ASAYİŞ - 02 Nisan 2025 Çarşamba 16:03

Öldüresiye darp edilen tekel bayii işletmecisi yaşadığı dehşeti anlattı

A
A
A

Sakarya’nın Adapazarı ilçesinde tekel bayiinde çıkan ve ortalığın adeta savaş alanına döndüğü olayda öldüresiye darp edilen işletmeci, yaşadığı dehşeti anlattı. Başında 42 dikiş bulunan Sacit Kesel, "Sadece yerde yatıp ölümü bekledim. Yaklaşık 10-15 dakika süren bu süreç bize bir ömür gibi geldi. Gözlerim artık kararmıştı, polis ekipleri geldi ama ilk etapta onlarda müdahaleye yetmedi. Polisin yanında benim kafama en az 10-15 tane daha şişe vuruldu. Artık canımızı veriyoruz diye düşündük" dedi.

Bayramın birinci günü gece saatlerinde Karaağaç Bulvarı üzerinde bulunan bir tekel bayiinde meydana gelen olayda iddiaya göre, bir grup kendi aralarında tartışmaya başladı. Tekel bayide çalışan ve sesleri duyarak dışarıya çıkan emekli polis memuru M.D., tartışmayı ayırmak için uyarıda bulundu. Bu esnada gençler kendi arasında ettiği kavgayı bırakıp tekel bayinin sahibi Sacit Kesel ve çalışanı M.D. ile tartışmaya başladı. Kısa sürede büyüyen olay esnasında ortalık adeta savaş alanına döndü. Öfkeli grup, iki kişiyi dükkanın içinde ve dışında öldüresiye darp etti. Güvenlik kameralarına da yansıyan olayda 19 şüpheli gözaltına alındı, 7’si tutuklandı. Olay esnasında aldığı darbeler neticesinde tekel bayi sahibi Kesel’e 42’ye yakın dikiş atıldı. Kaburgalarında kırık olduğu öğrenilen emekli polis M.D.’nin ise hastanedeki tedavisinin devam ettiği öğrenildi.

Öldüresiye darp edilen tekel bayii işletmecisi yaşadığı dehşeti anlattı

"Sadece yerde yatıp ölümü bekledim"

Dükkanının içinde öldüresiye darp edilen büfeci Sacit Kesel, hastanedeki tedavisinin ardından taburcu edildi. Evinde tedavisine devam edilen Kesel, yaşadığı dehşeti anlattı. Kesel, "Dükkanın içerisindeyken dışarıdan ses duyduk, arkadaşım dışarıya çıktı ‘ne oluyor gençler, sakin olun’ derken onu ittirmeye başladılar ve ben de çıktım dışarıya beni içeriye soktular. Öncesinde dışarıda ona vurdular, yere düştü. İçeride ellerine ne geçtiyse bize fırlatmaya başladılar. Arkadaşım kanlar içerisinde geldi içeriye, yine saldırmaya devam ettiler. Ellerine aldıkları kolileri, kasaları ve şişeleri kafamıza fırlatmayı sürdürdüler. O esnada arkadaşım doğal olarak müdahale etmeye çalıştı ama durmak bilmiyorlardı. Onlarca kişi dükkanımıza saldırdı. Burada ikimizin yapabileceği hiçbir şey yoktu. Sadece yerde yatıp ölümü bekledim. Yaklaşık 10-15 dakika süren bu süreç bize bir ömür gibi geldi. Gözlerim artık kararmıştı, polis ekipleri geldi ama ilk etapta onlarda müdahaleye yetmedi. Polisin yanında benim kafama en az 10-15 tane daha şişe vuruldu. Artık canımızı veriyoruz diye düşündük" dedi.

