YEREL HABERLER - 26 Mart 2017 Pazar 15:29

’İzmitli Kadınların Paşa Sarayı ve Mahkeme Baskını’

A
A
A
’İzmitli Kadınların Paşa Sarayı ve Mahkeme Baskını’

Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumunda, "XVII.

Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumunda, "XVII. Yüzyılın Başlarında Bir Mahalle Halkının Başkaldırı Hikayesi: İzmitli Kadınların Paşa Sarayı ve Mahkeme Baskını’’ konulu tebliğ ele alındı.


Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu- IV’ nun 2. gününde Çoban Mustafa Paşa Salonu’nda yapılan 4. Oturumda Doç. Dr. Zeki Mete "XVII. Yüzyılın Başlarında Bir Mahalle Halkının Başkaldırı Hikayesi: İzmitli Kadınların Paşa Sarayı ve Mahkeme Baskını’’, Yrd. Doç. Dr. Gökben Ayhan "Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin Ejder Figürlü Tokmakları Hakkında’’, Dr. Kayrat Bellek "Çoban Mustafa Paşa Külliyesi ve Merkezi Asya’da Karahanlı Külliyelerine Mukayeseli Bir Bakış’’ konulu sunumlar gerçekleştirdi.


"XVII. Yüzyılın Başlarında Bir Mahalle Halkının Başkaldırı Hikayesi: İzmitli Kadınların Paşa Sarayı ve Mahkeme Baskını" konulu tebliğinde Doç. Dr. Zeki Mete, "1712 yılında İzmit’in Kertil Mahallesi sakinleriyle bir tımarlı sipahi arasında yaşanan sorun İstanbul’a Divan-ı Hümayun’a kadar ulaşmıştı. Anlaşmazlık, Sipahi Hasan’ın beratında yazılı gelir kalemleri arasında bulunan bağ öşrü ve zemin resmini mahalle halkından talep etmesiyle başlamıştı. Mesele tımar bürokrasisinin en yetkili amiri olan Defter Emini’ne intikal ettiğinde, bu görevli durumu Başdefterdar’a iletmiş, maliyenin başı olan bu yöneticinin, olayı Divan-ı Hümayun’a taşımasıyla da sorun merkezi bürokrasinin konusu haline gelmişti’’ bilgisini verdi.


Konuşmasına devam eden Mete, "Bu aşamadan sonra devlet merkezi, meselenin halli için İstanbul’da ikamet eden eski Ba’albek kadısı Mevlana Hasan’ı özel yetkilerle ’müvella’ sıfatıyla İzmit’e gönderme kararı aldı. Kendisiyle birlikte Saray çavuşlarından Ahmet Çavuş da elindeki fermanla birlikte İzmit’e doğru yola çıkmıştı. Tarafları dinlemek üzere paşa sarayında İzmit naibinin de hazır olduğu bir mahkeme kurulmuştu. Mahkeme heyeti, Ahmet Çavuş tarafından duruşmaya getirilen mahalle sakinlerine, tımarlı sipahinin beratında yazılı olan bağ öşrü ile zemin resmini ödemeleri gerektiğini tembih etmişti. Ancak mahalle halkı bağlarından talep edilen öşrü ödemeyi kabul ettiklerini, fakat zemin resmine karşı çıktıklarını, çünkü evlerinin bulunduğu mevkiin Kertil Mahallesi olduğunu, burada beş tane mescid ve cami bulunduğunu, beratlarda, vakfiyelerde ve evlerine ait mahkeme hüccetlerinde de Kertil mahallesinin açıkça belirtildiğini öne sürmüşlerdi. Hatta, altmış yıldan beri mülkiyetlerinde bulunan evlerinden zemin resmi alınmaması gerektiğine dair ellerinde fetva dahi olduğunu belirten mahalle halkı bir araya toplanarak direniş göstermişti’’ açıklamasını yaptı.


