KÜLTÜR SANAT
25 Aralık 2025 Perşembe - 22:23 Selçuklu’da "Şivlilik Çocuk Bayramı" coşkuyla başladı Konya’nın merkez Selçuklu İlçe Belediyesi tarafından geleneksel hale getirilen ve Konya’da çocukların her yıl büyük bir heyecanla beklediği "Şivlilik Çocuk Bayramı"nın açılışı, binlerce çocuğun katılımıyla gerçekleştirildi. Dört gün boyunca sürecek olan şenlik, renkli etkinlikleriyle çocuklara bayram coşkusu yaşatıyor. Selçuklu Belediyesi tarafından düzenlenen ve geçtiğimiz yıllarda rekor katılımla yalnızca Konya’da değil, Türkiye genelinde de dikkat çeken "Şivlilik Çocuk Bayramı", bu yıl da çocuklar ve ailelerini buluşturdu. 25-28 Aralık tarihleri arasında Selçuklu Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen organizasyon, üç ayların manevi atmosferini çocuklara hissettiriyor ve kültürel değerleri gelecek nesillere aktarıyor. Çocukların neşesi ve ailelerin yoğun katılımıyla şenliğin ilk gününde renkli görüntüler oluşurken, alanda adeta bayram havası yaşandı. Geleneksel şivlilik kültürünün yaşatıldığı şenlikte çocuklar; tiyatro gösterilerinden müzikallere, söyleşilerden yarışmalara kadar birçok etkinlikle doyasıya eğlenme fırsatı buluyor. Başkan Pekyatırmacı: "Çocuklarımızın mutluluğu bizim için en büyük değer" Şenliğin resmi açılışı protokolün yanı sıra çocuklar ve ailelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Açılışta konuşan Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı, şivlilik gününün Konya için özel bir anlam taşıdığını ifade ederek, "Üç ayların başlangıcında, Recep Ayı’nın başında, Regaib Kandilimizin bu güzel, mübarek, bereketli günü çocuklarımızla birlikte ihya ediyoruz. Konyamızda yaşayan bütün çocuklar dışarıda, sokakta kapı kapı dolaşıyor ve şivlilik hediyelerini alıyor. Biz de Selçuklu Belediyesi olarak 2023 yılında bu güzel geleneğimizi bir bayrama dönüştürmüştük. Bu sene inşallah üçüncüsünü hayata geçiriyoruz. Çocuklarımız için ne yapsak az. Çocuklarımızın mutluluğu bizim için en büyük değer. Bunu temin edebilmek, muhafaza edebilmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Çocuklarımız hem bu mutlu günlerini doyasıya mahallelerinde komşularıyla, akrabalarıyla yaşadı hem de Selçuklu Kongre Merkezi’nde dört gün boyunca aileleriyle birlikte güzel, hoşça vakit geçirecek, farklı yarışmalarda akranlarıyla birlikte olacak, eğlenceli programlara gösterilere katılacak. Ailelere de eğitici seminer programlarıyla burada güzel vakitler geçirme imkanı sağlamış olacağız. Üç aylarımız Konyamızda her zaman aynı gelenekle karşılanıyor. Şivlilik; üç ayların başlangıcında birlik, beraberlik, paylaşma, dayanışma ikliminin bir başlangıcı olmuş oluyor ve bu geleneği de yüzyıllardır Konyamız devam ettiriyor. İnşallah bundan sonra da en güçlü şekilde bu geleneğimizi devam ettireceğiz. Başka şehirlere de örnek olacak bir geleneği, kültürü yaşatmaya hep birlikte devam edeceğiz" diye konuştu. Şivlilik geleneğinin çocukların manevi bilinçle yetişmesi açısından büyük önem taşıdığını belirten Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, "Şivlilik hem üç ayların başlangıcını çocuklarımızın zihnine nakşetmek için güzel bir fırsat ama aynı zamanda bizler için çocukları sevindirme adına önemli bir gelenek ve fırsat. Biz de Konyalılar olarak tedbirimizi aldık ve gelen herkesi sevindiriyoruz. İnşallah bu gelenek ilelebet devam eder ve çocuklarımız üç aylar bilinciyle yetiştirler. Pazar akşamına kadar tüm Konyalıları da Selçuklu Kongre Merkezimizdeki Selçuklu Belediyemizin şivlilik etkinliğine davet ediyorum. Emeği geçen başta Selçuklu Belediye Başkanımız Ahmet Pekyatırmacı olmak üzere herkese teşekkür ediyorum" dedi. Şivlilik geleneğinin Konya’ya özgü önemli bir kültürel değer olduğuna dikkat çeken Konya Valisi İbrahim Akın da bu güzel geleneğin devamı noktasında emek veren ve katkı sunan herkese teşekkür etti.
