ÇEVRE - 04 Eylül 2025 Perşembe 15:50

Prof. Dr. Küçük: "Türkiye, orman yangınlarına müdahalede Avrupa’da birinci sıradadır"

A
A
A
Prof. Dr. Küçük: "Türkiye, orman yangınlarına müdahalede Avrupa’da birinci sıradadır"

Kastamonu’da çıkan orman yangınlarının ardından açıklamalarda bulunan Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Küçük, Türkiye’nin orman yangınına müdahalede, 12 dakika süreyle Avrupa’da ilk sırada yer aldığını belirterek, "Meteorolojik şartlar sebebiyle daha önce yangın beklemediğimiz Batı Karadeniz gibi coğrafyalarda da önemli orman yangınlarına şahitlik edeceğiz" dedi.


Kastamonu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Küçük, Karabük ve Kastamonu’da çıkan ve üç gün süren orman yangınlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Yangın bölgesinde incelemelerde de bulunan Prof. Dr. Küçük, Kastamonu Üniversitesi’nin ormancılık ve tabiat turizmi alanında ihtisaslaştığını ve orman yangınlarına yönelik çalışmalar yürüttüklerini dile getirdi. Artık iklim değişikliği sebebiyle Batı Karadeniz’de de büyük orman yangınlarının görüldüğüne dikkat çeken Küçük, Türkiye’nin ormanlarla yangında büyük bir başarı gösterdiğini dile getirdi.



"Batı Karadeniz’in batı kısımlarında son 2-3 ay içerisinde büyük yangınları gördük"


Türkiye’nin bu yıl çok sayıda orman yangınıyla mücadelede ettiğini söyleyen Küçük, "Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi de özellikle son birkaç yıl içerisinde meteorolojik parametreleri de görülen yüksek değerler. Özellikle sıcaklığın 30 ila 40 derecede seyretmesi, nispi nemin de son 12 ay içerisinde belli periyotlarda yüzde 20’nin altına kadar inmesi ve şiddetli rüzgarların görülmesidir. Bunlar bir araya geldiğinde Ege, Akdeniz, Marmara Bölgesi hatta Batı Karadeniz’in batı kısımlarında son 2-3 ay içerisinde büyük yangınları gördük. Meteorolojik şartlar böyle devam ettiği sürece biz buna ‘yeni normal’ diyoruz. Artık böyle meteorolojik şartlar sebebiyle daha önce yangın beklemediğimiz Batı Karadeniz gibi coğrafyalarda da önemli orman yangınlarına şahitlik edeceğiz" dedi.


Kastamonu Üniversitesi’nin orman yangınlarıyla ilgili Orman Genel Müdürlüğüyle birlikte çalışma içerisinde bulunduklarını belirten Küçük, "Sadece üniversitemizin Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından orman yangınlarıyla desteklenen projeler bulunmuyor. İhtisaslaşma bütçesi kapsamında da orman yangınlarıyla ilgili desteklenen projelerimiz var. Bunun yanında Orman Genel Müdürlüğüyle beraber ortak yapılan çalıştaylar da önemli aktif roller aldık. En son bu yıl içerisinde yapılan 4. Tarım ve Orman Şurası’nda yine üniversitemiz ön plana çıktı. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin orman yangınlarıyla mücadelesinde yenilikçi stratejiler noktasında önemli kararlar alındı ve önemli katkılar sağlandı" diye konuştu.



"Orman yangınları stratejik planı noktasında yeni bir aşamaya geçmeye ihtiyacımız var"


Orman yangınlarının ilkbahar ve sonbaharda da görülmeye başlandığına dikkat çeken Prof. Dr. Küçük, "Türkiye’de her yıl yaz aylarında yaşadığımız orman yangınlarını artık yaz ayından çıkardık, ilkbahar, hatta sonbaharda da görebiliyoruz. Yangın sezonu kavramı sadece yaz aylarına denk gelen bir sezon olmaktan çıktı. Dolayısıyla artık orman yangınları stratejik planı noktasında yeni bir aşamaya geçmeye ihtiyacımız var. Özellikle iklim değişikliğini merkeze alan, özellikle orman yangınlarına dirençli orman kurma projesi çalışmaları çok yoğun bir şekilde genel müdürlüğümüzde devam ediyor. Bu konuda da yine üniversite olarak iş birliği içerisinde projelerde yer alıyoruz. Üniversitemizin bu kapsamda Batı Karadeniz özelinde iklim modellerini esas alan çalışmaları da söz konusu. Birlikte yaptığımız çalışmaları daha geniş platformlara yayarak başta orman yangınlarının merkeze alıp değişik alanlarda da bu konuda Orman Genel Müdürlüğümüzle devam eden çalışmaları daha da artırmak, daha geniş yelpazeye yaymayı da arzu ediyoruz" şeklinde konuştu.



