GENEL - 22 Mart 2019 Cuma 14:34

Uluslararası At Hekimliği ve Uygulamalı Eğitim Kongresi

A
A
A
Uluslararası At Hekimliği ve Uygulamalı Eğitim Kongresi

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Veteriner Fakültesi girişimleri ve Türkiye Jokey Kulübü katkılarıyla “1.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Veteriner Fakültesi girişimleri ve Türkiye Jokey Kulübü katkılarıyla “1. Uluslararası At Hekimliği ve Uygulamalı Eğitim Kongresi” OMÜ Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlendi.


21-24 Mart tarihleri arasında düzenlenen kongrede İtalya, Hırvatistan ve Macaristan’dan davetli akademisyenler tarafından at hastalıkları ile ilgili kongre içeriğinde üç eğitim çalıştayı yer aldı.


Kongre Düzenleme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Handan Hilal Yavuz kongrenin açılış konuşmasında, “Bildiğiniz gibi atın evcilleştirilerek binek hayvanı olarak kullanılması, insanların uzun mesafe hareket kabiliyetini arttırarak bütün hayatını değiştirmiştir. Bazı kaynaklara göre, at ilk olarak Türkler tarafından evcilleştirilerek savaş ve seyahat amaçlı kullanılmıştır. Bu nedenle Türkler için at sadece bir spor hayvanı değil geçmişten bugüne kültürel bir olgu ve özellikle yerleşik düzene geçene kadar hayatın çok önemli bir parçasıdır” dedi.


At hekimliğinin veteriner hekimliğinin altında ayrı bir yeri olduğunu ve özelleşilmesi gereken önemli bir alan olduğunu vurgulayan Yavuz sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bütün dünyada ekonomik potansiyele sahip bu alanda özellikli olarak yetişmiş veteriner hekimler olması gerekmektedir. Bu alternatif veteriner fakültesi öğrencileri için de farklı ve tatmin edici bir iş imkânı olarak sunulmalıdır. Ülkemizde at hekimliği konusunda çalışan çok sayıda donanımlı veteriner hekimimiz olmasına rağmen, bu alan hala gelişme aşamasındadır. Bu kongrenin Fakültemizde düzenlenmesindeki amacımız, öğrencilerimizin güzel bir kongre ve eğitim ortamında yararlanmalarını sağlamaktır.”



Kongrenin ilkinin Samsun’da gerçekleşmiş olması çok anlamlı


Kongrenin düzenlenmesinde bir yıllık yoğun çalışma ve emeğin sonucu olduğunu ifade eden Yavuz, “Bugüne gelmemizde kongrenin tüm aşamalarında katkı ve desteklerini esirgemeyen başta Rektörümüz Prof. Dr. Sait Bilgiç ve Üniversitemiz yöneticilerine, Veteriner Fakültesi Dekanımıza ve yönetimine, Türkiye Jokey Kulübü yetkililerine, Kongre Düzenleme ve Bilim Kurulu üyelerine, hiçbir talepleri olmadan bilgilerini paylaşmaktan tereddüt etmeden davetim üzerine Samsun’a gelen dostlarım ve meslektaşlarım Enrica Zucca, Giovanni Stancari, Nikita Babic, Akos Hevesi, Prof. Dr. Marco Pepe’ye teşekkürlerimi sunuyorum. Son olarak belirtmek isterim ki, Uluslararası At Hekimliği ve Uygulamalı Eğitim Kongresi’nin ilkinin Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün modern Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma yolunda kurtuluş savaşımızı başlatmak için Samsun’a ayak basışının yüzüncü yılında Samsun’da düzenlenmiş olması bu organizasyonu benim için daha da anlamlı kılmaktadır” şeklinde konuştu.



