YEREL HABERLER - 14 Mart 2012 Çarşamba 15:18

AK PARTİ TAVŞANLI İLÇE BAŞKANI MEHMET DEMİR, KÜTAHYA PROTOKOLÜNÜ ZİYARET ETTİ

A
A
A
AK PARTİ TAVŞANLI İLÇE BAŞKANI MEHMET DEMİR, KÜTAHYA PROTOKOLÜNÜ ZİYARET ETTİ

AK Parti Tavşanlı İlçe Başkanı Mehmet Demir, Kütahya Valisi Kenan Çiftçi’yi makamında ziyaret etti. Tanışma ziyareti olarak planlanan görüşme sıcak diyaloglarla gerçekleşti. Vali Çiftçi, Başkan Demir’e Berlin Fuarındaki Kütahya heyetinin faaliyetlerini anlattı. Çiftçi, Demir’den Tavşanlı’da yapılan çalışmalar ve düşünülen projeler ile ilgili bilgi aldı.
Samimi ortamda gerçekleşen Çiftçi Demir görüşmesinde bol bol teknoloji sohbeti yapıldı ve “Kütahya nasıl daha fazla teknolojiden yararlanabilir?” konuşuldu.
Vali Çiftçi göreve yeni başlayan Mehmet Demir’e başarılar diledi.
Öte yandan AK Parti Tavşanlı İlçe Başkanı Mehmet Demir İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Salih Akaya ve İl Genel Meclis Başkanı Seyit Ömer Durmuş’ ziyaret etti ve görüş alışverişinde bulundu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Burdur Göl manzaralı, gül kokulu bahçelerde hasat erken başladı Güller ve göller diyarı olarak bilinen Burdur’da göl kenarında yapılan gül yetiştiriciliğinde bu sene iklim şartlarından dolayı hasat 3 hafta erken başladı. Yılda ortalama 30 ton civarında yapılan hasadın, sezonun erken başlaması nedeniyle bu sene 100 ton civarında olması bekleniyor. Yonca ve mısıra göre daha az su tüketen gül hem gölün kurumasını geciktirirken hem de bölge ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Ortalama 500 kilogram gülden 100-150 gram üretilen gül yağının litre fiyatının 10 ile 12 bin Euro olması bekleniyor. Güller, göller, diyarı olarak anılan Burdur’da az bilinse de nesillerdir yapılan gül yetiştiriciliği birçok ailenin geçim kaynağı. Hasat zamanına kadar gözü gibi baktıkları gülleri toplayıp suyunu ve yağını çıkaran yetiştiriciler bunları ilaç ve kozmetik alanında kullanıma sunuyorlar. Normalde 15 Mayıs gibi başlayan gül hasadı bu sene iklim şartları nedeniyle 3 hafta erken başladığı için ortalama 30 ton civarında yapılan hasat miktarının bu yıl 3 katına çıkması bekleniyor. Burdur Gölü kenarında yetiştirilen güller yonca ve mısıra göre daha az su tükettiği için ve gölün kuruyan bölgelerinde oluşan tozlaşmayı engellediği için çevre ve sağlığa büyük fayda sağlarken yapılan eko turizm ve ürün fiyatının yüksek olması nedeniyle de ekonomiye can veriyor. Yıllar önce Burdur Gölü’nü kurtarmak amacıyla Lisinia Projesi’ni başlatan ve bölgede yetiştirdiği, lavanta, adaçayı ve gül gibi az su tüketen bitkilerle susuz tarımın yaygınlaşmasında öncülük eden Öztürk Sarıca, “2005 yılında Burdur’un Karakent köyünde göl kenarında başlattığımız Lisinia proje çalışmaları çerçevesinde özellikle vahşi sulamaya alternatif damlama sulama sistemi ile gül yetiştiriciliğine başladık. Her geçen yıl küresel ısınmanın etkileri yöremizde fazlasıyla hissedilmekte. O yüzdendir ki iki haftadan beri gül topluyoruz. Ama daha sadece güllerin yan tarafları ve büyük bir kısmı açmamış durumda. Dolayısıyla gül hasadı bu yıl neredeyse 45 güne kadar uzayacak. Tabii bu süreçte bakımları ve gerekli işlemler yapılmaya devam ediyor” dedi. Hasat miktarı geçen seneye göre 2-3 katına çıktı Geçen yıla göre toplam hasat miktarının yaklaşık 2-3 katına çıktığını belirten Sarıca, “Geçen yılki almış olduğumuz 30 tonluk