POLİTİKA - 26 Mart 2017 Pazar 15:37

Çukurova Bölgesel Havalimanı inşaatının temeli atıldı

A
A
A
Çukurova Bölgesel Havalimanı inşaatının temeli atıldı

Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Çukurova Havalimanı’nın bölge ekonomisine turizm açısından inanılmaz bir katkı sağlayacağını belirterek, "Sadece turizm açısından değil, ihracatımızın daha da artması ve güçlenmesi açısından da bu havaalanı büyük bir öneme haiz.

Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Çukurova Havalimanı’nın bölge ekonomisine turizm açısından inanılmaz bir katkı sağlayacağını belirterek, "Sadece turizm açısından değil, ihracatımızın daha da artması ve güçlenmesi açısından da bu havaalanı büyük bir öneme haiz. Özellikle kargo taşımacılığının güçlü bir şekilde başlatılması, inşallah Çukurova Havalimanı’nın yapılmasından sonra hep birlikte gözlemleyeceğimiz, Çukurova havzasının ihracatının nasıl ve ne şekilde patlayacağını hep birlikte göreceğiz" dedi.


Mersin ve Adana başta olmak üzere bölgeye hizmet vermek amacıyla konvansiyonel boyutlarda yapımı planlanan ve 30 milyon yolcu kapasitesine sahip olan Çukurova Bölgesel Havalimanı inşaatının temeli, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan ve Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik’in katıldığı törenle atıldı. Temel atma töreninde konuşan Kalkınma Bakanı Elvan, Çukurova’nın ülkenin en önemli cazibe merkezlerinden biri olduğunu, Marmara Bölgesi’nden sonra Türkiye’nin ekonomisinde, sanayisinde, tarımında ve hizmetler sektöründe ön almış olan ve ülkeye çok önemli katkılar sağlamış olan bir bölge olduğunu söyledi. Ancak bu bölgenin en önemli eksikliklerinden birinin uluslararası düzeyde ve Çukurova’yı tüm dünyaya entegre edecek bir havaalanı olduğunu dile getiren Elvan, "Bildiğiniz gibi 2013 yılında yap-işlet- devret modeli ile bu havaalanı ile ilgili ilk girişim başladı. Ancak ilgili yüklenicinin gereken taahhütleri yerine getirememesi nedeniyle maalesef bir gecikme söz konusu oldu. Bu süreçte gecikmenin yaşanmaması adına Sayın Başbakanımız ve Ulaştırma Bakanımız Sayın Ahmet Arslan ile birlikte bu havaalanının artık Ulaştırma Bakanlığımız tarafından yapılması gerektiği, hiçbir şekilde riske atılmaması gerektiği konusunda bir görüşme gerçekleştirdik ve bu süreçten sonra da hemen çalışmalara hızla başlandı. Ulaştırma Bakanlığımız gerekli çalışmaları bitirdi ve yatırım programımıza alındı. Allah’ın izni ile alt yapısını bu yıl sonu itibariyle tamamlayacağız. Üst yapıdaki hedefimiz ise 2018 yılı sonu" diye konuştu.



"Havaalanı ile birlikte bölge ihracatının patladığını hep birlikte göreceğiz"


Çukurova Havalimanı’nın önemine vurgu yapan Elvan, cumhuriyetin ilk yıllarında ilk sanayileşme hamlesinin Tarsus, Adana ve Mersin’de başladığını ifade ederek, "Modern tarım tekniklerinin yine bu Çukurova havzasında uygulanmaya başladığını görüyoruz. Çukurova öyle bereketli topraklara sahip ki, inşallah Türkiye ekonomisinin gelişmesine, kalkınmasına çok ciddi katkılar verecektir. Havaalanının yapımı ile birlikte Adana ve Mersin’in turizm potansiyeli inanılmaz bir şekilde değerlendirilecek ve bölge ekonomisine turizm açısından inanılmaz bir katkı sağlanacaktır. Tarihi ve kültürü ile inanılmaz bir değere sahip olan Çukurova havzamız, o uzun sahili ile hem yurt içi hem de yurt dışı turistlere önemli bir hizmet verecek. Bu anlamda Çukurova Bölgesel Havalimanı önemli bir işlevi yerine getirecek. Sadece turizm açısından değil, ihracatımızın daha da artması ve güçlenmesi açısından da bu havaalanı büyük bir öneme haiz. Özellikle kargo taşımacılığının güçlü bir şekilde başlatılması, inşallah Çukurova Havalimanı’nın yapılmasından sonra hep birlikte gözlemleyeceğimiz, hep birlikte Çukurova havzasının ihracatının nasıl ve ne şekilde patlayacağını hep birlikte göreceğiz" şeklinde konuştu.



