ASAYİŞ - 10 Aralık 2025 Çarşamba 10:07

Siirt’te otomobilin kundaklanma anları güvenlik kameralarına yansıdı

A
A
A
Siirt’te otomobilin kundaklanma anları güvenlik kameralarına yansıdı

Siirt’in Kurtalan ilçesinde alev alan aracın kundaklandığı ortaya çıktı. Şahısların aracı tutuşturduğu anlar güvenlik kameralarına yansıdı.


Edinilen bilgilere göre, 8 Aralıkta Cumhuriyet Mahallesi’nde park halinde bulunan otomobil alev almıştı. Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edilmişti. Ekiplerin müdahalesiyle yangın kontrol altına alınmış, otomobil ise kullanılamaz hale gelmişti. Yanan otomobilin kundaklandığı anların güvenlik kamerası görüntüsü ortaya çıktı. Görüntülerde iki kişinin otomobile yaklaşıp yaktığı görülüyor.


Olayla ilgili başlatılan inceleme sürüyor.



Siirt’te otomobilin kundaklanma anları güvenlik kameralarına yansıdı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Torununu görebilmek için yasal süreç başlatan Özer Aci: "Mahkemeye başvurdum" Eyüpsultan’da 17 yaşındaki Timur Cihantimur’un çarparak ölümüne neden olduğu Oğuz Murat Aci’nin babası Özer Aci torununu görebilmek için mahkemeye başvurdu. Acılı baba Özer Aci, "Annesi, ekim ayından beri çocuğu doğru düzgün göstermiyordu. Bunun üzerine torunumu görebilmek için mahkemeye başvurdum. Bu süreçte çocuğu sadece bir ya da iki kez görebildim. Doğum gününde ise okulda pastasını birlikte kestik. Çocukla kısa bir süre içerisinde bir ilişki kurmamıza rağmen geldi kulağıma, ’Benim babam trafik kazasında ölmüş’ dedi. Ben o an bittim. Katil çocuk ve annesi gelecekler, yargılanacaklar, adalet önünde hesap verecekler. Bunu dört gözle bekliyorum" dedi. Eylem Tok ile Op. Dr. Bülent Cihantimur’un 17 yaşındaki oğlu Timur Cihantimur, iddiaya göre 1 Mart 2024’te Kemerburgaz’da kullandığı lüks otomobille, bozulan ATV’lerini yol kenarına çeken kişilere çarpmıştı. Kazada Oğuz Murat Aci (29) hayatını kaybetmişti. Olayın ardından Cihantimur, annesi Eylem Tok tarafından önce Mısır’a, ardından ABD’ye kaçırılmıştı. ABD’de tutuklu bulunan anne ve oğul için iade kararı verilmişti. Vefat eden Aci’nin eşi Şükriye Aci ile yaralanan 4 kişi ise şikayetlerinden vazgeçmişti. Pedagog raporu hazırlandı Süreç devam ederken acılı baba Özer Aci, torununu göremediğini söyledi. Hazırlanan pedagog raporunda, çocuğun babaannesi ve dedesiyle görüşmesinin gerekli olduğu ifade edildi. Bu ilişkinin çocuğun üstün yararına olacağı değerlendirildi. "Türkiye’ye gelecekler, yargılanacaklar, adalet önünde hesap verecekler bunu dört gözle bekliyorum" Şüphelilerin Türkiye’ye gelip yargılanacaklarını söyleyen acılı baba Özer Aci, "Bizim gelinimizle birlikte onlar da davadan vazgeçtiler. Zaten avukatlar hep birlikte hareket ediyordu. Avukatın, bizim avukatla gizli gizli başka kişilerle görüştüğünü duyunca kendilerini azlettim. Azledince onlar davanın avukatı oldu. Sonradan neden böyle oldukları ortaya çıktı. Bir takım paralar alınmış. Çocuklara da para verildiği için davadan vazgeçtiler. Ben onlarla hiç görüşmedim. En son 8’inci ayda net bir bilgi aldım. Aldığım bilgiye göre katil çocuk Amerika’da istinafa müracaat etmiş ancak başvurusu reddedilmiş. ‘İade edileceksin’ yönünde karar çıkmış. Annesi ise farklı bir mahkemeye başvurmuş ve bu tarihlerde yeniden istinafa müracaat edilmiş. Bana yılbaşını bulur denmişti. Bu yılbaşına kadar süreçten bir ses çıkacağına inanıyorum. Gelecekler, yargılanacaklar, adalet önünde hesap verecekler. Benim başka bir isteğim yok. Bunu dört gözle bekliyorum" ifadelerini kullandı. "Torununumu görebilmek için mahkemeye başvurdum" Torunu Pars’ı görebilmek için yasal yollara başvurduğunu