EKONOMİ - 15 Ocak 2025 Çarşamba 15:59

Manisa’da ’Üzüm’ Çalıştayı gerçekleştirildi

A
A
A
Manisa’da ’Üzüm’ Çalıştayı gerçekleştirildi

Türkiye’deki yaş ve kuru üzümde lider durumda bulunan ve önemli bir ihracat geliriyle ülkeye döviz kazandıran Manisa’da, küresel pazarda rekabetçi gücü artırmak için Manisa Üzüm Çalıştayı gerçekleştirildi. Yoğun bir ilginin olduğu çalıştayda yapılan konuşmaların ardından 5 ayrı masada bağcılığın yol haritasının çıkarılması için çalışmalar yapıldı.


Manisa Valiliği, Manisa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Ege İhracatçılar Birliği, Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü, Manisa Ticaret Borsası, Ege Üniversitesi ve Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü katkı ve destekleriyle düzenlenen, “Bağcılığın Yol Haritası: Manisa Üzüm Çalıştayı" Manisa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Konferans Salonunda gerçekleştirildi.


Çalıştaya, Manisa Valisi Vahdettin Özkan, Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Dr. Ersin Dilber, Kaymakamlar, kurum müdürleri, sektör temsilcileri, akademisyenler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile üreticiler katıldı.


Çalıştayda açılış konuşması yapan Manisa Valisi Vahdettin Özkan, Manisa’nın üzümle olan tarihi bağını vurgulayarak “Manisa deyince üzüm, üzüm görünce akla ilk Manisa gelir. Antik çağlardan günümüze üzüm ve Manisa, birbirini tamamlayan ve tanımlayan birer ikilidir. Bizler de bugün Manisa’mızın ve ülkemizin önemli tarım alanlarından biri olan bağcılık sektörümüzün geleceğine ışık tutacak, ülkemizin ve Manisa’mızın bu alandaki liderliğini pekiştirecek son derece önemli bir çalıştay vesilesiyle bir aradayız.” dedi.



"Dünyaya entegre bir bakış açısı geliştirmemiz gerekmektedir."


İklim değişikliği, küreselleşen ekonomi ve artan dünya nüfusu gibi faktörlerin, tarımsal üretim stratejilerini yeniden şekillendirmeyi zorunlu kıldığını ifade eden Vali Özkan, “İçinde bulunduğumuz dönem, tarımsal üretim ve gıda arz güvenliğinin önem kazandığı bir süreci ifade etmektedir. İklim değişikliği, küreselleşen ekonomi, savaşlar ve artan dünya nüfusu, gıda arzının sürekliliğini sağlamaya yönelik yeni stratejiler geliştirmemizi zorunlu kılmaktadır. Gediz Ovamızın bereketli toprakları, yüksek üretim gücü ve ürün çeşitliliği ile Manisa olarak, bu stratejilerde öncü bir rol oynamaya kararlıyız. Manisa’nın coğrafi konumu, iklimi ve toprak yapısı üzüm üretimi için son derece elverişli. Manisa’da yaklaşık 871 dekar alanda, 40 bin ailemiz geçimini bağcılıktan sağlamaktadır. Hal böyle olunca Manisa, Türkiye’nin en önemli üzüm üreticisi illerinden biri olmanın haklı gururunu taşımaktadır. Aralık ayı sonuna kadar üzüm hasadı yapabildiğimiz şehrimizde, bu başarıyı sürdürülebilir bir şekilde devam ettirebilmek için yeni yöntemler ve teknolojiler geliştirmeli, üretim süreçlerimizi çevre dostu ve yenilikçi bir yaklaşımla yeniden şekillendirmeliyiz. Bağcılıkta sürdürülebilirlik, yalnızca ekonomik anlamda değil, aynı zamanda çevresel ve sosyal boyutlarda da önemli bir kavramdır. Tarımda daha verimli, daha az kaynak tüketen ve daha çevre dostu üretim yöntemlerini benimsemek, gelecekteki nesillere hem daha sağlıklı bir çevre hem de daha güçlü bir tarım sektörü bırakmak adına kritik bir adımdır. Bu kapsamda iklimsel ve ekonomik dalgalanmalara karşı dayanıklılığı artırıcı, inovasyonu destekleyen ve dünyaya entegre bir bakış açısı geliştirmemiz gerekmektedir.” dedi.



