EKONOMİ - 19 Ağustos 2018 Pazar 10:12

ETİ Bakır 2.7 milyar liralık yeni yatırım yapacak

A
A
A
ETİ Bakır 2.7 milyar liralık yeni yatırım yapacak

Özelleştirildiği 2004’ten bu yana 635 milyon dolarlık yatırım yapılan Eti Bakır 4 yıllık yeni yatırım planını açıkladı.

Özelleştirildiği 2004’ten bu yana 635 milyon dolarlık yatırım yapılan Eti Bakır 4 yıllık yeni yatırım planını açıkladı. Eti Bakır Genel Müdürü Yılmaz Şara, 2022 yılına kadar 2 milyar 700 milyon lira (450 milyon dolar) yatırım yapacaklarını belirtti. Şara, ayrıca bu yatırım ile doğrudan 500 kişiye de istihdam sağlanacağının altını çizdi.



ABD Başkanı Donald Trump tarafından Türkiye’ye karşı başlatılan ekonomik savaşa Türk özel sektörden cevap geldi. 2004 yılında özelleştirilen ve Cengiz Holding bünyesine geçen Eti Bakır’ın Genel Müdürü Yılmaz Şara, 2022 yılına kadar bugünkü kur ile 2 milyar 700 milyon lira (450 milyon dolar) yatırım yapacaklarını belirterek, “Ülkemizin geleceğine güveniyoruz. Türkiye’ye her zamankinden daha büyük bir inançla yatırım yapmaya devam edeceğiz” dedi.



Türkiye’nin yıllık bakır ihtiyacının yüzde 20’sini karşılayan Eti Bakır’ın Genel Müdürü Yılmaz Şara, ekonomi basınının temsilcileri ile Eti Bakır Samsun Tesisleri’nde bir araya geldi. Türkiye’nin içinde bulunduğu durumla ilgili soruları yanıtlayan Şara, “Ülkemizin geleceğine güveniyoruz. Türkiye’ye her zamankinden daha büyük bir inançla yatırıma devam edeceğiz. Böyle zamanlarda yapılacak olan en iyi şey yatırımdır. Biz de bunu yapıyoruz. Daha çok üreten Türkiye dış saldırılara karşı da daha dirençli olacaktır” diye konuştu.



Her yıl 550 milyon dolarlık ithalatın önünü kesiyor


Eti Bakır’ın 14 yıl önce kapanmak üzereyken Cengiz Holding tarafından özelleştirme yoluyla satın alındığını hatırlatan Şara, aradan geçen sürede tesislere 635 milyon dolar yatırım yaptıklarını ifade ederek, yeni yatırımlarla birlikte bu rakamın 1.1 milyar dolara (7.7 milyar lira) ulaşacağını anlattı. 3 milyar 100 milyon liralık yeni yatırımın 2022 yılında tamamlanacağını söyleyen Şara, “Yaklaşık her yıl 787 milyon liralık yatırım yapacağız. Eti bakır şu anda her yıl 550 milyon dolarlık ithalatın önünü kesiyor” dedi.



Doğrudan 500, dolaylı 2 bin kişiye istihdam


Yeni yatırımların inşaat aşamasında 2 bin kişinin çalışacağını tamamlandıktan sonra da 500 kişinin doğrudan tesislerde istihdam edileceğini anlatan Eti Bakır Genel Müdürü Yılmaz Şara, “Yatırımların oluşturacağı ekosistem ile en az 3 bin kişi bu sayede iş sahibi olacak. Her yıl 500 milyon dolarlık ithalatın önünü kesen Eti Bakır, Türkiye için üretmeye devam edecek. Bugün 3 bin 161 kişiyi istihdam eden Eti Bakır’ın, 2022 yılında çalışan sayısı 3 bin 660 kişiye ulaşacak. Dolaylı istihdamı da eklediğinizde sayı 10 bin kişiyi aşıyor” açıklamasını yaptı.