"Türkiye, orman yangınlarına müdahalede Avrupa’da birinci sıradadır"


Türkiye’de 776 yangın gözetleme kulesinin olduğunu belirten Küçük, kulelerden alınan verilerin önemine vurgu yaparak, "Bu veriler Türkiye’yi orman yangınlarına müdahalede Avrupa’da en erken müdahaleden ülke konumunda birinci sıraya yerleştirmektedir. Diğer taraftan orman yangını çıktıktan sonra yangın arazözlerinin, araçların ve ilk müdahale ekiplerinin su ihmal araçlarının yangına hızlı bir şekilde müdahale ulaşabilmesi için yangın emniyet yol ve şeritlerinden faydalanmamız gerekiyor. Bu manada da Orman Genel Müdürlüğünün ciddi manada yangın, emniyet yol ağının bulunduğunu söylememiz gerekiyor. Ama bazı kırıklığı arazilerde bu noktada yeni yangın, emniyet, yol ve şeritlerine ihtiyaç olduğunda ifade etmekte fayda var. Helikopterlerin su ikmali yapması gerekiyor. Arazözlerin su ikmali yapması gerekiyor ve her noktada su ihtiyacını giderebilecek olduğu su kaynaklarının bulunmadığı coğrafyalar var. Orman Genel Müdürlüğümüz bu noktada da yangına hassas bölgelerden başlamak üzere 4 bin 700’ün üzerinde yangın göleti ve havuzu inşa ederek, çıkan bir yangına ortalama 5 dakika içerisinde su ikmali yapabilecek noktalarda su kaynaklarını tesis etmiş bulunmaktadırlar. Bir bölgede yangının çıkabileceğini tahmin eden meteorolojik erken uyarı sistemleri kurulmuş ve bu sistemler kullanılmaktadır. Bu sistemlere göre de bir bölgenin yangına olan hassasiyetini, yangın riskini biz, birkaç gün önceden tahmin edebiliyoruz ve ekiplerimizi o bölgelere konuşlandırabiliyoruz. Böyle bir sisteme de sahibiz" ifadelerini kullandı.



"Türkiye’de, 140 helikopter ve uçak bulunuyor"


Türkiye’nin orman yangınlarıyla mücadelede önemli bir filoya sahip olduğunu kaydeden Küçük, "Türkiye yangın gözetlemede İHA teknolojisini kullanan ikinci ülke olarak kayıtlara geçmiştir. Yeni nesil teknolojileri de orman yangınlarıyla mücadelede kullanan bir ülkeyiz. Hem uçak, hem helikopter noktasında. Bu yüzden bu ekstrem hava şartlarının dışında Türkiye, ihtiyacının daha üzerinde bir hava filosuna sahip. Şu anda Türkiye’de, 140 helikopter ve uçak bulunuyor. Bu önemli bir rakamdır. Yüzde 60’ı orman yangınlarına karşı hassas bir alanda bulunduğunu gözetirsek, bu da 13 milyon hektar alana tekabül eder. Böyle bir alanda hava gücü noktasına bakıldığında ihtiyacı karşılayacak bir hava gücüne sahip olduğumuzu ifade eder. Ayrıca kara gücü olarak bakıldığında arazözler, ilk müdahale araçları noktasında çok ciddi bir filoya sahibiz ve orman yangınlarına mücadelede entegre mücadele yöntemi dediğimiz hem karadan hem de havadan müdahalelerle beraber büyük yangınların operasyonel olarak yönetme gücüne sahibiz. Bu ileri bir teknolojiyle de aslında gerçekleştiriliyor. Yangın araçlarını gören, yangın araçlarını yöneten, yangın yönetim sistemi sayesinde her bir yangına müdahale eden aracın konumunu, yangına olan mesafesini, o yangına kaç aracın müdahale ettiğini, en yakın noktada bulunan araçların, o yangına sevkiyatını yönetebilen, idare edebilen yapay zekayla donatılmış akıllı sisteme sahip yangın yönetim sistemi kullanıyoruz. Dolayısıyla yangınlarla mücadele kapasitesini değerlendirdiğimizde gerek teknolojik, gerek altyapı, gerek ulusal kapasite, gerekse kullanılan ekipmanlar noktasında dünyada kullanılan yöntemlerin, tekniklerin tamamı ülkemizde eksiksiz bir şekilde uygulanmaktadır.


