POLİTİKA - 11 Nisan 2018 Çarşamba 18:59

Külünk: "Kavganın sebebi Asya’nın çıkış kapısını tutma meselesi"

A
A
A
Külünk: "Kavganın sebebi Asya’nın çıkış kapısını tutma meselesi"

Pekin-Londra İpek Yolu Projesi ile Türkiye’nin enerji ve ticaret üssü haline geleceğini belirten AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, ABD, Rusya, Fransa, İngiltere’nin Doğu Akdeniz’deki kavgalarının asıl nedeninin Asya’nın çıkış kapısını tutmak olduğunu söyledi.

Pekin-Londra İpek Yolu Projesi ile Türkiye’nin enerji ve ticaret üssü haline geleceğini belirten AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, ABD, Rusya, Fransa, İngiltere’nin Doğu Akdeniz’deki kavgalarının asıl nedeninin Asya’nın çıkış kapısını tutmak olduğunu söyledi.


Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ali Fuat Başgil Hukuk Fakültesinde düzenlenen "Gelecek Yüzyılın Türkiye’si" isimli konferansa AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, konuşmacı olarak katıldı. Konferanstan önce selamlama konuşması yapan OMÜ Genel Sekreteri Doç. Dr. Menderes Kabadayı, "Biz toplum olarak Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde bir beklentinin odağı haline geldik. Dünyanın neresinde bir mazlum ve mağdur varsa bizi kurtuluşu için umut kapısı olarak görmekte. Biz de bunun için kendimizi iyi yetiştirmemiz lazım" ifadelerini kullandı.



"1701’den bu yana aklen mağlubuz"


Bugünü anlamak için düne bakılması gerektiğini belirten Metin Külünk, "Biz yenildik. Bu topraklarda 24 milyon kilometre kareden 780 bin kilometrekareye geri çekilmek zorunda kaldık. Çünkü aklen mağlup olduk. 1701’de bir Yahudi bilim adamının keşfettiği buharlı makineyle Müslümanların akıl yenilgisi başlamış oldu. Sanayi Devrimi’nin ardından Batı üretimi ele geçirdi. Londra merkezli bir Sanayi Devrimi ortaya çıktı. Böylelikle üretimi kontrol edip paraya sahip oldular. O ekonomik güç üzeriden siyasi güç elde ettiler. Ekonomik güç üzerinden askeri güç elde ettiler. ’Üzerinde güneş batmayan imparatorluğu’ sömürge anlayışıyla ortaya çıkardılar. 1701’den bu yana aklen Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana da fiziken mağlubuz" diye konuştu.



"2000 yılı milattır"


Gücün Batı’dan Doğu’ya doğru kaydığını belirten Külünk, "Nasıl ki 1701 yılı buharlı makinenin keşfedilmesi nasıl milat olduysa 2000 yılı da bir milattır. Çünkü 2000 yılı Çin’in dünya sistemine itiraz etmekten vazgeçip, dünya sistemine entegre olmayı karar altına almıştır. Dünya ticaret sistemine dahil olmuştur. Çin Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olarak ve kapitalizmi tercih ederek ortaya başka bir süreç çıktı. Bu sürecin adı gücün Batı’dan Doğu’ya kaymasıdır. Doğu’nun kaybolan üstünlüğü geri gelmeye başlamıştır. Bu beraberinde çok kutuplu bir dünya düzenini getirecek" şeklinde konuştu.



"65 ülke doğrudan etkilenecek"


Pekin-Lonra İpek Yolu Projesi’nin dünya ticaretini büyük oranda etkileyeceğini kaydeden Külünk, "2013 yılında Çin Devlet Başkanı, ’Pekin-Londra İpek Yolu Projesi dönüm noktasıdır’ demişti. Bugün Çin’den Batı’ya eşya transfer ederken çok ciddi maliyetler doğuruyor. Yaklaşık 2 aya kadar transfer sürelerinin uzaması maliyetleri de artırıyor. Bunu gören Çin ve küresel sermaye 1 trilyon dolarlık bir adım attı. Pekin-Londra İpek Yolu kararını aldı. Dünya İpek Yolu üzerinden bir kez daha büyük bir dönüşümü yaşayacak. Çelik üzerinden bir büyük küreselleşmeyi yaşayacak. Dün küreselleşme Batı’nın ticaret egemenliği üzerinden konuşulurken bugün küreselleşme çelik üzerinden, İpek Yolu üzerinden konuşulacak. Dünya ticareti İpek Yolu üzerinden derinden etkilenecek. Neden? Çünkü 65 tane ülkenin doğrudan etkilendiği bir projeyi konuşuyoruz. Yani Pekin’den çıkan bir trenin 13 günde Londra’ya ulaştığı bir modeli konuşuyoruz" dedi.