Tütün mevsiminde üretime 3 ay mola


Eti Bakır’ın özelleştirme sürecinde yaşananları da paylaşan Yılmaz Şara şunları anlattı: “Kapanma aşamasında olan maden işletmeleri ve fabrikaları bugün Türkiye’nin en büyük şirketleri arasına girdi. Eti Bakır Samsun fabrikasının bacasından çıkan sülfürik asit gazı, bölgedeki tütünü tarlada yaktığı için devlet her yıl yüklü miktarda tazminat ödemeye başladı. Ancak tazminatlar çok büyük rakamlara çıkınca fabrika tütün mevsiminde 3 ay kapatılıyordu. Böyle bir dönemde aldığımız Eti Bakır, yapılan yatırımlarla sanayinin yıldızı oldu. Bakırdaki saflık oranı yüzde 99.60’tan yüzde 99.99’a ulaştı. Yani bir başka anlatımla saf bakır üretmeyi başardık. Üretimi artırmak için fabrikayı yenilemek ile beraber hammaddenin de artması gerekiyordu. Bu nedenle Küre ve Murgul’da bulunan bakır madenlerinde yapılan sondajlarla yeni rezervler bulundu. Böylece 32 bin ton olan yıllık üretim, yeni yatırımlarla birlikte 75 bin tona yükseltildi.”



Tarlalar yeniden tarıma açıldı


Köylülerin tütününü yakan ve özelleştirildiği yıl 100 milyon lira zarar eden fabrikayı ayağa kaldırmanın ilk adımının sülfürik asitten kurtulmak olduğunu anlatan Şara, “Bu nedenle arıtma tesisi revize edildi ve gazın fabrika bacasından salınması önlendi. Sülfürik asit gübre yapımında kullanıldığı için tesise 40 milyon dolara üretim tesisi kuruldu. Burada üretilen sülfürik asitin değerlendirilmesi için tesislere gübre fabrikası kuruldu. Sülfürik asit tarladaki tütünü yakmak yerine amonyum sülfat gübre olarak ekonomiye kazandırıldı. Böylece hem tarlalar yeniden tarıma açıldı, hem de ürünü yakan gaz hammadde olarak kullanıldı. Eti Bakır Samsun Tesislerinin bacasından çıkan gaz, yapılan yatırımla birlikte AB ülkelerinin referans olarak gösterdiği değerin 3 kat altına indirildi. Şu anda bacadan çıkan gaz yüzde 99,5 oranında tutulmaktadır” dedi.



Mardin fabrikasını besleyecek


Samsun’da yeterli alan ve gübre üretimi için gerekli 2 malzemeden biri olan pirit cevheri olmasına rağmen, Mazıdağı’ndan elde edilecek fosfatın Samsun’a getirilmesi yerine, Mardin Mazıdağı’na 1.1 milyar dolarlık yatırım ile Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Tesisleri kurulduğunu hatırlatan Şara, gübre üretimi için gerekli pirit cevherinin Samsun’dan demiryolu ile Mazıdağı’na gönderileceğini söyledi.



Eti Bakır madenlerine 900 bin ağaç dikildi


Eti Bakır, Samsun, Küre ve Murgul tesislerinde şu ana kadar 2 milyon 900 bin metrekare alan 8 milyon dolar harcamayla rehabilite edilerek 900 bin ağaç dikildi. 1 milyon 250 bin metrekare alanın rehabilitasyon çalışması devam etmekte olup önümüzdeki sene sonuna kadar 650 bin ağaç daha dikilecek.



Türkiye’nin yıllık bakır ihtiyacının yüzde 20’si karşılanıyor, 550 milyon dolar içeride kalıyor


Verilen bilgilere göre Eti Bakır Samsun Tesisleri, Türkiye’de cevherden izabe bakır üretimi yapan tek tesis konumunda bulunuyor. Türkiye’nin yıllık bakır ihtiyacı 435 bin ton, parasal olarak değeri 3 milyar doların üzerinde. Bu miktarın 50 bin tonu hurda geri dönüşünden sağlanıyor. Geriye kalan 385 bin tonun Eti Bakır üretimi olan 75 bin ton dışındaki miktar ise mamul veya yarı mamul olarak ithal edilmekte. Eti Bakır ise şu anda ülke ihtiyacının 75 bin tonunu karşılıyor. Türkiye’nin ihtiyacının yaklaşık yüzde 20’si Eti Bakır tarafından karşılanıyor. Bu da yılda yaklaşık 550 milyon doların üzerinde dövizin yurt içinde kalması anlamına geliyor.



