GENEL - 12 Ocak 2021 Salı 16:50

MTÜ’den tarımsal eğitim ve öğretim etkinliği

A
A
A
MTÜ’den tarımsal eğitim ve öğretim etkinliği

Tarımsal Eğitim ve Öğretimin 175.

Tarımsal Eğitim ve Öğretimin 175. Yıldönümü nedeniyle Malatya Turgut Özal Üniversitesi (MTÜ) Ziraat Fakültesi ile Ziraat Mühendisleri Odası ortaklaşa program düzenledi.


MTÜ’de düzenlenen “Tarımsal Eğitim ve Öğretimin 175. Yıldönümünü” etkinliği, Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ayşe Ayşin Işıkgece, TAGEM Genel Müdürü Dr. Nevzat Birişik, Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube Başkanı Fevzi Çiçek, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kazım Gündüz ve üniversite senatosu katılımları ve Kale Turizm ve Otel İşletmeciliği Meslek Yüksekokulu Müdürü Öğr. Grv. Suat Kuluşaklı’nın sunumları ile gerçekleşti.


MTÜ Battalgazi Tarım Yerleşkesinde, kurumsal Youtube ve İnstagram hesaplarından online katılımlar ile düzenlenen etkinliğe Rektör Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut moderatörlük yaptı.



“Ülkemizi ve mesleğimizi her ortamda en iyi şekilde temsil edeceğiz”


Programda Ziraat Fakültesi Öğrencileri adına konuşma yapan, MTÜ Ziraat Fakültesi öğrencisi Miraç Erdal Özdaş, “Hocalarım, değerli büyüklerim. Ben MTU Ziraat Fakültesi öğrencileri adına hepinizi saygıyla selamlıyor, Tarım Bayramımızı kutluyorum. Değerli hocalarım, ışığınızı üzerimizden eksik etmeyiniz. Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bir vecizesinde “Bütün ümidim gençliktedir.” demektedir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan; “Gençler, Yeter ki hayal edin, çok çalışın. Türkiye’nin tasarlayan, üreten gençlere ihtiyacı var” diyerek geleceği bizlere emanet etmektedirler. Sevgili büyüklerim gelecek biz gençlerindir. Çok çalışıp ülkemizi ve mesleğimizi her ortamda en iyi şekilde temsil edeceğiz” ifadelerini kullandı.



“MTÜ, tarım ve çiftçi dostu bir üniversitedir”


MTÜ Rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, “Malatya Turgut Özal Üniversitesi, tarım ve çiftçi dostu bir üniversitedir. Üniversitemizin kurulduğunda öğrencisi olan tek fakülte Ziraat Fakültesi’ydi. Kuruluş yerleşkemiz aynı zamanda tarım yerleşkesidir” şeklinde konuştu. Karabulut, Kayısının Malatya için çok ciddi ekonomik değeri olduğunu ifade etti. Karabulut, “Kayısının sadece ekonomik boyutuna bakmıyorum, aynı zamanda bir sağlıkçı olarak, bir biyokimyacı olarak uzun yıllar kayısının sağlığa olan çok ciddi katkıları üzerine de çalıştık “Sıfır atıklı üretim” tesisi olarak dizayn ettiğimiz Kayısı ve Kayısı Ürünleri Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezimizde, 10 yılı aşkın süredir çalışmasını yürüttüğüm, Tarım ve Orman Bakanımızın da destekleri ile pozitif ürünler listesine giren Prebiyotik Kayısı Çekirdeği Ekstresi ürünümüz Kayısır’ın üretimini gerçekleştiriyoruz” dedi.



“Milli ekonominin temeli ziraattır”


Türkiye’nin coğrafi konumu nedeniyle toprak ve stratejik tarımsal ürün çeşitliliğinin en fazla görüldüğü ülkelerden bir tanesi olduğunu belirten Rektör Prof. Dr. Karabulut, “İşte bütün bunlar potansiyelimizin ve gücümüzün ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Fakat bu yetmez. Çünkü değişen dünyada sahip olduklarımızın bize yüklediği sorumluluk çok büyük, özellikle Ar-Ge faaliyetlerimizle, akıllı tarım uygulamaları, teknolojik ve dijital tüm imkanlar ile tarımsal üretimi tüm yenilikleri ile aktarmak bizlerin en önemli görevlerindendir. Son yıllarda ülkeler arası mücadelenin enerji kaynakları alanından hızla çıkarak su ve gıda gibi temel besin kaynaklarına yöneldiği gözlemlenmektedir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de ’Milli ekonominin temeli Ziraattır’ sözü ile tarım sektörünün ülke ekonomisindeki önemine ve katkısına daha ilk günlerden vurgu yapmıştır” şeklinde konuştu.



“Tarım bir iş değil, bir meslek değil, bir sektör de değildir, tarım bir sanattır”


Rektör Prof. Dr. Karabulut şu şekilde konuştu: “Tarım bir iş değil, bir meslek değil, bir sektör de değildir, tarım bir sanattır. Ziraat Mühendislerimiz ve çiftçilerimiz bu toprakları nakış nakış işleyen birer sanatkârdır. Sürdürülebilir ekonomiler için tarım ve tarımsal üretim vazgeçilmezdir. Bunun sağlanmasında en büyük katkı tarımsal eğitime aittir.”