Öldüresiye darp edilen tekel bayii işletmecisi yaşadığı dehşeti anlattı

"Bu planlanmış bir saldırıdan başka hiçbir şey olamaz"

Saldırının daha önceden planlandığını düşündüğünü belirten Sacit Kesel, "Şu anda yüksek derecede ağrılarım var. Kafamda zımba olmayan hiçbir yer yok, hastaneden söylenilen 42 civarında dikiş olduğu. Olay esnasında dakikalar içerisinde 100’lerce kişiyi toplamak mümkün değil. İlk etapta 8-10 kişi var arkasından ise 100’lerce kişi geliyor bu planlanmış bir saldırıdan başka hiçbir şey olamaz. Öncesinden herhangi bir husumetimiz yok, bizim oradaki ticaretimizden rahatsız olan kişiler var demek. Biz ticaretimizi normal şartlarda, düzenine uygun bir şekilde sürdürüyoruz" diye konuştu.

Öldüresiye darp edilen tekel bayii işletmecisi yaşadığı dehşeti anlattı

"Adalet ile devam edeceğiz sürecimize ve kapatmayacağız dükkanımızı"

Dükkanını kapatmayacağını aktaran Kesel, "Arkadaşımın sağlık durumu benimkinden biraz farklı. Kaburgalarında kırık var ve akciğeri sönmüş durumda doğal olarak dışarıdan hava veriliyor kendisine yani hastanedeki süreci devam ediyor. Onun beylik tabancası ile havaya ateş açtığı kameralarda görülüyor, birini öldürmek için ateş açmıyor yani havaya ateş edeyim canımızı kurtaralım açısından ateş ediyor. Onlar bizi direk öldürmek için saldırıyor, 100’lerce şişe bir insanın kafasında kırmak bunu gösteriyor. Adalet ve hukuksal açıdan biz bu işin sonuna kadar devam edeceğiz. Biz ticaret insanıyız, adalet arayacağız. Adalet ile devam edeceğiz sürecimize ve kapatmayacağız dükkanımızı" şeklinde konuştu.

"Kadın işletmeci olarak o gün orada ben de bulunabilirdim"

Adli sürecin takipçisi olacaklarını aktaran Hilal Kesel, "Eşimle birlikte dönüşümlü olarak işletiyoruz dükkanı. Bir dükkana ben geçiyorum diğer dükkana o geçiyor dönüşümlü olarak. Kadın işletmeci olarak o gün orada ben de bulunabilirdim. Hatta bazen oraya çocuklarımla birlikte gidiyorum. Bu olay esnasında ben de orada olabilirdim ve çocuklarım da yanımda olabilirdi. Umarım bizim yaşadığımız tarzda bir olay hiç kimsenin başına gelmez. Biz gerçekten çok ağır bir olay yaşadık. Umarım bizim bu yaşadığımız son olur ve bir daha böyle şeylere cesaret edemezler" ifadelerini kullandı.

Öldüresiye darp edilen tekel bayii işletmecisi yaşadığı dehşeti anlattı

"Eşimin oradan sağ çıkabileceğini düşünmedim"

Eşinin yanına giden Kesel, "Ben o akşam diğer işletmedeydim, bayramın birinci günüydü. Eşim aradı, ‘dükkana gelebilir misin, bir saldırıya uğradık’ dedi. Kamera kayıtlarından ben de görebiliyorum dükkanın içini o esnada arabaya nasıl bindim, kamera kayıtlarını izleyerek oraya 3-5 dakika içerisinde nasıl yetiştiğimi bilmiyorum. Ben oraya gittiğimde dükkanın üzerinde 150’e yakın polis, 300’e yakında diğer taraftan insan vardı. Karaağaç Bulvarı’nın ortası tamamen sopalı insanlarla doluydu. Ben bu vahim tabloyu görünce eşimin oradan sağ çıkabileceğini düşünmedim. O esnada beyefendinin birisi de sopayı kaldırıp bana tehdit savuruyordu, ‘buranın savcısı, polisi de biziz sen git eşini hastaneden topla’ diye" dedi.