"Çalıştayda güçlü bir yol haritası oluşturacak"


Manisa’nın ihracat gelirlerinde bağcılığın önemli bir paya sahip olduğunu vurgulayan Vali Özkan, ihracat pazarlarındaki rekabet şartlarının her geçen gün zorlaştığını söyledi. Bu sebeple ürün kalitesi, markalaşma ve yeni pazarlar bulmanın hedeflenmesi gerektiğinin altını çizen Vali Özkan “Ağız tadımız, şifa kaynağımız olan üzümün hem geleneksel hem de yenilikçi alanlarda kullanımını yaygınlaştırarak çeşitliliğini artırmalı ve uluslararası piyasalarda fark oluşturmalıyız. Üreticiler, akademik çevreler, sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte gerçekleştirilen çalıştayda güçlü bir yol haritası oluşturacak. Bugün yapacağımız tartışma ve değerlendirmeler, bağcılığın geleceği ve Manisa’nın tarımsal potansiyelinin daha verimli kullanılması konusunda bizlere yol gösterecektir. İnanıyorum ki bu çalıştay hem gıda arz güvenliğini sağlamak hem de ihracat kapasitemizi artırmak adına yeni fikirler ve yaklaşımlar geliştirilmesine vesile olacaktır. Manisa’mızın üzümle olan bu özel bağını, hep birlikte daha da ileriye taşıyacağımıza inanıyorum. Soframıza gelen her üründe emeği, alın teri olan, şehrimize ve ülkemize katma değer sağlayan üreticilerimize ve onların emeklerinin karşılığını tam olarak alabilmesi amacıyla gerçekleştirilen çalıştayın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.



"Coğrafi konumumuz bizi 26 trilyon dolarlık pazara erişim sağlıyor"


Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürü Dr. Ersin Dilber ise Türkiye’nin mevcut coğrafya konumu itibarıyla Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının tam da ortasında ve bu geçmiş kadim bağlarımızın olduğu bir noktada yer aldığını kaydetti.


Genel Müdürü Dr. Dilber, "Bu da bize 4 saatlik bir uçuşla yaklaşık 1,2 milyar bir nüfusla aynı zamanda da 26 trilyon dolar pazara erişim imkanını sağlamaktadır. Tabii benden önceki konuşmacıların bahsettiği gibi Tarım Orman ve Suyun stratejik öneminin de arttığı bu bulunduğumuz coğrafyada hangi güçlerle karşı karşıya olduğumuzu hepimiz biliyoruz. Tabii ki bunlar şu anda iklim değişikliğinin sonuçları, çevremizde devam etmekte olan savaşlar, göçler, afetler, nüfus artışı ve en sonunda pandemi bunun sebepleri arasına giderek tarımı daha da önemli bir konuya taşımak noktasında. Biz bakanlık olarak tüm bu gerçekleri dikkate alarak politikalarımıza yön veriyoruz ve bugün tarımsal hasılada Avrupa’da birinci sıralarda ve dünyada ilk on içerisinde önemli bir pozisyonda yer alan bir ülkeyiz. Hem nüfusumuzu hem de ülkemizde turizm amaçlı gelen tüm turistlerimizin gıda ihtiyacını, sorunsuz bir şekilde karşılıyoruz. Alman tarım bakanının kaygılarına sahip değiliz. Türkiye kendi ülkesinin içerisinde hiçbir zaman bu kaygılara sahip olmadığı üretim kabiliyeti açısından da herhangi bir problem yaşayacağımıza yakın tarihte düşünmüyoruz. Tabii ki bu kadar önemli bir sektör, tarım sektörü Türkiye’de 2024 yılında 36,2 milyar dolarlık başta ihracatçılarımızın emeği ve üreticilerimizin ürettiği ürünlerle tüm zamanlara kadarki en yüksek ihracatına imza atmayı başarmış bir durumdadır. Ancak gelecekteki malum kaygılarımız biraz önce bahsettiğimiz kaygılar bu yaptıklarımızdan daha fazlasını yapmak zorunda olduğumuzu da bize göstermektedir. Tabii ki 2024 yılı belki 40 yıldır konuşulan bir türlü hayata geçirilmeyen ama startının verilmesi açısından dahi önemli olan ürün planlamasını hayata geçirerek bakanlık olarak bir adım attık. Şu anda ülkemizde bir ürün planlamasıyla ve bu planlama uygun üretim yapan üreticilerimizi ilave destekler vererek bu planlamaya sadık kalmaya yönlendireceğiz. Üretim planlaması kapsamında sadece bitkisel üretim değil, hayvancılıkta, süt, besilik süt ve kanat ve et üretim bölgelerini belirledik. 10 ili süt bölgesi, 19 ilimizi besi yetiştiriciliği bölgesi, 17 ilimizi de kanatlı et yetiştiriciliği bölgesi kapsamına aldık. Tabii ki bu bölgelerdeki illerdeki üretim yapan üreticilere ilave desteklerle bu politika sürdürülecek inşallah. Su ürünlerinde de avcılık yetiştiricilikle ilgili öğretim planlamaları yapıldı. İlk defa yeni bir destekleme modeliyle destekleme üretim dönemi öncesinde üç yıllık olarak açıklandı. Tabii ki mensubu bulunduğum Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü olarak da bir geçen yıl 1,3 milyon halkımız güvenilir gıdaya erişsin diye denetim yaptık ve bu denetimlerde karşılaştığımız sorunlu hususlar hakkında da sorumlular hakkında 134 milyarlık idari para cezası uyguladık. Tabii ki arkadaşlarımızın gayretiyle artık insanların sağlığını tehlikeye düşüren, taklit ve hileli ürün üreten firmaları anlık olarak internet üzerinde sizlerle paylaşmaya başladık. Kalıntı ile mücadele etmek amacıyla bir kalıntı eylem planı başlattık. Manisa’da bu plana dahil olan illerden bir tanesi. Gerçekten önümüzdeki üretim sezonunda hasat öncesi çok ciddi yaptırımlarımız, bunu idrak etmek isteyen ihracatçılara karşı önlemlerimiz ve bunlara karşı da ciddi yaptırımların olacağını bu vesileyle sizlere söylemek istiyorum." dedi.



