SAĞLIK - 06 Ekim 2021 Çarşamba 09:46

Mevsim geçişlerinde ruh haline iyi gelecek 8 altın öneri

A
A
A
Mevsim geçişlerinde ruh haline iyi gelecek 8 altın öneri

Soğuk ve kasvetli havaların depresyona yol açabileceğini belirten Psikolog İrem Naz Kırım, mevsim değişikliklerinin insanların uyku düzenini, iştahını, motivasyonunu, sosyal yaşantısını, hayattan beklentilerini kısacası hem bedensel hem ruhsal sağlığını olumlu ya da olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekti.

Soğuk ve kasvetli havaların depresyona yol açabileceğini belirten Psikolog İrem Naz Kırım, mevsim değişikliklerinin insanların uyku düzenini, iştahını, motivasyonunu, sosyal yaşantısını, hayattan beklentilerini kısacası hem bedensel hem ruhsal sağlığını olumlu ya da olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekti.


Hava sıcaklığı ile birlikte nem oranındaki değişimin, mevsim geçişlerindeki havanın sıcak-soğuk dengesinin insanların adaptasyon sürecini olumsuz etkileyerek psikolojik sorunlara yol açabildiğini söyleyen Medical Park Ordu Hastanesi’nden Psikolog İrem Naz Kırım, ruhsal sorunlara daha çok kış aylarında rastlanıldığı, güneş ışığından az yararlanan Kuzey ülkelerinde daha sık depresyon görüldüğünü vurguladı. Psikolog Kırım, “Hastalığın seyri genelde sonbahar ve kış aylarında artarken aşırı yeme eğilimi, buna bağlı kilo artışı ve beraberinde enerji kaybı, aşırı uyuma isteği, fiziksel görüntüden şikâyetler gibi durumlar da geliyor. Sosyalleşmeden uzaklaşma, nedeni belirsiz bedensel yakınmalarla birlikte kişilerde depresif duygulanımlar görülebiliyor. İlkbahar yaz aylarında ise depresif ruh halinden çıkılarak nispeten artan enerjiyle hareketlilikte artış gözlemleniyor. Kadınlarda depresif ruh hali görülme oranı erkeklere göre daha fazla kabul ediliyor” dedi.



“Yalnız kalma isteği oluşabilir”


Depresyondan hemen hemen herkesin etkilenebileceğini söyleyen Psikolog Kırım, mevsimsel depresyon belirtileri hakkında şu bilgileri paylaştı:


“Sabahları zor uyanıyorsanız veya uyandığınızda yorgun kalkıyorsanız, aşırı yemek yeme isteğiniz varsa, kilo almaya başladıysanız, uyuma isteğinizde artış yaşanıyorsa, enerjinizde düşme, bitkinlik hissiniz varsa bunlar başlıca mevsimsel depresyon belirtileri arasındadır. Yine konsantre olmakta zorluk yaşıyorsanız, sosyal aktivitelerden ve çevrenizdekilerden uzaklaşmak istiyorsanız, eskisi kadar hayattan zevk alamıyor, umutsuzluğa kapılıyorsanız ve bunları en az ardışık 2 yıldır her mevsim geçişlerinde yaşıyor ve ilkbahar, yaz aylarında düzeliyorsanız, mevsimsel depresyon geçiriyor olma ihtimaliniz oldukça yüksektir.”



“Kilo memnuniyetsizliği depresyonu tetikleyebilir”


Mevsimsel depresyonun üç temel nedeni olduğunu söyleyen Psikolog Kırım, “Mevsimsel Depresyonun İlk olarak birçok canlıda bulunan kış uykusuna benzerliği ve evrimsel bağlantısı olduğu dikkat çekmiştir. İnsanlarda da, hayvanlarda olduğu gibi enerjilerinde düşme, kilo alımı, yağdan zengin yiyecek yeme ihtiyacı, uykulu hissetme görülebilir. Bu durum insanlardaki sosyal hayatı bozduğu için depresif duygulanıma neden olabilir, ağır psikiyatrik sorunları beraberinde getirebilir. İkinci dikkat çeken durum ise, gözün günlük ve mevsimsel ışık değişikliklerini merkezi sinir sistemine iletme özelliğinin bozulması ve yeteri duyarlılıkta beyne iletilemeyince adaptasyonun bozulmasıyla gelen duygu durum bozukluklarıdır. Işık tedavisi etkili yöntemlerden biri olarak bulunmuştur. Son olarak ise, güneş ışığı sayesinde melatonin denilen bir madde beyinde serotonini uyarıyor ve serotonin de (halk arasında mutluluk hormonu) mutlu olmamızda fayda sağlıyor.Güneş ışığının az görüldüğü zamanlarda serotonin miktarı azalır, uyku döngüsü etkilenir ve buna bağlı olarak depresif duygulanımlar görülmeye başlar” ifadelerini kullandı.



