EKONOMİ - 11 Ekim 2021 Pazartesi 15:57

OMÜ “Tarım ve Hayvancılıkla ilgili Araştırma Merkezi”nin paydaşı oldu

A
A
A
OMÜ “Tarım ve Hayvancılıkla ilgili Araştırma Merkezi”nin paydaşı oldu

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ); Cumhurbaşkanlığınca yürürlüğe konulan 11.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ); Cumhurbaşkanlığınca yürürlüğe konulan 11. Kalkınma Planı’nın hedeflerine yönelik bilimsel ve teknolojik araştırma geliştirme (AR-GE) faaliyetleri yürütülmesi ve faaliyetlerde diğer üniversitelerle iş birliği yapılması kapsamında “Kaba Yemde Çayır-Mera ve Yem Bitkileri Ortak Uygulama ve Araştırma Merkezi”nin kurulmasında paydaş üniversitelerden biri oldu.


Bu kapsamda Yükseköğretim Yürütme Kurulunun 15 Eylül 2021 tarihli toplantısında aldığı kararla açılan “Kaba Yemde Çayır-Mera ve Yem Bitkileri Ortak Uygulama ve Araştırma Merkezi”ne dair projenin detayları Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’nde imzalanan protokolle resmiyet kazandı.


Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki 2021 – 2022 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni’nin ardından Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’nde imzalanan protokol doğrultusunda projenin temel hatları üzerinde istişarede bulunulup bu yönde detaylara yer verildi. Hayata geçen Kaba Yemde Çayır-Mera ve Yem Bitkileri Ortak Uygulama ve Araştırma Merkezi, Muş Alparslan Üniversitesi bünyesinde bulunuyor.



Ortak imza töreni başkent Ankara’da yapıldı


OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal, Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Meryem Tuncel, Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakoç ve Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat’ın paydaş rektörler olarak katılım ve destekleriyle faaliyete başlayan Merkez, tarım ve hayvancılık alanında pek çok çalışmanın üssü olacak. Kurulan Merkeze dair ortak imza töreni ise ilgili 4 üniversite rektörünün katılımıyla 5 Ekim 2021 tarihinde başkent Ankara’da yapıldı.


Ortak araştırma merkezinin amaçları; Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanarak yürürlüğe konulan 11. Kalkınma Planı’nın hedeflerine yönelik bilimsel ve teknolojik AR-GE faaliyetleri yürütmek ve faaliyetlerde diğer üniversiteler ile iş birliği yapmanın yanı sıra öncelikli ve güdümlü araştırma geliştirme konularında yürütülecek özel projelerin tespitini yapmak, zaman ve süreçleri etkili yönetmek, insan kaynaklarını ve fiziki altyapıları verimli kullanmak, hedef ve çıktıların tanımı gibi konularda bilgi ve yol haritası ortaya koymak olarak belirlendi.



Rektör Ünal: “Gelecek açısından umut verici”


Merkezin paydaş rektörlerinden OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal, ortaya çıkan iş ve güç birliğinin önemine atıfta bulunarak “Farklı bölgelerdeki üniversitelerin bir araya gelip güçlerini birleştirmesi, üretime katkı sağlaması, AR-GE çalışmalarını tek bir hedefe yönelik olarak planlaması gelecek açısından umut vericidir” şeklinde konuştu.



YÖK, TÜBİTAK ile Strateji ve Bütçe Başkanlığından kadro, proje ve finans desteği


Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından kadro, proje ve finans desteğinin verileceği Merkezdeki çalışmalar, 4 üniversitenin iş birliği ve ortaklığında yürütülecek. Merkezde, hayvancılık sektörünün en önemli ihtiyacı olan kaliteli kaba yemin ham maddesi olarak çayır-mera ve yem bitkileri hususunda AR-GE projelerinin geliştirilmesi planlanıyor.



