EKONOMİ - 09 Nisan 2025 Çarşamba 10:10

Kripto varlıklarda miras tehlikesi

A
A
A

Kilis’te avukatlık yapan Muhammed Taha Akkurt, kripto varlıklarda miras tehlikesine dikkat çekerek kripto varlıkların mirasa konu olabilmesi için özel düzenlemelere ihtiyaç olduğunu söyledi.

Kilis’te avukatlık yapan Muhammed Taha Akkurt, kripto paraların Türk hukuk sistemine göre para değil, ’kripto varlık’ olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Akkurt, bu ifadenin kripto varlıkların hukuki açıdan daha doğru bir şekilde ele alınmasını sağlayacağını söyleyerek, "Kripto varlıklar, diğer mal varlıkları gibi mirasa konu olabilir, ancak özel düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır" dedi. Türk Medeni Kanunu’nun 599. maddesinde mirasın geçişine dair hükümler olduğunu vurgulayan Akkurt, kripto varlıkların da bu kapsamda yer aldığını belirtti.

"Kripto varlıkların miras paylaşımında dikkat edilmesi gereken iki durum’’

Akkurt, kripto varlıkların mirasçılara aktarımının iki farklı şekilde gerçekleşebileceğini söyledi. İlk olarak, kripto varlıkların bir alım, satım platformunda tutulması durumunda, mirasçılar veraset ilamı ve veraset, intikal vergisini ödedikten sonra bu platforma başvurarak miras payları oranında haklarını alabilecekler.

Kripto varlıklarda miras tehlikesi

Şifresini bilmeyen mirası kaybedecek

Diğer bir durumda ise, miras bırakan kişinin kripto varlıklarını soğuk cüzdanlarda saklaması söz konusu olabilir. Akkurt, bu durumda private key bilgisi bilinmediği takdirde mirasçıların ciddi hak kayıpları yaşayabileceklerini vurguladı.

Miras sözleşmesi önerisi

Akkurt, kripto varlıklarını soğuk cüzdanlarda tutan vatandaşların private key bilgilerini mirasçılarına bildirmeleri gerektiğine dikkat çekti. "Bu bilgilerin miras sözleşmesi ile paylaşılması, mirasçılar açısından büyük önem taşır. Aksi takdirde, kripto varlıklara erişim sağlanamayabilir ve ciddi mağduriyetler yaşanabilir" diye konuştu.

Muhammed Yasin Paşa 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa 17 Bin üyeli Bal-Göç’te Fahriye Vatansever Ağca değişim için aday Türkiye’nin en güçlü göçmen örgütlenmelerinden biri olan, yaklaşık 17 bin üyeli BAL-GÖÇ Derneği, uzun süredir yaşanan yönetim tartışmaları ve düşük katılımlı genel kurullarla gündemde. Dört dönemdir aynı isim tarafından yönetilen derneğin, bugün kendi tabanında dahi güven kaybı yaşadığı ifade edilirken Prof. Dr. Fahriye Vatansever Ağca, BAL-GÖÇ’ün 20. Genel Kurulu’nda "demokrasi, şeffaflık ve birlik" vurgusuyla başkanlığa adaylığını açıkladı. 1989 yılında Bulgaristan’dan zorunlu göçle Türkiye’ye gelen bir Balkan Türkü olan Ağca, on binlerce üyeye sahip bir derneğin genel kuruluna yalnızca birkaç bin kişinin katılmasının camiada ciddi bir kopuşa işaret ettiğini belirtti. Adaylık sürecinde üyelik başvurularının bekletildiği, aidatını ödeyen üyelerin hazirun listelerine alınmadığı ve kongre takviminin daraltıldığı yönündeki iddiaların ise demokratik işleyişi zedelediğini ifade etti. Ağca, seçilmesi halinde genel kurullarda aidat şartının kaldırılacağını, yönetimin şeffaf, hesap verebilir ve ulaşılabilir hale getirileceğini, gençleri ve kadınları merkeze alan yeni bir yapılanma kurulacağını ve genel başkanlık görevine iki dönem sınırı getiren tüzük değişikliğinin ilk toplantıda gündeme alınacağını açıkladı. Kardiyoloji uzmanı ve akademisyen olan Prof. Dr. Fahriye Vatansever Ağca, açıklamasını şu sözlerle tamamladı: "Amacımız; BAL-GÖÇ’te zedelenen güveni yeniden inşa etmek, derneği üyeleriyle birlikte ayağa kaldırmak ve Balkan göçmenlerini hak ettikleri güçlü, saygın ve birleştirici yapıya yeniden kavuşturmaktır."