SAĞLIK
Karla kapanan yollar aşıldı, 2 hasta sağlık ekiplerince hastaneye ulaştırıldı 31 Aralık 2025 Çarşamba - 00:13:54 Tunceli’nin Mazgirt ve Nazımiye ilçelerinde olumsuz kış koşullarına rağmen harekete geçen 112 Acil Sağlık ekipleri, kapanan yolları aşarak iki hastaya zamanında müdahale etti. Edinilen bilgiye göre, Mazgirt ilçesine bağlı Örenici köyünde ikamet eden 90 yaşındaki Mehmet Can’ın genel durum bozukluğu ve bacaklarda uyuşma şikâyetiyle 112 Acil Çağrı Merkezi’ne başvurması üzerine ekipler hızla harekete geçti. 29 Aralık’ta gerçekleşen vakada, kış şartlarının zorlaştırdığı yol koşullarına rağmen 112 Acil Sağlık ekipleri hastanın evine kadar ulaşarak ilk müdahaleyi yerinde gerçekleştirdi. Mehmet Can, yapılan müdahalenin ardından ambulansla hastaneye sevk edildi. Nazımiye ilçesine bağlı Büyükyurt köyünde rahatsızlanan 74 yaşındaki Sakine Kaymaz için de zamanla yarışıldı. Kar nedeniyle kapanan köy yolları iş makineleriyle açılırken, 6240 nolu 112 Acil Sağlık ekibi yaklaşık 3 saat süren yoğun ve koordineli bir çalışmanın ardından hastaya ulaştı. İş makinesi ve ambulans desteğiyle güvenli şekilde hastaneye nakli sağlanan Kaymaz’ın tedavisine başlandı. Yetkililer, en zorlu kış şartlarında dahi sağlık hizmetlerinin aksamadan sürdürüldüğünü belirterek, vatandaşların ihtiyaç duyduğu her an sahada olmaya devam edeceklerini vurguladı. Her iki hastaya da geçmiş olsun dilekleri iletildi.
(Özel Haber) Yürüyemez denen çocuk zoru başardı
30 Ekim 2016 Pazar - 09:33 (Özel Haber) Yürüyemez denen çocuk zoru başardı Bursa’da, geçirdiği beyin kanaması neticesinde sağ tarafını hiç hareket ettiremeyen ve konuşamayan 13 yaşındaki Arda Örtün, zoru başardı. Yaşadığı rahatsızlığa rağmen kısa sürede tek başına yürümeyi ve konuşmayı başaran Arda, okula gitmek için can atıyor.Kanun hükmünde kararname ile Sağlık Bakanlığı’na devredilen ve ‘Bursa İlker Çelikcan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi’ adı verilen Asker Hastanesi’nde yedi asırlık hamamlar termal tedavide kullanılırken, asker ve sivil bütün vatandaşlar şifa buluyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Binbaşı Dr. Turgay Demiray gözetiminde hastalar bir bir ayağa kalkıyor. Beyin kanaması neticesinde sağ tarafını tamamen kullanamayan 13 yaşındaki Arda Örtün, uzman doktorların da yardımı ile ayağa kalktı. 3 ay önce baş ağrısı ile uyanan Arda, 15 dakika içinde ise şuurunu kaybetti. Ailesi tarafından ambulansla Uludağ Üniversite Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan Arda, beyin kanaması sebebiyle ameliyata alındı. 9 gün yoğun bakımda kalan Arda, daha sonra kendine geldiğinde ise yürümesi ve konuşmasının zor olduğu ifade edildi.Ailenin yaptığı araştırma sonucu Bursa İlker Çelikcan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi’ne gelen Arda, 2 ay gibi kısa bir zamanda ayağa kalktı. Baba Polat Örtün, “Oğlum yoğun bakımdayken durumunun kritik olduğu söylenmişti. Gözlerini açtığında ise hareket etmesi ve konuşmasının umutsuz olduğunu ifade ettiler. Sağ tarafını hiçbir şekilde kullanamıyordu. Buraya sedye ile getirdikten sonra yapılan tedaviyle ayağa kalktı. Konuşmaya başlayınca çok sevindik. Allah’a şükürler olsun şimdi kendi başına yürüyebiliyor” dedi.Dr. Turgay Demiray ise, "İlk geldiği zaman vücudunun sağ tarafında güçsüzlüğü vardı. Kolunu bacağını oynatamıyordu. Aynı zamanda konuşamıyordu. Ailesinin de ayağa kalkacağından ve konuşacağından hiç ümidi yoktu. Önce onu yürüyebileceğine ve konuşacağına inandırdık. Evvela eklemleri ve kaslarını gerdirerek mafsal hareket açıklığını sağladık. Arda’nın daha önce kaybetmiş olduğu kas gücünü geri kazandık. Konuşması için de düzenli olarak terapi düzenledik. Kısa sürede ayağa kalktı ve konuşmaya başladı. Bir aylık tedavi sürecimiz daha var. Artık kendi başına yürüyebiliyor. Tam güç seviyesine daha gelmedi. Ama yüzde 70 düzelme var" diye konuştu.Yaşadıkları zor günleri anlatan Arda ise, “Buraya geldiğimde korkmuştum. Ama şu an pek sıkıntım kalmadı. Herkes bana çok yardımcı oldu. Okulumdan geri kaldığım için üzgünüm. En kısa sürede okula dönmek için gayret gösteriyorum. Sınıf arkadaşlarımı çok özledim” şeklinde konuştu.