30 yıl sonra Türkiye’nin milli geliri 3 trilyon dolar"


Osmanlı Devleti’nin geçmişteki büyük dönüşümü yakalayamadığı için 780 bin kilometrekareye gerilediğini ifade eden Külünk, "Son 300 yılda Müslümanların bilim tarihindeki etkisi nedir? Bu soruyu kendinize soracaksınız. Bu soruyu kendinize sorduğunuzda son 300 yıldır Müslümanların bilim alanında olmadığını göreceksiniz. Dünyada asıl güç bilim gücüdür. Aklın ürettiği bilgi gücüdür. Coğrafya kaderdir. Anadolu coğrafyası bizim kaderimiz. Anadolu topraklarında devlet olmak bir ayrıcalıktır. Çünkü dünyanın jeopolitik merkezinde devletsiniz. Dünya Anadolusuz şekillenemez. Dünyanın kalbi Orta Doğu’dur. Orta Doğu’nun güç merkezi Anadolu’dur. Anadolu’nun kilidi de İstanbul’dur. Bu topraklarda olmanın bedeli zorluklara göğüs germektir. Enerji, siyasi, petrol, doğalgaz hattı haritasını önünüze koyun. Bunların merkezinde Anadolu’yu göreceksiniz. Dünyanın en stratejik enerji geçiş noktasındayız. Pekin’den Londra’ya uzanan İpek Yolu projesinin olmazsa olmaz yolu Anadolu’dur. Pekin-Londra çelik devrimini iyi okuyunuz. Bu devrimle 30 yıl sonra eğer bu süreci iyi okursa Türkiye’nin milli geliri 3 trilyon dolarlık güç olacaktır. Bu dönüşümle Türkiye iki noktada büyük bir güç olacaktır. Türkiye dünyanın en stratejik gücü olacaktır. Doğu Akdeniz’deki kavga enerji transfer merkezini kontrol mücadelesidir. Doğu Akdeniz’deki kavga Asya’nın çıkış noktasını tutma kavgasıdır. ABD, Rusya, Fransa, İngiltere’nin NATO üzerinden Doğu Akdeniz’de var olma iddialarının asıl sebebi Doğu Akdeniz üzerinden Pekin-Londra İpek Yolu’nun giriş kapısını tutmak içindir. Türkiye’nin enerji ve ticaret üssü olacağı bir süreci konuşuyoruz" diye konuştu.


Konferansın sonunda Menderes Kabadayı, Külünk’e fidan sertifikası takdim etti.