gül, bu yıl 100 tonlara çıkma durumunda ve bizim toplamda 30 litreye yakın bir gül yağı beklentimiz var. Tabii ki gül fiyatları bu yıl ne olur bilemiyorum ama geçen yıl 1 kilogram gül yağı 12 bin Euro’dan satılmaktaydı. Bu yıl ise yine 10 bin ile 12 bin Euro arasında bir fiyat beklentimiz var. Ama bu arz talep çekişmesi içinde bu fiyat belirlenmesi yapılacak tabii. Tahminimce fiyatlar bu sıralarda seyredecek” şeklinde konuştu. "Gül az su tükettiği için hem göle katkımız var hem de eko turizm ile bölge ekonomisine" Göl kenarında yetiştirilen güllerin hem göle hem de ekonomiye büyük katkısının olduğunu söyleyen Sarıca, “Gül özellikle mısır ve yoncaya göre yüzde 75 oranında daha az su tüketen bir bitki. Dolayısıyla gül üretiminde hem göle katkımız hem doğaya katkımız hem de bölge ekonomisine çok ciddi anlamda katkımız oluyor. Bu anlamda özellikle yörenin zenginleşmesi, yöredeki gül kültürünün devam ettirilmesi konusunda biz gülle ilgili faaliyetlerimize devam ediyoruz. Gül tarım alanları son yıllarda artıyormuş gibi görünse de toplamda üretilen gül miktarında her geçen yıl bir miktar azalma var. Bu küresel ısınmanın etkilerinden kaynaklanan bir durum. Bu yüzden her geçen yıl Türkiye’nin ciddi bir yurtdışı satış kalemi olan gül yağının aynı miktarlarda üretilmesi için bir miktar daha dikimlerin yapılması gerekiyor. Bu konudaki çalışmalarımızda şu an devam etmekte. Aynı zamanda gül, yörenin bir kültürü olması yanında bir eko turizm aracı. Önümüzdeki yıllarda yörede eko turizmin ciddi anlamda canlanacağını düşünüyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımız şu anda bütün hızıyla devam ediyor. İlk gül turlarımızı geçen hafta itibari ile kabul etmeye başladık. Şu anda ilk gül turları için gelenler var, bu konuyla ilgili bağlantı yapmaya çalışanlar var. Geçen yıl sezon 15 Mayıs’ta başlamıştı, bu yıl ise çok daha erken, üç hafta erken gül sezonu açıldı. Şu an da gül turları için bekleyenler var. Önümüzdeki günlerde hızlı bir şekilde turlar devam edecektir ki son yıllarda biz özellikle gül turizminde yüzde yüzlere varan bir ivme yakalamış durumdayız. O yüzden ziyaret talepleri şu anda fazlasıyla artmış durumda” dedi. 500 kilo gülden 100-150 gram yağ elde ediyoruz Sabahın erken saatlerinde göl manzaralı tarlalarda başlayan hasat güllerin toplanmasının ardından gül yağı çıkarma tesislerinde devam ediyor. Tarlalardan getirilen güllerin hangi aşamalardan geçtiğini de anlatan Sarıca, “Tarlalardan gelen gülleri kazana doldurduktan sonra ortalama 500 kilogram oranında kazanlara gülü basıyoruz. Onun üzerine güllerin yanmaması için üzerine biraz su gezdirdikten sonra serpantinlere buhar vererek suyun kaynamasını sağlıyoruz. Su kaynadıktan sonra gülün içinden geçerken buharlar, yapısına gülün yağını da alarak bu şeklinde seperatöre geliyor. Seperatörde soğuk suyun dolaştığı borular var. Oralarda yoğunlaşarak aşağıdaki florentin kabına kadar iniyor. Florentin kabında üst kısımda yağ, alt kısımda da gül suyu birikiyor. Ortalama bir kazana 500 kilogram gül basabiliyoruz tabi bunlar büyük kazanlar. Yani gülün yağ verimine göre bir kazandan 100 ile 150 gram arasında bir gül yağı alabiliyoruz” dedi. Gül yağı güzel kokusu, içinde barındırdığı vitaminler ve sakinleştirici ve ferahlatıcı özelliği nedeniyle kozmetikte, temizlikte ve aromaterapide, saç bakım ürünlerinde, cilt bakım ürünlerinde kullanılıyor.