25 Aralık 2025 Perşembe - 18:48 Kemaliye’nin asırlık mirası "Gazenne kumaşı" dünyaya açılıyor Kemaliye’nin coğrafi işaretli Gazenne kumaşı, modern dokunuşlarla yeniden hayat buluyor. Kaymakamlık koordinesinde hazırlanan projeyle, asırlık kumaşın markalaşması ve kadın istihdamına katkı sağlaması hedefleniyor. Erzincan’ın tarihi ve kültürel dokusuyla ünlü ilçesi Kemaliye (Eğin), geleneksel el sanatlarını ekonomiye kazandırmak için dev bir adım attı. Kemaliye Kaymakamı Emirhan Arıkan başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda, "Gazenne Kumaşının Geliştirilmesi ve Markalaşması Projesi"nin yol haritası belirlendi. Kültürel miras modern tasarımla buluşuyor Yüzyıllardır Kemaliye yöresindeki el tezgâhlarında, kendine özgü desenlerle dokunan Gazenne kumaşı, coğrafi işaret tesciliyle koruma altına alınmıştı. Kemaliye Nimet Talu Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Kübra Akay tarafından sunumu yapılan projeyle, bu geleneksel üretimin modern tasarımlarla birleştirilerek ulusal ve uluslararası pazara sunulması hedefleniyor. Toplantıda öne çıkan temel stratejiler şunlar oldu: Sürdürülebilir Gelir: Kadın emeğinin istihdama dönüştürülerek yerel ekonominin güçlendirilmesi. Markalaşma: Katma değerli ürünlerle Gazenne kumaşının bir dünya markası haline getirilmesi. Tanıtım: Geleneksel kumaşın modern moda ve ev tekstili dünyasına entegre edilmesi. Kaymakam Arıkan: "Ekonomik Değere Dönüştüreceğiz" Toplantıya Kemaliye Kadınlar Derneği Başkanı Nurcan Özçelik, dernek yöneticileri ve akademisyenler katıldı. Kaymakam Emirhan Arıkan, kültürel mirasın sadece korunmasının yeterli olmadığını, bu mirasın gelecek nesillere aktarılması için ekonomik bir değer kazanması gerektiğini vurguladı. Arıkan, "Kaymakamlık olarak bu projenin en büyük destekçisiyiz" dedi. Gazenne kumaşından ilk ürün takdim edildi Programın sonunda, Kemaliye Kadınlar Derneği tarafından tamamen (%100) Gazenne kumaşından el emeğiyle dikilen özel bir gömlek, Kaymakam Emirhan Arıkan’a takdim edildi.
Yunan işgalinin izleri hala Ertuğrulgazi Türbesi’nde duruyor
14 Ekim 2025 Salı - 12:01 Yunan işgalinin izleri hala Ertuğrulgazi Türbesi’nde duruyor Osmanlı Devletinin kurucusu Osmangazi’nin babası Kayı Aşireti lideri Ertuğrul Gazi’nin türbesinde kurşun izleri günümüze kadar gelmesinde şaşkınlık gösterdi. O yıllar 12 bin olan Bilecik nüfusu işgal sonrası 4 bine kadar geriledi. Osmanlı Devletinin kurucusu Osmangazi’nin babası Kayı Aşireti lideri Ertuğrul Gazi’nin türbesini bu aya kadar 2 milyon kişi ziyaret etti. Ziyaretçiler en çok Yunan işgali sırasında sıkılan kurşun izleri günümüze kadar gelmesinde şaşkınlık gösterirken, izler gelecek nesillere aktarmak adına korunuyor. O yıllar 12 bin olan Bilecik nüfusu işgal sonrası 4 bine kadar gerilerken, Türkiye’de 700 bine yakın kayıp oldu. Türbeye yurt dışından en çok Pakistanlılar ilgi gösteriyor Osmanlı Devletinin kurulduğu topraklar olan Bilecik’in Söğüt ilçesinde Ertuğrul Gazi eşi Halime Hatun, oğlu Savcı Bey ile 19 makam kabrinin yanı sıra Osman Gazi’nin naaşının ilk defin yeri olan muvakkaten kabrinin yer aldığı türbeden ziyaretçi eksik olmuyor. Bilecik Valiliği ile Jandarma Genel Komutanlığı arasında imzalanan protokol kapsamında Mayıs 2017’den itibaren Söğüt Jandarma Ulaştırma Eğitim Merkezi Komutanlığından 14 uzman erbaşın alp kıyafetiyle saygı nöbeti tuttuğu türbeye yurt dışından en çok Pakistanlılar ilgi gösteriyor. Diriliş Ertuğrul ve Kuruluş Osman dizilerinin birçok ülkede yayınlanması türbeye ilgiyi arttırırken, ziyaretçiler arasında Hindistan, Malezya, Endonezya, Afrika, Orta Asya Türk devletleri, Azerbaycan, Kuveyt, Dubai gibi ülkelerden gelenler çoğunlukta yer alıyor. "Pakistan, Hindistan ve birçok Arap