GENEL - 17 Mart 2019 Pazar 18:07

Yeni Zelanda’daki saldırı için 23 hemşehri derneği ortak basın açıklaması yaptı

A
A
A
Yeni Zelanda’daki saldırı için 23 hemşehri derneği ortak basın açıklaması yaptı

Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde 23 hemşehri derneği Yeni Zelanda’nın Christchurch kasabasında iki camiye yapılan silahlı saldırıyı kınadı.

Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde 23 hemşehri derneği Yeni Zelanda’nın Christchurch kasabasında iki camiye yapılan silahlı saldırıyı kınadı. Dernek temsilcileri ibadethanelere yapılan saldırılar tüm Müslümanlara yapılmıştır açıklaması yaptı.


Çerkezköy ilçesinde 23 hemşehri derneği adına basın açıklamasında bulunan Çerkezköy Gümüşhaneliler Derneği Başkanı Hasan Hatipoğlu, öncelikle Çanakkale Zaferi’nin 104.yıldönümünü kutlayarak; “Çanakkale Zaferi Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur” diyen Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına yazdıkları destan için minnet ve şükran sunuyor, 18 Mart Çanakkale Destanı’nın 104.yılını kutlayıp, aziz şehitlerimizi şükranla anıyoruz” ifadelerine yer verdi.



“İnsanlık terör ve şiddetin acımasız pençesi altında kıvranmaktadır”


Sonrasında Yeni Zelanda’da meydana gelen terör saldırısını kınayan Hatipoğlu, “İnsanlık terör ve şiddetin acımasız pençesinde kıvranmaktadır. Hayatımızın her alanında terör ve şiddet hakimiyetini kurmuş durumda. Buna bir de kaprislerin ürünü, yersiz ve lüzumsuz savaşlar eklenince insanoğlunun kendi eliyle dünyasını nasıl yaşanılamaz bir hale soktuğunu maalesef açıkça görüyoruz. Terör kimden, nereden gelirse gelsin, gerekçesi ne olursa olsun, insanlık suçudur. Hiçbir ülke ya da kurum terör örgütleri arasında ayrım yapmamalıdır. Maalesef 15 Mart Cuma günü Yeni Zelanda’da Cuma Namazı sırasında 2 camiye düzenlenen silahlı saldırı sonucu 49 Müslüman kardeşimiz şehit olmuş, 48 Müslüman kardeşimiz de yaralanmıştır. Bu olay faşist bir zihniyetle hunharca, vahşice, canice yapılan bir katliamdır. Bu olay, dünyada yaratılmaya çalışılan İslam karşıtlığı ve Müslüman düşmanlığının başarılmaya başlandığı o kaygı verici noktayı açıkça göstermektedir. Baktığımızda dünyada terörist olarak lanse edilen maalesef ki Müslümanlar, ne yazık ki tek kanı dökülen yine Müslümanlardır. Bu nasıl terörizm, bu nasıl zihniyettir. Hele ki amacı sadece ibadet yapmak olan savunmasız, silahsız insanlara saldırı düzenlemek nasıl bir korkak, hasta, sapık, cani bir zihniyetin ürünüdür, anlaşılması mümkün değildir” dedi.



Liderlere seslendi


Yapılan saldırı sonrasında saldırganın Ayasofya Camii ve Türkler için attığı tweetlerin de düşündürücü olduğunu belirten Hatipoğlu, “Müslüman kanı dökmek için yarışan ülkelerin vatandaşları da artık bireysel olarak bu düşmanlığa destek vermektedir. Artık bu ülkelerin kaynaklarını sömürmek amacıyla terörizme destek veren ülkelerin İslam aleminin üzerinde tuttukları kanlı ellerini çekmesinin zamanı gelmiştir. Menfaatperest devletler kendi aralarında hakimiyet savaşı verirken, maalesef ki dökülen Müslümanların kanları, sömürülen ise İslam toprakları olmaktadır. Olay için seçilen şehrin ismi dahil olmak üzere caninin Ayasofya Camiisi, İstanbul ve Türkler için atmış olduğu tweetler de bizleri ayrıca düşündürmektedir. Bu cani zihniyettekiler unutmamalıdır ki, biz nasıl 1 gün sonra yıldönümünü kutlayacağımız Çanakkale Zaferi’nde bu zihniyetin dedelerini bu topraklara gömmüşsek, yeri geldiğinde bu zihniyetle gelenlerin torunlarını da yanlarına gömmeyi biliriz. Biz artık Müslümanların kanının dökülmesinden gerçek manada rahatsız olmaktayız. Dünya siyasetinin bu olaya da kayıtsız kalmaması için, Müslüman ülkelerin ve liderlerin bu konuda Müslümanları rahatlatacak gerçek bir dayanışma örneği göstermeleri, dünya gündeminde sonuç alınana kadar konuyu sıcak tutmaları ve olayın perde arkasındaki azmettirici kuvvetler dahil olmak üzere suçluların ağır bir şekilde ceza alana kadar konuyu takip etmeleri bizlerin en büyük dileğidir” ifadelerine yer verdi.



