SAĞLIK
Bolu’da yediği mantardan zehirlenerek baygın halde bulunmuştu: "Kimse mantar satın almasın" 05 Aralık 2025 Cuma - 22:03:09 Bolu’nun Mudurnu ilçesinde geçtiğimiz ay pazardan aldığı mantardan zehirlenen ve 2 gün sonra baygın halde bulunan 45 yaşındaki Turgut Varol’un, sağlık durumu iyiye gidiyor. Varol, zehirlendikten sonra yaptığı açıklamada, "Kimse mantar satın almasın" dedi. Bolu’da 17 Kasım’da Mudurnu Pazarı’ndaki bir satıcıdan aldığı mantardan zehirlenen Turgut Varol (45), 2 gün sonra ev sahibi tarafından baygın halde bulundu. Olayın ardından ambulansla Bolu İzzet Baysal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Varol, 2 gün yoğun bakım ünitesinde tedavi altında kaldı Sonrasında tedavisinin tamamlanması için Ankara Etlik Şehir Hastanesi’ne sevk edildi. Burada sağlığına kavuşan Varol, Mudurnu’ya geri döndü. Sağlığı iyiye giden Turgut Varol, zehirlendiği günü, nasıl zehirlendiğini İHA’ya anlattı. "Mantarı yedikten sonra mide bulantısı başladı" Turgut Varol, "Mantardan dolayı zehirlendim. Mantarı aldım ama içerisinde zehirli madde olup olmadığını bilmiyordum. Mantarı aldım, eve geldim temizledim daha sonrasında tavaya attım. Akşamında da mantarı yedim. Yedikten sonra mide bulantısı başladı. 2 defa istifra ettikten sonrasını da hatırlamıyorum zaten. Beni ev sahibim Kenan abi bulmuş. En son hastaneye giderken gözümü açtığımı hatırlıyorum. Bana ambulansta ‘zehirlendin, seni hastaneye götürüyoruz’ dediler. Bolu İzzet Baysal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 2 gün kaldım. Ondan sonra beni Ankara Etlik Şehir Hastanesi’ne gönderdiler" dedi. "Mantarı Mudurnu Pazarı’ndan aldım" Zehirlendiği mantarı Mudurnu Pazarı’ndan aldığını söyleyen Varol, "Mantarı Mudurnu Pazarı’ndan aldım. Kanlıca Mantarı aldım, mantar bildiğim bir mantar aslında ama büyük ihtimal yanlarda duran diğer mantarlardan bulaşmıştır. Bundan sonra mantarı kendim toplarsam yerim. Benden sonra bayağı bir kişi zehirlenmiş. Ama onların yanında birileri olduğu için çabuk fark edip, hızlıca tedavi etmişler. Ben burada tek yaşadığım için beni 2 gün sonra bulmuşlar" dedi. "Kimse mantarı satın almasın" Kültür mantarından zehirlenen Turgut Varol, vatandaşların mantarı satın almamasını, kendilerinin toplamasını önerdi. Varol, "Bence kimse mantarı satın almasın. İsterlerse kendileri toplasınlar. Aldığınız mantara bakarak alıyorsunuz ama yandaki zehirli mantarlar diğer mantarı etkiliyor" şeklinde konuştu.
05 Aralık 2025 Cuma - 18:04 Uşak’ta hemodiyaliz merkezi hizmete alındı Uşak’ın Karahallı ilçesinde hayırseverlerin destekleriyle hazırlanan Semra-Özkan Atak Hemodiyaliz Ünitesi düzenlenen törenle hizmete açıldı. Karahallı Devlet Hastanesi Hacı Rafet Zora ek binası bahçesinde gerçekleştirilen açılış törenine, Uşak Valisi Naci Aktaş, AK Parti Uşak Milletvekili İsmail Güneş, CHP Uşak Milletvekili Ali Karaoba, İl Emniyet Müdürü Taner Çiftçi, İl Jandarma Komutan Yardımcısı Albay Deniz Çezik, Karahallı Kaymakamı Ramazan Çelebi, İl Özel İdare Genel Sekreteri Sabri Ceylan, İl Sağlık Müdürü Tarık Acar ile siyasi parti temsilcileri, sağlık çalışanları, hayırseverler ve vatandaşlar katıldı. Tören, Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Burada konuşma yapan Vali Aktaş, "Buradan şifa bekleyen tüm hastalarımıza Allah’tan şifa diliyorum. Burada ve diğer sağlık tesislerinde çalışan tüm sağlık çalışanı arkadaşlarımıza işlerinde kolaylıklar diliyorum. Ünitenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum." dedi. Programda, Karahallı Devlet Hastanesi Hacı Rafet Zora ek binasının yenilenmesine katkı sağlayan hayırseverler Fehmi Zora ve Sinan Zora ile hemodiyaliz ünitesini yaptıran Özkan ve Semra Atak çiftine plaket takdim edildi. Duanın ardından açılış kurdelesi kesildi. Açılışın ardından Vali Aktaş, protokol üyeleri ve hayırseverler daha sonra yeni hemodiyaliz merkezini gezerek bilgi aldı.
05 Aralık 2025 Cuma - 16:56 Bingöl’e 5 yeni ambulans ve 2 UMKE aracı tahsis edildi Sağlık Bakanlığı tarafından Bingöl’e 5 adet 2025 model tam donanımlı acil yardım ambulansı ile 1 adet UMKE personel aracı ve 1 adet UMKE haberleşme aracı tahsis edildi. Yeni araçların hizmete alınması kapsamında düzenlenen programda konuşan Vali Dr. Ahmet Hamdi Usta, sağlık alanında Bingöl’de son yıllarda önemli çalışmalar yapıldığını belirtti. Vali Usta, tahsis edilen 5 ambulanstan 3’ünün 4x4, 2’sinin ise 4x2 özellikte olduğunu ifade ederek, "4x4 araçları Solhan, Genç ve Karlıova ilçelerimize birer tane gönderiyoruz. İki aracı da merkezde hizmete alıyoruz. Bu araçlarla birlikte ilimizdeki ambulans sayısı 39’dan 44’e yükseldi. Bunların 3’ü de paletli ambulans. Merkezde 20, Genç’te 6, Solhan’da 4, Karlıova’da 5 ve diğer ilçelerimizde birer ambulans görev yapıyor" dedi. Yeni Devlet Hastanesinin tamamlanmasıyla birlikte hasta nakli ihtiyacının önemli ölçüde azalacağına dikkat çeken Usta, ilçelere verilen 4x4 ambulanslarla sağlık hizmetlerine erişimin daha hızlı olacağını kaydetti. Ayrıca tahsis edilen iki yeni UMKE aracından birinin tam donanımlı haberleşme aracı, diğerinin ise personel nakil aracı olduğuna değinen Usta, "İnşallah ihtiyaç olmaz ama afet anlarında haberleşme aracımız çok kritik bir görev üstlenecek" ifadelerini kullandı. Vali Usta, Bingöl’e kazandırılan araçlarda emeği geçen Cumhurbaşkanı Yardımcısına, milletvekillerine, Sağlık Bakanına ve İl Sağlık Müdürüne teşekkür ederek, "112 çalışanlarımıza ve doktorlarımıza güç kuvvet versin. Ambulanslarımız ilimize hayırlı uğurlu olsun" dedi. Programda konuşan İl Sağlık Müdürü Dr. Samet Tatlı ise yeni araçların sahadaki çalışma şartlarını güçlendireceğini belirterek, "Sağlık camiamızın göz bebeği kıymetli 112 çalışanlarımızın sahadaki çalışma şartlarını daha kolay hale getirecek ve vatandaşlarımıza daha hızlı ulaşmamızı sağlayacak yeni ambulanslarımızın 112 ailemize ve Bingöl’ümüze hayırlı uğurlu olmasını diliyorum" şeklinde konuştu.
