ÇEVRE - 17 Aralık 2025 Çarşamba 12:08

Talas Patievi Doğal Yaşam Alanı 500 can için seçkin bir yuva

A
A
A
Talas Patievi Doğal Yaşam Alanı 500 can için seçkin bir yuva

Talas Belediyesi’nin merhameti merkeze alan belediyecilik anlayışıyla hayata geçirdiği Talas Patievi Doğal Yaşam Alanı, 500 hayvan kapasiteli bir merkez olarak büyük takdir topluyor. Yaklaşık 6 yıl önce Başkan Mustafa Yalçın’ın vizyonuyla hizmete açılan ve Türkiye’ye örnek gösterilen merkez, Kayseri Valiliği Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü tarafından verilen "Doğal Yaşam Alanı Çalışma İzni" ile istisnai bir özellik kazandı.


Başakpınar yolu üzerinde 15 bin metrekarelik alan üzerine kurulan Patievi, hasta, yaralı ve bakıma muhtaç patilerin tedavi edildiği, sahipsiz köpeklerin ise doğal ortamda rehabilite edildiği bir yaşam alanı olarak dikkat çekiyor. Türkiye’de doğal yapıya sahip en uygun merkezlerden biri olarak gösterilen alanda 15 ayrı bölüm bulunuyor. Açıldığı günden bu yana 10 binin üzerinde cana ev sahipliği yapan merkezde halen 70’ten fazla yavru olmak üzere 223 pati barınıyor. Bugüne kadar 1.495 can dostu da hayvanseverler tarafından sahiplenilerek sıcak yuvalarına kavuştu. Haftanın 7 günü ziyaret edilebilen patievi, vatandaşların can dostlarla bir arada olabildiği bir sosyal alan olma özelliği de taşıyor.


Gerçek bir doğal yaşam alanı


Başkan Mustafa Yalçın, merkezin aldığı resmi onayın yıllardır sürdürülen anlayışın bir sonucu olduğunu vurgulayarak, "Burası bir barınak değil, gerçek anlamda bir doğal yaşam alanı. 500 cana yuva olacak kapasiteye ulaşan patievimiz, Talas’ta merhametin ve sorumluluğun kurumsallaşmış halidir" ifadelerini kullandı.


Kanundan önce kurulan merkez


Kanuni zorunluluklardan yıllar önce hayata geçirilen Talas Patievi Doğal Yaşam Alanı, aldığı bu onayla birlikte hem Kayseri’de hem de Türkiye genelinde örnek olma misyonunu güçlendirerek sürdürüyor.



