GÜNDEM - 14 Eylül 2025 Pazar 10:26

"Atiye" dizisi davasında şok iddia

A
A
A

Yazar Ece Özbaş, 2018’de Netflix’te yayımlanan ’Atiye’ dizisinin, 2017’de çıkardığı romanından intihal edildiği iddiasıyla 5 yıldır hukuk mücadelesi veriyor.

Dijital içerik platformu Netflix’in iç yapımlarından, Beren Saat ve Mehmet Günsur’un başrolünü oynadığı "Atiye" isimli 3 sezonluk dizinin senaryosunun kendi kitabından çalıntı olduğunu iddia ederek dava açan yazar Ece Özbaş hakkının teslim edilmesini istedi. Özbaş, kitabı yazdığı 10 yıllık süreci, dizinin senaryosunun çalıntı olduğunu anladığında hissettiklerini ve mahkeme sürecini İhlas Haber Ajansı (İHA) Muhabirine anlattı.

"İlk romanımı uzun bir araştırma sürecinin ardından kaleme aldım"

30 yıllık editörlük tecrübesinin ardından yazarlık serüvenine başladığını dile getiren Ece Özbaş, ilk romanı olan "Sihrin Kovulmuş Melekleri"ni uzun bir araştırma sürecinin sonunda kaleme aldığını söyledi. Kitabın konusunun, Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi’nde geçen ve insanlara sihir öğreten Harut ve Marut’tan yola çıkan Özbaş, Mezopotamya’nın mistik atmosferinde geçen bir kurgu oluşturmak için dinler tarihi profesörleri ve mitoloji uzmanlarıyla görüştüğünü, Mardin, Şanlıurfa ve Gaziantep gibi şehirlere seyahatler düzenlediğini anlattı.

"Bu kitap benim için mühürdü"

Romanının tanıtımını Ekim 2017’de yaptığını kaydeden Özbaş, "Yazarken farklı insanlarla, profesörlerle görüşmeye devam ettim. Mardin’e, Şanlıurfa’ya gittim, orada beslendim. İnsanların ve kurumların çok güzel yardımları oldu ve romanı kaleme aldım. Yayınlandı. Bunun için teaser (fragman) hazırladım, Ekim 2017’de sosyal medyada yayınlamaya başladım. Birçok ünlü isim de yayınladı, bir sürü kişi haberdar oldu. Bu roman bir üçleme ve benim için büyük bir projeydi. Hala öyle. Her kitaba özel sembol tasarladım. Çünkü bu benim için bir mühürdü. Bu sembollerin sebebi de 3. romanda öğrenilecekti ki öğrenilecek. İlk iki kitabı yazdım. İlk kitap benim için gerçekten heyecan verici yolculuktu" diye konuştu.

"Şengül Boybaş’tan ’alıntı’ demişlerdi ama o da dava açtı"

Dizinin senaryosunun resmi olarak Şengül Boybaş’ın "Dünyanın Uyanışı" adlı kitabından uyarlandığının belirtildiğini hatırlatan Özbaş, ilginç bir durumu da ilk kez açıkladığını söyledi. Özbaş, "Şengül Hanım başka bir roman kurgusu için benimle görüşmeye başlamıştı. Daha sonra başka bir editörle çalışmak istediğini söylediği için yollarımızı ayırdık. Alınma, kırılma da olmadı. Maillerimiz de duruyor. O süreçte romanımdan da bahsetmiştim. O da bu yolculuğu biliyordu. İşin ilginç yanı şu; O da ’Bu benim kitabımdan alınmadı, başka birinden alınmış’ diye yapımcıya dava açtı. ’Dizi benden alınmadı’ diye bilirkişi raporu düzenletmiş. Onun davası da henüz sonuçlanmadı ama karşı tarafın avukatı da ’Bize herkes dava açıyor, eser sahibi bile dava açtı’ diyerek mağduriyet oluşturmaya çalışıyor. Sanki onların üzerinden emek hırsızlığı yapıyormuşum gibi davranıyorlar" şeklinde konuştu.

