GENEL - 02 Aralık 2019 Pazartesi 11:09

Kilis’te irfan sohbetlerinde medya ve gazetecilik konusu masaya yatırıldı

A
A
A
Kilis’te irfan sohbetlerinde medya ve gazetecilik konusu masaya yatırıldı

7 Aralık Üniversitesi Kilis Tarihi ve Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (KİTAM) her ay Kilis’in kültür insanlarının katılımıyla farklı bir konuda yapılan sohbetlerin bu ayki konusu "Kilis’te Yerel Medya ve Gazetecilik" oldu.

7 Aralık Üniversitesi Kilis Tarihi ve Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (KİTAM) her ay Kilis’in kültür insanlarının katılımıyla farklı bir konuda yapılan sohbetlerin bu ayki konusu "Kilis’te Yerel Medya ve Gazetecilik" oldu.


Moderatörlüğünü Kilis 7 Aralık Üniversitesi Rektör Danışmanı Cahit Faruk İslamoğlu’nun yaptığı Ahmet Çağlar’ın konuşmacı olarak yer aldığı sohbete Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdurrahman Çetin de katıldı. Ahmet Çağlar konuşmasında kendini gazetecilik hayatına hazırlayan çocukluğuna ve gençlik yıllarına ait anılarını ve hayat tecrübelerini katılımcılarla paylaştı. Gazeteciliğe nasıl ve ne zaman başladığını da belirten Çağlar, gazetecilik anlayışını “Bu işin ününde değil ununda olduğu” sözleriyle ifade edip sahibi olduğu gazetenin tarihçesine yer vererek arşivden belgeler sundu. 1980’li ve 1990’lı yıllarda gazeteciliğin zorluklarına da değinen Çağlar, dinleyicilere bir haberin yapılma sürecini ve bu süreçte çektiği sıkıntıları anlattı. Gazetecilik ve matbaacılık arasındaki ilişkiye değinen Çağlar, gazeteciliğin siyasi ve sosyal hayat karşısında maruz kaldığı durumlara konuşmalarında yer verdi. Çağlar ayrıca, cezaevinde kaldığı döneme ait anılarına da değindi. Mehmet Akif Ersoy’un “Ressam Haklı” şiirini de okuyan Çağlar, Safahat isimli eserin önemine değinerek konuşmalarını tamamladı.


Sohbet sonunda konuşmacı Ahmet Çağlar’a Rektör Yardımcısı Çetin tarafından günün anısına teşekkür belgesi verildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.