“Üreticilerimize teşekkürü borç biliyorum.”


Covid-19 salgınının yansımalarına değinen Rektör Prof. Dr. Karabulut, “Hayatımızın her alanında da etkisini görmeye devam ediyoruz. Covid-19 dünyada eğitim, ekonomik, eğitim, sağlık, tarım, turizm ve gıda sektörleri başta olmak üzere tüm sektörleri etkiledi. Salgın sonrasında gıda güvencesini ve tarımsal üretimde yeterliliği sağlayan ülkeler ekonomik istikrarı yakalayarak, bu süreci en az zararla atlatacaklardır. Bu anlamda Covid-19 sürecinde de üretime devam eden büyük bir özveri ile çalışan tüm üreticilerimize teşekkürü borç biliyorum” ifadelerine yer verdi.



Işıkgece, tarımın önemini anlattı


Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ayşe Ayşin Işıkgece de, “Kısacası tarım; insanoğlunun yerleşik tarihi kadar eskidir ve hepimiz için çok önemlidir. Bugünkü medeniyetimizin üzerine oturduğu temel olan tarımın önemi konusunda insanoğlu her geçen dönem daha da bilinçlenmiş zaman içinde onu bilimsel bir alan olarak algılamaya başlamıştır. Ülkemizde profesyonel anlamda tarımsal eğitim öğretim faaliyetleri 10 Ocak 1846 yılında Mekteb-i Ziraat-i Şahane’nin kurulmasıyla başlamıştır. İşte bu tarih, tarım eğitiminin başlangıcı sayılmış ve o günden bugüne tarım haftası ve tarım bayramı olarak kutlanmaya başlamıştı” sözcüklerini kullandı.



“Tarım ile bilginin önemini çok iyi kavramış toplumlar daima önde ve belirleyicidir”


Binlerce yıldan günümüze kadar şekil değiştirerek devam eden tarımsal üretimin bugün dünyada en önemli ticari sektör, en önemli üretim ve istihdam alanı olduğunu belirten Bakan Yardımcısı Işıkgece, “Artık tüm dünya ülkeleri tarımsal üretime, üretim kaynaklarına bir başka önem vermektedir. Çünkü tarımsal üretimin temel amacı olan gıda üretimi dünyada stratejik sektör olma özelliğini her geçen gün daha da arttırmaktadır. Geçmişte gelişmişlik düzeyini belirleyen tarımdan çok teknoloji ve sanayi iken günümüzde ise tarım; ekonominin ve sanayinin ham maddesi, ekolojinin, biyolojinin, iktisadın kesişim merkezi, ticaret, sanayi, diplomasi, sağlık ve turizmin lokomotifi, dengeli ekonomik büyümenin ve gelişmişliğin bir göstergesi haline gelmiştir. Günümüzde büyük rekabet ortamında her ne üretirsek üretelim, dijital dünya olmadan karşılık bulamayacağız dolayısıyla tarımda da bilgi çağının nimetlerinden en üst seviyede faydalanmamız gerekir” dedi.




Işıkgece şu şekilde konuştu: “Tarım artık milli savunma sanayi kadar stratejik bir konumda, pandemi bize bunu çok net olarak gösterdi. Geleceği ön görerek bu çerçevede planlı hareket etmemiz gerekmektedir. Bunun da yolu tarımda teknolojiyi, bilgiyi kullanmaktan geçmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı olarak Ar-Ge faaliyetleri, akıllı tarım uygulamaları, teknolojik ve dijital tüm imkanlarımızla daima üniversitelerimizin yanında olmaya devam ediyoruz.”


Işıkgece, “Tarım, ekonominin ve sanayinin ham maddesidir ve buna yönelik yapılacak her yatırım ülkenin bütün sektörlerine yapılan yatırım demektir. Bakanlık olarak projelerimizi üretici, devlet, üniversite, özel sektör iş birliği ile yürütüyoruz. 21. yüzyıldaki tarım politikalarında küresel rekabet, iklim değişiklikleri, artan nüfus, salgın hastalıklar, rakip ülkelerin tarım ve istihdam politikaları gibi birçok unsuru da dikkate alarak hareket ediyoruz. Bakanlık olarak Ar-Ge çalışmalarımız için çeşitli kaynaklardan yaklaşık 1 milyar lira bütçe kullanıyoruz” ifadelerine yer verdi.



“Hep birlikte çok zengin bir toprak üzerinde yaşıyoruz”


Işıkgece, “Saymakla bitmeyecek Ar-Ge çalışmalarımızı Cumhurbaşkanlığımızın sağladığı fırsatlar, kazandırdığı hareketlilik ve ivme ile daha da ileriye doğru götürüyoruz.