Konferansa Çarşamba Belediye Başkanı Hüseyin Dündar, OMÜ Öğrenci Konseyi Başkanı Muhsin Oğul ve öğrenciler katıldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Yılbaşı öncesi sahte alkol uyarısı Tadı, kokusu ve rengi etil alkolle birebir aynı olan metil alkol, vücuda girdiği andan itibaren sessizce öldürüyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Selim Kocabora, Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral ve Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erkan Temizkan, sahte alkole karşı yılbaşı öncesi hayati uyarılarda bulundu. Yılbaşı döneminde alkol tüketiminin artmasıyla birlikte, piyasaya sürülen sahte içkiler yeniden gündeme geldi. Özellikle metil alkol içeren ürünler, ilk saatlerde belirti vermeden ilerleyip kalıcı körlük ve ölüme kadar uzanan ağır tablolara neden olabiliyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Selim Kocabora, Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral ve Medipol Üniversitesi Esenler Hastanesi’nden Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Erkan Temizkan, vatandaşları hayati risklere karşı uyardı. İlk belirti gözlerde ortaya çıkıyor Sahte alkol olarak bilinen metil alkolün, halk arasında tüketilen etil alkolden tamamen farklı ve son derece tehlikeli bir madde olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kocabora, metil alkolün vücutta metabolize edilemediğini belirtti. Prof. Dr. Kocabora, bu nedenle vücutta formik asit adı verilen toksik bir maddenin biriktiğini söyledi. Bu maddenin özellikle sinir hücrelerinin enerji üretimini bozduğunu ifade eden Prof. Dr. Kocabora, "Metil alkol zehirlenmesinde ilk bulgular genellikle gözlerde ortaya çıkar. Kişiler, alkolü tükettikten sonra kendilerini bir süre iyi hissedebilir ancak yaklaşık 12 ila 24 saat içinde görme bulanıklığı, görmede sislenme ve ışık hassasiyeti gibi şikâyetler başlar" dedi. Bu belirtilere dikkat Görme şikayetlerinin ilerleyen süreçte merkezi sinir sistemini de etkileyebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Kocabora, yürüme bozukluğu, konuşma güçlüğü ve bilinç bulanıklığı gibi ciddi nörolojik tabloların da gelişebileceğini belirtti. Erken müdahale edilmediği takdirde görme kaybının kalıcı körlüğe kadar ilerleyebileceğini söyleyen Prof. Dr. Kocabora, bu nedenle şüpheli alkol tüketimi sonrası ortaya çıkan en ufak görme değişikliğinde bile vakit kaybetmeden acil sağlık kuruluşlarına başvurulması gerektiğini vurguladı. "Katil alkol" tüm organlarda hasara yol açıyor Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Göral, alkolün başlı başına sağlık açısından önerilmediğini vurgulayarak, özellikle yılbaşı dönemlerinde piyasaya sürülen sahte alkolün çok daha büyük bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti. Metil alkolün, halk arasında "katil alkol" olarak anıldığını belirten Prof. Dr. Göral, bu maddenin sanayide kullanılan, insan sağlığı açısından hiçbir faydası olmayan son derece toksik bir kimyasal olduğunu söyledi. Metil alkolün vücuda alındıktan sonra formaldehit ve formik aside dönüştüğünü ifade eden Göral, bu maddelerin hücresel düzeyde yaygın hasara yol açtığını ve neredeyse tüm organları etkilediğini dile getirdi. Ayırt edilemiyor Metil alkolün etil alkolden görünüş, koku ve tat açısından ayırt edilemediğini vurgulayan Prof. Dr. Göral, bu durumun insanların kolayca kandırılmasına neden olduğunu söyledi. Ucuz olması nedeniyle piyasaya sürülen sahte alkolün, birçok insanın hayatını kaybetmesine yol açtığını belirten Prof. Dr. Göral, "Bu durum sadece bir sağlık sorunu değil, açıkça insan hayatıyla oynanan bir cinayettir" dedi. Metil alkol zehirlenmesinde belirtilerin hemen ortaya çıkmayabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Göral, kişilerin ilk saatlerde kendilerini iyi hissedebileceğini ancak 6-8 saat sonra ya da ertesi gün gün bulantı, kusma, karın ağrısı, karaciğer iltihabı, sarılık, pankreas yetmezliği ve solunum yetmezliği gibi hayati risk taşıyan tabloların gelişebileceğini söyledi. Prof. Dr. Göral, bu nedenle özellikle sahte alkol riskinin olduğu dönemlerde alkol tüketiminden kesinlikle kaçınılması gerektiğini vurguladı. Tüm vücudu zehirliyor Metil alkolün, etil alkol yerine kullanılan ancak temizlik maddeleri ve antifriz üretiminde yer alan son derece zehirli bir madde olduğuna dikkat çeken Acil Tıp Uzmanı Dr. Temizkan, bu maddenin vücutta toksik etki gösterdiğini ve ölümcül sonuçlara yol açabildiğini söyledi. Metil alkol zehirlenmesinin en tehlikeli yönlerinden birinin, belirtilerin geç ortaya çıkması olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Temizkan, sahte alkolden korunmanın tek yolunun alkolün yalnızca bilinen, güvenilir ve denetimli satış noktalarından temin edilmesi olduğunu vurguladı. Temizkan, kaçak ve kaynağı bilinmeyen alkol tüketiminin her zaman bu tür zehirlenme risklerini barındırdığına dikkati çekti.