"900 bin dekara yaklaşan bir alanda yetiştiriliyor"


Üzüme gönül veren bütün paydaşlara, çalıştayın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Manisa Tarım ve Orman İl Müdürü Metin Öztürk, 500 milyon dolarlık bir ihracata konu olan stratejik bir ürün olan üzüm için böyle bir çalıştayın düzenlenmesinin önemli olduğunu kaydetti.


Öztürk, "Üretimden ihracata kadar zincirin bütün halkalarıyla yer alıyor. Ülkemize kazandırdığı döviz, üreticimizin bir yıl boyunca el emeğiyle gözüyle baktığı bir ürün. Kuru üzümün yüzde 92’sini üreten bir iliz. sofralık üretimde de ülkemizin en önemli üretim merkeziyiz. Hal boyunca olunca buradan çıkacak sonuçlar sadece Manisa için ülkemizin bağcılığı için önemli bir sonuçlar içeriktir. bundan dolayı bağcılığımızın yol haritası başlığı ele alındı. Manisa sadece ülkemizin değil dünyanın en önemli üretim merkezlerinden biridir. 900 bin dekara yaklaşan bir alan, 40 binden fazla ailenin geçimini sağladığı bir alan. dünyada bu ürünün karşılanması anlamında Manisa çok önemli bir şehirdir. Zor pazarlara çalışıyoruz. Almanya’ya, İngiltere’ye, Hollanda’ya, Amerika’ya, Japonya’ya bu üzümü ihraç ediyoruz. Üzüm çalıştayımızın tüm sektör paydaşlarına, Manisa’ya, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum" diye konuştu.



"40 binin üzerindeki bir ailenin de geçim kaynağıdır"


Manisa Ticaret Borsası Başkanı Sadık Özkasap işe konuşmasında Manisa’nın tarih boyunca üzümün ana vatanı olarak anılmış ve bu unvanını gururla taşıdığını vurguladı.