Büyük yangınların sadece Türkiye’de değil, Avrupa’nın ve dünyanın yangına hassas bölgelerinde de etkili olduğunu kaydeden Küçük, "Kanada’da da devam eden yangınlar bu yıl itibariyle 6 milyon hektarı geçti. 1-2 yıl öncesinde Amerika’da çıkan yangınlar, hatta bu yıl kış döneminde yine Amerika’da çıkan yangınlarda milyarlarca dolar zarara sebep oldu. 2019 yılında Avustralya’da çıkan yangında 12 milyon hektar alanın yanmasına sebep oldu. 2 sene önce Kanada’da 18 milyon hektar civarında alanın yanmasına sebep olan yangınlar 3-4 ay sürdü. 1-2 haftada büyük yangınların kontrol altına alınmasını beklemek hakikaten mümkün değil. Bu ihtimal de değil. Türkiye’de tarihe geçmiş en büyük yangınlara bakıldığında 2021 yılında Antalya’da Manavgat yangınını görürüz ve bu yangında yaklaşık 2 hafta süre zarfında kontrol altına alındı. Yangınlara bakıldığında bir haftayı geçen yangınların olmadığını görürüz. Dolayısıyla sahip olduğu kurumsal kapasite, organizasyon yapısı, nörolojik altyapı, kullanılan ekip ve ekipmanlar ile sahada uygulanan yangın söndürme metotları, mücadele metotları, dünyada uygulanan metotlarla birebir ve en son gelişmiş metotlarla birebir aynısıdır. Bu noktada kurumsal kapasite, etkin ve çok güçlü bir şekilde kullanmaktadır" dedi.