"Siyasi istikrarın olduğu bir ülkede ekonomik istikrar olur"


Bir ülkede ekonomik istikrarın siyasi istikrarla birlikte oluştuğuna vurgu yapan Elvan, şöyle devam etti:


"Ekonomik istikrarın olduğu bir ortamda yatırım olur, üretim olur, ihracat olur. Şöyle bir an 15-20 yıl geriye dönün. Siyasi istikrarın olmadığı dönemler, ekonomik krizlerin yaşandığı dönemler, yatırımların yapılamadığı, ihracatın yapılamadığı dönemlere bir bakın. İşsizlik ordusunun ortaya çıktığı, ülke ekonomisinin daha kötüye gittiği, Türkiye’nin büyümek bir yana küçülmeye başladığı dönemleri görürsünüz. 1950’li-60’lı yıllarda milli gelir açısından Türkiye’nin çok gerisinde olan ülkeler, şu anda 2-3 katı milli gelire sahipler. Nedeni nedir? İşte o yapılan darbeler, o vesayet odaklarının hükümetler üzerinde yaptıkları baskılar. Türkiye’de egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olmaması için her türlü girişim yapıldı. Siz gittiniz oy verdiniz, ama birileri Meclise müdahale etmeye çalıştı, hükümete müdahale etmeye çalıştı. Yeri geldi Meclisin üzerinde uçakları uçurdular, yeri geldi milletvekillerinin genel kurula girmelerini engellediler. Artık biz buna bir nokta koymak istiyoruz, yeter artık diyoruz."



"Milletimiz, demokrasi aşığı olan bir millet"


15 yıllık süreçte AK Parti hükümetlerinin önüne her türlü engeli çıkardıklarını, her türlü krizleri ortaya koyduklarını, partiyi kapatmaya kalktıklarını kaydeden Elvan, "En sonunda 15 Temmuz’da bu ülkeyi FETÖ ve onun destekçileri işgal etmeye kalktı. Ama sizler yine Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde ayağa kalktınız ve tarihinde ilk defa 81 ilde millet sokağa döküldü. Aslında bizim milletimiz demokrasi aşığı olan bir millet, bizim milletimiz demokrasiyi özümsemiş olan bir millet. İşte 16 Nisan’da Allah’ın izni ile artık milli iradenin tam manası ile bu ülkede tesis edilmesi için, vesayet odaklarının tamamıyla ortadan kaldırılması ve ülkemizin kalıcı bir siyasi istikrara ulaşabilmesi için hep birlikte ’evet’ diyeceğiz. Aslında 16 Nisan’da halk kendine oy verecek. Çünkü hükümeti doğrudan belirleyecek olan sizsiniz. Hükümetin kim olması gerektiğine artık millet doğrudan karar verecek. O aradaki vesayet odaklarını, o baskıcı grupları tamamen devre dışı bırakıyoruz. 16 Nisan bizim için, ülkemiz için, milletimiz için son derece kritik bir süreç. Kim ne derse desin, halk ne derse o olacaktır" ifadelerini kullandı.



"Türkiye’nin ekonomisinin büyümesi ancak halk iradesinin büyümesi ile olur"


Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik ise bölgeyi, dünyanın uluslararası hava yolları ile direkt bağlantıya sokacak olan bu projenin Çukurova’nın tarihsel derinliğine, vatandaşların taleplerine ve kalkınma planlarına son derece uygun ve çok büyük bir katkı sağlayacağını söyledi. Projede emeği geçenlere teşekkür eden Çelik, bunların hiçbirinin durduk yere olmadığını, boş yere yapılmadığını belirterek, "Sadece geçmişte Türkiye’nin dünya ile doğrudan bağlantısı olarak İstanbul öne çıkarken, şimdi Anadolu’nun çeşitli yerleri, Türkiye’nin ticaret başkenti, sanayi başkenti Çukurova bölgemiz de bu bağlantılar içerisinde dünyanın kavşak noktalarından biri olmaya doğru bu havaalanı ile birlikte yerleşmiş olacak. Ama şunu iyi düşünmemiz gerekiyor; bütün bunların arkasındaki itici güç nedir? 2002’den bu tarafa Türkiye yepyeni, ekonomisinin imkanlarını tamamen dönüştürecek petrol kaynakları keşfetmemiştir. Başka ülkelerin yaptığı gibi Asya’da ya da Afrika’da zenginlik elde etmek için onların kaynakların sömürgeleştirmemiştir. Peki fark nedir? Geçmişte Türkiye’de olmayan şeylerin, son 15 yılda olmasının arkasındaki güç nedir? Bunun arkasındaki yegane güç, halkın iradesine dayanan hükümet modelinin ve halk tarafından yönetilen bir devlet modelinin ortada olmasıdır. Siz bu meydanları doldurunca, siz meydan meydan, sokak sokak bu kuvveti, bu istikrarı yaratınca, Türkiye iyi yönetilince, bütün bu projeler geçmişte hayal iken, bugün arka arkaya hayata geçiyor. Türkiye’nin ekonomisinin büyümesi ancak halk iradesinin büyümesi ile olur. Halkın iradesinin büyümediği hiçbir zamanda Türkiye’nin ekonomisi büyümemiştir. Demokrasimiz büyüdükçe, halkın iradesi büyüdükçe Türkiye’nin ekonomisi büyümüştür ve bu hizmetler mümkün olmuştur. Darbe dönemlerinde, müdahaleler dönemlerinde, koalisyonlar dönemlerinde halkın iradesi, halkın devleti yönetme iradesi zayıf kaldığı için, istikrar oluşamadığı için bunlar ortaya çıkamamıştır. Ama istikrar mümkün olunca, bütün bu projeler son derece hızlı bir şekilde hayata geçmektedir" dedi.



