyacağız. TBMM’nin bu komisyonu TBMM’nin bir anayasa komisyonu, bir plan bütçe komisyonu gibi daimi bir komisyonu, yasa ile kurulmuş bir komisyon değil. TBMM’de daha önce tahammül gereği kurulan komisyonlardan birisidir. Şimdiye kadar 10 kez bu tür komisyon kurulmuş. Bu komisyon Türkiye’nin hukuk sistemine uygun bir komisyondur. Öyle olmasa bugüne kadar gelmesi mümkün olmazdı" diye konuştu. Toplantının ardından TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, medya kuruluşlarının temsilcileri ile günün anısına hatıra fotoğrafı çekildi.
İstanbul Hakan Kutlu: "Bu maçın mazereti yok" Vanspor FK Teknik Direktörü Hakan Kutlu, mağlup oldukları Sarıyer maçı sonrası, "Ne olursa olsun bu maçın mazereti yok. Bugün daha çok üretip, daha çok gol atmalıydık. Kendi içimizde değerlendireceğiz" dedi. Trendyol 1. Lig’in 13. haftasında Vanspor FK, deplasmanda karşılaştığı Sarıyer’e 2-1 mağlup oldu. Müsabakanın ardından Vanspor FK Teknik Direktörü Hakan Kutlu basın toplantısında değerlendirmelerde bulundu. Kutlu, "Bugünkü maçı en çok isteyenin ve en çok mücadele edenin kazanacağını söylemiştim. Sarıyer’i bu yüzden tebrik ediyorum. Bugün bizden daha çok istediler. 9 kişi kalmalarına rağmen bize çok az pozisyon verdiler. Bugün şanssız bir günümüzdü. Öndeki iki oyuncumuzun olmaması bizim için handikap oldu. İki tane farklı oyuncuyla oynamak zorunda kaldık. Ne olursa olsun bu maçın mazereti yok. Bugün daha çok üretip, daha çok gol atmalıydık. Kendi içimizde değerlendireceğiz" ifadelerini kullandı. Sarıyer’in hakeme yoğun tepkisi olduğunun hatırlatılması üzerine de açıklama yapan Hakan Kutlu, "Sarıyer, 9 kişi kalmalarından ötürü hakemle alakalı sıkıntı bulabilirler ama hakemin kırmızı kart pozisyonlarında sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. Hakemlik bir maç yok. Onlar adına da yok. Biraz psikolojik olarak öyle düşünmüşlerdir ama kırmızı kartları hak etmişlerdi. Ben hakemlik bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum" diyerek sözlerini tamamladı.
İstanbul Servet Çetin: "Hakem Sarıyer’in kaybetmesi için elinden geleni yaptı ama Allah izin vermedi" Sarıyer Teknik Direktörü Servet Çetin, Vanspor FK galibiyeti sonrası, "Hakem Sarıyer’in maçı kaybetmesi için elinden geleni yaptı ama Allah izin vermedi. Kazanmamıza rağmen mutsuzum, üzgünüm, hayal kırıklığı yaşıyorum" dedi. Trendyol 1. Lig’in 13. haftasında Sarıyer, 9 kişi kaldığı müsabakada evinde karşılaştığı Vanspor FK’yı 2-1 mağlup etti. Mücadelenin ardından düzenlenen basın toplantısında Sarıyer Teknik Direktörü Servet Çetin açıklamalarda bulundu. Çetin, "Çok kızgındım. Biraz daha sakinleşip gelmek istedim. 9 kişi maç kazandık, hiç mutlu değiliz. Bulunduğumuz konumu da biliyorsunuz. Ben şunu rica ediyorum; bu maçın yetkililer tarafından başından sonuna kadar incelenmesini istiyorum. 15 dakika maçı uzattı, ne oldu da bu kadar uzattı? Zaten kadromuz dar. Eksik kadromuza rağmen iki tane değerli oyuncumuzu kırmızı kartla atıyor. Kaç tane geçişte pozisyon yakaladık, rakibe niye vermiyorsun kartları? Hakem Sarıyer’in maçı kaybetmesi için elinden geleni yaptı ama Allah izin vermedi. Kazanmamıza rağmen mutsuzum, üzgünüm, hayal kırıklığı yaşıyorum. Bu kadar olaylar olmuş, bu kadar problemler ortaya çıkmışken bile bu kadar kötü bir maç yönetmek nasıl oluyor? İnsan biraz dikkat eder, biraz çekidüzen verir. Böyle mi maç yönetilir? İstiyorsanız sahaya çıkmayalım. Geriliyoruz orada, sinir hastası olacağız. Çok da hakem konuşmak istemiyorum. Futbolcularımın da hakkını yemeyeyim. Bugün bulunduğumuz konum itibariyle öz güvenimiz eksikti ama maçı ilk yarı 3-0, 4-0 bile yapabilirdik. 10 kişi başladık ikinci yarıya. Hakem sağ olsun yine devreye girdi, penaltı verip beraberliği sağladı. Herkese var da bize niye penaltı yok. Bulunduğumuz konum da rahat değil. Bizim için 1 puan bile çok önemliyken hakemlerin böyle maç yönetmesi bizi çok üzüyor. Kesinlikle bunun arkasında art niyet arıyorum. O yüzden bu maç incelensin. Oyuncularımın emeklerine sağlık. Allah onların emeklerini hakemlere karşı zayi etmedi" diye konuştu.
