YEREL HABERLER - 23 Şubat 2017 Perşembe 08:48

Azeri Milletvekili Aydın Mirzezade:

A
A
A
Azeri Milletvekili Aydın Mirzezade:

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından Hocalı Katliamı’nın 25. yıldönümünde düzenlenen konferansa katılan Azerbaycan Milletvekili Aydın Mirzezade, “Bizim gücümüz birliktedir. Bizim gücümüz tarihimizi iyi bilmektedir, gücümüz ondan netice çıkarabilmektedir” dedi.
Hocalı Katliamı’nın 25. yıldönümünde Kayseri İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından ’25. Yılında Hocalı Katliamı’ isimli konferans düzenlendi. Konferansın açılış konuşmasını yapan İl Kültür ve Turizm Müdürü İsmet Taymuş Hocalı Katliamı’nın unutulmaması gerektiğini dile getirerek, “Gerçekten de günümüz dünyasında Azerbaycan’ın Karabağ’a bağlı Hocalı kasabasında dünyada eşi benzeri görülmeyen korkunç bir vahşet sonucu silhsız, çocuk kadın, yaşlı demeden sivil soydaşlarımızı hunharca katleden Ermeniler, bütün Türk düyasıının yürekten hissedeceği acı bıraktılar. Biz de bu acıyı Kültür ve Turizm Müdürlüğü olarak bu acıyı unutmamak, unutturmamak için böyle bir konferans düzenledik. Bu konferansa Azerbaycan’dan kalkıp gelenlere teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Konferansa konuşmacı olarak katılan Azerbaycan Milletvekili Aydın Mirzezade, Ermenilerin 20. yüzyılın en ağır soykırımlarından birini gerçekleştirdiğini söyleyerek, “Şubat ayının 26’sında Azerbaycan’ın Hocalı bölgesinde Ermeniler tarafından 1992 yılında hücumunun 25 yılı tamam olur. Azerbaycan’ın silahlı kuvvetleri yoktu, askerlerimiz yoktu. Ama Ermeniler rusların tanklarıyla ağır teknikleriyle şehire hücuma geçtiler. Kadınları, uşakları, kocaları gülleden geçirdiler. Şehir küçük bir şehirdi. Bir gece iiçerisinde 600’den fazla insanı öldürdüler. Aynı zamanda bir oyun kurmuşlar, kaçmalarına imkan verdiler. Sonrasında ise onları da öldürdüler. Bu katliamın, bu soykırımın bir tane kökü vardı; onlar Azerbaycalıydılar, Türktüler. Ermenisatan silahlı kuvvetleri için Azerbaycanlı’dan, Türk’ten büyük bir düşman yoktu. Muharebenin ne kadar ağır olsa da kaideleri var. Bunlar ise insanları öldürdüler ve 20. yüzyılın en ağır soykırımlarından birini türettiler. O dönemde Azerbaycan bağımsızlığını yeni yapmıştı, Haydar Aliyev daha hakimiyete gelmemişti. Hakimiyette olanlar Rusyaperest siyasetindeydiler. Türkiye ile münasebetlerini çok serin tutuyorlardı. Herhangi bir probleme merak göstermediler ve neticede tarihimizin çok kara bir sayfası alındı. Bu dönemden sonra Azerbaycan halkı her yıl katliamın yıldönümünü hem Azerbaycan’da hem de dünyanın muhtelif yerlerinde geçirdi. En muhteşem yıldönümü kardeş ve dost Türkiye’de geçirilir. Biz Türk halkına teşekkürlerimizi bildiririz en ağır günde bizimleler, acımızı bölüşürler. Bizim gücümüz birliktedir. Bizim gücümüz tarihimizi iyi bilmektedir, gücümüz ondan netice çıkarabilmektedir. Bir daha halkımızın, kadınlarımızın, çocuklarımızın, gençlerimizin başına böyle oyunlar gelmesin. Hem Türkiye hem Azerbaycan dostluğuyla, kardeşliğiyle bütün dünyaya numunedir” dedi.