ülkesi, Avrupa’da yaşayan birçok soydaşımızla ziyarete geliyor" 9 ayda 2 milyon kişi ziyaret ettiğini anlatan türbe görevlisi Belgin Özkan, "Ertuğrul Gazi türbemiz, dönemi anlatan dizilerle birlikte son yıllarda en çok ziyaretçi alan ziyaretgahlarımızdan birisi oldu. Bu aya kadar 2 milyon kişiye aşkın ziyaretçi ağırladık. Burada, Osmanlı’nın kuruluş yeri olarak özellikle birçok kişinin ziyaretini burada yapmasına vesile oldu dizi. Dizinin sayesinde aynı zamanda yurt dışından da birçok ziyaretçi akınına uğradı. Özellikle Pakistan, Hindistan ve birçok Arap ülkesi, Avrupa’da yaşayan birçok soydaşımızla yine Müslüman ülkelerden gelen ziyaretçiyi burada dizi sayesinde ağırlıyoruz. Tabii Alplerimizin kostümle burada görev yapması, onlara gerçeği yansıtan bir heyecan uyandırıyor. Bu da bizim türbemize olan ilgiyi arttırıyor" dedi. "Yunan işgalinde atılan kurşun izleri hâlâ cam kepenklerinde" Türbedeki kurşun izlerinden bahseden Belgin Özkan, "Yunan işgalinde Bilecik ve Söğüt olarak işgal sırasında en çok darp edilen yerlerden ilçelerimizden birisiydi. İşgal sırasında Söğüt yakılıp yıkılırken türbeye de zarar vermişler. Kurtuluş Savaşı’nda, Yunan işgalinde atılan kurşun izleri hâlâ cam kepenklerinde burada ziyaret yerimizde gelecek nesillere aktarmak adına duruyor" dedi.
Uluslararası Kuşadası Neopolis Heykel Sempozyumu başladı
14 Ekim 2025 Salı - 11:55 Uluslararası Kuşadası Neopolis Heykel Sempozyumu başladı Türkiye’nin turizm başkenti Kuşadası’nda bu yıl 5’inci kez düzenlenen Uluslararası Kuşadası Neopolis Heykel Sempozyumu başladı. Mermer blokların ‘adalet’ temasıyla şekilleneceği sempozyuma aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 8 ülkeden 9 heykeltıraş katılıyor. Kuşadası Belediyesi ve Mehmet Nuri Göçen Vakfı (MN Göçen Vakfı) iş birliği ve Marmara Adalar Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlenen 5’inci Uluslararası Kuşadası Neopolis Heykel Sempozyumu başladı. Bu yıl, adalet temasıyla gerçekleşecek olan sempozyumun açılışı nedeniyle Kuştur Mevkii’nde bulunan eski deve güreşi alanında tören yapıldı. Törene Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel, Mehmet Nuri Göçen Vakfı temsilcisi Ebru Gökçe, Neopolis Heykel Sempozyumu Küratörü Hakan Şengönül, belediye başkan yardımcıları, belediye meclis üyeleri, siyasi partilerin temsilcileri ile sanatseverler katıldı. Törende konuşan Kuşadası belediye Başkanı Ömer Günel, "Heykel sempozyumunu bu yıl da düzenlemekten mutluluk duyuyoruz. Amacımız kültür ve turizm başkenti olan Kuşadası’nı sokakta da sanatla buluşturmak. Kuşadası sanatla iç içe büyüyen bir turizm kenti olma yolunda hızla ilerliyor. Bu yıl sempozyumun temasını adalet olarak belirledik. Adalet ve bağımsız yargı herkese lazım. Bunu her geçen gün görüyoruz. Dünyanın birçok ülkesinden sempozyuma katılmak için heykeltıraşlar müracaat etti. Sempozyum için alana 30 ton mermer getirildi. Bu konuda bize destek olan Marmara Adalar Belediye Başkanı Aydın Dinçer’e de çok teşekkür ederim. Heykeltıraşlarımız 1 ayda gördüğünüz mermer blokları sanat eserine dönüştürecekler. Daha sonra da Kuşadası’nın uygun alanlarında bu sanat eserleri sergilenecek. Sempozyum için belediyenin kasasından para çıkmıyor. Tüm masraflar sponsorlar tarafından karşılanıyor" diye konuştu. 5. Uluslararası Kuşadası Neopolis Heykel Sempozyumu, konuşmaların ardından Başkan Ömer Günel, Mehmet Nuri Göçen Vakfı’nı temsilen Ebru Gökçe ve sempozyumun Küratörü Hakan Şengönül tarafından vurulan ilk sembolik çekiç darbesi ile başladı. Sempozyumda bu yıl Türkiye, Estonya, İran, İtalya, Japonya, Rusya, Ukrayna ve Bulgaristan’dan heykeltıraşlar yer alıyor. 14 Kasım’a kadar sürecek olan sempozyumda çocuklar için çeşitli atölyeler de düzenlenecek.