Özelleştirmeden önce Eti Bakır, Küre’de maden arama ve üretme çalışmalarını 140 metreye kadar sürdürebiliyordu. Yapılan araştırmalar sonunda, 140 metrenin altında yeni rezerv bulundu. Bugün 960 metreye ulaşan yeni bir yeraltı sistemi kuruldu. Türkiye’nin en derin madenine otomobil ile dolaşılabilecek 40 kilometre yol tünel açıldı. Eti Bakır yeraltı zenginliklerinin tespit edilmesi için, yılda 100 bin metreden fazla sondaj yaparak, yaklaşık 50 milyon dolar AR-GE yatırımı yaptı. Diğer teknolojik çalışmalarla birlikte bu rakam 60 milyon doları geçti. Murgul’daki maden sahasının yeterli rezerv olmadığı için önce kapatılmasına, sonra özelleştirilmesine karar verildi. Yapılan sondaj çalışmaları ile yeni rezerv bulan Cengiz Holding, özelleştirme öncesinde bu tesislerde ton başına 10-15 kg bakır içeren cevher işlenirken, halen ton başına 5 kg bakır içeren cevher işleyerek ekonomik açıdan ayakta kalmaya çalışmakta.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Büyük Şehir Sanat Galerisi Sempozyumu gerçekleştirildi Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından tamamlanarak şehrin, sanatseverlerin ve sanat camiasının hizmetine sunulacak olan Büyük Şehir Sanat Galerisi’nin Sempozyumu, alanında önemli sanatçılar ve akademisyenler tarafından gerçekleştirildi. Kayseri Büyükşehir Belediyesi Meclis Salonu’nda gerçekleşen sempozyumda, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Serdar Öztürk, AK Parti Kayseri Kadın Kolları Başkanı Meral Koşar, İl Kültür Turizm Müdürü Şükrü Dursun, Büyükşehir Belediyesi Daire Başkanları, alanında önemli ve uzman isimler, akademisyenler ve sanatseverler yer aldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan sempozyumda konuşan Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Serdar Öztürk, Büyük Şehir Sanat Galerisi’nin açılışını iki aşamada gerçekleştirmek istediklerini ve bunların ilkinin sempozyum şeklinde olmasını tercih ettiklerini belirterek, Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin kültür ve turizm alanında çok değerli çalışmalara imza attığını söyledi. Öztürk konuşmasında, “Kayseri Büyükşehir Belediyesi olarak bir çok alanda hizmet vermekteyiz. Kültür, turizm alanında da çok değerli çalışmalarımız var. Özellikle meslek edindirme kursları, sanat akademileri olmak üzere bağlı bulunduğu Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin şirketi olan KAYMEK A.Ş. gibi bir şirketi var. Biz bu şirket ile Kayseri’ye hizmet ediyoruz. Orada birbirinden değerli hocalarımız var, idarecilerimiz var. İnşallah önümüzdeki yıllarda, bu sanat galerimizin de açılması ile sanatseverleri bir alanda buluşturup şehrimize katma değer üretmeyi, çok daha güzel işerle bir araya gelmeyi hedefliyoruz. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Dr. Memduh Büyükkılıç’ın da tabi bu çalışmaları yaparken bizlere sonsuz desteği var. Her zaman biz onu yanımızda hissediyoruz” diyerek hayırlı olsun temennilerinde bulundu. Sempozyum, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Sevin Düz, sanatçılar Ahmet Aytekin, Funda Alaybeyi, Dr. Ahmet Zeki Yavaşi ve Nevin Karaca’nın sunumları ile gerçekleştirildi. Sempozyum sonunda günün anısına toplu fotoğraf çekimi yapıldı.