"Halkın iradesi daha da güçlenecektir"


Türkiye’de vatandaşın gücünü, halkın gücünü, milletin iradesini daha da güçlendirecek tarihsel bir dönüm noktasına gidildiğini ifade eden Çelik, şöyle devam etti:


"16 Nisan’daki referandumla ilgili çeşitli yorumlar duyuyorsunuz. Ama bir tek şeye dikkat etmek lazım. Ben siyaset hayatımda herhangi düzenleme geldiği zaman tek bir şeye dikkat ederim. Bu düzenlemede halkın iradesi güçleniyor mu, zayıflıyor mu? Bakın geçmişte yüzde 10’lar, yüzde 7’lerle dört partili, üç partili koalisyonlar dönemi Türkiye için bir zaman kaybı olmuştur. Halkın iradesinin parçalandığı dönemler, Türkiye’de krizlerin, çeşitli fay hatlarının ortaya çıktığı dönemler olmuştur. Ama bizim 16 Nisan’da sizlerin ’evet’ oylarınızla hayata geçireceğimiz düzenleme ile bundan sonra iktidarın oluşması, hükümetin oluşması için en az yüzde 50’lik bir iradeye ihtiyaç vardır. Yani halkın iradesi daha da güçlenecektir."



"Halkı ile beraber tankın üzerine yürüyen diktatör değildir, asıl ona diktatör diyen diktatörlük özlemi içindedir"


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili bazılarının ahlak dışı bir şekilde diktatörlük suçlaması yaptığını hatırlatan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:


"Diktatörlerin bir özelliği vardır. Diktatörler halktan korkarlar, halkın sofrasına oturmazlar, halkın çayını içmezler. Halktan korktukları için de tankların arkasına saklanırlar, savaş uçaklarının arkasına saklanırlar. Ama bizim Cumhurbaşkanımız sizlerle birlikte tankların üzerine yürümüştür, savaş uçaklarının üzerine yürümüştür. Unutmamamız gereken bir şey vardır; halkı ile beraber tankın üzerine yürüyen, savaş uçağının üstüne yürüyen diktatör değildir, asıl ona diktatör diyen diktatörlük özlemi içindedir. Bir de televizyonlarda çok duyuyorsunuz, bir rejim tartışmasından bahsediliyor. Türkiye’nin rejimi cumhuriyettir. Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ile Türkiye’nin bir problemi yoktur, vatandaşımızın bir problemi yoktur. Rejim değişikliği cumhuriyetin içinden cumhuru çalmaktır, cumhurun gücünü gasp etmektir. O yüzden 27 Mayıs darbesi bir rejim değişikliğidir, cumhura karşı, size karşı yapılmıştır. 12 Eylül ve 28 Şubat bir rejim değişikliğidir. 15 Temmuz gecesi FETÖ’nün yapmaya çalıştığı bir rejim değişikliği teşebbüsüdür. Şu tartışmasızdır. Türkiye büyüyecekse, Türkiye güçlenecekse bu sadece halkın sayesinde olacaktır. Türkiye’nin sahibi millettir. İktidar doğrudan halkın oyları ile kurulacak. Artık meclis hükümeti sisteminden millet hükümeti sistemine geçiyoruz. Türkiye’nin patronunun milli irade olduğu, Türkiye’nin sahibinin halk olduğunun altını çizen bir döneme giriyoruz."