Sigara kullanan kadınlara erken menopoz uyarısı
30 Ekim 2016 Pazar - 08:55 Sigara kullanan kadınlara erken menopoz uyarısı Menopoz döneminin ortalama 40 yaş sonrası kadınlık hormonunun azalması ile başladığını ifade eden uzmanlar, sigara ve benzeri unsurların bunu hızlandırdığına dikkat çekti.Sigara kullanan kadınlara erken menopoz uyarısında bulunan VM Medical Park Bursa Hastanesi Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Müzeyyen Uyanık, 40 yaş öncesi ortaya çıkan menopozun ‘erken menopoz’ olduğunu açıkladı. Uyanık, “Menopoz bir kadın için en önemli yaş dönemlerinden biridir. Yaşlanmanın başlangıcı olarak bilinmesinin aksine kadın hayatının doğal safhalarından biri olarak düşünülmesi gereken bir dönemdir. Menopoz, 12 ay boyunca adet görememe durumudur. Ortalama 40 yaş sonrası kadınlık hormonunun azalması ile başlıyor. Ortalama menopozun görülme yaşı Türkiye de 47-49 iken, dünyada 51-55 yaşlar arasıdır. Bu süreç, neredeyse kadının yaşantısının üçte birini kapsayan dönem olduğundan, bu dönemi sağlıklı geçirmek çok önemlidir” diye konuştu.Menopoza giriş yaşının genetik durum ve sigara gibi faktörlerden etkilendiğinin altını çizen Uyanık, “Sigara kullanıldığında ortalama 2 yıl olarak menopoz yaşı geriye gitmektedir. Menopoz döneminde kadınlık hormonu östrojen azalmasına bağlı olarak erken ve geç dönemde çeşitli sıkıntılar ortaya çıkmaktadır. Bunlara bakacak olursak, sıcak basması özellikle geceleri görülen terleme, çarpıntı, uykusuzluk, sinirlilik, ruh hali değişiklikleri, unutkanlık, halsizlik, cinsel istekte azalma, idrar tutamama, idrar kaçırmaya kadar giden sağlık problemleri yaşanabilmektedir. Uzun dönemde ise kemik erimesi, kalp-damar hastalıkları görülebilen sıkıntılardandır” dedi.Kadınlara bu dönemde her gün 30 dakikalık yürüme ve basit ağırlık kaldırma, kas güçlendirici hareketler yapmalarını tavsiye eden Uyanık, “Yaz aylarında güneş ışığından faydalanmak faydalı. Beslenme önemli. Yüksek proteinli, yağ oranı az lif ve kalsiyumdan zengin beslenmek gerekiyor. Süt, yoğurt, peynir tüketimi artırılarak diyet ile kemik kaybı önlenmeye çalışılır. Hormon tedavisi önemlidir. Hastalara en düşük en etkili dozda hormon tedavileri uygulanarak, menopoz şikayetlerinin ve kemik erimesi problemlerinin önüne geçilebilir. Alt ürogenital bölgedeki sıkıntılarda kullandığımız lokal hormon tedavileri vajinadaki kuruluğu azaltmakta, cinsel ilişkide ağrı hissini azaltmaktadır. Menopoz sonucu gelişen sık idrara çıkma, zor idrara çıkma, idrar kaçırma gibi şikayetlerde düzelme sağlar” şeklinde konuştu.Bu dönemlerde meme ve jinekolojik kanserlerin de sık görüldüğünü belirten Uyanık, “Menopoza geçiş ve menopoz sonrası dönemin sağlıkla geçirilebilmesi için kadınların yılda bir kez sağlık kontrollerinin yapılması lazım. Meme kanseri açısından mamografi, rahim ve rahim ağzı kanserleri açısından jinekolojik ultrasonografinin yapılması ve smear taraması yapılması gerekmektedir” dedi.
