SAĞLIK
28 Aralık 2025 Pazar - 15:50 Bakan Memişoğlu: "Sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, "Sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerimizle güçlendiriyor; vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimini hızlandıran mobil sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" dedi. Bakan Memişoğlu, sosyal medya hesabından sağlıkta dijital dönüşümün yerli ve milli teknolojilerle güçlendirildiğini, vatandaşların sağlık hizmetine erişimi hızlandıran mobil sağlık uygulamaları ile etkin ve güvenli çözümler sunduğunu belirtti. Aynı zamanda Memişoğlu, 2025 yılında 79 milyonu aşkın vatandaşa hizmet veren e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemi’nin kullanıcı dostu bir ara yüzle yenilendiğini ifade etti. "Sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" Bakan Memişoğlu tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerimizle güçlendiriyor; vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimini hızlandıran mobil sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz. Bu kapsamda 2025 yılında, 79 milyonu aşkın vatandaşımıza hizmet veren e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemi’ni kullanıcı dostu bir ara yüzle yeniledik. Dijital Organ Bağışı düzenlememizi hayata geçirerek, son 2 ayda 45 binden fazla vatandaşımızı e-Devlet ve e-Nabız üzerinden güvenli dijital bağış sürecine dahil ettik. Annelik Yolculuğu Mobil Uygulaması ile gebelikten doğuma, lohusalık ve bebek bakımına kadar tüm süreçlerde on binlerce anne ve aileye rehberlik ediyoruz. NeyimVar? Uygulaması ile 5,9 milyon vatandaşımızın klinik bulgularına göre ihtiyaçlarına uygun branşa hızlı ve doğru şekilde yönlendirilmesini sağladık. ESİM Mobil Uygulaması üzerinden son bir yılda 109 binin üzerinde işitme engelli vatandaşımıza erişilebilir sağlık hizmeti sağladık. Sağlıkta dijital dönüşüm hamlelerimizle, Türkiye Yüzyılı’nda geleceğin sağlık teknolojilerini insanı merkeze alan, sürdürülebilir ve tam bağımsız bir yapıda kararlılıkla inşa etmeye devam ediyoruz."
28 Aralık 2025 Pazar - 15:44 Bolu’da nargile keyfi hastanede bitti, 6 kişi fenalaştı Bolu’da bir evde nargile içtikten sonra fenalaşan 6 kişi, karbonmonoksit gazından zehirlendikleri şüphesiyle hastaneye kaldırıldı. Tedaviye alınanlardan 3’ü taburcu edilirken, durumları ciddiyetini koruyan 3 kişi Ankara’ya sevk edildi. Olay, Alpağut Mahallesi’ndeki bir apartman dairesinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, evde bulunan H.A., S.A., Y.A., B.K., S.K. ve E.Ö. nargile içtikleri sırada bir süre sonra fenalaştı. Mide bulantısı, kusma ve baş dönmesi şikayetlerinin artması üzerine evdekiler durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbar üzerine olay yerine sağlık ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri, yaptıkları ilk müdahalenin ardından zehirlenme belirtisi gösteren 6 kişiyi ambulanslarla Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile İzzet Baysal Devlet Hastanesi Köroğlu Ünitesi’ne kaldırdı. Yapılan ilk incelemelerde şahısların, nargilede kullanılan kömürden çıkan karbonmonoksit gazından zehirlendikleri değerlendirildi. 3 kişi Ankara’ya sevk edildi Hastanelerde tedavi altına alınan B.K., S.K. ve E.Ö., sağlık durumlarının iyiye gitmesi üzerine tedavilerinin ardından taburcu edildi. Ancak hayati tehlike riski ve ileri tedavi gerekliliği nedeniyle H.A., S.A. ve Y.A., ambulansla Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne (GATA) sevk edildi. Olayla ilgili inceleme başlatıldı.
28 Aralık 2025 Pazar - 15:39 Bakan Memişoğlu: "Sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, "Sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerimizle güçlendiriyor; vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimini hızlandıran mobil sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" dedi. Bakan Memişoğlu, sosyal medya hesabından sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerle güçlendirildiğini, vatandaşların sağlık hizmetine erişimi hızlandıran mobil sağlık uygulamaları ile etkin ve güvenli çözümler sunduğunu belirtti. Aynı zamanda Memişoğlu, 2025 yılında 79 milyonu aşkın vatandaşa hizmet veren e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemi’ni kullanıcı dostu bir ara yüzle yenilendiğini ifade etti. "Sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz" Bakan Memişoğlu tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Sağlıkta dijital dönüşümü yerli ve milli teknolojilerimizle güçlendiriyor; vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimini hızlandıran mobil sağlık uygulamalarımızla, etkin ve güvenli çözümler sunuyoruz. Bu kapsamda 2025 yılında, 79 milyonu aşkın vatandaşımıza hizmet veren e-Nabız Kişisel Sağlık Sistemi’ni kullanıcı dostu bir ara yüzle yeniledik. Dijital Organ Bağışı düzenlememizi hayata geçirerek, son 2 ayda 45 binden fazla vatandaşımızı e-Devlet ve e-Nabız üzerinden güvenli dijital bağış sürecine dahil ettik. Annelik Yolculuğu Mobil Uygulaması ile gebelikten doğuma, lohusalık ve bebek bakımına kadar tüm süreçlerde on binlerce anne ve aileye rehberlik ediyoruz. NeyimVar? Uygulaması ile 5,9 milyon vatandaşımızın klinik bulgularına göre ihtiyaçlarına uygun branşa hızlı ve doğru şekilde yönlendirilmesini sağladık. ESİM Mobil Uygulaması üzerinden son bir yılda 109 binin üzerinde işitme engelli vatandaşımıza erişilebilir sağlık hizmeti sağladık. Sağlıkta dijital dönüşüm hamlelerimizle, Türkiye Yüzyılı’nda geleceğin sağlık teknolojilerini insanı merkeze alan, sürdürülebilir ve tam bağımsız bir yapıda kararlılıkla inşa etmeye devam ediyoruz."