Özkasap, "Türkiye’deki üzüm üretiminin yaklaşık yüzde 90’ını karşılayan Manisa ve ilçeleri aynı zamanda 40 binin üzerindeki bir ailenin de geçim kaynağıdır. Yıllık 500 milyon dolarlık ihracat hacmiyle Türkiye ekonomisine büyük katkı sağlayan bu bölge dünya pazarında güçlü bir konuma sahiptir. Özellikle kurutmalık sultani çekirdeksiz üzümüyle tanınan Manisa, bu ürünü kendine özgü aromatik lezzeti, altın sarısı rengi, ideal taneleri ve insanlığa birçok fayda sağlayan Türk Üzümü rakiplerinden farklı bir yere konumlandırmıştır. Ancak geçmiş başarılarla yetinmek mümkün değildir. Çiftçimizin emeğinin hak ettiği yetkilere ulaştırmak ve bölgemizi üzüm sektöründe, küresel bir merkez haline getirmek hepimizin önceliği olmalıdır. Son yıllarda ilkbaharda gerçekleşen erken uyanma ve don olaylarının yanı sıra iklim değişikliği buna bağlı kuraklık, su sorunlarını beraberinde getirmiştir. Bu durum üzüm üretimi çeşitli güçlüklere yol açarak sektörün sürdürülebilirliğini zora sokabilir. Bu nedenle üzüm üretiminin geleceğini güvence altına almak için yenilikçi ve sürdürülebilir çözümlere odaklanmamız gerekiyor. Sahada üreticilerimizi ve işletmelerimizi düzenli olarak ziyaret ederek destek veriyoruz. Sektörümüz artan küresel rekabet ve değişen tüketici talebiyle yeni bir yol ihtiyaç duymaktadır. Bizler burada bir araya gelerek sadece sorunları tartışmakla kalmayacak, aynı zamanda yenilikçi çözümler üreterek ortak akıl ve dayanışma ile seçmemize gerekli iyileştirmeleri yapacağız." dedi.


Bu yıl 500 milyon dolar gibi bir rakamı geride bırakarak 511 milyon dolarlık bir ihracatın sağlandığını belirten Ege İhracatçılar Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık ise, "Hem de ürünlerimizin küresel ısınmadan etkilenmiş olmasına rağmen bizler 350 bin tonluk rekolteye çıktık. Gelecek nesillere bırakmak istiyorsak üzümcülüğümüzün devamını sağlamak istiyorsak bunu hep birlikte yapmak zorundayız." diye konuştu.


Yapılan konuşmaların ardından Vali Özkan tarafından Çalıştaya’a destek veren kurum ve kuruluşları temsilcilerine katkılarından dolayı teşekkür plaketi takdim etti.


Çalıştay, Müdürlük binasında İhracat ve Pazarlamada Tarımsal Kökenli Sorunların Çözümü, İklim Dirençli Sürdürülebilir Bağ Yetiştiriciliği, Bağlarda Entegre Hastalık ve Zararlı Yönetimi ve Organik Bağcılık Uygulamaları Ve Mevzuat olmak üzere 5 ayrı masada görüşülmeye başlandı.