Bakanımız Sayın Doktor Bekir Pakdemirli 2020 yılını tarım ve orman bakanlığının dijitalleşme yılı olarak ilan etti. Bu çerçevede dijital tarım pazarını harekete geçirdik. 2021 yılının bereketli, sağlıklı, verimli, bilgi dolu bir sene olmasını temenni ediyorum” ifadeleri ile sözlerine son verdi.



“MTÜ Ziraat Fakültesi olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız”


Programda konuşma yapan MTÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kazım Gündüz ise, “Tarım stratejik bir sektördür. Tarımsal üretimin önemini kaybetmesi hiçbir zaman düşünülemez. Son yılda yaşadığımız olağanüstü gelişmeler ve halen içerisinde bulunduğumuz pandemi döneminde tarım, gıda ve üretimin önemi ve insan hayatı için vazgeçilemez olduğu çok daha iyi anlaşılmıştır. Dünya nüfusunun 2050 yılında 9 milyara çıkacağı öngörüldüğünde Türkiye olarak bugün 83 milyonu bulan ve giderek artan nüfusumuzun beslenme ihtiyacını karşılamak durumundayız. Malatya Turgut Özal Üniversitesi Ziraat Fakültesi olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız” sözcüklerine yer verdi.



“Üretmeye devam edeceğiz”


Tarımsal Üretimde Ziraat Mühendisliği’nin Günümüzdeki Yeri konusu ile programda konuşma yapan Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube Başkanı Fevzi Çiçek, “Bütün Dünyada çeşitli aşamalardan geçerek şekillenen Zirai Eğitim, Ülkemizde de bu gün yıl dönümünü andığımız 10 Ocak 1846 yılında başlamış, 1933 yılında Lisans düzeyinde eğitim vermeye başlayarak, çeşitlenerek, artarak, sayısı artarken mezununun, mensubunun öneminin değerinin her geçen gün azalırken eğitim kurum sayısının ve türevleri ile birlikte artarak devam eden bir duruma gelmiştir. Mesleki uygulamalarda diğer mühendislik disiplinlerine tanınan imtiyazları bizlerden esirgemeyin. Yolumuz uzun vaktimiz kısa bütün saydıklarımıza rağmen bizler üretmeye devam edeceğiz, üretimin içinde olmaya devam edeceğiz. Geleceğin planlandığı, ihtiyaçların önceliklerin belirlenerek planlamaların yapıldığı ve buna göre sistemlerin kurulması temennisi ile saygılar sunuyorum” ifadelerine yer verdi.



“Dünya eğer 82 yaşında bir insansa, insanlık bir günlük bebek”


TAGEM Genel Müdürü Dr. Nevzat Birişik, “Yazılı kaynaklara göre biz insan türü yer yüzünde yaklaşık 150 bin yıldır varız. Evren 15 milyar yaşında, gezegenimiz ise 4,5 milyar yaşında. Bunu düşündüğümüzde sadece gezegenin ömrü ile kıyas edersek; dünya eğer 82 yaşında bir insansa, insanlık bir günlük bebektir. Dolayısı ile yerküreye çok geç gelmiş bir canlıyız ve biz geldiğimizde etrafımızdaki birçok şey vardı aslında” dedi.



“Üretmek tek başına yetmez”


Birişik şu şekilde konuştu: “18. Yüzyılda endüstri devrimi ile insan ya da hayvan iş günü yerine makinelerin çalıştığı bir devre geldik. İcatlar ile birlikte çok sayıda insanımız veya çok arazimizin olmasından ziyade onu işleyebilme kabiliyeti öne çıktı. Son yüzyılda kabaca 15 kat arttı tarım, buna paralel olarak da nüfus arttı. Bugün; mevcut doğal kaynakları en ekonomik kullanabilen, sürdürülebilir olan, doğadaki diğer canlı türleri üzerinde bir baskı oluşturmayan ve maliyetleri düşüren bir ekonomik model öneriyoruz. Bu da iyi düzeyde biyoloji, teknoloji ve ekoloji bilgisi gerektiren yeni bir dönem. Üretmek tek başına yetmez. Sürekli üretebilmek, güvenli üretebilmek önemli. Bu da yeni bir çağın kapısını açıyor. Hep birlikte bu yaklaşıma hizmet edecek insan kaynağı ve teknoloji üretebilirsek Türkiye’nin tarımdaki rekabet gücünü koruyabilir ve geliştirebiliriz.”