Konuşmaların ardından bakanların ve kent protokolünün katılımı ile Çukurova Bölgesel Havaalanı inşaatının temeli atıldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Hekimlerden Filistin için ’Sessiz yürüyüş’ Kayseri’de görev yapan hekimler; İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara tepki göstermek için ’Sessiz yürüyüş’ düzenledi. Kayseri Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan hekimler; İsrail’e Filistin’e düzenlediği saldırılar nedeniyle tepki gösterdi. Grup adına konuşma yapan Muhammed Taşköprü; 7 aydır devam eden saldırılara rağmen canları pahasına hastalar için çalışan Gazzeli doktorlara selam gönderdi. Taşköprü; "7 aydır devam eden soykırım ve zulme sabreden onurlu Gazze halkına ve bütün zorluklar içerisinde açlığa, ilaçsızlığa rağmen kendi canı pahasına hastaları için var gücüyle çalışan Gazze’nin şerefli doktorlarına selam olsun. Türkiye’deki hekimler ve sağlık çalışanları olarak ’Sessiz Yürüyüş’ümüzün’ 24. haftasında yeniden Gazze’yi hatırlamak ve hatırlatmak için toplandık. Yaklaşık bir asırdır Filistin’i işgal eden Siyonist rejim, o topraklarda sistematik bir şekilde katliamlar yapmakta, insanları yurtlarından zorla sürgün ederek vatanlarına ve mal varlıklarına el koymaktadır. İşgalci İsrail’in 7 Ekim’den itibaren süren saldırıları neticesinde şehit sayısı 35 bin, yaralılar ise 100 bin kişiyi geçmiş durumda. 20 bine yakın çocuk ise yetim kaldı. İsrail’in Gazze’de bulunan hastanelere yönelik saldırıları katliamlara dönüşmüş, ancak söz konusu saldırılar uluslararası alanda henüz bir yaptırıma maruz bırakılmamıştır. Saldırılardan önce Gazze’de yaklaşık 35 hastane bulunmakta iken bugünlerde ayakta kalan ve hala çalışmaya devam eden yalnızca 3-4 hastane mevcut. Bunların da sadece 2’sinde aktif olarak ameliyat yapılabiliyor. Hastanelerin bazıları bombalanarak tahrip edilmiş, bazılarının içindeki cihaz ve malzemeler parçalanarak kullanılamaz hale getirilmiş durumda. Büyük bir fedakarlıkla 7 aydır maaş almadan mesleklerinde çalışmaya devam eden hekim ve sağlık çalışanlarının şehit edilmesi, tutuklanması ve göçe zorlanması nedeniyle meslektaşlarımız sağlık hizmeti veremez hale gelmiştir. Gazze’nin kuzeyindeki en büyük hastane olan Şifa Hastanesi bombalandı ve hizmet dışı kaldı. Gazze’nin güneyindeki en büyük hastanesi olan El-Nasır Hastanesi bombalandı ve hizmet dışı kaldı. Ülkemiz tarafından 2011-2017 yılları arasında Gazze Şeridi’nde inşa edilen Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesinin İşgalci İsrail’in 7 Ekim saldırıları sonrasında askeri amaçlarla kullanıldığı öğrenilmiş oldu. Ayrıca son günlerde Nasır ve Şifa Hastaneleri’ndeki yıkım ve bölgede bulunan toplu mezarlar ve işkence edilerek şehit edilen insanların cesetleri İşgalci İsrail’in vahşetini gözler önüne serdi. Gazze halkı abluka altında açlığa mahkum ediliyor. Bombaların, kitle imha silahlarının dehşetinden kurtulabilen insanlar, yetersiz beslenmenin, susuzluğun, salgın hastalıkların pençesinde ölüme mahkum ediliyor. Çok sayıda artan menenjit ve Hepatit C vakası var olan durumu daha da zorlaştırıyor. Gazze’deki durum kelimenin tam anlamıyla bir soykırım. İsrail, Gazze’nin tamamını bir toplama kampına çevirmiş durumda ve hiçbir hukuk ve ahlak kuralı tanımadan, hiçbir insani değerle açıklanmayacak şekilde adeta bir soykırım yapıyor. İnsanların gidebilecekleri hiçbir yer yok ve en son sığındıkları hastaneler dahi bombalanıyor. Gittikçe zalimliği ve zulmü artan işgalci İsrail’e diyoruz ki; zalimin sonu yaklaştıkça zulmü artar ve daha da azgınlaşır, senin de sonun yaklaştı, geçmişteki tüm zalimler gibi senin de tarihin kara sayfalarında adın geçecek ve lanetle anılacaksın, bugün senin zulmüne susanlar, senin yanında olup yardımcın olanlar da ilerde utancından kaçacak delik arayacak ve yargılanmaktan kurtulamayacak. 