“Atların yaşam kalitesinin arttırılması ve sağlığının korunması öncelikli konularımızın başında geliyor”


Yoğun programı nedeniyle kongreye katılamayan Türkiye Jokey Kulübü Başkanı Serdal Adalı’nın selamını ileterek konuşmasına başlayan Türkiye Jokey Kulübü At Sağlığı ve Veterinerlik Hizmetleri Müdür Yardımcısı Mustafa Cem Timur sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Abraham Lincoln ‘5 dakika içerisinde size yeni bilgiler yaratabilirim fakat iyi bir atın yerine yenisini koymak zordur’ der. Biz de bugün dünyanın en özel canlıları olan atların sağlığını konuşmak üzere bir aradayız. Ülkemizde atçılığın yaygınlaşması için sayısız projeye imza atarken atların yaşam kalitesinin arttırılması ve sağlığının korunması öncelikli konularımızın başında geliyor. Bu amaçla Türkiye Jokey Kulübü olarak ulusal ve uluslararası camianın saygın akademisyenleriyle bir dizi ortak çalışmalar gerçekleştiriyor. At sağlığı konusunda dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Üç gün boyunca devam edecek hem teorik hem de uygulamalı eğitimlerin de yer aldığı bu kongrenin gerek at sağlığı üzerinde gerekse buna bağlı olarak atçılık sektörünün gelişmesi noktasında önemli bir girişim olduğuna inanıyoruz. Katılımlarınızdan ötürü hepinize teşekkür ediyor verimli bir kongre olmasını diliyorum.”



“At hekimliği veteriner hekimlik içerisinde önemli bir yere sahip”


Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Harun Albayrak ise, “Samsunumuz için önemli bir tarih olan ve Üniversitemize ismini veren 19 Mayıs’ın yüzüncü yılında böyle bir organizasyonla karşınızda olmaktan mutluluk duyuyorum. At hekimliği veteriner hekimlik içerisinde önemli bir yere sahip. Yüz yıllar boyunca orduda ve tarımda önemli bir yer tutan at, veteriner hekimlik için de önemli. Bu nedenle Doç. Dr. Handan Hilal Yavuz’un gayretleriyle organize edilen bu kongrenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kongrenin düzenlenmesinde görev alan tüm öğrencilerime, kongremize bilimsel ve sosyal içerikleriyle katkı veren herkese teşekkürlerimi sunuyorum.”



“At yetiştiriciliğine vefa borcumuz var”


Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Kuran, “Çok değerli meslektaşlarım, öğrencilerimiz ve misafirlerimiz öncelikle Rektörümüz Prof. Dr. Sait Bilgiç’in selamlarını ve sevgilerini iletiyorum. At yetiştiriciliği ile ilgili konu gündeme gelince ben de uyanan his, vefasızlık oluyor, aklıma vefa borcu geliyor. At, özellikle Türk tarihinde ve dünyadaki diğer Türki cumhuriyetler içinde çok kıymetli olmuştur. Ama her nedense biz bir şekilde bu alanı hep ihmal etmişiz. Bundan yıllar önce hatırlıyorum devlet arşivlerini araştırdığım zaman 1800’lü yılların sonunda padişah fermanlarının bir tanesinde; Fransa’daki at popülasyonunun genetik ıslah edilmesi ihtiyacı vurgulanıyor. Padişahın fermanı ile Fransa’daki atların genetik ıslahı için damızlık materyal gönderilmesine ve burada at yetiştiriciliğine ilişkin bilgilerin aktarılması için teknik eleman gönderilmesine karar veriliyor. Bundan yaklaşık 20 yıl kadar önce Türkiye’de hayvancılıkla ilgili uluslararası kongre düzenlenmişti orada at yetiştiriciliğiyle ilgili bir bölüm vardı. Fransa’dan da o komisyonun başkanı olan meslektaşımız atçılıkla ilgileniyormuş. O kongreye Türkiye’den de maalesef çok ilgi olmadı. Bana atçılığın, bizim atalarımıza dayandığını hatırlattı bu ilgisizliğe anlam veremediğini söyledi. İşte ben orada vefasızlık duygusu hissettim. Bu tür etkinlikleri duyunca bazı veteriner fakültesinde at yetiştiriciliğiyle ilgili bazı çalışmalar yapan hocalarımız oldu. Bu çalışmalar sevindirici. At hekimliği özellikle artık sportif amaçlı olmaya başladı. Dünyada sahip olduğu değere bizim ülkemizde maalesef sahip değil. Bu alanda ihtiyaç olduğu da ortada, onun için bu alanda çalışan veteriner hekimlerimize ve öğrencilerimize özellikle uygulamalı burada paylaşılacak olan hem pratik hem de teorik bilgilerin öğrencilerimize katkı sağlayacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.


