EKONOMİ - 01 Ağustos 2025 Cuma 13:58

ÇAYKUR Genel Müdürü Alim: "Çay üreticileri de mağduriyetin kendilerinden olduğunun farkında"

A
A
A
ÇAYKUR Genel Müdürü Alim: "Çay üreticileri de mağduriyetin kendilerinden olduğunun farkında"

Çay İşletmeleri (ÇAYKUR) Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim, "Biz Karadenizliler, Karadeniz gibi hırçın ve dalgalıyız. Bir günde, iki günde çayımızı bitirip tamam ben bitirdim deyip yan tarafa çekilmeyi hesaplıyoruz ama bu şekliyle bu işin olmayacağı kesin" dedi.


10 Temmuz itibarıyla başlayan 2. sürgün yaş çay hasadı hız kesmeden devam ediyor. ÇAYKUR tarafından yapılan uyarılara rağmen şarjlı çay motorlarıyla üreticilerin çaylarını hızla toplayıp getirmesi nedeniyle fabrikalarda izdiham yaşanıyor. Bunu fırsata çeviren bazı özel firmalar ise ucuz fiyattan üreticilerden çay alımı yapıyor.


ÇAYKUR Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim, üreticilere sürekli çaylarını bitirmek için acele etmemeleri gerektiğini, tüm çayı ÇAYKUR olarak alacaklarını dile getirdiklerini ancak üreticilerin ısrarla çaylarını bitirmek için acele ettiklerini ifade etti. Alim, "Biz hep üreticilerimize diyoruz ki ‘İki günle, üç günle çay geçmez acele etmeyelim. İki, üç gün geç kalmayla da herhangi bir sıkıntı olmaz. Tüm verdiğimiz kota dâhilindeki çayınızı alacağız’. Biliyorsunuz ÇAYKUR’un tarihinde 700 kilo kota hiçbir şekilde verilmemiş. 2 sene öncesinde 400, 500 civarındaydı. 700 kilo kota verdik. Çayın tamamını alacağız dedik. Bu anlamda herhangi bir sıkıntımız yok. Çayın geçme gibi bir durumu da yok. Geçse de bahçede olduğu müddetçe tazedir ve alacağımızı da taahhüt ediyoruz" ifadelerini kullandı.



"Amacımız üreticiyi rahatlatabilmek"


40-45 gün arasında sürmesi gereken 2. sürgün yaş çay kampanyasında bu sürenin üreticilerin acelesi nedeniyle kısaldığına vurgu yapan Alim, üreticilerin ‘Biran evvel toplayalım bitsin’ düşüncesinin dışında işleyişte bir sıkıntı olmadığını söyledi. Alim, "Bu anlamda bugüne kadar da ikinci sürgünde 145 bin ton çay aldık. Aşağı yukarı yarıya gelindi gibi bir durum var. İkinci sürgün kampanyası 10 Temmuz’da açıldı, 20 gibi çaya başlandı. Kısa bir süre içerisinde çay yarılandı, bitmek üzere. Normalde çayın sürgün olarak en az 40-45 gün sürmesi lazım ki bu işletmeler bu şekilde çalışsın. 10 günde, 15 günde çayın bitmeyeceğini herkes biliyor ama maalesef acele ettiğimiz için bazı sıkıntılar oluyor. Bunun haricinde ters giden bir durum yok. Biz Karadenizliler, Karadeniz gibi hırçın ve dalgalıyız. Bir günde, iki günde çayımızı bitirip tamam ben bitirdim deyip yan tarafa çekilmeyi hesaplıyoruz ama bu şekliyle bu işin olmayacağı kesin. Biraz sabredeceğiz, günlük limitlere uyacağız. Herhangi bir sıkıntı yok. Amacımız zaten üreticiyi rahatlatabilmek. İnşallah zaten ağustos ayı itibarıyla daha da rahatlayacaktır. 250 bin ton işleme kapasitemiz var. Her gün 10 bin ton civarında çay alıyoruz. Her gün stok az da olsa artıyor ama inşallah ağustos ayında daha rahatlayacağız diye düşünüyoruz" diye konuştu.