Prof. Dr. Küçük: "Türkiye, orman yangınlarına müdahalede Avrupa’da birinci sıradadır"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Bıçaklı cinayetin zanlısı kendini böyle savundu; "3 kişi bana saldırdı, yoksa ben ölecektim" Zonguldak’ta aralarında çıkan küfürlü konuşma tartışmasının kavgaya dönüşmesi üzerine Serkan Akdal’ın hayatını kaybettiği bıçaklı olayın şüphelisi Murat Dereli, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Dereli, adliye önünde gazetecilere, üç kişinin kendisine saldırdığını ve kendisini savunmak amacıyla bıçak kullandığını söyledi. Olayla ilgili yürütülen soruşturmada, taraflar arasında alacak verecek meselesi bulunduğu, olay öncesinde tartışma yaşandığı ve karşılıklı küfürleşme olduğu öne sürüldü. Şüpheli Murat Dereli’nin (44), Serkan Akdal (44) tarafından aşağılandığı öne sürüldü. Zonguldak Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği tarafından Dereli’nin emniyetteki sorgusu tamamlandı. Gazetecilere, "Yoksa ben ölecektim" dedi "Kasten Öldürme" suçlamasıyla sabah saatlerinde geniş güvenlik önlemleri altında Zonguldak Adliyesi’ne getirilen Dereli, gazetecilerin sorusu üzerine "3 kişi saldırdılar, kendimi savunmak için vurdum. Yoksa ben ölecektim" dedi. Şüphelinin adliyedeki işlemleri sürüyor. Dereli’nin, 2004 yılında eniştesini öldürdüğü gerekçesiyle hapis cezası aldığı, 2012 yılında cezasını tamamlayarak serbest kaldığı öğrenildi. Anavatan Partisi’nin ilçe başkanlığını yapmış Ayrıca Murat Dereli’nin geçmişte Anavatan Partisi’nde Zonguldak Merkez İlçe Başkanlığı görevinde bulunduğu, yakın dönemde ise farklı bir siyasi parti adına il başkanlığı görevine getirildiğini duyurduğu sosyal medya paylaşımlarının bulunduğu belirlendi. Olay Olay, akşam saatlerinde Zonguldak Valiliği önünde meydana geldi. Serkan Akdal (44) ile Murat Dereli (44) arasında çıkan tartışma kısa sürede kavgaya dönüştü. Yaşanan olayda Murat Dereli’nin bıçak kullandığı, Serkan Akdal’ın vücudunun çeşitli yerlerinden ağır yaralandığı tespit edildi. İhbar üzerine olay yerine sağlık ekipleri sevk edildi. Ağır yaralı olarak Atatürk Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Serkan Akdal, hastanede yapılan müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi. Olayın ardından kaçan Murat Dereli, Yayla Mahallesi’nde saklandığı ağaçlık alanda kısa sürede yakalanarak gözaltına alındı. Olayla ilgili adli soruşturma devam ediyor.
Kayseri Başkan Büyükkılıç’tan genç girişimcilere tam destek Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde düzenlenen Kayseri Girişimcilik Zirvesi’nde gençlerle bir araya geldi. Başkan Büyükkılıç, Kayseri’yi girişimciliğin merkezi haline gelmiş bir şehir olarak tanımlayarak, girişimci gençlere tam destek verdi. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde Girişimci ve Yöneticiler Derneği tarafından hayata geçirilen ‘Girişimci Kütüphanesi’ projesi kapsamında düzenlenen Kayseri Girişimcilik Zirvesi’ne katıldı. İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen programa, Başkan Büyükkılıç’ın yanı sıra Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, AK Parti İl Başkanı Hüseyin Okandan, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Taner Beyoğlu, Girişimci ve Yöneticiler Derneği Başkanı İbrahim Anıl Taşdemir, İl Kültür ve Turizm Müdürü Şükrü Dursun ile çok sayıda davetli ve genç girişimci katıldı. Zirvede, geleceğe umutla bakan gençlerle buluşan Başkan Büyükkılıç, girişimcilik kültürünün yaygınlaşmasının önemine dikkat çekti. Programda konuşan Başkan Büyükkılıç, anlamlı ve önemli olarak nitelendirdiği bu zirveyi düzenleyen Girişimci ve Yöneticiler Derneği’ne teşekkür ederek, "Bu güzel organizasyonlara fırsat veren sayın bakanımıza da selamlarımızı, saygılarımızı iletiyorum" dedi. Büyükkılıç, Kayserililere hizmetleri