GÜNDEM - 04 Ağustos 2025 Pazartesi 14:19

Ağaçlara adanmış ömür: 32 senede binlerce fidan dikti

A
A
A

Kastamonu’da emekli olduktan sonra baba ocağına dönüş yapan vatandaş, 32 yılda binlerce fidanı çorak araziyle buluşturdu.

1993 yılında bomba imha uzmanı olarak polis memurluğundan emekli olan Şaban Meşeoğlu, Kastamonu’nun İhsangazi’nin Enbiya köyündeki baba ocağına yerleşti. Emeklilik yıllarında babasından kalan çorak araziye fidan dikmeye başlayan 73 yaşındaki Şaban Meşeoğlu, ayrıca köylerinden geçen dere yatağının kenarına da kavak ve binlerce fidan dikti. 32 yıllık emeklilik hayatında 30 dekardan fazla alanı ağaçlandıran Şaban Meşeoğlu, binlerce çam ve meyve ağacı yetiştirdi. Satın aldığı arazileri de çam ve meyve ağaçları dikerek yeşillendiren Meşeoğlu’nun diktiği binlerce fidan sayesinde hem köyünün çevresi hem de çorak araziler yeşillendi.

Ağaçlara adanmış ömür: 32 senede binlerce fidan dikti

Köyünün yakınından geçen çay kenarına yaptığı fidan dikiminin usulsüz olduğu gerekçesiyle 2019 yılında hakkında dava açılan ve yapılan yargılama sonucunda beraat eden Şaban Meşeoğlu, son yıllarda yaşanan kuraklık sebebiyle çay kenarına diktiği kavak ağaçlarının kuruduğunu ifade etti.

"Diktiğim fidanların sayısını bilemiyorum"

Emekli olduktan sonra İl Tarım ve Orman Müdürlüğünden aldığı 20 tane ceviz fidanıyla ağaç dikmeye başladığını ifade eden Şaban Meşeoğlu, "Aldığım fidanların 14 tanesini tarlanın kenarlarına diktim, 6 tanesini de başka bir tarlaya diktim. Şimdi kocaman oldular. Yanlarına da çeşitli meyve ağaçları diktim. Burasını Fidanlık yaptım ve Yunus Emre Fidanlığı diye de isim koydum. Bunu da rahmetli ağabeyim Hasan Meşeoğlu adına yaptım. Rahmetli babamın okuması yazması olmadığı halde bu toprakları bize bıraktı. Ben de bu topraklara sahip olamadığım endişesinde bulundum. Bu yüzden çayın kıyısına dolgu yaptım. Oraları çimlendirdim, nemlendirdim. 500’e yakın kavak diktim, bir sürü meyve fidanı ve çam ağaçları diktim. Buralarda hiçbir şey yoktu, çay akıyordu. Yukarıdan gelen sularla diktiklerim zamanla çimlendi. Buraları ağaçlandırdım. Ne kadar fidan diktim, sayısını bilemiyorum. 5 bin tane dikmişimdir. Hayvanlar diktiğim bazı fidanları yiyerek kurutuyor. Ben de bu kuruyan fidanların yerine yeniden fidan dikiyordum" dedi.

"Ben 32 yılımı buraya verdim"

Çay kenarına fidan diktiği için yargılandığını belirten Meşeoğlu, "2019 yılında da beni mahkemeye verdiler, ’sen çayın kenarına fidan dikemezsin’ dediler. Yargılama sonunda beraat ettim. ‘Elinde bir fidan var ise, kıyamet de kopsa dik’ hadisi şerifini mahkemede hatırlattım ve bu sözün o mahkeme kayıtlarına geçmesi beni çok mutlu etti. Buraları ormanlık haline getirdim ama şimdi susuzluktan, bakımsızlıktan, kuraklıktan perişan haldeler. Bazıları kurumuş. Şimdi çayın kenarındaki fidanlığa gitmeyi yasakladılar. Ben de üzülüyorum. Emek kutsaldır. Emeksiz hiçbir şey olmaz, emek vermedik, bak sulamadık kavaklar kurudu. Ben 32 yılımı buraya verdim, 32 yıldır fidan dikiyorum" diye konuştu.

