ASAYİŞ - 05 Eylül 2019 Perşembe 12:11

Anneleri gözleri önünde öldürülen çocuklar, babalarının idamını istiyor

A
A
A
Anneleri gözleri önünde öldürülen çocuklar, babalarının idamını istiyor

Konya’da uzaklaştırma kararı aldırdığı kocası tarafından 46 yerinden bıçaklanarak öldürülen 3 çocuk annesi Tuba Erkol’un gözü yaşlı çocukları yaşadıkları dehşet gününü anlattı.

Konya’da uzaklaştırma kararı aldırdığı kocası tarafından 46 yerinden bıçaklanarak öldürülen 3 çocuk annesi Tuba Erkol’un gözü yaşlı çocukları yaşadıkları dehşet gününü anlattı. Annesiz kalan çocuklar babalarının en ağır cezayı almasını isterken, Tuba Erkol’un ağabeyi ise kardeşini mahalle baskısı nedeniyle kurban verdiklerini söyledi.


Olay, 22 Ağustos Perşembe günü saat 08.00 sıralarında merkez Karatay ilçesi Fevzi Çakmak Mahallesi Başak Caddesi üzerindeki bir sitede meydana geldi. İddialara göre, üç çocuk annesi 37 yaşındaki Tuba Erkol, sürekli kavga ettiği ve kendisine olaydan 4 gün önce şiddet uyguladığı kocası Bekir Erkol’u karakola giderek polise şikayet etti. Şikayetin ardından Bekir Erkol’a 2 ay süreyle evden uzaklaştırma kararı verildi. Uzaklaştırma kararına rağmen Bekir Erkol, olay günü eşini ve çocuklarının kaldığı eve giderek tekrar Tuba Erkol ile tartışmaya başladı.



Çocuklarının engellemesine rağmen defalarca karısını bıçakladı


Tartışmanın büyümesi üzerine Bekir Erkol, yanında bulanan bıçakla eşi Tuba Erkol’u çocuklarının gözleri önünde bıçaklamaya başladı. Aldığı bıçak darbelerinin ardından yaralanan Tuba Erkol, can havliyle kendisini dışarıya atıp kaçmak isterken, evde bulunan çocukları da babalarını engellemeye çalıştı. Çocuklarının engelleme girişimine rağmen Bekir Erkol, peşinden gittiğini eşini apartman girişinde defalarca bıçaklamaya devam etti. Eşini kanlar içerisinde bırakan Bekir Erkol, daha sonra bıçak zoruyla 2 erkek çocuğunu yanına alarak kaçtı, 9 yaşındaki kız çocukları ise komşularına sığındı. İhbar üzerine olay yerine sevk edilen sağlık görevlilerinin yaptığı kontrolde Tuba Erkol’un hayatını kaybettiği belirlendi. Otopsi için hastaneye kaldırılan Tuba Erkol’un cesedinde yapılan incelemede ise 46 yerinden bıçaklandığı tespit edildi. Olaydan sonra kaçan Bekir Erkol ise polisi arayarak teslim oldu. Annelerinin babaları tarafından öldürülmelerine şahit olan 3 çocuk ise, yakınlarına teslim edildi.



"Annemi bıçaklayan babamı yere düşürdük"


Yaşanan olayın ardından dayıları Derviş Ceran’ın yanında kalmaya başlayan Tuba Erkol’un 3 çocuğu gözyaşları içinde annelerinin öldürüldüğü günü anlattı. Babalarının en büyük cezayı almasını istediğini söyleyen 13 yaşındaki B.E., annesinin babası tarafından öldürülmesine şahit olduğunu ifade etti. Yaşanan dehşet anlarını anlatan B.E., "Annem bağırmaya başlamıştı, uyandık kardeşlerimle gittik. Bir baktık babam bıçaklıyor annemi. Görünce yere düşürdük babamı. O sırada annem kaçtı, biz kapıları tuttuk" dedi.



"Babam bize arabada ’ben annenizi uyurken öldürecektim, sizin haberiniz olmayacaktı’ dedi"


B.E., "Babam annemi yakalayıp ardı ardına yine bıçaklamaya başladı. Komşumuz Müşerref’i içeri aldı, babam da bizi babaanneme götürdü. Babam kardeşim ve bana ‘yürüyün sizi de öldürürüm’ dedi. Arabada bize ‘ben annenizi uyurken öldürecektim, sizin haberiniz olmayacaktı. Annen bağırmasaydı bir şey yoktu’ dedi ve bizi hızlıca götürdü. Kötü hissediyorum, annemi özlüyorum, annemi istiyorum. Baba ne olur ambulansı arayalım dedik, ’hayır ölecek o, siz uyanmasaydınız ben onu çöpe atacaktım, kimse bulamayacaktı’ dedi. En ağır cezayı gerekirse idam cezası almasını istiyorum" diye konuştu.