05 Aralık 2025 Cuma - 16:53 Bingöl’e 5 yeni ambulans ve 2 UMKE aracı tahsis edildi Sağlık Bakanlığı tarafından Bingöl’e 5 adet 2025 model tam donanımlı acil yardım ambulansı ile 1 adet UMKE personel aracı ve 1 adet UMKE haberleşme aracı tahsis edildi. Yeni araçların hizmete alınması kapsamında düzenlenen programda konuşan Vali Dr. Ahmet Hamdi Usta, sağlık alanında Bingöl’de son yıllarda önemli çalışmalar yapıldığını belirtti. Vali Usta, tahsis edilen 5 ambulanstan 3’ünün 4x4, 2’sinin ise 4x2 özellikte olduğunu ifade ederek, "4x4 araçları Solhan, Genç ve Karlıova ilçelerimize birer tane gönderiyoruz. İki aracı da merkezde hizmete alıyoruz. Bu araçlarla birlikte ilimizdeki ambulans sayısı 39’dan 44’e yükseldi. Bunların 3’ü de paletli ambulans. Merkezde 20, Genç’te 6, Solhan’da 4, Karlıova’da 5 ve diğer ilçelerimizde birer ambulans görev yapıyor" dedi. Yeni Devlet Hastanesinin tamamlanmasıyla birlikte hasta nakli ihtiyacının önemli ölçüde azalacağına dikkat çeken Usta, ilçelere verilen 4x4 ambulanslarla sağlık hizmetlerine erişimin daha hızlı olacağını kaydetti. Ayrıca tahsis edilen iki yeni UMKE aracından birinin tam donanımlı haberleşme aracı, diğerinin ise personel nakil aracı olduğuna değinen Usta, "İnşallah ihtiyaç olmaz ama afet anlarında haberleşme aracımız çok kritik bir görev üstlenecek" ifadelerini kullandı. Vali Usta, Bingöl’e kazandırılan araçlarda emeği geçen Cumhurbaşkanı Yardımcısına, milletvekillerine, Sağlık Bakanına ve İl Sağlık Müdürüne teşekkür ederek, "112 çalışanlarımıza ve doktorlarımıza güç kuvvet versin. Ambulanslarımız ilimize hayırlı uğurlu olsun" dedi. Programda konuşan İl Sağlık Müdürü Dr. Samet Tatlı ise yeni araçların sahadaki çalışma koşullarını güçlendireceğini belirterek, "Sağlık camiamızın göz bebeği kıymetli 112 çalışanlarımızın sahadaki çalışma koşullarını daha kolay hale getirecek ve vatandaşlarımıza daha hızlı ulaşmamızı sağlayacak yeni ambulanslarımızın 112 ailemize ve Bingöl’ümüze hayırlı uğurlu olmasını diliyorum" şeklinde konuştu. (FB-YRT
Dünya diplomasisinin İzmir’de buluştuğu tarihi kongre
24 Kasım 2025 Pazartesi - 10:33 Dünya diplomasisinin İzmir’de buluştuğu tarihi kongre Sağlık Turizmi Konfederasyonu (SATKOF) tarafından, Genel Başkan Prof. Dr. Aysun Bay liderliğinde düzenlenen 1. Uluslararası Sağlık Turizmi Köprüleri: Türkiye’de Sağlık Diplomasisi ve İnovasyon Kongresi, 21-22 Kasım tarihlerinde İzmir Balçova’da dünyanın dört bir yanından üst düzey diplomatik temsilcileri bir araya getirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vizyoner liderliği doğrultusunda hayata geçirilen kongre; Sağlık Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı destekleriyle gerçekleştirildi. Türkiye’nin sağlık diplomasisi, inovasyon kapasitesi ve uluslararası marka değerini güçlendirmeyi hedefleyen bu büyük buluşma, ülkemizin küresel sağlık turizmindeki lider konumunu pekiştiren önemli bir platforma dönüştü. Bu ulusal vizyonu doğru analiz ederek akademik camiayı, bilim insanlarını, sektör temsilcilerini ve devletler arası diplomatik misyonları aynı çatı altında buluşturan isim ise SATKOF Genel Başkanı Prof. Dr. Aysun Bay oldu. Prof. Dr. Bay’ın stratejik öngörüsü ve uluslararası etki oluşturan güçlü liderliği sayesinde kongre, bilimsel bir organizasyonun ötesine geçerek Türkiye’nin sağlık diplomasisi gücünü dünyaya tanıtan bir zirve niteliği kazandı. 65 ülkeden katılım Kongrenin açılış oturumu, 65 ülkeden diplomatik misyon temsilcisi, büyükelçi, maslahatgüzar, ataşe ve uluslararası delegasyonun katılımıyla gerçekleştirildi. Bu güçlü uluslararası temsil, Türkiye’nin sağlık diplomasisi alanındaki küresel güvenilirliğini, iş birliği kapasitesini ve liderliğini bir kez daha ortaya koydu. Türkiye ve uluslararası arenanın önde gelen üniversitelerinden bilim insanları sunumlar gerçekleştirdi. Panellerde; sağlık diplomasisi, sağlık turizminde stratejik yönetim, bilimsel araştırmalar, sağlık inovasyonu ile teknoloji, başlıkları ele alındı. Ayrıca 22 Kasım tarihindeki Efes ile Meryem Ana Kültür Turu, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle gerçekleştirildi. Dünya mirası Efes Antik Kenti ve Meryem Ana Evi, uluslararası delegeler tarafından büyük ilgiyle karşılandı. Günün sonunda heyet, Yediuyuyanlar’da yapılan geleneksel molada Genel Başkan Prof. Dr. Aysun Bay’ın kendi elleriyle hazırladığı gözlemeler ve çay ikramı ile ağırlandı. Kongre kapsamında gerçekleştirilen B2B İş Forumu, uluslararası sağlık turizmi kurumları ile Türk sağlık sektörü arasında yeni iş birlikleri kurulmasını