Başkan Murat Ercan, çölyaklı vatandaşlarla piknikte buluştu
14 Ekim 2025 Salı - 12:05 Başkan Murat Ercan, çölyaklı vatandaşlarla piknikte buluştu Sincan Belediye Başkanı Murat Ercan, ilçede yaşayan çölyak hastaları ve ailelerini özel bir piknik etkinliğinde ağırladı. Eko Çiftlik Sıfır Atık Eğitim Merkezi’nde yemekler yenildi, çocuklar oyunlar oynadı, sohbetler edildi. Başkan Ercan çölyaklı vatandaşlara desteklerinin devam edeceğini açıkladı. Glütensiz ekmek yardımı ve sosyal destek kartına 3 ayda bir yapılan ödemelerle çölyaklı vatandaşların glutensiz gıdaya ulaşmalarına yardımcı olan Sincan Belediyesi, farkındalık oluşturmak adına özel bir piknik tertip etti. Geleneksel hale gelen piknik etkinliği bu yıl Eko Çiftlik Sıfır Atık Eğitim Merkezi’nde gerçekleşti. Sincan Belediye Başkanı Murat Ercan çölyaklı vatandaşların her biriyle ayrı ayrı ilgilendi, sohbet etti, fotoğraf çektirdi. Renkli görüntülere sahne olan etkinliğe 350 kişi katıldı, çölyak hastalarının beslenme ihtiyaçlarına uygun ikramlar sunuldu. Aileler doğayla iç içe zaman geçirirken, çocuklar tamamı geri dönüşüm malzemelerinden inşa edilen parkta gönüllerince oynadı. Piknik buluşmasının çölyak konusunda farkındalığı arttırması da hedeflendi. Sincan Belediye Başkanı Murat Ercan, "Günlük ekmek temini, glütensiz gıda desteği ve her 3 ayda bir destek kartı aracılığıyla sağladığımız yardımlarla ilçemizde yaşayan çölyak hastası vatandaşlarımıza destek oluyoruz. Çölyakın bir yaşam biçimi olduğunu her fırsatta söylüyorum. Bugün de burada güzel bir piknik organizasyonunda bir araya geldik. Katılımlarınızdan dolayı çok teşekkür ederim. Çölyaklı vatandaşlarımızın ihtiyaç duydukları ürünlere kolay ulaşabilmeleri için elimizden geleni yapacağız" ifadelerini kullandı.
Meme kanseri hakkında A’dan Z’ye bilinmesi gerekenler
14 Ekim 2025 Salı - 11:55 Meme kanseri hakkında A’dan Z’ye bilinmesi gerekenler Meme kanseri dünyada her yıl milyonlarca kadını etkilerken, Türkiye’de kadınlarda görülen kanserlerin dörtte birini oluşturuyor. Meme Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Halit Özgül, "Erken evrede yakalanan meme kanserinde tedavi başarısı yüzde 99’a kadar çıkmaktadır" diyerek erken tanının önemine dikkat çekti. Dünya genelinde her yıl yaklaşık 2,3 milyon kadına meme kanseri tanısı konuluyor. Türkiye’de kadınlarda görülen kanserlerin yaklaşık yüzde 25’ini oluşturan bu hastalık, her 8 kadından 1’inin yaşamı boyunca karşılaşabileceği ciddi bir risk olarak öne çıkıyor. Memorial Antalya Hastanesi Meme Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Halit Özgül, 15 Ekim Dünya Meme Sağlığı Günü kapsamında yaptığı açıklamada, "Türkiye’de meme kanseri en sık 35-45 yaş aralığında görülmektedir. Dünya genelinde en sık 45-55 yaş aralığında ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de vakaların yarısından fazlası 50 yaş öncesinde tanı almaktadır" dedi. "Erken tanı tedavide başarı oranını artırıyor" Meme kanserinde en kritik unsurun erken teşhis olduğunu vurgulayan Özgül, "Erken evrede yakalanan