"Annemi öpmek istedim ama izin vermedi"


Çocuklarının gözleri önünde bıçaklanarak öldürülen Tuba Erkol’un 11 yaşındaki oğlu T.E. de, "Ben yatıyordum, annem Burak koş diye bağırmaya başladı. Üçümüz de çıktık. İçeri baktık, babam annemi bıçaklamaya başlamış. Biz engellemeye çalıştık, Müşerref annemi dışarı çıkarmaya çalıştı ama annem merdivenlerin orada bayılmıştı. Babam oraya gelip tekrar bıçaklamaya başladı. Karşı komşumuz Müşerref’i aldı, bize de ’yardım istemenize gerek yok anneniz öldü’ dedi. Ben annemi öpmek istedim ama izin vermedi, bizi bıçak zoruyla götürdü. Arabada bize ‘okuyun adam olun’ dedi. Babaannemlere gittiğimizde kanlı ellerini yıkadı, babaannem de bizim üstümüzü değiştirdi" şeklinde konuştu.



"O adamın ölmesini istiyorum, annemi istiyorum"


Tuba Erkol’un 9 yaşındaki kızı M.E. ise, "Biz koşup baktığımızda annemin etrafı kandı. Ben çekmeye çalıştım ama babam bıçağı anneme saplamaya devam etti. Ağabeyimler babamı düşürünce ben annemi kolundan tutup dışarı çıkardım, merdivenden inecekken annem yere düştü, kafası yarıldı. Ben komşunun ziline bastım, abla ambulans çağırın dedim, komşumuz aniden beni içeri aldı. O adamın ölmesini istiyorum, annemi istiyorum" ifadesini kullandı.



"Mahalle baskısı nedeniyle maalesef kardeşimizi kaybettik"


Tuba Erkol’un ağabeyi Derviş Ceran, elim bir olay sonucunda maalesef kardeşini kaybettiklerini anlatarak, "Kardeşim defalarca boşanmak istemesine rağmen her seferinde bir şeyler oldu ve boşanamadı. Bundan 2-3 ay önce bir boşanma davası açmıştı fakat bu dava bir şekilde geri çekildi. Dava çekildikten sonra adamın psikopatlıkları devam etti. Bu süreçte bıçakla kendisini de yaralıyordu. Biz sonradan bu şahsın hap kullandığını da öğrendik. Kardeşim de bana defalarca söyledi, biz birazda mahalle baskısı nedeniyle, git, çocukların var yuvan var, evin var gibi şeylerden dolayı maalesef kardeşimizi kurban verdik. Bir insan evliliğini devam ettiremiyorsa ısrar etmenin bir anlamı yokmuş. Polis uzaklaştırılması verildikten 3 gün sonra kardeşim katledildi. Bu süreçte hiçbir tedbir alınmadı, bizim de tedbirsizliğimiz oldu ve bu cinayet işlendi. 3 tane yavrumuz öksüz yetim kaldı" diye konuştu.



"Kardeşimi çok acı bir şekilde kaybettik"


Derviş Ceran, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz yaralıyız ve ömür boyu bizle birlikte gidecek. Çok üzgünüz ve bu olayların bir an önce son bulmasını istiyoruz. Bu caninin de en ağır cezayı alması en büyük temennimiz. Kardeşimi çok acı bir şekilde kaybettik. Çocukların ifadelerinde de var o gün çok canice şeyler yaşanmış. Bu cinayetin tasarlayarak işlendiği gayet bariz. İnsanlar dikkatli olmalı, bir kadın huzursuzsa oraya asla gönderilmemeli. O kişiyle tüm bağlarının koparılması, gerekirse şehir dahi değiştirilmesi lazım. Bu önlemlerin alınması lazım, biz bunları yapmadık. Yandık ama inşallah insanlar bu tedbirleri alırlar ve yavrularını kurtarırlar. Onun aldığı her bir nefes bize acı ama adaletimize güveniyoruz."



"Kızımın adını Tuba Gül olarak değiştireceğiz"


Kız yeğenine kardeşinin ismini vereceklerini söyleyen Derviş Ceran, "Bu çocukların isimlerini ve soy isimlerini değiştireceğiz. Onların aşağılık isimlerini duymak istemiyoruz. Kızımızın ismi eskiden Müşerref’ti, Tuba Gül olarak değiştireceğiz. Tubamız her zaman içimizde yaşayacak ama onun bize bir emaneti var o ismiyle yaşayacak. İnşallah biz küçük Tubamıza sahip çıkacağız. Herkese ilan ediyoruz artık adı Tuba Gül, mahkeme sürecinde de bunu kağıda dökeceğiz" şeklinde konuştu.