Manisa’da ’Üzüm’ Çalıştayı gerçekleştirildi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Muhtarın zor anları: "Benim hiçbir şeyden haberim yok" Bolu’nun Mudurnu ilçesinde Avdullar Köyü Muhtarı Ahmet Temel, köyündeki su kaynaklarının ihaleye çıkarılmasını basından öğrendiğini belirterek duruma tepki gösterdi. Köylünün kendisine "Sattığın suları git durdur" diyerek tepki gösterdiğini söyleyen muhtar, "Benim hiçbir şeyden haberim yok. Ben bu konuyu dün medyadan öğrendim. Köylüm bana ’Köyümüzün sularını sattın’ diyor" ifadelerini kullandı. Mudurnu Belediyesi Düğün Salonu’nda, Mudurnu Muhtarlar Derneği Başkanlığı Genel Kurul Toplantısı gerçekleştirildi. Tek liste ile gidilen seçimde mevcut başkan Birol Taşkın güven tazeleyerek yeniden başkan seçildi. Toplantı sırasında eline mikrofonu alan Avdullar Köyü Muhtarı Ahmet Temel, köyündeki doğal mineralli ve jeotermal su kaynaklarının ihaleye çıkarılması sürecini değerlendirdi. İhaleye ilişkin kararı yerel medyadan öğrendiğini dile getiren Temel, bu durumun köy halkı arasında huzursuzluğa neden olduğunu ifade etti. "Böyle mi muhtarlık yapacağız?" Vatandaşların kendisini sorumlu tuttuğunu belirten Temel, kendisine söylenen ’Sattığın suları git durdur’ sözüne tepki göstererek, "Biz muhtarlar olarak neden her şeyden sorumluyuz? Maden ocağı konusunda mücadele verdik, 1,5 yıldır. Onun için Allah’a şükür bir şeyler yaptık ama şimdi de su olayı çıktı başımıza. Bunun için köylüyle akşam toplandık, karar aldık. Kararımızda itirazımızı beyan ettik. Biz sesimizi kime duyuracağız? Benim hiçbir şeyden haberim yok. Biz muhtarlar masada alınan kararları neden medyadan öğreniyoruz? Ben bu konuyu dün medyadan öğrendim. Köylüm bana ’Köyümüzün sularını sattın’ diyor. Böyle mi öğreneceğiz, böyle mi muhtarlık yapacağız?" dedi. Öte yandan, Resmi Gazete’de yayımlanan ilana göre, İl Encümeninin Mudurnu ve Mengen ilçelerindeki 4 farklı noktada jeotermal ve doğal mineralli su arama ruhsatı için ihaleye çıkacağı öğrenildi.
Trabzon Trabzon Film Festivalinde Altın Taka ödülleri sahiplerini buldu Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Trabzon Film Festivali’nin ödül töreni, sinema dünyasının önemli isimlerini bir araya getirdi. Farklı kategorilerde dereceye giren yapımlar ve sanatçılar, Altın Taka Ödülleri ile onurlandırıldı. Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, uzun metrajlı filmleri de dahil ederek festivali geleneksel hale getireceklerini açıkladı. Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Trabzon Valiliği ve Sinema Genel Müdürlüğü’nün destekleriyle bu yıl ilki düzenlenen Trabzon Film Festivali’nin ödül töreni yoğun katılımla gerçekleşti. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç’in ev sahipliği yaptığı törene, Trabzon Valisi Aziz Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, sanatçılar ile sanatseverler katıldı. "Trabzon sinemayla yeni tanışmış bir şehir değildir" Konuşmasında "Trabzon sinemayla yeni tanışmış bir şehir değildir" diyen Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç "1900’lü yılların başından itibaren sinema salonları, seyircisi ve sanatçılarıyla güçlü bir sinema kültürüne sahiptir. Belediyemizin arşivlerinde yer alan 1930’lu yıllara ait sinema ve tiyatro düzenlemeleri, bu kültürel birikimin somut göstergesidir. Merhum Erol Günaydın’dan Tanju Gürsu’ya, Ertem Eğilmez’den bugün aramızda bulunan çok kıymetli sanatçılarımıza kadar Trabzon, Türk sinemasına iz bırakan pek çok değer kazandırmıştır. Bu kadim mirası sinema yoluyla geleceğe taşımayı bir vefa ve miras sorumluluğu olarak görüyoruz. Altın Taka ödülümüz, 101 yıl önce Karadeniz’den cepheye cephane taşıyan isimsiz kahramanların hatırasına adanmıştır. Bu yıl İlkini gerçekleştirdiğimiz Trabzon Film Festivali’ni her yıl daha da büyüterek sürdürme sorumluluğunu taşıdığımızı huzurlarınızda bir kez daha ifade ediyorum" dedi. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Batuhan Mumcu ise "Bu festivalin Karadeniz’e ve özellikle Trabzon’a çok yakıştığını açıkça ifade etmek isterim. Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak, Türkiye Yüzyılı vizyonu doğrultusunda sanatı ve sanatçıyı merkeze alıyor, Trabzon’un doğası ve kültürüyle sinema için çok güçlü bir plato olduğunu görüyoruz. Bu kıymetli festivali hayata geçiren tüm ekibe, sanatçılarımıza ve emeği geçen herkese bakanlığımız adına teşekkür ediyor, bu tür projeleri desteklemeye devam edeceğimizi özellikle vurguluyorum" şeklinde konuştu. Hülya Koçyiğit ve Hüseyin Avni Danyal’a onur ödülü Onur Ödülü’ne layık görülen Hüseyin Avni Danyal da duygularını şu sözlerle dile getirdi: "Doğup büyüdüğüm topraklarda bir film festivalinin düzenleniyor olması beni inanın hepinizden daha çok heyecanlandırıyor. Geç kalınmış ama çok değerli bir adım olduğunu düşünüyorum. Bundan büyük bir onur ve gurur duyuyorum. Trabzonlu bir sanatçı olarak bu festivalin büyümesi ve uluslararası bir nitelik kazanması için üzerime düşen her türlü katkıyı vermeye hazırım." Onur Ödülü’ne layık görülen Türk sinemasının duayen isimlerinden Hülya Koçyiğit ise konuşmasında şunları söyledi: "Trabzon Film Festivali’nin ilk kez düzenlenmiş olmasına rağmen, bundan sonra geleneksel hale gelerek güçleneceğine ve yalnızca Trabzon’un değil tüm Karadeniz’in kültür ve sanat hayatında söz sahibi olacağına yürekten inanıyorum. Biraz geç kalınmış olsa da atılan bu cesur adımın arkasında durulacağına ve tüm Trabzon’un bu festivali sahipleneceğine inanıyor, emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyor, başarılar diliyorum." Ödüller sahiplerini buldu Konuşmaların ardından, Trabzon Film Festivali’nde başarılı bulunan yapıtların sahiplerine ödülleri takdim edildi. Öğrenci Kısa Film Yarışması Jüri Ödülü, ’Çalınan Yük’ filmine verilirken, Öğrenci Kısa Film Yarışması En İyi Film Ödülü’nün sahibi ’Gülümse’ oldu. Ulusal Kısa Film Yarışması’nda belgesel kategorisinde Erol Günaydın Jüri Özel Ödülü, ’İyi Ölüm’ filmine layık görüldü. Altın Taka Deneysel En İyi Film Ödülü’nü ’Kim’ filmi kazandı. Belgesel dalında verilen ödül ’Pirlerin Düğünü’ filmine giderken, Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü ’Muzaffer’ filmine, En İyi Film Ödülü de ’Berona’ filmine verildi.
Kütahya Kütahya’da "Dilek Arabası" ilgi odağı oldu Kütahya’da bir işletmenin öncülüğünde hayata geçirilen "Dilek Arabası" uygulaması, kısa sürede vatandaşların yoğun ilgisini çekti. Atatürk Bulvarı’nda faaliyet gösteren döner işletmesinin sahibi Kıymet Akgün, başlangıçta reklam amacıyla başlatılan çalışmanın beklenenden çok daha büyük bir etki oluşturduğunu söyledi. Uygulamanın ortaya çıkış sürecini anlatan Akgün, "Asıl amacımız reklamdı. Oğlumun hibrit arabası vardı, bir değişiklik olsun istedik. ‘Bu arabaya dileklerinizi yazın’ dedik. İlk başta bu kadar ilgi göreceğini düşünmemiştik ama çok güzel geri dönüşler aldık" dedi. Vatandaşların sadece dışarıdaki kağıtları kullanmakla kalmadığını belirten Akgün, "Kağıt kalmayınca içeriden kağıt isteyip dilek yazmak isteyenler oluyor. Her gün yüzlerce kağıt gidiyor, bazen rüzgarda uçanlar bile oluyor" ifadelerini kullandı. Uygulamanın sosyal medyada da etkili olduğunu vurgulayan Akgün, Instagram’da Levent Önerişleri hesabından yapılan paylaşımların büyük katkı sağladığını belirterek, "Bir akım başlattık. Dileklerini yazıp paylaşanlara yüzde 10 indirim yaptık. İlgi çok güzel oldu, memnun kaldık" diye konuştu. Dilek kağıtlarında her yaştan insanın hayallerinin yer aldığını söyleyen Akgün, "Öğrenciler sınavlarında başarılı olmak istiyor, KPSS yazanlar var. Kimi araba, kimi motor, kimi ev dilemiş. Asgari ücretle ilgili beklentiler var. Çocuklar aileleriyle gelip birlikte yazıyor. Çok samimi ve komik notlar da çıkıyor" dedi. Araca "Dilek Arabası" adını verdiklerini belirten Akgün, uygulamanın hem işletmeye hem de insanlara moral kaynağı olduğunu sözlerine ekledi.