EKONOMİ - 15 Temmuz 2025 Salı 13:50

Altın, ekonomik dönüşüm sinyali veriyor

A
A
A
Altın, ekonomik dönüşüm sinyali veriyor

Terörsüz Türkiye ve çatışmasız dünya, yatırım alışkanlıklarını değiştiriyor. Altın artık paniğin değil, istikrarın ve stratejinin göstergesi haline geliyor. Uzmanlar, kaynaklar artık üretime ve refaha yönelirse, gram altın ve kurda dengenin sağlanabileceğini söylüyor.


Türkiye’de güvenlik risklerinin azalması, çatışmasızlık vizyonunun küresel ölçekte güç kazanması ve merkez bankalarının artan altın talebi, yatırımcıların dikkatini yeniden altın ve döviz piyasalarının geleceğine çevirdi. Bu konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Demaş A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Cumhur Kitiş, "Terörsüz Türkiye, ekonomik potansiyelin yeniden inşası için tarihi fırsat sunuyor. Bu da gram altın fiyatlarını TL bazında baskılayabilir" diye konuştu.



"Altın fiyatı TL bazında yatay seyre girebilir"


Uzun yıllardır savunma ve güvenlik harcamalarına ayrılan bütçenin ciddi boyutlara ulaştığını belirten Kitiş, "Terörün ortadan kalkması, bu kaynakların teknoloji, üretim ve altyapı yatırımlarına yönelmesini mümkün kılıyor. Cari açık azalır, döviz kuru istikrar kazanır. Altın fiyatı ise TL bazında yatay seyre girebilir. Sadece Türkiye değil, uluslararası alanda da çatışmaların durması, küresel ekonomi için yepyeni bir sayfa anlamına geliyor. Özellikle Orta Doğu, Ukrayna, Güney Çin Denizi gibi bölgelerde yaşanan jeopolitik gerilimlerin yatışması; enerji fiyatları üzerindeki baskıyı hafifletecek, lojistik maliyetleri düşürecek ve küresel yatırım ortamını istikrara kavuşturacaktır. Bu durum klasik anlamda kriz anlarında parlayan altını, bu kez istikrarlı büyümenin yapı taşı hâline getirebilir" şeklinde konuştu.



"Fiziki altına olan yönelim var"


Dünyanın yangın yerine döndüğü dönemlerde altının kaçış aracı olduğunun altını çizen Ahmet Cumhur Kitiş, "Artık çatışmasızlık varsa yatırımcı bilinçli şekilde altına yönelir. Bu defa panikten değil, stratejiden. Özellikle Çin, Hindistan, Türkiye ve Rusya gibi ülkelerin merkez bankalarının uzun vadeli stratejik rezervler oluşturması, bu dönüşümün habercisi olarak görülüyor. Elements.visualcapitalist.com verilerine göre, 2024’te altın ve petrol fiyatları arasındaki denge tarihi oranlardan sapma eğilimi gösterdi. Petrol, arz kısıtları nedeniyle hızlı yükselirken, altın talebi özellikle merkez bankalarından geldi. Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerin rezervlerini artırdığı bu dönemde, fiziki altına olan yönelim dikkat çekiyor" ifadelerini kullandı.



"Altın artık sadece güvenli liman değil, rezerv gücünün göstergesi"


Royal Mint tarafından yayımlanan araştırmaya göre, 2023 yılı merkez bankalarının bin 37 ton altın aldığını belirten Kitiş, "2024’te de bu trend sürüyor. Türkiye bu alım liginde üst sıralarda yer alarak, altını stratejik rezerv aracı olarak konumlandırıyor. Bu tercih değil, zorunluluk. Dünya, dolar merkezli sistemin sınırlarını görmeye başladı. Altın artık sadece güvenli liman değil, rezerv gücünün göstergesi" dedi.



