GÜNDEM - 06 Ağustos 2025 Çarşamba 11:33

Mersin’de girişi ücretli hale getirilen halk plajında gerginlik

A
A
A
Mersin’de girişi ücretli hale getirilen halk plajında gerginlik

Mersin’de bir aile, Cumhuriyet Halk Parti’li (CHP) Mezitli Belediyesi’nin özel işletmeye kiraladığı iddia edilen Soli-Pompeipolis Plajı’na su şişesiyle alınmayınca personel ile vatandaşlar arasında tartışma yaşandı. Giriş ücreti olarak toplamda bin 500 TL ödediğini belirten vatandaş, yaşananları cep telefonuyla kayda aldı.


Mersin’in Mezitli ilçesinde yer alan ve uzun yıllar boyunca halka açık şekilde hizmet veren Soli-Pompeipolis Plajı, Mezitli Belediyesi tarafından gerçekleştirilen düzenlemelerin ardından iddiaya göre özel bir işletmeye kiralandı. Vatandaşlar, giriş için kişi başı 500 TL ücret talep edilmesini ve dışarıdan ürün getirilmesine izin verilmemesini tepkiyle karşıladı. Bu yüzden denize girmek isteyen vatandaşlarla işletme çalışanları arasında zaman zaman gerginlikler yaşanıyor. Bunlardan biri de geçtiğimiz hafta sonu giriş ücretini ödediği halde elindeki su şişesi yüzünden içeriye alınmayan aile ile görevliler arasında yaşandı. İddiaya göre ailesiyle birlikte plaja gelen Engin Göktan Güneş, kişi başı 500 TL olmak üzere toplamda bin 500 TL ödeme yaptı. Ancak Güneş, elindeki yarım su şişesi nedeniyle görevlilerle tartışma yaşadığını ve bu nedenle içeriye alınmadığını öne sürdü.



"Terbiyesizce, saygısızca bizimle konuşmaya başladı"


Yaşadığı olayı anlatan Güneş, "Girişte eşim ve benden bin lira, çocuklardan da 200-300 lira olmak üzere toplam bin 500 lira para istediler. Ücreti ödedik. Ondan sonra içeri girerken orada görevli bir bayan elimdeki su şişesini içeri sokamayacağımı söyledi. Ben de dedim ki, alt tarafı su, çocuğun suyunu dökecek değilim dedim. O da ’Beyefendi o zaman çantalarınızı arayacağız’ dedi. Hanımefendi ben terörist miyim diyince, o da ’O zaman ben yetkilileri çağıracağım, sizi buraya aldırmayacağım’ dedi. Niye aldırmıyorsunuz dedim? Daha sonra kadın terbiyesizce, saygısızca bizimle konuşmaya başladı. Tamam, anlarım içeride sonuçta bir satış yapılacak ama fiyat afaki bir şekilde fahiş tutulmuş galiba. Bana diyor ki, ‘İçeride su 50 lira, içeriden alırsınız’ Benimle bu şekilde konuştu" dedi.



"Değil denize, içeriye kesinlikle alınmadık"


Anayasa’nın 43. maddesini hatırlatarak kamuya ait olan kıyı alanlarının halkın kullanımına açık olması gerektiğini ifade eden Güneş, "Değil denize, içeriye kesinlikle alınmadık. İki tane çocuk, eşim ve ben. Ben orada ne yapabilirim ki? Elimdeki su yüzünden neden alınmıyorum yani? Su zaten dediğim gibi, yarım içilmiş bir su. Özel bir işletmeyse bile o işletmenin ayıbı. Bizi niye içeri almıyorsun ki sen? Güzel bir dille söylese biz yine kabul ederdik. Ama bize yüksek sesle, kendi üst perdeden konuşarak hitap etmesi bizi çok üzdü" ifadelerini kullandı.



"Personel bile rahatsız, mobbing iddiası var"


Güneş, olayın ardından işletme içinde çalışan personelin de mağdur edildiğini ileri sürerek, "Olay olduktan sonra içeride çalışan iki tane personel arkamızdan geldi. ’Abi kusura bakma’ dedi. ’Bu bayan sürekli böyle, bunun yüzünden iki tane çalışan arkadaşımız da mobbing uygulayarak işinden etti. Siz şikayetçi olun, biz de size şahit olacağız’ İçeride çalışan çocuklar bunu dile getirdi" diye konuştu.



Gerginlik cep telefonunda


Öte yandan, ailenin, plaja girerken yaşadıkları gerginlik ise cep telefonu kamerasında saniye saniye görüntülendi. Görüntülerde aile ile tesis görevlileri arasında yaşanan sert tartışmalar yer aldı.



