Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Salih Bilgin, tüberküloz (verem) hastalığının günümüzde hala tek mikrobun yaptığı en çok öldüren bulaşıcı hastalık olduğunu belirterek, "Dünyada yılda 8.8 milyon insan bu hastalığa yakalanırken, 1.7 milyonu ölmektedir" dedi.
Medicana Samsun Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Salih Bilgin, verem hastalığı, hastalığın Türkiye ve dünyadaki durumu, bulaşma ve korunma yolları hakkında bilgi verdi. Bilgin, "Verem, günümüzde hala tek mikrobun yaptığı en çok öldüren bulaşıcı hastalıktır. Yılda 8.8 milyon insan bu hastalığa yakalanırken, 1.7 milyonu ölmektedir. Dünyadaki bütün hastalıkların yüzde 2.5’ini ve önlenebilir ölümlerin yüzde 26’sını oluşturmaktadır. Dünyada tüberküloz en çok Güney-Doğu Asya ve Sahra Güneyi Afrika’da
bulunmaktadır. Hindistan, Çin ve Endonezya’da dünyadaki hastaların yarısı bulunmaktadır. Toplam 22 ülkede, dünyadaki tüberküloz hastalarının yüzde 80’i bulunmaktadır. Görüldüğü gibi verem az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sorunudur. Gelişmiş ülkelerde ise son zamanlarda AIDS ile birlikte ön plana çıkmaya başlamaktadır. Dünya nüfusunun üçte biri verem basili ile enfektedir (vücuduna basili almıştır). Verem basili ile enfekte olanların yüzde 10’u yaşamlarının bir döneminde verem hastalığına
yakalanırlar" diye konuştu.
Verem hastalığı konusunda Türkiye’nin durumuna değinen Uzm. Dr. Salih Bilgin, "Ülkemizde tüberküloz hastalığı, bu yüzyılın ilk yarısında çok büyük bir salgın yapmıştı. Bir numaralı ölüm nedeni idi. 1940’lı yıllarda her yıl bin kişiden 2-3’ü verem nedeniyle ölüyordu. Özellikle 1960’lı yıllarda başlayan yoğun verem savaşı çabaları sonucunda durum değişmiştir. Çok başarılı yürütülen çalışmalar sonucu tüberküloz artık önemli bir ölüm nedeni değildir. Türkiye’de 10 milyon ile 20 milyon arası bir nüfusun
enfekte olduğu, yani vücutlarında henüz hastalık oluşturmamış verem mikrobunun olduğu hesaplanmaktadır. Bu insanların yüzde 5-10’u yaşamlarının bir döneminde verem hastası olacaklardır. Türkiye’de yılda yaklaşık 25-30 bin tüberküloz hastasının ortaya çıktığını tahmin edebiliriz. Bu hasta sayılarının nüfusa oranı, sanayileşmiş ülkelerde 100 binde 20 ve altında, Asya ve Afrika ülkelerinin çoğunda 100 binde 100’den, hatta 200’den fazladır. Ülkemizde ise kayıtlı hastalar 10 binde 25, tahmin edilen hastalar ise
100 binde 32’dir" şeklinde konuştu.
Tüberküloz hastalığının bulaşma ve korunma yolları konusunda da bilgi veren Medicana Samsun Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Salih Bilgin, şöyle devam etti:
"Tüberküloz hastalığında bulaşma, hastadan hava yolu ile olur. Tüberküloz basilinin akciğerlere yerleşip çoğalabilmesi için alveollere kadar ulaşması gerekmektedir. Bu da ancak hasta kişiden solunum ile havaya saçılan damlacık çekirdeklerinde asılı halde bulunan basillerle mümkün olabilmektedir. Çapları yaklaşık 1-10 mikron olan partiküller alveollere ulaşır, fakat 1-3 mikron olanlar daha yüksek oranda ulaşır. Yaklaşık 1 mikron çaplı partiküller havada birkaç saat asılı kalabilmektedir. Çeşitli solunum
olaylarında damlacık oluşturma potansiyeli farklıdır. Konuşma ile 0-210, öksürme ile 0- 3 bin 500 ve hapşırma ile 4 bin 500- 1 milyon partikül oluşur. Bu nedenle öksürme ve hapşırma sırasında hastaların ağızlarını kağıt ya da bezden bir mendille kapatmaları istenmelidir. Yapılan deneysel araştırmalar, tüberküloz basilinin tozla, toprakla, hastaların eşyalarını kullanmakla ya da aynı kaptan yemekle bulaşamayacağını göstermiştir. En bulaştırıcı olan hastalar balgam mikroskobisinde ARB pozitif olan akciğer ve
larinks tüberkülozlulardır. Hasta ile yakın ve uzun süreli teması olan kişilere bulaşma riski fazladır. Bunlar, aile bireyleri, aynı evi paylaştığı arkadaşları, işyeri arkadaşları olabilir. Bulaşmada kişinin yaşadığı ortamda önemlidir. Ortamda yeterli havalandırmanın olmaması, bireyin yaşadığı ortamın güneş ışığı alıp almadığı ve daha önce de belirtildiği gibi kaynağa yakın olup olmama bulaşmayı etkileyen faktörler arasında önemli bir yer tutmaktadır."
KORUNMA YOLLARI
Uzm. Dr. Salih Bilgin, tüberkülozdan korunma yöntemlerine ilişkin de şu bilgileri verdi:
"Tüberkülozdan korunma, dört başlık altında sıralanabilir; bulaştırıcı hastaların tedavisi, basil kaynağını yok eder. Koruyucu ilaç tedavisi, BCG aşısı ve TB bulaşmasının önlenmesi. Korunmada önemli olan kaynak vakanın mümkün olduğu en erken zamanda tespit edilip tedavi edilmesidir. Etkili tedavi ile ilk günlerde basil sayısı hızla azalmakta, bunun yanında öksürük sıklığı da azalmaktadır. Hastaların bulaştırıcılığı, etkili tedavi ile 2-3 haftada pratik olarak sona erer. Bu nedenle tüberkülozlu hastayı
hemen izole etmek ve etkili tedaviye başlamak korunmada en önemli faktördür. Koruyucu ilaç tedavisinin amacı, tüberküloz hastası ile teması olan kişide enfeksiyon gelişimini ya da tüberküloz enfekte kişide tüberküloz hastalığı gelişimini önlemektir. Ancak koruyucu ilaç tedavisi her kişiye değil, hasta olmadığı kanıtlanmış yüksek riskli gruplara verilmelidir. BCG aşısı ülkemizde biri doğumdan 2 ay sonra, diğeri ilkokul birinci sınıfta olmak üzere çocuklarda iki kez BCG yapılmaktadır. BCG, üç aylıktan büyük
herkese tüberkülin cilt testi yapıldıktan sonra uygulanmalıdır. BCG, tüberküloz enfeksiyonundan koruyucu etki yapmaz, kanla ve lenfatik sistemle basilin yayılmasını engeller. Böylece hayatı tehdit eden milier, menenjit TB gibi durumların ortaya çıkışını azaltır. Tüberküloz bulaşmasının önlenmesinde bulaştırıcı olgulara hızla tanı konulması ve tedaviye başlanması önemlidir. Bunun yanı sıra kişisel önlemler (öksürürken ağzın kağıt mendille kapatılması v.s), kişinin yaşadığU bilgi veren Medicana Samsun
Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmı ortamın düzeltilmesi, toplumun bu konu hakkında bilinçlendirilmesi de bulaşmayı önlemede önemli faktörler arasındadır."