"Ben oradaki ticaretime devam etmek istiyorum"

Yaşanan olaydan psikolojik olarak etkilendiklerini de ifade eden Hilal Kesel, "Böyle bir manzaraya şahit olup akıl sağlımızı koruyabilmemiz bile çok zor. Eşimin maruz kaldığı fiziki çok ciddi darbesi var ama arka planda bundan sonra ruhsal bir darbesi de var. Bu görüntüleri hafızamızdan nasıl silebileceğimizi süreç gösterecek, içimize tek su serpebilecek şey en ağır cezayı almaları. Adalete inanmak istiyorum; orada beni komşularımın, vatandaşın, devletimin, kolluk kuvvetinin koruyacağına inanmak istiyor ve korkun sinen insanlardan olmak istemiyorum. Bugün beni, yarın bir başkasını sindirirler, bu ülkede gençlerin umudunu yitirmemesi açısından ben oradaki ticaretime devam etmek istiyorum" diye konuştu.

Burak Can Tokyürek - Orkun Kaya

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş Kızılay’dan günlük bin kişiye sıcak yemek desteği Türk Kızılay Muş Şubesi her gün ihtiyaç sahibi bin vatandaşa 3 çeşit sıcak yemek ulaştırıyor. Muş’ta Türk Kızılay Şubesi, sosyal yardım faaliyetleri kapsamında ihtiyaç sahibi vatandaşlara yönelik sıcak yemek desteğini aralıksız sürdürüyor. Gıyasettin Bingöl Aşevinde hazırlanan yemekler, kent genelinde belirlenen adreslere ulaştırılıyor. Aşevinde hijyenik şartlarda günlük olarak hazırlanan 3 çeşit sıcak yemek, Kızılay ekiplerince yaşlı, hasta ve dar gelirli ailelere dağıtılıyor. Her gün yaklaşık bin vatandaşa ulaştırılan yemeklerle vatandaşların temel gıda ihtiyacının karşılanması amaçlanıyor. Sabah saat 07.00’de başlayan mesailerinde üç çeşit yemeğin hazırlığını yaptıklarını söyleyen aşçılardan Bülent Alim, "Yaklaşık 5 yıldır Kızılay bünyesinde görev yapıyorum. Her sabah saat 07.00’de başlayan mesaimizde, 5 kişilik ekibimizle birlikte üç çeşit sıcak yemeğin hazırlığını yapıyoruz. Yemeklerin pişirilmesinin ardından, yine kendi araçlarımızla kapı kapı dolaşarak ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırıyoruz. Yardımsever Muşlu iş insanları ve hayırseverlerin destekleriyle her gün yaklaşık bin aileye üç çeşit yemeği sıcak bir şekilde teslim ediyoruz. Haftanın beş günü, ihtiyaç sahiplerinin kapısını tek tek çalarak bu yardımları ulaştırmaya devam ediyoruz" dedi. Yaklaşık 12 yıldır Kızılay bünyesinde görev yaptığını ifade eden Metin Asan, "Aşevimiz 2020 yılında hizmete açıldı ve son 5 yıldır aktif olarak faaliyet gösteriyor. Aşevimizde her gün yaklaşık bin kişiye yetecek şekilde sıcak yemek hazırlanıyor. Hazırlanan yemekler sefer taslarına doldurularak servis araçlarımızla ihtiyaç sahibi ailelerimizin evlerine ulaştırılıyor. Yıl boyunca en az 200 bin aileye sıcak yemek desteği sağlıyoruz. Bu hizmetler, hayırseverlerimizin katkıları sayesinde kesintisiz şekilde devam ediyor. Destek veren tüm hayırseverlerimizden Allah razı olsun" şeklinde konuştu.