ile layık olmaya çalıştıklarını ifade ederek, "Bize her zamanki yapıcı yaklaşımı bulunan sayın bakanımız ve çok değerli genel müdürümüze de bu iş birliğini sağlayıp, bu kütüphanemizin içini şenlendirip Kayseri’mize böyle güzel bir hizmeti kazandırdıkları için ayrıca teşekkür ediyorum" diye konuştu. "Kütüphaneler şehri" Büyükşehir Belediyesi olarak kütüphaneler şehri söylemini hayata geçirdiklerine vurgu yapan Başkan Büyükkılıç, "15’inci kütüphanemiz. Kayseri Büyükşehir Belediyesi olarak kütüphaneler şehri diye bir nitelendirmemiz var, bunu laf olsun diye söyleyen değil hayata geçiren bir yaklaşım sergiliyoruz. Makarr-ı ulema diye tanımlarız Kayseri’yi, yani âlimler şehri. Dolayısıyla bu âlimlerimiz Seyyid Burhaneddin Hazretleri’nden, Mimar Sinan’ımızdan ya da girişimciliğin merkezini oluşturan Kayseri’mizde girişimciliğin kurallarını koyan Ahi Evran’dan söz edebiliriz" ifadelerini kullandı. Kayseri’yi girişimciliğin merkezi haline gelmiş bir şehir olarak tanımlayan Büyükkılıç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile zaman zaman bir araya geldiklerinde ve kendilerinden talepte bulunduklarında "siz yaparsınız, siz girişimci ruha sahipsiniz" dediğini, sonrasında da yine katkı sağladığını paylaşarak, "Üretmek için bir şeyler bilmek lazım, kendimizi geliştirmemiz lazım. Bulunduğumuz yerin kadir kıymetini bilmemiz lazım. Biz Kayseri olarak aidiyet duygusu dediğimiz, şehrimize, işimize, ailemize, ülkemize, değerlerimize sahip çıkmayı sağlamamız ve onu olmazsa olmaz olarak görmemiz lazım" dedi. Gençlere fırsat vermek ve ortam hazırlamanın önemine işaret eden Başkan Büyükkılıç, "Kayseri’yi de bu şehir başka, bu şehrin imkânları başka şekliyle tanımlayan yaklaşımları sık sık duymayı amaçladığımızı da elbette buradan hatırlatmak istiyorum" diyerek destekleri için Vali Gökmen Çiçek’e teşekkür etti. Büyükkılıç, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kayseri teşriflerinin 106’ncı yıl dönümünü hep beraber idrak ettiklerini de belirterek, anlamlı bir günü hep birlikte yaşadıklarına işaret etti ve birlik beraberlik duygusuna vurgu yaptı. Çiçek’ten Büyükkılıç’a ‘kütüphane’ teşekkürü Vali Gökmen Çiçek de İl Halk Kütüphanesi’ni Kayseri’ye kazandıran Başkan Büyükkılıç’a teşekkür ederek, "Böyle bir eser için çok teşekkür ediyorum, Allah razı olsun" dedi. Büyükkılıç da bu eseri kazandırmak için büyük gayret gösterdiklerini, bütçesinin tamamını Büyükşehir Belediyesi’nin karşıladığını belirterek, "Bu eseri üretmek yetmiyor, bu eserler sizlerle anlamlı oluyor. Bakanımızın ve değerli genel müdürümüzün bizlere sahip çıkıp, burayı canlı hale getirip, yaşanılabilir konuma hale getirmesi önemli, şehrimize yakıştı" diye konuştu. Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Taner Beyoğlu ile Girişimci ve Yöneticiler Derneği Başkanı İbrahim Anıl Taşdemir de birer konuşma gerçekleştirerek, "Girişimci Kütüphanesi" projesi ve Kayseri Girişimcilik Zirvesi hakkında önemli bilgiler paylaştılar. Girişimcilik Zirvesi, Kayseri’de girişimcilik kültürünü derinleştirmek, gençlere ilham vermek ve onları yerel potansiyeli güçlü iş modelleriyle buluşturmak amacıyla, vizyon, deneyim ve ilhamın bir araya geldiği özel bir buluşma sunuyor.
Antalya Aysel öğretmen, köy okullarında başladığı mesleğinde, eğitim dünyasının Nobel’ine aday oldu Çocukluğunda her gün 4 kilometre yol yürüyerek zor şartlar altında eğitimini tamamlayan 22 yıllık sınıf öğretmeni Aysel Şener, birincilik ödülü olan 1 milyon doları kazanması durumunda ödülü kanser hastaları ve kız çocukları için kullanacağını söyledi. Antalya’nın Aksu ilçesinde bir köy okulunda öğretmenlik yapan Aysel Şener eğitim dünyasının Nobel’i olarak değerlendirilen 139 ülkeden 5 binden fazla öğretmenin başvurduğu örnek eğitim çalışmalarının görünür kılınması amacıyla Amerikan Varkey Vakfı tarafından düzenlenen Global Teacher Prize’da tek Türk öğretmen olarak 50 finalist arasına girdi. Önümüzdeki günlerde seçici kurul tarafından yapılacak değerlendirmenin ardından ilk 10’a kalan eğitimcilerin belirleneceği yarışmada birinciye ise 1 Milyon Dolar para ödülü verilecek. Şener, Global Teacher Prize ödülünü kazanması durumunda verilecek olan ödülü kanser hastaları ve kız çocuklarının eğitimine harcayacağını belirtti. 