söyleyen Aci, "Annesi Ekim ayından beri çocuğu doğru düzgün göstermiyordu. Bunun üzerine torunumu görebilmek için yasal olarak mahkemeye başvurdum. Mahkeme süreci devam etti. Pedagog eşliğinde ifadeler verildi, raporlar hazırlandı. Davamız 25 Kasım’da görülecekti ancak hakime hanımın rahatsızlığı nedeniyle ertelendi. Bu süreçte çocuğu sadece bir ya da iki kez görebildim. Doğum gününde ise okulda pastasını birlikte kestik. Pedagog raporunda da geçiyor. Yani ‘Gelsin kapıda görsün’ ya da ‘Gelsin baksın’ şeklinde annesinin söylediği belirtilmiş. Ben de bu yaşta gizli gizli, hakkım olan bir şeyi kapıda görmenin bir anlamı olmadığını ifade ettim. Çünkü bunun yasal hakkım olduğuna inanıyorum. Aramızda kan bağı var ve eninde sonunda gerçeklerin ortaya çıkacağına inanıyorum. Çocuğa her bayramda hediye aldık. Ancak annesi, çocuğu getirmemesine rağmen hiçbir şekilde fotoğraf göndermedi. Bir kez bile telefonu açıp ‘Çocuğu görebilirsiniz, alabilirsiniz, götürebilirsiniz’ demedi. Halen de bu tutumuna devam ediyor. Ben ilk günden beri aynı şeyi söylüyorum, bugün de aynı noktadayım. Her şeyden önce insan olarak ‘ben’ değil, ‘biz’ olmalıyız. Birlikte hareket etmeliyiz. İnsan, her şeyden önce insan gibi davranmalı" diye konuştu. "Diğer torumun dayısını çok seviyordu" Diğer torununun çok sevdiği dayısını göremeyeceğini söyleyen Aci, "Diğer torunum anaokuluna gidiyor. Bu sene ikinci senesi. Zaten 21 Eylül’de yaş günü doğum gününü anaokulunda kutladık. Torunuma anaokulunda öğretmenleri, aile resimleri istiyorlar. Kızımın kızı da, kızdan olan torunum da aynı okula gidiyordu. Orada öğretmeni bir aile fotoğrafı çizdirmiş. Ya çocuk ne çizecek ki? İşte bir çöp çizmiş, bir yuvarlak kafa yapmış. Çocuğa bunların kim olduğunu sormuşlar. Bu işte anneanne, büyük baba, dede, bu anne, bu babaanne. Artı, kenara bir resim daha çizmiş. Peki bu kim denmiş? Bu ’dayı’ demiş. Ve öğretmeni çağırmış. ’Sizi çok seviyor’ demiş. Ama ’dayısını bambaşka seviyor’ demiş. Allah torunumun dayısıyla beraber büyümeyi nasip etmedi" dedi. "Gözden uzak olan gönülden uzak olurmuş" Torunu Pars’ı göremediğini belirten Aci, "Şimdi aynı konu Pars’ta. Görmediğim torunumda. Öğretmeni böyle bir resim çizdirirse, Pars’ın bizi çizeceğini ben beklemiyorum. Orada ne çizecek? Anne çizecek. Baba zaten yok. Dayı çizecek. Anneanne çizecek. Dede çizecek. Peki biz neredeyiz o resimde, o profilde? Bu çocuk o yaşta acaba sorgulamayacak mı? Bunu öğretmenine sormayacak mı? Şimdi gözden uzak olan gönülden uzak olurmuş. Ben o çocuğun koşa koşa gelip bana sarılmasını isterim ama beklemiyorum. Aradan zaman geçmiş, neredeyse bir yıldır bir saat görmeyle, iki saat görmeyle bu benim dedemdir, bu benim babaannemdir gözüyle bakacağını zaten tahmin etmiyorum" ifadelerini kullandı. "Benim babam trafik kazasında ölmüş" Torunuyla görüştüğünde duyduğu bir cümlenin kendisini etkilediğini söyleyen Aci, "Çocukla kısa bir süre içerisinde bir ilişki kurmamıza rağmen geldi kulağıma, ’benim babam trafik kazasında ölmüş’ dedi. Ben o an bittim biliyor musun? O yaşta bir çocuğa bunu açık açık niye söyler bir insan? Maksadı nedir, amacı nedir? O çocuğun yüreğini mi yaralamak? Burada çok farklı şeyler düşünüyor insan. Bu durumdayken çocuk beni sıcak, içten biri gördü ki bana dertleşti. Pedagog bana onu da söyledi, ’çocuğu komple istiyor musunuz’ dedi. Böyle bir şey istemeyeceğimi söyledim. Çocuğun babası yok bir de annesiz mi büyüsün dedim. Ben o kadar vicdansız, merhametsiz değilim. Yine tekrar ediyorum, çocuk bizi de bilsin, benim bir büyük babam var, benim bir babaannem var, bunu bilsin başka istediğim bir şey yok" diye konuştu.
