SAĞLIK - 02 Haziran 2019 Pazar 10:13

Op. Dr. Kemal Keşmer: “Bel fıtıklarının ancak yüzde 2’si ameliyat gerektirir”

A
A
A
Op. Dr. Kemal Keşmer: “Bel fıtıklarının ancak yüzde 2’si ameliyat gerektirir”

Beyin ve Sinir Cerrahı Op.

Beyin ve Sinir Cerrahı Op. Dr. Kemal Keşmer, bel fıtıklarının yüzde 2’sinin ameliyat gerektirdiğini ve ameliyat olanların ise yüzde 5 oranında fıtığın tekrarlama riskinin olduğunu söyledi.


VM Medical Park Kocaeli Hastanesi’nde Beyin ve Sinir Cerrahı Op. Dr. Kemal Keşmer, bel fıtığının belirtileri hakkında bilgiler verdi. Bel fıtığının en önemli belirtisinin bel ve bacak ağrısı olduğunu belirten Keşmer, bel fıtığından korunmanın yolları ve bel fıtığının tedavi sürecini anlattı. Keşmer, “Başlangıçta belde başlayan ağrı daha sonra giderek bacağa yayılır. Bu ağrı genellikle tek taraflıdır ancak iki taraflı da olabilir. Bazen hastalar yalnızca bacak ağrısı ile gelir. Ani bir zorlanma ya da ters hareketle ağrı birden başlayabilir. Genellikle ağrı daha önce birkaç defa tekrarlamıştır, tedaviyle ya da kendiliğinden düzelmiştir. Hastada ayrıca bacakta uyuşma, bel hareketlerinde kısıtlama görülebilir. Öksürme, hapşırma, uzun süreli oturma, ağır yük kaldırma, otomobil kullanma, öne doğru eğilme, stres, soğukta kalma ağrıyı arttırır” dedi.


Bel fıtığının oluşma mekanizması hakkında bilgiler aktaran Op. Dr. Kemal Keşmer, “Kafatasının altında enseden başlayıp kuyruk sokumumuzun ucuna kadar omurilik kanalını oluşturan 31 adet omur vardır. Bu omurlardan beş tanesi bel bölgesinde bulunur. Bu omur kemiklerinin arasında hareketi sağlayan ve darbelere karşı koruyucu görev yapan disk şeklinde özel bir kıkırdak bulunur. Bu disk iç ve dış tabaka olmak üzere iki kısımdan oluşur. Dıştaki tabakanın yapısı bozulunca içte bulunan yumuşak tabaka dışarıya doğru taşar. Bu taşan (fıtıklaşan) kısım omurilik kanalındaki omuriliğe ve omurilikten çıkan sinirlere baskı yapar ve bu sinirleri sıkıştırır. Bel bölgesi omurganın hareketli bölgesi olduğundan ve en çok yük taşıyan bölümü olduğundan bu bölge fıtıklaşmanın en çok görüldüğü bölgedir. Bu şekilde ortaya çıkan hastalığa bel fıtığı denir” diye konuştu.



Bel fıtığı kimlerde görülür?


Oturarak çalışan kişilerde bel fıtığı görülme ihtimalinin yüksek olduğunu ifade eden Beyin ve Sinir Cerrahi Op. Dr. Keşmer şunları söyledi: “Toplumun yüzde 80’inden fazlasının en az hayatında bir kere bel ağrısı çektiği bilinmektedir. Bel ve bacak ağrısı ile hekime başvuranların sayısı oldukça fazladır. Sıklıkla orta yaşlarda görülür fakat her yaşta ortaya çıkabilir. Oturarak çalışan kişilerde bel fıtığı görülme ihtimali yüksektir. Ağır yük kaldırmak zorunda olanlar, spor yaparken dikkatsiz davrananlar, egzersize ısınmadan başlayanlar, duruş ve oturma bozukluğu olanlar risk altındadır. Kontrolsüz ve dengesiz olarak eğilerek yük kaldırma en sık karşılaşılan nedendir. Bel fıtığı titreşimli araç kullananlar ve şoförlerde sık görülür. Sigara ve alkol kullanımı da bel fıtığını tetikleyebilir. Stres, obezite, geçirilmiş travmalar, ailesel yatkınlık, sistemik hastalıklar, kemik erimesi diğer risk faktörleridir. Bu risklere ne kadar çok maruz kalıyorsanız bel fıtığı olma ihtimaliniz de o kadar fazladır.”