Birişik, “Biz genel müdürlük olarak 47 doğrudan bağlı enstitü, bir kısım da dolaylı bağlı enstitü olarak Türkiye’nin her yerinde varız. Oldukça güçlü bir akademik kadromuz var, 7000’e yakın çalışan ve 2248 tam zamanlı araştırmacı var. Ar-Ge yapıyoruz, politika geliştiriyoruz. Türkiye’nin gen kaynaklarını koruma görevi de bizde. 34 tane gen bankamız var” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Türkiye’nin ilk ayakkabı üreten lisesi Türkiye’de ilk ayakkabı eğitimi ve üretimi yapan okul olma özelliğini taşıyan TASEV Ayakkabı ve Saraciye Teknolojisi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, ihtiyaç sahibi öğrenciler ve afet durumlarında bölgedekiler için yardım ayakkabıları üretiyor. Aynı zamanda İstanbul’da Çağlayan, Anadolu ve Gaziosmanpaşa adliyelerine güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yapan öğrenciler, üretimden gelir elde ediyor. Son yıllarda en çok karşılaşılan kalifiye eleman sorununa merhem olan meslek liseleri alanındaki sektörlerin gelişmesi için büyük katkı sunuyor. Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) tarafından kurulan ve 2003 yılından Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlanan okul, yardıma muhtaç öğrencilere ayakkabı üretiyor. Malzeme desteği vakıf tarafından okula veriliyor. Buradaki öğrenciler ise yardıma muhtaç olan okullardaki öğrencilere ayakkabıları üretiyorlar. Ardından vakıf aracılığı ile üretilen ayakkabılar okullardaki öğrenciler ulaştırılıyor. Okulda eğitim gören her 9’uncu sınıf öğrencisi asgari ücretin yüzde 10’u kadar burs alıyor. Daha sonraki yıllarda ise başarılı öğrencilere bu burs verilmeye devam ediliyor. Öğrenciler aynı zamanda okulun döner sermayesine katkıda bulunan üretimler de yapıyor. İstanbul’da Çağlayan, Anadolu ve Gaziosmanpaşa adliyelerinin güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yapan öğrenciler hem üretim aşamalarını iyi bir şekilde öğreniyorlar hem de kendilerine harçlık kazanıyor. Okul aynı zamanda malzeme ve lojistik desteği alarak afet durumlarında bölgedeki vatandaşlar için yine gönüllü olarak ayakkabı üretimi yapıyor. “Adliyelerde güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yaptık” TASEV Ayakkabı ve Saraciye Teknolojisi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Selim Şahin, “2002 yılında Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) tarafından kurulup bakanlığa devredilmiş bir okuluz. O günden bu yana vakfın ve sektörün de destekleriyle ayakkabı sektöründe eğitim vermeye devam ediyor. Bizim çapımızda ayakkabı eğitimi veren ilk okul olma özelliğini taşıyoruz. Bizden yıllar sonra bir iki okul da bu eğitimi vermeye başladı. Uzun yıllar boyunca ayakkabı eğitimi veren tek okulduk. Okulumuz içerisinde ayakkabı tasarım ve üretim dalı var. Öğrenciler el ile tasarıma başlayarak oradan 3D uygulama ile tasarımına oradan kesim, dikim, montaj süreçleri ve son olarak paketlemeye kadar sıfırdan bir ayakkabıyı üretip paketlemeye kadar tüm süreçleri öğrenmiş oluyorlar. Biz burada iki tip üretim yapıyoruz. Birincisi döner sermayeye katkı sağlamak için yaptığımız üretim. Yıllar içerisinde İstanbul’da Çağlayan, Anadolu ve Gaziosmanpaşa adliyelerine güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yaptık” dedi. “Döner sermaye için çalışan öğrenciler üretimden pay alıyorlar” Yardım yapmak için ayakkabıları TASEV Vakfı’nın destekleri ile ürettiklerini ifade eden Şahin, “Vakıfın bize sağladığı malzemeler ile öğrencilerimi atölyelerimizde üretimlerini yapıyorlar. Daha sonra ürünleri vakıfa teslim ediyoruz. Vakıfta bunları Türkiye’nin her yerindeki ihtiyaç sahibi öğrencilere gönderiyor. Özellikle vakıf ihtiyaç sahibi öğrencilere vermeye öncelik gösteriyor. Deprem yangın ve doğal afet durumlarında ise o bölgeye yine yardım için ayakkabı üretip gönderiyoruz. Vakıf öğrenicilere 9 sınıfta askeri ücretin yüzde 10’u kadar bir burs sağlıyor. Eğer öğrenci başarılı ise bu son sınıfa kadar devam ediyor. Bunun dışında döner sermaye için çalışan öğrenciler üretimden pay alıyorlar” diye sözlerini tamamladı. “Öğrenciye askeri ücretin yüzde 10’u kadar bir burs veriliyor” Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) Genel Koordinatörü Atilla Başlar ise, “2002 yılında tüm ayakkabı sektörünün destekleri ile 4 ay gibi kısa bir sürede içerisinde bulunduğumuz kampüs inşa ediliyor. 