"Altın artık sadece kriz zamanlarının değil, sakinliğin de göstergesi olacak"


Küresel çatışmasızlık ve ekonomik barış ortamı yatırımcının davranışlarını da şekillendireceğini söyleyen Ahmet Cumhur Kitiş, "Gram altın fiyatları, son dönemde döviz kuru ile doğru orantılı olarak yükseldi. Ancak TL’nin güç kazanması ve küresel risklerin azalması durumunda altının TL bazında daha durağan bir yapıya kavuşması mümkün. Altın artık sadece kriz zamanlarının değil, sakinliğin de göstergesi olacak" diye konuştu.



Sakinlik yatırımcının yeni pusulası olabilir


Kitiş, sözlerini şöyle noktaladı:


"Eğer güvenlik tehdidinin minimize edildiği, kaynakların üretime yöneldiği bir Türkiye inşa edilebilirse döviz talebi azalacak, kur üzerindeki baskı hafifleyecek, cari açık düşecek ve en önemlisi altın, TL bazında bir süre daha yatay seyir izleyebilecek. Altın ve dövizin bugüne kadar hep krizlerle birlikte yükseldiği ama bu kez tersine bir okuma yapıyor. Barış ortam, istikrarı besler. İstikrar ise yatırımcıyı güvende tutar ama paniğe sevk etmez. İşte bu yüzden terörsüz Türkiye ve çatışmasız bir dünya, sadece insani açıdan değil, ekonomik açıdan da en değerli yatırım." şeklinde konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Amasya Ferhat diyarı Amasya’da pekmez için dağı deldiler, gören şaştı kaldı Ferhat’ın Şirin uğruna dağları deldiği aşk efsanesinin yaşandığı Amasya’da bu kez pekmez için açılan mağaralar gündem oldu. Yol kenarındaki kayalık alanda kazmayla açılan oyuklar, görenleri şaşkına çevirirken işin aslı sonradan ortaya çıktı. Şeyhcui Mahallesi’nde orman yolu olarak bilinen mevkide üstü ağaçlık kayalık alanda kazılan mağaralar her geçen yıl genişledi. İçerisine birden çok insanın rahatlıkla sığabileceği hale dönüştü. Bölgeden geçenler durumu araştırdı. Mağaraların üzüm pekmezi yapımında kullanılan killi toprağın temini için kazıldığı anlaşıldı. Son 3 yıldır daha da genişledi Zaman zaman insanların buradan toprak götürdüklerini gördüklerini belirten mahalle sakinlerinden Sevgi Taşağıl, "İlk başta toprak kayması gibi düşündüm. Sonra pekmez için kazıldığını öğrendik" dedi. Esra Başkol da, kazılan alanın son 3 yıldır daha da genişlediğini söyledi. "Buraları Ferhat gibi kazmışlar" Üzüm pekmezi yapımında bu tür toprağın kullanıldığını anlatan Ercan Eftelioğlu, "Buraları Ferhat gibi kazmışlar. Ama pekmez toprağı için kazmışlar. Bu toprak kullanılmazsa pekmezin kıvamı istenildiği gibi tutmuyor. Üzüm pekmezinde kullanılıyor. Pekmez aşkı böyle böyle şey" diye konuştu. Yoldan geçerken karşılaştığı bu durumun tehlike oluşturduğuna işaret eden Cem Yeni ise, "Ağaçların kökleri dışarı çıkmış. Eğer biraz daha kazarlarsa ağaçlar yolun kıyısındaki elektrik tellerinin üstüne devrilebilir. Yetkililerin önlem alması gerektiğini düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Kocaeli Gölcük’e yeni mezarlık alanları hazırlandı 17 Ağustos Mezarlığı’nın dolmasıyla birlikte Gölcük ilçesinde ortaya çıkan mezarlık ihtiyacına çözüm üretmek amacıyla Hisareyn ve Panayır mahallelerinde yeni mezarlık alanları hazırlandı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Gölcük