EKONOMİ - 06 Aralık 2024 Cuma 12:40

Kayseri’den 6 ülkeye 10 bin 500 ton balık ihracatı

A
A
A
Kayseri’den 6 ülkeye 10 bin 500 ton balık ihracatı

Denizi olmayan Kayseri’de 24 yıldır balıkçılık yapan Ekrem Duran, 2024 yılı içerisinde Kayseri’den 6 ülkeye 10 bin 500 ton balık ihracatı yaptı.


Kayseri’de yaşayan ve 24 yıl önce balıkçılık yapmaya başlayan Ekrem Duran, 15 yıl önce ihracat yapmaya karar verdi. İhracatta kendini geliştiren Duran, daha sonra 2013, 2014 ve 2015 yıllarında Türkiye ihracat üçüncüsü ve Kayseri ihracat birincisi oldu. Türkiye’nin birçok bölgesinde depo kuran Ekrem Duran, denizi olmayan Kayseri’den bu yıl Irak, Suriye, İran, Rusya, Yunanistan ve Ukrayna olmak üzere 6 ülkeye ortalama 12 çeşit tatlı ve tuzlu su balığı olarak 10 bin 500 ton ihracat gerçekleştirdi. Balığa talebin fazla olduğunu ve mevsim itibariyle balık azlığından ihracatta düşme olduğunu söyleyen Ekrem Duran; "Biz 2000 yılından beri de balıkçıyız ve2009 yılından beri de yani 15 yıldır da ihracat yapıyoruz. Özellikle 6 ülkeye ihracat yapıyoruz. Yıl ortalamasına bakılırsa, bu yılın ilk 6 ayında Rusya, Ukrayna, Yunanistan, Irak ve Suriye’ye 11 bin ton ihracatımız var toplamda. Bu aylarda da biraz balık kıtlığı olduğu için ortalama aylık 15 araba yani 300 ton ihracatımız var. Piyasada alabalık ve somon sıkıntısı olduğu için ihracatta biraz gerileme var talep de çok olduğu için. Ortalama şu an için aylık 300 ton yıl ortalamasında da 15 bin ton ihracatımız var. 12 çeşit balık ihraç ediyoruz. Çupra, levrek, somon, alabalık, kefal, turna, sazan gibi. Yani sazangiller sınıfında yedi çeşit ve Çupra, levrek, alabalık somon. Avrupa’ya alabalık somon, çupra, levrek ve Rusya’ya da alabalık, çupra, somon ile levrek, Orta Doğu’ya da tatlı su balıkları gönderiyoruz. Geçen yıl, tam yılda 15 bin 500 ton ihracatımız var. Bu yıl şu ana kadar 10 bin 500 ton ihracatımız var. İhracat da azalmanın sebebi de üretimde bir azalma ve talepte çoğalma var” dedi.


“Kayseri’de deniz yok, deniz kadar balık var”