"İzledikçe beynimden aşağı kaynar sular indi"

Romanının tanıtımını Ekim 2017’de yaptığını, "Atiye" dizisinin ise Aralık 2018’de yayımlandığını belirten Özbaş, diziyi izlediğinde büyük bir şok yaşadığını dile getirdi. Özbaş, süreci şöyle anlattı:

"Kitabımın yayın yönetmeni arkadaş diziyi izleyip izlemediğimi sordu, henüz izlememiştim. ’Kitabınla o kadar benzerlik var ki’ dedi. ‘Yok canım’ dedim ama izlemeye başladım. İzledikçe beynimden aşağı kaynar sular indi. Karakterlerin birçoğu, olayın örgüsü benziyor. Sadece içinde Harut ve Marut yok. Kendimi sakinleştirdim, ’Hemen atlama’ dedim. Başka arkadaşlar da aynı şeyi söyledi. Sonra avukatlara da danıştım. Birkaç avukat arkadaşa da izlettim. Üzülerek dediler ki ’Ece yüzde 50’nin üzerinde senden alınmış’. Ciddi olarak bir inceleme sürecine girdik ve dilekçe verdik. Mecburen Netflix’e dava açtık çünkü iç yapımdı. Kanal bundan haberdar mıdır bilemiyorum ama yapımcıya ve Netflix’e dava açtık"

"Cevherimi kimseye kaptırmak istemiyorum"

5 yıldır devam eden dava sürecinde ilk bilirkişi raporunun, dizide yüzde 70 oranında intihal olduğu yönünde geldiğini ifade eden Özbaş, "Karşı taraf aynı bilirkişiye oranı nasıl verdiklerini sorup açıklamalı rapor istedi. Rapor da yazıldı; yine yüzde 70. Sonra hakim değişti, tekrar bilirkişi istendi ve sonra bir kez daha bilirkişi istendi. Diğer iki bilirkişi ’benzerlik var ama’ dedi, açıklamasını yapmadı. Neden bu kadar açıklamasız kalıyor, hiç bilmiyorum. Ve sonrasında basına yansıttık. Çünkü karşı taraf ’Siz bizden faydalanmaya çalışıyorsunuz’ diyor. Ben de ’Hayır, siz benden faydalandınız’ diyorum. 10 yıllık araştırma sürecim var. Emek emek, tek tek bölgeyi gezerek bağımsız bir yazar olarak yaptım. Bunların hepsi aynı zamanda mali olarak da bir kaynak. Hayata bilgiyle, emekle ve tecrübeyle bakan bir insanım. Kimsenin bilgisinde gözüm yok. Bilgiyi ben alıp işliyorum, cevher bende. Kendi çıkardığım, işlediğim bir cevheri de kimseye kaptırmak istemiyorum" dedi.

"Önümü tıkadınız"

Amacının hırs veya maddi bir beklenti olmadığını, tek isteğinin eserine sahip çıkmak olduğunu vurgulayan Özbaş, bu davanın kariyerini de olumsuz etkilediğini belirtti. Özbaş, "Televizyon kanallarına yeni projeler götürdüğümde ’Aman Atiye’ye benzemesin’ yanıtını alıyorum. Kendi projemden esinlenildiği iddia edilen bir iş yüzünden kendi önüm tıkanıyor. Bu çok dramatik. Kendi projemden el çektiriliyorum, başka bir proje de ona benzemesin isteniyor. Ben bu yolculukta bu sebeple yürüyemiyorum. Ben yazının her alanında vardım, oldum. Öykü de yazdım, şiir de, kitap da, gazete tanıtım yazıları da yazdım. Röportajlar da yaptım. İstiyorum ki artık eserlerim ekranda görünsün, ben izleyeyim. Şimdi böyle önümü de tıkadınız. Benden ne istiyorsunuz?" ifadelerini kullandı.