Uluslararası At Hekimliği ve Uygulamalı Eğitim Kongresi için İtalya, Hırvatistan ve Macaristan’dan gelen konuklara Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nin bölgedeki önemini, vizyonunu ve çalışmalarını anlatan Rektör Yardımcısı Kuran kongrenin yapılmasında emeği geçen herkese teşekkürlerini ileterek sözlerini sonlandırdı.


OMÜ’de Uluslararası eğitmenler tarafından öğrencilere teorik ve pratik eğitimler


Açılış konuşmalarının ardından bir ilaç firması tarafından karşılanan simultane (eş zamanlı tercüme) cihazı eşliğinde, gelen konuklara ve öğrencilere teorik bilgiler aktarıldı.


Kongrede “Kısraklarda kronik endometritis tedavisine başka bir açı ve tedavi sonrası gidişatı, at ayaklarında fonksiyonel anatomi ve biyomekanik, spor atlarında düşük performans üzerine değerlendirme, atlarda gerçekleşen ortopedik enfeksiyonlar, spor atlarında kardiyak aritmi hakkındaki son durumlar ve at hekimliğine dair birçok konu ele alındı. Öğrenciler teorik bilgi almanın yanı sıra uygulamalı eğitim görme imkânı yakaladı.


3 çalıştay, 9 oturum halinde düzenlenecek olan 1. Uluslararası At Hekimliği ve Uygulamalı Eğitim Kongresi, son gün Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti, Atlı Spor Tesisleri, Samsun şehir turu ve Bandırma Vapuru gezisi ile sona erecek.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Büyük Şehir Sanat Galerisi Sempozyumu gerçekleştirildi Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından tamamlanarak şehrin, sanatseverlerin ve sanat camiasının hizmetine sunulacak olan Büyük Şehir Sanat Galerisi’nin Sempozyumu, alanında önemli sanatçılar ve akademisyenler tarafından gerçekleştirildi. Kayseri Büyükşehir Belediyesi Meclis Salonu’nda gerçekleşen sempozyumda, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Serdar Öztürk, AK Parti Kayseri Kadın Kolları Başkanı Meral Koşar, İl Kültür Turizm Müdürü Şükrü Dursun, Büyükşehir Belediyesi Daire Başkanları, alanında önemli ve uzman isimler, akademisyenler ve sanatseverler yer aldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan sempozyumda konuşan Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Serdar Öztürk, Büyük Şehir Sanat Galerisi’nin açılışını iki aşamada gerçekleştirmek istediklerini ve bunların ilkinin sempozyum şeklinde olmasını tercih ettiklerini belirterek, Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin kültür ve turizm alanında çok değerli çalışmalara imza attığını söyledi. Öztürk konuşmasında, “Kayseri Büyükşehir Belediyesi olarak bir çok alanda hizmet vermekteyiz. Kültür, turizm alanında da çok değerli çalışmalarımız var. Özellikle meslek edindirme kursları, sanat akademileri olmak üzere bağlı bulunduğu Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin şirketi olan KAYMEK A.Ş. gibi bir şirketi var. Biz bu şirket ile Kayseri’ye hizmet ediyoruz. Orada birbirinden değerli hocalarımız var, idarecilerimiz var. İnşallah önümüzdeki yıllarda, bu sanat galerimizin de açılması ile sanatseverleri bir alanda buluşturup şehrimize katma değer üretmeyi, çok daha güzel işerle bir araya gelmeyi hedefliyoruz. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Dr. Memduh Büyükkılıç’ın da tabi bu çalışmaları yaparken bizlere sonsuz desteği var. Her zaman biz onu yanımızda hissediyoruz” diyerek hayırlı olsun temennilerinde bulundu. Sempozyum, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Sevin Düz, sanatçılar Ahmet Aytekin, Funda Alaybeyi, Dr. Ahmet Zeki Yavaşi ve Nevin Karaca’nın sunumları ile gerçekleştirildi. Sempozyum sonunda günün anısına toplu fotoğraf çekimi yapıldı.