ilçesinde artan mezarlık ihtiyacını karşılamak üzere kapsamlı bir çalışmayı daha hayata geçirdi. Mezarlıklar şube müdürlüğü koordinesinde yürütülen çalışmalar kapsamında Gölcük Hisareyn Mahallesi’nde bulunan 7.566,12 metrekarelik alan, Orman Genel Müdürlüğü’nden tahsis edildi. Tahsis işleminin ardından alanda zemin düzenleme ve tesviye çalışmaları tamamlandı. Mezarlık içi ulaşımı sağlamak amacıyla iç yol serimleri yapılırken, güvenlik ve sınır bütünlüğü için alanın çevresinin taş duvar ve tel çit ile çevrilmesi planlandı. Mezarlık altyapısına uygun hale getirilen alan, "Gölcük Kent Mezarlığı" olarak düzenlendi. Defin işlemleri resmen başladı Tüm düzenleme ve altyapı çalışmalarının tamamlanmasının ardından yeni mezarlık alanında defin işlemlerine resmi olarak başlandı. Hisareyn’de hayata geçirilen kent mezarlığı, Gölcük’ün uzun vadeli mezarlık ihtiyacını karşılayacak önemli bir yatırım olarak öne çıkıyor. Büyükşehir belediyesi, yalnızca mevcut kapasiteyi artırmakla kalmıyor, aynı zamanda gelecekte oluşabilecek ihtiyaçları da öngörerek yeni mezarlık alanlarının tespiti için çalışmalarını sürdürüyor. İlçede ihtiyaç duyulan bölgelerde alan taramaları yapılırken, kurumlar arası görüşmeler devam ediyor. Gölcük Panayır Mahallesi’nde ise 5.385,55 metrekarelik alanın Orman Genel Müdürlüğü’nden tahsisi gerçekleştirildi. Alanın planlama, düzenleme ve altyapı hazırlıklarını kapsayan mezarlık oluşturma çalışmalarının kısa sürede başlatılması hedefleniyor.
İstanbul Paribu Cineverse, Emaar Square Mall’daki yeni "ScreenX Salonu" ile sinema deneyimini yeniden tanımlıyor Paribu Cineverse, Emaar Square Mall’da hayata geçirdiği Türkiye’nin en büyük ScreenX salonu ile sinema teknolojilerinde yeni bir dönemin kapılarını araladı. Birden fazla yeni nesil sinema teknolojisini aynı salonda buluşturan bu özel deneyim alanı; görüntü, ses ve konforu bütünsel bir yaklaşımla ele alarak izleyicilere alışılmışın ötesinde bir sinema deneyimi sunuyor. Paribu Cineverse, Emaar Square Mall’da hayata geçirdiği yeni ScreenX salonu ile sinema teknolojilerinde önemli bir adım attı. Ana perdenin yanı sıra yan duvarlara kadar uzanan panoramik görüntü alanı sayesinde izleyiciyi filmin merkezine taşıyan salon, görüntü, ses ve konforu bütünsel bir yaklaşımla ele alarak sinemayı yalnızca izlenen değil, yaşanan bir deneyime dönüştürüyor. Türkiye’de ilk kez Paribu Cineverse Emaar Square Mall’da 19 Aralık’ta, "Avatar: Ateş ve Kül" filmiyle kapılarını açan yeni ScreenX salonu, yalnızca ana perdeyi değil; salonun yan duvarlarına doğru genişleyerek izleyicinin tüm görüş alanını kapsıyor. Bu sayede sahneler izleyiciyi çevreliyor, seyir deneyimi daha derin ve etkileyici bir boyut kazanıyor. "Bu format seyircide bir filmin izleyicisi olma değil; o sahnenin içinde yaşıyor olma hissini uyandıracak" CGV Mars Cinema Group Dijital Sinema Sistemleri Müdür Yardımcısı Ferhat Ersoy, ScreenX formatlı yeni salonda seyircilere sunulacak olan yüksek teknoloji sinema deneyimiyle ilgili şu ifadelere yer verdi: "Bugün burada açmış olduğumuz salon ’ScreenX’ formatında gösterim yapacağımız bir salon. Bu format ana perdenin yanı