Alanında uzman isimler var


Çayır-mera ve yem bitkileri konusunda tecrübe ve birikimleriyle öne çıkan OMÜ öğretim üyesi Prof. Dr. İlknur Ayan, Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Rüştü Hatipoğlu, Dicle Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Başbağ ve Muş Alparslan Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yaşar Karadağ kurulan Merkezde görev yapacak isimler arasında bulunuyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Bu belirtiler varsa Lohusa Sendromu yaşıyor olabilirsiniz Doğum sonrası başlayıp ortalama 6 hafta devam eden lohusalık sürecinde anneler duygusal, biyolojik, fiziksel, toplumsal, psikolojik değişiklikler yaşıyor. Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Kerime Nazlı Salihoğlu, “Anneler doğumun ardından kendilerini mutsuz, karamsar, üzgün hissedebilir. Hayattan zevk alamama, bebeğine yeterli sevgi hissedememe, dışarı çıkmak istememe, aşırı uyku hali ve aşırı iştah ya da tam tersi uykusuzluk ve iştahsızlık gibi durumlar yaşayabilir. Bu süreçte aile ve eşlerin anneye desteği çok önemlidir” dedi. Medicana Sivas Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Kerime Nazlı Salihoğlu, doğum yapan her 100 kadından 10-15’inde lohusa sendromunun görebileceğini söyledi. Lohusa sendromu belirtilerini anlatan Op. Dr. Nazlı Salihoğlu, sendrom döneminde aile desteğinin önemli olduğunu söyledi. Lohusalık sürecinin önemli olduğunu söyleyen Salihoğlu, “Bazen hastalarımız, kadınlarımız bu durumu gizledikleri için ya da çok farkına varamadıkları için ortaya çıkması da gecikebilir. Toplumda her doğum yapan kadında lohusa sendromu görülme riski vardır. Her 100 doğum yapan kadının 10-15 ‘inde de görülebilir. Aslında bu oranlar daha fazla ama kadınlar paylaşmadıkları için oranlar biraz daha düşükmüş gibi algılanıyor. Doğumu zor olan hastalarımızda, travmatik bir doğum yaşamışsa, prematüre bir doğum yaşamışsa, daha önce gebelik döneminde depresyon şikayeti varsa, ailesi ile ve eşiyle problemi olan hastalarımızda lohusa sendromu risk altındadır. Daha önce gebelikte anksiyete ya da sosyo-ekonomik düzey olarak düşük seyreden hastalarımızda lohusa sendromunu daha fazla görüyoruz. Yapılan çalışmalarda; normal doğum yapanlarda, sezaryen doğuma oranla, daha fazla lohusalık sendromu görüldüğü belirtiliyor. Çalışan annelerde de çalışmayan annelere oranla daha fazla görülüyor’’ şeklinde konuştu. “Herkeste görülebilen ve tedavisi mümkün olan bir durum” Salihoğlu, bu süreçte annelerin bebeği reddetme, kötü davranma, beslememe durumunun olduğunu belirterek “Bazen lohusalık sendromunda, bebeğini kucağına aldığında yeterli sevgi hissedemediğini söyleyen anneler oluyor. Ya da ‘Anne olamadım mı?’ diye düşünenler oluyor. Bebeği reddetme durumu görülebiliyor. Bazen kötü davranma, emzirmeme, bakımını yapmama gibi tepkilerle karşılaşabiliyoruz. Bu süreçte anneler bebeğine gerçekten kötü davranma meyillin de olabiliyorlar. Bu süreçte mutlaka psikolojik ve psikiyatrik destek almalarını öneriyorum. Mutlaka eşiyle, hekimiyle, aile hekimiyle ya da kadın doğum hekimiyle mutlaka paylaşılmalı. Çünkü bunlar önlenemeyen şeyler değildir. Herkeste görülebilen bir durumdur. Tedavisi olmayan bir durum değildir. Genelde konuşarak ya da bazen psikolog desteği alarak da ortadan kaldırılabilir. Bazen psikoza kadar ilerleyebilir. O zamanda ilaç tedavisi ya da psikiyatrik destekte öneriyoruz mutlaka. Bu süreçte aileye ve eşe çok fazla destek düşüyor’’ ifadelerini kullandı. “Kendimizi yıpratmamızın bir anlamı yok’’ Op. Dr. Salihoğlu, Lohusalık Sendromuna yakalanan annelerin egzersiz yapmalarını, yürüyüş yapmalarını ve eşleriyle vakit geçirmelerini önerdiğini ifade ederek, “Bazen eve yeni bir bebek gelmenin heyecanıyla bütün ilgi bebeğe kayabiliyor. Anne burada kendini değersiz, sevilmediğini, artık ikinci planda olduğunu hissedebiliyor. Bazen bu hissiyatta annelerimizi lohusalık sendromuna sokabiliyor. O yüzden ailede bebeğe bakımı açısından destek olup, eşler yeri geldiğinde mutlaka annelerimizle birlikte ayrıntılı vakit geçirmeliler. Annemize bu süreçte en önemli tavsiyem mutlaka kendisine vakit ayırmasını öneriyorum. Bolca dinlenmesini, uyku düzenini oturtmasını, ailesinden bebek için yardım almasını, eşiyle birlikte yalnız olarak dışarı çıkıp birlikte vakit geçirmelerini öneriyorum. Ya da annemizin arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirmesini öneriyorum. Bolca egzersiz yapabilir, yürüyüş yapabilir, televizyon izleyebilir, sosyal medyada anne bloklarını takip edebilir. Hayatta her şey rol olduğu gibi annelikte bir roldür ve oynadıkça, öğrendikçe bizler öğreneceğiz. O yüzden kendimizi yıpratmamızın bir anlamı yok. Mutlaka önemli olan sevgi temeline dayalı, bebeğiyle birlikte vakit geçirerek bu süreci birlikte atlatabileceklerini düşünüyorum” ifadelerine yer verdi.
Balıkesir Ayvalık turizm sezonuna hazırlanıyor Turizm alanında Kuzey Ege’nin incisi ve cazibe merkezi konumundaki Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde, yaklaşan sezon öncesinde hazırlıkları sürüyor. Ayvalık Belediyesi Fen İşleri ve Temizlik İşleri müdürlüklerine bağlı ekiplerin ortak yürüttükleri çalışmalarla Ayvalık’ta yeni yaz sezonu hazırlıkları tamamlanıyor. Sarımsaklı Badavut mevkisinde sahil boyunca yürütülen çalışmalarla Ayvalık’ın doğal güzellikleri titizlikle korunuyor. Sahilde, atıklardan arındırma, kumları temizleme işlemlerini hızlandıran ekipler, bölgenin temiz ve düzenli bir görünüme kavuşmasını sağlıyor. Badavut mevkiindeki çalışmalar, kumsalın hem estetik açıdan daha güzel bir görünüme kavuşmasını, hem de yerli ve yabancı turistlerin rahat ve keyifli vakit geçirebileceği bir ortama kavuşturmaya çalışıyor. Ekipler, titizlikle yürüttükleri çalışmalarla Ayvalık’ın turizm potansiyeline değer katabilmek için mücadele ediyor. Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin, yapılan çalışmaların Ayvalık’ın çevre düzenlemesi ve turizme verilen değer açısından önemli olduğunu belirterek, Sarımsaklı Badavut mevkisi sahilindeki düzenlemelerin titizlikle yürütüldüğünü söyledi. Başkan Ergin, "Kentimize gelen her vatandaşımız temiz ve düzenli bir çevrede vakit geçirsinler. Kentimizden huzur içinde keyifli hatıralarla ayrılmalarını hedefliyoruz" dedi.