"Çoban Mustafa Paşa Külliyesinin Ejder Figürlü Tokmakları Hakkında" başlıklı tebliğinde Yrd. Doç. Dr. Gökben Ayhan, "Uzakdoğu ile Çin sanatının zaman içinde tipik hayvanı haline dönüşen ejder, Orta Asya’daki ilkel devirlerde kullanılan tasvirlerden biri olmuş, buradan Çin ve Sümer sanatına geçmiştir. Türk sanatında ise, başlangıcından beri yoğun olarak kullanılan bu figüre burç, gezegen, bolluk, bereket ve güç gibi birçok anlam yüklenmiştir. Öte yandan bu tasvirin, işlendiği yerin doğaüstü güçlerden korunduğuna inanılmıştır. Çoban Mustafa Paşa Camii’nin kündekari tekniğiyle ahşaptan yapılan iki kanatlı taç kapısı ile günümüze gelebilen tüm pencere kapaklarında, Çoban Mustafa Paşa Türbesinin çift kanatlı kapısı ile çift kapaklı pencerelerinde ejder figürlü tokmaklar yer alır’’ bilgisini aktardı.


Sempozyuma katılmak için Kırgızistan’dan gelen Dr. Kayrat Belek, "Çoban Mustafa Paşa Külliyesi ve Merkezi Asya’da Karahanlı Külliyelerine Mukayeseli Bir Bakış’’ konulu tebliğinde, "Merkezi Asya’da İslamiyet’in kabul edilmeye ve yayılmaya başlamasıyla konar-göçer Türk toplulukları da İslam medeniyetinin bir parçasını oluşturmuşlardır. Hatta konar-göçer Türk toplulukları tarafından kurulan ilk Müslüman Türk Devletleri’ni İslamiyet’in koruyucuları olarak da görmek mümkündür. Bu bağlamda konar-göçerlerin önemli başkentleri olarak bilinen Balasagun, Talas, Otrar, Özkent, Kaşkar, Semerkant, Buhara, Hive, Belh, Nişapur gibi büyük şehirler, Türk-İslzm merkezleri haline dönüşmüş ve anılan bu merkezlerde mescit, cami, medrese gibi eserlerden oluşan ihtişamlı külliyeler vücuda getirilmiştir’’ diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Trafik tartışmasında eşi ve kızının gözü önünde bıçaklanarak öldürüldü Antalya’da trafikte tartışma yaşadığı servis şoförü tarafından eşi ve kızının gözü önünde bıçaklanan Önder Çakır hayatını kaybetti. Olay, gece saat 02.00 sıralarında Kepez ilçesi Kuzeyyaka Mahallesi Yeşilırmak Caddesi üzerinde meydana geldi. Alınan bilgiye göre; Önder Çakır ile Neşet G. trafik ışıklarında tartıştı. Tartışmanın sürdürdüğü esnada Neşet G. aracından inerek yanında taşıdığı bıçakla Önder Çakır’ın sol göğüs altından 1 kez bıçakladı ve otobüsüyle olay yerinden kaçtı. Önder Çakır’ı kanlar içerisinde yerde gören eşi Meryem Çakır ile 8 yaşındaki kızı Zeynep Çakır durumu hemen 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbarla olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekibi ağır yaralı olan Önder Çakır’ı ambulansla özel bir hastaneye kaldırdı. Ameliyata alınan Çakır, yapılan tüm müdahalelere rağmen sabah saatlerinde hayatını kaybetti. Cinayet büro ekipleri yakaladı Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, olay yerinden 07 YSL 38 otobüsüyle kaçan servis şoförü Neşet G.’yi yakalamak için çalışma başlattı. Ekipler, gözaltına alınan Güçlü’nün, ifadesini almak üzere karakola götürdü. Cinayet zanlısı Güçlü, ifadesinin ardından adliyeye sevk edilecek. Hayatını kaybeden Çakır’ın cansız bedeni otopsi yapılmak üzere Antalya Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırıldı. Çakır’ın eşi Meryem ile kardeşi Öner Çakır ve yakınları morgda işlemleri tamamlanan Önder Çakır’ın cenazesini Burdur’da defnetmek için teslim aldı. "Sonrasında iniyor ve olduğu gibi bıçağı saplıyor" Cenazenin alınmasının ardından morg çıkışında konuşan Önder Çakır’ın kardeşi Öner Çakır, "Kardeşim akşam eşi ve çocuğuyla evine giden adam. Kırmızı ışıkta duruyor, yeşil yanar yanmaz arkasından duran araç kornaya basarak, selektör yapmış. Kardeşim de elini kaldırmış el işareti yapmış, karşı taraf ne dedi Allah bilir. Sonrasında iniyor ve olduğu gibi bıçağı saplıyor. Ne vurma var, ne bir şey var. Gidiyor bıçağı saplıyor ya, dövüşürsün kavga edersin, dersin ki bu adam gitti direkt olarak bıçağı sapladı. Bıçağı göğsünün olduğu yere kalbine saplamış" dedi.
