SAĞLIK - 15 Mayıs 2019 Çarşamba 11:23

Televizyon ve bilgisayar çocukların gelişimini olumsuz etkiliyor

A
A
A
Televizyon ve bilgisayar çocukların gelişimini olumsuz etkiliyor

Nöroloji Uzmanı Dr.

Nöroloji Uzmanı Dr. Ozan Koçak, televizyon ve bilgisayarın çocukların gelişimini olumsuz etkilediğini söyledi.


Gelişim; anne karnındaki ilk dakikalardan başlayarak bedensel, zihinsel, dil, duygusal, sosyal yönden belli şartları olan en son aşamaya ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden dinamik bir süreçtir. Gelişmenin çocuklarda sağlıklı olarak ilerlemesi, kalıtsal faktörler yanında uygun çevresel faktörlerin sağlanması ile mümkündür. Büyüme, olgunlaşma ve öğrenme gelişimin birbirinden farklı evreleridir. Büyüme kilo alma, boy uzaması gibi hacimsel genişlemeyi ifade ederken öğrenme, tekrar ve yaşantı sonucu davranışta gözlenen kalıcı değişiklikleri kapsar. Olgunlaşma genetik bozukluklar ve belirgin çevresel uyaran yoksunluğu yoksa kendiliğinden ilerler, örneğin kas, kemik ve koordinasyon yeteneği yeterli olgunluğa gelince çocuk yürümeye, kalem tutmaya, bisiklet sürmeye başlar. Büyüme normal şartlarda uygun ve yeterli gıda alımının sağlanması ile sağlıklı bir şekilde gerçekleşir. Liv Hospital Samsun Çocuk Nöroloji Kliniği’nden Uzm. Dr. Ozan Koçak, çocuklarda erken yaşta başlayan ekran kullanımının bu doğal gelişim süreçlerini etkilediğini söyledi.



“Mahalle kültürü yok oldu, çocuklar eve hapsoldu”


Uzm. Dr. Ozan Koçak çocuklarda ekran kullanımına bağlı görülen problemlere değinerek şunları söyledi: “Günümüzde, genetik temeli olmayan gelişim geriliklere giderek daha sık rastlanılmaktadır. İnsan vücudunda gelişimini en geç tamamlayan sistemin sinir sistemidir ve bun nedenle dış faktörlerin olumlu/olumsuz etkilerine açıktır. Köy hayatının ve şehirlerdeki mahalle kültürünün kaybolması ile çocuklar, sitelere ve apartman dairelerine mahkum hale geldi. Çocukların sağlıklı gelişim için gerekli uyaranlardan yoksun hale gelmesi yanında şehir yaşantısının zararlı uyaranlarına da yoğun şekilde maruz bırakılması sonucunda gelişimsel gerilikler(özellikle otizm spektrum bozuklukları, dikkat eksikliği) giderek arttı. Olumsuz dış faktörler içerisinde ilk bahsetmemiz gereken kuşkusuz ekran maruziyetidir. Akıllı telefon, tablet, bilgisayar ve televizyonların çocuğun hayatına girme yaşı 12 ay altına inmiş durumda. Özellikle üç yaşından önce bu yanlış uyaranlara maruz kalan çocuklarda görülen olumsuz etkileri özetlersek; fiziksel: baş ağrısı, göz yanması, halsizlik, baş dönmesi, uyku ve beslenme bozuklukları, sosyal-duygusal iletişim problemleri, çevreye ilgisizlik özgüven eksikliği, davranış bozuklukları, emosyonel dengesizlik, konuşma, anlamlı jest ve mimikler, heceleme, ses çıkarma ve cümle kurma, algılama, bellek, hafıza problemleri ve akademik başarısızlık.”