"Her bel ağrısı bel fıtığı değildir"


Bel fıtığı teşhisinde hastalığın hikayesi ile muayenenin önemine de değinen Dr. Keşmer, “Her bel ağrısı bel fıtığı değildir. Kanser, romatizma, bel kayması, enfeksiyonlar, böbrek taşları, kalça eklem hastalıkları, omurga kırıkları spor yaparken belini incitmek gibi birçok sorun bel fıtığı gibi belirtiler verir. Bu yüzden teşhis koyarken dikkatli olmak gerekir. Bel fıtığı teşhisinde hastanın anamnezi (hastalığının hikayesi) ve muayene önemlidir. Tanıyı kesinleştirmek için bilgisayarlı bel tomografisi ya da daha sıklıkla bel MR’ı önemli bir yer tutmaktadır. Bu yöntemlerle sorunun nerede ve hangi dokuda olduğu kolaylıkla tespit edilir. Ayrıca bilgisayarlı tomografi kemiğin durumunu daha iyi ortaya koyduğu için bazı durumlarda tercih edilebilir. Böylece hastanın şikayeti, bu şikayetin hikayesi, öz geçmişi, fizik muayene bulguları, radyolojik tetkikler (grafi, tomografi, MR), laboratuvar tetkikleri ile kesin tanı konulur” diye konuştu.



Bel fıtığının tedavisi


Bel fıtığının tedavisinde öncelikle konservatif tedavi denen ilaç kullanımı, istirahat, sert bir yatakta yatmak, korse kullanmak ve fizik tedavi gibi yöntemler uygulandığını belirten Kemal Keşmer, “Bunlar birçok bel fıtığı hastalığının düzelmesini sağlar. Kas gevşetici, ağrı kesici ilaçlar ve merhemler; b vitamini, kıkırdak yenileyici ürünler tercih edilir. Akut dönemde istirahat önerilirken, kronik dönemlerde hastaya egzersiz yapması önerilir. Burada önemli olan nokta hastanın nörolojik muayenesi, MR bulguları, şikayetlerin süresi, daha önce hangi tedavilerin uygulandığı ve hastanın çektiği ızdırabın derecesidir. Eğer bacaklarda güçsüzlük gelişiyorsa, idrar tutamıyorsa ve bunu bel MR’ında açıklayan sinir basısı varsa acil ameliyat olmak gerekir. Bunun dışında altı haftadan fazla süren şiddetli ağrılarda, diğer konservatif tedavilere yanıt vermeyen, günlük yaşantıdan alıkoyan şiddetli ağrılarda cerrahi tedavi düşünülür. Modern tıp açısından da bel fıtığında yeni gelişmeler söz konusudur. İstirahat, korse, ilaç tedavisi dışında algolojik tedaviler söz konusudur. Belden omurilik kanalına sıkışan sinirin üzerine yapılan direkt ilaç uygulamaları, fıtıklaşan diskin lazerle yakılması, kök hücre tedavileri gibi yeni uygulamalar vardır. Günümüzde alternatif tedavi yöntemleri hızla gelişmektedir. Manipülasyon tedavileri, akupunktur, ozon tedavisi, proloterapi, biyoenerji, hacamat, sülük tedavileri birçok alternatif yöntem bel fıtıklarında kullanılmaktadır” dedi.