Talas Patievi Doğal Yaşam Alanı 500 can için seçkin bir yuva

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Türk STK’dan Afrika’da tarihi rekor: UKABDER 9 dev eseri tek seferde hizmete açıyor Uluslararası Kardeşlik Seferberliği İnsani Yardım Derneği (UKABDER), Afrika Çad’da tek seferde gerçekleştirilecek en büyük açılış organizasyonlarından birine imza atıyor. 19-30 Ocak tarihlerinde bölgeye çıkarma yapacak olan heyet; hastaneden atölyelere, camilerden yetimhanelere kadar yapımı tamamlanacak 9 kalıcı eseri törenle hizmete açacak. Türkiye’nin insani yardım alanındaki gücü sivil toplum kuruluşları, Afrika’da çeşitli hizmetlere devam ediyor. Merkezi İstanbul Gaziosmanpaşa’da bulunan UKABDER, Çad’da inşasını tamamladığı 9 ayrı kalıcı eseri aynı anda hizmete açarak, bir dernek tarafından Afrika’da tek seferde yapılan en kapsamlı yatırımlardan birini gerçekleştirecek. Dernek gönüllülerinden oluşan heyet, "Kardeşlik Seferberliği" kapsamında Çad’ın başkenti N’Djamena ve kırsal bölgelerinde adeta bir açılış maratonu yapacak. Bölge halkının en temel ihtiyaçlarına çözüm üretmek amacıyla projelendirilen ve tamamlanan eserler, sağlık, eğitim, istihdam ve manevi hayatı kapsayan bütüncül bir kalkınma hamlesi olarak dikkat çekiyor. "Sadece yardım değil, kalıcı kalkınma hamlesi" Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan UKABDER Yönetim Kurulu Başkanı Murat Uğur, bu eserlerin rastgele seçilmediğini, bölgenin sosyo-ekonomik ihtiyaç haritasına göre planlandığını belirtti. Uğur, "Afrika’da bugüne kadar tek seferde yapılmış en büyük açılışlardan birini gerçekleştireceğiz. Amacımız günü kurtarmak değil; atölyelerle istihdam sağlamak, hastane ile hasta tedavi etmek, okullarla cehaletle savaşmak ve camilerle manevi köprüler kurmaktır. Bu 9 eser, Türk halkının cömertliğinin Afrika’daki kalıcı mührüdür" ifadelerini kullandı. Tek seferde açılacak 9 dev eser ve hizmet alanları Dernek yetkilileri, 19-30 Ocak tarihleri arasında kurdeleleri kesilecek eserler ve bölgeye sağlayacağı katkıları şöyle açıkladı: "Bölgedeki en hayati yatırımlardan biri olan Hazreti Eyüp Hastanesi, modern tıbbi imkanlara erişimi olmayan binlerce insana şifa kapısı olacak. Özellikle katarakt, sıtma ve anne-çocuk sağlığı alanlarında hizmet verecek. Hazreti Nuh Marangoz Atölyesinde, Çadlı gençlere mobilyacılık ve ahşap ustalığı öğretilerek onların meslek sahibi olmaları sağlanacak. Hazreti İdris Dikiş Atölyesinde ise bölge kadınlarına ekonomik katkı için terzilik eğitimi verilecek ve üretim teşvik edilecek. Rabiat’ül Adeviyye Dikiş Atölyesi ise kadın istihdamına yönelik ikinci büyük hamle olacak. Bu atölye ile yüzlerce kadının aile bütçesine katkı sağlaması hedefleniyor. Sokakta kalan veya korunmaya muhtaç yetim çocuklar için inşa edilen Dar’ül İhsan Umut Evi de çocuklara güvenli bir barınma ve rehabilitasyon imkanı sunacak. Bu umut evinde yaklaşık 40 yetim konaklayacak. Dar’üs Selam Sevgi Evi ise yetimlerin ‘aile sıcaklığında’ büyümesi için tasarlanırken, çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimlerini destekleyerek hem okul hem de medrese eğitimi almalarını da sağlayacak. Bu umut evinde yaklaşık 100 yetim konaklayacak. Bokoro iki sınıf ilavesi yatırımıyla da eğitim altyapısının yetersiz olduğu Bokoro bölgesinde daha önceden dernek tarafından inşaası gerçekleştirilen okula yapılan ek sınıflar, öğrencilerin daha sağlıklı şartlarda eğitim görmesini sağlayacak. Nasrullah Camii de bölge halkının ibadet ve eğitim ihtiyacını karşılayacak, aynı zamanda sosyal bir toplanma merkezi olarak işlev görecek. Bilal-i Habeşi Camii de bölgenin manevi iklimine katkı sağlayacak kalıcı bir eser olarak yükseliyor." Türkiye’nin iyilik eli Çad’da UKABDER’in rekor kıran bu açılış seferberliği, sadece binaların hizmete girmesi değil, aynı zamanda Türkiye ile Çad arasındaki kardeşlik bağlarının güçlenmesi anlamına geliyor. Ocak ayındaki organizasyonda gönüllüler, açılışların yanı sıra sünnet organizasyonları, katarakt ameliyatları ve gıda dağıtımları ile de bölge halkının yanında olacak. Dernek gönüllülerinden Emre Özdemir, yalnızca gönüllülerin desteği ile hayata geçirilen ve açılışı gerçekleştirilecek bu projeler hakkında, "Biz tamamen gönüllü olarak bu seferberliğe katıldık, mazlum bir kardeşimiz için faydalı olabilir miyiz derken binlerce mazluma ulaşıyoruz. Tüm kardeşlerimizi bu kardeşlik seferberliğine davet ediyoruz" şeklinde konuştu.