"Sanatta İslam, İslamda Sanat" uluslararası kongresi Atatürk Üniversitesinde başlıyor
14 Ekim 2025 Salı - 10:49 "Sanatta İslam, İslamda Sanat" uluslararası kongresi Atatürk Üniversitesinde başlıyor Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ile İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) iş birliğinde düzenlenen "Sanatta İslam, İslamda Sanat" Uluslararası Kongresi, yarın saat 9.30’da 100’ü aşkın yerli ve yabancı katılımcıyla başlıyor. Türkiye’nin farklı üniversitelerinden ilim insanlarının yanı sıra Fransa, İsveç, Malezya, Fas, İran, Azerbaycan, Bosna Hersek, Mısır, Katar ve Endonezya gibi birçok ülkeden seçkin sanatçı, araştırmacı ve akademisyenlerin yer alacağı kongrede, İslâm medeniyetinde sanatın düşünsel temelleri, günümüz sanat anlayışıyla ilişkisi ve çağdaş estetik tartışmaları ele alınacak. Kongrenin açılışında, IRCICA Direktörü Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç ile İslam Âlimleri Vakfı Başkanı Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu birer konuşma yapacak. Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bünyamin Aydemir, kongreyle ilgili yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı: "Rektörümüz Prof.Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu’nun destek ve teşvikleriyle gerçekleştirdiğimiz bu kongre hem akademik bir toplantı niteliğinde olacak hem de sanatın İslam düşüncesindeki köklü yerini yeniden hatırlatmayı ve bugünle ve gelecekle ilişkisinin sorgulanmasını amaçlayan bir kültür buluşması olacaktır. IRCICA gibi önemli bir kurumla iş birliği içinde, sanatın barış, merhamet ve medeniyet dili olduğunu dünyaya bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Atatürk Üniversitesinden yükselen bu sesin uluslararası sanat ve düşünce çevrelerinde yankı bulacağına inanıyoruz." 15 ile 17 Ekim 2025 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Kongre kapsamında sergiler ve konserler de düzenlenecek.
Yozgat’ta hem yöresel hem şifa deposu hem de damak tadı: Kuşburnu yemeği
14 Ekim 2025 Salı - 10:10 Yozgat’ta hem yöresel hem şifa deposu hem de damak tadı: Kuşburnu yemeği Yozgat’ın Çayıralan ilçesinde, kuşburnu marmelatı ve aşure malzemesiyle yapılan yöresel kuşburnu yemeği, farklı damak tadı ve C vitamini ile dikkat çekiyor. Yozgat’ın ormanlık alan içerisinde yer alan Çayıralan ilçesinde, doğada kendiliğinden yetişen kuşburnu meyvesi; marmelat, çay ve sirke yapılarak kullanımının yanında yemeği de yapılarak, özellikle kış aylarında soğuk algınlığı rahatsızlığından korunmak amaçlı tüketiliyor. Yüksek C vitamini içeriği ve sağlık açısından sayısız faydasıyla bilinen kuşburnu meyvesi, özellikle kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmek, hastalıklara karşı korunmak için sıkça tercih ediliyor. Çayıralan ilçesinde yapılan yemeği yiyen iş adamı Süleyman Kandemir, "Yöresel kuşburnu aşı. Bunun bir karşılığındaki C vitamini bir kasa portakal, mandalina C vitaminine eşit. Çayıralan işi biliyor. Onun için kadınları da erkekleri de en az 80 yaşında olur. Ona göre tavsiye ederim. C vitamini vücudun en önemli enerji kaynağı" dedi. Çayıralan Emekçi Kadınlar Kooperatifi Başkanı Gülten Bulut da, kuşburnu yemeğinin kış aylarının vazgeçilmezi olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Yöremize ait kuşburnu yemeğimiz. Bizim düğünlerimizde, özel günlerimizde, misafirlerimize en güzel ikramlarımızdan yöresel bir yiyeceğimiz. Kuşburnu yemeğimizi de marmelat kaynattığımız gibi çekirdeğinden, tüyünden arındırdıktan sonra haşlamış olduğumuz yerli yarma, nohut, fasulye ve siyah üzüm koyarak yaparız. Haşlanmış nohut, fasulye ve yarma haşlandıktan sonra katarız ve böyle kıvamlı bir şekilde kuşburnu yemeği olur. Çok faydalıdır, şifalıdır. Antioksidan özelliği çok yüksektir. Bağışıklığı destekler. Bizim olmazsa olmaz yemeklerimizden, yöresel yemeklerimizden birisi. Özellikle düğünlerimizde, yaz günleri yapıp dolaba koyup her akşam bir kase yediğiniz zaman hem serinletir hem de şifalı bir yiyeceğimiz."
