GENEL - 11 Şubat 2017 Cumartesi 09:37

Mevsimlik işçilerin hayatta kalma mücadelesi

A
A
A
Mevsimlik işçilerin hayatta kalma mücadelesi

Türkiye’deki turp ihtiyacının yüzde 70’inin karşılandığı Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde turp hasadında çalışan tarım işçileri yaşam mücadelesi veriyor.
Sabah hava aydınlanmadan başlayan turp işçilerinin mesaisi tam 12 saat sürüyor. Hayatlarını idame ettirmek için çalışan tarım işçisi kadınların her birinin farklı bir hikayesi var.
Kış sebzesi olan turpun hasadı işçilerin sabah saat 05.00’te kalkıp 06.00’da araca binmeleriyle başlıyor. kimileri hasta eşlerini evde bırakıyor, kimileri çocuklarını, kimileri yaşlı anne babalarını. Hiçbir sosyal güvencesi olmayan turp işçileri, günlük 50 tl’ye kışın soğukta, yağmurda, çamurda suyun içerisinde 12 saat boyunca ekmek mücadelesi veriyor.
Sabah saat 06.00’da işçileri toplayıp işyerine götürdüğünü söyleyen elçi Hanifi Görgel, "Sabah saat 6’dan akşam 7’ye kadar o soğuk suyun içinde zor şartlarda çalışıyorlar, hiçbir sosyal güvenceleri, garantileri yok. Yıkama alanındaki çay taştığı zaman çok tehlikeli şartlarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Sabah erkenden kalkıp çocuklarını okula gönderiyorlar. Ve hemen işe gitmek zorundalar. Akşam geç geldikleri için tekrar yemek yapmaya vakitlerinin olmadığından kahvaltıyla geçirmek zorunda kalıyorlar. Aldıkları 50 TL bunları kurtarmıyor; kiminin beyi, kiminin çocukları, hastada olsada işe gitmek zorundalar" dedi.
Mevsimlik işçi olarak çalışan Hacer Atikarslan ise, "Kocam rahatsız. Başka geçineceğimiz hiçbir şey yok. Yerim yurdum yok, aldığım para kurtarmıyor. Kocam astım hastası, başka çaremiz çıkarımız yok. Zor şartlar altında çalışıyoruz. Çok aşırı derecede soğuk, geçim zor, yetmiyor yetiştiremiyorum tek başımayım. Kocamın ayağı kırık, mağdur. Bir şey yapamıyorum, çaresizim” diye sızlanıyor.
"Sabah Saat 6’da gidip akşam 6’da evimize dönüyoruz. Çok zor şartlar altında çalışıyorum hastayım, bel fıtığım var" diyen tarım işçisi Hacer Uludağ da "Allah yardımcımız olsun. Çalışmak zorundayım" şeklinde konuşuyor.
Hacer Uludağ’ın eşi Garip Uludağ ise; "Şeker hastasıyım, tansiyon, kalp var. İki sefer anjiyo oldum. Yaşadığımız evde bu ahşap ev, yıkılmak üzere biraz ucuz olduğu için başka yere çıkamıyoruz” diye dert yandı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.