Mevsim geçişlerinde ruh halinize iyi gelecek 8 altın öneri


Mevsimsel duygu durum değişikliklerine karşı kişinin neler yapabileceğine dair açıklamalarda bulunan Psikolog Kırım, mevsim geçişlerinde bireyin ruh haline iyi gelebilecek tavsiyeleri şöyle sıraladı:


!Güneşe çıkmak kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olur, kapalı ortamlarda kalmayın, sabahları yarım saat yürüyüş yapmak ya da hava almak halsizliğinize iyi gelebilir. Düzenli bir uyku, doğanın değişimine ayak uydurmak için gereklidir. Televizyon, tablet, telefon gibi elektronik cihazlardan uzak durmak uykuya geçişi kolaylaştırır. Odanızın iyi havalanmış olmasına, yatak ve yastığınızın uyumanıza uygun olmasına özen gösterin. Özel bir spor yapmanıza gerek yok, açık havada yürümek haftada en az 2-3 kez 20-30 dakika kadar bile olsa kaslarınızda salınan hormonlar sayesinde mutlu olmanızda fayda sağlayacaktır. Yürüyüşe vakit ayıramıyorsanız alışverişe, işe, yürüyerek gidebilir; merdivenlerden çıkmayı tercih edebilirsiniz. Sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen gösterin. Bu dönemde duygusal yeme ihtiyacınız artış gösterebilir, sıkıldıkça kendinizi buzdolabının önünde abur cubur ararken bulabilirsiniz. İşlenmiş hazır gıdalardan ve karbonhidrattan zengin yiyeceklerden uzak durmaya çalışın. Bir süre sonra alacağınız kiloların sizi daha da mutsuz yapacağını unutmayın. Düzenli diyetisyen kontrollerinize gidin ve duygusal yeme ihtiyacınız varsa bir psikologdan destek isteyin. Sosyal ilişkilerinize ve çevrenize özen gösterin. Sevdiğiniz insanlarla olun, sevdiğiniz mekânlara gitmeye çalışın. Mümkün oldukça eve kapanmayın, açık ve ferah yerleri tercih edin, kendinize ve arkadaşlarınıza vakit ayırın. Mutlaka hobiler edinin, sevdiğiniz etkinlikleri takip edin ve katılın. Sizi strese sokacak ortamlardan ve insanlardan uzak durun. Tüm sorunlarınızı aynı anda çözmeye çalışmayın. Bir önem sırası oluşturun ve baş etme becerileri ve stratejileri geliştirin. Ruh ve bedenin bir bütün olarak ele alındığı meditatif yoga, nefes egzersizleri gibi etkinliklerle farkındalık ve gevşemenizi sağlayın. Hastalığın tedavisinde birçok farklı tedavi ve terapi teknikleri vardır. Baş etmekte zorluk çektiğinizde ve günlük yaşantınızı olumsuz etkilediğinde uzmanlardan yardım talep etmekte gecikmeyin. Psikoterapi, antidepresanlar ve ışık tedavisi hastalığın seyrini değiştirecek önemli tedavi teknikleridir.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ağrı Başarılı güreşçiler ödüllendirildi Ağrı Gençlik ve Spor İl Müdürü Fedai Din, Eleşkirt ilçesindeki spor tesislerini gezerek incelemelerde bulundu. Ağrı Gençlik ve Spor İl Müdürü Fedai Din, ilçede yürütülen gençlik ve spor faaliyetleri ve planlanan yeni projeler hakkında İlçe Müdürü Sebahattin Güzel’den bilgi aldı. Din, tesislerde devam eden antrenman ve kursları da ziyaret ederek genç sporcularla sohbet etti. İl Müdürü Din başarılı güreşçileri antrenmanlarında ziyaret ederek, sohbet etti. Bu yıl farklı illerde düzenlenen Türkiye Güreş Şampiyonalarında dereceye giren başarılı güreşçilerle bir araya gelen İl Müdürü Din, sporcuları başarılarından dolayı tebrik ederek ödüllendirdi. Şampiyonalarda mücadele ederek Ağrı’yı başarılı bir şekilde temsil eden sporcuları yürekten