Ankara Tartışma sonrası evi ateşe verip 1 kişinin ölümüne neden olduğu iddia edilen sanığın yargılanmasına devam edildi Ankara’nın Mamak ilçesinde, konakladığı evde arkadaşlarıyla alkol aldıktan sonra çıkan tartışma sonucu koltuğu ateşe vererek 1 kişinin ölümüne neden olan tutuklu sanık Mustafa Yılmaz’ın yargılanmasına devam edildi. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanık Mustafa Yılmaz salonda hazır bulundu. Olay günü evde bulunan şikayetçi Adem E., SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Mahkeme başkanının söz vermesi üzerine konuşan Adem E., sanığı tanımadığını, arkadaşının talebi üzerine sanığın evinde kalmasına izin verdiğini ifade ederek, "Olaydan bir iki gün önce Mustafa’nın firari olduğunu öğrendim ve evden ayrılmasını istedim. Olay günü eve geldiğimde İzzet, Mustafa ve iki kadın vardı, kapının önünde mangal yakıyorlardı. ‘Beni rezil mi edeceksiniz’ dedim. Sanık Mustafa’ya firari olduğunu söyleyip gitmesini istedim. Tepki gösterdi, bıçak çekti. Ben de çıkmasını söyledim. Yaklaşık 20-25 dakika sonra giriş kapısı tarafında yoğun alevler yükseldi. Kanepeleri evin girişine dayayıp yakmış. Sanık giderken, ‘Bunu yanınıza bırakmam’ dedi. Kasıtlı olarak yaktığını düşünüyorum, benzin döküp tutuşturmuştur" dedi. Şikayetçi beyanının ardından söz alan sanık Yılmaz şunları söyledi: "Ben Adem’e bıçak çekmedim, o bana tüfek gösterip evden kovdu. Beyanlarını kabul etmiyorum. Ben suçsuzum, evi yakmadım. Gönül, Yeliz ve Adem yapmıştır. Uzun süredir tutukluyum, tahliyemi talep ediyorum." Şikayetçi ve sanık beyanlarının ardından mahkeme heyeti, keşif sonucunun beklenmesine karar vererek sanığın tutukluluk halinin devamına hükmetti. Duruşma, 26 Şubat’a ertelendi.
Antalya Ali Çandır: "Hedef sürdürülebilir büyüme olmalı" Antalya Ticaret Borsası Aralık Ayı Meclisi, Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığında ATB Toplantı Salonu’nda yapıldı. Yönetimin bir aylık çalışmasıyla ilgili üyelerin bilgilendirildiği toplantıda ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, tarım, ülke ve Antalya ekonomisiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Dünya ekonomisinin 2025 yılını ortalama yüzde 3 büyüme ile tamamlamasının beklendiğini, Türkiye’nin büyüme performansının ise yaklaşık bu düzeyde gerçekleşeceğinin öngörüldüğünü kaydeden Çandır, "Yılı dünya ekonomisiyle uyumlu bir büyüme oranıyla kapatmış olacağız. Ancak hepimizin bildiği gibi, ülkemizin potansiyel büyüme oranı yaklaşık yüzde 5 seviyesindedir. Asıl hedefimiz, bu potansiyel büyümeyi kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde yakalamak olmalıdır. Uzun yıllardır yüksek dalgalanmalar gösteren büyüme oranları hem ekonomiyi hem de reel sektörü ciddi biçimde zorlamakta ve yıpratmaktadır" dedi. Son yirmi yılda dünya ekonomisinin itici gücü olan küresel ticaretin büyümesi ve serbestleşmesi döneminin, 2025 yılında belirgin bir durgunluğa evrildiğini söyleyen Çandır, sonuç olarak küresel ticaret hacminin zayıfladığını, ekonomik büyümenin yavaşladığını kaydetti. The Economist, OECD, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların, 2025 yılında dünya ekonomisinin yavaşladığını ancak bir durgunluğa girmediğini ifade ettiğini belirten Çandır, şunları söyledi: "Bu kuruluşların 2026 yılına ilişkin büyüme tahminleri ise yüzde 2,4 ile yüzde 2,9 aralığında yer almaktadır. Yani 2026 yılında, 2025’e kıyasla daha yavaş bir küresel büyüme ile karşı karşıya olacağımız anlaşılmaktadır. Yapılan değerlendirmeler, Atlantik bölgesinde ekonomik yavaşlamanın süreceğini, Asya bölgesinde ise görece bir güçlenme yaşanacağını ortaya koymaktadır. Bu çerçevede dünya ekonomisinin toplam büyüklüğünün 2026 yılında yaklaşık 125 trilyon dolara ulaşması beklenmektedir. Ülkemizin dünya ekonomisi içindeki yaklaşık yüzde 1,3’lük payı dikkate alındığında, 2026 yılında 1,6 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğe ulaşmamız mümkündür." Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı 2025 yılı üçüncü çeyrek büyüme verilerine göre Türkiye ekonomisinin yüzde 3,7 oranında büyüdüğünü, bu oranın piyasa beklentilerinin üzerinde olduğunu kaydeden Başkan Çandır, söz konusu büyümede özellikle inşaat sektörü, özel tüketim harcamaları, ithalat ve vergi gelirlerinin belirleyici olduğuna dikkat çekti. Tarım sektöründeki daralmanın net bir şekilde rakamlara yansıdığını vurgulayan Ali Çandır, şu değerlendirmede bulundu: "Tarım sektörüne hem idari hem de toplumsal açıdan özel bir hassasiyetle yaklaşmamız gerekmektedir" "Üçüncü çeyrekte tarım sektörü yüzde 12,7 oranında daralmıştır. Bu ölçekte bir küçülme, bugüne kadar hiçbir üçüncü çeyrekte yaşanmamıştır. Kuraklık ve don olayları bu daralmada etkili olmuştur. Ancak tek başına belirleyici değildir. Geçmişte de üçüncü çeyrekte daralmaların yaşandığını biliyoruz. Tarım sektöründeki küçülme, diğer sektörlerdeki daralmalardan çok daha geniş bir etki alanına sahiptir. Çünkü tarım, toplumun ve ekonominin her kesimini doğrudan etkileyen bir sektördür. Tarımın ekonomideki ileri ve geri bağlantıları son derece güçlüdür. Girdi tarafında birçok sanayi kolunu besler; çıktı tarafında ise gıda başta olmak üzere pek çok sektöre hayat verir. Tarımı küçülttüğünüzde, yalnızca bu sektörü değil, ona bağlı birçok sektörü de yavaşlatmış olursunuz. Bu nedenle ekonominin geneli, tarımdaki daralmadan daha büyük bir hız kaybı yaşar. Dolayısıyla tarım sektörüne hem idari hem de toplumsal açıdan özel bir hassasiyetle yaklaşmamız gerekmektedir. Tarıma adeta gözbebeğimiz gibi bakmalıyız." Tarım sektörünün yılı çift haneli bir daralma ile kapatacağını öngören Başkan Çandır, genel ekonomi için yüzde 3’ün üzerinde bir büyüme beklenirken, tarımda sert bir küçülme yaşanmasının 2026 yılından itibaren tarım kesimine pozitif ayrımcılık içeren politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koyduğunu dile getirdi. Çandır, "Çünkü tarım sektörü üç çeyrek üst üste ve giderek derinleşen bir daralma dönemindedir. Benzer dönemleri 2001, 2007 ve 2016 yıllarında da yaşamıştık. Bu dönemleri izleyen yıllarda tarım sektörü toparlanmayı başarmıştır. Doğru politikalarla ve yerinde desteklerle, 2026 yılından itibaren tarım sektörünün yeniden güç kazanacağına inanıyorum" dedi. 2024 yılı sonunda meclis, meslek komiteleri ve üyelerin katılımıyla beklenti anketi yaptıklarını hatırlatan Çandır, ankette 2025 yılında ekonominin 2024 yılına benzer seyredeceğini düşünenlerle, daha kötü olacağını öngörenlerin oranlarının birbirine yakın olduğunu, yıl sonunda ortaya çıkan tablonun da bu beklentilerin büyük ölçüde doğru çıktığını gösterdiğini söyledi. Çandır, "Bu durum, camiamızın gerçekçi, tutarlı ve sağduyulu bir öngörüye sahip olduğunun açık bir göstergesidir. Yıl boyunca ticaret hacmi, maliyetler, stoklar, borçlanma ve alacak yönetimine ilişkin değerlendirmeler