2025 Beyhan Eczacıbaşı Ödülü Koray Avcı Çakman’ın oldu
14 Ekim 2025 Salı - 10:09 2025 Beyhan Eczacıbaşı Ödülü Koray Avcı Çakman’ın oldu Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı tarafından bu yıl üçüncü kez verilen Beyhan Eczacıbaşı İlkgençlik Edebiyatı Yılın Kadın Yazarı Ödülü’nün sahibi belli oldu. ’Dr. Kimo’nun Laboratuvarı’ kitabıyla Koray Avcı Çakman bu yılki ödüle layık görüldü. Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı tarafından, kadın yazarların ilkgençlik edebiyatındaki üretimlerini desteklemek ve edebiyatta fırsat eşitliğini teşvik etmek amacıyla hayata geçirilen Beyhan Eczacıbaşı İlkgençlik Edebiyatı Yılın Kadın Yazarı Ödülü bu yıl üçüncü kez sahibini buldu. 2025 ödülünün kazananı, ’Dr. Kimo’nun Laboratuvarı’ adlı kitabıyla Koray Avcı Çakman oldu. Çakman, aynı zamanda 75 bin TL tutarındaki para ödülünün de sahibi oldu. 13 Ekim’de İstanbul Modern’de düzenlenen törende, açılış konuşmasını Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı yaptı. Bugünün dünyasının belirsizliklerle dolu olduğunu ama gençlerin hayal gücünün, daima geleceğe dair umut verdiğini belirten Bülent Eczacıbaşı, "Onlara sunulan her özgün hikâye, gençlerin kişisel yolculukları kadar yarının toplumunu da şekillendiriyor. Ve kendi kültürümüzden, kendi sesimizden çıkan eserler, gençlerimize okuma alışkanlığı kazandırmanın yanı sıra daha adil, daha üretici ve daha umut dolu bir dünyanın mümkün olduğuna dair güven aşılıyor. Bu ödülün kadın yazarlara adanmış olması ise ayrı bir anlam taşıyor. Kadın kalemlerin sesini daha gür duyurması, gençlerin edebiyatla kurduğu bağın çeşitlenmesine ve daha kapsayıcı bir gelecek vizyonunun gelişmesine katkı sağlıyor" dedi. Seçici Kurul Başkanı Prof. Dr. Jale Parla da Koray Çakman’ın ‘Dr. Kimo’nun Laboratuvarı’ kitabında öyküyü oyun teması ekseninde kurarken geleneksel/modern, doğal/yapay, aklın gücü/hayal gücü ikiliklerini ince bir mizahla karşı karşıya getirdiğini vurgulayarak, "En önemlisi de, insanın yapay zekayla gireceği oyunlarda oyunun kurallarının nasıl belirleneceği sorusunu yanıtsız bırakarak genç okurunu geleceği düşünmeye, hatta bu gelecek konusunda kaygı duymaya davet etmiş. İşte bu meseleyi bir büyüme deneyimine başarıyla yerleştirdiği için jürimiz bu yılın Beyhan Eczacıbaşı İlk Gençlik Edebiyat ödülünü oybirliğiyle Sayın Koray Avcı Çakman’a verdi" diye konuştu. Beyhan Eczacıbaşı İlkgençlik Edebiyatı Yılın Kadın Yazarı Ödülü’nü kazanan Koray Avcı Çakman ise konuşmasında, ilkgençliğin çoğu zaman ‘çocukluğun bittiği, yetişkinliğin başlamadığı’ bir ara durak olarak görüldüğünü ifade ederek, "Oysa ben bunun tam tersine inanıyorum. İlkgençlik edebiyatı da bir ara alan değil; düşüncenin, hayalin ve kimliğin merkezidir. Gençler için yazmak, aslında gelecekle konuşmaktır. Bugün kurulan edebi bağ, yarının dünyasını şekillendirecek düşüncelerin tohumu olabilir" dedi. Bu yıl da Türkiye’nin önde gelen edebiyatçılarından oluşan seçici kurul; Prof. Dr. Jale Parla başkanlığında, Prof. Dr. Nüket Esen, Prof. Dr. Sibel Irzık, Müge İplikçi ve Asuman Kafaoğlu Büke’nin katılımıyla değerlendirmelerini yaptı. Kurul, ilkgençlik döneminin sorgulamalarını, üreticiliğini ve enerjisini yansıtan eserleri öncelikli olarak dikkate aldı.