İzmir ‘Folkart Mona’da örnek ilerleme İzmir Bostanlı’da Mavişehir’de dikkat çekici, modern bir mimari anlayışla konumlanan Folkart Mona projesinin inşaatı hızla ilerliyor. 400 milyon dolarlık yatırım değerine sahip Folkart Mona’nın, İzmir’de mimari çizgide bir devrime imza atacağı öne sürülüyor. Projenin Mavişehir sahiline denize hakim mesafede yer alan Mona, yatay bir proje olma özelliği taşıyor. Folkart Mona’da bugüne dek gerçekleşen zemin iyilestirme çalışmalarında; 980 adet fore kazık, 4700 adet temel altı jet grout çalışması, 150 bin m3 hafriyat yapıldı. Bu çalışmalar sırasında 3 bin 500 ton demir kullanıldı. Önceki gün Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak ve şirket yöneticilerinin katıldığı bir törenle, Folkart Mona’nın temel betonları da dökülmeye başlandı. ‘Mona Lisa’ gülümseyişi Türkiye’nin öncü gayrimenkul geliştirici şirketlerinden Folkart’ın, İzmir Mavişehir’de "Folkart Mona" adındaki projesi hızla ilerliyor. Adı verilirken Leonardo da Vinci’nin efsanevi eseri Mona Lisa’dan ilham alınan proje, İzmir’in yeni sembollerinden biri olmaya aday. İzmir Bostanlı Mavişehir’de konumlanan Folkart Mona, İzmir’de mimari çizgide bir devrim meydana getirme iddiası taşıyor. Proje, 400 milyon dolarlık bir yatırım değerinde. Önceki gün Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak, şirket yöneticileri ve şantiye çalışanlarının katıldığı sembolik bir törenle, Folkart Mona’nın temel betonları dökülmeye başlandı. Zarif mimari Folkart Mona, Ege’nin tüm güzelliklerini bünyesinde barındıran bir yaşam alanı sunuyor. Yeşil avlusu, alçak katlı yapıları, zengin sosyal imkanları ve çarşısıyla dünya standartlarında lüks ve konfor arayanlar için ideal bir seçenek oluşturuyor. Projenin en çarpıcı özelliklerinden biri olan yeşilliklerle çevrili avlu, sakinlerine doğayla iç içe bir yaşam deneyimi vadediyor. Bakımlı bahçeler, gölgelik alanlar ve yürüyüş yollarıyla dolu bu alan, doğal yaşamın tüm güzelliklerini keşfetmek için eşsiz bir fırsat sunuyor. Mavişehir sahiline denize hakim mesafede yer alan Folkart Mona, yatay bir proje olma özelliği taşıyor. Studıo F. A. Porsche imzası Projede her süite ait depo alanı, maksimum gün ışığı alan yaşam alanları, Tanju Özelgin imzalı iç mekân tasarımı ve dünyada sayılı projelerde bulunan Studio F. A. Porsche imzalı mutfak ve banyolar dikkat çekiyor. Ayrıca projede, yangına karşı yağmurlama sistemi ve tüm daireler için elektrikli araç şarj altyapısı gibi modern güvenlik ve konfor çözümleri sunuluyor. Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak, "Folkart Mona, İzmir’in en özel projelerinden biri olacak ve şehrin mimari çizgisine yeni bir boyut kazandırıp, bir devrim gerçekleştirecek" diye konuştu. Mesut Sancak, Folkart Mona’nın hem estetik hem de dayanıklılık anlamında en üst düzey standartlara sahip olduğunu belirtti. Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nin öngördüğü bina önem katsayısının üzerinde bir tasarım anlayışı ile hazırlanan proje 2027 yılı yaz başında tamamlanarak, konutlar sahiplerine teslim edilecek. İnşaat sürecinde toplam 2 bin kişiye istihdam sağlayacak Folkart Mona projesi, 400 milyon dolarlık bir yatırım değerine sahip. İzmir’in yeni yaşam merkezi Folkart Mona projesi, zengin sosyal donatılarıyla sakinlerine ayrıcalıklı bir yaşam sunuyor. Özel açık ve kapalı yüzme havuzları, fitness salonları, kütüphane, toplantı odaları, çocuk oyun alanları ve alışveriş seçenekleri gibi birçok imkânı bir arada barındırıyor. Projenin çarşı bölümü, sakinlere alışveriş ve lezzet duraklarında keyifli zaman geçirme fırsatı sunuyor. Folkart Mona projesi, Türkiye’nin üç önemli mimarlık ofisi arasında yapılan bir yarışma sonucunda seçilen tasarım üzerinden geliştirildi. Bu özellik, projeyi hem estetik hem de teknik anlamda daha da özel kılıyor. Yarışma sonucu Folkart Mona, Viva Mimarlık Kurucusu Durul Kuşdemir tarafından tasarlandı. İzmir’in Mona Lisa gülümseyişi Dünya sanat tarihinin efsanevi eseri Mona Lisa’dan ilham alınarak adlandırılan Folkart Mona, İzmir’in yeni Mona Lisa gülümseyişi olmaya aday bir simge. Folkart Mona, doğa ile iç içe bir yaşam, zarif mimarisi ve lüks detaylarıyla İzmir’in yeni yaşam merkezlerinden biri olarak yükseliyor. Folkart’ın "Hayat Buna Değer" mottosuyla şekillenen bu vizyoner projesi, İzmir’in güzelliklerini yeniden tanımlıyor.