meme kanserinde tedavi başarısı yüzde 99’a kadar çıkmaktadır. Ortalama sağkalım oranı yüzde 90 civarındadır. Erken tanıda tedavi daha kısa, daha kolay ve daha az maliyetlidir" ifadelerini kullandı. Kendi kendine meme muayenesinin ve düzenli kontrollerin önemini vurgulayan Özgül, hastalığın henüz belirti vermeden tespit edilebileceğini söyledi. Özgül, "Meme kanserinde erken teşhis, tedavi başarısını artıran en kritik faktördür. Kendi kendine meme muayenesi, düzenli doktor kontrolleri ve mamografi gibi tarama yöntemleri, hastalığın henüz belirti vermeden tespit edilmesini sağlayabilir. Uzmanlar, 20 yaşından itibaren her kadının ayda bir kez kendi kendine meme muayenesi yapmasını öneriyor. 40 yaşından sonra ise düzenli mamografi taramaları, risk faktörlerine bağlı olarak daha erken yaşlarda bile başlamalı. Unutmayın, erken teşhis sadece tedavi sürecini kolaylaştırmakla kalmaz, aynı zamanda hayat kurtarır" diye konuştu. "Belirtileri göz ardı etmeyin" Op. Dr. Halit Özgül, meme kanserinde en çok dikkat edilmesi gereken belirtilerin altını çizerek, "Memede ele gelen sert ve ağrısız kitle, meme şeklinde değişiklik veya asimetri, ciltte çukurlaşma ve portakal kabuğu görünümü, meme başında akıntı ve koltuk altında şişlik en önemli uyarı işaretleridir. Bu belirtilerden herhangi birinin görülmesi halinde vakit kaybetmeden uzmana başvurulması hayati önem taşır" şeklinde konuştu. "Risk faktörlerini tanıyın" Kadın olmanın en temel risk faktörü olduğunu belirten Özgül, diğer önemli riskleri şöyle sıraladı: "Yaş faktörü, aile öyküsü ve BRCA1/2 gen mutasyonu, obezite ve hareketsiz yaşam, sigara ve alkol kullanımı, doğum yapmamak veya emzirmemek, uzun süreli hormon tedavileri meme kanseri riskini artırır." Hastalığa karşı alınabilecek önlemlere ilişkin de konuşan Özgül, "Sağlıklı beslenme alışkanlığı edinmek, haftada en az üç saat egzersiz yapmak, sigara ve alkolden uzak durmak, sağlıklı kiloyu korumak ve gereksiz radyasyondan kaçınmak korunmada büyük önem taşır" ifadelerini kullandı. "Cerrahi tedavide modern yöntemler etkili sonuç veriyor" Meme kanserinde cerrahi tedavinin en temel ve etkili yöntemlerden biri olduğunu belirten Özgül, modern tekniklerle artık hem sağlık hem de estetik açıdan başarılı sonuçlar alınabildiğini şu şekilde söyledi: "Cerrahi tedavi, özellikle erken evrede hem sağkalım hem de yaşam kalitesini belirleyen ana faktördür. Meme koruyucu cerrahide tümör ve çevresindeki sağlıklı dokunun çıkarılmasıyla kozmetik avantaj sağlanır ve sonrasında radyoterapi uygulanır. Büyük veya çok odaklı tümörlerde total mastektomi tercih edilir. Modifiye radikal mastektomide meme dokusu ile birlikte aksiller lenf nodları çıkarılır. Sentinel lenf nodu biyopsisi ile koltuk altındaki ilk lenf nodları incelenir; eğer temizse geniş diseksiyon gerekmez ve lenfödem riski azalır. Onkoplastik cerrahi ve rekonstrüksiyon ameliyatlarıyla tümör çıkarılırken estetik ve onarım yöntemleri birlikte uygulanabilir. Bu sayede hem kanser kontrolü hem de psikolojik iyilik hali sağlanır."
