KÜLTÜR SANAT - 25 Nisan 2019 Perşembe 14:44

Gümüşler Manastırındaki gülümseyen Meryem Ana Freskine ziyaretçi akını

A
A
A
Gümüşler Manastırındaki gülümseyen Meryem Ana Freskine ziyaretçi akını

Türkiye’nin gözde turizm merkezlerinden Kapadokya’nın giriş kapısı olan Niğde’deki Gümüşler Manastırı, Gülümseyen Meryem Ana freski ile yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.

Türkiye’nin gözde turizm merkezlerinden Kapadokya’nın giriş kapısı olan Niğde’deki Gümüşler Manastırı, Gülümseyen Meryem Ana freski ile yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.


Tadilat hatasından kaynaklanan bu özellik Gümüşler Manastırı’nı diğer manastırlardan ayıran bir özellik olarak öne çıkıyor. Dünyada bir başka benzeri olmayan freskte, hangi yönden bakılırsa bakılsın o yöne doğru gülümseyen, kucağında bebek İsa olan Meryem görülüyor.


Kent merkezine 8 kilometre mesafedeki Gümüşler beldesinde, tam olarak ne zaman inşa edildiği bilinmeyen ancak 8. yüzyıl ile 12. yüzyıl arasındaki dönemde yapıldığı tahmin edilen Gümüşler Manastırı, iç süslemeleri, kayadan oyma rahip odaları, mutfak, saklama küpleri, iki katlı yer altı şehri ile acil durumlarda saklanmak üzere yapılmış gizli bölmelerle dikkati çekiyor.


Yaklaşık 1,5 kilometrelik alanda uzanan kayadan oyma yerleşim yerindeki manastırda, kilise ve rahip odaları, mutfak, saklama küpleri, iki katlı yer altı şehri ile acil durumlarda saklanmak üzere yapılmış gizli bölmeler de bulunuyor.


Hazreti İsa’nın doğumu ve mabede takdimi sahnelerinin çok ayrıntılı ve incelikli olarak işlendiği manastır, Kapadokya bölgesinde en iyi duvar resimlerinin yer aldığı tarihi ve korunduğu manastırlardan birisi sayılıyor.


Gümüşler Manastırı ile ilgili bilgi veren İl Kültür ve Turizm Müdürü Basri Akdemir, "Gümüşler Manastırı özellikle Niğde’ye gelen yabancı turistlerin en çok rağbet ettiği yerlerden birisi. Buranın yapısı çok ilginçtir özellikle 8. yüzyıl ile 12. yüzyıl arasında Arap akınlarının ve diğer saldırıların etkisinden kurtulmak maksatlı insanlar bu manastıra ve etrafındaki yerleşim yerlerine sığınıyorlar. Hayvanlarını içeride tutabiliyorlar yine erzaklarını depolayacakları bölümler var hatta tam bu avlunun ortasında ölülerini defnettikleri yerler görülüyor. Niğde Gümüşler Manastırı Kapadokya bölgesinde iyi korunarak gelmiş manastırlardan birisi. Kapadokya bölgesinde pek çok kaya oyma yerleşim yeri ve kilise manastır türü yerler var ama Gümüşler Manastırı bu anlamda iyi korunarak gelmesi itibariyle önemli bir manastır’’ dedi.