2003 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlanıyor. 20 yıldır eğitim devam ediyor. Eğitim kampüsümüzün içerisinde bir laboratuvar ve ARGE merkezi de var. Şu anda ayakkabı sektörünün test ve analiz ihtiyaçlarını karşılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve vakfımız arasında yapılan bir protokol ile her yeni kaydolan öğrenciye askeri ücretin yüzde 10’u kadar bir burs veriliyor. Diğer üst sınıflara geçtiklerinde ise başarılı olan öğrencilere burs verilmeye devam ediliyor” diye konuştu. “Ürettiğim ayakkabıyı babam giyiyor” 12’nci sınıf öğrencisi Cansu Yakar, okulda perşembe günleri atölye dersi olduğunu söyleyerek, “Burada farklı tarzda babet, spor ve bot gibi ayakkabılar yapmayı öğreniyoruz. Geçen sene çizim ve model üretim eğitimimizi tamamladık. Bu yıl ise üretim kısmına geçerek çizdiğimiz modeller tamamen bir ayakkabı haline geliyor. Okula başladığım ilk günden bu yana yaklaşık 10 tane ayakkabı üretimi yapmışımdır. Ürettiğim ayakkabıyı babam giyiyor evde kullanıyoruz” dedi. “En sevdiğimiz ders günü üretim yaptığımız perşembe günleri” Üretim yapılan atölye derslerinin eğlenceli geçtiğini ifade eden 12’nci sınıf öğrencisi İrem Nur Koç ise, “Bizim en sevdiğimiz ders günü üretim yaptığımız perşembe günleri oluyor. Ayakkabının ön arka montaj işlemleri, dikimleri her şeyini yapabiliyoruz. Burada öğrendiklerimiz sayesinde bir ayakkabının nasıl üretildiğini ve nerelerinde hataları olduğunu anlayabiliyoruz. İlk önce kesim makinasından sayalarını çıkartıyoruz. Sayalarının dikimini yaptırıyoruz. Daha sonra atölyelerimizde ayakkabının üretimini yapıyoruz” diye konuştu.
İstanbul Türkiye’nin ilk ayakkabı üreten lisesi Türkiye’de ilk ayakkabı eğitimi ve üretimi yapan okul olma özelliğini taşıyan TASEV Ayakkabı ve Saraciye Teknolojisi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, ihtiyaç sahibi öğrenciler ve afet durumlarında bölgedekiler için yardım ayakkabıları üretiyor. Aynı zamanda İstanbul’da Çağlayan, Anadolu ve Gaziosmanpaşa Adliyelerine güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yapan öğrenciler üretimden gelir elde ediyor. Son yıllarda en çok karşılaşılan kalifiye eleman sorununa merhem olan meslek liseleri alanındaki sektörlerin gelişmesi için büyük katkı sunuyor. Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) tarafından kurulan ve 2003 yılından Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlanan okul, yardıma muhtaç öğrencilere ayakkabı üretiyor. Malzeme desteği vakıf tarafında okula veriliyor. Buradaki öğrenciler ise yardıma muhtaç olan okullardaki öğrencilere ayakkabıları üretiyorlar. Ardından vakıf aracılığı ile üretilen ayakkabılar okullardaki öğrenciler ulaştırılıyor. Okulda eğitim gören her 9’uncu sınıf öğrencisi asgari ücretin yüzde 10’u kadar burs alıyor. Daha sonraki yıllarda ise başarılı öğrencilere bu burs verilmeye devam ediliyor. Öğrenciler aynı zamanda okulun döner sermayesine katkıda bulunan üretimler de yapıyor. İstanbul’da Çağlayan, Anadolu ve Gaziosmanpaşa Adliyelerinin güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yapan öğrenciler hem üretim aşamalarını iyi bir şekilde öğreniyorlar hem de kendilerine harçlık kazanıyor. Okul aynı zamanda malzeme ve lojistik desteği alarak afet durumlarında bölgedeki vatandaşlar için yine gönüllü olarak ayakkabı üretimi yapıyor. “Adliyelerde güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yaptık” TASEV Ayakkabı ve Saraciye Teknolojisi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Selim Şahin, “2002 yılında Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) tarafından kurulup bakanlığa devredilmiş bir okuluz. O günden bu yana vakıfın ve sektörün de destekleriyle ayakkabı sektöründe eğitim vermeye devam ediyor. Bizim çapımızda ayakkabı eğitimi veren ilk okul olma