"Vücudun yapısına ters gelen, zorlayıcı hareketlerden kaçınılmalı"


Hareketsiz bir yaşam tarzından uzak durmak ve bel kaslarını güçlendirici egzersizlerin faydasından bahseden Dr. Keşmer, “Önemli olan hastalığa yakalanmadan önce gerekli olan tedbirleri alarak bel fıtığı riskini en aza indirmektir. Bunun için ağır yük kaldırmamaya özen göstermek gerekir. Vücudun yapısına ters gelen, zorlayıcı hareketlerden kaçınılmalıdır. Beli kullanarak eğilmek yerine çömelip yani dizlerimizi kırıp eğilmek, bir yerden bir şey alırken olabildiğince alacağımız cisme yaklaşmak gerekir. İş yerinde beli zorlayacak vücut postürlerine (ergonomiye) dikkat edilmelidir. Hareketsiz bir yaşam tarzından uzak durmak ve bel kaslarını güçlendirici egzersizler çok faydalıdır. Yüzme, yoga, pilates bel ağrılarından korunmak için ideal sporlardır. Ata binmek, bisiklete binmek, tenis ise bel fıtığı oluşmasına neden olabilir. Stresten uzak durmak, iyi ısınmadan spor yapmamak çok önemlidir. Sigara ve aşırı kilodan uzak durulmalıdır” diye konuştu.



Bel fıtığında ameliyat olmalı mıyız?