Duran, denizi olmayan Kayseri’den ihracatta hedeflerinin 50 bin tona kadar çıkmak olduğunu söyleyerek; "Kayseri’nin denizi yok ama Kayseri’de deniz kadar balık var. Denizde olmayan balık var. Bizim Türkiye’nin birçok ilinde ve ilçesinde depolarımız var. Orada balıkları toplayıp buraya getirip burada paketleyip yurt dışına gönderiyoruz. Kayseri’den ihracatın 11-15 bin tonunun 2 bin tonunu Kayseri ve civarında temin ediyoruz. 13 bin tonunu Bursa, Yozgat, Çorum, Tokat, Antep, Elazığ, Malatya illerimizden topluyoruz. Buradan da paketleyip yurt dışına ihracatını yapıyoruz. Türkiye’nin her yerinde topluyoruz. Denizi olmayan Kayseri’den yıllık net 15 bin ton yıl ortalaması olarak ki bu 17 bin ton oluyor, 12 bin ton alıyor ama yıl ortalaması 15 bin ton olan ihracat yapıyoruz. Hedefimiz inşallah önce Kayseri’de göllerde bu balıkçılığı Tarım İl Müdürlüğü yardımcılığıyla balıkçılık rezervini çoğaltarak inşallah 30, 40, 50 bin tona çıkarmak” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen 2026 Merkezi Yönetim ve 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerine sunum yaptı. Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyileştirilmeye, geliştirilmeye her zaman açık bir sistem olduğunu söyleyerek, "İhtiyaçtan yeni ihtiyaçlar ortaya çıktıkça yeni değerlendirmeler yapıldıkça, dinamik bir şekilde kendini geliştiren bir yapı olduğunu ifade etmek isterim" ifadelerini kullandı. Demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimlerinin olduğunu belirten Yılmaz, "Bunların hepsi demokratiktir ama yönetim sistemi olarak farklılık arz ederler. Başkanlık sistemi de vardır, parlamenter sistem de vardır, yarı başkanlık sistemi de vardır. Üçü de demokratik dünyada görülen sistemlerdir. Her birinin de farklı alt versiyonları olduğunu biliyoruz. Örneğin İngiltere’deki parlamenter sistemle kıta Avrupa’sındaki parlamenter sistem arasında da belli farklılıklar olduğunu biliyoruz. Nitekim bizim de önceki sistemimizin farklı bir parlamenter sistem olduğunu hep birlikte biliyoruz. Çok çeşitli zaafiyetler içeren bir sistem olduğunu biliyoruz. Halkımızın referandumda onayıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz Türkiye’nin özel koşullarına uygun, kültürüne uygun bir yapılanmayı gerçekleştirmiş durumdayız. Bu sistem yeni sistem birçok testten başarıyla geçti. Kim ne derse desin. Son beş altı yıl özellikle bir taraftan dünyada belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Risklerin belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Bölgemizde jeopolitik gelişmelerin, savaşların, çatışmaların yoğunlaştığı bir dönem oldu. Pandemi gibi tüm dünyayı sarsan bir hadisenin yaşandığı bir dönem oldu. İçeride yine asıl afeti dediğimiz tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Ekonomik şartlarla ilgili yine çeşitli süreçler yaşandı. Bütün bu süreçlerde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin avantajını gördüğümüzü, yaşadığımızı rahatlıkla ifade edebilirim. Hızlı karar alan, uygulayan, etkin bir sistem olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kendisini ispat etmiştir. Ama hep altını çiziyorum. Bugün de ifade edeceğim. Bu daha iyileştirilemeyeceği anlamına da gelmiyor. Daha da iyiye, daha gelişmiş bir yapıya doğru dönüşmeyeceği anlamına da gelmiyor. Tam aksine tecrübelerle yaşadığımız süreçlerle birlikte sistem iyileştirilmeye de her zaman açık bir sistem" şeklinde konuştu. Yılmaz, şöyle konuştu: "İyi ki bu küresel ve bölgesel fırtınalı dönemde Cumhur İttifakı gibi güçlü bir ittifakımız var. İyi ki Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü, dirayetli, tecrübeli bir liderimiz var. Liderlik her zaman önemlidir. Ama fırtınalı zamanlarda zor zamanlarda bir kat daha önemlidir. Bugün Türkiye siyasi istikrarıyla dünyadan birçok alanda pozitif