139 ülkeden binlerce öğretmen arasında ilk 50’de yer aldı Eğitimine kız çocuklarının okula devamının sınırlı olduğu bir köyde başlayan ve en yakın okula ulaşmak için her gün 4 km yürüyerek gittiği ortaokuldan sınıf birincisi olarak mezun olan Aysel Şener, Lise ve üniversiteyi dereceyle tamamladıktan sonra 2003 yılında ilk görev yeri olan Adıyaman’ın Kahta ilçesinin Kavaklı köyüne atandı. Ardından 22 yıllık meslek hayatında Van, Muğla, Hatay ve Antalya’da köy okullarında görev yapan Şener, Aksu ilçesi Aksu Solak İlkokulu’nda sınıf öğretmeni olarak öğretmenliğe devam ediyor. Meslek hayatı boyunca görev yaptığı okullarda hayata geçirdiği projelerle adından söz ettiren Aysel Şener, dünyanın çeşitli ülkelerinden binlerce öğretmenin başvurduğu yarışmada tek Türk eğitimci olarak ilk 50 finalist arasına girmeyi başardı. Onlarca projenin kurucusu Uluslararası bir jüri tarafından yapılan değerlendirmenin ardından ilk 50’nin belirlendiğini ve finalistlerde birisi olarak Türkiye’yi temsil etmekten gurur duyduğunu söyleyen Şener, "Vakıf’ın amacı fark oluşturan çalışmaları olan öğretmenleri onurlandıran, onları itibarını arttıran ve örnek uygulamalarını tüm dünyaya duyurmayı amaçlayan bir kuruluş. Mesleğe başladığım ilk yıldan buyana kız çocuklarının okuması için sahada aktif bir şekilde mücadele ettim. Birçok projenin kurucusuyum. Okuma kültürünü geliştirmeyi amaçladığım ‘Okumak Yaşamaktır’ projesi, Etik Değerlerimiz projesiyle 37 bin 100 proje arasından ilk 100’e girdim ulusal konferansa davet edildim. Hayvanların ve toprağın çığlığını duyurmak adına ‘Çığlık Projesi’, Yine Yeniden, Nezaket Bulaşıcıdır, İyilikte Yarışalı Sevgide Buluşalım Projesi, afet bilicini kazandırmak için ‘Mühendis Ellerim Sağlam Temellerim’ e-Twinning projesini kurdum" dedi. "İyilik bulaşıcıdır, iyilik dünyayı güzelleştirir" Projelerinin konularında iyiliği merkeze alan çalışmalar olduğunu belirten Şener, "Ben dünya sorunlarını kendime dert edindim. Sürdürülebilir çevre, ekosistemin korunması, susuzluk, sıfır atık ve toplumsal sorunları ele alarak projeler yürütüyorum. Projeleri de yürütürken Türkiye Yüzyılı MAARİF modelimiz doğrultusunda, Erdem Değer Eylem çerçevesinde ve Türkiye Yüzyılı MAARİF modelimizin nihai amacı olan üretken ve erdemli bireyler yetiştirmek doğrultusunda projelerimi planlıyorum. Çocuklarımı hem üretken hem de onlar bilimsel bilgi edinirken aynı zamanda da duygusal ve sosyal yönden erini sağlayarak bütüncül bir yaklaşım uyguluyorum. İyilik bulaşıcıdır, iyilik dünyayı güzelleştirir, iyilik insanı iyileştirir, sevgi dolu bir dünya için hep birlikte adım atalım" şeklinde konuştu. 10 tane hikaye kitabı yazdı Sadece projeler değil sosyal sorumluluk projeleri ulusal ve uluslararası projelerinde aynı zamanda kuruculuğunu yaptığını söyleyen Aysel Şener, "Projelerle belli sayıda kişiye ulaşıyordum. Sonra dedim ki, çocuğun kendini en güvende hissettiği yer olarak görüyorum ben hikayeleri ve hikaye kitapları yazmaya başladım. Bu hikaye kitaplarıyla daha çok çocuğa ulaşmayı hedefledim. Yazmış olduğum 10 tane hikaye kitabı var. Bu hikaye kitaplarımda doğaya nezaket, hayvanlara nezaket, yaşlılara nezaket gibi konuları işledim. Ve bu hikayelerle çocukların gönlünde taht kurmaya çalıştım. Tüm bu çalışmalarımın sonucunda 2023 yılında Yılın Öğretmeni