de bu beklentilerle uyumlu olmuştur. Sadece döviz kurunun enflasyon oranında artacağı yönündeki beklenti yıl sonunda gerçekleşmemiştir" diye konuştu. "Gerçek ihtiyaçlara odaklanılmalı" Faiz, döviz ve enflasyon arasındaki mevcut uyumsuzluğun 2026 yılında kademeli olarak giderileceğini ve daha dengeli bir yapıya kavuşacağını öngördüklerini dile getiren Çandır, "Böyle bir ortamda hem üreticilerimiz hem ihracatçılarımız hem de iç ticaretle uğraşan kesimler daha az zorlayıcı bir yıl geçirecektir. Bu nedenle, reel ekonomiyi önceleyen ve gerçek ihtiyaçlara odaklanan bir politika setinin hayata geçirilmesini bekliyoruz" dedi. Son üç yıldır enflasyonu kontrol altına almaya yönelik uygulanan politikalarla fiyat istikrarı konusunda önemli bir mesafe alındığını, enflasyon oranının yüzde 80’lerden yüzde 30’lara düştüğünü belirten Çandır, "Bu tablo, uygulanan politikaların kararlılıkla hayata geçirildiğini ve belirli ölçüde başarı sağlandığını göstermektedir. Bununla birlikte üretim, yatırım ve finansman şartları üzerindeki baskıların reel sektör açısından daha dikkatli gözetilmesi gereken bir noktaya gelindiği de açıktır. Enflasyonu yüzde 30’dan yüzde 15’lere indirmenin, önceki döneme kıyasla daha dengeli ve hassas adımlar gerektirdiğini hepimiz biliyoruz. Önümüzdeki dönemde enflasyonla uyumlu, öngörülebilir ve reel ekonominin üretim ile istihdam kapasitesini dikkate alan bir yaklaşımın esas alınması gerektiğine inanıyoruz" diye konuştu. "Öncelikle tarıma odaklanılmalı" Reel sektörün ihtiyaçları bakımından ilk odaklanılması gereken sektörün en fazla tahribata uğrayan tarım olduğunu kaydeden Ali Çandır, şunları söyledi: "Bunun iki temel nedeni vardır. Birincisi, tarımın stratejik ve hayati önemi. İkincisi ise, reel sektörler içinde yalnızca tarımın ürün fiyatlarını maliyetlerine göre belirleyememesidir. Tarımla uğraşanlar sezon sonunda elde edilen sonuca göre kar veya zarar hesabı yapar. Sezon boyunca üretim yapmak için maliyetlere katlanmak zorundadır. Fiyatlar ise arz ve talep şartlarına göre piyasada oluşur ve sezon içinde ciddi dalgalanmalar gösterebilir. Üstelik üretici, fiyat-maliyet dengesini beğenmediğinde üretimi kısma imkanına da sahip değildir. Diğer sektörlerde fiyat-maliyet dengesi bozulduğunda kapasite düşürülebilir ve bu durum doğal karşılanır. Tarımda ise böyle bir esneklik yoktur. Bu nedenle tarımı; sanayi, imalat ya da inşaatla aynı çerçevede değerlendirmek doğru değildir. Tarım kesimi için, kendine özgü yapısal özellikleri dikkate alan kapsayıcı bir modele ihtiyaç vardır. Bu modelde istihdamdan tedariğe, üretimden ticarete tam bir kapsayıcı yaklaşım uygulanmalıdır." Antalya, Türkiye ortalamasının altında Meclis’te Antalya ve Antalya ekonomisiyle ilgili değerlendirmede bulunan Başkan Çandır, Antalya ekonomisi ve iş dünyasının 2025 yılını, birçok göstergede Türkiye ortalamasının altında bir performansla geçirdiğini söyledi. Antalya ekonomisinin dışa açık, fiyat rekabetine dayalı ve maliyetlere son derece hassas bir yapıya sahip olduğunu vurgulayan Çandır, kurulan şirket sayılarındaki azalma, ticari işlem hacmindeki reel gerileme ve ihracattaki zayıf seyirin kent ekonomisinin yıl boyunca ciddi bir baskı altında kaldığını