“Tüm İslam aleminin başı sağolsun”


Saldırıyı şiddetlen kınayan Hatipoğlu, “Profesyonel hazırlanmış bu terör saldırısının ayrıntılarında Sultan Murat Hüdavendigar’ı Kosova Savaşı’nda şehit eden kişinin ismi, Viyana 1683 tarihli İstanbul ‘un sembolü Ayasofya ile ilgili yazılanlar Ermeni terör örgütlerinin sloganları ve Cumhurbaşkanımız’a yönelik cümlelerde aziz milletimize karşı bir saldırının da olduğu görülüyor. Zira, yüzlerce yıldır İslamiyet’e hizmet etmek için mücadele veren, gayret gösteren Türkler, bu günde dünyanın mazlum coğrafyalarında yaşayan Müslümanların dertleriyle dertleniyor, koruyuculuğunu yapmaya çalışıyor. Bu kalleş saldırı, genelde Müslümanlara, İslam dinine, özelde Türk Milletine yöneliktir. Türk İslam alemini yakından ilgilendiren bu elem verici olayı birleştirici kuvvet olmasını temenni etmekteyiz. Cani duygularla yapılan bu katliamda şehit olan din kardeşlerimize yüce Allah’tan rahmet ailelerine başsağlığı, yaralılara ise acil şifalar dileriz. Tüm insanlığın tüm İslam dünyasının ve tüm Müslümanların başı sağ olsun” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Giresun Pembe kimlikle 38 yıl yaşayan Kumral Bodur’un hayatı film oluyor Giresun’da nüfus memurunun yaptığı hatadan dolayı pembe kimlik verilen ve 38 yıl boyunca erkek olduğunu ispatlamaya çalışan 52 yaşındaki Kumral Bodur’un hayatı beyaz perdeye ilham kaynağı oldu. Yazar Aziz Nesin’in filmlere de konu olan “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” romanının ardından, nüfus müdürünün hatası nedeniyle nüfusa kadın olarak kaydedilen Kumral Bodur’un 38 yıl boyunca erkek olduğunu ispatlamaya çalıştığı hayat hikayesi de filme konu oluyor. Filim yapımcılarının kendisini aradığını anlatan Kumral Bodur, “Trajikomik bir film hikayesi için hayatımın bir film senaryosuna ilham kaynağı olmuş. Bununla ilgili filmin yönetmenliğini yapacak olan Abbas Karatekin ve Yapımcısı Ulaş Karadeniz beni aradılar ve projelerinden bahsettiler. Ben de olumlu yaklaştım. Önümüzdeki günlerde Giresun’a gelip senaryo yazımı için detaylı görüşmeler yapacağız” dedi. 15 hakim, 19 savcı değişmiş, kimliği değişmemişti Giresun’un Bulancak ilçesinde yaşayan 52 yaşındaki Kumral Bodur nüfus memurunun yaptığı hatadan dolayı nüfusa kadın olarak yazılmış ve pembe kimlik verilmişti. Ancak yapılan hatanın düzeltilmesi ise tam 38 yıl sürmüş bu süre içerisinde evlenip çocuk sahibi olmasına rağmen ne resmi evlilik yapabilmiş ne de çocuklarını nüfusuna yazdırabilmişti. Çocuklarını kardeşlerinin nüfusuna yazdıran Kumral Bodur, sigortalı bir işe girip çalışamamış ve askerlik görevini de yapamamıştı. 15 hakim, 19 savcının değiştiği hukuk mücadelesi ise tam 38 yıl sürmüştü. Kumral, mahkeme sürecinde yaşadığı psikoloji sorunlar nedeniyle aldığı hapis cezasını da, kadın kimliğiyle, erkek cezaevine girdiğinde ise yanlışlığın fark edilmesi sonucu cezaevinden dışarı çıkartılmıştı.
Amasya Amasyalı öğrenciler okulda ata tohumu ekip fide yetiştirdi Amasya’nın Taşova ilçesinde Emine Bursalı İmam Hatip Ortaokulu öğrencileri ve öğretmenleri okulda ektikleri ata tohumlarından fide yetiştirdi. Çileklerin ve diğer sebzelerin hasadı yapılırken ata tohumu domates fideleri de okul bahçesinde oluşturulan seraya dikildi. "Ata tohumlarını burada yetiştiriyoruz" Fen ve teknoloji laboratuvarında yetiştirilen ata tohumları, ‘Eğitimde Rehberlik ve Destekleme Modeli (ERDEM) Destek 2022 Programı’ çerçevesinde sağlanan 25 bin liralık destekle okul bahçesinde oluşturulan 25 metrekarelik seraya taşınarak öğrencilerin elinde toprakla buluştu. Çok heyecanlandıklarını belirten 7. sınıf öğrencisi Abdullah Ensar Sarıbaş, “Getirdiğimiz ata tohumlarını burada yetiştiriyoruz. Burada çilek, marul, maydanoz gibi bir sürü çeşit bitki bulunuyor” dedi. Arkadaşı