Mersin MIP, Türkiye’nin akıllı liman dönüşümüne öncülük ediyor Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş. (MIP), Akdeniz’in en büyük konteyner limanı olarak Türkiye’de bir ilke imza atarak tam entegre saha otomasyon sistemini hayata geçiriyor. Bu yatırımın, bölgenin artan taleplerini karşılaması, kapasiteyi artırması, verimliliği yükseltmesi ve Türkiye’nin küresel ticaretteki konumunu güçlendirmesi hedefleniyor. PSA International, IFM Investors ve Akfen Holding ortak girişimi olan MIP tarafından hayata geçirilen East Med Hub 2 (EMH2) Projesi’nin ilk aşaması tamamlanarak hizmete alındı. Proje kapsamında, 4 gemi-kıyı (STS) rıhtım vinci ile 14 tam otomatik raylı portal vinçten (aRMG) oluşan tam entegre saha otomasyon sistemi devreye sokuldu. Türkiye’nin ilk tam entegre saha otomasyon sistemi Tamamen elektrikli olan 14 adet aRMG vinç, Terminal İşletim Sistemi (TOS) ile entegre edilerek uzaktan kumanda edilebilir şekilde tasarlandı. Bu sistem sayesinde operatörler, ofis ortamında daha konforlu ve güvenli şartlarda çalışabilecek. Yüksek hassasiyetli tarayıcılar, kameralar ve sensör tabanlı güvenlik sistemleriyle donatılan vinçler, konteyner elleçleme, istifleme ve transfer işlemlerinde yüksek hassasiyet sağlayarak bekleme sürelerini azaltacak ve saha verimliliğini artıracak. Yeni STS vinçlerle mega gemilere eş zamanlı hizmet EMH2 Projesi ile birlikte MIP’in yıllık konteyner kapasitesinin 2,6 milyon TEU’dan 3,6 milyon TEU’ya çıkarılması hedefleniyor. Toplam 97 metre yüksekliğe, 71 metre rıhtım erişimine, 30 metre ray açıklığına ve 65 ton kaldırma kapasitesine sahip yeni STS vinçler sayesinde, aynı anda iki mega gemiye hizmet verilebilecek. Bu kapasite artışının, müşterilere daha rekabetçi çözümler sunması ve bölgedeki ihracat ile ithalat süreçlerine hız ve maliyet avantajı sağlaması bekleniyor. "Türkiye’nin lojistik sektöründe yeni bir ölçüt" MIP Genel Müdürü Ajay Kumar Singh yatırımla ilgili yaptığı açıklamada, "Bu yatırım, Türkiye’nin lojistik sektöründe yeni bir ölçüt belirliyor. Saha otomasyonunun devreye alınması, operasyonel mükemmellik taahhüdümüzü güçlendiriyor; dünya standartlarında verimlilik sunmamıza ve sürdürülebilirlik hedeflerimizi ilerletmemize imkan tanıyor. Bu gelişmeyle birlikte Doğu Akdeniz’de önde gelen bir lojistik düğüm noktası olma yolunda anlamlı bir adım daha atıyoruz" ifadelerini kullandı. Küresel rekabet gücüne katkı EMH2 Projesi’nin tamamlanmasıyla birlikte MIP’nin gelişmiş altyapısı, son teknoloji ekipmanları ve teknolojik yetenekleri sayesinde sürdürülebilir büyüme hedeflerine önemli katkı sağlaması öngörülüyor. aRMG vinçlerin devreye alınmasıyla Haziran 2026’ya kadar saha verimliliğinin iki katına çıkması beklenirken, tamamen elektrikli ve gürültüsüz sistem sayesinde düşük karbon emisyonu ile çevresel etkilerin en aza indirilmesi amaçlanıyor. 2026 yılının sonuna kadar tam kapasiteyle devreye alınması planlanan EMH2 Projesi ile MIP’nin, Türkiye’yi küresel ticaretin geleceğine bağlayan Doğu Akdeniz’in en önemli lojistik merkezlerinden biri haline gelmesi hedefleniyor.
İzmir Albert Einstein’ın mezun olduğu Zürih Üniversitesi’nden Dr. Humayun Kakar’a büyük onur İzmir Ekonomi Üniversitesi Medical Point Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Uzm. Dr. Humayun Kakar, İsviçre Zürih Üniversitesi’nde yürütülen ve dünyanın en saygın kalp yetersizliği programları arasında yer alan ileri uzmanlık eğitimini 60 hekim arasında 2’ncilikle tamamlayarak, Avrupa Kardiyoloji Derneği tarafından "Kalp Yetersizliği Uzmanı" unvanına layık görüldü. İzmir Ekonomi Üniversitesi Medical Point Hastanesi Kardiyoloji Bölümü hekimlerinden Uzm. Dr. Humayun Kakar, Albert Einstein’ın doktora eğitimini aldığı üniversite olan İsviçre’de Zürih Üniversitesi / University Hospital Zurich (USZ) bünyesinde yürütülen ve uluslararası alanda yüksek saygınlığa sahip 2 yıllık Kalp Yetersizliği İleri Uzmanlık Eğitim Programı’nı (PCHF - Advanced Studies in Heart Failure) üstün bir başarıyla tamamladı. Dünyanın farklı ülkelerinden katılan 60 hekim arasından 2’ncilik derecesi elde eden