İstanbul Kontrolsüz ilaçlama arılara ve arı ürünlerine zarar veriyor Olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanmasının, arı popülasyonuna ve balın kalitesine zarar veren iki önemli etken olduğunu dile getirerek Dünya Arı Günü öncesinde çağrı yapan Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, “Olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanması, arı popülasyonuna ve balın kalitesine zarar veren iki önemli etken. Çiftçilerimiz, iyi tarım ilacı kullanımı ve ilaçlamanın arıların uçmayacağı gece saatlerinde yapılması konularında teşvik edilmeli ve denetlenmeli” dedi. İnsan neslinin devamı için kritik öneme sahip olan arıların, 100 milyon yıldır dünyada olduğu kabul ediliyor. Sofralara gelen her 3 gıdadan yaklaşık biri ise arılar sayesinde üretiliyor. Gıdaların yüzde 90’ı, 82 farklı bitki türünden elde ediliyor. Bu 82 türün 63’ü ise arılar tarafından tozlaştırılarak tohumları çevreye saçılıyor. İklim değişikliği, yanlış, bilinçsiz ve kontrolsüz tarımsal ilaçlama, kirli su kaynakları gibi olumsuz etkenler arı popülasyonunu azaltırken, insanları da çok değerli bir besin kaynağı olan arı ürünlerinden mahrum bırakabiliyor. Arıların önemini vurgulamak ve bu konuda farkındalık oluşturmak için tüm dünyada her yıl 20 Mayıs, “Dünya Arı Günü” olarak kutlanıyor. Bu çerçevede Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, Dünya Arı Günü’nde tarım ilaçlarının kontrollü kullanılması konusunda çağrı yaptı. “Doğayla dost, ekolojik tarım ilaçlarının kullanımı teşvik edilmeli” Yarım asra yakın bir süredir, arılar ile arıcılığın geliştirilmesi için çaba sarf eden ve Türkiye’nin önemli bal markası Balparmak’ın Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak da Dünya Arı Günü’nde konuya dikkat çekti. Arı varlığının korunması için acil önlem alınması gerektiğine işaret eden Altıparmak, çiftçilerin, iyi tarım ilacı kullanımı ve ilaçlamanın arıların uçmayacağı gece saatlerinde yapılması konularında teşvik edilebileceğini belirtti. Kamu otoritelerinin bu konudaki denetimleri artırmasının da önemini vurgulayan Altıparmak, “Bir bal arısı polen ve nektar toplamak için kovanından 80 kilometrekare alanda uçabiliyor. Bu sebeple olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanması, arı popülasyonuna ve arı ürünlerinin kalitesine önemli oranda etki ediyor. Doğanın sürdürülebilirliği için ciddi önlemler alınması gerekiyor. Ekosisteme ciddi etkileri olan tarım ilaçları maalesef ülkemizde de yaygın bir şekilde kullanılıyor. Zehirli kimyasallar içeren ilaçlar kullanmayan, doğayla uyumlu ekolojik üretim yapan üreticilerin desteklenmesi ve çoğalması bu nedenle çok önemli. İlgili kurumlar ve karar vericiler, bu konudaki yaptırımları ülkemizde de hızlıca uygulamalı, denetim ve bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık vermeli ve ekolojik, doğayla dost, sürdürülebilir yöntemleri teşvik etmeli” dedi. “Arı olmazsa; bitki, hayvan ve sonunda da insan olmaz” Arıların, yeryüzünün en eski sakinlerinden biri olduğunu ifade eden Altıparmak, “Dünyadaki varlıkları insanoğlundan da öncesine dayanan ve dünyayı tam anlamıyla ‘çekip çeviren’ arılara ne kadar teşekkür etsek az. Arıları korumak adına atacağımız doğru adımlarla, sadece onların değil; tüm dünyanın geleceği için daha iyi koşullar oluşturmak mümkün. Çünkü arı olmazsa tozlaşma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz. Dünyanın en lezzetli doğal besinlerinden birinin üreticisi olan arılar, sıra dışı yaşam döngüleri ve koloni yapılarıyla, canlılar