ÇEVRE - 01 Ağustos 2025 Cuma 12:52

Sapanca Gölü için kırmızı alarm: Milyonlarca kişinin içme suyu kaynağı kuruyor

A
A
A
Sapanca Gölü için kırmızı alarm: Milyonlarca kişinin içme suyu kaynağı kuruyor

Sakarya ve Kocaeli’de milyonlarca vatandaşın içme su ihtiyacını karşılayan Sapanca Gölü, kritik seviyenin altına indi. SASKİ verilerine göre, 29.87 kotuna düşen gölde tehlike çanları çalıyor. Gölün bazı bölümlerinde kayıkların karaya oturduğu alanlar ise havadan da görüntülendi.


Milyonlarca kişinin içme su ihtiyacını karşılayan Sapanca Gölü’nde su seviyesi, son yılların en düşük seviyesi olan 29.87 metre olarak ölçüldü. Suyun metrelerce geriye çekildiği gölde birçok kayık karaya oturdu. Kuraklık, artan nüfus, bilinçsiz kullanım ve göl havzasında yaşanan su kayıpları sebebiyle kritik seviyeye gerileyen göldeki manzara korkuttu. Suyun çekildiği alanlar havadan dron ile de görüntülendi.


SASKİ ise bu korkutan manzara karşısında gölün 29,70 seviyesinden sonra önlem olarak şehrin geleceğini korumak için park-bahçe ile tarımsal sulamada içme suyu kullanımı, turistik yerlerde havuzların doldurulması yasaklayarak ve tüketimi yüksek olan ticari ve konut abonelikleri takibe alacak. Buna göre, üzerinde su kullanım hakkı olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, Tarım ve Orman Bakanlığı’na, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’ne, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne resmi olarak yazı gönderilecek.



"Maalesef her yıl kuraklığı daha şiddetli bir şekilde yaşıyoruz"


Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahnaz Gümrükçüoğlu Yiğit ise tehlike çanlarının çaldığı Sapanca Gölü için kritik değerlendirmelerde bulundu. Karasu ve Hendek ilçelerinde planlı su kesintilerinin yapılmasına ilişkin konuşan Gümrükçüoğlu, "Maalesef her yıl kuraklığı daha şiddetli bir şekilde yaşıyoruz. Doğada her şey birbirine bağlı; orman yoksa toprak yok, toprak yoksa su yok. Su yoksa gıda yok, gıda yoksa zaten insanın hayatının devam etmesi mümkün değil. Göl görünen su dolu bölgeden ibaret değil, yer altı suyu ve dereler ile besleniyor. Sadece yağışın olmamasıyla bu hale gelmiyor. Bizim de yanlış kullanımımız var bunun içerisinde. Binlerce bungalovun havuzlarını doldurmak için de buradan su kullanılıyor. Şu yanlışa düşülüyor her zaman. ’Biz yer altı suyu kullanıyoruz, kuyumuzu açtık dolayısıyla gölden su almıyorum’ deniliyor. Onlarca su şişeleme fabrikası var. Şu anda Sapanca Gölü’nün suyunu buradan şişeliyorlar, Londra’da Sapanca suyunu içebiliyorsunuz mesela. Bu hakikaten vahim bir durum. İnsanlar kendi su kaynaklarının bir damlasını bile ’Daha iyi nasıl korurum?’ diye tedbirler almaya çalışıyorlar ama biz her derenin üzerine bir HES yapmak için uğraşıyoruz. Ormanlarımızı yakıyoruz, ormanlar yandığı zaman zaten suyu tutmamız mümkün değil. Ormanları keselim maden çıkaralım diye uğraşıyoruz. Dolayısıyla bu su kaynağının burada var olabilmesi için gerekli olan su döngüsünü ortadan kaldırdığımızda yapılabilecek bir şey kalmıyor ve karşımıza çıkan manzara bu oluyor ne yazık ki" dedi.