Dr. Kakar, gösterdiği akademik ve klinik performansla ödüle layık görüldü. Programın başarıyla tamamlanmasının ardından Uzm. Dr. Humayun Kakar,Avrupa Kardiyoloji Derneği (ESC) ve Avrupa Kalp Yetersizliği Derneği (HFA) tarafından resmi olarak "Kalp Yetersizliği Uzmanı (Heart Failure Specialist)" unvanı almaya hak kazandı. "Bu başarıyı ülkeme ve hastalarıma hizmet etmek için taşıyorum" Elde ettiği başarıya ilişkin değerlendirmede bulunan İzmir Ekonomi Üniversitesi Medical Point Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Humayun Kakar, şu ifadeleri kullandı: "Bilim tarihine yön vermiş, Albert Einstein’ın doktora yaptığı ve kardiyoloji alanında ilklerin yaşandığı Zürih Üniversitesi’nde bu eğitimi almak benim için büyük bir onurdu. Programı 2’ncilik derecesi ve ödülle tamamlamak ise ayrı bir gurur kaynağı oldu. Avrupa Kardiyoloji Derneği ve Avrupa Kalp Yetersizliği Derneği tarafından ‘Kalp Yetersizliği Uzmanı’ olarak onaylanmak, mesleki yolculuğumda çok kıymetli bir aşama. Burada edindiğim bilgi ve deneyimi, ülkemizde ve görev yaptığım hastanemde hastalarımın yaşam kalitesini artırmak için kullanacak olmaktan büyük mutluluk duyuyorum." ‘Bilim tarihine yön veren bir merkezde ileri uzmanlık’ Zürih Üniversitesi, yalnızca tıp alanında değil, bilim tarihinde de önemli bir yere sahip köklü bir kurum olarak öne çıkıyor. Albert Einstein’ın doktora eğitimini aldığı üniversite olan Zürih Üniversitesi, aynı zamanda modern kardiyolojinin dönüm noktalarından birine de ev sahipliği yaptı. 16 Eylül 1977’de, Zürih Üniversitesi Hastanesi’nde görev yapan Andreas Grüntzig, dünyada ilk kez kalp damarına balon anjiyoplasti (PCI) işlemini gerçekleştirerek girişimsel kardiyolojinin temellerini attı. Dr. Kakar’ın eğitim aldığı bu merkez, bugün de kardiyoloji alanında öncü çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor.
Afyon ’Al Fadimem’ türküsünün gerçek hikayesi ortaya çıkarıldı Afyonkarahisar’ın İscehisar ilçesine bağlı Cevizli ve Bayat ilçesine bağlı Sağırlı köyleri arasında yaşanan hüzünlü bir sevda hikâyesi olan yıllardır dilden dile aktarılan "Al Fadimem" türküsünün gerçek hikayesini gün yüzüne çıkarmak için proje yapıldı. Türk Dili ve Edebiyatı alanında TÜBİTAK 2204 - A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması çerçevesinde İscehisar Faruk Öksüz Anadolu İmam Hatip Lisesinde tarih öğretmeni Faruk Karakuş danışmanlığında 12. Sınıf öğrencisi Ertuğrul Meriç Boydemir tarafından hazırlanan "Sözden Ezgiye: Fadime ile Efe Kadir’in Hikâyesinin Türküsüyle Yaşayan Belleği" adlı proje kapsamında, türkünün gerçek hikâyesi ve ilk sözleri birinci elden kaynaklarla derlendi. Araştırma, halk kültürünün önemli taşıyıcılarından biri olan türkülerde zamanla yaşanan söz ve anlam değişimlerini ortaya koymayı hedefledi. Bu çerçevede, Al Fadimem türküsünün kahramanları Kadir Kilci ve Fadime Bostan ile aynı dönemde yaşamış akraba ve komşularla yapılan görüşmeler, çalışmanın temel dayanağını oluşturdu. Bir sevdanın türküye dönüşen hikâyesi Görüşmelere göre Efe Kadir’in yetim ve yoksul olmasından dolayı düğün yapacak durumu yoktu. Onun için Fadime’yi kaçırmaya karar verdi. Fadime de gönüllü olarak kaçmayı kabul etti. Kaçtıktan sonra Fadime’nin yaşı büyük olmasına rağmen döneminde yazılmadığı için yaşı resmiyette küçüktü. Ailesinin şikâyeti üzerine Efe Kadir tutuklandı ve cezaevine girdi. Fadime ise ailesi tarafından bir başkasıyla evlendirildi. Bu ayrılık, Efe Kadir’in cezaevinde yaktığı türkülerle dile geldi. "Al Fadimem" de bu türkülerden biri. 40 yıllık ses kaydı kaynak oldu Araştırmanın en dikkat çekici bulgularından biri, Efe Kadir’in kendi sesinden kaydedilmiş bir kasetin ortaya çıkarılması oldu. 1985 yılında Belçika’da yaşayan oğlu Hasan Kilci’nin isteğiyle kaydedilen bu ses kaydında, Efe Kadir’in türkünün dört kıtasını bizzat seslendirdiği belirlendi. Kayıt; Ali Kalkan, Veli Kilci ve aile bireyleri tarafından muhafaza ediliyordu. Projede bu kayıt, türkünün ilk sözlerine ulaşmada birincil kaynak olarak kullanıldı. Saha çalışmaları sonucunda, günümüzde bilinen sözlerden farklı olarak türkünün daha önce kayıt altına alınmamış kıtaları derlendi. Böylece "Al Fadimem" türküsünün kuşaktan kuşağa aktarılırken geçirdiği değişim somut verilerle ortaya konuldu.