Kartpostallık güzellik
14 Ekim 2025 Salı - 09:49 Kartpostallık güzellik Amasya’da Türkiye’nin en görkemli kaleleri arasında gösterilen Harşena Kalesi’nin sarp yamaçlarında bulunan 2 bin yıldan daha eski beş mağaranın kral mezarı olduğunu öğrenen şaşırıyor. Harşena Dağı ve Pontus Kral Kaya Mezarları UNESCO dünya miras geçici listesinde bulunuyor. Dağın yüzeyinde beş kral mezarı Kıyısından Yeşilırmak Nehri’nin geçtiği kayalıklara oyulmuş mimarı yapısıyla dikkati çeken mağaralar Pontus Krallığı’nın kurucusu I. Mithridates Ktistes’den I. Pharnakes’e kadarki beş krala ait kaya mezarları olarak biliniyor. Milattan önce 333’ten milattan sonra 26’ya kadar Amasya’yı başkent olarak kullanan Pontus kralları için Harşena Dağı’nın güney eteklerine, kalker kayalara oyularak yapılan mezarların benzerlerinden Yeşilırmak Vadisi boyunca irili ufaklı 21 tane bulunuyor. Kaya mezarları içinde en çok dikkati 15 metre yükseklik, 8 metre genişlik ve 6 metre derinlikteki Büyük Kral Mezarı ile Kızlar Sarayı üzerinde yer alan birbirine çok yakın oyulmuş üçlü kral mezarı çekiyor. Bazı dönemlerde hapishane olarak kullanıldığı bilinen kaya mezarlara, kayalara oyulan taş merdivenlerle çıkılıyor. Mezarları görmek için dünyanın birçok yerinden ziyaretçilerin geldiğini belirten Amasya Turizm Derneği Başkanı Hicabi Bağçuvan, "Bu mağaralar 2 bin yıl öncesinde inşa edilmiş. İnsan eliyle yapılarak krallara mezar olmuş. Herkes gördüğünde, mezar olduğunu duyduğunda çok şaşırıyor" dedi. Harşena Dağı ve Pontus Kral Kaya Mezarları’nın 2015 yılında UNESCO dünya miras geçici listesine alındığını hatırlatan Hicabi Bağçuvan, daimi listeye eklenmesine yönelik çalışmaların sürdüğünü söyledi. Amasya’nın turizmde başarılı bir yaz dönemini geride bıraktığını anlatan Bağçuvan, tarihi şehrin sonbahar ve kış döneminde de görülmesi gereken kartpostallık güzelliğe bir büründüğünü vurguladı. Mağaraların mezar olduğunu duyan şaşırıyor Konya’dan Amasya’ya ziyaret için gelen Ömer Çelik de "Mağaraların kral mezarı olduğunu öğrenince çok şaşırdım. Sakin bir şehir olan Amasya’ya ise hayran kaldım. Yaşanılacak bir yer. Buranın tarihi, doğası çok güzel" diye konuştu.
Diyarbakır’da ’Hamid Aytaç’ın İzinde, İcazetnameler’ sergisine yoğun ilgi
14 Ekim 2025 Salı - 09:48 Diyarbakır’da ’Hamid Aytaç’ın İzinde, İcazetnameler’ sergisine yoğun ilgi Diyarbakır’da 11-19 Ekim ’Türkiye Kültür Yolu Festivali’ kapsamında ’Hamid Aytaç’ın İzinde, İcazetnameler Sergisi’ vatandaşlar tarafından yoğun ilgi gördü. Hat sanatının üstadı olarak bilinen Hamid Aytaç’ın ’Hamid Aytaç’ın İzinde, İcazetnameler Sergisi’ Sur ilçesi Paşa Hamamı’nda ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle devam ediyor. Sergi 11-19 Ekim 08.00 ile 19.00 saatleri arasında vatandaşlara açık olacak. Aytaç’ın öğrencileri tarafından yapılan eserlerin gösterildiği sergide 16 eser bulunurken, bu