sağladı. Ayrıca fuaye alanında yer alan kurumsal stant bölümü, Ticaret Bakanlığı desteğiyle düzenlenerek firmalara küresel görünürlük kazandırdı. Bu kongre; Türkiye’nin sağlık turizmi marka değerini uluslararası alanda güçlendiren, Diplomatik ilişkileri ileri seviyeye taşıyan, Bilimsel ve sektörel iş birliklerini genişleten öncü bir platform oldu. SATKOF, Türkiye’nin sağlık diplomasisi vizyonunu dünyaya taşımaya kararlılıkla devam edecek. "Sağlık Turizmi Türkiye" Uluslararası Sağlık Turizmi Köprüleri Türkiye’de Sağlık Diplomasisi ve İnovasyon Zirvesi hakkında değerlendirmelerde bulunan Bay, "İzmir’in ne anlama geldiğini yerinde göstermek ve tanıtımın ötesine geçmek için Selçuk Antik Kenti turu da içeren bir gezi programı hazırladık. Etkinliğin ilk günü delegasyon toplantımız gerçekleşti; Sağlık turizminde en büyük sıkıntının vize işlemleri olduğunu görüyoruz ve bu konuda bakanlıklarımızın güçlü desteğini alarak koordinasyonu sağlamaya çalışıyoruz. Etkinliğin ikinci günü dermatoloji, estetik, karaciğer nakli, kozmetoloji, ilaç tedavileri, saç ekimi, diş ve göz sağlığı gibi alanlarda bilimsel oturumlarımız ve panellerimiz bulunuyor. Hastaneler ve özel sağlık sigortaları kendi sunumlarını gerçekleştiriyor; çünkü komplikasyon sigortası sağlık turizmi mevzuatına girdi ve turistik amaçla gelen hastalar, hasta olmasalar bile sağlık hizmetlerinden yararlanabilecek. Bu kapsamda geliştirdiğimiz yapay zeka sistemi ile ‘Sağlık Turizmi Türkiye’ araması yapıldığında hastaların ilgili merkezlerle eşleştirilmesini sağlıyor; yalnızca sağlık alanında değil, turistik faaliyetler ile yeme, içme ve gıda güvenliği açısından da altyapı oluşturuyoruz" ifadelerini kullandı.
Gıda zehirlenmesi vakaları artıyor: Uzmandan kritik uyarılar
24 Kasım 2025 Pazartesi - 10:23 Gıda zehirlenmesi vakaları artıyor: Uzmandan kritik uyarılar Türkiye’de gıda zehirlenmesi vakalarının son dönemde belirgin şekilde artması, hem üretim hem de tüketim aşamasındaki hijyen uygulamalarını yeniden gündeme taşıdı. Artan vakaların arka planındaki risklere dikkat çeken Gıda Yüksek Mühendisi Dr. Öğr. Üyesi Eda Şensu Demir, konuyla ilgili önemli bilgiler verdi. Türkiye’de son günlerde kamuoyunun sıkça gündeme taşıdığı gıda zehirlenmesi vakalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Gıda Yüksek Mühendisi ve İstanbul Gelişim Meslek Yüksekokulu Gıda Teknolojisi Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Eda Şensu Demir, artışın temelinde hem yapısal hem de bireysel hatalar olduğunu vurguladı. "Vakalardaki artışın en önemli sebebi hijyen eksikliği" Şensu Demir, gıda zehirlenmelerinin yükseliş nedenlerine ilişkin, "Hijyen eksikliği, uygunsuz gıda saklama şartları ve denetimlerdeki aksaklıklar vakalardaki artışın en önemli sebepleridir. Özellikle gıdaların 5 derece ile 63 derece arasındaki ‘tehlikeli sıcaklık bölgesi’nde uzun süre bekletilmesi, bakterilerin hızla çoğalmasına ve kısa sürede tehlikeli düzeylere ulaşmasına neden oluyor" dedi. Soğuk zincir kırılmaları ve yetersiz pişirme uygulamalarının riskleri büyüttüğünü belirten Şensu Demir, "Et, tavuk ve deniz ürünleri gibi yüksek riskli gıdaların iç sıcaklığının minimum 75C’ye ulaşmaması, patojen mikroorganizmaların hayatta kalmasına yol açıyor. Bu da zehirlenme vakalarının en kritik tetikleyicileri arasında" diye konuştu. "Açıkta satılan sokak lezzetleri ciddi risk taşıyor" Şensu Demir, özellikle yaz aylarında açıkta satılan sokak gıdalarının kontrolsüz şartlar nedeniyle daha büyük risk oluşturduğunu belirterek, "Tavuk döner gibi ürünlerde yoğunluk nedeniyle iç sıcaklığın yeterli seviyeye ulaşmaması, yanında sunulan mayonezli mezelerin veya sosların saatlerce açıkta tutulması patojen gelişimi için ideal bir ortam oluşturuyor" ifadelerini kullandı. Kabuklu deniz ürünlerine ayrıca değinen Şensu Demir, "Midye dolma gibi ürünler kirli sulardan toplanmışsa veya uygun soğuk zincirde saklanmamışsa sadece bakteriyel değil ağır metal riskleri de taşır" dedi. Nişasta içeriği yüksek gıdaların tehlikesine de dikkat çekerek, "Pilav ve kumpir patatesi gibi ürünler tehlikeli sıcaklık aralığında beklediğinde Bacillus cereus gibi toksin üreten bakteriler hızla çoğalabilir. Bu toksinler ısıya dayanıklıdır ve ciddi zehirlenmelere yol açabilir" açıklamasında bulundu. "Evlerde yapılan basit hatalar bile zehirlenmeye zemin hazırlıyor" Şensu Demir, tüketicilerin farkında olmadan yaptığı hataların da en az işletmelerdeki kadar riskli olduğunu belirterek, "Pişmiş yemeklerin oda sıcaklığında iki saatten fazla bırakılması, donmuş ürünlerin