aleminin en merak uyandırıcı varlıkları arasında yer alıyor. Bu minik canlılar, yaşam döngüleri boyunca doğanın sürdürülebilirliğine önemli bir katkı sunuyor. Arı popülasyonunun gezegenimizdeki rolünü tüm nesillere anlatabilmek için hala atılması gereken çok fazla adım var. 2017 yılından beri her yıl, dünya genelinde düzenlenen Dünya Arı Günü kutlamaları, şimdiye dek arı ve ekosistem ilişkisine dair farkındalık oluşturmak amacıyla atılmış en kapsamlı adımlar arasında yer alıyor” diye konuştu. “Arıcılık mesleği hileli ballar yüzünden yaşlanıyor” Arıcıların, piyasada satılan hileli ballardan dolayı oluşan haksız rekabetle başa çıkmakta zorlandıklarını kaydeden Özen Altıparmak, “Yaklaşık yarım asırdır arıların varlığının korunması ve arıcılık mesleğinin gelişimi için çalışıyoruz, balda yapılan hileler sebebiyle tüketici kadar, işini alın teriyle yapan emektar arıcılar da zarar görüyor. Türkiye, arı popülasyonu bakımından dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer alıyor. Arıcılık ülkemizde yan ürünleriyle beraber oldukça geniş bir istihdam ortamı sağlıyor. Arıcılığın babadan evlatlara geçmesi, ailenin arıcılıktan geçimini sağlaması çok önemli. Oldukça meşakkatli olan bu mesleğe bir de mücadele edilmesi gereken taklit ve tağşiş sorunu eklendi. İşini hakkıyla yapan arıcılarımız, piyasada satılan hileli ballarla rekabet etmeye çalışıyor. Bu yorucu mücadele sebebiyle zaten zorlu olan mesleğin karlılığı da azalmaya başladığı için arıcılık artık genç bireyler tarafından tercih edilmiyor, yani arıcılık mesleği yaşlanıyor. Bu riski görüp, 2018 yılında Balparmak Arıcılık Akademisini hayata geçirerek kadın ve genç arıcıların mesleğe kazandırılması misyonunu üstlendik. Kırsal kalkınma bölgelerindeki kadın ve gençlerin arıcılığa kazandırılması ve arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğine destek olmayı amaçladık. Bugüne kadar yüz yüze eğitimlerle 700, online eğitimlerle de 700’den fazla kadın ve gence ulaşmayı başardık. Eğitimlerimizde, katma değerli arı ürünlerinin daha verimli ve kaliteli bir şekilde üretilmesinin yanı sıra, modern arıcılık teknikleri eğitimleriyle arıcılıkta verimliliği ve kaliteyi artırmaya yönelik çalışıyoruz. Eğitimlerimiz sayesinde arıcılık mesleğini genç nesillere özendirmeyi ve hane gelirlerini artırmayı amaçlıyoruz” şeklinde konuştu. “En fazla hileye maruz kalan gıda ürünü bal” Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) tarafından yapılan araştırmaya göre, gıda ürünleri arasında en fazla hileye maruz kalanlardan biri olan balın, doğalına ulaşmak ve sofralara sunulana kadar doğallığını korumak için büyük mücadele verdiklerini vurgulayan Altıparmak, balda taklit ve tağşişin, yani hilenin analiz edilmesi konusunda tüm dünyada bir ilk olan buluşlar gerçekleştirdiklerini belirtti. Gıda güvenliğini, markalaşmanın temel unsuru olarak gördüğünü belirten Altıparmak, “Ülkemizde açıkta satılan ballar veya denetim eksiği olan ürünlerin raflarda yer almasıyla mücadele ediyoruz. Balparmak AR-GE Merkezimize yaptığımız teknolojik yatırımlar ve farklı disiplinlerden oluşan uzman akademisyen kadromuz sayesinde hileli bal olarak kayıtlara geçen mısır, pancar, pirinç, agave gibi şeker şuruplarından elde edilen ve bal diye satılan her türlü ürünü tespit edebiliyoruz. Ayrıca bu şuruplardan elde edilen hileli bala gerçek bal algısı