kutladığını belirten İl Müdürü Din, "Sporcularımız birçok dalda olduğu gibi güreş alanında da başarıdan başarıya koşuyor. Bakanlığımızın spora yaptığı yatırımların karşılığını alması bizleri her geçen gün daha da mutlu ediyor. Ülkemizin farklı şehirlerinde Türkiye Güreş Federasyonu tarafından düzenlenen ulusal şampiyonalarda Ağrı’yı başarıyla temsil eden güreşçilerimizi kutluyor ve bizlere yaşattıkları gurur için hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Spora ve sporcularımıza yatırım yapmaya devam edeceğiz. Çocuklarını spora teşvik eden ve onları her daim destekleyen değerli velilerimize de ayrıca teşekkür ediyorum. Çocuklarımızı kötü alışkanlardan uzak tutmak ve onları geleceğe daha sağlıklı olarak hazırlayabilmek için özellikle spora teşvik etmek son derece önemli. Bizleri gururlandıran değerli sporcularımızı, antrenörleri Adem Şahna’yı ve ilçe müdürümüz Sebahattin Güzel’i bir kez daha tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum" dedi. İl Müdürü Din günün anısına dereceye giren sporculara spor malzemesi hediye ederek, başarılarının devamını diledi.
Malatya Malatya’da yıkımlar ve inşa çalışmaları sürüyor Kahramanmaraş merkezli depremlerde ağır hasar alan 11 şehirden biri olan Malatya’da, bir yandan ağır hasarlı binaların yıkımları gerçekleştirilirken, diğer yanda ise imar ve ihya çalışmaları devam ediyor. Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 11 kentten biri olan Malatya’da ağır hasarlı binaların yıkımı kontrollü şekilde sürüyor. Yıkım işlemlerinde sona gelindiği kentte çalışmaların tamamlandığı bölgelerdeki enkazlar ise kamyonlarla döküm sahalarına taşınıyor. Acil yıkılacak ve yıkık 6 bin 643 binanın enkazının kaldırıldığı kentte ağır hasarlı yapılarda ise 36 bin 10 binanın 29 bin 770’inde enkaz kaldırma çalışmaları tamamlandı. Ağır hasarlı yapıların yıkım oranlarında yüzde 87,10’luk gerçekleşmeye ulaşıldığı kentte diğer taraftan ise imar ve ihya çalışmaları devam ediyor. “Malatya 2 yıla kadar toparlanacaktır” Depremlerde önemli bir ölçekte etkilenen Malatya’nın 2 yıla kadar toparlanmasını beklediklerini belirten vatandaşlardan Cemal Karakurt , şehir merkezinde bir taraftan ağır hasarlı binalarda yıkımlar devam ederken, yeni çarşı projesinde ise inşaatların yükseldiğini söyledi. “Merkezde inşaat ve yıkımlar sürüyor” Kent merkezinde esnaflık yapan Kasım Felek ise, “Bölgede esnaflık yapıyoruz. 6 Şubat depremlerinde iş yerlerimiz yıkıldı, konteyner işyerlerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şehir merkezinde de inşaatlarda yükselmeye başladı. Çalışmaların en kısa sürede tamamlanarak kalıcı işyerlerimizin teslim edilmesini bekliyoruz” diye konuştu.
Ankara Bakan Göktaş’tan Türkiye’nin ilk Anne Müzesi’ne ziyaret Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Ankara’da Anadolu’nun annelik tarihinin sanat eserleriyle yorumlandığı Türkiye’nin ilk Anne Müzesi’ni gezdi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, teması annelik olan pek çok sanat eserinin bulunduğu, anneliğin ve Anadolu’nun annelik tarihinin sanat eserleriyle yorumlandığı Türkiye’nin ilk Anne Müzesi’ni gezdi. Bakan Göktaş’ı ziyaretinde ’Anne Müzesi’nin kurucusu Şermin Yaşar karşıladı. Göktaş kendisini karşılayan Yaşar’a "Hayırlı uğurlu olsun. Büyük