Ağaçlara adanmış ömür: 32 senede binlerce fidan dikti

Çam ağaçlarını sevdiğini ve bu yüzden tapulu arazisine de bu ağaçlardan diktiğini ifade eden Şaban Meşeoğlu, "Tapusuz araziye hiçbir şey dikmemeyi 30 yıl sonra öğrendim. Çünkü diktiğin zaman ceza alıyorsun, ben de şimdi hep tapulu tarlamın etrafına dikiyorum. Üretim olmazsa ne olur, nefes alamazsın. ’Tarlana niye meyve dikmiyorsun’ diyorlar, meyveyi 4 kişi yer ama o çamdan çıkan oksijeni, bütün dünya, Kastamonu, bütün İhsangazi alır" şeklinde konuştu.

"Tek başına, insan gücüyle buraları yeşillendirdi"

Şaban Meşeoğlu’nun ağaçlar için gösterdiği çabanın kendisini çok etkilediğini belirten Necmettin Türk ise, "Mühendislik çapında ve iş makineleri ile yapılan 40-50 yıllık bir belgesel izledim. O programdan sonra ben de emekli Şaban amcamızın yaptıklarının tanıtılması ya da belgeseli haline getirilmesi için yönlendirmede bulundu. Tamamen çayın kıyı kenarında, kıyı taşlarıyla yaklaşık 30 dönümlük bir yere set oluşturdu. Traktör lastikleri ya da şehir merkezinde bulabildiği lastiklerle, beton dökerek setler yaptı. Suyun akıntısına gelen taşların, toprakların birikimi sonucunda buralara fidan dikerek yaklaşık 26 dönüm alanı 30 yılın üzerinde bir sürede fidanlık alana çevirdi. Buraları fidanlık haline getirdi. Binlerce fidan dikti, bu sayede kıyı erozyonunun da önüne geçilmiş oldu. Canlılar da faydalanır hale geldi. Doğaya bakarsanız canlanır, yaşam döngüsü gelişir. Tamamen kum olan dere kenarını orman vasfına çevirdi. Ben daha önce buna benzer hikayeleri belgesel filmlerinde görmüştüm. Benim de dikkatimi çekti. 30 yıllık emeklilik hayatında tek başına, insan gücüyle buraları yeşillendirdi. Bu Avrupa ülkelerinde mühendislik çapında ya da iş makineleriyle yapılabiliyor. Bu kolay bir şey değil. Kendisine teşekkür ediyoruz" şeklinde konuştu.