İstanbul Kontrolsüz ilaçlama arılara ve arı ürünlerine zarar veriyor Olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanmasının, arı popülasyonuna ve balın kalitesine zarar veren iki önemli etken olduğunu dile getirerek Dünya Arı Günü öncesinde çağrı yapan Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, “Olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanması, arı popülasyonuna ve balın kalitesine zarar veren iki önemli etken. Çiftçilerimiz, iyi tarım ilacı kullanımı ve ilaçlamanın arıların uçmayacağı gece saatlerinde yapılması konularında teşvik edilmeli ve denetlenmeli” dedi. İnsan neslinin devamı için kritik öneme sahip olan arıların, 100 milyon yıldır dünyada olduğu kabul ediliyor. Sofralara gelen her 3 gıdadan yaklaşık biri ise arılar sayesinde üretiliyor. Gıdaların yüzde 90’ı, 82 farklı bitki türünden elde ediliyor. Bu 82 türün 63’ü ise arılar tarafından tozlaştırılarak tohumları çevreye saçılıyor. İklim değişikliği, yanlış, bilinçsiz ve kontrolsüz tarımsal ilaçlama, kirli su kaynakları gibi olumsuz etkenler arı popülasyonunu azaltırken, insanları da çok değerli bir besin kaynağı olan arı ürünlerinden mahrum bırakabiliyor. Arıların önemini vurgulamak ve bu konuda farkındalık oluşturmak için tüm dünyada her yıl 20 Mayıs, “Dünya Arı Günü” olarak kutlanıyor. Bu çerçevede Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, Dünya Arı Günü’nde tarım ilaçlarının kontrollü kullanılması konusunda çağrı yaptı. “Doğayla dost, ekolojik tarım ilaçlarının kullanımı teşvik edilmeli” Yarım asra yakın bir süredir, arılar ile arıcılığın geliştirilmesi için çaba sarf eden ve Türkiye’nin önemli bal markası Balparmak’ın Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak da Dünya Arı Günü’nde konuya dikkat çekti. Arı varlığının korunması için acil önlem alınması gerektiğine işaret eden Altıparmak, çiftçilerin, iyi tarım ilacı kullanımı ve ilaçlamanın arıların uçmayacağı gece saatlerinde yapılması konularında teşvik edilebileceğini belirtti. Kamu otoritelerinin bu konudaki denetimleri artırmasının da önemini vurgulayan Altıparmak, “Bir bal arısı polen ve nektar toplamak için kovanından 80 kilometrekare alanda uçabiliyor. Bu sebeple olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanması, arı popülasyonuna ve arı ürünlerinin kalitesine önemli oranda etki ediyor. Doğanın sürdürülebilirliği için ciddi önlemler alınması gerekiyor. Ekosisteme ciddi etkileri olan tarım ilaçları maalesef ülkemizde de yaygın bir şekilde kullanılıyor. Zehirli kimyasallar içeren ilaçlar kullanmayan, doğayla uyumlu ekolojik üretim yapan üreticilerin desteklenmesi ve çoğalması bu nedenle çok önemli. İlgili kurumlar ve karar vericiler, bu konudaki yaptırımları ülkemizde de hızlıca uygulamalı, denetim ve bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık vermeli ve ekolojik, doğayla dost, sürdürülebilir yöntemleri teşvik etmeli” dedi. “Arı olmazsa; bitki, hayvan ve sonunda da insan olmaz” Arıların, yeryüzünün en eski sakinlerinden biri olduğunu ifade eden Altıparmak, “Dünyadaki varlıkları insanoğlundan da öncesine dayanan ve dünyayı tam anlamıyla ‘çekip çeviren’ arılara ne kadar teşekkür etsek az. Arıları korumak adına atacağımız doğru adımlarla, sadece onların değil; tüm dünyanın geleceği için daha iyi koşullar oluşturmak mümkün. Çünkü arı olmazsa