Evde hemodiyaliz uygulaması Türkiye’de ilk kez ilçe bazında Sakarya’da hayata geçiyor
14 Ekim 2025 Salı - 11:45 Evde hemodiyaliz uygulaması Türkiye’de ilk kez ilçe bazında Sakarya’da hayata geçiyor Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi (SEAH) Nefroloji Kliniği tarafından iki yıl önce başlatılan evde hemodiyaliz uygulaması, Türkiye’de ilk kez ilçe düzeyinde Akyazı’da hayata geçmeye hazırlanıyor. Ayrıca Karasu ilçesinde de eğitim çalışmalarının başlatılacağı bildirildi. Sakarya’da ev hemodiyalizi tedavisi alan hastaların iki yıllık süreçlerini başarıyla tamamlamaları dolayısıyla Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kutlama programı düzenlendi. Programa İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Kayhan Özdemir, Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanı Op. Dr. Özcan Öktem ve Hastane Başhekimi Doç. Dr. Fatih Günysu katılarak hastalar, sağlık çalışanları ve eğitim ekibiyle bir araya geldi. Ev hemodiyalizi, hastalara tedavilerini kendi evlerinde daha özgür ve konforlu bir şekilde sürdürebilme imkanı sunan çağdaş bir tedavi yöntemi olarak dikkat çekiyor. SEAH Nefroloji Klinik İdari Sorumlusu Prof. Dr. Hamad Dheir, uygulamanın Sakarya’da yaygınlaşmasında desteklerinden dolayı İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Kayhan Özdemir’e teşekkür ederek kısa sürede önemli bir mesafe kat edildiğini ifade etti. Toplantıya katılan ev hemodiyalizi hastaları da deneyimlerini paylaşarak, tedavi yöntemiyle yaşam kalitelerinin belirgin şekilde arttığını vurguladı. Hastalar evde hemodiyaliz sayesinde daha özgür bir yaşam sürdüklerini, ten renklerinin açıldığını, günlük performanslarının arttığını, daha önce kullandıkları birçok ilaca artık ihtiyaç duymadıklarını dile getirdi. Türkiye’de ilk kez ilçe düzeyinde Akyazı’da başlatılan ev hemodiyalizi eğitimlerine dikkat çeken Prof. Dr. Hamad Dheir, SEAH Nefroloji Kliniğini çalışmalarıyla Karasu’da eğitim çalışmalarının başlayacağını belirtti. Dheir, "Bakanlığımızın izni doğrultusunda, İl Sağlık Müdürlüğümüzün desteğiyle evde hemodiyaliz uygulamasını birçok ilçemize yaymak istiyoruz. Eğitim programlarıyla hastalar, tedavilerini kendi evlerinde güvenle uygulayabilecek bilgi ve beceriye sahip hale geliyor. Diyaliz hastalarımız bu uygulamayla hayat konforunu artırıyor ve daha sağlıklı bir süreçte ilerliyor" diye konuştu.
Kapalı bypass yöntemi ile daha kontrollü iyileşme süreci
14 Ekim 2025 Salı - 11:25 Kapalı bypass yöntemi ile daha kontrollü iyileşme süreci Kardiyovasküler Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Önder Teskin, kalp damar hastalıklarının tedavisinde kullanılan kapalı bypass yöntemi hakkında bilgi verdi. Kapalı bypassın, göğüs kemiğinin tamamen açıldığı klasik ameliyatlardan farklı olarak daha küçük kesilerle uygulandığını ifade eden Sakarya Özel Adatıp Hastanesi Kardiyovasküler Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Önder Teskin, bu yöntem sayesinde uygun hastalarda ameliyat sonrası iyileşme sürecinin daha kontrollü ilerlediğini belirti. Tıkalı kalp damarlarında cerrahi girişim için kapalı bypassın ciddi bir alternatif olduğunu söyleyen Prof. Dr. Teskin, "Her hasta için ayrı planlama yapılır. Damar yapısı, kişinin genel sağlık durumu ve varsa ek hastalıkları göz önünde bulundurularak yöntem belirlenir" diye konuştu. Kalp damar cerrahisinin temel hedefinin kalbin ihtiyaç duyduğu kanı almasını sağlamak olduğunu dile getiren Prof. Dr. Teskin, "Kapalı bypass, bu hedefe ulaşmak için kullanılan yöntemlerden biridir. Ancak her hasta için uygunluğu ayrı ayrı değerlendirilir" şeklinde konuştu. Kalp ve damar hastalıklarında erken başvurunun önemine değinen Prof. Dr. Önder Teskin, "Göğüs ağrısı, nefes darlığı ve çabuk yorulma gibi şikâyetler ciddiye alınmalı. Bu tür belirtiler olduğunda bir uzmana başvurmak, doğru tedavi planlaması için büyük önem taşır" ifadelerini kullandı.