Mersin’de girişi ücretli hale getirilen halk plajında gerginlik

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yozgat Kesmek için aldığı koyunlara şimdi antrenörlük yapıyor Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı Araplı kasabasında yaşayan Erol Önal, kesmek amacıyla aldığı iki koyunla kurduğu bağ sayesinde kasabanın ilgi odağı oldu. Kendisine alışan koyunları kesmekten vazgeçen Önal, şimdi her sabah onlarla birlikte kilometrelerce yol yürüyerek spor yapıyor. İstanbul’daki çalışma hayatının ardından 45 yaşında emekli olan ve memleketi Araplı kasabasına yerleşen Erol Önal, vakit geçirmek amacıyla iki adet koyun satın aldı. İlk etapta kesmek ve beslemek için alınan koyunlar, kısa sürede sahiplerine bağlılık gösterdi. Koyunların kendisini bir gölge gibi takip ettiğini gören Önal, bu duruma kayıtsız kalamayarak onları kesmekten vazgeçti. Erol Önal ve koyunları arasındaki bu bağ, her sabah sıra dışı bir görüntüye sahne oluyor. Önal sabahın erken saatlerinde yürüyüşe çıktığında, iki koyunu da bir an olsun yanından ayrılmıyor. Kasaba yollarında Erol Önal önde, koyunlar arkada yapılan bu yürüyüşler hem hayvanların hem de sahibinin günlük spor aktivitesi haline geldi. Koyunların sadakati karşısında oldukça şaşıran Erol Önal, "Emekli olduktan sonra köyüme döndüm. İki tane koyun aldım kesmek için. Spora çok meraklıyım. En büyük hobim spor yapmak. Günlük burada yarım saat spor yapıyorum. Bu hayvanlar da benimle yarım saat koşuyorlar. Günümüzü böyle geçiriyoruz. Doğaya çıkıp mantar topluyorum, bana eşlik ediyorlar. Beni adım adım takip ediyorlar. Bana alıştılar, ben de kesmekten vazgeçtim. Onlara antrenörlük yapıyorum. 3 aydır böyle devam ediyoruz" dedi.
İzmir Aort damarı yırtılan Libyalı hasta, İzmir’de kapalı yöntemle tedavi edildi Libya’nın Mısrata şehrinde yaşayan, emekli ve 5 çocuk babası Alhussein Ahmed Mohamed Abdulkafi, hayati risk taşıyan aort damarı yırtılması nedeniyle yatırıldığı Acıbadem Kent Hastanesi’nde kapalı yöntemle gerçekleştirilen "stentli yapay damar" uygulamasıyla şifa buldu. Doç. Dr. Cüneyt Narin, hastada hayatı tehdit eden Tip III aort diseksiyonu (yırtılması) olduğunu belirterek, "Yırtığın ilerleyerek beyin damarlarını etkileme riski vardı. Girişimsel yöntemle yırtığı kontrol altına aldık ve hastanın şikâyetlerinde belirgin düzelme sağladık. Sağlıkla ülkesine uğurladık" dedi. Uzun süredir yüksek tansiyon hastası olan ve daha önce kalp damarlarındaki darlıklar nedeniyle stent takılan Libyalı hastada, ani gelişen karın, sırt ve bel ağrıları üzerine yapılan tetkiklerde hayati risk taşıyan Tip 3 aort diseksiyonu tespit edildi. Yapılan tetkiklerde, aort damarının sol kol damarının çıktığı bölgeden başlayarak sol bacak damarına kadar uzanan ciddi bir yırtık olduğu belirlendi. "Tip III aort diseksiyonu" olarak adlandırılan bu hayati tablo, böbrek damarlarına giden kan akımını da azaltarak böbrek yetmezliğine yol açtı. Hasta bu süreçte diyalize alınmak zorunda kaldı. Tedavi amacıyla bir dönem Tunus’ta da izlenen hasta, daha sonra Türkiye’ye getirilerek farklı merkezlerde takip edildi. Şikâyetlerinin medikal tedaviyle gerilememesi üzerine 21 Ekim 2025 tarihinde Acıbadem Kent Hastanesi’ne sevk edilen Abdulkafi, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cüneyt Narin ve Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Parıldar tarafından multidisipliner olarak değerlendirildi. Stentli yapay damar uygulandı Hastaya, yırtılan damarın stabilize edilmesi ve yırtığın beyin damarları gibi hayati bölgelere ilerlemesinin önlenmesi amacıyla kapalı (anjiyografik) yöntemle operasyon planladıklarını belirten Doç. Dr. Narin, şu bilgileri verdi: "Hastamızda hayatı tehdit eden Tip III aort diseksiyonu mevcuttu. Çok şanslıymış. Yırtığın ilerleyerek beyin damarlarını etkileme riski vardı. Geçtiğimiz 23 Ekim’de Prof. Dr. Parıldar ile birlikte girişimsel yöntemle hem yırtığın başladığı bölgeye hem de yırtık nedeniyle kapanan sol böbrek atar damarına stentli yapay damar yerleştirdik. Uygulanan tedaviyle, aort damarındaki anormal kan akışı engellenerek kanın olması gereken damar boşluğundan akması sağlandı. Operasyon öncesinde sırt üstü yatmakta zorlanan, şiddetli karın ve bel ağrıları nedeniyle sürekli eğilmek zorunda kalan hastanın, işlem sonrası ağrıları geçerken, rahatça yürüyebilir ve günlük aktivitelerini sorunsuz şekilde yapabilir hale geldi. Tedavi sürecinde diyetisyen eşliğinde beslenmesi düzenlenen hastamız, haftada üç gün diyaliz programına alındı ve kalp ritim bozukluğu nedeniyle pıhtı önleyici tedavisi planlandı. Genel durumunun düzelmesi üzerine taburcu ettik ve ülkesine uğurladık." 2022 yılında sağlığının bozulduğunu, kalp damarlarından birine stent takıldığını, kalp kasında zayıflık, kol ve bacaklarında ödem olduğunu belirten Abdulkafi ise ülkesine yeniden doğmuş olarak döneceğini belirterek, "Ne oturabiliyor, ne yürüyebiliyordum. Sadece sağ tarafıma sabit yatıyordum. Aorttaki yırtık yaşamımı tehdit ediyordu. Yani her an ölümle burun burunaydım. Öldürmeyen Allah öldürmüyor, çok şanslıymışım. Libya’da bu tedaviler yapılmıyor, keza Tunus’ta da öyle. Ben de tedavi olmak için İzmir’e geldim. Çok çektim ama Acıbadem Kent Hastanesi’nde gördüğüm başarılı tedaviyle şikayetlerimden kurtuldum. Emeği geçen tüm doktorlarıma çok teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.