"Suyu tasarruflu kullanmayı bilmiyoruz"


Su tüketimi hakkında konuşan Mahnaz Gümrükçüoğlu Yiğit, "Suyu tasarruflu kullanmayı bilmiyoruz zaten. Evsel kullanımdaki tasarruftan da bahsetmiyorum, ’Gölde su yok’ diyoruz ama hala insanlar araba yıkamaya da devam ediyorlar, fabrikalardan doldurulan sular şişelerle farklı bölgelere gönderiliyor. Bu havzalar arası su nakli ile eş değer bir durum. Kent içerisindeki peyzajda sulama hala devam ediyor. Ne yazık ki tarımsal sulamada hala tasarruflu su kullanmayı beceremiyoruz. Tabii gıda için sulamaya ihtiyacımız var ama bir yerde yazı okudum, tarımsal sulamaya amaç dışı kullanım olarak bakılıyor. Elbette tarımda su kullanılacak ama tasarruflu kullanıp, doğru bitkileri ekmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Birçok şey iklim değişikliğine bağlanıyor. Evet iklim değişikliğinden etkileniyoruz bu doğru. Madem iklim değişikliği sebebi ile bu kuraklığı yaşıyoruz o zaman buna göre davranmamız ve buna göre tedbirleri almamız gerekiyor" diye konuştu.



"Bu bir ekosistem, su dolu bir çanak değil"


Su tüketiminde alınabilecek tedbirlere ilişkin ise Gümrükçüoğlu Yiğit, "Bu bir ekosistem, su dolu bir çanak değil. Dolayısıyla hem su içerisindeki sucul canlıların hem de suyun etkilediği diğer alanlardaki bütün canlıların bundan etkilenmesi kaçınılmaz. Sucul canlılarda sudaki oksijenin azalması ile birlikte zaman içerisinde elbette etkilenecekler bundan. Bu durumda herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor, belediyeler başta olmak üzere. Belediyeler hem şehir içerisindeki kurakçıl peyzaja geçmek, peyzajı sulamaktan vazgeçmek kayıp-kaçak oranlarını azaltmak, insanlara tasarruflu su kullanabilmeleri için birtakım tedbirler açısından onları desteklemek gibi birçok faaliyette bulunabiliyorlar. İklim değişikliğine uyum sağlamak istiyorsak bunu yapmak mecburiyetindeyiz. Aynı şey diğer kurumlar için de geçerli. Tarımda yapılması gerekenler var, bunun yanı sıra turizm adı altında yapılan birçok yanlışın önlenmesi gerekiyor. Bunun elbette ekonomik bir getirisi var ama götürüsü çok büyük. Yapmamız gereken şeyler aslında son derece net. Bütün yanlışlarımızı görüp bu yanlışlardan vazgeçmek. Ormanı, toprağı ve suyu da ancak hep bir arada düşünerek koruyabiliriz. Bu kuraklıklar çok sık olmaya başladı ve daha da fazlalaşacak. Dolayısıyla su kaynaklarımızın her bir damlasını çok iyi korumamız gerekiyor. Bu bir değiştirilemez değil, biz bunun önüne geçebiliriz, önlemlerimizi alarak yaptığımız yanlışlardan vazgeçtiğimiz sürece" şeklinde konuştu.



"Göl bu durumdayken zaman zaman da olsa Yuvacık Barajı’na su çekiliyor"


Sanayi üretiminde suyun kullanımına ve tüketimine de dikkat çeken Yiğit, "Bir de sanayiyi eklemek gerekiyor, sanayi kullanımı da önemli burada. Bu tür kuraklık dönemlerinde sanayi su çekiminin de kontrol altına alınması gerekiyor. Hatta bu kadar kıymetli bir içme suyu elde edilen gölden sanayi çekiminin zaten tamamen durdurulması gerekiyor. Çünkü sanayide gri veya deniz suyunu arıtarak kullanabilirsiniz. Tabii bunlar ekonomik yatırımlar gerektirdiği için bunun yerine buradan suyu almayı tercih ediyorlar açıkçası. Bunun özellikle kuraklık dönemlerinde mutlaka kontrol altına alınması gerekiyor. Göl bu durumdayken zaman zaman da olsa Yuvacık Barajı’na su çekiliyor olması da vahim bir durum. İçme suyu gölünden bir baraja su çekilmesi de Dünyada çok az örneği olan bir şey açıkçası. Bundan da vazgeçilmesi gerekiyor kesinlikle" ifadelerini kullandı.