tezgahta çözdürülmesi, artan yemeklerin yavaş soğutulması, çiğ tavuk ve et sularının buzdolabında diğer gıdalara temas etmesi en yaygın hatalardır" dedi. Ayrıca, "Şişmiş veya hasar görmüş ambalajları göz ardı etmek, hijyen şartları belirsiz açıkta satılan ürünleri tüketmek ve tavuk gibi ürünlerin iç sıcaklığını kontrol etmeden pişirmiş kabul etmek zehirlenmelere farkında olmadan davetiye çıkarıyor" şeklinde konuştu. "HACCP işletmelerde olmazsa olmazdır" Restoran ve yemekhanelerde kritik noktalara değinen Şensu Demir, "Gıda güvenliği HACCP sistemi üzerine kuruludur. Hammadde kabulünden pişirme sıcaklıklarının doğrulanmasına, hızlı soğutma süreçlerinden sıcak servis şartlarına kadar her adım kayıt altına alınmalıdır" dedi. Pişirme süreçlerinin önemine dikkat çeken Şensu Demir, "Et, tavuk ve kıyma gibi ürünlerde merkez sıcaklığın 75C’nin üzerine çıkması zorunludur. Sıcak servis yapılacaksa ürünlerin sürekli 65C’nin üzerinde tutulması gerekir. Bu sınırların altı mikrobiyal riskin arttığı bölgedir" ifadelerini kullandı. "Raf ömrü dolmadan da bozulabilir; bu tamamen doğrudur" Son Tüketim Tarihi konusundaki yanlış algıları düzelten Demir, "Raf ömrü sadece ideal saklama şartlarında geçerlidir. Soğuk zincir kırıldığında ürün STT’si günler ileride olsa bile birkaç saat içinde tehlikeli hale gelebilir. Ambalaj açıldığında koruyucu bariyer kalktığı için süt ve süt ürünleri 3-7 gün içinde tüketilmelidir" dedi. Şişmiş ambalajlara ilişkin ise, "Şişme, mikrobiyal aktivite veya toksin oluşumunun göstergesidir. Böyle bir ürünü tüketmek botulizm gibi ağır sonuçlara yol açabilir" uyarısında bulundu. "Küçük işletmelerde hijyen daha kırılgan" Küçük ölçekli işletmelerde hijyen standartlarının daha çok ihmal edilebildiğini belirten Şensu Demir, "Dar alanlar çiğ ve pişmiş gıdaların ayrılmasını zorlaştırıyor. Yetersiz havalandırma, uygun olmayan soğutucular, personel sirkülasyonu ve hijyen eğitimlerinin eksikliği küçük işletmeleri yüksek risk grubuna sokuyor" dedi. "Belirti varsa gecikmeden sağlık kuruluşuna başvurulmalı" Gıda zehirlenmesi şüphesi oluştuğunda doğru adımların önemine dikkat çeken Şensu Demir, "Öncelik hastanın hızlı şekilde sağlık kuruluşuna gitmesidir. Aynı zamanda şüpheli gıda örneği mutlaka izole edilmeli, ambalaj bilgileriyle birlikte kayıt altına alınmalı ve analiz için laboratuvara gönderilmelidir" açıklamasında bulundu. "Güvenli gıdaya erişim üç ayaklı bir sorumluluktur" Gıda Yüksek Mühendisi ve İstanbul Gelişim Meslek Yüksekokulu Gıda Teknolojisi Program Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Eda Şensu Demir son olarak, güvenli gıdayı mümkün kılacak sistemin üç paydaş üzerinde yükseldiğini belirterek, "Bireyler evde temizlik, ayrım, pişirme ve soğutma kurallarına uymalı. Üreticiler HACCP’i eksiksiz uygulamalı, izlenebilirlik sistemlerini güçlendirmeli. Devlet ise risk bazlı denetimlerini artırmalı ve gıda mühendisi istihdamını ivedilikle genişletmelidir" diye konuştu.
Bayburt’ta kolon ve rektum tümörü ameliyatları başarıyla gerçekleştirildi
24 Kasım 2025 Pazartesi - 09:57 Bayburt’ta kolon ve rektum tümörü ameliyatları başarıyla gerçekleştirildi Bayburt Devlet Hastanesinde kalın bağırsak ve rektum tümörü tanısı konulan iki hastaya, Genel Cerrahi Uzmanları Op. Dr. Mustafa Hilkat Bilaloğlu ve Op. Dr. Merve Aktaş tarafından başarılı cerrahi operasyonlar yapıldı. Acil servise bağırsak tıkanıklığı ve tümöral kitle şikâyetiyle başvuran 52 ve 71 yaşlarındaki iki hastada, yapılan tetkikler sonucunda kolon tümörü ve rektum tümörü tespit edildi. Hastalara, kanserli bağırsak bölümleri ile çevresindeki lenf düğümlerinin tamamen çıkarılmasına yönelik ’Genişletilmiş Sol Hemikolektomi ve Low Anterior Rezeksiyon’ ameliyatları uygulandı. Ameliyatların başarıyla tamamlandığı, hastaların ise bir haftalık servis takibinin ardından taburcu edildiği öğrenildi. Kalın bağırsak ve rektum kanserlerinin bağırsak duvarının iç yüzeyinde başlayan kötü huylu tümörler olduğuna dikkat çeken Bayburt Devlet Hastanesinden yapılan açıklamada, bu hastalıkların erken evrede belirti vermediği ancak ilerleyen dönemlerde bağırsak alışkanlıklarında değişiklik, kanlı dışkılama, şiddetli kabızlık, kilo kaybı ve bağırsak tıkanıklığı gibi ciddi sorunlara neden olduğu belirtildi. Hastalığın geç evrelerinde lenf düğümleri ve kan yoluyla diğer organlara yayılabildiği, bu nedenle erken tanının hayati önem taşıdığı vurgulandı. Bölgede gerçekleştirilen bu başarılı ameliyatların, hastaların il dışına çıkmadan tedavi olabilmesine önemli katkı sağladığı bildirildi.