gösterdiğini belirtti. Çandır, turizmde yüksek ziyaretçi sayısı ve uzayan sezona rağmen gelir artışı ve katma değerin aynı ölçüde artmadığına dikkat çekti. Çandır, "Kredi kullanımındaki artış ise bir canlılıktan ziyade, işletmelerimizin artan finansman ihtiyacının bir göstergesi olmuştur" dedi. "Borsada yoğun yıl" Antalya Ticaret Borsası olarak 2025 yılında tarımdan ticarete uzanan tüm zinciri kapsayan yoğun, çok boyutlu ve sonuç odaklı çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Çandır, Borsa’nın çalışmalarıyla ilgili şu bilgileri paylaştı: "Hal mevzuatı ve yaş meyve-sebze piyasasına ilişkin tespit ve çözüm önerilerimizi raporlaştırarak ilgili kurumlara sunduk. Tarıma özgü bir sosyal güvenlik modeli için odak grup toplantıları gerçekleştirdik. Lisanslı depoculuk, ürün ihtisas borsacılığı ve organize tarım bölgesi çalışmalarıyla üreticinin finansmana erişimini güçlendirmeyi ve piyasa derinliğini artırmayı hedefledik. Bu kapsamda fizibilite çalışmalarımızı tamamladık, ancak uygun yer arayışımız devam etmektedir. Coğrafi işaretler, yeşil mutabakat, tarımsal veri ve fiyat endeksleri gibi alanlarda düzenli çalışmalarla sektörümüze rehberlik etmeyi sürdürdük. Üyelerimizin küresel pazarlardaki rekabet gücünü artırmak amacıyla Ar-Ge projeleri, uluslararası ticaret heyetleri ve sektörel analiz toplantılarına devam ettik. Kesme çiçekten zeytinyağına, hayvancılıktan yaş meyve-sebzeye kadar birçok alt sektörde sorunları tespit ederek çözüm önerilerini doğrudan karar vericilerin gündemine taşıdık. Kamu kurumları, üniversiteler, meslek kuruluşları ve uluslararası paydaşlarla kurduğumuz iş birlikleri sayesinde, sorunları yalnızca dile getiren değil, takibini yapan ve sonuç üretmeyi hedefleyen bir kurum olma sorumluluğumuzu kararlılıkla yerine getirdik." 2026 yılı hedefleriyle ilgili açıklamada da bulunan Başkan Ali Çandır, iklim değişikliği ve afet risklerini merkeze alan, su ve enerji verimliliğini artıran, tarımsal dijitalleşme ve yapay zeka uygulamalarını yaygınlaştıran, üretimi ve tarımı koruyan, finansmana erişimi kalıcı biçimde güçlendiren bir yaklaşımın savunucusu olma hedefini paylaştı. Çandır, "Antalya’nın tarım ve turizm eksenli yapısını daha dayanıklı hale getirecek, üretimi, ihracatı ve istihdamı birlikte gözetirken, veriye dayalı ve teknoloji destekli politikaların oluşmasına katkı sunmayı sürdüreceğiz" dedi. 2030 yılına kadar en çok ihtiyaç duyulacak beceriler arasında ilk sıralarda yapay zeka, bilişim ve siber teknolojilerinin yer aldığını, bunu düşünce, esneklik, dayanıklılık ve yaşam boyu öğrenmenin izlediğini kaydeden Ali Çandır, liderlik, analitik düşünme ve çevresel sorumluluğun öne çıktığını belirtti. Çandır, "İnsan kaynağımızı geleceğe hazırlarken bu gerçekleri mutlaka dikkate almalıyız" diye konuştu. Bütçe oybirliğiyle kabul edildi Meclis’te denk bütçe esasına göre hazırlanan 2026 yılı bütçesinin 95 milyon TL olarak belirlenmesi oybirliğiyle kabul edilirken Çandır, "Bütçemizin üyelerimize ve sektörümüze hayırlı olmasını diliyorum" dedi. Ali Çandır, 2026 yılının sağlıklı, mutlu, başarılı ve bereketli bir yıl olmasını dilerken, Meclis üyeleri sektörleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.