sıra yan duvarlarda da görüntü verme esasına dayanıyor. Bu sayede izleyiciler ana perdede akan sahnenin devamını salonun sağ ve sol duvarlarında da izleyerek filmin tamamen içerisindeymiş gibi bir his yaşayabiliyor. Biz geleneksel sinemada hep ana perdeye ve tek bir merkeze odaklanıyoruz fakat bu sahnenin sağında ve solunda da akan görüntü olduğu zaman ve bunu ayarlanabilen, yatabilen koltuklarla birleştirdiğimiz zaman izleyici bütün bir filmi hiç kaçırmadan izleyebiliyor olacak. Bu da seyircide bir filmin izleyicisi olma değil; o sahnenin içinde yaşıyor olma hissini uyandıracak." "Seyirci ’ben bu filmi izlemiyorum, ben bu filmi yaşıyorum’ diyecek" ScreenX formatının geleneksel sinemaya göre pek çok farklı ve özel deneyim sunduğuna değinen Ferhat Ersoy, "Bu formatın geleneksel sinemadan ayrılan en büyük özelliği ana perdenin haricinde sağ ve sol duvarlarda da görüntünün olması. İzleyici burada öncelikle standart bir sinema filmini izlermiş gibi izlemeye başlayacak; yani perdeye odaklanacak ve perdeyi izleyecek. Ardından bir anda sağında ve solunda da görüntüler akmaya başlayınca, ’ben bu filmi izlemiyorum, ben bu filmi yaşıyorum’ diyecek. Elbette ki özel ses sistemimiz sayesinde görüntüyle birlikte ses de izleyiciyi kapsadığında izleyici adeta filmin bir kahramanı olacak. Misafirlerimiz tüm konforuyla ve rahatlığıyla o filmin bir karakteri ve oyuncusu olabilecek" dedi. "ScreenX formatını sinemanın geldiği son versiyon olarak adlandırıyoruz" Aksoy, son dönemlerde artan seyirci sayısının yeni nesil sinema deneyimine olumlu yönde katkı sunacağına inandığını belirterek, "Diğer formatlardan farklı olarak biz burayı ’sinemanın son versiyonu’ olarak adlandırıyoruz çünkü tek bir teknolojiyle sınırlı değil; farklı teknolojilerin ve farklı tasarımların bütünleştirdiği bir salon. Bu noktada özellikle yılın son aylarında yükselen seyirci sayıları, bizi hem bu yıl için hem de gelecek yıllar için umutlandırıyor. Başka bu salonumuz olmak üzere bütün seyircilerimizi ve sinemaseverlerimizi bu sinema salonumuza bekliyoruz" şeklinde konuştu. "Aksiyon sahnelerinde sanki biz de onlarla beraber uçuyormuşuz, birlikte yüzüyormuşuz gibiydi" Yeni salonda filmin ilk izleyicilerinden olan Dilara Pınaryolu, salonun çok keyifli ve gerçek bir deneyim sunduğunu dile getirerek, "Daha önce hiç deneyimlemediğimiz bir şeydi. İlk başta çok şaşırdık, yanlarda ekran olduğunu görmek garip geldi ama sonrasında filmin tamamen içine girebildik. Hele ki böyle bir filmde gerçekten bizi o dünyanın içine aldı diyebilirim. Özellikle aksiyon sahnelerinde yan ekranlar çok kullanıldı; o sahnelerde sanki biz de onlarla beraber uçuyormuşuz, birlikte yüzüyormuşuz gibiydi. Bizim için çok güzel bir deneyimdi" dedi. "Filmin içinde bulunmak ve her açıdan her duyguya hitap eden bir şeyin içinde yer almak çok keyifliydi" İzleyicilerden Itır Ataç salonla ilgili düşüncelerini, "Sinemayı çok seviyorum, film izlemekten de çok keyif alıyorum. İlk kez böyle bir şey deneyimledim, çok güzeldi. Filmin içinde bulunmak ve her açıdan her duyguya hitap eden bir şeyin içinde yer almak çok keyifliydi. Bir yandan da sanki