2 milyon mazlumun göğü inleten çığlıklarına sessiz kalan sağırlarla hesaplaşacağız. Çocuk ve kadınlar öldürülünce susan dilsizlerle hesaplaşacağız. 35 bin kişinin katledilmesini görmeyen, kör taklidi yapanlarla hesaplaşacağız. Öyle bir hesap ki; bugün silahlarıyla güçlü gözükenler o gün zalimlerin yaşayacağı korkunç akıbeti yaşamaktan kurtulamayacak. Elbet bugünler de tarih olacak, bugünler de gelecekte anılacak. Bugünlere dönüp baktığında elinden geleni yapanların gönlü ferah olacak. Diğerlerinin ise ömrü vicdan hapishanelerinde geçecek. Biz Gazze’yi unutmadığımız, unutturmadığımızda, imkan olursa; gemilerle kardeşlerimizin yardımına koştuğumuzda, imkan ve şartlar müsait olmadığında, zulmedenlerin hangi akıbete uğrayacaklarını haykırdığımızda, dua ile Allah’tan yardım, sabır ve metanet dilediğimizde, boykotu gevşetmediğimizde, alışkanlık haline getirdiğimizde sevinenler mazlumlar olacak" dedi. Gazze’nin yanında olduklarını da sözlerine ekleyen Muhammed Taşköprü; "Bebeklerin çığlıklarının dünya devletleri tarafından duyulmadığı, 7-8 yaşlarında çocukların yetim kaldığı, annelerin bebeklerine süt bulamadığı, yardım gönüllüleri, sağlık çalışanlarının ve hastanelerin birincil hedef olduğu Gazze kazandı, kazanıyor, kazanacak. Biz vicdanımızla, şuurumuzla, duamızla, eylemimizle Gazze’deki kardeşlerimizin yanındayız ve yanında olmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Kırıkkale Kuraklık her geçen gün etkili oluyor: Yağmur için dualar edildi, ekmekler dağıtıldı Kırıkkale’de azalan yağışlar ve aşırı sıcaklara bağlı kuraklığın sürmesi üzerine vatandaşlar yağmur duası etti. Yahşihan ilçesinde bir araya gelen kadınlar ise imece usulüyle pişirdikleri ekmekleri vatandaşlara dağıttı. İç Anadolu Bölgesinde en çok kuraklıktan etkilenen illerden biri olan Kırıkkale’de vatandaşlar yağmur duası ediyor. Kış ve bahar aylarında yağışların az olması sebebiyle kentte, son yılların en kurak mevsimi yaşanıyor. Türkiye’nin en uzun nehri Kızılırmak’ta da su seviyesi düştü. Yahşihan ilçesinden geçen bölümde de ırmak yatağında adacıklar ortaya çıktı. Bu sebeple birçok ilçede vatandaşlar, yağmur duası ediyor. Yahşihan’da 300 haneli sitenin bahçesinde toplanan kadınlar, imece usulüyle "yağmur ekmeği" yaptı. Duaların kabulü, yağmurun yağması ve yılın bereketli geçmesi için pişirilen ekmekler, vatandaşlara ikram edildi. Doğanlık Mahallesi Muhtarı Doğan Ulusoy, İHA muhabirine, toplanma amaçlarının yağmur duası edip, vatandaşlarla birlikte kaynaşmayı sağlamak olduğunu söyledi. Yağmur duası için ekmek pişirdiklerini anlatan Emine Koçdoğan da birlik ve beraberlik içerisinde olduklarını kaydetti. Hacer Sandalcı ise, "Allah’ımızdan yağmurlarımızı bekliyoruz. İnşallah hayırlı kısmetlerimizi, hayırlı nimetlerimizi verir. Dualarımız kabul olur inşallah" ifadesini kullandı.
Bitlis Akademisyen ve üniversite öğrencileri Ahlat’ın tarihi mekanlarını gezdi Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığının katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen "Tarihe Damga Vuranlar, Haluk Dursun" anma programı kapsamında öğrenci ve akademisyenler tarihi mekanları gezdi. İlk olarak Ahlat Müzesini gezen akademisyen ve öğrenciler, burada Müze Müdürü Mikail Ercek tarafından Ahlat’ın genel tarihi ve müzedeki eserler hakkında bilgi aldı. Daha sonra Ahlat Selçuklu Mezarlığını gezen katılımcılar, Emir Bayındır Kümbetini gezerek ilçedeki ziyaretlerini sonlandırdı. Burada gazetecilere açıklama yapan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkan Yardımcısı Ahmet Alp Arslanoğlu, “Dernek olarak Ahlat’ta, Haluk hocamızı anmak üzere bir ziyaret gerçekleştirdik. Aynı zamanda Bitlis’teki 300’ü aşkın genç arkadaşımızla da panel etkinliği yaparak hemhal olduk. Haluk hocamızı anlattık. Hem onları tanıdık hem de kendimizi tanıttık. Ardından da kültürel gezilerimize devam ettik. Bölgenin önemli noktalarını da gezdik. Son olarak Ahlat’ta tarihi Selçuklu Meydan Mezarlığını ziyaret