özelliğini taşıyoruz. Bizden yıllar sonra bir iki okulda bu eğitimi vermeye başladı. Uzun yıllar boyunca ayakkabı eğitimi veren tek okulduk. Okulumuz içerisinde ayakkabı tasarım ve üretim dalı var. Öğrenciler el ile tasarıma başlayarak oradan 3D uygulama ile tasarımına oradan kesim, dikim, montaj süreçleri ve son olarak paketlemeye kadar sıfırdan bir ayakkabıyı üretip paketlemeye kadar tüm süreçleri öğrenmiş oluyorlar. Biz burada iki tip üretim yapıyoruz. Birincisi döner sermayeye katkı sağlamak için yaptığımız üretim. Yıllar içerisinde İstanbul’da Çağlayan, Anadolu ve Gaziosmanpaşa Adliyelerine güvenlik görevlileri için ayakkabı üretimi yaptık.” dedi. “Döner sermaye için çalışan öğrenciler üretimden pay alıyorlar” Yardım yapmak için ayakkabıları TASEV Vakfının destekleri ile ürettiklerini ifade eden Şahin, “Vakıfın bize sağladığı malzemeler ile öğrencilerimi atölyelerimizde üretimlerini yapıyorlar. Daha sonra ürünleri vakıfa teslim ediyoruz. Vakıfta bunları Türkiye’nin her yerindeki ihtiyaç sahibi öğrencilere gönderiyor. Özellikle vakıf ihtiyaç sahibi öğrencilere vermeye öncelik gösteriyor. Deprem yangın ve doğal afet durumlarında ise o bölgeye yine yardım için ayakkabı üretip gönderiyoruz. Vakıf öğrenicilere 9 sınıfta askeri ücretin yüzde 10’u kadar bir burs sağlıyor. Eğer öğrenci başarılı ise bu son sınıfa kadar devam ediyor. Bunun dışında döner sermaye için çalışan öğrenciler üretimden pay alıyorlar” diye sözlerini tamamladı. “Öğrenciye askeri ücretin yüzde 10’u kadar bir burs veriliyor” Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) Genel koordinatörü Atilla Başlar, “2002 yılında tüm ayakkabı sektörünün destekleri ile 4 ay gibi kısa bir sürede içerisinde bulunduğumuz kampüs inşa ediliyor. 2003 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağışlanıyor. 20 yıldır eğitim devam ediyor. Eğitim kampüsümüzün içerisinde bir laboratuvar ve ARGE merkezi de var. Şuanda ayakkabı sektörünün test ve analiz ihtiyaçlarını karşılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve vakfımız arasında yapılan bir protokol ile her yeni kaydolan öğrenciye askeri ücretin yüzde 10’u kadar bir burs veriliyor. Diğer üst sınıflara geçtiklerinde ise başarılı olan öğrencilere burs verilmeye devam ediliyor” diye belirtti. “Ürettiğim ayakkabıyı babam giyiyor” 12’ıncı sınıf öğrencisi Cansu Yakar, “Bizim okulumuzda Perşembe günleri atölye dersimiz oluyor. Burada farklı tarzda babet, spor ve bot gibi ayakkabılar yapmayı öğreniyoruz. Geçen sene çizim ve model üretim eğitimimizi tamamladık. Bu yıl ise üretim kısmına geçerek çizdiğimiz modeller tamamen bir ayakkabı haline geliyor. Okula başladığım ilk günden bu yana yaklaşık 10 tane ayakkabı üretimi yapmışımdır. Ürettiğim ayakkabıyı babam giyiyor evde kullanıyoruz” dedi. “En sevdiğimiz ders günü üretim yaptığımız Perşembe günleri” Üretim yapılan atölye derslerinin eğlenceli geçtiğini ifade eden 12’ıncı sınıf öğrencisi İrem Nur Koç, “Bizim en sevdiğimiz ders günü üretim yaptığımız Perşembe günleri oluyor. Ayakkabının ön arka montaj işlemleri, dikimleri her şeyini yapabiliyoruz. Burada öğrendiklerimiz sayesinde bir ayakkabının nasıl üretildiğini ve nerelerinde hataları olduğunu anlayabiliyoruz. İlk önce kesim makinasından sayalarını çıkartıyoruz. Sayalarının dikimini yaptırıyoruz. Daha sonra atölyelerimizde ayakkabının üretimini yapıyoruz” diye konuştu. (AFS-SB-
Hatay Havaların ısınmasıyla tozun etkisini hissettirdiği enkaz kentte yaşayan vatandaşlara maske uyarısı HATAY (İHA) – Depremin vurduğu Hatay’da yaşayan vatandaşlara, uzmanından maske takmaları konusunda uyarı geldi. Doktor Ercan Nural, astım ve alerjik reaksiyonu olan hastalarda toza bağlı olarak geçmeyen öksürükler, burun akıntıları ve hapşırıklar görüldüğünü söyledi. Kahramanmaraş merkezli depremler Hatay’da büyük yıkıma yol açmış ve 25 bine yakın insan vefat etmişti. Hatay’da bahar aylarının gelmesiyle birlikte hava sıcaklığı da 35 dereceyi bulmaya başladı. Yaz mevsimiyle birlikte artan toz bulutları sağlık üzerinde olumsuz etkilere neden oluyor. Dr. Ercan Nural, astım