Karabük Antikalarla dolu iş yeri görenleri 100 yıl öncesine götürüyor Karabük’te antika eşyalar ile donatılan iş yeri müşterilerine 100 yıl öncesine yolculuk yaptırıyor. UNESCO Dünya Miras Listesinde yer alan Karabük’ün Safranbolu ilçesindeki yaşayan Hasan Boynueğrioğlu’nun, bir dönem çalıştığı butik otelde antika merakı başladı. Bu merakını yaklaşık 11 yıldır antika toplayarak gidermeye çalışan Boynueğrioğlu, malzemeleri 2013 yılında açtığı kafede sergilemeye başladı. İşyerinin her bir köşesine yerleştirdiği antikalar ise müşterilerin büyük ilgisini çekiyor. Eski vitrin, fincan takımları, radyolar, dikiş makineleri, daktilolar, duvar saatleri, fotoğraf makineleri, harman makinesi gibi birçok eşyalarla donatılan iş yeri gelen müşterilerini 100 yıl öncesine götürüyor. İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine konuşan işletmeci Hasan Boynueğrioğlu, "Aga keyf kafemizi 2013 yılında kurduk. Şu anda yiyecek içecek sektöründe hizmet vermekteyiz. Burayı açmadan önce otelcilikle ilgileniyordum. Butik otelde en üst düzey sorumluydum. Oradan antika merakım vardı" dedi. Süreç boyunca antika biriktirdiğini ve sergilediğini ifade eden Boynueğrioğlu, iş yerinde antika dikiş makineleri, bavullar çeyiz sandıklarız fincan takımları, saatler, fotoğraf makineleri, hesap makineleri, daktilolar, komodin gardırop, vitrinler ve harman makinesi bulunduğunu söyledi. Müşterileri 100 yıllık harman makinesi karşılıyor Harman makinesinin 100 yıl önce kullanıldığına dikkat çeken Boynueğrioğlu, "Müşterilerin harman makinesinin başında fotoğraf çektirmeleri, daha çok hoşlarına gidiyor. Yani onu da bulduk ve getirdik. Eskiyi yaşatmayı seviyoruz. Yani müşterilerimiz çok hoşuna gidiyor, ilgi gösteriyor. Onlar da burada geçmişi yaşattığımızı hissedince onlar da kendi elindeki eşyalara sahip çıkmayı düşünüyorlar. Onlar da keyif alıyor" diye konuştu. Boynueğrioğlu, iş yerine gelen müşterilerinin de kullanmadıkları eski parçaları getirerek kendisine teslim ettiğini ve geldiklerinde kendi antika malzemelerini sergilendiğini görünce mutlu olduklarını aktardı. "Biz zaten işimize aşığız" diyen Boynueğrioğlu, "Antikaya da aşığız. Bu işi daha üst seviyelere çıkmayı düşünüyoruz. Antika ve kafecilik sektöründe de öyle. Manevi olarak biz zaten sevdiğimiz için bu işi yapıyoruz, yani zorluk da çekmiyoruz. Yaşamayı da seviyoruz. Yani sevdiğimiz için biz maddiyatı ön planda tutmuyoruz" ifadelerini kullandı. İlk defa antika dolu bir kafeye gittiğini anlatan Onur Altındağ da gördükleri karşısında zamanda geçmişe yolculuk yaptığını söyledi. Büyüklerinden dinlediği hikayelerin başrollerindeki eserleri işyerinde gördüğünü ifade eden Altındağ, "Antikalarla karşılaştıktan sonra beni biraz geçmişe götürdü. Geçmişte atalarımızın, annelerimizin, babalarımızın kullandığı dikiş makinaları, radyolar burada. Hele ki teknoloji o zaman bu kadar gelişmiş değildi. Dolayısıyla insanlar haberleri, günlük gelişmeleri, radyolardan saat başı yayınlar ile dinliyormuş. Büyüklerimizden bu hikayeleri dinlerdik. Tabii onları burada görmek bizi geçmişe götürdü” dedi. Antikalarla dolu bir işletmenin insana huzur verdiğini kaydeden Altındağ, "Gerçekten güzel bir mekan oluşturmuşlar, ortaya koymuşlar. Emek verilmiş, üzerinde çalışılmış, düşünülmüş. Biz de memnun olduk, mutlu olduk" şeklinde konuştu.