Tuğçe Naz Aşık da, “Köyümüz uzak olduğu için git, gel yapamıyoruz. Okulumuzda bunun gibi sera olduğu için tarımdan da yararlanabiliyoruz. Laboratuvarda üretiyoruz. Sonra gelip buraya dikiyoruz” diye konuştu. "Amacımız akademik başarının yanı sıra evlatlarımızı hayata da hazırlamak" Çalışmanın öğrencilerinin gelişimi için fırsat olduğuna işaret eden Fen Bilimleri Öğretmeni Bayram Atalay, “3 sene önce kurulan serada çilek, domates, salatalık, karnabahar, roka yetiştiriyoruz. Çocuklara eğitim, öğretim faaliyetinin haricinde yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi de öğretiyoruz” şeklinde konuştu. Amaçlarının akademik başarının yanı sıra evlatlarını hayata da hazırlamak olduğunu vurgulayan Okul Müdürü Ali Buğalı ise, “Son yıllarda küresel ısınmayla beraber gıdaya erişim konusundaki sıkıntıları göz önüne aldığımızda toplumumuzun üreten, kendi kendine yeten bir toplum olması açısından tarım faaliyetlerine yönelip her türlü sebze ve meyveyi yetiştirmeye çalışıyoruz. Onlara da örnek olmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Ankara TESK Genel Başkanı Palandöken: “İş sağlığı ve güvenliği en temel haklardan biridir” İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin sadece yasal bir zorunluluk değil insanın en temel haklarından biri olduğunu vurgulayan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Ülkemizde, iş sağlığı ve güvenliği konusunda önemli adımlar atılmakla birlikte hala iyileştirilmesi gereken alanlar bulunmaktadır. İş sağlığı ve güvenliği en temel haklardan biridir” dedi. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası vesilesiyle yazılı bir mesaj yayınlayan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “ILO verilerine göre 2023 yılında Türkiye, ölümcül olmayan mesleki yaralanmalar bakımından dünyada 11. sırada, ölümlü iş kazası sayısı bakımından ise 15. sırada yer alıyor. İş kazaları üzerine veriler toplayan ve paylaşan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre 2023 yılında en az bin 929 işçi hayatını kaybetti. Bir ülkede meydana gelen iş kazalarının sayısının azalması, o ülkenin iş sağlığı ve güvenliği açısından ne kadar başarılı olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. İş sağlığı ve güvenliği yönetiminin uygulanabilirliği ile iş kazalarının önceden engellenmesi oldukça önemlidir. Unutulmamalıdır ki her iş kazası önlenebilir nitelikte bir risktir ve bu konuda alınacak önlemler hayati önem taşır. Herkesin sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamına sahip olması, daha verimli ve mutlu bir işgücü oluşturmaya yardımcı olur” ifadelerini kullandı. İş sağlığı ve güvenliği konusunun seçenek değil zorunluluk olduğunu belirten Palandöken, “Çalışanların daha güvenli bir ortamda çalışmalarını sağlamak, hem işverenlerin hem de çalışanların ortak sorumluluğudur. İşverenlerin ve çalışanların iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilinçlenmeleri, uygun ekipmanların kullanımı, risklerin değerlendirilmesi ve önleyici tedbirlerin alınması önemlidir. Sağlıklı çalışma ortamları oluşturarak, çalışanların daha mutlu, daha sağlıklı ve daha verimli olmalarını sağlamak hem işletmelerin hem de toplumun yararınadır. Esnaf ve sanatkarlar için iş sağlığı ve güvenliği konularına uyum sağlamak, yasal sorunlardan kaçınmak ve işletmelerini güvende tutmak açısından hayati öneme sahiptir. İşletmelerin itibarını korumak için düzenli olarak iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmalı ve çalışanlara gerekli eğitimler verilmelidir. Bu vesile ile 4-10 Mayıs İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası’nda tüm işletmelere kazasız bir çalışma hayatı dilerken, bu konuda daha bilinçli, duyarlı ve sorumlu olmamız gerektiğinin altını çiziyorum” dedi.