Ağaçlara adanmış ömür: 32 senede binlerce fidan dikti

Vedat Yunus İkizoğlu - Yasin Ciğerci

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Trabzon "Neden olmasın" dedi, 45 yaşında üniversite hayaline kavuştu Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde eğitim gören 45 yaşındaki Gönül İnan, yıllar boyunca içinde büyüttüğü üniversite hayalini ertelemesine rağmen vazgeçmedi. 3 çocuk annesi İnan, 45 yaşında girdiği sınavı kazanarak üniversite sıralarındaki yerini aldı. Trabzon’da yaşayan 3 çocuk annesi 45 yaşındaki Gönül İnan, bir arkadaşının "Neden olmasın" sözüyle cesaret buldu. Bu teşvikle üniversite sınavına girmeye karar veren İnan, zorlu hazırlık sürecini ev ve çocuk sorumluluklarıyla birlikte yürüttü. "Kadın isterse her yaşta başarır" sözünü yaşayarak gösteren Gönül İnan, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazandı. Birinci sınıfta eğitime başlayan Gönül İnan, genç arkadaşlarıyla aynı sırayı paylaşmaya başladı. Derslere olan ilgisi, disiplini ve kararlılığı takdir toplayan İnan, yarım kalan hayalini tamamlayarak pek çok kadına umut oldu. Yıllarca çocuklarının okul heyecanını yaşayan Gönül İnan, şimdi kendi sınav stresini, ders telaşını ve başarı sevincini yaşıyor. "Çocuklarım çok büyük destekçim oldu" Çocuklarından birinin Ankara’da psikoloji, diğerinin Samsun’da makine mühendisliği en küçük çocuğunun ise ilkokulda eğitimine devam ettiğini belirten Gönül İnan, "Televizyonda yaşı büyük hanımların bir girişimde bulundukları gördüğüm zaman hayranlık duyuyordum. Tekrar üniversite sınavlarına girmeme vesile olan aslında arkadaşım Gülcan. Deneyelim bence yapabiliriz dedi. Bende çok ümitle olmayarak deneyelim dedim. Sonuçlar açıklandığında kazandığımı gördüm. Asıl hedefim aslında Almanca öğretmenliğiydi. Almanya geçmişim olduğu için bir şeyler başarırım diye düşündüm. Maalesef Trabzon’da Almanca öğretmenliğine dair bir bölüm olmadığı için İngilizce’yi tercih ettim. Bir baktım ki sıradayım. Nasip oldu şu anda İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyorum. Çocuklarım çok büyük destekçim oldu. Kızım Ankara’da psikoloji okuyor, oğlum Samsun’da makine mühendisliği okuyor. Onlarla istişare ediyorum. Aslında onlar biraz benim velim gibi oldular. Kayıt işlerini hep kızım yaptı. Normalde veliler çocuklarını kaydeder bizde ters oldu. Artık üniversite hayatından bahsediyoruz. Vizyonu açık gençlerle tanışmak benim için çok güzel bir duygu. Hep çok saygılılar. Güzel anlaşıyoruz, ben hepsini ayrı ayrı seviyorum. Çocuklarım uzakta olduğu için hepsini evladım yerine koydum. Onların da beni sevdiğini görüyorum" dedi. "Her sabah okula gelirken mutlu oluyorum" Sınıf arkadaşlarının motive edici cümleler kurduğunu kaydeden İnan, "İlk sınıfa girdiğim an biraz sessizdim analiz ettim ama sonra günler geçtikçe baktım gençlerde benim için ‘Bu yaştan sonra nereden geldi’ şeklinde bakmadılar. Bir ara ümitsizliğe kapıldım; ’Acaba yapabilecek miyim?’ ’Her şeyi unuttum tekrar baştan hatırlayamıyorum’ gibi baktım motive edici cümleler kurdular. ’Olur mu abla devam et iyi gidiyorsun’ şeklinde bu bana çok iyi geldi. Benim de çocuklarım uzakta olduğu için empati yapıyorum. Bir anne olarak düşünüyorum. Her zaman bir sıkıntınız olduğunda beni arayabilirsiniz diyorum. Öğrenmenin ve eğitimin yaşı yoktur. Hiçbir zaman geç değil. Ev hanımlarına sesleniyorum tabii ki evi toparlamak düzeltmek güzel şey ama her gün aynı iş aynı hiç kimse madalya takmıyor. Bu işler bitmiyor, kendi kültürünüzü geliştirin. Mutlu olduğunuz şeyleri yapın. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır derler en azından çabalıyorum. Henüz bir plan yapmadım ama tercümanlık veya öğretmenlik yapabilirim. Her sabah okula gelirken mutlu oluyorum. Benim için bu bile yeterli" şeklinde konuştu. "İyi ki benim annem" Gönül İnan’ın Ankara’da Psikoloji eğitimi gören kızı Cemre İnan ise "Çok gururlu ve mutluyum. İyi ki benim annem. Başaracağını biliyordum. Güveniyordum o yüzden şaşırmadım. Her zaman yanında bulunacağım. Sınıf arkadaşları ile diyaloglarına şahit oldum. Bu beni çok mutlu etti. Hepsi çok değerli ve kıymetli insanlar. İyi ki annemin yanındalar. Aynı sınıfta annemle eğitim görseydik eğlenceli olabilirdi" diye konuştu. "Yaşının büyük olması onu bizden hiçbir şekilde ayırmıyor" Gönül İnan’ın sınıf arkadaşı Arda Akgün de, "Bu kadar genç öğrencinin arasında bizim iki katımız yaşa sahip bir öğrencinin olması elbette alışagelmiş bir durum değil. Hepimiz bu duruma şaşırmıştık ancak Gönül ablanın bize olan tutumu, bize yaptığı ablalık görevi gerçekten bizim için çok değerli. Kendisi tüm sınıf tarafından sevilen çok önemli bir insan. Kendisini çok seviyoruz. Derslerde de çok aktif. Buraya bir öğrenci bilincinde gelmiş. Yaşının büyük olması onu bizden hiçbir şekilde ayırmıyor. Öğrenme hırsı bizimki gibi kendisini çok taktir ediyorum" ifadelerini kullandı.
Samsun Dünya halıları bu koleksiyonda Samsun’da görev yapan bir öğretmen, 25 farklı ülkeden topladığı 150 duvar halısından oluşan koleksiyonuyla dikkat çekiyor. Müzik öğretmeni olarak görev yapan Seçkin Esen (55), şimdiye kadar edindiği kazanımını farklı bir amaç uğrunda kullanıyor. Dünyanın birçok kıtasına giderek kültürel değeri olan duvar halılarını toplayan Esen, 25 farklı ülkeden onlarca halı satın aldı. Halıları koleksiyon hâline getiren Seçkin Esen, yurt içi ve yurt dışından topladığı 150 halıdan 40’ına hikâye yazarak proje oluşturdu. Geçen yıl 120 halısını Mersin’de sergileyen Esen, koleksiyonuna dünyadan birçok halı daha ekledi. Esen ayrıca göz bebeği olarak gördüğü halıların satılık olmadığını ancak sürekli olarak koleksiyonunu genişlettiğini sözlerine ekledi. Müzik Öğretmeni Seçkin Esen, "Koleksiyonumuzu imkânlar dâhilinde genişletmeye çalıştık. Yine yurt dışından bulduk, yurt içinden bulduk, yurt dışından gelenleri bulduk ve koleksiyonumuz genişledi. 25 tane daha koleksiyonumuza halı kattık. 150’ye yakın halımız var. Çok değerli duvar halılarımız mevcut. Bu halıları ülkemize yakışan bir şekilde sergiye çıkaracağız. Koleksiyonu gelecek kuşaklara aktarılacak bir miras olarak değerlendiriyoruz. Yani bir araba olsa, ev olsa, tarla olsa değer verebiliriz. Bizim için ülkemizde böyle bir çeşitliliğin olması, böyle bir koleksiyonun olması her şeyden daha değerli" dedi. "Japonya’dan Almanya’ya, Çin’den İspanya’ya birçok ülkenin halısı bu koleksiyonda" Doğudan başlayarak birçok kıtadan o yöreye ait duvar halılarını topladığını dile getiren Esen, "Halı koleksiyonuna doğudan başladık biz. Öncelikle Türk cumhuriyetlerinden, Çin’den, Japonya’dan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan oralardan duvar halıları aldık. Daha sonra İran, Irak kısmından aldık. Savaştan önce gittiğimizde Ukrayna’dan aldık. İtalya’dan var, İspanya’dan var, Hindistan’dan var, Almanya’dan var. Yaklaşık 25 ülkeden halı topladık. Koleksiyondaki halılarda değişik güzellikte ve ender olan halılar var. Türkmenistan’dan ipek dokuma halılar ender halılardır. Bizi bilenler çeşitli ülkelerden önce halının fotoğrafını atıyor. Kriterlerimize uyuyor mu, ender mi bunlara bakıp sonra da gidip alıyoruz" diye konuştu. "Koleksiyondaki tüm halılar benim göz bebeğim" Tüm halılarını göz bebeği olarak gördüğünü de sözlerine ekleyen Esen, "Tüm halılar benim göz bebeğim. Oğlum da tüm bu eserlere, mirasıma sahip çıkacak" dedi. Gaziantep Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nda lisans, İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde de yüksek lisans yapan Seçkin Esen, en büyük hobisinin duvar halılarını izlemek olduğunu sözlerine ekledi.