"Evde seri katilin işlediği suçları anlatan bir kitap bulduk"


Evin her yerinde kan izleri olduğunu da ifade eden Derviş Ceran, "Kendini can havliyle dışarı atmış, asansörün önünde kendini kaybetmiş, buna rağmen o cani kendini kaybetmiş birine saldırmaya devam ediyor. Kızımızın verdiği ifadede kardeşim kan kusarak ruhunu teslim etmiş. Ev şu an girilmeyecek vaziyette. Evde seri katilin işlediği suçları anlatan bir kitap bulduk. Bu kitabı okuyun diye çocuklara vermiş" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Niğde Niğde’nin doğa harikası alanı çöplüğe dönüyor Niğde’nin Ulukışla ilçe sınırları içerisindeki Bolkar Dağları bölgesinde bulunan Meydan Yaylası, Karagöl ve Çinigöl’ü ziyaret edenlerin bilinçsiz davranışları ile bölgenin doğal güzellikleri tehlike altında. Onlarca endemik bitki türüne, ’sessiz kurbağa’ olarak da bilinen Toros kurbağasına (Rana Holtzi), yılkı atlarına ev sahipliği yapan bölgede tur şirketleri aracılığı ile gelenlerin çöp konteyneri olmasına rağmen gelişigüzel attığı çöpler, göl kenarına gelen kampçıların dünyanın tek sessiz kurbağa türünün doğal yaşamını etkilemeyecek mesafeye çadırlarını kurmamalarına doğaseverler isyan etti. Doğaseverler tarafından yapılan açıklamada, "Bern Sözleşmesi ile koruma altında bulunan Toros kurbağasının doğal yaşam alanı olan Karagöl’e sıfır mesafede kampçıların çadır kurması onların hayatlarını tehlikeye atıyor. Gelen kulüp üyelerinin neredeyse gölün içerisine girecek derecede kurbağaların yaşam alanına, endemik bitki türlerinin üzerine çadır kurmaları hiç doğru değil. Gerekli uyarıları yapmamıza rağmen bunu dikkate almadılar. Kamp yapan, bölgede doğa yürüyüşü yapanların bu doğa güzellikleri koruması gerekir" ifadelerine yer verdiler. Öte yandan bölgeye tur şirketleri aracılığı ile gelen ziyaretçilerin Meydan Yaylası’nda Niğde İl Özel İdaresi tarafından konulan çöp konteynerlerine rağmen gelişigüzel atılan çöpleri toplayan doğa severler ziyaretçileri eleştirdi. Bölgede yerli ve yabancı ziyaretçilere rehberlik eden, Dağcı Hikmet İçel şunları söyledi; "6 - 7 otobüs bölgeye gelip kontrol edilemeyecek sayıda bir insan topluluğuyla yürüyüş yapmak doğa yürüyüşleri içerisinde yer alan bir tanım değil ve hiç bir zaman olmayacak. 150 kişinin bağırarak iletişim kurduğu, avazı çıktığı kadar bağırıp türkü söylediği bir yerde doğayı dinleme imkanımız maalesef olmuyor. Göle sıfır çadır kurmak, burada vakit geçirmek bölgenin endemik türüne maalesef zarar vermektedir. Bölgede bulunan çöplerin dışarıya dağıldığını gören ve bunu göre göre çöp atan bir zihniyet kendine doğa severim demesin. Ekip liderlerinin bunları uyarmıyor oluşu ayrı bir durum belirtmek isterim.” Bölgede yılın belli dönemlerinde çıkan endemik bitki türü ters lalenin birkaç gün içinde bilinçsiz ziyaretler nedeniyle yok olduğunu ifade eden İçel, "Önceki geldiğimizde her yerde olan ters laleler birkaç gün sonra geldiğimizde hem koparılmış hem de üstüne basılarak ezilmiş durumda çok çok az kalmıştı. Yakın illerden gelen ellerinde poşet ve bıçakla göl etrafında ot toplayan yürüyüş gruplarını da gördük. Uyarmamıza rağmen devam ettiler. Aynı ekipte ekip lideri gözümün içine baka baka sigara izmaritini yere attı ve devam etti. Bu kontrolsüzlük böyle devam ettiği sürece korkarız ki yakında ne kurbağa kalır ne ters lale ne de çayır çimen” şeklinde konuştu.