Sağlık Bakanı Akdağ: “Sağlıkta dönüşüm programının ikinci fazılını 2017’de yürürlüğe koyacağız”
29 Ekim 2016 Cumartesi - 11:26 Sağlık Bakanı Akdağ: “Sağlıkta dönüşüm programının ikinci fazılını 2017’de yürürlüğe koyacağız” Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sağlık sektöründeki dönüşümün önümüzdeki yıldan itibaren hız kazanacağına dikkat çekerek, “2017 yılından itibaren sağlıkta dönüşüm programının ikinci fazılını yürürlüğe koyacağız. Şuanda sahada arkadaşlarımız harıl harıl çalışıyor ve veri topluyor” dedi.Sağlık Bakanı Recep Akdağ, bu yıl üçüncüsü düzenlenen Türk Tıp Dünyası Kurultayı’na katıldı. Yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda sağlık politika belirleyicisi, bilim insanı ve öğretim üyesi ile araştırmacının katılımıyla gerçekleştirilen kurultay, The Marmara Otel’de başladı. Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen ve iki gün sürecek olan “3’üncü Türk Tıp Dünyası Kurultayı”nın açılışında konuşan Bakan Akdağ, “2017 yılından itibaren sağlıkta dönüşüm programının ikinci fazılını yürürlüğe koyacağız. Şuanda sahada arkadaşlarımız harıl harıl çalışıyor ve veri topluyor” şeklinde açıklama yaptı.Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kurultaydaki katılımcılara yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Cumhuriyetimizin 93’üncü yılında 15 Temmuz gecesi büyük bir felaketin eşiğine geldik. Büyük bir felaketin eşiğinden döndük. Bir kere daha bu milletin 93 yıl sonra kurtuluş savaşından çıkan bir milletin cumhuriyetin 93. Yılında yine aynı ruhu taşıdığını gördük.İnşallah bu darbeci zihniyet, Türkiye’yi geri bırakan ufka baktığımızda bizi geri bırakan bu darbeci zihniyet, ümit ediyorum ki artık bu ülkede sona ermiş olsun.”Bakan Akdağ, anne ve bebek ölümleri verileriAnne ölümlerinin yüz binde 70 civarından, yüz binde 15’lere gerilediğini, bebek ölümlerinin ise binde 30’lardan, binde 7 civarına gerilediğini anlatan Bakan Akdağ, “Türkiye’de ne oldu sağlıkta dönüşüm programıyla. Anne ve bebek ölümlerine baktığımızda anne ölüm oranları 2000’li yılların başında AK Parti hükümetleri göreve başladığında yüz binde 70 civarındaydı. Bugün 100 binde 15’lere gerilemiş durumda. Bebek ölümleri de binde 30’lar civarındaydı. Şuanda binde 7 civarında. Açıkça ifade etmeliyim ki son 3-4 senedir de bu durumu artık iyileştiremiyoruz. Demek ki yeni bir şeyler yapmak lazım. Onun günü geldi. Nasıl 2002’de büyük bir dönüşüme giriştiysek şimdi de sağlıkta dönüşümün ikinci faslına geçmek yeni bir şeyler yapmak gerekiyor” şeklinde konuştu"Hedefler koymuş durumdayız"2002 yılında ağır sağlık harcaması yapan, yıllık gelirinin yüzde 40’ını sağlığa harcayan aile sayısının 160 binin üzerinde olduğunu, ancak bu sayının 2012’de 30 binlere indiğini kaydeden Akdağ, “2015’te 60 binlerde. Biraz artmış. 160 binle kıyasladığınızda aza ama burada da yapacaklarımız var. Vatandaşımızı yıkıcı harcamadan kurtarmak lazım. Vatandaşın memnuniyeti 2013’ün sonunda yüzde 39’dan şuanda yüzde 70’lerin üstünde. Hedefler koymuş durumdayız. Bu memnuniyeti yüzde 80’lere yaklaştırmak, yıkıcı harcamayı 0’a indirmek lazım ama realitede zor. En azından 10 bin ailenin altına çekmek anne ölümlerini yüz binde 10’un bebek ölümlerini ise binde 6’nın altına çekmek istiyoruz. Nereye kadar Cumhuriyet’imizin 100’üncü yılı 2023’e kadar. 2017 yılından itibaren sağlıkta dönüşüm programının ikinci fazılını yürürlüğe koyacağız. Şuanda sahada arkadaşlarımız harıl harıl çalışıyor ve veri topluyor” dedi.Sağlık Bakanı Akdağ, konuşmasının ardından ‘3’üncü Türk Tıp Dünyası Kurultayı’na yurtiçi ve yurtdışından katılan sağlık politika belirleyicisi, bilim insanı ve öğretim üyesi ile araştırmacılar ile aile fotoğrafı çektirdi. Akdağ, daha sonra kurultaydan ayrıldı.