Kastamonu Çocuğuyla birlikte kaybolan kadının annesi: "Kızım beni duyuyorsan evine dön" Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde, çocuğuyla birlikte kayıp olarak aranan kadının annesi, "Kızım beni duyuyorsan evine dön, torunumu çok özledim" dedi. Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde 2 Kasım Pazar günü evlerinden ayrıldıktan sonra bir daha haber alınamayan 43 yaşındaki Huriye Helvacı ve 5 yaşındaki oğlu Osman Helvacı’yı bulmak için başlatılan arama çalışmaları aralıksız sürüyor. Son telefon sinyalinin alındığı bölgede çalışmalar sürerken, Huriye Helvacı’nın annesi Ayşe Hıra ve ablası Ayşe Çalık konuştu. Ayşe Hıra, kızıyla damadının 2 Kasım sabahı küçük bir tartışma yaşadığı, ondan sonra kızının nereye gideceğini söylemeden oğluyla birlikte evden ayrıldığını ifade etti. "Kızımı görün duyan ne olur haber versinler" Kızına çağrıda bulunan Ayşe Hıra, "Kızımın bir an önce gelmesini istiyorum. Damadım var. Ben onun yanında kışın duruyorum, yazın köyüme gidiyorum. Burada kapıdan çıkarken kızımı uğurladım. ’Kızıma nereye gidiyorsun’ dedim, bana cevap vermedi. Çantasını ve Osman’ı alıp gitti. Sabahl çocuk buradaki suyu alıyor, ’o suyu içme, o suyu ben içiyorum dedi. Damadım da kıza bağırdı. Bunu biliyorum. Kızım beni duyuyorsan evine dön, torunumu çok özledim. Osman’ım yok, bir şey içemiyorum, yatamıyorum, uyuyamıyorum. Osman benim elimde büyüdü, doğduğundan beri benim yanımda. 5 senedir yanındayım. Kızımı gören duyan varsa ne olur haber versinler" dedi. "Kardeşimle Pazar günü öğle saatlerinde konuştum, bana hiçbir şey anlatmadı" Kayıp Huriye Helvacı’nın ablası Ayşe Çalık ise, "Ben İstanbul’da yaşıyorum. Pazar günü saat 13.00 sıralarında kardeşimle görüştüm. Benden 10 dakika sonra evden çıkmış. Pazartesi günü de saat 16.00’da beni aradı’ kardeşin kayıp ulaşamıyorum’ dedi. Pazartesi akşam da otobüse bindim, geldim. Telefonla konuşmamızın sebebi ise, İstanbul’da kardeşim mantar toplayıp getirmişti, ben de sosyal medyada durum yaptım. O arada kardeşim durumu görüp aramış, benimle sohbet etti. ’Mantarı parayla mı aldın’ diye sordu. ’Kardeşin toplamış, akşam o getirdi, biz de yapıp yiyeceğiz’ dedim. Sonra yeğenim Osman ile konuştuk, ’Teyze nasılsın, teyze köye gelecek misin’ diye sordu. Yanlış bir şey sezmedim. Kardeşim bir yere gideceğinden bahsetmedi, anneme de evden çıkarken cevap vermemiş. Kapıdan çıkarken annem, ’kızım nereye gidiyorsun’ diye sormuş, ’akşam erken gel, eşin gelmeyecek, geç gelecek sen nereye gidiyorsun’ demiş. Anneme de cevap vermemiş, çıkışta da komşu görmüş, o da seslenmiş, ’Huriye nereye gidiyorsun’ diye sormuş, ona da cevap vermemiş" diye konuştu. "Kardeşimin kaçtığını düşünmüyorum" Kardeşinin eşiyle herhangi bir ailevi sorunun olduğuna dair bir bilgisinin olmadığını söyleyen Ayşe Çalık, "Kardeşimin kaçtığını düşünmüyorum. Yani kaçan insan evde para var, parayı götürür değil mi? Para evde duruyor, ne çamaşır almış ne kıyafet almış. Sadece telefonu ile sırt çantasına bir su, bir de cüzdanını almış. Üzerinde de fazla para olduğunu düşünmüyorum. Çünkü fazla para tutmaz yanında, parayı bulursa gider harcar. Daha önce de buna benzer bir kaybolduğuna dair olay olmadı. Kızı 16 yaşında, biraz atışmalar oluyor ama kızı yatılı okuyor ama her evde olan basit şeyler. Hani bir iş buyurunca o da yapmıyordu, bu sefer azalıyordu. Bildiğim kadarıyla biz de köye geldiğimizde denk geliyorduk. Bildiğim kadarıyla eşiyle arası da iyiydi. Benim şahit olduğum bir durum yok" diye konuştu. "Ben kardeşimin kaçtığını düşünmüyorum" Sabah eşiyle ufak bir tartışması olduğunu öğrendiğini belirten Ayşe Çalık, "Osman suyu annesinin şişesinden içmiş. O da demiş ki ’benim şişeden su içme, kendi şişenden suyu iç.’ Eşi de ona bağırmış, ’niye çocuğa bağırıyorsun, bırak içsin’ demiş. Ben kaçtığını düşünmüyorum. O gün yine gezme amaçlı çıktı. Eve geri dönecekti veya yolu da sormuş zaten. Kaçan kimse niye geri dönsün, yolu sorsun? Emeği geçen herkesten Allah razı olsun, devletimiz yanımızda. Gören, duyan varsa lütfen haber versin. Kaçırıldı mı, bir yerde tutuluyor mu? Kardeşimin kaybolduğu gün aracına alan kişi, annemin teyzesinin oğlu. Yolda görmüş, aracına almış, ’ben tanımıyorum, ben hiç arkama dönüp bakmadım’ dedi. Ondan sonra onun olduğunu öğrendiğini söyledi. Arabayla bıraktığını da görenler varmış" şeklinde konuştu. Öte yandan, arama çalışmaları, Huriye Helvacı’nın annesinin köyü olan Yaşarlı köyünde sürdürülüyor.