11. Türk Tıp Dünyası Kurultayı "Üreten Sağlık" vizyonuyla yarın başlıyor
23 Kasım 2025 Pazar - 20:41 11. Türk Tıp Dünyası Kurultayı "Üreten Sağlık" vizyonuyla yarın başlıyor Cumhurbaşkanlığı himayelerinde Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) tarafından düzenlenen "11. Türk Tıp Dünyası Kurultayı", yarın Ankara’da başlıyor. Cumhurbaşkanlığı himayelerinde Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) tarafından düzenlenen "11. Türk Tıp Dünyası Kurultayı" yarın başlıyor. 24-26 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan kurultay, yalnızca bilimsel bir toplantı olmanın ötesinde sağlık endüstrisinin kalbinin attığı stratejik bir ekosistem buluşması niteliği taşıyor. Dünya çapında bilimsel çalışmalarıyla öne çıkan Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar başta olmak üzere yurt dışından 40 Türk bilim adamı, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölge Direktörü Dr. Hans Kluge, 20’ye yakın ülkenin sağlık bakanları ve üst düzey yöneticileri ile akademi, kamu ve sektör temsilcilerinden oluşan yaklaşık 3 bin davetli, üç gün boyunca Ankara’da bir araya gelecek. Geleceğin sağlık vizyonu 11. Türk Tıp Dünyası Kurultayı’nda şekillenecek Kurultayın ilk günü olan 24 Kasım Pazartesi günü TÜSEB bünyesindeki 9 enstitünün öncülüğünde 38 bilimsel toplantı yapılacak. Aşı, biyoteknoloji, kanser, sağlık politikaları, halk sağlığı, geleneksel ve tamamlayıcı tıp, sağlıkta yapay zekâ uygulamaları, kalite, akreditasyon, teknoloji transfer ofisleri ve sağlık endüstrileri gibi alanlarda yapılacak toplantıların çıktıları, Türkiye’nin sağlık vizyonunu şekillendirecek raporlara dönüştürülecek. "Üreten Sağlık İş Forumu ilk kez kapılarını açıyor" Kurultay kapsamında bu yıl ilk kez düzenlenecek Üreten Sağlık İş Forumu, ilaç, aşı ve tıbbi cihaz sektörlerinde faaliyet gösteren firmaları bir araya getirecek. Yerli ve milli imkânlarla geliştirilen stratejik sağlık ürünlerinin tanıtılacağı forumda akademi, sanayi ve kamu iş birliğiyle "Fikirden Ürüne" giden yol tartışılacak; yatırım fırsatları ile ticarileşme stratejileri değerlendirilecek. Sağlık araştırmalarına yön veren "2026 TÜSEB" proje çağrıları ilk kez açıklanacak Kurultay boyunca mRNA teknolojileri, aşı üretimi, hücre ve gen tedavileri, sağlıkta yapay zekâ uygulamaları, akıllı karar destek sistemleri, büyük veri yönetimi, CAR-T hücre tedavileri, kişiselleştirilmiş tıp yaklaşımları, obezite ve diyabetle mücadele stratejileri, geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın kanıta dayalı tıp ile entegrasyonu, tıbbi cihaz ve ilaçta yerlileşme vizyonu ile ruhsatlandırma ve klinik araştırmalara yönelik politikalar gibi pek çok kritik başlık ele alınacak. Ayrıca araştırmacılara yol haritası sunacak olan TÜSEB 2026 proje çağrıları kurultayda ilk kez duyurulacak. Kurultay kapsamında TÜSKA tarafından iki gün sürecek akreditasyon bilgilendirme eğitimi gerçekleştirilecek. 2025 TÜSEB Aziz Sancar Bilim, Hizmet ve Teşvik Ödülleri Beştepe’de sahiplerini bulacak Kurultayın üçüncü günü olan 26 Kasım Çarşamba günü Cumhurbaşkanlığı himayelerinde 2025 TÜSEB Ödül Töreni, Beştepe Millet ve Kongre Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Törende TÜSEB Aziz Sancar Bilim, Hizmet ve Teşvik Ödülleri ile birlikte bu yıl ilk kez takdim edilecek olan Ordinaryüs Prof. Dr. M. Gazi Yaşargil Özel Ödülü, TÜSEB Sağlık Teknolojileri Prestij Ödülü ve TÜSEB İnovatif Sağlık Ekibi Ödülü sahiplerini bulacak.
Uzmanından doğadaki mantarlarla ilgili uyarı
23 Kasım 2025 Pazar - 12:45 Uzmanından doğadaki mantarlarla ilgili uyarı Manisa Şehir Hastanesi Başhekim Yardımcısı ve Aile Hekimliği Uzmanı Dr. Ezgi Tanımlı, mantar zehirlenmelerinin saatler içinde karaciğer ve böbrek yetmezliğine ilerleyebildiğini belirterek, "Doğadaki hiçbir mantar için kesin güvenlidir diyemeyiz. Emin değilseniz yemeyin, belirti varsa beklemeyin" uyarısında bulundu. Manisa Şehir Hastanesi Başhekim Yardımcısı ve Aile Hekimliği Uzmanı Dr. Ezgi Tanımlı, doğada yetişen mantarların ciddi sağlık riskleri taşıdığına dikkat çekerek vatandaşları uyardı. Mantar zehirlenmesinin sıradan bir gıda zehirlenmesi olmadığını vurgulayan Tanımlı, "Doğadaki hiçbir mantar için kesin güvenlidir diyemeyiz. En güvenli seçenek Tarım Bakanlığı tarafından denetlenen kültür mantarlarıdır" dedi. Uzm. Dr. Tanımlı, mantarların görünüş, koku veya tatlarına bakılarak zehirli olup olmadığının anlaşılamayacağını belirterek, pişirmenin de zehri ortadan kaldırmadığını söyledi. Bazı zehirli mantarlarda belirtilerin çok geç ortaya çıkabileceğini ifade eden Tanımlı, "Kendinizi iyi hissetmeniz güvende olduğunuz anlamına gelmez. Mantar zehirlenmesi saatler içinde karaciğer ve böbrek yetmezliğine ilerleyebilir" açıklamasında bulundu. Zehirlenmeden şüphelenilmesi halinde yapılması gerekenleri sıralayan Tanımlı, şu uyarılarda bulundu: "Hemen 112’yi arayın. En yakın acil servise başvurun. Varsa kalan mantarı yanınıza alın. Kusmayı tetiklemeyin. Bitkisel veya evde uygulanan hiçbir yöntemin mantar zehrini nötralize etmeyeceğini unutmayın." "Emin değilseniz yemeyin, belirti varsa beklemeyin" diyen Uzm. Dr. Ezgi Tanımlı, erken müdahalenin hayati önem taşıdığını vurguladı.
Kepez Belediyesi’nden huzurevi sakinlerine ağız ve diş sağlığı taraması
23 Kasım 2025 Pazar - 11:13 Kepez Belediyesi’nden huzurevi sakinlerine ağız ve diş sağlığı taraması Kepez Belediyesi Sağlık Merkezi, Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası kapsamında belediyenin Şefkat ve Huzurevi’nde ağız ve diş sağlığı taraması gerçekleştirdi. Kepez Belediyesi Sağlık Merkezi, Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası kapsamında belediyenin Şefkat ve Huzurevi’nde ağız ve diş sağlığı taraması yaptı. Tarama öncesinde sağlık merkezinde görevli diş hekimleri ağız ve diş sağlığı konusunda huzurevi sakinlerini bilgilendirdi. Sunumda doğru diş fırçalama teknikleri, düzenli fırçalama alışkanlıkları ve diş ipi kullanımının önemi anlatıldı. Ayrıca düzenli diş hekimi kontrolünün gerekliliği, protez kullanan bireyler için bakım önerileri, yaşa bağlı ortaya çıkabilen ağız kuruluğu ve diş eti sorunları ile sağlıklı beslenmenin ağız sağlığına etkileri gibi önemli bilgiler paylaşıldı. Huzurevi sakinleri bilgilendirildi Yaş ilerledikçe ağız ve diş sağlığında görülebilecek sorunların erken teşhisle önlenebileceği vurgulandı. Diş protezlerinin temizliği, kullanım süresi ve bakım yöntemleri konusunda da bilgilendirme yapıldı. Bilgilendirmenin ardından huzurevi sakinlerinin ağız ve diş muayeneleri gerçekleştirildi. Muayene sonucunda dişlerinde sorun tespit edilen bireyler, gerekli tedavilerin yapılabilmesi için Kepez Belediyesi Sağlık Merkezi Diş Polikliniği’ne yönlendirildi. "Her zaman yanlarındayız" Huzurevinde gerçekleştirilen bu hizmetin sosyal belediyeciliğin önemli bir parçası olduğunu vurgulayan Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, "Belediyemiz, sağlık hizmetlerini vatandaşlarımızın ayağına kadar ulaştıran bir anlayışla çalışıyor. Huzurevimizde yaptığımız ağız ve diş sağlığı taraması hem erken teşhis hem de bilinçlendirme açısından çok kıymetli. Yaş almış bireylerimizin her zaman yanındayız ve onların ihtiyaç duyduğu her alanda destek vermeye devam edeceğiz" dedi.