Ağız kanserine dikkat
29 Ekim 2016 Cumartesi - 11:01 Ağız kanserine dikkat Ağız kanserleri denildiğinde aslında hem ağız boşluğunun içinde hem de ağzın gerisinde yer alan orofarenks denilen bölgede görülen kanserlerin akla geldiğini belirten Diş Hekimi Zafer Kazak, bu kanserlerin dilde, dişte, diş etinde, kemikte, orofarenk denilen boğazın ve dilin gerisinde yer alabildiği gibi dudakta da yer alabilen bir hastalık olduğunu söyledi.Medicadent Diş Sağlığı Klinikleri Kurucusu ve Global Diş Hekimleri Derneği Başkanı Diş Hekimi Zafer Kazak, “Ağız kanserlerinin çoğunluğu 45 yaşın üzerinde ortaya çıkar ve erkeklerde oluşma olasılığı kadınlara oranla 2 kat fazladır. Kimi zaman hiç belirti vermezken kimi zaman hayat kalitesini düşürmeyecek kadar belirti verir ilerleyen vakalar da sadece varlığı yani ağızda hissedilen büyüklüğü hastaya sorun oluşturur” dedi.Diş Hekimi Kazak, ağız kanserin de ortaya çıkan belirtileri şöyle sıraladı:“Ağızda acı veya tarifsiz bir ağrı, diş etlerinde, dilde veya ağız içindeki veya etrafında beyaz veya kırmızı renkli alanlar, ağız içinde dil ile hissedilebilen hassas, tahriş olmuş, kabarık veya kalınlaşmış alanların olması, ağızda veya boğazda tekrarlayan kanamalar ve iyileşmeyen yaralar, seste boğukluk veya boğazda yutulamayan cisim hissi, çiğneme ve yutma güçlüğü, dil ve çene hareketlerinde zorlanma, dil veya ağızın diğer bölgelerinde his kaybı, uyuşukluk, alt veya üst çenede meydana gelen şişlikler ve bunun sonucu mevcut protez uyumunun bozulması, ağız içinde sürekli beyaz lekeler (lökoplaki) veya kırmızı lekeler (eritroplaki) ortaya çıkması”.Ağız içinde çıkan beyaz veya kırmızı lekelerin öncü kanser koşulları (ardından kanser görülmesi muhtemel koşullar) olarak onaylanabileceğini belirten Kazak, "Saydığımız belirtilerin herhangi birini fark eden kişi doktor veya diş hekimlerine muayene olmalıdır" şeklinde konuştu.