ederek gezimizi neticelendirdik. Bizlere eşlik eden herkese teşekkür ediyorum” dedi. Geziye katılan Çankaya Üniversitesi Hukuk öğrencisi İlayda Uçar’da, “Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği olarak bugün Tarihe Damga Vuranlar, Haluk Dursun Ahlat programını gerçekleştirdik. Dün yaklaşık 200 kişinin katılımıyla güzel bir program yaparak Haluk hocamızı andık. Değerli hocalarımızda burada bizimle bilgiler paylaştı. Bugünde Bitlis’i, Ahlat’ı gezmeye çıktık. Buraları keşfettik. Anlatılanları can canlı gördük. Mezar taşlarını gördük ve çok güzel duygularla dönüyoruz. İnanılmaz bir hissiyatı vardı. Projemizi de bu şekilde canlı deneyimlemiş olduk” diye konuştu. Gezi programına AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy, Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, akademisyen ve öğrenciler katıldı.
Ankara TVHB’den ’Dünya Veteriner Hekimler Günü’ dolayısıyla basın açıklaması Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) tarafından, ’Dünya Veteriner Hekimler Günü’ nedeniyle basın açıklamasında bulundu. TVHB Merkez Konseyi Başkanı Murat Arslan, Dünya Veteriner Hekimler Günü dolayısıyla Ankara’nın Ulus semtinde bulunan Zafer Anıtı önünde yaptığı basın açıklamasında, veteriner hekimlerin yaşadığı hak kayıplarına ve özlük hakları ihlallerine dikkat çekti. Arslan, bu sorunlara çözüm bulunmaması halinde önümüzdeki süreçte iş bırakma dahil tüm demokratik haklarını kullanacaklarını da açıkladı. "Veteriner hekimler olarak çok uzun zamandır, yaşadığımız hak kayıplarına rağmen fedakarca görevimizi yapmaya çalışıyoruz" Arslan, veteriner hekimlerin 1800’lü yıllardan beri yaptıkları çalışmalarla dünya literatürüne girmiş ve çığır açan araştırmalar yaptığını söyledi. Veteriner hekimlerin 1980’li yıllardan itibaren hem çalışma alanlarının daraldığını hem de özlük haklarında kayıplar yaşadığını belirten Arslan, şunları kaydetti: "Veteriner hekimler olarak çok uzun zamandır, yaşadığımız hak kayıplarına, ötekileştirilmeye ve yok sayılmaya rağmen fedakarca ve sabırla görevimizi yapmaya çalışıyoruz. Çünkü üstlendiğimiz görevlerin ihmal edilmesi, koruyucu hekimlik, aşı üretimi, güvenilir ve yeterli gıdaya erişim, hayvan, insan ve çevre sağlığı gibi hayati alanlarda ciddi sorunlara sebep olabilecek niteliktedir. Ancak aldığımız risklere ve yıllardır süren sabırlı bekleyişimize rağmen, yaşanan haksızlık ve mesleki değersizleştirme artarak devam etmektedir. Gelinen noktada, insan onuruna yakışır yaşam ve görev yapma şartlarımız tamamen ortadan kalkmış, önlem alınması kaçınılmaz hale gelmiştir." TVHB’nin meslektaşlarının insan onuruna yakışır şartlarda çalışmaları ve yaşamaları için çaba harcadığını belirten Arslan, "Mesleğimizin uğradığı haksızlıklara karşı yıllardır sürdürdüğümüz diyalog yolları artık tükenmiş, sorunlarımızı kamuoyuna açık ifade etmekten başka bir yol kalmamıştır" dedi. Arslan, yaptığı açıklamada, kamu veteriner hekimleri için bir dizi çözüm önerisi de sundu. Bu öneriler arasında fiili hizmet zammının geri getirilmesi, emekli veteriner hekimlere ek ödeme yapılması, Özel Hizmet Tazminatları ve ek ödemelerin artırılması, Tarım ve Orman Bakanlığı’nda çalışan veteriner hekim ve veteriner hekim kökenli şube müdürlerinin büyük proje tazminatından yararlanması ve veteriner hekimlerin ek göstergesinin aldıkları eğitimle orantılı olarak artırılmasının yer aldığını söyledi. “Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü yeniden açılmalıdır” Veteriner hekimlerin birçok sorunun olduğunu da dile getiren Arslan, "Cenevre veteriner hekimliği sözleşmesine aykırı olarak Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü ve bağlı birimleri reorganizasyon adı altında kapatılmış, mesleğimize ve hayvancılığa önemli bir darbe vurulmuştur. Zaman geçirilmeden doğrudan Bakana bağlı Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü yeniden açılmalıdır. Plansız arttırılan