Gümüşler Manastırını yabancı turistlerin en çok ziyaret etme sebebinin Gülümseyen Meryem Ana freski olduğunu da söyleyen Akdemir, "Manastır özellikle yabancı turistler tarafından Gülen Meryem Ana figürünün olduğu manastır olarak bilinir pek çok acente da bu şekilde ifade eder. 1965’li yıllarda bir İngiliz arkeolog restoratör tarafından yapılan tadilat çalışmalarında yapılan basit bir tadilat hatası ama insanlar burayı özellikle Avrupa’daki turistler Gülen Meryem Ana figürünün olduğu manastır olarak bilirler" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bayburt Çoruh’un su seviyesi yağışlarla birlikte yükseldi etrafında çay keyifleri başladı Bayburt kent merkezinin ortasından geçen, Türkiye’nin en hızlı, dünyanın ise ikinci hızlı akan nehri unvanına sahip Çoruh Nehri’nin su seviyesi, kar sularının erimesiyle ve bahar yağışlarının bol olmasıyla birlikte yeniden yükseldi. Kışın donan, bu aylarda ise kar sularıyla beslenerek artan debisiyle güzel görüntüler oluşturan Çoruh’a karşı Bayburtluların çay keyfi başladı. Havaların ısınmasıyla beraber nehir kenarında bulunan çay evlerini dolduran Bayburtlu vatandaşlar Çoruh’a karşı çay içerek, dondurma yiyerek keyifli vakit geçiriyorlar. Bahar aylarında su seviyesi bir hayli artan, yaz aylarında suyu çekilen nehir kenarında vatandaşlar hem yürüyüş yapıyorlar, hem de dalga sesleri eşliğinde çay içerek sohbet ediyorlar. Dalga sesleriyle huzur bulan Bayburtlular, nehrin önceki yıllarda taştığını şimdilerde ise su seviyesinin yeterli olduğunu belirttiler. Çoruh’a karşı arkadaşlarıyla birlikte çay içmeye gelen Kemalettin Demir isimli vatandaş, havaların biraz daha ısınmasıyla nehrin suyunun giderek yükseleceğini, debisinin artacağını belirterek, "Çoruh’un suyunun daha yüksek olduğu zamanlarda, su köprünün alt kısmına vururdu. Su köprüden taşardı, çarşı sele uğrardı. Şu an su seviyesi normal aşırı değil ancak kurumuş da değil. Yağmur sularıyla nehir beslendi, havalar biraz daha ısındıkça su seviyesi daha da çoğalır. Çoruh’a karşı çay içmeyi çok seviyorum. Benim işim çay içmek. Çoruh’un kenarı, temiz hava, suyun sesi bundan iyisi mi var? Çoruh’a karşı çay içmek sevdiğim bir aktivite, ben seviyorum. Nehir boyunca siz de insanları görürsünüz herkes Çoruh kenarında, genellikle Çoruh’a karşı oturuyorlar" dedi. Temiz havada rıhtımda çay keyfi yapan Orhan Çınar isimli Bayburtlu, "Dağdaki karların erimesinden dolayı, Nisan yağmurlarının yüksek yerlere yağmasından dolayı nehrimizin suları yükseldi. Biz de rıhtımda çay keyfi yapıyoruz. Çoruh kenarında hava almak, çay içip sohbet etmek benim için büyük bir zevk" diyerek konuştu. Bahar yağmurları ve kar sularıyla Çoruh’un debisinin arttığını belirten Adem Aka, "Yağan yağmurlar, kar sularının nehire karışması sonucu Çoruh’umuzun su seviyesi bayağı bir arttı. Önceki yıllarda suyun köprünün üzerinden taştığı zamanları da hatırlıyorum. Bu sene su seviyesi yüksek ama taşkına neden olmaz. Şu an Çoruh’un bu durumu ideal, su seviyesi bir hayli yüksek" ifadelerini kullandı. Su seviyesinin bir ay daha yükseleceğini tahmin eden Fatih Demirer isimli vatandaş ise, "Eriyen karlarla, yağmur sularıyla beraber kaynaklar çoğaldı, Çoruh Nehri’nin debisi yükseldi. Eskiden bu köprünün üzerinden suların taşarak taşkına neden olduğunu bizler iyi biliyoruz, hatırlıyoruz. Bu yükseliş hemen hemen bir ay daha devam eder. Mayıs ayından sonra sulama sezonu başlayınca biraz daha su seviyesi düşer. Bundan sonra yağışlarla beraber sel baskınları da olabilir" şeklinde konuştu.
Erzincan Annesini ayı yiyen ve ölmekten gazeteci tarafından kurtarılan keçi yavrusu büyüdü Erzincan’da yaklaşık 1 ay önce annesini ayı yiyen ve ölmekten gazetecinin sayesinde kurtulan oğlak büyüdü. Kendisini ziyarete giden gazeteciyle adeta hasret giderdi. Erzincan’ın Çağlayan beldesinden Munzur Dağlarına trekking yapmak için yaklaşık 2 bin metre rakıma çıkan Murat Aydemir ve beraberindeki arkadaşı doğadan gelen inleme sesi üzerine irkildi. Bir süre etrafa bakınan Aydemir, yarısı yenmiş kalan kısmı da toprağa gömülen keçiyi ve kış uykusundan uyanan ayının ayak izlerini gördü. Ayı tarafından öldürülen keçinin yanına giden Aydemir ve arkadaşı çalılıkların dibinden bir ses duymaları üzerine baktıklarında kısa bir süre önce dünyaya gelen keçi yavrusunu fark ettiler. Murat Aydemir, bitkin ve ölmek üzere olan keçi yavrusuna, şeffaf eldivenin parmak kısmını biberon gibi kullanıp içerisine ılık su ve şeker katıp süt niyetine içirdi. Bir süre sonra karnı doyan yavru keçi kendini toparladı. Sırt çantasına yavru keçiyi koyarak köye dönen Aydemir, keçinin sahibi olan Çağlayan Beldesinden Abdullah Anlar’a ulaştı. Munzur Dağından köye yaklaşık 2 saatlik yolu gazetecinin sırt çantası içerisinde gelen yavru keçi, kanguru yavruları misali çantayı barınağı gibi sahiplendi. Şirinliğiyle mutluluk kaynağı olan yavru keçi, dışarı çıkarıldığında dönüp dolanıp çantanın yanından ayrılmak istemedi. “O oğlak büyüdü” Murat Aydemir aradan geçen yaklaşık 1 ay sonra oğlağı görmek için Abdullah Anlar’ın ağılına gitti. Diğer oğlaklarla birlikte gayet sağlıklı görünen keçi yavrusu, hayatını kurtaran insana adeta vefa gösterisinde bulundu. Aydemir ile hasret gideren oğlak tebessüm ettirdi.