İstanbul YÖK 2025 raporu açıklandı: İGÜ’nün çok boyutlu akademik başarısı tescillendi Yükseköğretim Kurulu tarafından hazırlanan "Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025" yayımlandı. Rapor, Türkiye’deki üniversitelerin akademik üretimden uluslararasılaşmaya, erişilebilirlikten kalite güvencesine kadar pek çok başlık altında performanslarını ortaya koydu. Rapora göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurularında Türkiye genelinde 1’inci sırada yer alarak önemli bir başarıya imza attı. Raporda ayrıca İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin; akredite lisans programı sayısı, uluslararası öğretim elemanı istihdamı, uluslararası ödüller ve engelli dostu kütüphane kaynakları gibi başlıklarda da ilk 20 üniversite arasında yer aldığı görüldü. Patent başvuruları sayısında zirve İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu-2025’te yer alan verilere göre İstanbul Gelişim Üniversitesi, "Patent, Faydalı Model veya Tasarım" başvurusu sayısı bakımından Türkiye genelinde 1’inci oldu. Bu sonuç, üniversitenin araştırma, yenilikçilik ve ticarileşebilir akademik çıktı üretme kapasitesinin yüksekliğini ortaya koydu. Vakıf üniversiteleri arasında en fazla akredite lisans programına sahip üniversite 2024 YKS kılavuzu verileri esas alınarak hazırlanan değerlendirmede, akredite lisans programı sayısı en yüksek üniversiteler sıralandı. İstanbul Gelişim Üniversitesi, sahip olduğu 44 uluslararası akredite lisans programı ile bu alanda Türkiye genelinde 3’üncü sırada konumlanırken, vakıf üniversiteleri arasında ise 1’inci sırada yer aldı. Raporda bu tablo, akreditasyonun hem devlet hem de vakıf üniversiteleri için giderek daha belirleyici hâle geldiğini gösteren önemli göstergelerden biri olarak değerlendirildi. İGÜ’den çok boyutlu performans Rapora göre 2024 yılı itibarıyla en fazla uluslararası öğretim elemanı istihdam eden üniversiteler arasında İstanbul Gelişim Üniversitesi de yer aldı. 49 uluslararası öğretim elemanı ile İGÜ, bu kategoride Türkiye genelinde 11’inci, vakıf üniversiteleri arasında ise 5’inci sırada konumlandı. Uluslararası alanda kazanılan ödüller açısından yapılan değerlendirmede ise İGÜ, 14 uluslararası ödül ile Türkiye genelinde 15’inci, vakıf üniversiteleri arasında 9’uncu sırada yer aldı. Üniversite kütüphanelerinde bulunan sesli kitap ve engelli dostu dijital kaynaklara ilişkin verilerde İstanbul Gelişim Üniversitesi, 329 bin 6 kaynak ile bu alanda Türkiye genelinde 20’nci, vakıf üniversiteleri arasında 8’inci sırada yer aldı. Raporda, özellikle milyon ve yüz binler düzeyinde kaynağa sahip üniversitelerin erişilebilirlik ve kapsayıcılık açısından stratejik birer merkez hâline geldiği vurgulandı. "Sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ediyoruz" İstanbul Gelişim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Şahin, YÖK tarafından yayımlanan raporda elde edilen sonuçlara ilişkin değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi: "Yükseköğretim Kurulu tarafından yayımlanan bu raporda elde edilen sonuçlar, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nin araştırma üniversitesi hedefini bütüncül bir ekosistem anlayışıyla hayata geçirme gayreti içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Patent başvurularında Türkiye genelinde birinci sırada yer almamız; üniversite-sanayi iş birliğini merkeze alan, araştırmayı ticarileşebilir çıktılara dönüştüren stratejik yaklaşımımızın somut bir sonucudur. Akreditasyon, uluslararasılaşma ve erişilebilirlik göstergelerinde ilk 3 üniversite arasında yer almamız ise kalite güvencesi, küresel akademik etkileşim ve toplumsal sorumluluk alanlarını birlikte ele alan sürdürülebilir bir yükseköğretim modeli inşa ettiğimizi göstermektedir. İstanbul Gelişim Üniversitesi olarak önümüzdeki dönemde de araştırma, yenilikçilik ve uluslararasılaşma ekseninde şekillenen bu ekosistemi daha da güçlendirerek ülkemizin yükseköğretim ve Ar-Ge kapasitesine katkı sunmayı sürdüreceğiz."