vermek amacıyla katılan gıda boyalarını ve enzim katkılarının varlığını, doğruluğu yüksek ve hassas bir formatta tespit edebiliyoruz. Bu mücadeleyi hem tüketiciyi korumak hem de işini hakkıyla, alın teriyle yapan arıcının emeğini korumak için veriyoruz” ifadelerine yer verdi. Arıları nasıl koruyabiliriz? Yeryüzündeki polen alışverişinin büyük çoğunluğunu sağlayarak, ekosistemin devamlılığında en kritik rolü oynayan arıların korunması için ise ev ve bahçelerde böcek ilacı kullanımı azaltılması, plansız şehirleşmenin önüne geçilerek doğal alanların korunmasının sağlanması, tarımda zirai ilaçlama azaltılarak iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması, iklim değişikliğine karşı ülke çapında stratejik önlemler alınması, yeni nesillerde doğa bilincinin yerleşmesi amacı ile program ile etkinliklerin düzenlenmesi ve arıcılık faaliyetleri için daha fazla teşvik oluşturulması öneriliyor.
Düzce Tatbikat gereği kayboldular, kurtarma çalışması tüm gün sürdü Düzce’de senaryo gereği kampçılara ayı saldırdı. 10 kampçı kaybolunca tüm arama kurtarma ekipleri kaybolanları gün boyu arayıp kurtardı. Düzce’de arama kurtarma ekiplerinin geliştirilmesi için tatbikat gerçekleştirildi. AFAD başta olmak üzere Düzce Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü, UMKE, Orman ve diğer sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile tatbikat başlatıldı. Senaryo gereği 10 kişilik kamp ekibi ayı saldırısı sonrasında ormana kaçıp kayboldu. Yaralı olarak ayı saldırısından kurtulan 1 kişi durumu 112 Acil Çağrı merkezine bildirdi. İhbar üzerine bölgeye ekipler sevk edilirken, AFAD bölgede koordinasyon merkezi kurdu. Sivil toplum kuruluşlarına 8 ayrı arama bölgesi oluşturulunca, ekipler ormana giriş yaparak kaybolan kişileri arama çalışması başlatıldı. Düzce Valisi Selçuk Aslan ve beraberindeki heyette bölgeye gelerek tatbikat alanında incelemelerde bulundu. Vali Aslan, Düzce’de ki arama kurtarma ekiplerinin niteliklerinin arttırılması için hazırladıkları proje çerçevesinde böyle bir tatbikat hazırladıklarını belirterek, “ Ülkemizin afetler ülkesi olduğu gerçeğini maalesef zaman zaman tecrübe ediyoruz. En acı tecrübemizde 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri ile yaşandı. Bu yaşadığımız afetlerden çıkardığımız dersler var. Afetlere afetler öncesi hazırlık yapılması çıkarılan derslerden bir tanesi. Fiziki yapımızın afetlete karşı dirençli olması gerekiyor. Bu konuda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın himayeleri ile çalışmalar devam ediyor. Diğer bir yön ise insanları afetlere karşı hazırlamamız. İlimizde kamusal kapasitenin kullanımının yanı sıra nitelikli istekli ve özverili bir sivil toplum oluşumları gördük. Şu anda ilimizde 7 STK’mız, 4 tane de kamu kurumlarımız uhdesinde arama kurtarma ekiplerimiz var. Biz bu ekiplerin nitelikli kılabiliriz, eğitim yapıları ile nasıl güçlendirebilirizi düşündük. Böyle bir proje hazırladık. Bu proje çerçevesinde teorik eğitimler verildi. Bugünde ilk aşama olarak teorik eğitimleri pratiğe yansıtmak açısından arazide kayıp arama senaryosu gerçekleştirdik. Tatbikatımızda 236 arama kurtarma personelimiz katılarak saat 10.00’da 112 Acil çağrı merkezine ilk çağrı geldi ve ekiplerimiz bölgede çalışmalarına başladı. Tüm ekipler orman içerisinde arama çalışmalarını sürdürüyorlar” ifadelerini kullandı. (EB-