seçildim. Eğitimde fırsat eşitliği ile ilgili çalışmalar yürüttüm. Dezavantajlı çocuklar eğitimde fırsat eşitliğine sahip olsunlar diye onlarla ayrıca ilgilendim. Konferanslara davet edilmem, yürütmüş olduğum projeler, yazmış olduğum hikaye kitapları, velilerle yürütmüş olduğum projeler bu başarının ödülü olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı. Kazanırsa ödülü kanser hastaları ve kız çocukları için kullanacak Yarışmada 1 Milyon Dolarlık bir ödül var. Ben bu ödülü alırsam yüzde ellisini öncelikle kanser hastalarına, onlar için mücadele eden vakıf ve derneklere bağışlamak istiyorum. Yüzde ellisini ise kimsesiz kız çocuklarının okuması için kullanmak istiyorum. Şu an ilk 50’deyim, ilk 50 içerisinde olmak zaten benim için büyük bir onur ve gurur. Çünkü orada Türkiye’yi temsil edeceğim. Aklıma bile gelmezdi bir gün böyle bir yarışmada birinci olmak. Ama ben hep inanarak çalıştım ve yaptım. Bu inancın, emeğin, azmin, yılmamazlığın öyküsü olduğunu düşünüyorum. Elbette her öğretmen birinci olmak ister. Ama benim için önemli olan eğer ben öğrencilerin kalbinde kalıcı da olsa küçük bir iz bıraktıysam en büyük mutluluk benim için o olacaktır" dedi. Öğrencilik yılları zor şartlarda geçti Benim öğrencilik yıllarım çok zor şartlarda geçtiğinin altını çizen Şener, "Ben bir köyde dünyaya geldim ve birleştirilmiş sınıfta okudum. İmkansızlıkların olduğu bir yerdi ve ortaokul yoktu benim yaşadığım köyde. Her gün ortaokula gitmek için 4 km yol yürüdüm, zor şartlarda okudum. Bu durum beni yıldırmadı, hep ben hayal ettim. Benim bebeklerim yoktu arkadaşlarımızla bir araya geldiğimizde küçükken ben öğretmen olurdum, biz öğretmencilik oyunu oynardık. Bu beni pes ettirmedi, hayal ettirmeyi, öğretmeyi öğretti. Zorluklar bana nasıl baş edebileceğimi öğretti. Hikaye kitaplarımda, yürütmüş olduğum projelerde yaşamış olduğum hayatında etkisi var. Ben şunu düşünüyorum hep, iyilik dünyayı güzelleştirir. İyilik insanı iyileştirir. Ben iyilik bulaşıcıdır mottosuyla çalışmaya devam edeceğim. Bana hep annem ‘Kızım her gün de olsa da iyilik yap’ demişti. ‘Ceketimi satarım, yine seni okuturum’ diyen babama ve en önemlisi benim ilham kaynağım olan öğrencilerime teşekkür ediyorum. Bu ödül hepimizin, bu ödül Türkiye’nin ödülü" ifadelerini kullandı.
Manisa Sarıgöl’de zemheri papatyaları açtı Manisa’nın Sarıgöl ilçesinde, hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle aralık ayında papatyalar açtı. Zemheri soğuklarının başlamasına rağmen doğada yaşanan bu sıra dışı durum, çiftçileri endişelendirdi. Kış aylarının en soğuk dönemlerinden biri olarak bilinen zemheri günlerinde, bir yandan bağlarda örtü altı üzüm hasadı devam ederken, diğer yandan çevrede papatyaların açması Sarıgöl’de adeta "yalancı bahar" yaşanmasına neden oldu. Gündüzleri güneşli, geceleri ise soğuk geçen havaların, erken açan bitkiler açısından risk oluşturduğunu belirten çiftçiler, ilerleyen günler için tedirgin olduklarını dile getirdi. Çiftçi Mücahit Saraç, yaşanan durumu endişe verici olarak nitelendirerek, "Bir yandan bağlarda örtü altı üzümler hasat edilirken, bir yandan da ılık havaya aldanan papatyaların açması ilginç ve düşündürücü. Önümüzdeki günlerde meyve ağaçları da çiçek açarsa, ileride meyve almamız zor olur. Bu bölgede ocak ayından mart sonuna kadar şiddetli kış yaşanır. Erken açan ağaçlar soğuklara aldanır. Papatyaların açmasına biz ‘yalancı bahar’ deriz" dedi. Aralık ayında açan papatyalar, vatandaşların da dikkatini çekti. Güneşli günleri fırsat bilen Sarıgöllüler, yalancı baharın tadını çıkardı. Sarıgöl Yeni Sanayi Bölgesi’nde açan papatyalar ise sanayi esnafının ilgisini çekti. Sanayi esnafından Serkan Yılmaz, papatya demetleriyle bu durumu ilginç bulduğunu belirterek, "Gerçekten şaşırtıcı bir durum" diye konuştu.