Erzurum Lisede teknolojik dönüşüm Oltu MTAL’de teknolojik dönüşüm başladı, atölyeler yeni nesil makinelerle donatıldı. Erzurum’un Oltu ilçesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Metal Teknolojisi ile Mobilya ve İç Mekân Tasarımı alanlarında yaptığı büyük teknolojik yatırımla dikkat çekti. Okul bünyesindeki atölyeler, yeni nesil makinelerle yenilenerek öğrencilerin sektör standartlarında eğitim almasına imkân sağladı. "Çelik gibi irade, teknolojiyle buluştu" anlayışıyla hareket eden okul yönetimi, öğrencilerin hem teorik hem de uygulamalı eğitimlerini güçlendirdi. Toplam 13 yeni nesil makinenin kazandırıldığı atölyelerde artık ahşap ve metal alanlarında her türlü üretim yapılabiliyor. Okulda gerçekleştirilen yenileme çalışmalarını yerinde incelemek amacıyla Oltu Kaymakamı Mustafa Çelik, İlçe Milli Eğitim Müdürü İlhami Şahin ve Okul Müdürü Anıl Demircan atölyeleri ziyaret etti. Ziyaret sırasında meslek öğretmenlerinden makinelerin teknik özellikleri ve eğitimdeki kullanım alanları hakkında bilgi alındı. Yetkililer, yapılan yatırımlar sayesinde öğrencilerin iş hayatına daha donanımlı şekilde hazırlandığını belirterek, okulun üretken, geliştiren ve geleceği inşa eden bireyler yetiştirmeye devam edeceğini vurguladı. Öte yandan Bilişim Teknolojileri Alanı atölyesi de yenilenerek 10 adet yeni nesil bilgisayar okul bünyesine kazandırıldı. Oltu MTAL geleceğin yükselen değeri Atölyelerin modern makinelerle donatılmasında emeği geçenlere teşekkür edilirken, Metal Teknolojisi Alanı için alınan makineler şu şekilde sıralandı: Lazer Kaynak Makinesi, Argon (TIG) Kaynak Makinesi, Plazma Kesme Makinesi, Punta Kaynak Makinesi, Mobilya ve İç Mekân Tasarımı Alanı için alınan makineler ise şöyle: Kenar Yapıştırma Makinesi, Planya Makinesi, Şerit Testere Makinesi, Yatay Delik Makinesi, Kalınlık Makinesi, Freze Makinesi, Sütunlu Dikey Matkap, Çoklu Delik Makinesi, Ahşap Lazer Kesim Makinesi, Okul Müdürü Anıl Demircan yapılan 4,5 milyona alınan ve Yapılan yatırımlarla Oltu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, bölgenin mesleki eğitimdeki önemli merkezlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
İzmir Gazeteci Yazar Gökhan Çelik’ten yeni roman: ’Hilal Birliği’ Gazeteci ve yazar Gökhan Çelik, aynı zamanda Türkiye Atıcılık Federasyonu As Başkanı olarak görev yaparken, edebiyat alanındaki üretkenliğini de yeni romanıyla sürdürüyor. Çelik’in dokuzuncu romanı olan "Hilal Birliği" okurla buluşarak raflardaki yerini aldı. 42. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı ile birlikte satışa çıkan Hilal Birliği, tarihin gölgelerinde kurulmuş, varlığı hiçbir zaman kayıtlara geçmemiş gizli bir teşkilatın izini sürüyor. Roman, bir milletin hafızasında saklı kalmış, susarak hükmeden ve her dönemde varlığını koruyan bir aklın hikâyesini merkezine alıyor. 1990’lı yılların karanlık sokaklarında bir müzisyenin cebine bırakılan gizemli bir mektupla başlayan hikâye; geçmiş ile geleceği, birey ile devleti, hakikat ile sırrı iç içe geçirerek ilerliyor. Alparslan Türkeş’ten Turgut Özal’a, Muhsin Batur’dan Adil Erdem Bayazıt’a, Barış Manço’dan Necip Hoca’ya uzanan gerçek isimler, romanda tarih sahnesinin perde arkasındaki taşıyıcılar olarak yer alıyor. Yeni eserini okuyucularının beğenisine sunmanın heyecenını yaşadığını ifade eden Çelik, şöyle devam etti: "Hilal Birliği, hayal ile gerçeğin arasındaki en ince çizgide yürürken, okuru yalnızca bir hikâyeye değil bir sorgulamanın içine davet ediyor. İlk satırdan itibaren okur, sanki kendi cebine bırakılmış bir mektubun çağrısıyla baş başa kalıyor ve şu soruyla yüzleşiyor: ’Ben gitmeli miyim?’ " Yeni romanıyla tarihsel derinliği, politik arka planı ve güçlü kurgusuyla, okuru hem düşünmeye hem de hatırlamaya çağıran Çelik, bunu "Çünkü bazı sırlar anlatılmaz; ancak hak edenin kulağına fısıldanır." şeklinde ifade ediyor. Önceki romanları Gökhan Çelik, daha önce "Türk Mülkünün Nizamı: Nizamülmülk", "Ahi Evran", "Denizlerin Tufanı: Piri Reis", "Çaka Bey - Beni Denizlere Gömün", "Fatih Zamanı: Veladet", "Şahzade - Hükümdarlık Satracı", "Kurt Gecesi: İmparatoryum" ve "Kıbrıs Baskını" adlı romanlara imza atmıştı.