Sapanca Gölü için kırmızı alarm: Milyonlarca kişinin içme suyu kaynağı kuruyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Edirne Keşan’da trafik kazasında hayatını kaybedenler için yapılan anıt açıldı Edirne’nin Keşan ilçesine bağlı Karacaali köyünde 1998 yılında meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden 7 öğrenci ve 1 servis şoförü için kazanın meydana geldiği noktada yenilenen anıt törenle açıldı. Törende konuşan Karacaali Köyü Muhtarı Mustafa Kocaalili, "Paşayiğit İlköğretim Okulu’na taşımalı eğitim kapsamında giden öğrencilerimizi taşıyan servis aracının geçirdiği kaza sonucunda, henüz yolun başındaki 7 evladımız ve görevini yapan 1 şoförümüzü kaybettik. Bu acı olay, yalnız aileleri değil tüm Karacaali’yi ve bölgemizi derinden sarmıştır. Bugün açılışını yaptığımız bu anıt, kaybettiğimiz evlatlarımız ve şoförümüzün aziz hatırlarını yaşatmak, benzer acıların bir daha yaşanmaması için toplumsal hafızamızı ve farkındalığı diri tutmak amacıyla inşa edilmiştir" diye konuştu. Edirne İl Genel Meclisi Başkanı Çiğdem Gegeoğlu, kazada hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı dilerken, Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan da kazanın meydana geldiği günü anlattı. Keşan Kaymakamı Aziz Mercan ise yaşanan kazanın büyük bir acı olduğunu dile getirerek, "Buradan hepimiz gerekli dersi alıyoruz. Bu olayların yaşanmaması için elimizden ne geliyorsa gerekli gayreti göstereceğiz" dedi. Paşayiğit İlkokulu ve Ortaokulu öğrencilerinin, anıta çiçek bıraktığı tören, dua yapılmasıyla sona erdi. Törene, muhtarlar, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin temsilcileri, kazada hayatını kaybedenlerin yakınları ve çok sayıda vatandaşlar katıldı.
Düzce Otobüs şoförlerinin duyarlılığı araç içi kamerasına yansıdı Düzce Belediyesi özel halk otobüsü şoförleri, rahatsızlanan yolcular için güzergahlarından çıkarak yolcuları hastaneye yetiştirdi. O anlar araç içi kamerasına yansıdı. Düzce Belediyesine bağlı Düzce Ulaşım A.Ş.’ye ait iki ayrı hatta görev yapan halk otobüsü şoförleri bir hafta arayla rahatsızlanan iki yolcuyu harekat merkezine haber verip güzergah dışına çıkarak Acil Servis’e ulaştırdı. İlk olay 7 Aralık’ta yaşandı. Düşmeye bağlı olarak yürüme güçlüğü çeken ve hastaneye gitmek isteyen genç kadını fark eden şoför İzzet Aydın, hastaneye yakın durakta indirmek yerine acil servisin kapısına kadar götürdü. "Harekat merkezine bildirip, güzergah değiştirdim" Olay günü yaşananları aktaran araç şoförü İzzet Aydın, "2013 yılından bu yana şoförlük yapıyorum. 7 numaralı hatta çalışıyordum. Krempark’ın oradan 3 kişi araca bindi. Bir tanesi ayağının üzerine basamıyordu. Geçmiş olsun dedim. Hastaneye gideceğiz dedi. Harekat merkezine bildirerek güzergah dışına çıkacağımı söyleyerek, hastayı hastaneye götürdüm. Araçta başka kimse de yoktu. Acilin önüne kadar götürüp, güzergahıma devam ettim" dedi. Bir diğer olay ise 12 Aralık Cuma günü gerçekleşti. Araca bindiğinde fenalaşan yolcuyu fark eden otobüs şoförü Suat Atmaca, Hastane Caddesi’ndeki duraktan "U" dönüşü yaparak güzergah dışına çıktı. Vakit kaybetmeden rotayı Atatürk Devlet Hastanesi Acil Servisine çeviren Atmaca kısa süre içerisinde Acil Servis önüne ulaştı. Otobüsten indirilip sedyeye alınan kadın yolcu, sağlık ekiplerine ulaştırıldı. "Vatandaşın sağlığı her şeyden önemlidir" diyen şoför Suat Atmaca, "Olay