Uzman Doktor Şirin Elmi: "Eller mikropların vücuda giriş kapısıdır"
14 Ekim 2025 Salı - 11:22 Uzman Doktor Şirin Elmi: "Eller mikropların vücuda giriş kapısıdır" Günlük hayatta fark etmeden dokunduğumuz yüzeyler, mikropların vücudumuza taşınmasına neden olarak enfeksiyon riskini artırıyor. Uzman Doktor Şirin Elmi, "Eller mikropların vücuda giriş kapısıdır, bu yüzden el yıkamak hastalıklara karşı en etkili savunmadır" dedi. Memorial Antalya Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü’nden Uzman Doktor Şirin Elmi, "15 Ekim Dünya El Yıkama Günü" dolayısıyla bir açıklama yaptı. Gün içinde kapı kolları, telefon ekranları, toplu taşıma tutamaçları veya market sepetleri gibi sayısız yüzeye dokunulduğuna dikkati çeken Şirin, "Bu yüzeyler, bakterilerden virüslere ve mantarlara kadar birçok mikroorganizmayı taşıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, ellerimizdeki mikroplar ağız, burun veya göz yoluyla vücuda taşındığında enfeksiyon riski yüzde 20-30 oranında artıyor. Uzmanlara göre el yıkamamak, yalnızca kişisel hijyen eksikliği değil, aynı zamanda ciddi bir halk sağlığı sorunu anlamına geliyor" dedi. "Eller, mikropların vücudumuza giriş kapısıdır" El hijyeninin bulaşıcı hastalıklarla mücadeledeki kritik rolüne işaret eden Elmi, "Ellerimizi her gün kapı kolları, telefon ekranları, market arabaları gibi sayısız yere değdiriyoruz. Ancak günlük yaşamda bunların ardından hemen el yıkamak akla gelmiyor. Oysa el yıkamayı ihmal etmek ciddi sağlık sorunlarına davetiye çıkarıyor. Eller, mikropların vücudumuza giriş kapısıdır" diye konuştu. "Kirli eller hastalıkları tetikliyor" Kirli ellerin birçok hastalığı tetikleyebileceğini belirten Elmi, "Örneğin ishal ve gıda zehirlenmeleri sık görülür. Salmonella veya Norovirüs gibi mikroplar, kirli ellerle yemek hazırlarken kolayca bulaşır. Dünya Sağlık Örgütü, el hijyeni eksikliğinin her yıl milyonlarca ishal vakasına yol açtığını belirtmektedir. Özellikle çocuklarda bu durum ciddi sonuçlar doğurabilir. Bir diğer tehlike, solunum yolu hastalıklarıdır. Grip, soğuk algınlığı ve hatta koronavirüs, ellerimizle yüzümüze dokunduğumuzda hızla yayılır. Araştırmalar, el yıkamanın bu tür hastalıkların bulaşma riskini yüzde 30-40 azalttığını gösteriyor" ifadelerini kullandı. "Cilt enfeksiyonlarından parazitlere kadar risk" El hijyeninin yalnızca solunum yolu enfeksiyonlarıyla değil, cilt sağlığıyla da doğrudan bağlantılı olduğunu vurgulayan Elmi, "Kirli ellerdeki bakteriler, küçük bir sıyrık yoluyla kana karışıp ciddi enfeksiyonlara, hatta MRSA gibi dirençli bakterilere neden olabilir. Parazitler de cabasıdır. Özellikle çocuklarda görülen bağırsak parazitleri, kirli ellerle ağza taşınan yumurtalardan bulaşır. Bu durum karın ağrısı ve halsizlik gibi sorunlara yol açar. Kısacası, ellerimizi yıkamazsak mikroplar için kırmızı halı sermiş oluruz" diye konuştu. "El yıkamak hastalıklara karşı en etkili savunma" Doğru el yıkama alışkanlığının önemine de değinen Elmi, "Elleri yemek yemeden veya hazırlamadan önce, tuvaletten sonra, hapşırdıktan ya da öksürdükten sonra ve eve geldiğinizde mutlaka yıkamak gerekir. Dışarıdaysanız ve suya erişiminiz yoksa en az yüzde 60 alkol içeren bir el dezenfektanı kullanabilirsiniz. Ancak elleriniz gözle görülür şekilde kirliyse sabun ve su olması şarttır" dedi.
2. Akdeniz Obstetrik ve Jinekoloji Kongresi gerçekleşti
14 Ekim 2025 Salı - 10:55 2. Akdeniz Obstetrik ve Jinekoloji Kongresi gerçekleşti Başkent Üniversitesi Adana Kışla Sağlık Yerleşkesi, 10-11 Ekim tarihleri arasında kadın sağlığı uzmanlarını ağırladı. İki gün süren 2. Akdeniz Obstetrik ve Jinekoloji Kongresi’nde bilimsel oturumların yanı sıra canlı cerrahi uygulamaları da gerçekleştirildi. 2. Akdeniz Obstetrik ve Jinekoloji Kongresi Başkent Üniversitesi Adana Kışla Sağlık Yerleşkesinde gerçekleştirildi. Kongrenin açılış konuşmasını yapan Akdeniz Kadın Sağlığı Derneği Başkanı Prof. Dr. Erhan Şimşek konuşmasına, Başkent Üniversitesi Sağlık Kuruluşları Direktörü Prof. Dr. Ali Haberal ve Merkez Müdürü Prof. Dr. Birol Özer’e katkılarından dolayı teşekkür ederek başladı. Prof. Dr. Şimşek, derneğin kurucu başkanı Prof. Dr. Hüsnü Çelik’in önderliğinde Antalya’dan Kahramanmaraş’a uzanan 11 farklı merkezdeki üniversite ve eğitim hastanelerinin değerli akademisyenlerini bir araya getirdiklerini, bu sayede Akdeniz Bölgesi’nde kadın sağlığı odaklı faaliyetlerin başlamış olduğunu ifade etti. Pandemi ve deprem gibi büyük zorlukların hemen ardından, ilk kongrenin 180 katılımcının yer aldığı başarılı bir organizasyonla gerçekleştirdiklerini belirten Şimşek, "Bugün ise siz değerli hocalarımızın katkılarıyla kongremiz çok daha kapsamlı ve güçlü bir hale gelmiştir. Katılımınız ve desteğiniz için hepinize gönülden teşekkür ediyor, kongremizin verimli, keyifli ve bilimsel açıdan zengin geçmesini diliyorum" dedi. Akdeniz Kadın