emek harcadınız" dedi. Yaşar ile müzeyi gezen Bakan Göktaş, müzedeki birçok önemli sanatçıya ait anne ve çocuk temalı tablolar, heykeller ve koleksiyonlara ilişkin bilgi aldı. Göktaş, müzede yer alan geçmişten bugüne annelerin kullandığı ve anneliği simgeleyen eşyalar, objeler ve anneliğin değerine dikkati çeken sanatsal çalışmalar hakkında tek tek bilgi alarak, geçici sergi alanındaki Cumhuriyet Müzesi envanterine kayıtlı Mustafa Kemal Atatürk’ün bebeklik eşyaları zıbını ve başlığı ile Zübeyde Hanım’ın seccadesini inceledi. Dünya anne bebek koleksiyonunun bulunduğu salonda 50’den fazla ülkeye ait anne bebek temalı ve görselli antika bebekleri de gözlemleyen Göktaş, müzede oluşturulan bir alanda farklı ülkelerin ninnilerini dinledi. Müzeyi ziyaret eden vatandaşlar ile sohbet eden Göktaş, yaptığı açıklamada müze ziyareti sürecince çok duygulandığını belirterek, “Burada herkes, kendisine ait, annesine ait, köklerine ait ama aynı zamanda anneler de kendilerine ait bir parça bulabiliyor. Hem hüznü hem geleceği hem modernliği ama aynı zamanda tarihimizin, köklerimizin çok derin çalışıldığı bir müze olmuş” ifadesini kullandı. Müze kurucusu Yaşar’ı tebrik eden Göktaş, müzede annenin kutsallığının ve tarihinin çok güzel vurgulandığını söyledi. Yaklaşan Anneler Günü dolayısıyla başta şehit ve gazi yakınları olmak üzere bütün annelerin gününü kutlayan Göktaş, “Türkiye’deki ve dünyadaki tüm annelerin gününü kutluyorum. Gazzeli annelerimizi ve savaş altında maalesef bu zorlu süreci yaşamak zorunda olan annelerimizin de gününü kutluyorum” diye konuştu. Şermin Yaşar’da Bakan Göktaş’ın ziyaretinden dolayı gurur duyduğunu belirterek, teşekkürlerini iletti. Yaşar, dünyadaki tüm annelerin duygularını ve Anadolu’nun annelik tarihini anlatabilmek için bu müzenin yolunu açtığını anlattı.
İstanbul Türkiye’nin anneleri araştırmasının çarpıcı sonuçları Türkiye’nin annelerini yakından tanımak üzere yapılan araştırma Türkiye’de yaşanan ekonomik ve toplumsal dönüşümler sonucunda Türk aile yapısının nasıl bir değişimden geçtiğini ve en önemlisi annelerin rollerinin nasıl farklılaştığını ortaya koydu. Raporun en dikkat çekici verilerinden biri boşanma sayısının artmasıyla ’Bekar anne’ diye tanımlanan yeni bir anne modelinin sayısının artması oldu ‘Türkiye’nin Anneleri’ araştırması Türkiye’de yaşanan ekonomik ve toplumsal dönüşümler sonucunda Türk aile yapısının nasıl bir değişimden geçtiğini ve en önemlisi annelerin rollerinin nasıl farklılaştığını ortaya koydu. Araştırmada evlenme ve aile kurma dinamiklerinden boşanmalara, kadının istihdamdaki konumundan cinsiyet rollerindeki değişimlere kadar pek çok konuda dikkat çekici sonuçlar verdi. Türkiye’nin anne profillerini belirlemek için 267 binden fazla kullanıcıya ait sosyal medya yorumu, blog gönderileri, forum tartışmaları ve diğer sosyal medya etkileşimleri, yapay zeka yardımıyla işlenip yorumlandı. Buna olarak, 1-6 ve 7-15 yaş aralıklarında çocukları olan B ve C1 sosyo-ekomik gruplarına mensup 25-45 yaş arası bekar annelerle yüz yüze görüşme yapıldı. Üç anne profili Araştırmaya göre, Türkiye’de güncel üç anne modeli bulunuyor; Çocuğu Hiç Büyümeyenler (yüzde 42), Eseriyle Övünenler (yüzde 34) ve Birlikte Öğrenenler (yüzde 24). Anne modelleri geleneksel-modern