"300, 500 bize yetiyor ama toplarken 1 ton, 2 ton topluyoruz"


Üreticilerin 1 günde toplaması gerekenin çok üzerine çay çıktığını dile getiren Alim, "En büyük sıkıntı makineli tarım. Bir yönden güzel. Biz makineleşmeye karşı değiliz. Çünkü artık eskisi gibi yabancı işçilerin gelmemesi, paranın dışarıya çıkması engelleniyor. Herkes çayını kendi topluyor. Ancak makineyi insanın kendi rahatlığı için kullanması lazım. Biz makine buldukça çok çok daha yoruluyoruz. Çünkü gün boyu topluyoruz. 300, 500 bize yetiyor ama toplarken 1 ton, 2 ton topluyoruz. Hem topladığımız bu çayı çeviremiyoruz, hem o yoğunlukta kendimiz de yoruluyoruz. Ondan sonra da her şey bittiği zaman ‘Çayı niye oraya verdik, buraya verdik’ diye kendi aramızda dedikodusunu yapıyoruz. Hâlbuki makineyle rahatlığımızı düşünerek öğlene kadar toplayalım, verilen limiti satalım, hem biz rahat edelim hem kurumlar rahat etsin, hem çay fiyatı aşağıya düşmesin. Normal şartlarda gitse hiçbir sıkıntı olmayacak. Ama maalesef aceleciliğimiz her şeyi birbirine karıştırıyor" dedi.



"Motorla hızlı toplayınca yığıldı, çay bile durdu bozmaya"


Üreticiler çay motorlarıyla toplamaya başlayınca ÇAYKUR’da izdiham olduğunun farkında olduklarını dile getiren Emine Uzun isimli çay müstahsili, özel sektörün de bunu fırsat bilerek çayı ya uzun vadeli ya da çay taban fiyatının altında aldığını dile getirdi. Uzun, "Alım yerine gidiyoruz çayı satamıyoruz, fazlalık almıyor. 1 ton çayım var; devlete vermişim 300 kilo, gerisini özel sektör çay firmasına vermişim. Özel de geçen seneye kadar peşin para veriyordu. Veriyorduk parayı hemen veriyordu. Şimdi vadeli almaya başladı. Ocak ayında verecek. Peşin satayım dersen de kilosunu 19 liradan alıyor" dedi.


Çay makaslarıyla 10 günde hasat ettikleri çayı çay toplama motorlarıyla 4 günde topladıklarını dile getiren çay müstahsili Ahmet Çelik ise, "3 ton çayım var. Normalde makasla bunu 10 günde hasat ediyorduk, şimdi motorla 4 güne düşürdük. İş yükü bayağı azaldı yani. Normalde 45 günde hasat ettiğimiz çayı 25 güne düşürmüş olduk. İş yükü de kaldı ÇAYKUR’un üzerine" açıklamasında bulundu.



"Yevmiye günleri düştü"


Çay motorları sürgünün süresini yarı yarıya azaltınca yevmiyecilerin de çalıştığı gün sayısının azaldığına vurgu yapan Esma Kazdal isimli çay yevmiyecisi, "Mayısta çaylar çok feci yanmıştı, çay yoktu. Bu sürümde çay var ama satış yok. Çay alım yerleri açtığı gibi kontenjan doldu. Çok yoğunluk var. Artık bilen bilmeyen herkes motoru kullanıyor. Dışarıdan da çok millet geliyor motorla çay toplamaya. Hatta bizim de işimize biraz su koyuverdiler. Azaldı bizim işimiz. Yevmiye günleri düştü, çünkü biz normalde bir sürüme 35 gün gidiyorduk. Şu anda 25 gün ancak gidiyoruz. Çay motorları yüzünden yoğunluk var ama memnunuz bundan. Bunu düzeltmenin tek yolu var, o da fabrikalar açılması. Fabrikalar açılırsa hem iş alanı daha fazla olur, hem bizim için daha kolay olur hem de gençlerimize iş imkanı olur" ifadelerini kullandı.