tozlaşma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz. Dünyanın en lezzetli doğal besinlerinden birinin üreticisi olan arılar, sıra dışı yaşam döngüleri ve koloni yapılarıyla, canlılar aleminin en merak uyandırıcı varlıkları arasında yer alıyor. Bu minik canlılar, yaşam döngüleri boyunca doğanın sürdürülebilirliğine önemli bir katkı sunuyor. Arı popülasyonunun gezegenimizdeki rolünü tüm nesillere anlatabilmek için hala atılması gereken çok fazla adım var. 2017 yılından beri her yıl, dünya genelinde düzenlenen Dünya Arı Günü kutlamaları, şimdiye dek arı ve ekosistem ilişkisine dair farkındalık oluşturmak amacıyla atılmış en kapsamlı adımlar arasında yer alıyor” diye konuştu. “Arıcılık mesleği hileli ballar yüzünden yaşlanıyor” Arıcıların, piyasada satılan hileli ballardan dolayı oluşan haksız rekabetle başa çıkmakta zorlandıklarını kaydeden Özen Altıparmak, “Yaklaşık yarım asırdır arıların varlığının korunması ve arıcılık mesleğinin gelişimi için çalışıyoruz, balda yapılan hileler sebebiyle tüketici kadar, işini alın teriyle yapan emektar arıcılar da zarar görüyor. Türkiye, arı popülasyonu bakımından dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer alıyor. Arıcılık ülkemizde yan ürünleriyle beraber oldukça geniş bir istihdam ortamı sağlıyor. Arıcılığın babadan evlatlara geçmesi, ailenin arıcılıktan geçimini sağlaması çok önemli. Oldukça meşakkatli olan bu mesleğe bir de mücadele edilmesi gereken taklit ve tağşiş sorunu eklendi. İşini hakkıyla yapan arıcılarımız, piyasada satılan hileli ballarla rekabet etmeye çalışıyor. Bu yorucu mücadele sebebiyle zaten zorlu olan mesleğin karlılığı da azalmaya başladığı için arıcılık artık genç bireyler tarafından tercih edilmiyor, yani arıcılık mesleği yaşlanıyor. Bu riski görüp, 2018 yılında Balparmak Arıcılık Akademisini hayata geçirerek kadın ve genç arıcıların mesleğe kazandırılması misyonunu üstlendik. Kırsal kalkınma bölgelerindeki kadın ve gençlerin arıcılığa kazandırılması ve arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğine destek olmayı amaçladık. Bugüne kadar yüz yüze eğitimlerle 700, online eğitimlerle de 700’den fazla kadın ve gence ulaşmayı başardık. Eğitimlerimizde, katma değerli arı ürünlerinin daha verimli ve kaliteli bir şekilde üretilmesinin yanı sıra, modern arıcılık teknikleri eğitimleriyle arıcılıkta verimliliği ve kaliteyi artırmaya yönelik çalışıyoruz. Eğitimlerimiz sayesinde arıcılık mesleğini genç nesillere özendirmeyi ve hane gelirlerini artırmayı amaçlıyoruz” şeklinde konuştu. “En fazla hileye maruz kalan gıda ürünü bal” Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) tarafından yapılan araştırmaya göre, gıda ürünleri arasında en fazla hileye maruz kalanlardan biri olan balın, doğalına ulaşmak ve sofralara sunulana kadar doğallığını korumak için büyük mücadele verdiklerini vurgulayan Altıparmak, balda taklit ve tağşişin, yani hilenin analiz edilmesi konusunda tüm dünyada bir ilk olan buluşlar gerçekleştirdiklerini belirtti. Gıda güvenliğini, markalaşmanın temel unsuru olarak gördüğünü belirten Altıparmak, “Ülkemizde açıkta satılan ballar veya denetim eksiği olan ürünlerin raflarda yer almasıyla mücadele ediyoruz. Balparmak AR-GE Merkezimize yaptığımız teknolojik yatırımlar ve farklı disiplinlerden oluşan uzman akademisyen kadromuz sayesinde hileli bal olarak kayıtlara geçen mısır, pancar, pirinç, agave gibi şeker şuruplarından elde edilen ve bal diye satılan her