Iğdır Iğdır’da Anneler Günü için pedal çevirdiler Iğdır’da Anneler Günü dolayısıyla düzenlenen bisiklet turunda bisiklet severler anneler için pedal çevirdi. Her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü Anneler Günü olarak kutlanırken bu özel gün içinde farklı etkinlikler düzenleniyor. Iğdır’da da bu yıl Iğdır Valiliği, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, Yeşilay, Türk Kızılayı, AKUD ve Tomris Hatun Bisiklet Kulübü tarafından bisiklet turu düzenlendi. Bisiklet severler Zübeyde Hanım Bulvarı eski Belediye binası önünde bir araya geldi. Bazı aileler bisiklet turuna çocukları ile katıldı. Anneler günü dolayısıyla düzenlenen bisiklet turunda büyük bir keyif ile pedal çevireceğini belirten Furkan Arat, “Bugün pedallarken annemiz için bunu yapacağız. Bugün yaklaşık olarak 20 kilometre yol alacağız. Etkinliği düzenleyenlere teşekkür ederim” dedi. Anneler için düzenlenen programın çok özel olduğunu söyleyen Eylül Önay; “Bugün düzenlenen bisiklet turuna hem bir kadın hem de bir anne olarak katılıyorum” dedi. Bisiklet turunun düzenlendiği alana gelen Iğdır Valisi Ercan Turan alandaki kadınlara beyaz ve kırmızı karanfil dağıttı. Anneler gününde anneler için pedal çevirmekten büyük mutluluk duyduğunu belirten Vali Turan; “ Mübarek annelerimizin anneler gününün kutlandığı bir gündeyiz. Tüm annelerin anneler gününü kutluyorum. Biz spor yapmak için sağlıklı kalmak için bahaneler arıyoruz. Bu tür etkinlikleri de verimli bir şekilde kullanıyoruz. Bu etkinliğimizde yaklaşık olarak 20 kilometre yol alacağız” dedi. Bir araya gelen bisiklet severler 20 kilometreyi bisikletleri gitmek için Zübeyde Hanım bulvarından ayrıldılar.
Kocaeli Asırlara meydan okuyan tarihi eserlerin sağlamlık sırrı Kocaeli’deki müzelerde asırlara meydan okuyan tarihi eseler depremlerde zarar görmemeleri için mikro kristal wax ile yerlerine sabitleniyor. Estetik bir şekilde sergilenen eserlerde kimyasal tepkime de meydana gelmiyor. Büyük hacimli eserlerde ise form destek ve misina ipi uygulamaları kullanılıyor. Kocaeli Arkeloji Müzesi’nde; Paleolitik, Helenik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine ait eserler sergileniyor. Müze bahçesinde ise kentteki kazılarda bulunan heykeller, lahitler, mezar stelleri, pitoslar bulunuyor. Kocaeli Müze Müdürlüğü’nce deprem ve afetlerde zarar görmelerini engellemek için vitrinlerdeki tarihi eserler mikro kristal wax ile yerlerine sabitleniyor. Estetik bir görünüm oluşturulurken, aynı zamanda kimyasal tepkime de yaşanmıyor. Büyük hacimli eserlerde ise form destek ve misina ipi uygulamaları kullanılıyor. Uzman kişiler tarafından uygulanan yöntemlerle eserler depreme karşı korunuyor. "Maliyeti az olan ürünlerle eserleri vitrin içinde estetik biçimde sergilemek birinci önceliğimiz" Tarihi eserleri depreme karşı korumaya çalıştıklarını söyleyen Kocaeli Müze Müdürü Serkan Gedük, "Yaptığımız bu çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü’nün himayelerinde Kocaeli Müze Müdürlüğü olarak yürütmekteyiz. Bilindiği gibi deprem dünyanın oluşumu için bir zorunluluktur. Bizde bu gerçeği kabul ederek sorumlu olduğumuz müzeleri depreme karşı hazır hale getirmeye çalışıyoruz. Depremin fiziksel etkileri sonucu müze personeli ile ziyaretçilerin can ve mal kaybı riskini azaltmak, maliyeti az olan ürünlerle eserleri vitrin içinde estetik biçimde sergilemek birinci önceliğimiz. Deprem esnasında eserin kayması, başka bir esere çarpması, kırılması gibi fiziksel hasarlara uğramasını en aza indiriyoruz. Oluşturduğum atölyelerde eserlere yönelik yapmış olduğumuz; aparat ve misina ipi uygulamaları, fon destekleri ile museum wax gibi yöntemlerle bu çalışmaları titizlikle yürütüyoruz" ifadelerini kullandı. "Eser kimyasal tepkimeye uğramadığı için önemli yöntemlerden bir tanesi" Yapılan uygulamalar hakkında bilgi veren Serkan Gedük, "Yaptığımız en önemli ve en basit yönetmelerden bir tanesi mikro kristal wax ile yapılan ‘museum wax’ olarak da bilinen uygulama. Wax top halinde 3 noktaya uygulanarak eserin kaidesine oturtuluyor. Eser kaideye sabitlenmiş oluyor fakat yapışmıyor. Eseri hafifçe çevirip kaideden alabiliyoruz. Eser kimyasal tepkimeye uğramadığı için önemli yöntemlerden bir tanesi, daha çok küçük hacimli eserlere uyguluyoruz. Büyük hacimlerde; form desteklerini uyguluyoruz, esere göre üretiliyor. Eserin formuna göre şekillendirerek, her eserin ihtiyacına cevap verecek şekilde bunu tasarlıyoruz. Maliyeti az ve basit yöntemlerden bir diğeri ise misina ipi yöntemi. Misina ipiyle eseri kaideye sabitleyerek, eserin deprem esnasında; kaymasını, devrilmesini, başka bir esere çarpmasını engellemiş oluyoruz. Bu yöntemleri uzman kişiler yapıyor. Onların mesleki tecrübeleri sayesinde bu yöntemler gelişiyor. Bu uygulamaları işin ehli kişilerin yapmaması durumunda depremde eseri koruyacakken tam tersi sonuçlar da elde edilebilir. Türkiye’de bu çalışmalar sadece bizim müzemizde değil, birçok müzede uygulanıyor" dedi.