ve alerji hastalarını maske kullanmaları ve dışarıda giyindikleri kıyafetleri yüksek sıcaklıkta yıkamaları konusunda uyardı. Yağışlı havanın etkisini yitirmeye başlamasıyla toz bulutlarının etkisini arttırmaya başladığını dile getiren Dr. Nural, "Yaşadığımız 6 Şubat depremlerinden ötürü çok fazla enkaz mevcut. Yağmurun azalmasına bağlı olarak yaz ayının gelmesiyle birlikte toz bulutları çok fazla olmaya başladı. Astım, alerjik reaksiyonları olan hastalarımızda çok sıkıntılar yaşıyoruz. Hastalarımda özellikle geçmeyen öksürükler, burun akıntıları, hapşırıklar, deri döküntüleri ve kaşıntılar çok fazla olmaya başladı. Bu tip hastalarımızın tedavilerini aksatmamaları, dışarıya çıkarken maske takmaları ve dışarı çıkarken giyilen kıyafetinin tekrar eve sokulmaması lazım. Dışarıya giyilen kıyafetin çıkartılıp 60 ya da 90 derece aralığında yıkanması gerekiyor. Toz bulutları çocuklarda ileri ki yaşlarda bağışıklık sistemlerinin gelişimi için fazla toza maruz kalmamaları gerekiyor. Çocukların ve yetişkinlerin iyi beslenmesi gerekiyor. Protein içeren yemekler, bol yoğurt ve sıvı tüketmeleri konusunda önerilerim var. Çocukları ne kadar dengeli beklerseniz bağışıklık sistemleri gelişmiş olacak. Asıl tedavinin etkenden uzaklaştırmak olduğunu düşünüyorum. Bu inatçı öksürüklerde hastalarımda deprem sonrası artış görüyorum" dedi.
Elazığ Kayısıyı ’sis’ vurdu, rekoltede yüzde 60 düşüş bekleniyor Elazığ’da geçen sene don vuran kayısıyı bu sene de sis vurdu. Üretici rekoltede yüzde 60 düşüş beklerken, bazı ağaçlarda hiç meyve olmadığını ifade etti. Türkiye’nin önemli kayısı üretim merkezlerinden olan ve 100 bin dekar alanda bir milyona yakın kayısı ağacı bulunan Elazığ’ın Baskil ilçesinde, yılda ortalama 60 bin ton kayısı üretimi gerçekleşiyor. Elazığ’daki bu kayısının yüzde 95’i ise Baskil ilçesindeki bahçelerde oluyor. İlçede üretilen kalitesi ve aroması ile ilk sıralarda yer alan Baskil kayısısının önemli pazar yeri ise Malatya’da bulunuyor. 2 yıldır çeşitli meteorolojik olaylardan ve hastalıklardan dolayı çiftçi istediğini bir türlü alamazken bu sene de kayısı sis vurdu. Bahçelerin üzerlerini kaplayan sis, kayısı tomurcukları üzerinde su tanecikleri biriktirdi. Gece yaşanan en ufak bir soğukta su tanecikleri donarak kayısıyı adeta öldürdü. Her sene bir olayla karşılaştıklarını ve yaklaşık 3 sezondur istediklerini alamadıklarını dile getiren çiftçiler, rekoltede bu sene ortalama yüzde 60 düşüş beklediklerini söyledi. Bu sene kayısının olmamasının en büyük etkeninin sis olduğunu belirten üreticilerden Nusret Abiç, "Sis, ağaç üzerinde su tanecikleri bırakıyor. Bu tanecikler buz dönüştüğü zaman meyve kalmıyor. Hepsi yanıp gidiyor. En büyük etken sistir. Aşırı soğuk veya sıcaktan değil, bu seneki kayısının olmamasının sebebi sistir. Bu sene geçen seneden de düşük. Geçen sene zaten düşüktü, bu sene onun da altında kaldı. Bu sene işçiliği, elektriği, suyu ve gübresini çiftçi cebinden ödeyecek. Geçen seneye göre kayısıda yüzde 60 düşüş var. Geçen sene kadar olması imkansız gibidir. İklimlerin bozulması mı diyelim artık kayısı olmuyor. Geçen sene don vurdu, bu sene sis vurdu. Seneye de ne vurur onu Allah bilir" dedi. Üreticilerden Hamza Abiç ise, "Geçen sene çiçeğe yağmur vurdu ve dondurdu. Bu sene ise aşırı bir sis vardı. Sis tomurcukların üzerinde su olarak birikti. Gece de dondurduğu için tomurcukların hepsi dondu. Bu sene yapacak bir şey yok. Her zaman kazandırmıyor bazen de götürüyor. Bu sene de cepten götürecek. Rızkın kefili Allah’tır. Yapabileceğimiz bir şey yok. Geçen seneye göre bazı yerlerde yüzde 60, bazı yerlerde ise yüzde 100 düşüş var. Bazı ağaçlarda 3-5 kilo var. Bazı ağaçların üzerinde ise hiç yok. 3 sezondur bahçeden verim alamıyoruz. Bahçenin üzeri kırmızı sürgülerle dolu. Bu bahçenin artık verimden düştüğünün bir göstergesidir. Artık bahçe kendi gelişime verdi. 3 senedir meyve olmadığı için ağaç, meyve vermeyi bir nevi unuttu gibi, bu yüzden artık sadece kendini büyütüyor" diye konuştu.