“Köydeki çocuklarda otizm daha az görülüyor”


İlk üç yıl ekran kullanımının bir yararı olmadığına dikkat çeken Uzm. Dr. Ozan Koçak, “Kendi deneyimlerimden gördüğüm, genellikle yemek yedirebilmek, ağlamasına engel olabilmek ve eve yorgun dönmek gibi nedenlerle çocuklarımızı ekranlarla baş başa bırakıyoruz. Ancak konuşma bozukluğundan otistik spektrum bozukluklarına kadar neden olduğumuz bozukluklarla belki de ömür boyu uğraşıyoruz. Özellikle ilk üç yaş içerisinde yaptığımız müdahalelerle tam düzelme sağlayabiliyoruz, ancak daha ileri yaşlarda bazı problemler kalıcı hale gelebiliyor. Günümüzde sıklığı giderek artan otistik bozukluklar, kalıtsal faktörlere de bağlı gelişebiliyor, ancak genetik zemini olmayan otistik bozukluklara köyde yetişen çocuklarda rastlamıyoruz. Şehir yaşantısından belki kaçamıyoruz ancak çocukları, özellikle ilk üç yaşta ekranlardan uzak tutmak bizim elimizde. Beynin gelişmesi için farklı nitelikte, uygun uyaranlar gerekiyor. En güzel uyaran, insan ilişkisi, doğa, oyun ve doğru eğitim. Özetle, özellikle ilk 3 yılda eğitici/öğretici programlar dahil hiçbir görsel programın çocuklarımıza yararı yok” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Elazığ Fitness sporcusu sağlık çalışanı kadının başarı hikayesi görenleri hayran bıraktı Elazığ’da vücut geliştirme ve fitness şampiyonu eşi sayesinde spora başlayan sağlık çalışanı Tuba Yıldırım, 4 yıldır hem yaptığı spor hem de yaşam stiliyle dikkat çekiyor. Elazığ’da yaşayan 1 çocuk annesi Tuba Yıldırım, özel bir hastanede yıllardır sağlık çalışanı olarak görev yapıyor. Yıldırım, dünya vücut geliştirme ve fitness şampiyonluğu ve ikinciliği bulunan eşi Uğur Yıldırım ile ’sporcu beslenmesi’ farklılığı nedeniyle spora başladı. Yaklaşık 4 yıldır profesyonel vücut geliştirme ve fitness ile ilgilenen 34 yaşındaki Yıldırım, yaşam stili ve yaptığı sporla dikkat çekiyor. Aynı zamanda sağlık sektöründe çalışan Yıldırım, şampiyon eşi ile birlikte açtıkları salonda hem genç sporcu yetiştiriyor hem de önümüzdeki aylarda düzenlenecek olan Türkiye Vücut Geliştirme ve Fitness Şampiyonası’na hazırlanıyor. "Elazığ’da vücut geliştirme alanında kadın sporcu olarak tekim" Eşinin vesilesiyle bu spor başladığını ifade eden Tuba Yıldırım, "Yaklaşık 4 yıldır profesyonel olarak bu sporu yapıyorum. Eşimle tanıştıktan sonra bu spora başladım ve ondan sonra profesyonel olarak devam etmeye çalışıyoruz. Elazığ’da vücut geliştirme alanında kadın sporcu olarak bir ilkim. İnşallah bunu da şampiyonlukla taçlandıracağız. Önceliğimiz şampiyonluk ardından da dünyaya açılmak niyetindeyiz. Son yıllarda bir artış var ama kadın sporcu olmak biraz zorlu bir süreç oluyor. Kadınların biraz daha ilgisinin artmasını temenni ediyoruz. Ben sağlık çalışanıyım. Eşimle de bu meslekle vesilesiyle tanıştık ve ondan sonra eşim beni spora teşvik etti. Bu spor, sadece vücut geliştirme ya da kas oranı yükseltme anlamında değil, sağlık açısından çok önemli" dedi. 14 yıldır vücut geliştirme sporuyla ilgilenen eşi 33 yaşındaki Uğur Yıldırım ise, "Dünya şampiyonluğu ve dünya ikinciliğim var. Yaklaşık 5 senedir de kendi