ayrışan bir ülkedir. Sorunlarımız da elbette var ama bu sorunları aşma kapasitemiz de var. Bunu da birçok vesileyle ortaya koymuş durumdayız. Cumhurbaşkanlığı’yla ilgili saray ifadesini kullanıyor değerli arkadaşlarımız muhalefetten. Tabii ki saray değil orası. Milletin evi. Biz milletin evi olarak görüyoruz ve orası bir gelip bir gün görürsünüz belki. Ziyaret ederseniz nasıl bir, kurgu var zihninizde bilmiyorum ben, ama orası bir çalışma mekanı. Orada bürokratlarımız var. Çalışanlarımız var. Kamu görevlileri var. Gece gündüz bir mesai harcanıyor. Birçok durumda mesai kavramına bakılmadan bu ülkenin ihtiyaç duyduğu çalışmalar, faaliyetler yürütülüyor. Orası hiçbir partiye ait değil. Hiçbir kişiye de ait değil. Milletin evidir. Milletin gönlüne giren külliyenin kapısından da girer. Milletin gönlüne giremeyen oranın bir saray olarak hayalini kurar." Yılmaz, "Bugünkü Cumhurbaşkanlığımız geçmişteki Cumhurbaşkanlığı değil, bazen karıştırılıyor. Sanki o eski sistemimizdeki Cumhurbaşkanlığı makamıymış gibi değerlendiriliyor. Öyle değil. Bugün yönetimimizin merkezi Cumhurbaşkanlığı. Yasamada milli iradenin tecelli Türkiye Büyük Millet Meclisi’miz, gazi Meclisimiz. Yürütmede de milli iradenin tecelli ettiği makam Cumhurbaşkanlığı makamı. Eskiden doğrudan seçilmiyordu biliyorsunuz. Artık doğrudan halkımızın sandığa gidip seçtiği bir Cumhurbaşkanımız var. Milli iradenin doğrudan yansıdığı bir makam var. Ve burada yürütme makamı olarak Cumhurbaşkanlığı eski sistemdeki Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığının birleşmiş hali. Eskiden iki tane ayrı makam vardı biliyorsunuz. Dolayısıyla ayrı maliyetler, masraflar vardı. Aslında yeni sistem bunları sadeleştirmiş durumda. Yıllar itibariyle fark etmekle birlikte geçmişte Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığı bütçelerini birleştirirseniz toplam bütçenin binde üçüne dördüne denk gelirdi geçmişteki masrafla. Bugün binde biri seviyesinde. Binde bir, binde bir nokta bir, binde bin nokta iki seviyesinde. Geçmişe göre çok daha düşük maliyetle çalışan bir merkezden bir karargahtan bahsediyoruz. Yönetim sistemimizin kalbinden bahsediyoruz. Son derece makul düzeylerde bir maliyetle bu stratejik görevin yerine getirdiğini ifade etmek isterim" diye konuştu. Anayasa konusunda Yılmaz, "Burada bizim yaklaşımımız açıktır. Yeni sivil bir anayasayı savunuyoruz. Seçim beyannamemizde de var. Parti programımızda da var. Aslında bütün partilerin seçim beyannamelerinde bu var. Yani millete böyle daha iyi bir anayasa vaadi hemen hemen tüm partilerin seçim beyan namelerinde, politika belgelerinde var. Biz de bu yönde bir çalışmayı, mutfak çalışmasını sürdürüyoruz. Bütün partilere de çağrı yapıyoruz" dedi. Anayasada vesayetçi zihniyetin etkileri büyük oranda giderildiğini söyleyen Yılmaz, "Hala bazı kalıntıları olduğunu görüyoruz. Ancak çok sayıda değişiklikle iç tutarlılığı bir ölçüde zayıfladığını iç yapısında yeni daha tutarlı bir yaklaşımın faydalı olacağını düşünüyoruz. Bunlardan da belki daha önemlisi gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz. Bu anayasa hem devletin kurumlarını daha etkin çalıştıran daha uyumlu çalıştıran bir anayasa olmalı, hem de birey devlet ilişkilerini daha özgürlükçü, daha hak, hukuk temelli tanımlayan bir anayasa olmalı diye inanıyoruz. Ama bu bizim tek başına yapabileceğimiz veya Cumhur İttifakı olarak yapabileceğimiz bir konu değil. Diğer partilerle birlikte en geniş mutabakatı sağlayarak yapmamız gereken bir alan hem sistem eleştirileri yapıp hem de anayasa çalışmalarına girmeyiz diyenlerin çok tutarlı olduğunu ifade edemem doğrusu. Yani eğer gerçekten burada daha iyi bir anayasa, daha iyi bir sistem istiyorsanız buyurun çağrı yapıyoruz; gelin birlikte çalışalım, ortak akılla çalışalım" ifadelerini kullandı.