Denizli Verimli araziler balık havuzu oldu DENİZLİ (İHA) – Denizli Çameli’nde, ilçe merkezi ile Kızılkaya Mahallesi arasında tarlalar içindeki havuzlarda av yasağının bitmesiyle birlikte sazan ve yayın balığı avı yeniden başladı. Çameli ilçe merkezi ile Kızılkaya Mahallesi arasında bulunan bölgedeki verimli tarım arazileri içinde bulunan havuzlarda, av yasağının bitmesiyle birlikte sazan ve yayın balığı avı da yeniden başladı. Güzel havayı da fırsat bilen amatör balıkçılar, tarlalarda sazan ve yayın balığı yakalayabilmek için uzun uğraşlar verdi. Yıllardır bölgede oltasıyla av yapan amatör balıkçı emekli öğretmen Hüseyin Akkan, “Çameli ilçe merkezine çok yakın olan verimli tarım arazilerinin bulunduğu alan Çameli Karaman Gölü olarak ta anılıyor. Burada çocukluğumuzda dev ürünler olurdu. Buğday, mısır veya kendir gibi ürünler bolca yetiştirilirdi. Yıllar sonra burada torf madeni tespit edildi. Torf madeni iş makineleriyle alınınca burada görüldüğü şekilde havuzlar oluştu. Verimli tarım arazileri içinde oluşan bu havuzlara o zaman yayın ve sazan balığı atılmış” dedi. “Balıklar inanılmaz büyüdü” Tapulu verimli tarım arazileri içinde oluşan havuzlara atılan balıkların yıllar içinde çoğaldığını ve inanılmaz büyüdüğünü anlatan amatör balıkçı Hüseyin Akkan, “Tarlaların içindeki havuzlardaki balıklar yıllar geçince çoğaldı ve büyüdü. Biz burada tarlaların içindeki havuzlarda balık tutup lezzetlice yiyorduk. Yaklaşık olarak 5-10 senedir artık balık yeme gelmiyor. Balığa geldiğimde izleme yaptım. Balıklar yoğunları yiyerek beslendiğini gördüm. Balığın karnı tok olunca oltaya gelmiyor. Balıklar da zaten çok büyük bazen olta atmaya da korkar olduk” dedi. “Balık çok lezzetli” Verimli tarım arazileri içindeki havuzlarda yosunla beslenen balıklarla ilgili olarak ta araştırma yaptığını anlatan Akkan, ‘Bu bölgedeki balıklar ve balıkların beslenme şekilleriyle ilgili araştırma da yaptım. Suyun içindeki otlarda ve yosunlarda ‘spuruna’ diye bir madde var. Ben onun ilacını da kullanıyorum ve kas ağrılarıma çok iyi geldiğini gördüm. Ondan sonra boş kaldığım zaman hemen buraya geliyorum ve tutabildiğim kadar balığı tutuyorum ve yiyorum. Balıklar ottan beslendiği için spuruna maddesindeki o yosundan yediği için balıklar tok oluyor. O yüzden oltadaki yeme gelmiyorlar. Birde bu balıklarda omega yağı çok. Mesela korona döneminde buradan ben çok balık yedim normalde ben kalp ameliyatlıyım. Büyük ihtimalle koronayı ben bu şekilde atlattım diye tahmin ediyorum” dedi. Huzurlu zaman geçirmek isteyenleri, kafa dinlemek isteyenleri Çameli’nde tarlada balık avlama keyfi yaşamaya davet ettiğini belirten Hüseyin Akkan, şöyle konuştu: “Av yasakları da bitti. Yorgunluk atmak, kafa dinlemek için oltalarımızla buraya geliyoruz. Buraya geldiğimizde uykumuzda açılıyor. Burada şey var. Mesela angut kuşları var. Onun dışında balıkçı kuşlar geliyor. Çok değişik şeyler var. Doğal hayat bambaşka bir alem. Buradan gece Çameli’nin ışıkları ışıl ışıl görünüyor, biz fosforları oltalarımıza takıyoruz sabaha kadar burada kalıyoruz. Zaman çok güzel geçiyor. Mesela yılanlar yanımıza geliyor fareler geliyor kurbağa sesleri doğal bir müzik biz bu şekilde burada yaşamaya devam ediyoruz. Tavsiye ederim ama maalesef balık yakalamak çok zor. Biz burada amatör olarak tek olta, tek iğne ile iğnenin uçunu da ekmek takarak balık avlamaya çalışıyoruz. Kesinlikle doğal hayata saygılıyız. Doğadaki canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için de avcılardan sağduyulu davranmasını bekliyoruz. Av yasağı bitti diye katliam yapmanın anlamı yok. Günden güne yaşam alanları küçülen, sayıları azalan doğal hayattaki canlıları korumamız gerekiyoruz. Onlarında yaşamaya hakkı var”