spor kulübümüzü işletiyoruz. Burada gençlere örnek olmaya ve insanları spora teşvik etmeye çalışıyoruz. Şu anki en büyük hedefimiz de birkaç şampiyonluk daha alıp gençlere daha çok örnek olmak, sporu ve sağlıklı yaşamı insanlara daha çok lanse edebilmek. Eşim bu spora beni görerek teşvik oldu. İlk tanıştığımız zaman kendisi sporla ilgilenmiyordu. Kendisi benden gördükçe hoşuna gitti. Ayrıca sporcu beslenmesi farklı olduğu için evde biraz uyumsuzluk oluyordu. Ya ben ona uyum sağlayacaktım ya o bana. Eşim şu anda Elazığ’da bu spor branşında eğer şampiyon olursa, bu dereceye ulaşmış ilk kadın sporcu olacak. Bu konuda kendisiyle gerçekten gurur duyuyorum. Bu zor bir spor. Kendisi çok iradeli. İnşallah, 14 hafta sonra bunu bir Türkiye şampiyonluğu ile taçlandıracağız” diye konuştu.
Hatay Evladından depremden bu yana haber alamayan anne: “Batuhan olsaydı gelirdi, öperdi hediyesini verirdi” HATAY (İHA) – Hatay’da asrın felaketinden bu yana 25 yaşındaki evladı Batuhan Güleç’ten haber alamayan Sema Güleç, bu yıl Anneler Günü’nü evladı olmadan geçirmenin burukluğunu yaşıyor. Kahramanmaraş merkezli depremlerde Hatay’da 25 bine yakın insan vefat etmiş ve çok sayıda vatandaştan depremden sonra haber alınamamıştı. Asrın felaketinin üzerinden 16 aydan fazla süre geçmesine rağmen yakınlarından gelecek haberi bekleyen vatandaşların da umutlu bekleyişi devam ediyor. Bu insanlardan biri de Hatay’ın İskenderun ilçesinde yaşayan Sema Güleç. Acılı anne mimarlık bölümü mezunu 25 yaşındaki evladı Mustafa Batuhan’dan aylardır haber alamıyor. Depreme İskenderun ilçesi Numune Mahallesi Güleryüz Apartmanı’nda yakalanan Mustafa Batuhan, asrın felaketinin ardından adeta yok oldu. Acılı anne Sema Güleç, evladından gelecek haberi aylardır umut içerisinde bekliyor. “Deprem anında evden dışarıya çıktık, zaten ilk önce oğlum aklıma geldi” Evladının yaşadığı binaya depremden 20 dakika sonra gittiğini dile getiren 53 yaşındaki Sema Güleç, oğlu Batuhan’ı nüfustan düşürmek istemediğini belirterek “6 Şubat depreminden sonra oğlum Mustafa Batuhan Güleç’e hiçbir şekilde ulaşamadım, oğlumu arıyorum. Deprem günü oğlum iş yerinin üzerindeki yine diğer evimizde kalıyordu, tekti. Ben de buradaydım, kendi diğer evdeydi. Deprem anında evden dışarıya çıktık, zaten ilk önce oğlum aklıma geldi. Dedim Batuhan’ın yanına gidelim, kızımla, damadımla birlikte o tarafa gittik ve binanın yıkıldığını gördük. Bina yıkıldıktan 20 dakika sonra ordaydım. Depremin ardından ben çok kaygılandım, araştırma yaptım daha bir şey çıkmadı, yani nüfustan düşürme olayı olmadı. Fakat bu kimilerinde miras konusu oluyor bazı işlemlerden dolayı isteğe karşı isteğe karşılıklı düşürülüyormuş nüfustan onu öğrenince biraz rahatladım. Ben daha evladımı arıyorum. Ben oğluma nüfustan düşürme ya da gaiplik verilmesini istemiyorum. Daha arıyorum, yani vefat ettiyse bana mezarını versinler. Yoksa ben kabul etmiyorum, nüfustan düşürmeyi, gaiplik verilmesini onu asla kabul etmiyorum” dedi. “Batuhan olsaydı gelirdi, öperdi hediyesini verirdi” Anneler Günü yaklaştıkça içini burukluk kapladığını dile getiren Sema Güleç, “Anneler Günü yaklaştıkça benim içimi bir burukluk kaplıyor. Benim diğer çocuklarım var ama hiçbiri birinin yerini tutmuyor. Hepsi ayrı ayrı Batuhan olsaydı gelirdi, öperdi hediyesini verirdi. Beraber geçirirdik, gerçekten Anneler Günü’nün yaklaşmasını istemiyorum. Oğlum yanımda olmadığı için artık Anneler Günü’nün gelmesini istemiyorum. Oğlum olmadığı için çok zor bir durum” şeklinde konuştu.