Bel fıtıklarının ancak yüzde 2’sinin ameliyat gerektiğini vurgulayan Beyin ve Sinir Cerrahı Op. Dr. Kemal Keşmer, “Tabii ki öncelikle kendimizi korumalı ve fıtık olmamalıyız. Ancak fıtık olduktan sonra bir sürü tedavi seçeneğimiz mevcut. Bel fıtıklarının ancak yüzde 2’si ameliyat gerektirir. Eğer çok ızdırap çekmiyorsak ve nörolojik defisit (bacaklarda güçsüzlük, idrar tutamama gibi) yoksa alternatif tedavileri deneyebiliriz. Ameliyatı en son seçenek olarak düşünmeliyiz. Ameliyat olanların yüzde 5 oranında fıtığın tekrarlama riski mevcuttur. Artık mikrocerrahi ile ameliyat riskleri, özellikle ameliyata bağlı bacaklarda güçsüzlük gelişmesi çok nadirdir. Bacaklarda güçsüzlüğü olan, idrar ve gaita problemi olanlarda ameliyattan kaçınmak hastalar için çok büyük tehlike oluşturmaktadır. Çünkü kalıcı olarak ömür boyu bacaklarında ve ayaklarında güçsüzlükle (felçle) idrar ve gaitasını tutamamadan yaşamak zorunda kalabilirler. Bel fıtığında cerrahi ilk seçenek olmamakla birlikte, bu durumlarda ilk seçenek olmalıdır. Son söz olarak bel fıtığının kesin tanısı ve bir felç riski oluşturup oluşturmadığını belirlemek için öncelikle beyin cerrahisine muayene olunmalıdır. Eğer bir felç riski oluşturmuyorsa alternatif tedaviler denenir. Ama diğer tedavi yöntemleri ile tedavi olunamıyorsa ya da yukarıda belirtilen tehlikeli durumlarda cerrahi tedavi önerilir” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Bakan Kacır: "Türkiye teknoloji girişimciliğinde Avrupa’nın parlayan yıldızı olarak tarif ediliyor" Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "23 yıl önce piyade tüfeğini yurt dışından temin eden bir ülkeydik, savunma ürünlerinde yüzde 80 dışa bağımlıydık. Bugün, kendi İHA’mızı, mühimmatını, uçaklarını, helikopterlerini, uydularını, radarlarını, elektronik harp sistemlerini geliştiren, üreten ve artık rekabetçi şekilde dünyaya ihraç edebilen bir ülkeyiz. Fikirden ürüne, üründen pazara uzanan yolculukta her aşamada Türkiye teknoloji girişimciliğinde Avrupa’nın parlayan yıldızı olarak tarif ediliyor" dedi. Sakarya Teknokent Ar-Ge Binası, Füzyon Girişim Ofisi ve Milli Teknoloji Atölyesi açılışı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın katılımıyla gerçekleşti. Açılışta konuşan Bakan Kacır, "Teknolojide tam bağımsız Türkiye tasavvurumuzu gerçeğe dönüştürme yolunda hayata geçirdiğimiz tüm bu projelerin Sakarya’mıza, üniversitelerimize, gençlerimize, ülkemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Küresel ölçekte değişimin hız kazandığı, bilginin stratejik bir güç halinde geldiği bir çağdayız. Bu dönemde ülkelerin refah düzeyini ve rekabet gücünü bilimsel bilgi üretme kabiliyetiyle teknolojideki yenilikleri ekonomik değere dönüştürme düzeyi belirliyor. Özellikle yenilikçi teknolojilerde söz sahibi ülkeler sadece bugünün değil yarının dünyasını da şekillendiriyor. Pek çok ülkenin belirsizlikler sarmalında bocaladığı ve geleceğe dair vizyon ortaya koymakta zorlandığı bu süreçte bizler yaşanan değişimi tehdit olarak değil bilakis Türkiye adına tarihi bir fırsat olarak görüyoruz. Bu anlayışla bilimi ve teknolojiyi kalkınma yolculuğumuzun pusulası atlettik. Son 23 yılda dev bir Ar-ge ve inavasyon alt yapısı inşa ettik. Bugün özel sektörümüz bünyesinde bin 700’ü aşkın Ar-Ge ve tasarım merkezinde görev yapan nitelikli mühendislerimiz ve teknisyenlerimiz, yüksek katma değerli üretimi mümkün kılan yenilikçi çözümler geliştiriyor" dedi. "Ar-Ge harcamalarımızın milli gelirimizdeki payını binde 5’ten yüzde 1,46’ya çıkardık" Bakan Kacır, "113 Teknoparkımızda 12 binden fazla firmamız inavasyon odaklı çalışıyor. Bilim insanlarımız, araştırmacılarımız özel sektörümüze sunduğumuz destekler neticesinde Ar-Ge harcamalarımızın milli gelirimizdeki payını binde 5’ten yüzde 1,46’ya çıkardık. 2002’de 29 bin olan tam zaman eş değer Ar-Ge personel sayımız şimdi 310 bini aştı. İnşa ettiğimiz güçlü Ar-Ge alt yapısı milli teknoloji hamlesinin vizyon projelerinin fikirden hakikate dönüştüğü biz zemini sundu. 