Dünya Azerbaycanlılarının Medeniyetler Merkezi (DAMM) Başkan Yardımcısı Rasim Mammadow ise, amaçlarının dünyanın her yerinde Hocalı Katliamı’nı anlatmak olduğunu ifade etti. Mammadıw, “Biz yıllarca bu bölgelere geliriz, Hocalı’da halkımızın başına gelen ve dünyanın hiçbir yerinde olmayan soykırımı dünyaya anlatmak istiyoruz. Yarın Erciyes Üniversitesi’nde de bir toplantımız olacak. Maksadımız orada harici devletlerden olan talebelere anlatmak. Azerbaycanlı olarak bize soykırım yapmadılar, bize türk olarak soykırım yaptılar. Bir millet iki devletiz” ifadelerini kullandı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Ay: “İşçi hakları ve sürdürülebilirliği gündemine almayan firmalar risk altında” Tüm Dokuma, İplik, Trikotaj, Hazır Giyim, Konfeksiyon ve Deri İşçileri Sendikası (Öz İplik-İş) Genel Başkanı Rafi Ay, işçi hakları ve sürdürülebilirliği gündemine almayan firmaların risk altında olduğunu belirterek, “Ülkemizin kalkınması, sektörümüzün ayakta kalabilmesi için ihtiyaç duyan firmalara destek olmaya hazırız” dedi. Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi’nin 24 Nisan’da Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilmesiyle beraber onaylanan direktifi ve sürdürülebilirlik konusunu değerlendirdi. Ay, Avrupa Birliği’nde faaliyet gösteren şirketlerle beraber Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde faaliyet gösteren şirketler için direktif uygulamalarının önemli olduğunu vurguladı. Sektördeki küresel manzaranın değiştiğine vurgu yapan Ay, “Ülkemizde sektörü ayakta tutmak için dönüşmek zorundayız. Bundan başka yol yok. Kurumsal sürdürülebilirlik direktifi, işçi haklarını ve sendikaların rolünü güçlendirerek sürdürülebilir bir iş dünyasının oluşturulmasına katkı sağlayacaktır. Çalışan hakları kapsamında, sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık haklarının tanınması ve desteklenmesi hususu önem arz etmektedir” açıklamasında bulundu. “Sektörümüzün ayakta kalabilmesi için ihtiyaç duyan firmalara destek olmaya hazırız” Ay, doğrudan ve dolaylı iş ilişkileri de dahil olmak üzere şirketlerin kendi operasyonlarında, yan kuruluşlarında ve tedarik zincirlerinde geçerli olacak direktifin, Türkiye’de üretim yapan tekstil, hazır giyim ve deri sektöründe faaliyet gösteren birçok firmayı yakından ilgilendireceğini vurguladı. Ay, “Buradan sektörde örgütlü olduğumuz veya olmadığımız firmalara sesleniyoruz. Süreci yakından takip ediyoruz. Konuyla alakalı yeterli kapasite ve bilgi birikimine sahibiz. Bünyemizde kurduğumuz sürdürülebilirlik birimimiz mevcut. İşçimizin refahı, ülkemizin kalkınması, sektörümüzün ayakta kalabilmesi için ihtiyaç duyan firmalara destek olmaya hazırız” şeklinde konuştu. “Sektörde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” Söz konusu direktiften çıkan sonuca da dikkati çeken Ay, “Tekstil, hazır giyim ve deri sektöründe küresel görünüm değişmiştir. Bildiğiniz gibi AB, karbon ve işçi haklarına yönelik ihlalleri ticaretin asli unsuru haline getirmiştir. Şimdi de görüyoruz ki imzalanan direktifle AB, firmaların üretim ve tedarik süreçlerinde çevresel ve sosyal haklara etkilerini önemsemeleri ve özen göstermeleri konusundaki hassasiyeti sağlamayı hedeflemektedir. Bu gelişmeler, ülkemize her yıl 20 milyar dolardan fazla net ihracat geliri sağlayan, doğrudan ve dolaylı 2 milyona yakın hanenin geçimini sağlayan, bir sektörde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını göstermektedir” değerlendirmesinde