ÇAYKUR Genel Müdürü Alim: "Çay üreticileri de mağduriyetin kendilerinden olduğunun farkında"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Manisa CBÜ en iyi 20 üniversite arasına girdi Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından yayımlanan 2025 Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu’nda elde ettiği göstergelerle dikkat çekici bir başarıya imza atarak ilk 20 üniversite arasında yer aldı. Rapora göre Manisa Celal Bayar Üniversitesi, olumlu sonuçlanan patent oranı en yüksek üniversiteler arasında Türkiye genelinde 3. sırada konumlandı. TEKNOFEST, TÜBİTAK, TÜBA ve benzeri kurumlar tarafından düzenlenen yarışmalara katılımda gösterdiği performansla da öne çıkan Manisa Celal Bayar Üniversitesi, en yüksek takım sayısına ulaşan üniversiteler arasında 11. sırada yer aldı. Erişilebilirlik envanter sayısı açısından öne çıkan üniversiteler arasında da yer alan Manisa Celal Bayar Üniversitesi, bu alanda 16. sıraya yükselerek kapsayıcı ve erişilebilir üniversite hedefi doğrultusunda yürüttüğü çalışmaların somut ve ölçülebilir bir karşılığını elde etti. Bu sonuç, erişilebilirlik çalışmalarının yalnızca belirli merkezlerle sınırlı kalmadığını; ülke genelinde yaygınlaşan bir farkındalık ve uygulama alanı bulduğunu ortaya koyarken, üniversitenin bu alandaki yatırımlarının eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirdiğini ve toplumsal kapsayıcılık hedeflerine doğrudan katkı sağladığını gösterdi. Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Rektör Prof. Dr. Rana Kibar, elde edilen başarının üniversitenin ortak emeğinin bir sonucu olduğunu vurgulayarak, "YÖK 2025 İzleme ve Değerlendirme Raporu’nda üç ayrı göstergede ilk 20 üniversite arasında yer almak, Manisa Celal Bayar Üniversitesi olarak doğru bir akademik ve kurumsal strateji izlediğimizin önemli bir göstergesidir. Eğitim-öğretimden araştırma ve projelere, sürdürülebilirlikten öğrenci odaklı çalışmalara kadar geniş bir yelpazede ortaya koyduğumuz bu başarıda, akademik ve idari personelimizin özverili çalışmaları ile öğrencilerimizin dinamizmi büyük rol oynamıştır. Üniversitemizi daha ileriye taşıyacak nitelikli çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu. Elde edilen bu sonuçlarla Manisa Celal Bayar Üniversitesi, ulusal ölçekteki konumunu güçlendirirken; bilimsel üretim, proje geliştirme ve erişilebilirlik alanlarında hedeflediği vizyonu kararlılıkla sürdürdüğünü bir kez daha ortaya koydu.
Erzurum Doğu Ekspresi Erzurum’da mola verdi Son yıllarda oldukça fazla ilgi gören ve biletleri aylar öncesinden tükenen Turistik Doğu Ekspresi, bu yılki ilk kış seferinin Erzurum durağında dört saatlik mola verdi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı TCDD Taşımacılık AŞ Genel Müdürlüğü Turistik Doğu Ekspresi, 2025-2026 dönemi ilk seferine başladı. Ankara Tren Garı’ndan bu sezonun ilk seferine başlayan Turistik Doğu Ekspresi, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun katıldığı törenle uğurlanmıştı. Turistik Doğu Ekspresi bölge turizmine ve ekonomisine önemli katkılar sağlıyor ve geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da Turistik Doğu Ekspresi’ne katılımın yoğun olduğu belirtiliyor. Erzurum’da dört saatlik mola Her yıl yerli ve yabancı turistler tarafından yoğun ilgi gören Turistik Doğu Ekspresi, 2025-2026 sezonunda da yolcularına Doğu Anadolu’nun doğal ve kültürel zenginliklerini keşfetme imkanı sunması hedefleniyor. Turistik Doğu Ekspresi kapsamında tren; Erzincan, Erzurum, Sivas ve Kars gibi önemli duraklarda planlı molalar veriliyor. Yaklaşık 1.360 kilometrelik güzergahta, duraklamalar dâhil yaklaşık 33 saat süren bu özel yolculuk boyunca misafirler; karla kaplı dağlar, derin vadiler ve tarihi yapılar eşliğinde unutulmaz manzaralara tanıklık ediyor. Bu yılın ilk seferi olması nedeniyle Erzurum Garı’nda bir karşılama programı yapıldı. Trenden inen yolculara karanfil verildi, Erzurum Halk Oyunları ekibi gösteri yaptı, yolculara ayran aşı çorbası, kadayıf dolması, kahve ve çay ikramı yapıldı. Tren Erzurum Garı molasının ardından seferini tamamlamak üzere son durağı olan Kars yönüne doğru hareket etti. Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Yer, Turistik Doğu Ekspresi yolcularını Erzurum’da en iyi şekilde misafir etmek için çaba harcadıklarını söyledi. Gençlere çekilişle Doğu Ekspresi turu 8 adet konforlu yataklı vagondan ve 1 adet yemek vagonundan oluşan Turistik Doğu Ekspresi, tren başına 160 yolcu kapasitesiyle hizmet sunuyor. Böylece yeni sezonda 10 bin 800 seyahat tutkununa, Anadolu’nun büyüsünü yaşatma imkanı sağlanacak. Doğu Ekspresi; Ankara-Kars yönünde Erzincan’da 2 saat 30 dakika, Erzurum’da 4 saat; Kars - Ankara yönünde ise İliç’te 3 saat, Divriği’de 2 saat 30 dakika ve Sivas’ta 3 saat duruşlarla, yolcularına şehirlerin tarihini, kültürünü ve lezzetlerini tanıma fırsatı veriyor. Ayrıca, popülerliği giderek artan Turistik Doğu Ekspresi’ni gençlerin deneyimlemesine imkân sağlamak üzere U-FEST kapsamında çekilişler gerçekleştiriliyor, Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerde öğrenim gören öğrenciler de bu eşsiz yolculuğu ücretsiz olarak hediye ediliyor.
Ordu HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan: "Terörsüz Türkiye süreci yeni ve çok daha avantajlı bir süreç" Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) ve HİZMET-İŞ Sendikası Genel Başkanı Mahmut Arslan, ‘Terörsüz Türkiye’ projesini desteklediklerini belirterek, sürecin geçmişe kıyasla daha avantajlı olduğunu söyledi. Arslan, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) süreçte üstlendiği rolün, Türkiye açısından son derece kıymetli olduğunu vurguladı. Genel Başkan Mahmut Arslan, Ordu’da bir otelde düzenlenen programda, ‘Terörsüz Türkiye’ projesine dair açıklamalarda bulundu. Terörsüz Türkiye projesinin ülke gündeminin önemli başlıklarından biri olduğunu ifade eden Arslan, "Bu süreç hepimizi hem heyecanlandıran hem de zaman zaman endişeye ve tereddüde düşüren bir süreçtir. Ancak mevcut tabloya baktığımızda, bu sürecin geçmişe göre çok daha avantajlı olduğunu görüyoruz" dedi. "Çözüm süreci provokasyonlarla yarım kaldı" HAK-İŞ’in 2013 yılında başlatılan çözüm sürecinde aktif rol aldığını hatırlatan Arslan, "Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle elimizi değil, gövdemizi taşın altına koyarak yola çıkılan çözüm süreci maalesef provokasyonlar nedeniyle yarım kaldı. Amerika ve Batı’nın müdahaleleri, PKK ve uzantılarının bu oyunlara gelmesi süreci akamete uğrattı" diye konuştu. "Bölge halkı terörden en çok zarar gören kesim" Çözüm sürecinde ‘akil insanlar’ heyeti kapsamında Doğu Anadolu Bölgesi’nde görev aldıklarını dile getiren Arslan, "Üç ay boyunca bölge halkıyla birebir çalıştık. O dönem de gördük ki Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan vatandaşlarımız terörden en çok zarar gören kesim oldu. Terör örgütünün baskısı nedeniyle insanlar özgürce yaşayamadı, bu da ülkemize büyük kayıplar yaşattı" ifadelerini kullandı. "MHP’nin bugünkü rolü sürecin başarısı açısından kıymetli" Mevcut sürecin en önemli avantajlarından birinin siyasi tablo olduğunu belirten Arslan, "Özellikle geçmişte çözüm sürecine itiraz eden ve bugün bu sürecin başlatıcıları arasında yer alan Milliyetçi Hareket Partisi’nin rolünün farklı bir noktada olması, Türkiye açısından son derece kıymetlidir. Bu durum sürecin başarıya ulaşması için önemli bir fırsattır" dedi. "TBMM’nin inisiyatif alması önemli bir kazanım" Arslan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) süreçte aktif rol üstlenmesini de önemli bir avantaj olarak değerlendirerek, "O günlerde en çok yapılan eleştiri, Meclis’in devre dışı bırakılmasıydı. Bugün ise TBMM’nin terörsüz Türkiye konusunda inisiyatif alması çok önemli bir kazanımdır. Neredeyse bir siyasi parti hariç, tüm partilerin komisyonda yer alması son derece değerlidir" şeklinde konuştu. "Bu fırsatı kaçırmamalıyız" Komisyona katılmayan siyasi partilerin endişelerinin de saygıyla karşılanması gerektiğini belirten Arslan, "Katılmayan partilerin Türkiye için endişe duyması ve görüşlerini dile getirmesi de kıymetlidir. Esas olan, komisyondaki yapının büyük çoğunluğunun bu süreci desteklemesidir. Bence buradan bu fırsatı kaçırmamamız gerekiyor" diyerek sözlerini tamamladı.