evdeymiş gibi bir rahatlık vardı, hem de normal bir sinema salonunda filmi sadece tek bir açıdan izlerken burada 3 farklı perdeden izleyebilmek çok güzel bir deneyim oldu" diyerek aktardı. "Gerçekten oradaymışım gibiydi, filmi sanki içinde izliyormuşum gibiydi" Son olarak Parla Evliyazade ilk kez karşılaştığı yeni nesil film izleme deneyimiyle alakalı olarak, "Çok güzeldi, kendimi oradaymış gibi hissettim. Çok heyecanlıydı, ilk kez böyle bir deneyim yaşadım, çok güzeldi. Gerçekten oradaymışım gibiydi, filmi sanki içinde izliyormuşum gibiydi. Kesinlikle bir daha geleceğim, herkese de öneriyorum" ifadelerini kullandı. ScreenX ile görüntüde sınırlar ortadan kalkıyor Paribu Cineverse Emaar Square Mall’daki ScreenX salonu, Türkiye’de birden fazla yeni nesil sinema teknolojisini aynı salonda buluşturan, eşi benzeri olmayan bir deneyim alanı olarak öne çıkıyor. Türkiye’de ilk ve tek olan yeni nesil RGB lazer projektör ile 4K çözünürlükte sunulan kusursuz görüntü kalitesi; bu kaliteyi izleyiciye en doğru şekilde yansıtan özel geliştirilen sinema perdesi, ScreenX formatında sunulan Türkiye’nin en geniş görüntü alanı ile sinema deneyimini zirveye taşıyor. 16,92 x 9,14 metre ölçülerindeki salon, Türkiye’nin en büyük ScreenX perdesine ev sahipliği yapıyor. Öte yandan özel tasarım geniş ve ayarlanabilir koltuklar ile izleyicinin maksimum konforla filme odaklanmasını hedefleyen 176 kişilik kapasiteye sahip bu yeni salon, sinemayı yalnızca izlemekle kalmadan, seyirciye adeta filmin içinde yer veren bir deneyim yaşamak isteyen tüm sinemaseverleri bekliyor.
İstanbul İnmede belirtilere dikkat: "1 dakika bile çok önemli" Dünyada ve Türkiye’de her yıl çok sayıda kişiyi yaşamdan koparan inmenin önlenebilir bir rahatsızlık olduğunu aktaran uzmanlar, "Belirtileri ‘Geçer’ diye düşünmemek lazım. Bazen küçük bir güçsüzlük ya da uyuşmayla başlayıp yaşamı tehdit eden seviyelere ulaşabiliyor. Yaş ilerledikçe inme için risk artıyor, genç popülasyonda da artık tansiyon, şeker, kalp rahatsızlıklarını fazlaca görüyoruz, inme sıklığının arttığını net bir şekilde söyleyebiliriz. Hasta, ne kadar hızlı ve erken başvurursa başarı oranımız o kadar yüksek. Bazen 1 dakika bile çok önemli" dedi. İnme (felç) her yıl çok sayıda kişiyi yaşamdan koparırken uzmanlar uyarıyor. Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Bölümü Eğitim ve İdari Sorumlusu Doç. Dr. Nevin Pazarcı ve Girişimsel Radyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Demir inmenin yüzde kayma, çekilme, konuşmada bozulma, aynı taraf kol ya da bacakta güçsüzlük, kol ve bacak bölgesinde uyuşma gibi belirtileri olduğunu aktardı. İnmede risk faktörlerine dikkat edilmesi gerektiği söyleyen uzmanlar, hastalığın önlenebilir olduğunu söyleyerek tedavisine ilişkin konuştu. Genellikle ileri yaş hastalığı olarak düşünüldüğü belirtilirken gençlerde de olabildiğine dikkat çekildi. Geçmişte inme sebebiyle hastanelerine getirilen 45 yaşındaki Şef Rüzgar Sünbül’ün başarılı tedavisine yönelik de bilgi verilirken Sünbül ise yaşadıklarını anlattı. "Hastaneye gelişlerin 112 üzerinden olmasını tercih ediyoruz, çok fazla vakit