"Kaygım yok çünkü o benim eserim"

"Kimse benim emeğimi çalmasın" diyen Ee Özbaş, "Direkt benimle gelsin konuşsun, ben buna açığım. Neden hiç kaygım yok? Çünkü o benim eserim. Hiçbir kaygım yok. Bu iş benden yana bitecek çünkü adil olan bu. Para için mücadele etmek gibi bir önceliğim yok. Önemli olan haklı olmak. Benim hakkımı teslim etsinler. O eserin bana ait olduğu söylensin" diye konuştu.

"Artık yazarken çalınır mı tedirginliğini taşımıyoruz"

Davaya tanıklık eden yazar Atilla Ağırbaş ise Özbaş’ın haklı olduğuna inandığını belirterek, "İkinci kitap olan Büyücü Ninva ve Gizli Kabile’de birlikte çalıştık. Birkaç mahkemesine tanıklık ettim. ’Bu iş bitecek’ dediğimiz anda bir bakıyoruz hakim değişiyor. Olay bir anda başka bir şeye dönüşüyor. Biz kendimizi ve işimizi biliyoruz. Kendi enerjimize güveniyor ve bu işin bizden yana çıkacağına inanıyoruz. Çünkü adil olan bu. Biz üretiyoruz. Sıradan şeyler yazmıyoruz. Ece Hanım, Sihrin Kovulmuş Melekleri’ni yazdı. Atiye dizisinin 3 sezonunun da bitmesini bekledi ve sonra Mısır’da geçen ikinci kitabı Büyücü Ninva’yı öyle yazdı. Yazmak için bitmesini bekledi. Üçüncü kitabı da İrlanda Kelt bölgesinde yazacak ve üçleme bitecek. Artık yazarken çalınır mı tedirginliğini taşımıyoruz. Çünkü nasıl tepki verileceğini gördüler. Bu sene bu iş bitti. 2026 gelmeden adaletin bizim hakkımızı vereceğine inanıyoruz. Bizim yolumuz açılacak" dedi.