Sağlığı Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. Hüsnü Çelik, derneğin beş yıl önce kurulduğunu hatırlatarak, "Yüz yüze ve çevrim içi olmak üzere toplam 83 toplantı gerçekleştirdik. Bu, mesleğimize ve derneğimize olan bağlılığımızın somut bir göstergesidir"diye konuştu. Federasyonun mottosunun "Sağlıklı Kadın, Güçlü Toplum, Güvenli Gelecek" olduğunu vurgulayarak sözlerine başlayan Prof. Dr. Gürkan Uncu, bölge başkanları ve yönetim kurulu üyelerinin özverili çalışmalarıyla meslektaşlar arasında dayanışmayı güçlendirmeyi, bilgi paylaşımını artırmayı ve kadın sağlığının korunması ile geliştirilmesine katkı sunmayı amaçladıklarını belirtti. "Bilgiyi paylaşmak hekimliğin en önemli sorumluluğudur" Başkent Üniversitesi Sağlık Kuruluşları Direktörü Prof. Dr. Ali Haberal’da, konuşmasına geçtiğimiz yıl yaşamını yitiren tıp dünyasının duayen ismi Prof. Dr. Ali Ayhan’ın "Sevgiyi ve bilgiyi paylaşalım" sözüyle başladı. Haberal, bu sözün Ali Ayhan hocanın vizyonunu ve hekimlik anlayışını özetlediğini belirterek, "Bu motto, bugünkü toplantının da anlamını yansıtmaktadır" diyerek vurgu yaptı. Haberal, bilgi ve teknolojinin hızla değiştiği bir çağda kadın doğum camiasının sürekli gelişiminin kaçınılmaz olduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Önemli olan, kadın doğum alanında çalışan hekimlerin bir arada olması, bilimsel çalışmaların güçlenmesi ve ülkemizin uluslararası platformlarda en iyi şekilde temsil edilmesidir. Jinekolojik onkoloji alanında çalışan bir hekim olarak, merhum hocamız Prof. Dr. Ali Ayhan’ın öncülüğünde Türkiye’nin uluslararası derneklerde kabul görmesine ve ülkemizin bu platformlarda temsil edilmesine tanıklık ettim. Bu gelişme, ülkemiz adına son derece kıymetli bir adımdı. Diliyorum ki, derneklerimiz ve federasyonlarımız bundan sonra da uluslararası kongrelerde etkinliklerini artırarak güçlü bir biçimde varlık göstermeye devam eder." Kadın doğum uzmanlığına olan ilginin azaldığına dikkat çeken Haberal, federasyonların Sağlık Bakanlığı ile iş birliği yaparak mesleğin hukuki güvencesinin güçlendirilmesi ve branşın yeniden cazip hale getirilmesinin önemine değindi.
Uzmanından uyarı: "İleri derecedeki varis hayatı tehdit edebilir"
14 Ekim 2025 Salı - 10:29 Uzmanından uyarı: "İleri derecedeki varis hayatı tehdit edebilir" Varisin ilerlemesiyle ciddi sağlık sorunlarının gelişebileceğine dikkati çeken Medical Park Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Murat İlkar Gelişen, "Varis, sadece estetik bir sorun olarak düşünülmemelidir. İleri derecede ve yaygın varislerde tromboflebit, derin ven trombozu ve akciğer embolisi gibi ciddi tablolar gelişebilir" dedi. Varis, bacak toplardamarlarının genişlemesiyle ortaya çıkan ve toplumda oldukça sık görülen bir damar hastalığı olarak biliniyor. Medical Park Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Murat İlkar Gelişen, varisin özellikle 40 yaş üzeri kadınlarda daha sık rastlandığını belirterek, "Bu durumun görülmesinde hormonal faktörlerin önemli rol oynadığı düşünülüyor" dedi. Vakaların yüzde 30’unda ailesel yatkınlık var Uzm. Dr. Gelişen, varisin oluşumunda genetik geçişin etkili olduğunu vurgulayarak, "Vakaların yaklaşık yüzde 30’unda ailesel yatkınlık vardır. Uzun süre ayakta kalmak veya hareketsiz şekilde oturmak da riski artırır" diye konuştu. Belirtiler ve riskler Varis hastalarında genellikle bacaklarda ağrı, ödem, yanma hissi, gece krampları ve huzursuzluk şikâyetlerinin görüldüğünü belirten Uzm. Dr. Gelişen, hastalığın sadece estetik bir sorun olarak düşünülmemesi gerektiğini ifade etti. Gelişen, "İleri derecede ve yaygın varislerde tromboflebit, derin ven trombozu ve akciğer embolisi gibi ciddi tablolar gelişebilir. Bu durumlar solunum yetmezliğine ve hatta ölüme yol açabilir" dedi. Tanı ve tedavi yöntemi Varis tanısının fizik muayene ve venöz renkli doppler ultrasonografiyle konduğunu belirten Gelişen, günümüzde hastalığın evresine göre farklı tedavi yöntemlerinin başarıyla uygulandığını söyleyerek, "Skleroterapi, köpük skleroterapi, lazer veya radyofrekans ablasyon ve toplardamar yapıştırma (vein sealing) gibi modern teknikler sayesinde etkin sonuçlar alınabiliyor. Deneyimli cerrah tarafından uygun yöntem seçilirse varis tedavisi oldukça başarılıdır" ifadelerini kullandı. Tedavi sonrası aynı damarda tekrarlama olmadığını ancak bacakların başka bölgelerinde yeni varislerin gelişebileceğini hatırlatan Uzm. Dr. Gelişen, varis çoraplarının da hastalığın ilerlemesini yavaşlattığını ancak tedavi edici olmadığını belirtti. Varisten korunmak için önerilerde bulunan Uzm. Dr. Gelişen, "Varis oluşumunu engellemek için düzenli yürüyüş yapmak, yüzmek, fazla kilolardan kurtulmak ve uzun süre ayakta kalmamaya dikkat etmek gerekir. Bacaklarda daha önce olmayan yeşil damarlar, ağrı veya şişlik fark edildiğinde mutlaka kalp ve damar cerrahisi hekimine başvurulmalıdır" ifadelerine yer verdi.