Metabolizma, kilo sorunundan çok daha fazlası
23 Kasım 2025 Pazar - 10:07 Metabolizma, kilo sorunundan çok daha fazlası Özellikle kilo alma verme dengesiyle ilişkilendirilen ‘metabolizma’ sağlıklı yaşamın temel taşını oluşturuyor. Metabolizmanın kamuoyunda bilinen algısından daha fazlası olduğuna dikkat çeken Medicana Sağlık Grubu Endokrinoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Aysel Mammadyarzada, "Metabolizma; vücudumuzun enerji üretimi, besinlerin işlenmesi, hücre yenilenmesi ve yaşamı sürdüren tüm biyokimyasal süreçlerin genel adıdır. Çoğu kişi metabolizmayı sadece ’kilo alıp verme hızı’ olarak bilse de bu oldukça dar bir tanımdır. Eğer altta yatan bir hastalık yoksa ve kişi değişime açıksa, doğru yaşam tarzı düzenlemeleri ile sağlıklı ve dengeli çalışan bir metabolizmaya sahip olmak mümkündür" mesajını verdi. Modern hayat çoğu zaman insanın kendini ihmal etmesine ve de sağlıklı yaşam dengesinin bozulmasına neden olabiliyor. Hal böyle olunca sağlıklı yaşamak için çeşitli yöntemlere başvuruyor, bunların bazılarında başarılı olabiliyor, bazılarında olunamıyor. Bu noktada sağlıklı yaşam için insanın ilk olarak neyi düzenlemesi gerektiği hakkında bilgi veren Medicana International İzmir Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Uzm. Dr. Aysel Mammadyarzada, metabolizma kavramını ele aldı. Uzm. Dr. Aysel Mammadyarzada, "Metabolizma; vücudumuzun enerji üretimi, besinlerin işlenmesi, hücre yenilenmesi ve yaşamı sürdüren tüm biyokimyasal süreçlerin genel adıdır. Nefes alırken, yürürken, düşünürken hatta uyurken bile metabolizma aktif olarak çalışır. Çoğu kişi metabolizmayı sadece "kilo alıp verme hızı" olarak bilse de bu oldukça dar bir tanımdır. Gerçekte metabolizma; enzimlerin, hormonların ve hücrelerin uyumla yürüttüğü çok sayıda kimyasal reaksiyonun toplamıdır. Metabolizma hızı; yaş, cinsiyet, genetik yapı, beslenme düzeni, kas kütlesi, fiziksel aktivite düzeyi gibi birçok faktörden etkilenir. Metabolizmanın hızını doğrudan ölçen net bir test olmamakla birlikte, metabolizma yavaşlığından şüphelenildiğinde insülin, tiroit ve cinsiyet hormonları başta olmak üzere bazı hormonlara bakılabilir" dedi. Metabolizmanın; hormonlar, genetik yapı, yaşam tarzı, beslenme düzeni ve psikoloji durumların ortak yansıması olduğunu aktaran Uzm. Dr. Aysel Mammadyarzada, sağlıklı bir metabolizma için gerekenleri sıraladı. Doğru yaşam tarzına yönelik düzenlemelerle sağlıklı ve dengeli çalışan bir metabolizmaya sahip olunabileceğini aktaran Uzm. Dr. Aysel Mammadyarzada, "Sağlıklı bir metabolizma için; düzenli uyku, üç ana, iki ara öğün şeklinde dengeli beslenme, düzenli fiziksel aktivite, yeterli su tüketimi, gerektiğinde hormon ve kan tetkiklerinin yapılması, kişiye özel beslenme planı olmazsa olmazdır" diye konuştu. Hormonların ortak çalışmasıyla kontrol edilir Metabolizmanın çok sayıda hormonun ortak çalışmasıyla kontrol edildiğini belirten Uzm. Dr. Aysel Mammadyarzada, "Bunlardan en önemlileri: İnsülin, T3 ve T4 (tiroid hormonları), leptin ve ghrelin, östrojen ve testosteron, kortizol. Dolayısıyla bu hormonların herhangi birindeki değişim, metabolizma dengesini doğrudan etkileyebilir" diye konuştu. İnsülin direncinin kilo vermeyi zorlaştırdığının altını çizen Uzm. Dr. Aysel Mammadyarzada, "İnsülin, glikozu hücrelere taşıyarak enerji üretimini sağlar. Ancak uzun süreli yanlış beslenme, hareketsizlik veya obezite insüline karşı direnç gelişmesine yol açabilir. Bu durumda; hücreler insüline yanıt veremez, glikoz kanda birikir, vücut daha fazla insülin üretir, insülinin yağ depolayıcı etkisi artar. Sonuç olarak; kilo vermek zorlaşır, karın bölgesinde yağlanma artar ve metabolik sendrom riskine zemin hazırlanır. Bu nedenle insülin direnci sadece kan şekeri yüksekliği değildir; tüm enerji dengesini bozan bir tablodur" sözlerini kaydetti. Öte yandan kadın ve erkek metabolizması arasında fark olduğunu da aktaran Uzm. Dr. Aysel Mammadyarzada, sözlerine şöyle devam etti: "Kadınlarda östrojen, erkeklerde testosteron metabolizma, yağ dağılımı ve kas kütlesi üzerinde belirleyici etkiye sahiptir. Kadınlar yağları daha çok kalça-uyluk bölgesinde depolar. Erkeklerde ise yağlanma genellikle karın çevresindedir. Yaşla birlikte hormon seviyeleri azalır. Menopoz ve andropoz dönemlerinde metabolizma yavaşlayabilir, özellikle karın bölgesinde yağlanma artabilir. Östrojenin düşmesi ise kardiyovasküler riskleri artırabilir. Bu dönemlerde düzenli beslenme ve fiziksel aktivite metabolizma sağlığı açısından kritik önem taşır." Metabolizmanız yavaşlamadı, yaşam tarzınız kötüleşti ‘Metabolizma yavaşlaması’ şikayetiyle kliniğe başvuran hastalarda sıklıkla hipotiroidi, insülin direnci, demir eksikliği, D vitamini eksikliği keşfedildiğini dile getiren Uzm. Dr. Aysel Mammadyarzada, sözlerini şöyle tamamladı: "Ancak metabolizma yalnızca hormonlara bağlı değildir. Aşağıdaki faktörler de önemli rol oynar: Genetik yapı, uyku düzeni, stres ve psikolojik durum, sık yapılan düşük kalorili diyetler, düzensiz beslenme, fiziksel aktivite yetersizliği, sosyo-kültürel alışkanlıklar Bu nedenle halsizlik, saç dökülmesi, cilt kuruluğu, kabızlık gibi belirtiler titizlikle değerlendirilmelidir. Aldığımız besinler enerjiye dönüştürülür. Ancak gereğinden fazla tüketildiğinde enerji depoları dolarak yağlanmaya yol açar. ‘Sık sık, az az yeme’ yöntemi bazı kişilerde faydalı olabilir. Yine de önemli olan ana öğün-ara öğün düzeni ve her öğünde karbonhidrat, protein ve yağ dengesinin sağlanmasıdır. Uzun süreli açlık, stres hormonlarını artırarak kan şekerini yükseltebilir ve insülin dengesini bozabilir. Kafein, metabolizmayı geçici olarak hızlandırabilir; ancak günlük 3-4 fincanın üzerine çıkılmamalıdır. Besin takviyeleri yalnızca laboratuvar testlerinde eksiklik görüldüğünde önerilir. Gereksiz takviyeler beklenen faydayı sağlamaz."