eserlerin 10 tanesinin orijinal, 6 tanesinin ise orijinalinden baskılı eser olduğu belirtildi. Sergi yetkilisi Barış Sarı, Diyarbakır’da yetişmiş hat sanatının tanıtımında önemli bir yere sahip olan Hamit Aytaç’ın sergisini yönetmekten büyük sevinç duyduğunu söyledi. Sarı, "Sergide 10’u orijinal, 6’sı baskı olmak üzere toplam 16 eser yer alıyor. Bu eserler, Hamit Aytaç’ın izinden giden öğrencileri ve talebeleri tarafından kaleme alınmış. Sergi, 11-19 Ekim tarihleri arasında her gün sabah 08.00’dan akşam 19.00’a kadar vatandaşların ziyaretine açık" dedi. Ziyaretçilerden Hamit Özhan, Hamit Aytaç sergisi için geldiklerini söyledi. Özhan, "Gerçekten çok güzel bir sergi olmuş. Diyarbakır’da bu tür kültürel etkinliklerin artması ve bu faaliyetlerin devam etmesi çok önemli. Böyle bir şehre bu anlamda yapılan bu sergi bence çok yakışmış. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu
Adana’nın Sümela’sı ’Sin Manastırı’ turizme kazandırılmayı bekliyor
14 Ekim 2025 Salı - 09:33 Adana’nın Sümela’sı ’Sin Manastırı’ turizme kazandırılmayı bekliyor Adana’nın Kozan ilçesinde, sarp kayalara inşa edilmiş mimarisiyle Sümela’yı andıran Sin Manastırı turizme kazandırılmayı bekliyor. İlçeye bağlı Velicanlı Mahallesi’nden geçen Seyhan Nehri’nin ana kollarından Göksu Irmağı’nın doğu tarafında yer alan Sin Manastırı, görüntüsü ile Sümela Manastırı’na benzerliği ile dikkat çekiyor. Dağ yamacına oyulmuş 5 katlı şekilde görülen Sin Manastırı dron ile görüntülendi. Zaman zaman bölgeye gelen bazı şahıslar tarafından zarar verilen manastırın, koruma altına alınarak turizme kazandırılması isteniyor. 2018 yılında bölgede yapılan incelemede yapının üzerinde herhangi bir kitabe bulunmadığı, işçilik özelliklerine göre 10. ve 11. yüzyıllar arasında inşa edilmiş olabileceğini ortaya çıkan manastırla ilgili Velicanlı Mahallesi Muhtarı Hatice Akkaya, ilgililerden destek istedi. "Karadeniz’in Sümela’sından eksiği yok" Sin Manastırı’nın turizme kazandırılmasını isteyen muhtar Hatice Akkaya, manastırın yöre sakinleri arasında ’Sin Ağzı’ olarak bilindiğini söyledi. Akkaya "Yolu çok tehlikeli olduğu için bakanlığın tarafından buraya el atılmasını istiyoruz. Kozan Belediye Başkanımız da burası için elimizden tutarsa, Karadeniz’in Sümela Manastırı gibi ziyaretçi ağırlayacağına inanıyoruz. Karadeniz’in Sümela’sından eksiği yok, bakımsız ilgisiz buralar. Altında baraj var. Burası restore edilirse çok güzel bir yer çıkacak. Karadeniz’e nasıl her yıl milyonlar gidiyorsa buraya da gelecektir" dedi. Mahalle sakini Ali Yıldırım ise "Burası Sin Ağzı, Sin Manastırı olarak yeni tanınıyor. Burası çok güzel. Ben 50 yıldır burada yaşıyorum. Gelen giden oluyor ama zarar veriyorlar. Sin Manastırı’nı sökmeye, tahrip etmeye çalışıyorlar. Bir yol ihtiyacı var, buranın turizme kazandırılarak korunmasını istiyoruz" diye konuştu.