Diyarbakır Diyarbakır’daki bu işletmede sadece kadınlar çalışıyor Diyarbakır’da girişimci Zeynep İnci, açtığı fastfood işletmesine sadece kadın çalışan alarak hemcinslerine yardım ediyor. Yaklaşık 2 yıl önce Kayapınar ilçesinde fastfood işletmesi açan Zeynep İnci, 3 kadın arkadaşıyla birlikte çalışıyor. İnci, özellikle kadınların ailelerine destek verdiklerinde çok mutlu olduklarını, kadınların iş konusunda erkeklere nazaran daha az fırsat bulduklarını, bu nedenle kadın işçileri tercih ettiğini söyledi. İnci, "Biz burada tost, köfte, kumru, sucuk ekmek gibi yiyecekler yapıyıruz. Kadın çalışanlarımız mevcut. Şu anda halihazırda 4 kadın çalışanımız var. Burası 2 yıldır hizmet veriyor. 2 yılın başından beri kadın çalışanlarla başladık ve öyle de devam ediyoruz. Kadınlar çalıştığı zaman müşterilerimizin bakış açısı da çok farklı oluyor. Daha fazla güven sağlamış oluyoruz. Hem de hijyen konusunda bir adım daha öndeyiz. Bunu müşterilerimiz bize hissettiriyor. Onun dışında kadın çalışanlarımız maaş aldıklarında o yüzlerindeki mutluluk bizim için çok başka bir duygu. Erkekler kapıyı çaldığında kapılar direkt açılabiliyor ama ne yazık ki kadınlara hemen kapılar açılmayabiliyor. Burada biz aslında bir aile ortamında çalışıyoruz. Daha çok çalışan-personel ilişkisi değil de aile ilişkisi gibi bir ortamımız var. Tabii bunun birtakım zorlukları da var. Şöyle ki, kadın olduğunuz zaman bir dışarıda hayatınız oluyor, bir de evin içerisinde. Erkek işini yapar gider, yemeği hazırdır, oturur, uyur ya da sosyal aktivitelerde bulunabilir. Ama biz kadınlar buradan çıkıp bir de ev hizmetinde bulunuyoruz. Çok yorucu ama çok eğlenceli. Biz kadın olarak çalışmayı çok seviyoruz. Kendi paramı kazanmayı seviyorum. Bütün kadınlara da buradan seslenmek istiyorum, korkmayın, hiçbir şeyden korkmayın" dedi. Kadın girişimcilere de seslenen İnci, şu ifadeleri kullandı: ’’Bunu da söyleyeyim, ben de korkarak başlayan bir kadındım gerçekten. Acaba elimdeki parayı kaybeder miyim, çevreden ne tepki alırım diye korkarak başlayan biriydim. Ama şu an çok saygı duyulan, çok sevilen, böyle yürürken iki kişiden birinin ’Zeynep abla ne yapıyorsun’ diyerek tanıdığı biri oldum. Sevilen, emeğine saygı duyulan biri oldum ve bu da beni çok mutlu ediyor." İşletme çalışanlarından Gurbet Tekin de işinden memnun olduğunu aktardı. Tekin, "Sabah gelip, akşam çıkıyorum. İşimden de çok memnunum. Gayet güzel, severek yapıyorum. Maddi yönden de evime yardımda bulunuyorum. Çalışmaya devam edeceğim ve ayakta durmaya çalışacağım. Biraz yorucu oluyor ama eve gidince tüm yorgunluğum geçiyor" şeklinde konuştu.