Gönül Efe - Recep Barış Aksu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bingöl Bingöl’de gençlere ve ailelere yönelik farkındalık konferansları düzenlendi Bingöl’de 2025 Aile Yılı faaliyetleri kapsamında, gençlere ve ailelere yönelik farkındalık konferansları düzenlendi. 2025 Aile Yılı faaliyetleri kapsamında, Bingöl Valiliği himayelerinde İl Milli Eğitim Müdürlüğü koordinesinde gençlere ve ailelere yönelik bir dizi farkındalık etkinlikleri gerçekleştirildi. Programların ilk ayağı, merkezde lise öğrencilerine yönelik olarak düzenlendi. ’Ben Gelmiyorum, Sen Getiriyorsun’ başlıklı konferansta Ahmet Sula, emniyet teşkilatındaki mesleki birikimini sanat, edebiyat ve insan psikolojisiyle harmanlayarak gençlerle paylaştı. Programda; içsel yolculuk, yaşam farkındalığı, değerler, öz saygı ve kişisel sorumluluk konuları ele alındı. Aynı başlıkla düzenlenen ikinci konferans ise farklı liselerden öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirildi. Programda gençlerin özgüven kazanmaları ve hayatlarına bilinçli şekilde yön vermeleri vurgulandı. Öğrencilere yönelik konferansların ardından ailelere özel olarak "İnSANA Yolculuk" başlıklı bir program düzenlendi. Programda aile içi iletişim, empati, kuşak farklılıkları, dijital çağın aile yapısına etkileri ve değer aktarımı konuları ele alındı. Konferans dizisinin son ayağı ise Genç ilçesinde gerçekleştirildi. "Ben Gelmiyorum, Sen Getiriyorsun" başlıklı konferansta Ahmet Sula, gençleri düşünmeye, sorgulamaya ve üretmeye teşvik etti.
Çanakkale Çanakkale’de 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan kaza genç çifti birbirinden ayırdı Çanakkale’de 5 kişinin hayatını kaybettiği ve 1 kişinin yaralandığı kaza, 5 ay önce evlenen Neslihan ve Mustafa Soysal çiftini birbirinden ayırdı. Kaza, gece saat 02.30 sıralarında Lapseki-Çanakkale kara yolunda meydana geldi. Sürücüsünün kimliği henüz belirlenemeyen 35 APD 325 plakalı otomobil, iddiaya göre polisin ’dur’ ihtarına uymayarak kaçmaya başladı. Polisle kovalamacaya giren otomobil Kangırlı sapağında ters yöne girip, o sırada Lapseki istikametinden gelen 17 LP 800 plakalı otomobile çarptı. Kazayı gören diğer sürücüler durumu 112 Acil sağlık ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine olay yerine çok sayıda ambulans ve itfaiye ekibi sevk edildi. Kaza sonucunda iki otomobildeki 5 kişi hayatını kaybederken, 1 kişi ise yaralandı. Kazada, 35 APD 325 araçta bulunan Nuray Tekin, Osman Göksu, Doğuran Samet Eğer hayatını kaybetti. Mustafa Soysal idaresindeki 17 LP 800 plakalı araçta bulunan Neslihan Soysal ve Hanife Soysal hayatını kaybederken sürücü yaralandı. Ambulansla hastaneye kaldırılan sürücü taburcu edildi. Genç kadın da hayatını annesi gibi trafik kazasında kaybetti Kazada hayatını kaybeden edebiyat öğretmeni Neslihan Soysal’ın annesi Feray Akın’ı 2017 yılında Muğla’da Anneler Günü gezisinde trafik kazasında, babasını ise 2020’de kaybettiği öğrenildi. Neslihan Soysal’ın 5 ay önce evlendiği eşi Mustafa Soysal ise kazadan yaralı olarak çıktı.
Tekirdağ Tekirdağ’da hamsi izdihamı: 3 ton hamsi dağıtıldı Tekirdağ’da düzenlenen "2. Hamsi ve Mıhlama Festivali"nde yaklaşık 3 ton hamsi ücretsiz dağıtılırken, alanda uzun kuyruklar oluştu. Karadeniz İlleri Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nce Karadeniz Mahallesi’nde gerçekleştirilen festival yoğun ilgi gördü. Festival alanına gelen vatandaşlar, Trabzon ekmeği, Akçaabat köftesi, Vakfıkebir tereyağı başta olmak üzere Karadeniz Bölgesi’ne özgü ürünlerin yer aldığı stantları gezdi, kemençe eşliğinde horon oynadı. Hamsi için metrelerce kuyruk Festival kapsamında kurulan ızgaralarda pişirilen yaklaşık 3 ton hamsi vatandaşlara ücretsiz olarak ikram edildi. Hamsiden tatmak isteyenler uzun kuyruklar oluştururken, oluşan kalabalık dronla havadan görüntülendi. Dernek Başkanı Muharrem Akyüz, gazetecilere yaptığı açıklamada, 10 bin kişilik hamsinin festival alanında hazırlandığını söyledi. Akyüz, "Burada hamsi bir temsil. Önemli olan aynı çimende buluşmak. Karadeniz’in gücü, bizim kardeşliğimiz, hamsi ve mıhlamanın birleştiriciliği. Herkesi bekliyoruz" dedi. Etkinliğe İstanbul, Çanakkale, Edirne ve Kırklareli’nden de katılım olduğunu belirten Akyüz, festivalin kente ekonomik katkı sağladığını vurgulayarak, "Bütün oteller dolu. Akşam gezdim, dolaştım. Bu tip hareketin her yere katkısı var. Bunların artması lazım. Her şeyden önemlisi bütün Türkiye burada. Türkiye’nin renklilikleri ve farklılıkları burada herkes aynı horon halkasında buluşuyorlar. Kimse kimseyi ayırmaksızın aynı tencereden mıhlamayı ve aynı ızgarada pişen hamsiyi bölüşüyoruz. Bu çok güzel bir şey" ifadelerini kullandı. Hamsi ve Mıhlama Festivali, bu gece düzenlenecek Selçuk Balcı konseriyle sona erecek.