fakültelerle eğitimde nitelik tartışılır hale gelmiş, her yıl mezun olan 3 binin üzerinde genç veteriner istihdam sorunu yaşamaya başlamıştır. Hiçbir uygulama dersi almadan iki yıllık uzaktan eğitim bölümlerinden mezun olanların veteriner fakültelerine geçiş yapması bilime aykırı olup, hayvan ve insan sağlığı açısından da risktir. Atanamayan binlerce genç meslektaşımızın umutları kırılmış, geleceklerini yurt dışında aramaya başlamışladır. Son iki yılda yurt dışına gitmek için başvuranların sayısı 20 kat artmıştır. İnsana yapılan yatırım boşa gitmiş, nitelikli beyinler ülkeyi terk etmeye başlamışlardır. Serbest çalışan veteriner hekimler orantısız mevzuatın getirdiği ağır ceza ve baskılarla hastalarına yeterli zaman ayıramaz, işlerini yapamaz hale getirilmişlerdir. Belediyelerde çalışan veteriner hekimler, merkezi ve yerel idarecilerin inisiyatif almamaları nedeniyle hedef haline getirilmiş, mobing, psikolojik ve fiziki şiddet altında çalışmak zorunda kalmışlardır. Veteriner hekimler sağlıkta şiddet yasası kapsamı dışında tutulduğundan çalıştıkları her alanda şiddet girişimlerine açık hale gelmişlerdir. Gıda, ilaç ve diğer alanlarda çalışan veteriner hekimler yıllardır iş ve ücret güvencesi olmadan çalıştırılmaktadırlar" ifadelerini kullandı. Arslan, tüm bu sorunların çözümü için yetkililere harekete geçme çağrısında bulunarak, veteriner hekimlerin hayvan ve insan sağlığı için kritik öneme sahip bir meslek grubu olduğunu ve bu mesleğin sorunlarının acilen çözülmesi gerektiğini kaydetti. Uzun soluklu hayvancılık politikalarının uygulanmaması ve ithalat nedeniyle yetiştiricinin zor duruma düştüğünü vurgulayan Arslan, sürdürülebilir bir hayvancılığın her geçen gün zorlaştığını belirtti. Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık alanında çalışan veteriner hekimlerin çalıştıkları alanı bırakmak zorunda kaldıklarını aktaran Arslan, "Bu durum önümüzdeki yıllarda bu alanda çalışan veteriner hekim yokluğu nedeniyle hayvancılığa daha çok zarar verecektir" diye konuştu.
İstanbul Hepsiburada, drone ile teslimatı test ediyor Hepsiburada, ana destekçisi olduğu SDN Summit’in ilk gününde üzerinde çalıştığı Drone Teslimatı’nı ilk kez tanıttı. Test uçuşunun yapıldığı alanı ziyaret eden Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, projeyle ilgili bilgi alarak, başarı dileklerini iletti. E-ticaret platformu Hepsiburada, ana sponsorlarından biri olduğu ve 27-28 Nisan tarihlerinde Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen SDN Summit etkinliğinde, çalışmalarını tamamladığı Drone ile Teslimat’ı ilk kez tanıttı. Test uçuşu yapılan tanıtım alanını ziyaret eden Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Hepsiburada CEO’su Nilhan Onal Gökçetekin’den projeyle ilgili bilgi aldı. Kacır, projeyle ilgili duyduğu memnuniyeti belirterek, emeği geçenlere teşekkür etti. Test kapsamında, Haliç Kongre Merkezi’nin bahçesinde deneme teslimatı da gerçekleştirildi. Proje tamamlandığında e-ticaret platformu üzerinden verilen siparişler dronla dakikalar içerisinde alıcısına teslim edilebilecek. Teknolojiseverlerin yoğun ilgi gösterdiği etkinliğin açılış bölümünde Hepsiburada CEO’su Nilhan Onal Gökçetekin de bir konuşma yaptı. Gökçetekin konuşmasında, teknoloji, inovasyon ve girişimcilik üzerine görüşlerini paylaştı. “Hepsiburada’nın ilk günden beri amacı pozitif etki oluşturmak” Gökçetekin, Türkiye’deki e-ticaret hikayesinin, e-ticaret platformunun hikayesine paralel olduğunu hatırlatarak ticareti dijitalleştirme vizyonuyla teknolojinin yıkıcı değil, yapıcı gücüne odaklandıklarını ve tüm paydaşları için pozitif sosyal etki oluşturmayı hedeflediklerini belirtti. Hepsiburada’yı ‘e-ticaretin okulu’ olarak nitelendiren Gökçetekin, pazaryeri modeli ve oluşturdukları ekosistem sayesinde; KOBİ’lerin, aile işletmelerinin, kadın girişimcilerin ve kooperatiflerin dijitalleşme süreçlerinin her