Ankara Türkiye Arıcılık Haritası 2023 verileri ile güncellendi Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, ülkenin arıcılık ile ilgili bilgilerinin yer aldığı Türkiye Arıcılık Haritası’nın 2023 verileri ile güncellendiğini belirterek, "Türkiye Arıcılık Haritamıza yeni coğrafi işaret alan ballarımız ile damızlık ana arı üreten illerimiz de eklendi" dedi. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, sahip olduğu coğrafi konum ve biyoçeşitlilik dolayısıyla dünya ballı bitkiler florasının yüzde 75’ine sahip olan Türkiye’nin, bal üretiminde dünyada ikinci sırada bulunduğuna dikkati çekerek, dünyadaki çam balı üretiminin yüzde 90’ının da Türkiye’de gerçekleştiğinin altını çizdi. Son 22 yılda arıcılığın geliştirilmesi ve bal üretiminin artırılması amacıyla çok sayıda projenin hayata geçirildiğini anımsatan Yumaklı, bu kapsamda, Bakanlığa bağlı Hayvancılık Genel Müdürlüğünün hizmete sunduğu Türkiye Arıcılık Haritası internet sitesinin üreticiler için önemli bir dijital rehber olduğunu vurguladı. Bakan Yumaklı, “TarımCebimde” mobil uygulamasından da ulaşılabilen Türkiye Arıcılık Haritası internet sitesinde arıcılıkla ilgili birçok veri ve istatistiki bilgi bulunduğuna işaret ederek, “Ülkemiz geneli ve illere göre ayrı ayrı hazırlanan haritamız, renk skalası ile belirtilmiş üretici sayısı, kovan sayısı, bal üretimi ve kovan başı bal verimi gibi bilgiler içeriyor. Haritada ayrıca, ülkemiz genelinde üretimi yapılan bal çeşitleri ve bu balların illere göre dağılımı, illerde en çok üretimi yapılan bal çeşitleri, tescil edilmiş coğrafi işaretli ballar, damızlık ana arı üreten iller ve kapasiteleri, damızlık ana arıların ırk özellikleri ve tescilleri, bombus arısı üreten iller ve kapasiteleri de yer alıyor” değerlendirmesinde bulundu. Zaman zaman yeni bilgiler eklenen Türkiye Arıcılık Haritası’nın 2023 verileri ile güncellendiğini bildiren Yumaklı, şu bilgileri aktardı: "2023 TÜİK verilerine göre 9,2 milyon adet kovan varlığına sahip olan ülkemizde yıllık bal üretimi 115 bin ton, ortalama kovan başı verim ise 12,5 kilogram düzeyinde bulunuyor. 2002 yılında 74 bin ton olan bal üretimimiz, Bakanlığımızın çalışmaları sonucu 2023 yılında yüzde 54 artışla 115 bin tona, 4,1 milyon olan arılı kovan sayımız ise yüzde 122 artışla 9,2 milyona yükseldi. Muğla, Ordu, Adana, Mersin ve İzmir en fazla kovana sahip illerimiz arasında yer alıyor. Kovan başına en fazla verim Ordu’da gerçekleştirilirken, bu ilimizi Adana, Çanakkale, Sivas ve Kars takip ediyor. En fazla bal üretimi Ordu, Adana, Muğla, Sivas ve İzmir illerimizde yapılıyor. Muğla, Sivas, Antalya, İzmir ve Ordu en fazla arıcılık işletme sayısına sahip illerimiz olarak ön plana çıkıyor." Türkiye Arıcılık Haritası’nda güncellenen verilerden birinin de bal ormanı sayısı olduğunu vurgulayan Yumaklı, “2022 yılında 750 olan bal ormanı sayımız, 2023 yılında 796’ya ulaştı. Buna göre, ülkemiz genelinde toplam 1 milyon 6 bin 183 kovan kapasitesine sahip 95 bin 283 hektarlık alanı kaplayan 796 adet bal ormanımız bulunuyor” ifadelerini kullandı. Bakan Yumaklı, yapılan güncelleme ile Türkiye Arıcılık Haritası’na yeni coğrafi işaret alan ballar ile damızlık ana arı üreten illerin de eklendiğini belirterek, “Ülkemizde coğrafi işaret alan 29 adet tescilli bal çeşidi bulunurken, 27 bal da başvuru aşamasında tescil almayı bekliyor. Ardahan, Ankara, Çorum, Artvin, Muğla, Ordu, Ankara, İzmir, Mersin ve Düzce illerimizde de damızlık ana arı üretimi yapılıyor” bilgisini verdi. "Bal üreticilerimize desteklerimiz sürecek" Tüm bu çalışmaları, arıcılık ile uğraşan üreticilerin ülkenin sahip olduğu kapasiteyi daha yakından tanıyarak bilgi sahibi olmaları amacıyla yürüttüklerini vurgulayan Yumaklı, şunları kaydetti: "Bal ve diğer arı ürünlerinin üretiminde verimliliğimizi daha da ileriye taşımaya yönelik projeler geliştirmeye, desteklerimizi artırmaya devam edeceğiz. 2023 yılında 80 bin 479 arıcımıza 473 milyon 22 bin TL destekleme ödemesinde bulunduk. Bu minvalde, güncellenen Türkiye Arıcılık Haritamızın üreticilerimiz için her yönden yol gösterici olmasını ve üretimlerine güç katmasını temenni ediyorum."