Beslenme alışkanlıkları boy uzamasını etkiliyor
29 Ekim 2016 Cumartesi - 10:28 Beslenme alışkanlıkları boy uzamasını etkiliyor İSTANBUL (İHA) – Uzman Diyetisyen Aslıhan Küçük, boy uzamasının genel olarak genetik unsurlarla birlikte düşünüldüğünü, beslenme alışkanlıklarının da boy uzama da etkili olduğunu söyledi.Gebze Medical Park Hastanesinden Uzman Diyetisyen Aslıhan Küçük, "B fakat genetik unsurların dışında beslenme alışkanlıkları, spor, uyku düzeni, ağır iş- yapıp yapmama gibi birçok çevresel faktörde boy uzamasını etkilemektedir. Sağlıklı kemiklere sahip olmak, uzun boylu olmak isteyenlerin birincil dikkat etmesi gereken husustur. Kemiklerin gelişip yenilenebilmesi, sağlıklı olması için de bazı minerallere ihtiyacı vardır. Bu minerallerden en önemlileri kalsiyum ve fosfordur. 11-24 yaş arasındaki dönem fosfor ve kalsiyum ihtiyacının en fazla olduğu dönemdir" dedi.Diğer bir etkenin ise D vitamini olduğunu kaydeden Küçük, "D vitamin de kemik gelişimi için önemli bir faktördür. D vitamini sayesinde mineraller etkin bir şekilde emilir. D vitamini en çok yumurta sarısında, karaciğerde, balık yağında bulunur. Ama temel kaynağı güneş ışınlarıdır ve deride güneş ışığının etkisiyle de meydana gelir. Günde en az 15-30 dakika arasında güneş ışınlarından faydalanmak gerekir. Uzun bir boya sahip olmak içinse tek başına beslenmek veya egzersiz yapmak sizi bir sonuca götürmez. Egzersizin yanı sıra boy uzaması için gerekli olan besin desteklerini de mutlaka kullanmalıyız. Özellikle besin konusunda daha duyarlı olarak buna başlayabilirsiniz" diye konuştu.En uygun beslenme tarzının ise, sebze, meyve ve proteinlerin dengeli alınması olduğunu belirten Küçük, "Normal kemik büyümesi için yeterli proteinin alınması, A, C, D vitaminleri, kalsiyum, fosforlu gıdaların yeterli miktarda tüketilmesi gerekir. Çinko ve bakır gibi elementler de boy uzaması için oldukça gerekli minerallerdir. Bunlar sadece boyun normal şekilde uzamasını sağlar ve eksikliğinde boy kısalığı görülebilir. Protein ve gerekli minerallerin yeterince alınabilmesi için et ve süt ürünlerinin çocukluk ve ergenlik döneminde düzenli olarak tüketilmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.Ancak kemik gelişiminin daha tamamlamamış boyu kısa bireylerin ise bazı besinleri daha fazla tüketmeleri gerektiğini belirten Küçük, bu besinleri şöyle sıraladı:"Süt: Gün boyunca 2 su bardağı süt içilmesi boy uzamasını desteklemesinin yanı sıra çocuğunuzun kemik yapısının da güçlenmesini sağlıyor. Sütün boy uzamasını daha fazla desteklemesi için ise gece yatmadan içilmesi gerekir. Çünkü bu saatte içilen süt, büyüme hormonunun salgılanmasına da destek verir.Süt Ürünleri: İçerisinde kalsiyum bulunan bu grupta yoğurt, ayran ve peynir bulunur. Özellikle yoğurt, çocuğunuzun sebze yemeği tüketirken bile tabağında mutlaka bulunmalıdır. Peynir tüketmeyen çocuklarda peynir tüketimini sağlamak için ise peynirli börek veya poğaça hazırlayabilirsiniz.Brokoli: Bağışıklık sisteminin güçlenmesinde ve vücudun korunmasında başrol oynayan brokoli, çocuğunuzun boyunun uzamasını sağlayan önemli bir sebzedir. Çocuklar tarafından çok sevilmese de belirli sıklıklarla tüketilmesi önerilir.Kuru Meyveler: Kuru meyvelerde iyi bir kalsiyum kaynağıdır. Bu sebeple boy uzamasını sağlar. Ara öğün olarak veya süt ile birlikte tatlı ihtiyacını gidermek için çocuğunuza verebilirsiniz. Kuru meyvelerin tüketim miktarı önemlidir. Çünkü fazla tüketilirse, kilo sorununa da neden olabilirler. Gün içerisinde 4-5 kuru kayısı, 2 kuru incir, 1 avuç siyah kuru üzüm seçeneklerinden birinin tercih edilmesi yeterli olacaktır.Susam: En yüksek kalsiyum içeren besin olması nedeni ile çocukların beslenmesinde önemli olan susam tohumunun 100 gr da 1160 mg kalsiyum bulunmaktadır fakat yağ içeriğinin yüksek olması nedeni ile porsiyon miktarına dikkat edilerek tüketilmesi gerekir. Çocuklarınıza bazı günler ekmek yerine simit verebilirsiniz.Soya Fasulyesi: Soya fasulyesi kalsiyum içeriği zengin olan besinlerdendir. Genellikle ülkemizde salata olarak tüketilir. Çocukların boyunun uzamasına katkısı olacak bu besini sizde yemeklerinizde kullanabilirsiniz."