Uykudan uyandıran küme baş ağrısına dikkat
14 Ekim 2025 Salı - 10:26 Uykudan uyandıran küme baş ağrısına dikkat Sonbahar aylarının gelmesiyle birlikte bazı baş ağrısı türlerinde belirgin bir artış yaşanıyor. Medicana Sağlık Grubu Nöroloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Hatice Şap, özellikle sonbahar ve ilkbahar dönemlerinde sıklığı artan küme baş ağrısına karşı uyarılarda bulundu. Küme baş ağrısının, genel baş ağrıları arasında migren ve gerilim tipi baş ağrılarından sonra en sık görülen üçüncü tipteki baş ağrısı olarak bilindiğini belirten Medicana Konya Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Hatice Şap, "Hastalar bu ağrıyı genellikle başın bir tarafında, göz çevresinde hissedilen dayanılmaz bir ağrı olarak tarif eder. Ağrı o kadar şiddetlidir ki, kişi oturamaz hale gelir, sürekli dolaşmak zorunda kalır" dedi. "Biyolojik saatteki dengesizlik rol oynayabilir" Küme baş ağrısının kesin nedeni henüz bilinmese de dönemsel olarak bahar ve sonbahar aylarında artış göstermesinin vücudun biyolojik saatindeki bir dengesizlikle ilişkilendirildiğini belirtilen Nöroloji Uzmanı Dr. Hatice Şap, "Araştırmalar, yüzün duyusunu sağlayan sinirlerde ağrıyla ilişkili hormonlar olan serotonin ve histamin salınımının bu ağrılarda etkili olduğunu düşündürüyor. Ayrıca hipotalamustaki işlev bozuklukları da ağrının ortaya çıkmasında rol oynayabiliyor" şeklinde konuştu. "Gözde kızarma ve yaşarma eşlik edebilir" Küme baş ağrısına sıklıkla gözde kızarma, yaşarma, yüzde terleme, burun akıntısı veya tıkanıklık, göz kapağında düşüklük ve yüzde ödem gibi belirtilerin eşlik ettiğini ifade eden Uzm. Dr. Hatice Şap, "Bu tür ağrılar genellikle uykuda başlar ve kişiyi her gece aynı saatte uyandırabilir. Bir atak 15 dakika ile 3 saat arasında sürebilir ve bazı hastalarda günde 7-8 defa tekrarlanabilir. Özellikle 20-50 yaş aralığındaki bireylerde ve kadınlarda erkeklere nazaran daha nadir görülür. Ancak her iki cinsiyet için de sigara ve alkol önemli tetikleyici unsurlar arasındadır. Bu nedenle tedavi sürecinde bu maddelerden uzak durulması büyük önem taşır" uyarısında bulundu. "Oksijen tedavisi ve sinir blokajı çözüm olabiliyor" Küme tipi baş ağrısı için standart bir tedavi şekli olmadığını kaydeden Uzm. Dr. Hatice Şap, "Küme baş ağrısı yaşayan kişilerin, mutlaka bir nöroloji uzmanına başvurmaları gerekir. Küme dönemi ağrı atakları 6 ile 12 hafta arasında sürebilir. Örnek vermek gerekirse, küme dönemleri her sonbahar başında başlayarak kış dönemi başında bitebilir. Bu ağrılar hastayı uykudan uyandıracak kadar şiddetli olabilir. Erken tanı ve uygun tedavi, hastaların yaşamını önemli ölçüde kolaylaştırır. Bazı hastalarda çok basit bir yöntem olan 15-20 dakikalık oksijen tedavisi atağı sonlandırabiliyor. Ancak bu yöntemden fayda görmeyen hastalarda ilaç tedavileri uygulanır. Dirençli vakalarda ise sinir blokaj tedavisi ile etkili sonuçlar alınabilir" diye konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Hakan Bozkurt’tan migren hakkında önemli uyarılar