harcayabiliyorlar" "Dünyada inme sıklığı oldukça artıyor çünkü hem yaş artıyor hem farkındalık artıyor" diyerek sözlerine başlayan Doç. Dr. Nevin Pazarcı, "İnme bazen uyuşma bazen konuşmada takılma, konuşamamayla, bilinç değişiklikleriyle baş dönmesi, dengesizlik, çift görme gibi problemlerle geliyor. Ani olarak gelişen beyinde bir damarın tıkanması ya da kanaması şeklinde ortaya çıkan tabloları inme olarak değerlendiriyoruz. Yaş ilerledikçe inme için risk artıyor çünkü inmeye yol açacak hastalıkların sıklığı da artıyor. Tansiyon, şeker, yüksek kolesterol, sedanter yaşam, sigara ciddi bir risk faktörü. Genç hastalarda gördüğümüz inmelerde biraz daha genetik, damarın kendi yapısına ait faktörler mevcut. Kadınlarda özellikle doğurganlık çağında, gebelik, doğum, doğum sonrası lohusalık dönemi ve kullanılan gebelik önleyici ilaçların getirdiği bir takım farklı inme tablolarını da görebiliyoruz. Kesinlikle hastaneye gelişlerin 112 üzerinden olmasını tercih ediyoruz çünkü kendi imkanlarıyla gelmek isterken çok fazla vakit harcayabiliyorlar" ifadelerini kullandı. "İnme sıklığının arttığını net bir şekilde söyleyebiliriz" Belirtilere kulak vermenin önemine dikkat çeken Doç. Dr. Pazarcı, "Geçer, hafif bir şey, gitmeyelim’ diye düşünmemek lazım. Bazen küçük bir güçsüzlük ya da uyuşmayla başlayıp birkaç saat sonrasına ciddi yaşamı tehdit eden, hayatın kalan kısmında büyük zorluklar çıkartabilecek seviyelere ulaşabiliyor. Genç popülasyonda da artık tansiyon, şeker, kalp rahatsızlıklarını fazlaca görüyoruz. Bu nedenle inme sıklığının arttığını net bir şekilde söyleyebiliriz. Hem girişimsel olarak damar içi işlemlerle tedavi yapılırken her zaman tıkalı ya da yırtılmış bir damar görmeyebiliyoruz. O durumlarda da uyguladığımız damar yolundan verdiğimiz yüksek seviyedeki kan sulandırıcılarla erken dönemde müdahale yapılabiliyor. Tıkanıklığa bağlı inmelerde ilk 4,5 saat içerisinde hastanede olmuş olmak çok değerli. Hastalığı tedavi etmek değil önlemek hedeflerimiz. Hastalarımızın büyük çoğunluğu Rüzgar Bey gibi toparlıyor. İnme önlenebilir bir hastalık, inme gelişmeden önce risk faktörlerinin kontrol altında tutulması çok değerli" diye konuştu. "Hasta ne kadar erken başvurursa tedavideki başarı oranımız o kadar yüksek" Geçmişte inme tedavisi gerçekleştirdikleri hastasının durumuna yönelik konuşan Uzm. Dr. Mustafa Demir, "Uzun süre önce Rüzgar Bey geldiğinde bilinç tamamen kapalıydı. Sağ tarafında hem kol hem bacakta belirgin güç kaybı vardı, tamamen felçliydi. Şikayetleri ortalama 1,5 saat önce başlamıştı, acile başvurmuş, inme düşünülünce hızlıca bize geldi. Görüntülemeyle tıkalı damarı bulup pıhtıyı çıkarma işlemi yaparak tedavi ettik. Vatandaşların en çok dikkat etmesi gereken nokta; şöyle biliniyor, ‘İnmenin ya da felcin tedavisi yoktur’. Tedavideki en önemli faktör; zaman. Hasta, ne kadar hızlı, erken başvurursa tedavideki başarı oranımız o kadar yüksek. 