günü 18 nolu hatta çalışıyordum. Durağa yanaştığımda iki genç benden kolanya istedi. Ne olduğunu sorduğumda arkadaşlarının rahatsızlandığını söylediler. Harekat merkezini arayarak rotamdan çıkıp U dönüşü yaptım. Hastanede acil servise geldiğimizde servise bindirdik ve hastamızı sağlık ekiplerine teslim ettik. Bize periyodik eğitimler veriliyor, bu eğitimlerde bu sağlık konusunda da hassas davranmamız konusunda bilgilendirme yapılıyor. Bizimde çocuğumuz var, biz burada insanlık görevimizi yaptık" dedi. Yaşanan bu örnek davranışlar, Düzce Ulaşım A.Ş. bünyesinde görev yapan şoförlerin, yolcuların sağlığı ve güvenliği konusunda da sorumluluk bilinciyle hareket ettiğini gösterdi. Şoförlerin duyarlılığı diğer yolcular tarafından da tebrik edildi.
Ankara Sanatçı Metin Şentürk TBMM’de engelli bireylerin sorunlarını ve hayat hikayesini anlattı AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Kasapoğlu başkanlığında toplanan Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu’na katılan sanatçı Metin Şentürk, engelli bireylerin sorunlarını ve hayat hikayesini anlattı. Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu, AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Kasapoğlu başkanlığında toplandı. Komisyona sanatçı ve Dünya Engelliler Birliği Kurucu Başkanı Metin Şentürk katıldı. Komisyonun açılışında konuşan Kasapoğlu, "Tüm Komisyon üyelerimizin ortak inancı, engelli bireylerimizin toplumun tam merkezinde yer alması; sanatta, sporda, siyasette, akademide, medyada, üretimde, istihdamda her bir noktada en merkezde yer alması, onların merkezde yer almasıyla birlikte toplumun bu anlamdaki algısı, bakışı çok güçlü şekilde değişiyor. Kullanılan dilden, ön yargıların kırılmasına kadar pek çok değişimi gözlemliyoruz. İşte, Metin Bey’in bu anlamdaki yolculuğu da hem sanat alanında hem de sivil toplumdaki mücadelesi bu açıdan çok kıymetli ve çok ama çok öğretici" diye konuştu. "9 kişilik ailenin 6 kişisi kör oldu" Konuşmasına kendi hayat hikayesini anlatarak başlayan Metin Şentürk, "7 çocuklu bir ailede doğdum. Yalnız hayatın anneme acımasız şakaları enteresan bir şekilde devam etti. Baba tarafından genetik körlük vardı. 2 kız kardeşim, 2 erkek kardeşim, babam ve ben, hepimiz sağlam doğmamıza rağmen, 9 kişilik bir ailede 6 kişi zaman içinde yaşanan küçük problemlerden körlükle karşıya kaldı. 9 kişilik ailenin 6 kişisi kör oldu. Bugüne kadar hayatımı kolaylaştıran yegâne unsurun bakış açısı olduğuna çok inandım. Bakış açınızı değiştirdiğinizde acınızı değiştirebiliyorsunuz" dedi. "Sahadaki çalışmalarınız içinse ben 7/24 hazırım" Engelliliğin, engelliden ziyade aileleri için daha zor olduğuna inandığını dile getiren Şentürk, "Engelli hayatına bir şekilde alışıyor ama aileler için her uyanılan sabah aynı tabloyla karşılaşmak biraz daha farklı. Evlatlarının önündeki engelleri aileler, sonra yasalar, sonra da vicdanlar kaldırırsa bazı şeylerin çok daha iyi olacağına inanıyorum. Sahadaki çalışmalarınız içinse ben 7/24 hazırım. Emeğimle, bedenimle, ruhumla ve gönlümle yanınızda olmaya hazırım. Şayet bu işe yarayacaksa, dediğim gibi, 7/24 ülkenin her tarafında emek veririm. Çünkü sonuç itibarıyla, benim bu ülkede bu kadar emek verme çabamın tek bir nedeni var. Askerlik yapamadığım bir ülkede askerliğimi bu şekilde tamamlıyorum, bu da benim hayata bakış açımın bir tarafı" ifadelerini kullandı.