Erzurum’un yükselişini başlatan emir
14 Ekim 2025 Salı - 09:26 Erzurum’un yükselişini başlatan emir Osmanlı Devleti’nin doğu sınırlarını şekillendiren en önemli kararlardan biri olan Erzurum Beylerbeyliği’nin Bayburt’tan Erzurum’a taşınması, Devlet Arşivleri’nde yapılan araştırmalar sonucunda belgeleriyle gün yüzüne çıktı. Bu önemli belge, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Taner Özdemir tarafından yürütülen arşiv çalışmasıyla tespit edildi. Belgede, dönemin kudretli sadrazamı Vezir-i Azam İbrahim Paşa’nın Kanuni Sultan Süleyman’a sunduğu teklif yer alıyor. Teklif, Erzurum’un Osmanlı idaresindeki stratejik önemini belirleyen ve şehrin tarih içerisindeki yerini değiştiren en eski kayıt olarak değerlendiriliyor. Beylerbeyliğin İlk Merkezi Bayburt’tu Osmanlı kaynaklarına göre; 1535 yılında kurulan Erzurum Beylerbeyliği’nin ilk merkezi Bayburt’tu. O dönemlerde Erzurum, savaşların ardından büyük ölçüde harap olmuş ve nüfusu azalmış durumdaydı. Şehirde kale tamiratı ve yeniden imar çalışmaları devam ediyordu. Bu sebeple beylerbeyliği ilk yıllarında Bayburt merkezli olarak idare edildi. Ancak doğuda artan Safevi tehdidi, Osmanlı’yı sınır güvenliğini güçlendirecek yeni bir yapılanmaya yöneltti. Bu noktada, İbrahim Paşa’nın hazırladığı rapor Osmanlı devlet aklının yönünü değiştiren bir nitelik taşıdı. İbrahim Paşa: "Beylerbeyliği Erzurum’a Taşınmalıdır" Vezir-i Azam İbrahim Paşa, Kanuni Sultan Süleyman’a sunduğu raporda beylerbeyliği merkezinin Bayburt’tan Erzurum’a taşınmasını teklif etti. Paşa, raporunda şu gerekçeleri sıraladı: Erzurum’un serhad (sınır) konumunda olması nedeniyle sürekli askerî hazırlık içinde bulunması gerektiğini, Bayburt’un bu açıdan merkeze uzak kaldığını, Erzurum’un coğrafi yapısı itibarıyla askerî ve idari merkez olmaya elverişli olduğunu, Beylerbeyinin bölgeden uzak olmasının hem güvenlik hem halkın refahı açısından sorun oluşturduğunu, Bu nedenle beylerbeyliği merkezinin Erzurum’a taşınmasının devlet menfaatine olacağını ifade etti. İbrahim Paşa ayrıca, Erzurum’un doğuya açılan kapı konumunda bulunduğunu, bu şehrin güçlendirilmesinin Osmanlı hâkimiyetini kalıcı kılacağını vurguladı. Kanuni’nin Onayı: Yeni Bir Dönem Başladı İbrahim Paşa’nın raporu Kanuni Sultan Süleyman tarafından incelendi ve kısa sürede kabul edildi. Böylece 1540’lı yıllarda Erzurum Beylerbeyliği resmen Bayburt’tan Erzurum’a taşındı. Bu karar, sadece idarî bir düzenleme değil; Osmanlı Devleti’nin doğu siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Kanuni Sultan Süleyman’ın bu kararıyla Erzurum yeniden imar edildi, kale güçlendirildi, çevre sancaklar Erzurum merkezine bağlandı. Tarihçiler, bu gelişme sonrası Erzurum’un Osmanlı için askerî, idari ve stratejik bir üs haline geldiğini; böylece doğu seferlerinin sevk ve idaresinde merkezi bir rol oynadığını ifade ediyor. Bu yönüyle Kanuni Sultan Süleyman, yalnızca bir imparator değil; Erzurum’un banisi, yani kurucu sultanı olarak anılıyor. Özdemir: "Bu Belge Erzurum’un Tarihini Yeniden Yazdırıyor" Arşiv çalışmasını yürüten Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Taner Özdemir, ulaşılan belgenin Erzurum tarihi açısından çok kıymetli olduğunu belirtti. Özdemir, yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Bu belge, Erzurum’un Osmanlı yönetimindeki yükseliş sürecini belgeleyen en eski kayıtlardan biri. İbrahim Paşa’nın ileri görüşlülüğü, Kanuni Sultan Süleyman’ın vizyonuyla birleşmiş ve Erzurum’un geleceği tamamen değişmiştir. Artık Erzurum, yalnızca bir sancak değil, imparatorluğun doğu kapısı olmuştur." Erzurum, Osmanlı’nın Doğu Karargâhı Oldu Özdemir, söz konusu belgenin Erzurum’un tarihî ve kültürel kimliğini anlamada yeni bir dönemin kapılarını aralayacağını vurguladı. Bu kararın ardından Erzurum, Osmanlı Devleti’nin doğu politikalarının en güçlü merkezlerinden biri haline geldi. İran seferlerinin planlaması, Kafkasya hattındaki diplomatik temaslar ve doğu ticaret yollarının güvenliği Erzurum merkezli olarak yürütüldü. Şehir, hem askerî hem idari yapısıyla yüzyıllar boyunca Osmanlı mirasının en önemli parçası oldu. Beylerbeyliği döneminden kalan birçok yapı, bugün hâlâ Erzurum’un tarihî dokusunda bu büyük değişimin izlerini taşımaktadır. Erzurum’un Tarihine Işık Tutan Arşiv Belgesi Devlet Arşivleri’nde yer alan bu belge, Erzurum’un Osmanlı tarihindeki yerini ve önemini anlamak açısından büyük bir değere sahip. Tarihçiler, söz konusu bulgunun Erzurum’un kuruluş süreci ve Osmanlı’nın doğu stratejisi açısından yeni değerlendirmelere zemin hazırlayacağını belirtiyor.