Kışın şifa kaynağı kestane tezgâhlarda yerini aldı
23 Kasım 2025 Pazar - 09:58 Kışın şifa kaynağı kestane tezgâhlarda yerini aldı Havaların iyice soğumasıyla birlikte Erzincan sokaklarında kestane kokusu yeniden yükselmeye başladı. Hava sıcaklıklarının düşmesiyle ocaklarını yakan kestaneciler, soğuk akşamlarda vatandaşlara nostaljik bir lezzet sunmaya devam ediyor. Erzincan’da uzun yıllardır bir kültür hâline gelen kestane tüketimi, özellikle akşam saatlerinde artan ilgiyle birlikte bu yıl da vatandaşların vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Şehrin işlek noktaları olan Dörtyol kavşağı ve sokak kesişimlerinde tezgâh açan satıcılar, havaların iyice soğumasıyla satışların belirgin şekilde arttığını ifade etti. Geçen yıl 100 gramı 80 liradan satılan kestanenin, bu yıl 100 liraya alıcı bulduğu belirtildi. Kestaneciler, artık evlerde soba bulunmamasının tüketimi dışarıya yönlendirdiğini söyleyerek, "Gündüz satışlarımız az olur. Ocaklar ikindiden sonra yanar ve talep akşamları yoğunlaşır" dedi. "Kışın vazgeçilmezi kestane kansere karşı koruyor" Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Senanur Canpolat, kestanenin yalnızca lezzetli değil aynı zamanda güçlü bir şifa kaynağı olduğunu belirtti. Kestanenin kansere karşı koruyucu etkisi bulunduğunu vurgulayan Canpolat, şu bilgileri paylaştı: "Kestane; kalsiyum, magnezyum, manganez, fosfor, çinko ve potasyum gibi mineraller açısından oldukça zengindir. Kan basıncını düzenler, kalp ve damar hastalıklarına karşı korur. Flavonoidler açısından zengin olduğu için güçlü bir antioksidandır ve serbest radikallerin zararlarına karşı vücudu korur." Canpolat, kestanenin kolesterol düşürücü etkisi olduğunu, ayrıca B1, B2, B9 ve C vitaminlerini de içeren besleyici bir tohum olduğunun altını çizdi. "Günde 5 adetten fazla tüketmeyin" Diyetisyen Senanur Canpolat, özellikle kilo kontrolü amacıyla kestanenin ölçülü tüketilmesi gerektiğini belirterek önemli uyarılarda bulundu: "Üç büyük boy kestane yaklaşık bir dilim ekmeğe eşdeğer kaloriye sahiptir. Bir oturuşta 15 kestane tüketen bir kişi, beş dilim ekmek yemiş gibi olur ve 350 kalori alır. Bu nedenle günlük tüketim 5 adedi geçmemelidir." Kestanenin orta glisemik indeksli bir besin olduğunu hatırlatan Canpolat, şeker hastalarının tüketimde dikkatli olması gerektiğini söyledi. En sağlıklı pişirme yöntemi haşlama Uzmanlara göre kestane birçok şekilde pişirilebilse de en sağlıklı yöntem haşlama. Dyt. Canpolat, haşlamanın hem kalori değerini düşürdüğünü hem de kestanenin nemini artırdığını belirterek, şu önerilerde bulundu: "Kestane; tavada, fırında, közde veya haşlama olarak pişirilebilir. Ancak en sağlıklısı haşlamadır. Bu durum porsiyon kontrolünü ortadan kaldırmaz, yine ölçülü tüketilmelidir."
Prof. Dr. Ali Murat Tatlı: "Akciğer kanseri tedavisinde sağ kalım oranları artıyor"
23 Kasım 2025 Pazar - 09:40 Prof. Dr. Ali Murat Tatlı: "Akciğer kanseri tedavisinde sağ kalım oranları artıyor" Onkoloji uzmsnı Prof. Dr. Ali Murat Tatlı, son yıllarda yaşanan tıbbi gelişmelerle birlikte akciğer kanserinde sağ kalım oranlarının arttığını kaydetti. Memorial Antalya Hastanesi Onkoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ali Murat Tatlı, akciğer kanserinde son 20 yılda yaşanan tıbbi gelişmeleri ve erken tanının önemini anlattı. Prof. Dr. Tatlı, akciğer kanserinin hem dünyada hem Türkiye’de kanser kaynaklı ölümler arasında ilk sıralarda yer aldığını belirterek, hastalığın boyutunu, "Dünyada her yıl yaklaşık 2,5 milyon yeni akciğer kanseri vakası görülüyor. Bunun 1 milyon 800 bini yaşam kaybıyla sonuçlanıyor" sözleriyle özetledi. Türkiye’de de durumun benzer olduğuna dikkat çeken Tatlı, yılda 41 bin yeni akciğer kanseri tanısı konduğunu, hastalığın özellikle erkeklerde en sık görülen kanserler arasında yer aldığını belirtti. "Sigara tüm kanser ölümlerinin üçte birini tetikliyor" Akciğer kanserinde en önemli risk faktörünün sigara olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Tatlı, tütün ürünleriyle mücadelenin hayati önem taşıdığını belirterek, "Sigara ve tütün ürünlerini tamamen hayatımızdan çıkarabilsek, tüm kanserlere bağlı ölümlerin üçte birini önleyebiliriz" ifadelerini kullandı. Elektronik sigaranın gençler arasında hızla yayıldığını söyleyen Tatlı, bu ürünlerin güvenli olmadığına dikkati çekerek, "Elektronik sigara masum değil. Amerika’da birçok hasta bazlı verilerde bu elektronik sigarayla ilişkili göğüs hastalıkları takiplerinde yeni yeni birçok vakalar oluştu. Akciğerin kronik yetmezliği gelişip ve geri dönüşümsüz olan vakalar da var. Ve bu kanserden daha mı basit dersiniz? Değil tabii ki. Gerçekten sigarayla mücadele önemli olduğu gibi günümüzde elektronik sigarayla mücadelede önemli bir yol gibi görünüyor" diye konuştu. "Belirti olmasa bile risk grubunda tarama şart" Akciğer kanserinde erken tanının yaşam süresi açısından belirleyici olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tatlı, risk