Ankara Büro Memur-Sen Genel Başkanı Yazgan: “İsrail katlediyor, dünya İzliyor katliama tepkisizliği içimize sindiremiyoruz” Büro Memur-Sen Genel Başkanı Yusuf Yazgan, “İsrail katlediyor, dünya İzliyor katliama tepkisizliği içimize sindiremiyoruz” dedi. Büro Memur-Sen Genel Başkanı Yusuf Yazgan İsrail’in Filistin’deki katliamlarına tepki gösterdi ve İsrail’e karşı tepki eylemleri yapılarak katil devlet İsrail’e ‘dur’ denilmesi çağrısında bulundu. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Yusuf Yazgan, İsrail’in Filistinliler’e yönelik başlattığı katliam ve soykırımın 7.ayı geride kalırken hayatını kaybedenlerin sayısının 35 bine yaklaştığını hatırlatarak, “Binlerce çocuğun hayatını kaybettiği, 80 bin kişinin yaralandığı İsrail saldırılarını, bütün dünya adeta canlı yayında izliyor. Batının insan hakları ve savaş suçları konusundaki çifte standardını biliyoruz da, İslam dünyasındaki sessizliği anlamakta zorlanıyoruz. Yapılan diplomatik ve protokol konuşmalarında insanlığın vicdanı olarak söylenen sözlerin hayata geçmesi, duyarlılığın söylemden eyleme geçmesinin zamanı geldi de, geçiyor bile” İfadelerini kullandı. Filistin’in yanında olduğunu söyleyenlerin, söylemlerini eyleme dönüştürmüş olması halinde, şimdiye kadar Filistin’in gerçek sahibi olan Filistinliler’in kendi topraklarında özgürce ve güven içinde yaşamasının sağlanabileceğini belirten Yazgan, “Tepkiler ve gerekli baskılar oluşsaydı şimdiye kadar terörist devlet İsrail, savaş suçundan yargılanmalıydı. Şimdiye kadar, kan ve gözyaşı dinmeliydi. Şimdiye kadar hastaneler mezarlık değil, şifa kapısı olmalıydı. Şimdiye kadar Mescid-i Aksa’nın esareti sona ermeli, ‘dayanamıyorum bu ayrılığa, kucaklasın beni İslam’ sözü hayata geçmiş olmalıydı” diyerek duyarsızlığa tepki gösterdi. Katledilen, yerinden yurdundan sürgün edilen, yollarda başına bomba yağdırılanların Hristiyan ya da Yahudi dünyasından birisi olsaydı, katil devletin eylemlerinin çoktan sona erdirilmiş olacağını belirten Yusuf Yazgan, katledilen, soykırıma tabi tutulanların Müslümanlar olması sebebiyle bütün dünyanın sessizliğe büründüğünü kaydetti. Yazgan, İsrail’e dur demek, Filistin’e destek olmak için sivil toplum örgütlerinin, kanaat önderlerinin, siyasi partilerin ve toplumun bütün kesimlerinin bir araya gelmesi ve harekete geçmesi çağrısında da bulundu. Açlığa mahkum edilen, ölüme mecbur edilen bir milletin ölümünün bu kadar duyarsızca karşılanmaması gerektiğini de dile getiren Yusuf Yazgan, dünyanın değişik ülkelerinde başlayan ve gittikçe yayılan üniversitelerdeki Filistin’e destek eylemlerine, Türkiye’den bir katkı ya da benzer destek olmayışının da anlaşılmaz olduğunu ifade etti. Büyük şehirlerden başlamak üzere Filistin’e destek mitingleri düzenlenmesi çağrısında da bulunan Yazgan, İsrail’e her alanda baskı kurularak, katil olduğunun yüzüne haykırıldığı eylemler yapılarak, Filistin’e destek seslerinin yükseltilmesi gerektiğini kaydetti. Yusuf Yazgan açıklamasında, şimdiye kadar yaşam hakkından yana, özgürlükten yana, eşitlikten yana, barıştan yana, çocuk haklarından yana, eğitim haklarından yana olan herkesin on binlerce masum Filistinli’nin katledilmesine karşın dünyayı titretmesi gerektiğini kaydederek, bu tepkisizliğin İsrail’i cesaretlendirdiğini vurguladı.