23 yıl önce piyade tüfeğini yurt dışından temin eden bir ülkeydik, savunma ürünlerinde yüzde 80 dışa bağımlıydık. Bugün, kendi İHA’mızı, mühimmatını, uçaklarını, helikopterlerini, uydularını, radarlarını, elektronik harp sistemlerini geliştiren, üreten ve artık rekabetçi şekilde dünyaya ihraç edebilen bir ülkeyiz. İnsansız hava aracı üretiminde dünyada lideriz. Türkiye’nin otomobili Togg ile elektrikli ve akıllı araç devrimini ve otomotiv sektöründe yaşanan eşzamanlı dönüşümleri ülkemiz adına fırsata çevirme iddiamızı ortaya koyduk. Teknoloji üretiminde ve geliştirmede yakaladığımız bu ivmeyi farklı sektörlere taşıyarak üniversitelerimizle sanayi arasındaki iş birliğini daha da güçlendirerek Türkiye yüzyılında teknolojide tam bağımsız Türkiye hedefimizi adım adım gerçeğe dönüştüreceğiz" diye konuştu. "Teknoloji girişimciliğini bu vizyonu hayata geçirecek itici güç addediyoruz" Bakan Kacır, "Teknoloji girişimciliğini bu vizyonu hayata geçirecek itici güç addediyoruz. Bu doğrultuda ülkemizde teknolojik girişimlerin yeşermesini ve ölçeklenmesini mümkün kılacak zemini çok boyutlu adımlarla inşa etti. Hayata geçirdiğimiz fonların fonu ve eş finansman mekanizmalarıyla 4,6 milyar liralık kamu kaynağını doğrudan girişimlerimize yönlendirdik. Bu etkiyle 120 milyar liralık özel sektör yatırımını harekete geçirdik. Erken aşama girişimlerine finansman sağlayan BİGG programımızla 2 bin 500’den fazla teknoloji girişiminin hayata geçmesini sağladık. 2018’den bu yana düzenlediğimiz Teknofestlerle gençlerimizi girişimcilik yolculuğuna dahil ettik. Fikirden ürüne, üründen pazara uzanan yolculukta her aşamada Türkiye teknoloji girişimciliğinde Avrupa’nın parlayan yıldızı olarak tarif ediliyor" şeklinde konuştu. "Her yaştan çocuğumuzu ve gencimizi bilimin büyülü dünyasıyla buluşturacağız" 81 ilde milli teknoloji atölyelerinin kurulacağını aktaran Bakan Kacır, "Bugün oyundan e-ticarete, yapay zekadan finans teknolojilerine geniş bir yelpazedeki girişimlerimiz iftihar vesilemizdir. Bu başarı ivmesini katlanarak 2030 yılına kadar ülkemizden 100 bin teknolojik girişiminin doğmasını ve milyar dolar değeri aşan unicornların bizim değimimizle Turkornların toplam kıymetinin 100 milyar doları aşmasını hedefliyoruz. Bu cennet vatanın her köşesindeki gençlerimizin teknoloji geliştirme ve dünyayı değiştirme iddiası taşıyabilmesini sağlayacak bir alt yapıyı kurmayı temel önceliğimiz olarak görüyoruz. Sakarya gerek sahip olduğu dev sanayi alt yapısı ve lojistik gücü, gerekse küresel finans ve teknoloji merkezi İstanbul’a yakınlığıyla girişimciler için önemli bir marka değerine sahip. 2010’da faaliyete geçen ve bünyesinde 130’dan fazla firmanın çalışmalarını sürdürdüğü Sakarya Teknokent, şehrimizde teknoloji girişimciliğinin nabzının attığı, üretim ile aklın buluştuğu milli teknoloji hamlemizin örnek projelerinin hayata geçirildiği ekosistemi inşa ediyor. Girişimcilerin yoğun ilgi gösterdiği Teknokentin yatırımcı talebine cevap verebilmesi adına ilave olarak 6 bin 500 metrekare kapalı alan barındıran 39 bin metrekare bir alanı ilan ettik. Bugünde bakanlığımızın 113 milyon lira ile hayata geçen yeni Ar-ge binasının açılışındayız. Teknokentimizde 3 bin 700 metrekare kapalı alanıyla girişimcilerimize çalışma alanı sunuyoruz. Aynı zamanda bina içinde faaliyet gösterecek füzyon girişim ofisiyle kuluçka ve kuluçka öncesi aşamadaki girişimcilerimize destek seti sunuyoruz. Üniversitelerimiz ve bilim merkezlerimiz bünyesinde kurduğumuz milli teknoloji atölyeleriyle ülkemizin yarınlarını inşa edecek gençlerimizi ileri teknoloji ekipmanları ve modern alt yapıyla buluşturuyoruz. Önümüzdeki yılsonuna kadar 81 ilimizde 100 milli teknoloji atölyesini tamamlamak üzere bir seferberlik ruhuyla çalışıyoruz. İki üniversitemizin de öğrencileri bu atölyede çalışacak. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak ülkemizin nitelikli insan kaynağını büyüten, yetkinliğini derinleştiren politikaları sürdüreceğiz. Her yaştan çocuğumuzu ve gencimizi bilimin büyülü dünyasıyla buluşturacağız. 60 milyon lira destek sağlayacağımız ve bünyesinde atölyeler, sergiler barındıracak olan modern tesis ile gençlerimizin merak ve keşfetme duygusunu ateşleyen bilim üssünü şehrimize kazandıracağız" ifadelerini kullandı.