grubundaki bireyler için taramanın şart olduğuna vurgu yaptı, belirti gösteren hastalarda ise en sık görülen bulguları şöyle sıraladı: "Açıklanamayan hızlı kilo kaybı, iştahsızlık, geçmeyen kuru öksürük, kanlı balgam, nefes darlığı ve göğüs ağrısı" Prof. Dr. Tatlı, yoğun sigara geçmişi olan kişiler için taramanın hayati olduğunu belirterek, "40-45 yaşlarından itibaren düşük dozlu radyolojik taramalar erken tanı için koruyucudur" dedi. "Akıllı ilaçlar ve immünoterapi çığır açtı" Prof. Dr. Tatlı, akciğer kanseri tedavisinin son 20 yılda büyük bir dönüşüm geçirdiğini vurgulayarak, moleküler testler ve yeni nesil hedefe yönelik ilaçların sağkalımı dramatik şekilde artırdığını belirtti. Prof. Dr. Tatlı, "EGFR mutasyonunun keşfi tedavide milat oldu. Üçüncü nesil hedefe yönelik ilaçlarla EGFR mutasyonu taşıyan hastalarda ortalama yaşam süreleri 3 yılın üzerine çıktı. Şu an beyin metastazı gibi kötü bir hastalık dönemine bile üçüncü jenerasyon ALK inhibitörleriyle son birkaç yıldır çıkan klinik çalışma sonuçları bizleri o kadar mutlu etti ki; 5 yılın üstünde hala ortalama yaşam sürelerin üstünde. Yani 100 hastanın yüzde 50’sinden fazlası hala 5 yıldan fazla sağ kalımda" dedi. İmmünoterapinin de aynı dönemde tedaviye yeni bir yön verdiğini ifade eden Tatlı, "Dördüncü evre hastalıkta beş yıllık sağ kalım oranları yüzde 5’ten yüzde 30-40’lara yükseldi. Bu, akciğer kanserinde çığır açtı" diye konuştu. "Tedavi sonrası yakın takip şart" Akciğer kanseri hastalarının tedavi sonrası takibinin kritik olduğunun altını çizen Tatlı, "Evre 1 ve evre 2’de bile tekrarlama riski yüzde 50’lere yakın. Bu nedenle adjuvan tedaviler ve moleküler testler hayati önemde" dedi. Yeni jenerasyon hedefe yönelik ilaçlar ve immünoterapilerin erken evrede de kullanılmaya başlandığını kaydeden Tatlı, "EGFR mutasyonu olan erken evre hastalarda hastalığın tekrarlama riskini yüzde 70-80 azaltıyor" şeklinde konuştu. "Sigarayı bıraktığınız gün risk sıfırlanmıyor" Akciğer kanserinin önlenmesi için en etkili yöntemin sigarayı bırakmak olduğunu söyleyen Tatlı, ancak bırakıldıktan sonra riskin hemen ortadan kalkmadığını hatırlatarak, "Risk, sigarayı bırakmanın ardından zaman içinde azalır. Bu nedenle hem sigarayı bırakmak hem de düzenli takip olmak şarttır" diye konuştu.
Cerrahi işlem gerektirmeyen modern teşhis: ’EBUS’
23 Kasım 2025 Pazar - 09:34 Cerrahi işlem gerektirmeyen modern teşhis: ’EBUS’ Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Başak Burgazlıoğlu, akciğer hastalıklarının teşhisinde önemli bir yer edinen Endobronşiyal Ultrasonografi (EBUS) yöntemi sayesinde pek çok hastada cerrahi işleme gerek kalmadan teşhis koymanın mümkün olduğunu söyledi. EBUS’un modern tıbbın sunduğu en gelişmiş tanı tekniklerinden biri olduğunu belirten Medicana Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Burgazlıoğlu, "EBUS, bronkoskopi cihazının ucuna yerleştirilen özel ultrason probu sayesinde akciğerlerin iç yapısını ve çevresindeki lenf bezlerini detaylı şekilde görüntülememizi sağlar. Klasik bronkoskopi ile ulaşamadığımız derin bölgeleri bu yöntemle değerlendirebiliyor ve gerektiğinde biyopsi alarak kesin teşhise ulaşabiliyoruz. Böylece pek çok hastada cerrahi işleme gerek kalmadan teşhis koymak mümkün oluyor" dedi. Dr. Burgazlıoğlu, EBUS’un özellikle, akciğer kanseri şüphesi olan hastalarda teşhis ve evreleme esnasında kullandığını ifade ederek diğer teşhisleri ise şu şekilde sıraladı; "Görüntüleme yöntemlerinde lenf bezi büyümesi tespit edilen olgular. Sarkoidoz, tüberküloz gibi hastalıkların teşhisi, Nedeni bilinmeyen mediastinal (göğüs içi) kitlelerin değerlendirilmesi gibi işlemlerde kullanılmaktadır. İşlem, hastaya konfor sağlayacak şekilde sedasyon veya hafif anestezi altında gerçekleştirilmektedir. Ağız yoluyla ilerletilen bronkoskop yardımıyla hedef bölge ultrason eşliğinde görüntüleniyor ve ince bir iğne ile doku örneği alınıyor. Ortalama 30-45 dakika süren işlem sonrası hastalar birkaç saat dinlendirilip aynı gün taburcu olabiliyor." EBUS’un en önemli avantajının cerrahi girişim gerektirmemesi olduğunu vurgulayan Dr. Burgazlıoğlu, "Radyasyon içermediği için güvenli bir yöntemdir. Teşhis başarısı oldukça yüksektir ve komplikasyon oranı son derece düşüktür. Hastalarımızın büyük bir kısmı işlem sonrası günlük hayatlarına hızla dönebilmektedir. EBUS sonrası iyileşme sürecinin oldukça rahat geçirilmektedir. Boğazda hafif ağrı veya ses kısıklığı olabilir. Ancak kısa sürede kendiliğinden geçer. Hastalar genellikle ertesi gün normal yaşamlarına dönebilmektedir" diye konuştu. EBUS’un günümüzde göğüs hastalıkları alanında teşhis doğruluğunu artıran, hastalar için ise cerrahi müdahaleyi azaltarak konfor sağlayan önemli bir teknoloji olduğunu belirten Dr. Burgazloğlu, "Medicana Bursa Hastanesi’nde bu avancer yöntemi deneyimli ekibimizle güvenle uyguluyoruz. Amacımız, hastalarımıza en doğru tanıyı en konforlu şekilde sunmak" diyerek sözlerini tamamladı.