bulundu. Öte yandan, Avrupa Konseyi tarafından onaylanan bir diğer önemli direktif ise Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadeleye ilişkin direktif olarak öne çıktı. Öz İplik İş Sendikası Uluslararası İlişkiler Sekreteri Fulya Pınar Özcan ise yeni kurallar, toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti önlemeyi ve başta kadınlar ve aile içi şiddet mağdurları olmak üzere mağdurları korumayı amaçlayan direktifi değerlendirdi. Direktifin sendikaların ya da sosyal ortakların güvenli iş yerlerine yönelik tedbirler alması için herhangi bir atıfta bulunmadığını söyleyen Özcan, “Direktif, işverenlere de kadın işçileri iş yerinde korumaları için gerekli bir yükümlülük getirmiyor. Uluslararası çalışma örgütünün iş yerlerinde şiddet ve tacizin önlenmesi sözleşmesinden (ILO C190) direktifte açıkça bahsedilmiyor. Ancak elbette eksik ve eleştirdiğimiz kısımlar olmasına rağmen direktif; Avrupa Birliği’ne üye devletlerin kadına yönelik şiddeti sona erdirmeye yönelik yasal yükümlülüklerini ve politikalarını yerine getirmeleri için atılmış önemli bir adımdır. Üye devletler, kadınların ve kız çocuklarının hayatlarını kurtarmak için bu kapsamlı kurallar dizisini uygulamaya koymalıdır” açıklamasında bulundu. Avrupa Parlamentosunun onayladığı direktiflerin iş dünyasının geleceği için önem arz ettiğinin altını çizen Öz İplik İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay, Öz İplik İş olarak Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi başta olmak üzere emek gücünü koruyan her türlü uygulamanın destekçisi ve takipçisi olacaklarını belirtti.
Zonguldak Aroması ve tadı ile Osmanlı Çileği tarlada alıcı buluyor Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde kendine has aroması ve tadı ile ilgi gören Osmanlı Çileği, tarladan hasat edilmeden satılıyor. Kilosu 400 liraya satılan çileğin yaygınlaştırılması çalışmaları devam ediyor. Karadeniz Ereğli’de kestane toprağında yerli kara çilekle etkileşime girerek özgün bir çeşit olarak üretilen Osmanlı Çileği’nin yaygınlaştırılması çalışmaları sürüyor. Her yıl Mayıs ayında hasat edilen çilek, rengi ve aromasıyla tarlada alıcı buluyor. Osmanlı Çileğini Yaygınlaştırma ve Üreticiyi Koruma Derneği Başkanı Şaban Çetinkaya, kilosu 400 liradan satılan çileğin yurt dışından da yoğun talep olduğunu anlattı. Üçköyde kurum ve kuruluşların destekleriyle beş dönüm araziye kurulan Osmanlı Çileği Fide Üretim Merkezi’yle birlikte üründe artış yaşandığını aktaran Çetinkaya bu yıl 4 ton çilek hasat etmeyi hedeflediklerini aktardı. Çetinkaya, “Mayıs ayının ilk haftasındayız daha önceki dönemlerde bu kadar olgunlaşmamıştı. Yaptığımız çalışmalar artık kendini göstermeye başladı. Bölgemizde üretim geçtiğimiz yıllara nazaran en az ikiye katlandı. Çevredeki üretim sayısı hızla artıyor. Burada yapılan çalışmalar, halkın bilgilendirilmesi, Osmanlı çileğinin yeniden anlaşılmış olması bunda büyük etken. Dolayısıyla Osmanlı çileği için insanlar yeniden üretime başladılar. Ereğli Kaymakamlığımız, Osmanlı çileği ile ilgili çilek üreticileri kursları açmaya başladı. Bu da son derece önemli bir adım. Osmanlı Çileği’nin gelişimini sağlayabilmek için bu yıl kararlar aldık. Aldığımız karar da ürünün belli bir miktarını az da olsa ilçe halkına tattırmak için manav, pazarlara küçük ambalajlarla indirmeyi düşünüyoruz. Ereğli’de yaşayan insanlar daha fazla Osmanlı çileğine yabancı kalmasın, bu lezzete kavuşsun” ifadelerine yer verdi.