Hatay 25 yaşındaki evladından depremden bu yana haber alamayan anne, “Batuhan olsaydı gelirdi, öperdi hediyesini verirdi” Hatay’da asrın felaketinden bu yana 25 yaşındaki evladı Batuhan Güleç’ten haber almayan Sema Güleç, bu yıl Anneler Günü’nü evladı olmadan geçirmenin burukluğunu yaşıyor. Kahramanmaraş merkezli depremlerde Hatay’da 25 bine yakın insan vefat etmiş ve çok sayıda vatandaştan depremden sonra haber alınamamıştı. Asrın felaketinin üzerinden 16 aydan fazla süre geçmesine rağmen yakınlarından gelecek haberi bekleyen vatandaşların da umutlu bekleyişi devam ediyor. Bu insanlardan biri de Hatay’ın İskenderun ilçesinde yaşayan Sema Güleç. Acılı anne mimarlık bölümü mezunu 25 yaşındaki evladı Mustafa Batuhan’dan aylardır haber alamıyor. Depreme İskenderun ilçesi Numune Mahallesi Güleryüz Apartmanı’nda yakalanan Mustafa Batuhan, asrın felaketinin ardından adeta yok oldu. Acılı anne Sema Güleç, evladından gelecek haberi aylardır umut içerisinde bekliyor. “Deprem anında evden dışarıya çıktık, zaten ilk önce oğlum aklıma geldi” Evladının yaşadığı binaya depremden 20 dakika sonra gittiğini dile getiren 53 yaşındaki Sema Güleç, oğlu Batuhan’ı nüfustan düşürmek istemediğini belirterek “6 Şubat depreminden sonra oğlum Mustafa Batuhan Güleç’e hiçbir şekilde ulaşamadım, oğlumu arıyorum. Deprem günü oğlum iş yerinin üzerindeki yine diğer evimizde kalıyordu, tekti. Ben de buradaydım, kendi diğer evdeydi. Deprem anında evden dışarıya çıktık, zaten ilk önce oğlum aklıma geldi. Dedim Batuhan’ın yanına gidelim, kızımla damadımla birlikte o tarafa gittik ve binanın yıkıldığını gördük. Bina yıkıldıktan 20 dakika sonra ordaydım. Depremin ardından ben çok kaygılandım, araştırma yaptım daha bir şey çıkmadı yani nüfustan düşürme olayı olmadı. Fakat bu kimilerinde miras konusu oluyor bazı işlemlerden dolayı isteğe karşı isteğe karşılıklı düşürülüyormuş nüfustan onu öğrenince biraz rahatladım. Ben daha evladımı arıyorum. Ben oğluma nüfustan düşürme ya da gaiplik verilmesini istemiyorum. Daha arıyorum, yani vefat ettiyse bana mezarını versinler. Yoksa ben kabul etmiyorum, nüfustan düşürmeyi gaiplik verilmesini onu asla kabul etmiyorum” dedi. “Batuhan olsaydı gelirdi, öperdi hediyesini verirdi” Anneler günü yaklaştıkça içini burukluk kapladığını dile getiren Sema Güleç, “Anneler günü yaklaştıkça benim içimi bir burukluk kaplıyor. Benim diğer çocuklarım var ama hiçbiri birinin yerini tutmuyor. Hepsi ayrı ayrı Batuhan olsaydı gelirdi, öperdi hediyesini verirdi. Beraber geçirirdik, gerçekten anneler gününün yaklaşmasını istemiyorum. Oğlum yanımda olmadığı için artık anneler günün gelmesini istemiyorum. Oğlum olmadığı için çok zor bir durum” şeklinde konuştu.