eksenindeki sosyo-kültürel ayrımlara göre tasnif edildiği gibi, çocukları ile kurdukları ilişkilerin biçimi ve niteliğine göre de belirlenmiş. Çocuğu Hiç Büyümeyenler anneler daha çok kırsal kesimde yoğunlaşmış bir anne profili. Çocuklarını geleneksel değerlere göre, büyütüyorlar ve onlara kabul görmüş genel toplumsal cinsiyet rollerini aktarıyorlar. Bu anneler, çocuk yetiştirme konusunda devrim yapmak peşinde değiller kesinlikle, daha çok önceki kuşağın öğretileri ışığında ilerlemeyi tercih ediyorlar. Eseriyle Övünen anneler mutlu bir hayat için başarıyı ön koşul olarak görüyorlar. Eğitime çok önem veren, çocuklarını çok yönlü yetiştirebilmek için onları sanatla, sporla ve şehrin sunduğu diğer modern imkanlarla destekleyen bu anneler, daha çok metropollerde yaşıyorlar. Birlikte Öğrenen anneler ise, kendilerini ve çocuklarını çok zorlamayan, ebeveynlik sürecini doğal akışında yaşamayı tercih eden annelerden oluşuyor. Bu anneler, çocuk yetiştirmek konusundaki popüler öğretilere, sürekli güncellenen altın kurallara biraz kulak tıkayan bir profil sergiliyorlar. 2022’de boşanma sayısı rekor kırdı Araştırma raporunda en çok dikkat çeken ve Türkiye sosyolojisindeki ağırlığı gün geçtikçe artan profil ise, bekar anneler. Araştırmaya temel teşkil eden TÜİK verilere göre, Türkiye’de boşanma oranları sürekli bir artış sergiliyor. Rakamlara yakından bakıldığında, 2002 yılında 95 bin olan toplam boşanma sayısı, 2012’de 123 bine, 2022’de rekor kırarak 182 bine ulaştı. 2023 yılında gerçekleşen boşanma sayısı ise 172 bine varıyor. Artan boşanmaların sonucu olarak tek ebeveynli hanelerin sayısı da artıyor. Buna göre, Türkiye’de bekar annelerin çocukları ile birlikte paylaştıkları hane sayısı toplamda 1,8 milyona ulaşmış durumda. Bu rakamın yakın gelecekte 3 milyonu bulacağı tahmin ediliyor. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, boşanmak erkeklerin hayatında büyük bir yük oluşturmazken, kadınlar dul olarak yaftalanarak ağır bir sosyal ve duygusal yükün altına sokuluyor. Araştırma kapsamında görüşülen bekar anneler, bu yargılama ve etiketlemelerin en çok hemcinsleri tarafından yapıldığını ifade ediyorlar. Sosyal medya üzerinden kendi medyalarını şekillendiriyorlar Araştırmaya göre, sayıları gittikçe artan bekar annelerin veya tek ebeveynli hanelerin markalar ve medya tarafından henüz yeterince muhatap alınmıyor bu durumda da bekar anneler özellikle sosyal medya üzerinden kendi medyalarını kendileri şekillendiriyor. Kadın değersiz anne kutsal ikilemi Araştırmayı yapan FutureBright Group’un Kurucu Ortağı Başak Abdula, sonuçlar ile ilgili şunları söyledi: “Türkiye’nin Anneleri raporu, hem kültürümüzle ilgili çok şey söyleyen bir memleket panoraması hem de dönüşen toplumsal dinamiklerin net bir aynası. Annelerin çocuk yetiştirme tarzlarına göre üç ana segmente ayrıldığı araştırmamızın en dikkat çeken bulgusu, bekar annelerin dünyası oldu. Kadınlığın değersiz, anneliğin ise kutsal sayıldığı bir toplumda bu ikili durumun en büyük yükü bekar annelerin omuzlarında. Bekar anneler, çocukları ve kendileri için istikrarlı, kontrollü ve güvenli bir dünya inşa etmek için bireysel seviyede büyük bir mücadele verirken, kendilerini destekleyecek makro regülasyonların eksikliğinden yakınıyorlar”.