türlü ürünü tespit edebiliyoruz. Ayrıca bu şuruplardan elde edilen hileli bala gerçek bal algısı vermek amacıyla katılan gıda boyalarını ve enzim katkılarının varlığını, doğruluğu yüksek ve hassas bir formatta tespit edebiliyoruz. Bu mücadeleyi hem tüketiciyi korumak hem de işini hakkıyla, alın teriyle yapan arıcının emeğini korumak için veriyoruz” ifadelerine yer verdi. Arıları nasıl koruyabiliriz? Yeryüzündeki polen alışverişinin büyük çoğunluğunu sağlayarak, ekosistemin devamlılığında en kritik rolü oynayan arıların korunması için ise ev ve bahçelerde böcek ilacı kullanımı azaltılması, plansız şehirleşmenin önüne geçilerek doğal alanların korunmasının sağlanması, tarımda zirai ilaçlama azaltılarak iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması, iklim değişikliğine karşı ülke çapında stratejik önlemler alınması, yeni nesillerde doğa bilincinin yerleşmesi amacı ile program ile etkinliklerin düzenlenmesi ve arıcılık faaliyetleri için daha fazla teşvik oluşturulması öneriliyor.
Düzce Tatbikat gereği kayboldular, kurtarma çalışması tüm gün sürdü Düzce’de senaryo gereği kampçılara ayı saldırdı. 10 kampçı kaybolunca tüm arama kurtarma ekipleri kaybolanları gün boyu arayıp kurtardı. Düzce’de arama kurtarma ekiplerinin geliştirilmesi için tatbikat gerçekleştirildi. AFAD başta olmak üzere Düzce Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü, UMKE, Orman ve diğer sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile tatbikat başlatıldı. Senaryo gereği 10 kişilik kamp ekibi ayı saldırısı sonrasında ormana kaçıp kayboldu. Yaralı olarak ayı saldırısından kurtulan 1 kişi durumu 112 Acil Çağrı merkezine bildirdi. İhbar üzerine bölgeye ekipler sevk edilirken, AFAD bölgede koordinasyon merkezi kurdu. Sivil toplum kuruluşlarına 8 ayrı arama bölgesi oluşturulunca, ekipler ormana giriş yaparak kaybolan kişileri arama çalışması başlatıldı. Düzce Valisi Selçuk Aslan ve beraberindeki heyette bölgeye gelerek tatbikat alanında incelemelerde bulundu. Vali Aslan, Düzce’de ki arama kurtarma ekiplerinin niteliklerinin arttırılması için hazırladıkları proje çerçevesinde böyle bir tatbikat hazırladıklarını belirterek, “ Ülkemizin afetler ülkesi olduğu gerçeğini maalesef zaman zaman tecrübe ediyoruz. En acı tecrübemizde 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri ile yaşandı. Bu yaşadığımız afetlerden çıkardığımız dersler var. Afetlere afetler öncesi hazırlık yapılması çıkarılan derslerden bir tanesi. Fiziki yapımızın afetlete karşı dirençli olması gerekiyor. Bu konuda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın himayeleri ile çalışmalar devam ediyor. Diğer bir yön ise insanları afetlere karşı hazırlamamız. İlimizde kamusal kapasitenin kullanımının yanı sıra nitelikli istekli ve özverili bir sivil toplum oluşumları gördük. Şu anda ilimizde 7 STK’mız, 4 tane de kamu kurumlarımız uhdesinde arama kurtarma ekiplerimiz var. Biz bu ekiplerin nitelikli kılabiliriz, eğitim yapıları ile nasıl güçlendirebilirizi düşündük. Böyle bir proje hazırladık. Bu proje çerçevesinde teorik eğitimler verildi. Bugünde ilk aşama olarak teorik eğitimleri pratiğe yansıtmak açısından arazide kayıp arama senaryosu gerçekleştirdik. Tatbikatımızda 236 arama kurtarma personelimiz katılarak saat 10.00’da 112 Acil çağrı merkezine ilk çağrı geldi ve ekiplerimiz bölgede çalışmalarına başladı. Tüm ekipler orman içerisinde arama çalışmalarını sürdürüyorlar” ifadelerini kullandı. (EB-