1’inci saat ile 3-4 saat sonra tedavi ettiğimiz hasta arasında ciddi farklar var. Bazen 1 dakika bile çok önemli. Hasta geldiği zaman acilde görüntülemesini yapıyoruz, damarsal bir durum var mı? Atan pıhtı veya bir yırtılması varsa tespit edip hemen tedavi etmek, o anki acil problemini çözdükten sonra neden olan altta bir rahatsızlık var mı? Bulmak için sonraki süreçte araştırma yapıyoruz. Altta yatan hastalıklar olabiliyor; kalp ritim bozuklukları, damar daralmaları, bazı genetik hastalıklar inmeye neden olabilecek hastalıklar. Tedavide bir kateter yardımıyla beyne ulaşıyoruz, beyindeki tıkalı damarı bulup bazen kateterlerle bazen stentlerle pıhtıyı çıkarıp tedavi ediyoruz. Hastaya göre değişmekle ortalama 2-3 saatlik bir işlem. Genelde şu bulgularla başlar; yüzde kayma, kolda güç kaybı, ağız kenarında kayma. Genelde hastaların yüzüne soğuk su dökme, başka bir uyarıcı vererek tedavi etmeye çalışılır tamamen yanlış, zaman kaybettirdiği için ekstra zararı var" dedi. "Konuşuyorum sanıyorum ama anlamıyorlar" Mutfağa gönül verdiğini söyleyen Şef Rüzgar Sünbül, "3,5-4 sene önce geldim, rahatsızlığı evde yaşadım. Kendime geldikten sonra önce konuşuyorum sanıyorum ama dışarıda anlamıyorlar, hiç konuşamadım, sadece sesler geliyordu. Şu anda şefim zaten yemek yapıyorum, yazıyorum, konuşuyorum. Ellerim, ayaklarım hatta gözlerim boşa düştü, kemer kullanıyordum, bir türlü takamadım. Bulanık görmeye başladım, ne oluyor diyorum, ‘Herhalde kahvaltı yapmadım, kahve içmedim’ gibi aklıma gelen oydu. Pıhtıyı hiç bilmiyorum o zamana kadar araştırmadım, sonra öğrendim ki böyle bir hastalık varmış. Öncesinde hiçbir şeyim yoktu. Şansım; Ümraniye Hastanesi benim için çok iyiydi" şeklinde konuştu.
Kocaeli "Üç Jokerli Konken" Almanya’da beğeni topladı Kocaeli Şehir Tiyatroları, Almanya’da düzenlenen 10. Türk-Alman Tiyatro Festivali’ne bu yıl sevilen oyunu "Üç Jokerli Konken" ile damgasını vurdu. Tek perde olarak sahnelenen komedi oyunu festival programının öne çıkan yapımlarından biri olurken, seyirciler oyunu dakikalarca ayakta alkışladı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Şehir Tiyatroları, 10. Türk-Alman Tiyatro Festivali için gittiği Almanya’da büyük beğeni topladı. Şehir Tiyatroları’nın hem güldüren hem de düşündüren oyunu "Üç Jokerli Konken" bu kez yurtdışında izleyicisiyle buluştu. Festivalde salonu dolduran tiyatroseverler, oyunun hem güçlü oyunculuklarına hem de sahne üzerinde kurduğu samimi ve eğlenceli atmosfere adeta hayran kaldı. Almanya’da büyük ilgiyle karşılanan "Üç Jokerli Konken" özellikle konusuyla dikkat çekti. Oyun, üç yakın arkadaşın yıllardır süren konken buluşmalarında beklenmedik sırlar, kırılmalar ve komik çatışmalarla dolu yüzleşmeye dönüşmesini konu alıyor. Bu üç arkadaşın evrensel dostlukları da bu yanıyla izleyiciyi hem güldürdü hem de duygu dolu anlar yaşattı. İzleyiciden özgü dolu yorumlar Oyun sonunda yapılan söyleşide seyirciler, özellikle karakterlerin içtenlikli performansları ile oyunun ritmi ve sahneleme dili hakkında övgü dolu yorumlarda bulundu. Festival yetkilileri, Kocaeli Şehir Tiyatroları’nı Türk tiyatrosunun Almanya’da güçlü temsilcisi olmayı sürdürmesinden dolayı tebrik etti. Kocaeli Şehir Tiyatroları, uluslararası festivallerde yer almaya devam ederek hem Türkiye’yi hem de kentin kültür sanat vizyonunu gururla temsil etmeyi sürdürüyor.