adımında yardımcı olduklarını belirterek, “Bugüne dek 400 bini aşkın şirketin dijitalleşmesini destekledik, 5 milyon kişinin geçimine katkıda bulunduk. Böylece ülkemizin kapsayıcı ve sürdürülebilir büyümesine, refahına katkı sağlıyoruz. E-ticaret platformunun ilk günden beri amacı pozitif etki oluşturmak. Girişimci ruhumuzla oluşturduğumuz HepsiJet, Hepsipay ve HepsiAd gibi hizmetlerimize işletmelere uçtan uca anahtar teslim çözümler sunuyoruz” dedi. “Türkiye’nin en büyük yerli e-ticaret oyuncusu” E-ticaret platformunun dünya teknoloji borsası NASDAQ’ta Türk bayrağını dalgalandıran ilk ve tek Türk şirketi olduğunu ve bu temsilin kendilerine ayrı bir sorumluluk da yüklediğini vurgulayan Gökçetekin, Türkiye’nin en büyük yerel e-ticaret oyuncusu olduğunu ifade etti. Hem kurucusu hem CEO’su kadın olan nadir şirketlerden biri olduklarını belirten Gökçetekin “Nasdaq şirketleri arasında bile, bizim gibi bir şirket yok. Tıpkı oluşturduğumuz ekosistemdeki gibi, şirketimizin de kapıları herkese açık. Kadınların gücüne inanıyoruz ve dünya çapındaki yetenekleri işe alıp bünyemizde tutmak istiyoruz. Mühendislerimizin yüzde 38’ini kadınlar oluşturuyor. Bu oran dünya ortalamasının üzerinde, biz bu oranı daha da yükseltmeye kararlıyız” şeklinde konuştu. Hepsiburada’yı, E-ticaretin Milli Takımı olarak gördüğünü vurgulayan Gökçetekin, “Binlerce mühendisten, e-ticaretin içinde yetişmiş binlerde yetenekten oluşan harika bir ekibimiz var. Benim hedefim, platformumuzun ekosistemiyle Türkiye’de e-ticaret ekosistemini büyütmek. Türkiye’ye de bunun için döndüm” dedi. “Hedef, 2030’a kadar 120 bin girişimci kadına ulaşmak” Geçtiğimiz yıl 6 Şubat’ta gerçekleşen deprem felaketinin ardından hayata geçirdikleri Deprem Bölgesine Ticaret ve Teknoloji Programı ile hem fiziksel hem de teknolojik destek sunarak bölgedeki binlerce işletmeyi tekrar ayaklandırdıklarını belirten Gökçetekin, programla birlikte iki sene boyunca bölgeye destek vereceklerine, teknoloji ve ticari yetkinlikleriyle bölgedeki e-ticaret ekosistemini geliştireceklerine yönelik olarak Hepsiburada Sözü verdiklerini ifade etti. E-ticaret platformu olarak bu yıl 8. yılına girecek olan Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü programıyla 50 bin kadına destek verdiklerini ve gerekli destek ve teşvik sağlandığında kadınların neler başarabileceğini tüm Türkiye’ye gösterdiklerini ifade eden Gökçetekin, kadın girişimcilere verdikleri devam ederek programdan yaralanan kadın sayısını 2030 yılının sonuna kadar 120 bine çıkarmayı hedeflediklerini aktardı. “LinkGelir ile 2024 yılında ev ekonomisine 1 milyar TL destek” E-ticaret platformu olarak kazandıklarını on binlerce satıcının yanı sıra, müşterileriyle de paylaşarak büyütmeyi arzuladıklarını ve bu amaçla Link Gelir modelini başlattıklarını belirten Gökçetekin, bu yıl projeyi yenileyerek müşterilerin beğendikleri ürünlerin linkini doğrudan arkadaşlarıyla, sevdikleriyle paylaşarak gelir elde edebileceklerini ve paylaştıkça kazanmayı daha kolay ve hızlı hale getirdiklerini vurguladı. Bugüne kadar bu modelden en çok kadın müşterilerinin yararlandığını belirten Gökçetekin, 2024 yılında, Link Gelir modelimizle ev ekonomisine 1 milyar TL destek olmayı hedeflediklerini aktardı. E-ticaret platformunun tüketici elektroniğindeki lider konumunu vurgulayan Nilhan Onal Gökçetekin, ayrıca en son teknolojiler için Türkiye’deki 1 numaralı adres olmaktan gurur duyduklarını ifade etti. Konuşmasında son olarak teknoloji alanında içerik üreten/üretmek isteyenlerin bir araya geldiği bir program olan TechStars ile alanında uzman gamer, streamer, teknoloji editörü gibi teknoloji alanında içerik üreten 200 kişiyi tek çatı altında topladıklarını aktaran Gökçetekin, bu ağı daha da genişletmek istediklerini belirterek, teknoloji alanında içerik üreten/üretmek isteyen, kendini denemek isteyen herkesi TechStars programına davet etti.