14 Ekim 2025 Salı - 10:25 Dr. Öğr. Üyesi Hakan Bozkurt’tan migren hakkında önemli uyarılar Medical Point Gaziantep Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Hakan Bozkurt, baş ağrısı ve migren arasındaki farklar hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Bozkurt, "Her baş ağrısı migren değildir, ancak migren genellikle hafife alınır" dedi. Baş ağrısının stres, uykusuzluk, açlık ve yoğun çalışma gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Hakan Bozkurt, migrenin ise nörolojik bir hastalık olduğunu ve baş ağrısından çok daha fazlasını kapsadığını ifade etti. Migrenin sıklıkla başın tek tarafında zonklayıcı şekilde hissedildiğini, bulantı, kusma, ışığa ve sese karşı hassasiyet gibi belirtilerle seyrettiğini aktardı. Tedavi kişiye özel olmalı Migren tedavisinde standart bir reçeteden söz edilemeyeceğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Hakan Bozkurt, "Bazı hastalar atak sırasında kullanılan ilaçlarla rahat ederken, bazıları için koruyucu tedavi şarttır. Aynı zamanda stres yönetimi, sağlıklı beslenme ve düzenli uyku gibi yaşam tarzı değişiklikleri de tedavinin önemli bir parçasıdır" ifadelerini kullandı. Migrenle yaşam mümkün Migrenin kontrol altına alınabilir bir hastalık olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Hakan Bozkurt, erken tanının önemine değinerek, "Doğru tanı ve düzenli tedavi ile migren ataklarını en aza indirmek mümkün. Hastalarımızın şikâyetlerini ciddiye alarak en uygun çözümü birlikte belirliyoruz" diye konuştu.
2. Nilüfer Halk Sağlığı Günleri yoğun ilgiyle tamamlandı
14 Ekim 2025 Salı - 10:20 2. Nilüfer Halk Sağlığı Günleri yoğun ilgiyle tamamlandı Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği 2. Nilüfer Halk Sağlığı Günleri, üç gün boyunca yüzlerce vatandaşın katılımıyla tamamlandı. Sağlıklı bir toplumun, mutlu bir kentin temeli olduğuna vurgu yapan Başkan Şadi Özdemir, "Sağlığı her şeyin başına koymak zorundayız. Erken teşhis hayat kurtarır" diyerek etkinliğin önemine dikkat çekti. Nilüfer Belediyesi’nin halk sağlığı konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla düzenlediği "2. Nilüfer Halk Sağlığı Günleri", üç gün boyunca yüzlerce vatandaşın katılımıyla gerçekleşti. 8-10 Ekim tarihleri arasında Nilüfer Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü ve Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi’nde gerçekleştirilen etkinlikte vatandaşlar ücretsiz sağlık taramalarından, eğitimlerden ve atölyelerden faydalandı. Üç günde yüzlerce kişiye ücretsiz sağlık hizmeti Program kapsamında bin 50 kişi kan şekeri, bin 280 kişi tansiyon, 616 kişi vücut kitle indeksi, 652 kişi göz, 536 kişi işitme, 478 kişi düz tabanlık, 329 kişi skolyoz, 411 kişi solunum fonksiyon testi yaptırdı. Ayrıca 450 kişi diş muayenesinden geçti, 187 kişi postür analizi, 246 kişi denge ve koordinasyon testi yaptırdı. 15 kişi ise sigara bırakma polikliniğinden destek aldı. Toplamda bin 500’den fazla Nilüferli etkinlik alanını ziyaret ederken, 500 kişi eğitimlere, yaklaşık 600 kişi de atölyelere katıldı. Çocuklara yönelik el yıkama, doğru diş fırçalama, sağlıklı beslenme, sanat terapisi ve detoks içeceği atölyeleri büyük ilgi gördü. "Sağlığı her şeyin başına koymak zorundayız" Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, etkinliğin kapanışında yaptığı değerlendirmede, halk sağlığını güçlendirmeye yönelik çalışmaların kararlılıkla sürdürüleceğini belirtti. Başkan Şadi Özdemir, "Sağlıklı bir toplum, mutlu bir kentin temelidir. Sağlığı her şeyin başına koymak zorundayız. Bu etkinlikte yapılan her ölçüm, her test, daha sağlıklı bir yaşamın ilk adımıdır. Erken teşhis hayat kurtarır; bu bilinçle hareket ediyoruz" dedi. Başkan Şadi Özdemir, sözlerini sağlık emekçilerine ve etkinliğe katkı veren tüm kurumlara teşekkür ederek tamamladı: "Sağlık olmadan hayatın hiçbir rengi tam değildir. Nilüfer’in sağlıklı yarınları için herkesi bu tür etkinliklere katılmaya davet ediyorum."