Hepatit B öldürüyor
29 Ekim 2016 Cumartesi - 10:15 Hepatit B öldürüyor Ülkede taşıyıcılığı oldukça fazla olan cinsel yolla da geçişi olan Hepatit B’nin büyük bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Aslı Alay, konu ile ilgili bilgi verdi.Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Aslı Alay, "Cinsel yolla bulaşan hastalıklar dünyada önemli bir sağlık sorunudur. Risk grubu çok eşlilik, partnerin çok eşli olması, uyuşturucu kullanıcıları, kötü hijyenik şartlar, kan transfüzyonu yapılanlar, steril şartlarda yapılmayan manikür, pedikür, diş tedavisi sayılabilir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklarda bulaş yöntemi korunmasız ilişki ile olabileceği gibi, gebelik sırasında anneden bebeğe geçiş olabilir. Özellikle şikayeti olmayan ve taşıyıcı olarak nitelendirdiğimiz bireyler önemli bir enfeksiyon kaynağıdır" dedi.Hepatit B’nin toplumda sık görülen, aşısı olan, hem kan yolu ile hemde vücut sıvıları ile bulaşabilen bir virüs olduğunu kaydeden Alay, "Alınan virüs ile vücudumuzun bağışıklık sistemi arasındaki savaş sonucu birey tamamen iyileşebildiği gibi, hastalık kronikleşebilir. Ülkemizde yaklaşık 3 milyon hepatit B taşıyıcı mevcut. Dünya nüfusunun 350 milyonu hepatit b taşıyıcı olup, her yıl yaklaşık 50 milyon yeni enfeksiyon almış kişi eklenmektedir. Kronik olarak bu enfeksiyonu taşıyan bireylerin yaklaşık %30-40’ı siroz veya karaciğer kanserinden yaşamını kaybetmektedir" diye konuştu.Özellikle çocukluk çağında alınan virüsün kronikleşen hepatit olgularına yol açtığına dikkat çeken Alay, "Erişkinlerde geçirilen enfeksiyonlarda ise kronikleşme oranı düşüktür. Çocuklukta bulaş şekli olarak çoğunlukla aile içi yakın temas ve kullanılan ortak ürünler (diş fırçası, tırnak makası vb) üzerinde durulmaktadır" ifadelerini kullandı.Hepatit B nasıl bulaşır?Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Aslı Alay, Hepatit B virüsünün nasıl bulaştığını şöyle sıraladı:"1-Hepatit b taşıyıcı anneden doğan çocuk: bu şekilde virüsü alan bebeklerde enfeksiyon %90’dan fazla oranda kronikleşir. Çocuklar hiçbir bulgu vermeden taşıyıcı olarak yaşamlarını sürdürebilir. Enfeksiyonun 6 aydan fazla vücutta kalması kronikleştiğini gösterir. Ülkemizde her yeni doğan çocuğa ilk 72 saat içinde aşı yapılmaktadır. Anne hepatit B taşıyıcısı ise doğumdan 6-12 saat içerisinde aşı ve immünglobülin yapılmalı ve aşılama takvimine devam edilmelidir. Aşı %90 oranında enfeksiyondan korur. Anneden bebeğe geçişte doğum şekli önemli olmadığından, hepatit B taşıyıcısı annelere rutin olarak sezaryan yapılması önerilmez.2-Kan ve vücut sıvıları ile temas: özellikle sağlık çalışanları, diyaliz hastaları ve uyuşturucu kullananlar riskli gruptur. Hepatit B bulaştırıcılığı yüksek bir virüsdür.3-Cinsel temas: homoseksüeller riskli grupta olup, partneri hepatit B taşıyıcı olan heteroseksüellerde de risk artmıştır. Seks işçileri mutlaka aşılanma programına alınmalıdır.4-Enfeksiyonu taşıyan kişilerle aynı ortamda yaşayan bireyler: Dünya sağlık örgütü verilerine göre hepatit B taşıyıcısı olan bireylerin yaklaşık yarısında riskli bir temaslarının olmadığını bildirmişlerdir. Aynı evde yaşayan, yakın temas altında olan kişilerde bulaş sıklığı artmıştır. Virüs çoğunlukla cilt çatlaklarından bulaşmakta olup çocuklardaki bulaşın en sık nedenidir. Kronik hepatit B’li olan çocukların yaklaşık %49’unun ailesinde hepatit B enfeksiyonu görülmüştür."